22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

BUGÜNÜN BASIN ÖZETLERİ

 

Çürük raporu çeteden 
Ankara Cumhuriyet Savcılığı, DTP Genel Başkanı seçilen Nurettin Demirtaş’ın, askerliğe elverişsiz raporu almak için "sahte resmi evrak düzenlediği ve kullandığı" iddiasıyla 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Demirtaş’ın hastanede kaydı bulunamayan raporu, Çürük Operasyonu’nda ele geçirilen çetenin ofisinde bulundu.

DEMOKRATİK Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın, askerlik yapamayacağına ilişkin raporu, çürük çetesinden aldığı ortaya çıktı.

Ankara Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan’ın hazırladığı iddianamede, Demirtaş’ın askerliğe elverişsiz raporu almak için "sahte resmi evrak düzenlediği ve kullandığı" iddiasıyla, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 204/1. maddesi uyarınca 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Demirtaş’ın hastaneye hiç gitmeden, "Tüberküloz" teşhisi konularak askerlik için elverişli olmadığı yönünde sahte rapor aldığı iddia ediliyor.
DTP ciddi bir sorun 
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Türkiye’nin içinde kimsenin Türkiye’yi bölmek gibi düşüncesi yok diyemeyiz, Meclis’in içinde de var" dedi. Baykal önceki gece Habertürk’ün "Basın Kulübü" programında DTP’ye ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:

"DTP, ciddi bir problem. Millet onları milletvekili seçti. Milletvekili, seçildiği ilin değil, tüm ülkenin temsilcisidir. Herkes seçtiği milletvekilinin anlayışını merak ediyor. Sen çıkıp PKK’ya terör örgütü diyemiyorsan, seni demokratik siyasi parti olarak algılamak mümkün değil. Terörle mücadelede net tavır takınmanın kaçınılmazlığı ortadadır. DTP, demokratik bir parti midir, yoksa terör örgütünün uzantısı mıdır? DTP, hem terör örgütünün uzantısıdır, hem de Türkiye’de hukuki siyasi parti olarak devam edecek. Böyle bir şey olabilir mi? Bu doğru değil, bu yanlış, bunu söylemek bizim görevimiz. Anayasamız ve devlet düzenimiz ana muhalefet diye bir kurum yaratmıştır. Muhalefet de devletin içinde haklı bir yere sahiptir. Ama bunun gereğini yapmıyoruz. Bir defa MİT’in ana muhalefete ciddi bilgi vermesi lazım.

Benim cumhurbaşkanım olsaydı...


BEN böyle "devlet adamı" görmedim. Sen kalk git kaldığı otele, Kral’ın dibine otur.

Öbürü de öte yanında...

Kral ortada.

İki gündür bekliyorum:
9 uçak, iki bin bavul, üç yüz gardırop ve altın tahtı ile gelen (iyi ki petrol kuyularını getirmedi) Kral’ın oteline giden ve sağına-soluna oturan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanı size "gurur" mu verdi, yoksa "hüzün" mü?
O zaman ben "Benim cumhurbaşkanım olamaz" dediğimde niye kızdınız?
"Benim cumhurbaşkanım" olsaydı; Anıtkabir’i ziyareti reddeden, bu ülkeyi kuran insana saygı göstermeyi kabul etmeyen bir Kral’a "Devlet Şeref madalyası" vermezdi.
Hem de 10 Kasım günü...
Mustafa Kemal; son yüzyılda, İslam áleminin Batı emperyalizmine karşı tek onurlu ve şanlı zaferini kazanmış komutandır.
Bekir Çoşkun yazdı...

Dersim fezlekesi 
2 DTP’li ve bir bağımsız milletvekili hakkında, seçim dönemindeki çalışmaları sırasında yürütülen soruşturmalarla ilgili düzenlenen fezlekeler dün TBMM’ye sunuldu.

DTP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ile Hakkári Bağımsız Milletvekili Hamit Geylani’nin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Başbakanlık tezkereleri, daha önce gelen dosyalarla birlikte TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonu gündemine alındı. Tezkerelerin, Anayasa Komisyonu tarafından önümüzdeki günlerde gündeme alınması bekleniyor. Hamit Geylani, hakkındaki fezlekenin seçim çalışmaları sırasında Kürtçe konuşması nedeniyle düzenlendiğini söyledi. Şerafettin Halis hakkında da 22 Temmuz genel seçimlerinde Tunceli’de dağıtılan bildiri ve asılan afişlerdeki "Bin Umut Adayı Şerafettin Halis bir devrimci, bir Kürt, Bir Dersimli, bir Alevi ve bir emekçi olarak dedelerimizin ve nenelerimizin 38 Dersim devrimci direniş ruhuyla Meclis’e gidiyor" şeklindeki ibareler nedeniyle soruşturma açılmıştı. İbrahim Binici hakkında da DTP Şanlıurfa İl Başkanlığı sırasında katıldığı gösterilerdeki olaylar nedeniyle Toplantı ve Gösteri Yasası’na muhalefet gerekçesiyle soruşturmalar açılmıştı.

Kanlı mücadele icin seyirci kalınıyor

Başbakan Erdoğan, 6. Uluslararası Atatürk Kongresi’nin açılış konuşmasında Atatürk’ün sözlerini tekrarladı.

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Batı’ya, Atatürk’ün 1922 yılında söylediği, "Biz bağımsızlık için mücadele eden ve bu kanlı mücadele manzarası karşısında bütün medeniyet dünyasının seyirci kaldığını görmekle içimiz kan ağlıyor bulunmaktadır" cümlesini tekrarlayarak seslendi. Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi’nin düzenlediği 6. Uluslararası Atatürk Kongresi’nin açılış konuşmasında Atatürk’ün bu cümlesini yineledikten sonra şunları söyledi: "Bu cümle bugünün gerçekleri göz önüne alındığında büyük anlamlar taşıyan bir cümledir. Bugün güç dengeleri mazlum ülkelere ağır faturalar çıkaracak şekilde bozulmuş, ülkeler kendi menfaatlerini insanlığın esenliğinden önde tutar hale gelmiştir. Dünyayı karanlığa götüren, insanlığa acı ve gözyaşı dışında bir şey getirmeyen bu tablo medeniyetin bekası ve insanlığın geleceği adına son derece düşündürücüdür." Atatürk’ün bağımsız, güçlü ve modern bir Türkiye’nin temellerini attığını hatırlatan Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti’ni onurla ve gururla taşıdığımız bir emanet olarak görüyoruz" diye konuştu.

Arınç sordu diye es geçemeyiz


DAĞLICA’daki baskından 48 saat sonra önümüze çok kritik bir istihbarat geldi.

PKK’nın kaçırdığı askerlerden biri, 2002 yılında Mersin’de Abdullah Öcalan için yapılan bir izinsiz gösteride yakalanmış, 6 ay hapis yatmıştı.

Bu kişi hakkında başka bilgiler de vardı.

Mesela Kürtçe Windows için açılan bir imza kampanyasına katılmıştı.

Yani Kürtçülükle ilgili birçok eylemin içinde yer almıştı.

Haber çok ilginçti.

İki buçuk saate yakın tartıştıktan sonra bu haberi yayınlamamaya karar verdik.

Çünkü orduda görev yapan binlerce Kürt asıllı genç vardı.

Bunlar arasında kahramanlıkları anlatılanlar da bulunuyordu.

Böyle bir haber, ordu içinde zararlı sonuçlara yol açabilirdi.

Ancak o gün aklıma şu soru da takılmamış değildi.

Geçmişinde böyle bilgiler olan bir genç, bölgedeki bu kadar kritik bir göreve gönderilmeli miydi?

Ertuğrul Özkök yazdı...

Köstebekli virüslü çete operasyonu 
Müşteri hesaplarını, bankalardaki köstebekleri sayesinde öğrendikten sonra, internetten gönderdikleri virüslü mesajla elde ettikleri şifreleri sayesinde boşaltan çete, eş zamanlı operasyonlarla çökertildi.

İKİ ayrı bankanın müşteri hesaplarından yüklü miktarda para çekildiği şikáyeti üzerine Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü ekipleri çalışma başlattı. Dört ay süren çalışmaların ardından polis, internet üzerinden mevduat sahiplerinin hesaplarını boşaltan çetenin izini buldu.

Küçükçekmece, Beşiktaş, Sarıyer ve Beykoz’da 3 gün önce gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonda aralarında çeşitli bankalarda çalışan 3 kişinin de bulunduğu 12 kişi gözaltına alındı. Banka görevlilerinin hesap hareketleri donuk ve yüksek mevduatı bulunan müşterilere ait hesapları para karşılığı çete elemanlarına bildirdikleri tespit edildi. Çetenin, virüslü mail göndererek hesaplardaki paraları başka hesaba aktardığı belirlendi.

Peres Türkiye’yi kartala benzetti 
İsrail Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Gül ile ortak basın toplantısında Türkiye’ye övgüler yağdırdı. Filistin sorunu konusunda Türkiye’nin desteğinin önemine dikkat çeken, bu konuda Türkiye’nin liderliğinin son derece önemli olduğunu belirten Peres, "Türkiye bir kartal gibi. Tek kanadıyla ilerliyor, diğeriyle dengeliyor" dedi.

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün resmi davetlisi olarak Ankara’da bulunan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, ortak basın toplantısında Türkiye’nin önemine övgülerle dikkat çekti. Türkiye’nin, İsrail ile Filistin arasındaki ekonomik ilişkileri iyileştirmeye çalışarak barışa ek bir boyut getirdiğini belirten Peres, Türkiye’yi uçan bir kartala benzeterek, "Türkiye, ekonomik başarı ve demokratik özgürlüğün çok önemli bir örneği. Ekonomik büyümesi şaşırtıcı. İç politikadaki gelişmeler de önemlidir. Türkiye, iki kanatlı bir kartal gibi. İleriye gitmek için kanatlarından birini çırpıyor, diğeri ile dengeliyor" dedi. 

Ayşe, Fatma


Başbakan’a "Ayşe tatile çıkabilir mi?" diye sormuşlardı... Başbakan da, "Belki, Fatma tatile çıkar" demişti.

Gördük Fatma’yı... Çıkmış!
Peki o kadın, bu kadın mı?
Bilmem...
Ama o kadın, bu kadınsa, sorarım:

Fotoğrafı basına sızdıran arkadaşlar, neden bugüne kadar gereğini yapmadı da, böyle bir kanıtı çekmecesinde bekletti?

Veya...
İlla kanıt aranıyorsa; hapiste bulunan öbür kadını hapisten çıkarıp, Meclis’e sokarken, kanıt yok muydu?

Ya da...

Askerleri almaya gittikleri için PKK ile bağlantıları saptanmış ise, askerleri almaya gitmeselerdi, PKK ile bağlantıları saptanmamış mı olacaktı?

Ve...

Yılmaz Özdil yazdı...

 

Merkel, rica üzerine havaalanında karşıladı 
Türkiye ziyaretinde devlet protokolünü altüst eden Suudi Arabistan Kralı Abdullah, 7-9 Kasım'da Almanya'daydı. Kral'ı, Suudi tarafının ricası üzerine havaalanında Federal Başbakan Merkel karşıladı

Suudi Adabistan Kralı Abdullah'ın Türkiye ziyareti, devlet protokolünü altüst etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Kral Abdullah'ı havaalanında karşılaması, ardından otelinde ziyaret etmesi eleştiri konusu oldu. Muhalefet, Türkiye'nin onurunun zedelendiğini söyledi. Suudi Kralı Abdullah, Türkiye ziyaretinden önce, 7-9 Kasım tarihleri arasında Almanya'ya resmi bir ziyarette bulundu. Bu ziyarette de Türkiye'deki gibi protokol dışı bir uygulama yapıldı. Suudi tarafının ricası üzerine Federal Başbakan Angela Merkel, Kral Abdullah'ı havaalanında karşıladı.


Normalde bakan karşılıyor
Almanya'da protokole göre, misafir devlet adamlarını, havaalanında ya protokol müdürü ya da bir bakan tarafından karşılıyor. Asıl resmi karşılama ve askeri tören ise Başbakanlık'ta yapılıyor.
Federal Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı'na yakın çevrelerden edinilen bilgiye göre, Suudi Arabistan heyeti, ziyaret öncesinde Kral Abdullah'ın havaalanında Başbakan Angela Merkel tarafından karşılanmasına büyük önem verdiğini iletip Merkel'in havaalanına gelmesini rica etti. Merkel'in de bir jest olarak bu ricayı dikkate aldığı belirtildi.
Terörün gölgesinde jet-ski ve su kayağı 
Terör olaylarıyla gündeme gelen Tunceli'de, Keban Barajı'nda hafta sonu farklı bir etkinlik vardı. Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu'nun düzenlediği jet-ski ve su kayağı gösterisini halk çok sevdi
Doğu Anadolu Bölgesi'nin en güzel doğasına sahip illerimizden olan ancak genelde terör olaylarıyla gündeme gelen Tunceli'de hafta sonu jet-ski ve su kayağı gösterisi vardı. Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu'nun (TSSF) düzenlediği jet-ski ve su kayağı gösterisini çocuklar kadar büyükler de ilgiyle izledi. Özellikle ilk kez jet-ski gören çocuklar büyük heyecan yaşadı.

Jandarma geniş önlem aldı
Çok geniş bir alana yayılan Keban Gölü'nde TSSF tarafından ilk kez düzenlenen jet-ski ve su kayağı gösterilerine katılan yöre halkı teröre rağmen umutlarının bitmediğini gösterdi. Jandarma ve polisin Pertek çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldığı gösteriler için feribot iskelesi seçildi. Elazığ-Tunceli arasındaki yolu kısaltan iskeledeki Tuncelililer feribotu, bayraklarla süslenerek tribüne dönüştürüldü.
Sadece 5 bin kişinin yaşadığı ve 1200 öğrencinin eğitim gördüğü Pertek'te halk gösterileri büyük ilgiyle izledi.
Etkinlikte kullanılan dört tonluk çelik kasalı Hummer cip de bölgede ilgi uyandırdı. Daha önce hiç sürat teknesi, jet-ski görmeyen bazı çocuklar şaşkınlık yaşadı.

Değişimin gizli mimarı: Kadın

Anadolu'da kadının yeri nedir? Erkeğine boyun eğen "eksik etek" mi?
Ev içindeki "gerçek iktidar sahibi" mi?
Bu rol sabit midir; yoksa değişmekte midir?
Yitirdiğimiz Prof. Dr. Mübeccel Kıray, 1976'daki bir makalesinde ("Mediterranean Family Sctructure", Cambridge University Press) bu soruya yanıt ararken, örnek seçtiği Ereğli'de değişen aile içi ilişkilerin düğümünü ilmek ilmek çözmüş ve kadının kilit rolünü açığa çıkarmıştır.
Bugün onu, bu önemli makalesiyle anmak istiyorum.
* * *
Birçok Anadolu kasabası gibi Ereğli'de de geniş birleşik aileler azalmış, onun yerini, tek bir evli çiftin çocuklarıyla yaşadığı "çekirdek aile" almıştır.
Prof. Kıray'a göre, babanın geleneksel iktidarını yıkan bu değişimin çatışmasız gerçekleşmesinde kadın, tampon görevi yapmıştır.
Kıray bu işlevi 4 boyutta inceler:
Baba-oğul ilişkisi : Oğul, babanın otoritesine başkaldırmış, bağımsızlığını ilan etmiştir. Evlenip ayrı ev açmak, kendi işini kurmak ister.

Baba, otoritesini kaybetmemek için değişime direnir. İktidar çatışması çıkınca anne devreye girer. Hakem rolü oynayarak "tarafları" sakinleştirir. Oğlanın ayrı eve çıkma talebine, muhtemel "gelin-kaynana çatışması" bahane edilir. Böylece anne, "günah keçisi" rolünü üstlenerek sorunu, babanın otoritesini sarsmayacak şekilde çözmüş olur.

Can Dündar yazdı...

'Cami ile okulun sevabı eşittir' 
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Bardakoğlu, "Cami, okul, hastane ve köprü yaptırmanın sevabı eşittir" dedi
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, ailelerini ikna ederek bu yıl 3 bin kız çocuğunu okula kayıt ettirdiklerini açıkladı.
Bardakoğlu, eski Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın babası merhum Osman Nuri Saygın anısına yaptırdığı ve onun adını taşıyan cami ve eğitim merkezinin açılışı için geldiği İzmir'de, camilerin sosyalleşme yerleri olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
"Cami, okul, köprü, hastane yaptırmanın sevabı eşittir. Biz kurum olarak bu yıl 3 bin kız öğrenciyi okula kayıt ettirdik, ailelerini ikna ettik. Üç büyük ilde okul yaptırdık."
Açılışını yaptığını caminin, kütüphanesi ve kurslarıyla istedikleri cami prototipine uyduğunu kaydeden Bardakoğlu, "Camilerimizin avlusunda imamın lojmanından ziyade çocuk, genç ve kadınların eğitileceği halk eğitim merkezleri olmalı" diye konuştu.
Vali Cahit Kıraç'ı ziyaret eden Bardakoğlu, Diyanet'in bilginin sağlam temeller üzerine oturması ve yaygınlaştırılması için mücadele verdiğini belirterek, aydınlık din bilgisinin olmadığı yerde istismar olacağına dikkat çekti.
Gül, Peres'i İran için ikna edemedi 
Cumhurbaşkanı Gül, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın "İsrail'i haritadan silmek istiyorum" sözünü anlamlı bulmadığını söyledi Peres ise "Cumhurbaşkanı farklı düşünüyor ama İran terörü de destekliyor" dedi



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasındaki görüşmelerde ilginç diyaloglar yaşandı. Gül, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın "İsrail'i haritadan silmek istiyorum" sözünü retorik (güzel söz söyleme sanatı) olarak gördüğünü belirterek, "Bu sözü anlamlı bulmuyorum" dedi. Peres'in, "İran'ın nükleer teknolojisiyle ilgilenmesini barışçı görmüyoruz, samimi bulmuyoruz. Cumhurbaşkanı farklı düşünüyor ama İran terörü de destekliyor" sözüne Gül, İsrail'i de hedef alarak, "Bölgemizde kitle imha silahı istemiyoruz" karşılığını verdi.
Gül ve Peres, dün Çankaya Köşkü'ndeki baş başa ve heyetlerarası görüşmelerde, ABD'nin ev sahipliğinde yapılacak ve Filistin'le İsrail'i bir araya getirecek Annapolis Toplantısı'nı, İran'ın tavrını, Hamas'ı, Kıbrıs sorununu ve soykırım iddialarını masaya yatırdı. Görüşmelerdeki diyaloglar ve basın toplantısındaki açıklamalar özetle şöyle:
Araplar ve Yahudiler

BUGÜN Ankara tarihi bir buluşmaya ev sahipliği yapıyor: İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ankara'da bir araya geliyor. TBMM'de konuşma yapacaklar.
Daha önce sadece Amerika, Filistin ve İsrail liderlerini bir araya getirebilmişti; barış süreci için...
Şimdi, bölgede ilk defa iki lider Türkiye'de bir araya geliyor.
Bu, Türkiye'nin 1970'lerin başından itibaren takip ettiği Ortadoğu'ya açılım politikasında yeni ve önemli bir aşamadır.
Türkiye'nin hem Araplarla hem Yahudilerle kurduğu ilişkinin özünde nasıl isabetli olduğunu da gösteriyor.
Arapları tutarak Yahudilere veya Yahudileri tutarak Araplara karşı politika izleyen bir Türkiye, iki tarafın da gözünde bu ölçüde itibarlı olamazdı.

Güvenilir ülke
Türkiye baştan beri, Filistinlilerin haklarını savunan, işgal edilmiş Arap topraklarının boşaltılmasını isteyen bir ülkedir. Elbette Türkiye'ye böyle bir politika yakışır.
Türkiye aynı zamanda son on yılda İsrail'le ilişkilerini geliştirmiştir, hatta özellikle savunma alanında ileri derecede işbirliği yapan bir ülkedir.

Taha Akyol yazdı...
'Güney Kürdistan' sözüne AB'den özür 
Ekonomiyle ilgili hazırladığı raporda Kuzey Irak için "Güney Kürdistan" ifadesini kullanan AB Komisyonu, özür diledi ve ifadeyi metinden çıkardı

Ekonomik öngörülerin yer aldığı bir raporda Kuzey Irak için, "Güney Kürdistan" ifadesini kullanan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, "özür dileyerek" bu ifadeyi metinden çıkardı.
Son dönemde Kürt sorunu ve PKK'yla mücadele konularında Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alan bir yaklaşım sergilemesiyle öne çıkan Komisyon, "Kürdistan" ifadesini kullanmıyor. Ancak AB Komisyonu Ekonomik ve Mali İşler Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve cuma günü açıklanan "Sonbahar 2007-2009 Ekonomik Öngörüleri" başlıklı raporun 17. sayfasında, "Petrol fiyatları yükselmeye devam ediyor" başlığı altında şu ifadelere yer verildi:


Dışişleri devreye girdi
"Bu yükselme hem arz hem de talep tarafındaki faktörlerden kaynaklanıyor. Arz tarafında, özellikle İran'ın nükleer programı ve Türkiye'nin Güney Kürdistan'daki askeri müdahaleleri nedeniyle jeopolitik gerilim yüksek."
Baykal, Irak zirvesi istedi 
Baykal, "Zirve yapılsın. Devletin işleri için birlikte çalışırız. Asker-sivil, iktidar-muhalefet bir araya geliriz" dedi


ANKARA Milliyet

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, uygun bir ortam olması durumunda Irak'a gideceğini söyledi. Terör konusunda bir zirve toplanmasını isteyen Baykal, "Hükümet sadece Bush'la muhatap olmasın" dedi.
Baykal, önceki akşam Habertürk'teki "Basın Kulübü" programında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Baykal, Türkiye'de yaşanan terör sorununun Türk-Kürt savaşı olarak lanse edilmesini doğru bulmadığını ifade etti. Baykal, "Bu tuzağa düşmemeliyiz" dedi.
CHP'nin terör konusundaki politikasının, "Kürt düşmanlığı" gibi gösterildiğini, ancak bunun yanlış olduğunu kaydeden Baykal, CHP'nin Kürtlere değil eline silah almış olan kişilere karşı olduğunu söyledi.
Erdoğan ile Bush arasındaki görüşme hakkında yeterli bilgi verilmediğini belirten Baykal, "1.5 saat bir görüşme olmuş. Bunun 1 saat 15 dakikası baş başa gerçekleşmiş. Zabıt tutulmamış, tutulduysa da bilinmiyor. .

Baykal: Türkiye Kürt düşmanı değildir

CHP lideri Deniz Baykal'ın, Kürt politikasıyla ilgili önerileri büyük ilgi gördü. CHP liderinin, Irak ve Kuzey Irak'taki gençlere Türkiye'de eğitim olanağı sağlanmasından ekonomik işbirliği yapılmasına kadar uzanan öneri paketini gündeme getirmesi, "Baykal değişti mi, yoksa sınır ötesi operasyona karşı mı?" gibi sorulara neden oldu.
Hemen belirtmek gerekir ki, Baykal'ın bu yaklaşımı yeni değildir. Bir anda bir değişim sonucu ortaya çıkmış öneriler değildir. Baykal, PKK ile Kürtlerin birbirinden ayrılması gerektiğini yeni söylemiyor. 1989'da SHP'nin bu konudaki raporu hazırlanırken taşıdığı düşünceleri bugün de dile getiriyor.
O yaklaşımın özü PKK ile Kürt vatandaşların, Kuzey Irak'taki Kürtlerin ayrı tutulmasıdır. PKK ile silahlı ve silahsız mücadele sürerken, Kürtlerle barış ve dostluğa dayalı, ekonomik kalkınmayı, refah artışını hedefleyen ilişkiler kurulması ve geliştirilmesi. Baykal'ın söylediklerinin özeti budur.

'Kürt düşmanı değiliz'
Baykal'la, dün bu konuda sohbet ederken şu vurguyu yaptı:
"Türkiye, Türk düşmanı değildir. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum.

Fikret Bila yazdı...

 

'Kat bank'lara gözaltı 
Bazı banka temsilciliklerinin, kredi pazarlama işine girmesi üzerine BDDK Türkiye'de faaliyet izni olmayıp temsilcilik açan 47 bankayı gözaltına alıyor. Bankalar ziyaretçileri bile deftere yazacak..

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Türkiye'de faaliyet göstermeyen ancak temsilcilik açan yabancı bankaları gözaltına alıyor. Halen 47 yabancı bankanın Türkiye'de irtibat büroları bulunuyor. BDDK tarafından hazırlanan yönetmelik taslağının önümüzdeki günlerde son şeklini alarak Resmi Gazete'de yayımlanması bekleniyor. Sadece bir yabancı banka temsilciliğinin üzerindeki riskin 5 milyar doları bulduğunu tahmin ettiklerini belirten BDDK kurmayları, "Piyasadan gelen sinyaller önemli. Temsilciler aracı bankalar bulup, Anadolu'daki şirketlere kredi vermeye başlamış. Hem sınırlarını belirlemek hem de kredi riskinin yeni sorunlara dönüşmesini engellemek istiyoruz" dediler. Türkiye'de temsilciliği bulunan yabancı bankaların irtibat bürolarına yönelik önlemler şöyle:

Lodos yıktı geçti...

Karadeniz ve Marmara'da fırtına, Doğu Anadolu bölgesinde de kar hayatı olumsuz etkilerken, hava sıcaklığının 25 dereceye yaklaştığı Antalya'da ise, tekne turuna çıkan turistler denize girdi. Lodos kuzey bölgelerde bugün de etkisini sürdürecek. Marmara'nın güney ve doğusu yağmurlu, diğer yerler parçalı çok bulutlu. Yarın ve perşembe günü Marmara'nın tamamında yağış bekleniyor. Giresun'un Tirebolu, Espiye ve Keşap ilçelerinde önceki gece etkili olan fırtına, park, yol ve balıkçı barınaklarında hasara yol açtı. Artvin'in Hopa ilçesinde 2, Kastamonu'nun Cide ilçesinde 8 tekne battı. Birçok tekne ve balıkçı barınaklarında hasar oluştu. Dalgaların sürüklediği kayalar, Cide'nin sahil kesimindeki yollarda ulaşımı etkiledi. Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde Fiziksel Engelliler Derneği'nin ek binasının çatısı fırtına yüzünden uçtu. Karadeniz Sahil Yolu'nun Rize Çayeli şehir geçişi, 5-6 metre yüksekliğindeki dalgaların getirdiği taşlar nedeniyle trafiğe kapatıldı. Artvin'in Arhavi ilçesinde 3 balıkçı barınağı yıkıldı, 2 tekne parçalandı. Zonguldak'ta bir evin çatısı uçtu, Kilimli beldesinde bazı balıkçı tekneleri battı.

CHP ve PASOK

Üç günlük kurultay sürecini Genel Başkan Yorgo Papandreu'nun kazandığı seçimle noktalayan PASOK ile CHP'nin epey ortak noktası var:
İkisi de sol çizgide: CHP kendini sosyal demokrat olarak tanımlıyor, PASOK ise sosyalist.
İkisinin lideri de sol partilerin uluslararası çatı örgütü Sosyalist Enternasyonal'in yönetiminde yer alıyor: Papandreu başkan, Baykal ise başkan yardımcısı.
İkisi de iddialı girdikleri genel seçimlerde "Şok" yenilgiyle karşılaştı: PASOK geçen 16 Eylül'deki seçimlerde derin bir düş kırıklığına uğradı, CHP ise malum 22 Temmuz'daki genel seçimlerde.
İkisi de şimdi ana muhalefet partisi olarak görev yapıyor.
İkisinde de seçim yenilgisinin faturası genel başkana kesildi. Bu da kaçınılmaz olarak iç hesaplaşma ve liderlik mücadelesi süreci başlattı. PASOK olağanüstü kurultayla sorunu çözmeye karar verdi, CHP ise 2008 Mart'ında yapılacak olağan kurultayla.

Erdal Şafak yazdı...

Cinayeti yangınla gizlemek istedi 
Baltayla başı ezilmiş halde bulunan kadının ayrıldığı eşi tarafından başka erkeklerle birlikte olduğu gerekçesiyle öldürüldüğü anlaşıldı..

Kastamonu'da bir evdeki yangının ardından cinayet çıktı. Evde tek başına yaşayan 47 yaşındaki Ayşe Toner'in ayrıldığı üçüncü eşi tarafından baltayla işkence yapılıp, kafası ezilerek öldürüldüğü ve daha sonra evin ateşe verildiği belirlendi.

İŞKENCE DE YAPTI
Cumartesi gecesi saat 22.00 sıralarında Honsalar mahallesi Mağara sokaktaki iki katlı evin yandığı ihbarı, itfaiye ve polisi alarma geçirdi. Evin çatısını saran alevlerin bitişik evlere sıçramaması için yoğun çalışma yürüten itfaiye ekipleri, yaklaşık iki saatlik uğraş sonunda yangını kontrol altına aldı. Soğutma çalışmalarına devam etmek için eve giren itfaiye ekipleri, evin arka kısmında bulunan bir odada Ayşe Toner'in cesediyle karşılaştı. Kadının kafasının balta ile vurularak ezildiği ve öldürülmeden önce baltanın sapı cinsel organına sokularak işkence yapıldığı belirlendi.

Güvenlik güçleri cinayetin ardından evin kundaklandığını tespit etti. Olayla ilgili olarak Ayşe Toner'in kısa süre önce ayrıldığı üçüncü kocası S.T. gözaltına alındı.

1 milyon YTL'lik interaktif vurgun 
Çetenin bilgisayarlara 'trojan' gönderip bilgi topladığı ve hesabı boşaltılacak kişinin telefonunu bloke ettiği anlaşıldı..

Bilişim Suçları Şube Müdürlüğü ekipleri, İstanbul'un çeşitli ilçelerinde interaktif banka dolandırıcılığı yapan bir şebekeyi tespit etti. 8 ay süren teknik takibin ardından üçü kadın 12 kişi gözaltına alındı. Zanlıların 4 ayda 1 milyon YTL'lik vurgun yaptığı belirlendi. Operasyonlarda çete lideri Ali K., ile çetenin iki numaralı ismi Süleyman K. ve sevgilisi Özlem D. de yakalandı. Aramalarda biri Glock marka 2 tabanca, sahte plakalı Mercedes araç, BMW X5 marka cip ve sahtecilikte kullanılan malzemeler ele geçirildi. Glock tabanca çete lideri Ali K.'nın üzerinde çıktı.

'UYUYAN HESABA' SALDIRI
Lüks yaşam sürdürdükleri belirlenen çete üyelerinin ilk olarak "uyuyan hesap" olarak adlandırılan "vadeli hesap"lara ait bilgileri, müşterilerin bilgisayarlarına yollanan "trojan" (Bir tür uzaktan kumanda programı) ile ele geçirdiği, ardından hesap sahibinin telefon ve kimlik bilgilerine ulaştığı belirlendi. Çete sık kontrol edilmediği için tercih edilen vadeli hesaplardaki paraları aktarmadan önce, hesap sahibine ait cep telefonunu sahte kimlikle bloke ettiriyordu. Böylece havale işlemlerinin hesap sahibine bildirilmesi engelleniyordu.

Aradan sorular

 

Şunu tam kavrayamıyorum:
Bizimkisi;
Araya giren devlet mi?..
Arada kalan devlet mi?
Mesela, ABD ile İran arasında "hangi arada" yız?
Mesela, İsrail ile Filistin arasında "hangi arada"?
Mesela, Suudi Arabistan ile İran arasında "hangi arada"?

Vitrinde, "aradaki devlet" gibi görünüyoruz.
Dükkanın içinde ise, muhtemelen "iki arada" kalmışız.

Memleketin hükümet üyeleri, Meclis üyeleri, medya mensupları ile toplumun fertleri, ABD seyahati sırasında "Peki, Bush bizden ne istedi?" bunu öğrenemedi.
Merak da etmiyor zaten.
Ama, "İran'ı kuşatma" ittifakına adım adım ilerliyor muyuz biz?
"İran ve Suriye'nin desteklediği" Hamas ile Hizbullah'tan birlikte bıkmış iki "düşman", Filistinli ve İsrailli liderler öyle bir noktada mı?
O yüzden de mi bu noktada?
Yanı başına yanaşıp ilişilen Suudi Kral, "Şii İran'a karşı Sünni kuşak"tan filan da söz etti mi?
Suudi Arabistan'a ne kadar yakınız biz?
Ne kadar yaklaştık? Ne kadar aynı yerde, ne kadar aynıyız?

UmurTalu yazdı...

Olaylı kompozisyon 'kim yazdıya' gidiyor 
Padişah Vahdettin'e "hain" denildiği gerekçesiyle soruşturma konusu olan kompozisyondaki el yazısı, olaya adı karışan 2 öğrenciye de uymadı..

Edirne'nin Keşan ilçesinde, Osmanlı devleti ve padişahlarına hakaret edildiği gerekçesiyle soruşma konusu olan ancak kimsenin sahiplenmek istemediği kompozisyon krizi arapsaçına döndü. Olayın ortaya çıkmasının ardından ilk incelemeyi yapan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Müfettişleri, kompozisyonu yazdığı iddia edilen iki öğrencinin el yazılarını karşılaştırdı. Ancak kompozisyonun, iki öğrencinin de el yazılarıyla uyuşmadığı ortaya çıktı. Olayla ilgili olarak Edirne Valiliği'nden görevlendirilen İl Milli Eğitim Müdürlüğü Müfettişleri, dün sabah ilçeye gelerek Yekta Baydar İlköğretim Okulu'nda çalışmaya başladı. Bu tür yarışmalarda bazı öğretmenlerin kendi öğrencileri dereceye girsin diye kompozisyonlara yardım ettiğini göz önüne alan müfettişlerin, kompozisyonun bir öğretmen tarafından ya da velilerden biri tarafından yazılmış olabileceği ihtimali üzerinde durduğu öğrenildi.
"Dingo'nun ahırı" Şahin'e, 5 bin YTL'ye patladı 
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, ANAP'lı eski milletvekili İbrahim Özdoğan'a geçen dönem Meclis Genel Kurulu'nda konuşurken söylediği "Terbiyesiz herif, burası Dingo'nun ahırı mı" sözleri nedeniyle 5 bin YTL tazminata ödemeye mahkûm oldu. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, Şahin'in, sözlerini kişi haklarına saldırı olarak kabul etti. Yargıtay'a yaptığı temyiz başvurusu da reddedilince Şahin'in eski vekile faizi ile birlikte 5 bin YTL tazminat ödemesi kesinleşti.

"ÇIKAR TEZGÂHI" SÖZÜ
Mahkeme, ANAP'lı Özdoğan'ın "AKP hükümeti gerçek yüzü ortaya çıkmış çıkar tezgâhıdır" sözlerini ise eleştiri sınırları içinde kabul etti. Mahkeme, "Çıkar tezgâhı" sözlerini "Meclis kürsüsünde görüşülen kanunla ilgili siyasi konuşma" olarak değerlendirdi.

10 Kasım'da Atatürk'ü soruşturan Cumhuriyet Valisi!.. 
Haberi Sabah Edirne muhabirleri 10 Kasım'da geçti.. Edirne Valisi "Soruşturma sonunda tam olarak neyin ne olduğunu anlayacağız" demişti..
Soruşturmayı açtıran Keşan Kaymakamıydı. Vali, Kaymakamın arkasında duruyordu..
Peki soruşturma neydi?..
İlçedeki bir kompozisyon yarışmasında ikinci olan yapıtta, son Osmanlı Padişahı Vahdettin'in adı verilmeden, hain olduğu ima ediliyordu. "Güneş" rumuzu ile yarışmaya katılan ve ikinci olan bu öğrenci kimdi?. Bu yazı nasıl yazılmıştı?. Bir ilkokul öğrencisine bu fikirler nasıl aşılanmıştı?..
Edirne Valisi, Keşan Kaymakamı, bizahmet, kompozisyonun yazıldığı Yekta Baydar ilkokuluna, ya da evlerine, işlerine yakın herhangi bir okula gitselerdi, kapıdan girer girmez, duvar boyu Atatürk'ün Gençliğe Hitabını göreceklerdi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın tüm okullara asılmasını mecburi kıldığı, ezbere bilinen konuşma..
"Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler

Hıncal Uluç yazdı...

 

ABD'li binbaşı PKK kurşunundan Türk askerine sığındı 
Kuzey Irak'ta Amerikan üslerini denetlemekle görevli ABD'li bir binbaşı, PKK'nın silahlı saldırısına uğrayınca Türk birliğine sığınarak canını kurtardı.

Terör örgütü PKK, kendisine karşı, Türkiye ile 'operasyon yapılabilir anlık istihbarat' paylaşımı konusunda anlaşan ABD'ye de gözdağı vermeye kalkıştı.
Edinilen bilgiye göre, 9 Kasım günü K. Irak'taki ABD birliklerini denetlemekle görevli ABD'li bir subay, Kürt yönetimi lideri Mesut Barzani'nin peşmergeleri tarafından Sergali köyü yakınlarındaki kontrol noktasında durduruldu. Peşmergeler, Subayı kontrol ederek geçmesine izin verdiler. Kullandığı sivil jiple hareket eden ABD subayı, kısa bir süre sonra yola hakim tepelerden kurşun yağmuruna tutuldu. Tekerlekleri patlayınca kontrolden çıkan jipten kendisini dışarı atan subay yaralanmadı.

Tarih tekerrür ediyor 
CSIS Türkiye Araştırmaları Başkanı Bülent Alirıza, ABD Başkanı Bush'un 'büyük olasılıkla' İran'a saldıracağını belirterek, iki Körfez operasyonu öncesi yaşananları hatırlattı. Bush'un PKK'yı değerlendirirken İran'a saldırı planını da dikkate aldığını vurgulayan Bülent Alirıza, Barzani ve Talabani'yi de 'yakın tarihten' örnekler vererek uyardı.


Bülent Alirıza, Bush yönetiminin İran planını anlatırken Irak'a yönelik iki operasyondan 1940'lara dayanan süreçte olup bitenlerden ve dönemin aktörlerinden sık sık örnekler veriyor. Her biri "ibret alınmadığından tekerrür eden" örnekler...


Merkezi Washington'da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (CSIS) Türkiye Araştırmaları Başkanı Bülent Alirıza'ya göre ABD Başkanı George W. Bush, "büyük olasılıkla” İran'a saldıracak.
Bülent Alirıza, Bush yönetiminin, Türkiye-ABD ilişkilerini geren "kuzey Irak'tan Türkiye'ye yönelen PKK terörüyle mücadele"sinin "İran'a saldırı" planı çerçevesinde de değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Yanlışta ısrar
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt basınla son buluşmasında hepimizin yüzünde tebessümlere yol açan bir öykü anlatmış: Dağlıca'daki müessif olay sonrasında kendisini 'Tümgeneral Yılmaz' diye tanıtan biri Tabur'u arayıp bilgi almaya çalışmış... İzini sürdüklerinde, arayan numaranın bir gazeteye ait olduğunu tespit etmişler... Org. Büyükanıt gazetenin yayın yönetmenine teessüflerini bildirmiş; görüştüğü gazetecilere de “Etik olmayan bu yöntemler yanlış” demiş...

Medya, günledir, kendini 'Tümgeneral Yılmaz' diye tanıtan gazetecinin peşinde; kimi düpedüz hafiyelik yaparak, kimi de akıl yürütme yoluyla 'zanlı' sayısını birkaça indirmiş durumda.

Haber alabilmek için kendini başkası gibi gösterme âdeti pek yaygın değil medyada; bunun bir sebebi 'etik' kaygılar ise başka bir sebebi de teknolojinin sahteciliğe prim vermemesi... Geçmişte olsa Tabur'a edilen telefonun kaynağını tespit zordu; şimdilerde çocuk oyuncağı bu iş... Kendini 'Tümgeneral Yılmaz' olarak tanıtan kişi, Genelkurmay Başkanı'nın çıkışından sonra, bu kötü alışkanlığını herhalde terk edecektir
Fehmi Koru yazdı...

Sahte çürük raporu aldı 
'Sahte Çürük Raporu' operasyonunda adı geçen DTP Genel Başkanı Demirtaş, 'çürük raporu' almak için 'sahte evrak düzenlemek' suçundan 5 yıla kadar hapis talebiyle yargılanacak

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Sahte Çürük Raporu” operasyonu kapsamında, 183 kişi hakkında açılan davada, DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş'ın, 'çürük raporu' almak için “sahte evrak düzenlemek ve kullanmak” suçundan 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, operasyonla ilgili yürüttüğü soruşturmayı tamamlayarak iddianameyi hazırladı.
Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan tarafından hazırlanan iddianamede, 183 kişinin, “çete kurmak”, “sahte evrak düzenlemek ve kullanmak” ve “sahte evrak düzenlemek suçuna iştirak” suçlarından cezalandırılması talep edildi
Avrupalı televizyonu VESTEL'den izliyor 
Kırdığı ihracat rekorları ile dikkat çeken elektronik sektörünün dev markası Vestel'in Genel Müdürü Timur Tuncer, bugün Avrupa'da satılan televizyonların yüzde 22'sinin kendi üretimleri olduğunu söyledi.


SELÇUK GEÇER
Türkiye'de elektronik denildiğinde ilk akla gelen firma kuşkusuz Vestel oluyor. Vestel'i bu sektörde öne çıkartan sadece bir Türk firması olmanın dışında alanında birçok ilke imza atıyor olması. İlk 1 gigahertzlik bilgisayarları taksitle sattığında birçok firma 550 megahertz sınırını geçememişti. Teknolojideki gelişime hızla ayak uyduran Vestel 2000'li yıllardaki ihracat hamlesinde de geri kalmadı ve ihracatta 1 milyar barajını açan ilk firmalardan biri oldu. 1953 yılında kurulan Vestel'in gelecek hedeflerini Genel Müdür Timur Tuncer'le konuştuk. Biz sorduk o yanıtladı. İşte Vestel'in gelecek vizyonu;
Kürt sorununda durum: Bir tutum, bir tespit…
Kürt meselesi Türkiye'nin önemli, belki de en önemli sorunu.

Dış politikada devletin askeri ve siyasi bakışını yönlendiren, Kuzey Irak politikasını, bölgesel ve uluslararası ittifakları belirleyen, iç politikada iktidar mekanizması ve değişim adımları üzerindeki askeri ağırlığın süregitmesine yol açan faktörlerden birisi…

Aynı sorun “toplumsal bütünleşmenin sağlanamamasının, toplumun farklı kesimleri arasındaki ilişkilerin biri Türk diğeri Kürt milliyetçiliği merkezli olarak örselenmesinin, topluma ve toplumsal kesimlere içe kapanmacı siyasi ruh halinin egemen olmasının” da itici gücü…

Öcalan'ın yakalanmasından sonra ortalığın süt liman olmadığını acı deneyler eşliğinde gördük…

Ali Bayramoğlu yazdı...
Spekülatörler devrede petrol fiyatları zirvede 
Petrol piyasalarında son dönemde görülen rekor fiyatlar için somut bir gelişme olmadığını söyleyen Dr. Sohbet Karbuz, yükselişin büyük spekülatörlerden kaynaklandığını söyledi

Petrol fiyatlarındaki yükselişe rağmen dünya petrol üretimindeki artış da hız kesmeden devam ediyor. Eylül itibarıyla günlük üretim 85 milyon varile ulaştı. Aynı dönemde iç karışıklıklara rağmen Irak'taki rakam da günlük 2,1 milyon varil oldu. Bu miktarın 1,5 milyon varilini ihraç eden Irak'ta üretimin yüzde 24'ü kuzeydeki kuyulardan, geri kalanı güneyden karşılanıyor. Toplam bin 600 petrol kuyusunun da sadece yüzde 37'si kuzeyde bulunuyor. Üretimdeki ağırlığı, kuyuların yüzde 63'üne sahip güney tarafı üstleniyor.
'FONLARLA OYNUYORLAR'

Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Kıdemli Petrol Uzmanı Dr. Sohbet Karbuz, fiyat artışının altındaki başlıca sebebi, spekülatörlerin yeniden petrol piyasalarına yönelmesi şeklinde ifade ediyor.
Annapolis'e Suriye'nin katılımı da sağlansın 
Cumhurbaşkanı Gül, Annopolis zirvesi öncesi İsrail Cumhurbaşkanı Peres ile Filistin Devlet Başkanı Abbas'ı Ankara'da biraraya getiriyor. Gül, zirveye Suriye ve bölge ülkelerinin de davet edilmesini istedi. Peres ise bunu 'gerçekçi' bulmadı

ABD'nin Annapolis kentinde bu ay sonu toplanacak Ortadoğu barış sürecinin tartışılacağı zirve öncesinde Ankara'da hareketli saatler yaşanıyor. Ortadoğu barış sürecinin yeniden canlanması için atağa geçen Ankara, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ı kritik zirve öncesinde Türkiye'de biraraya getiriyor. Pazar günü Türkiye'ye gelen İsrail Cumhurbaşkanı Peres, Ankara'daki resmi temaslarına dün başladı. Bu çerçevede Peres ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü'nde başbaşa görüştüler. Görüşmeler sonrası her iki liderin düzenlediği basın toplantısında Türkiye ve İsrail'in Ortadoğu'da barışın tesis edilmesi yolunda işbirliği yapması gerektiği vurgulanırken, bu arada bazı görüş ayrılıkları da su yüzüne çıktı.
Darbenin arkasında nükleer bomba var
Pakistan'daki askeri müdahalenin arkasında gerçekten ne var? Ülkenin parçalanmanın eşiğine gelmesi mi, sekiz yıl önce askeri müdahaleyle iktidara gelen General Perviz Müşerref'in iktidar tutkusu mu? Yoksa ortada bir demokrasi mücadelesi mi var? Müşerref, üniformasını çıkarmıyor, tüm yetkileri elinde tutuyor, muhalefete göz açtırmıyor, bir anlamda temizlik yapıyor, sokağa çıkanları tutukluyor, muhalif liderleri ülkeye sokmuyor, avukatların gösterilerine sert müdahalelerde bulunuyor. Bir yandan da İslamcı örgütlerle, Taliban'la mücadele ediyor. ABD, Pakistan'ı dikkatle izliyor ve istikrar istiyor. Dost ve kardeş ülkemiz, çok ciddi bir kriz içinde ve sonunun nereye varacağı kestirilemiyor.
Bunların hepsi doğru. Ama ülkedeki askeri müdahalenin, karışıklığın, ABD'nin bu karışıklıktaki payının anlatılmayan bir hikayesi var.

İbrahim Karagül yazdı...


Kurbanlık hayvanları hormon ilacıyla besliyorlar 
İnsan sağlığını tehdit etmesine rağmen sebze ve meyvelerde sıkça kullanılan hormon, bu kez kurbanlıklarla gündemde. Hayvanların aşırı kilo almasını isteyen bazı besiciler, Ralgro ve Synovex isimli yasadışı ilaçlara yöneldi. Bunlar kansere davetiye çıkarıyor.



Kurban Bayramı'nın yaklaşmasını fırsat bilen bazı besiciler, hayvanların kısa zamanda aşırı kilo almasını sağlayan yasadışı ilaçlara yöneldi. Hormon vazifesi gören Ralgro ve Synovex isimli ilaçlar, kiloyu yüzde 15 artırıyor. Bunun son örneği Ankara'da yaşanmıştı. İhbar üzerine bir çiftliğe baskın yapan emniyet güçleri, ilaçları hayvanlara enjekte eden bir şebekeyi suçüstü yakaladı. Çiftlik sahibi, veteriner ve teknisyenden oluşan ekip, çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Söz konusu şahısların ev ve işyerlerinde yapılan aramada, 750 adet yasadışı ilaç ele geçirildi.
Iraklı Kürtler, Türk üniversitesi istiyor 
Irak'ın kuzeyinde yaşayan Kürt gençler, Türkiye'nin bölgeye bir an önce üniversite açmasını istiyor. Erbil'de eğitim-öğretim veren Selahaddin Üniversitesi'nin öğrencileri, bu üniversitenin Türkiye ile kardeşliğe katkı sağlayacağını vurguluyor.

Selahaddin Üniversitesi İktisat Fakültesi Bankacılık ve Finans Bölümü Başkanı Prof. Dr. Cevdet Cafer Hattab da Türkiye'yi bölgeye eğitim konusunda yatırım yapmaya davet etti. Öğrenciler, kabul edilmeleri halinde Türkiye'de eğitim almak istediklerini de dile getiriyor.

Anamuhalefet partisi CHP'nin lideri Deniz Baykal'ın terörle mücadele için teklif ettiği tedbirler arasında bulunan Irak'taki Kürt, Arap, Türkmen kökenli gençlerin Türkiye'deki üniversitelerde eğitim görmelerinin sağlanması, Irak'ın kuzeyinde olumlu karşılandı. Erbil'de eğitim-öğretim veren Selahaddin Üniversitesi öğrencileri, bölgede kurulacak bir Türk üniversitesinin Türkiye ile kardeşliğe katkı sağlayacağını düşünüyor

Neye yaradı şimdi...

Lütfen hafızanızı yoklayın; yakın bir geçmişte neleri tartışıyordu Türkiye? Hangi sıcak gündemler yüreğini yakıyordu insanımızın? Siyasî tansiyon insanları nasıl cephelere bölüyordu? Ve daha önemlisi; şimdi nasıl oldu da o tartışmalı konular unutulup gitti? Daha dün hararetle tartıştığımız mevzuları bugün muzip bir tebessümle karşılıyoruz. Senaryo hep aynı. Önce sıcak bir gündem icat ediliyor; ardından o gündem, herkese zindan ediyor hayatı. Tartışmalar, atışmalar, didişmeler...
Bu arada mağdur edilen, en azından incitilen, insanlar. Ve suçlamalara muhatap kalan insanların kendilerini müdafaa gayreti. Açıklamalar, çırpınışlar, müdafaalar... Sonuç ne? Kocaman bir hiç! Çünkü vehim dolu tartışmaların içi boş. Bu nedenle hiçbir şey yaşanmamışçasına hayat devam ediyor.

Gündemi kasıp kavuran Malezya tartışmasını hatırlayanınız var mı mesela? Neydi manşetlerden düşmeyen can alıcı soru: Türkiye bir gün Malezya olur mu? Absürt bir soru. Bir ülke niçin bir başka ülkeye benzeyecekmiş ki! Aslında yeni değil bu tartışma
Ekrem Dumanlı yazdı...

Provokasyonları bertaraf edeceğiz 
Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara'da düzenlenen Uluslararası Atatürk Kongresi'nin açılışında birlik ve beraberlik mesajları verdi. Memleketi ilgilendiren her meseleyi şahsi dava yapmak zorunda olduklarını belirten Erdoğan, devletle milletin arasına kimsenin giremeyeceğini söyledi.



Başbakan, hiçbir hain niyetin, bugüne kadar halkın ortak heyecanını söndürmeyi başaramadığını ifade ederek, "Türkiye, demokratik gelişmesini engellemek isteyen bütün provokasyonları bertaraf edecektir. Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliği bizim için vazgeçilmezdir. Kim bu değerlerimize kastederse ülkemizin   70 milyon ferdini karşısında bulur." dedi.

Başbakan Erdoğan, dün Milli Eğitim Bakanlığı Şûrâ Salonu'nda düzenlenen 6. Uluslararası Atatürk Kongresi'nin açış konuşmasını yaptı. En temel hedeflerinin Türkiye Cumhuriyeti'ni layık olduğu yere taşımak olduğunu kaydeden Erdoğan, milli menfaatleri her türlü hesabın üzerinde tutmak ve Türkiye'yi çağdaş dünyanın onurlu üyesi yapmak için çalıştıklarını vurguladı.
İncirlik-Guantanamo arası 24 sefer yapılmış 
ABD'nin Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) uçaklarının Türkiye'ye uğradığı yönünde yeni iddialar ortaya atıldı. İspanyol Havaalanları ve Havacılık Merkezi'nin (AENA) kayıtlarına göre, 2002-2007 arasında İncirlik Üssü ile Guantanamo arasında toplam 24 sefer yapıldı.

AENA'nın, CIA tarafından yasadışı yollardan tutuklanan veya kaçırılan kişilerin Guantanamo bulunan ABD üssüne taşındığı iddialarını araştıran İspanya'daki Ulusal Mahkeme'ye sunduğu raporda, 2002'den bu yana İncirlik'ten Guantanamo'ya 8, Guantanamo'dan İncirlik'e 16 uçak seferi yapıldığı kaydedildi. İspanyol El Pais gazetesinin dün duyurduğu rapora göre İncirlik-Guantanamo arasında ilk sefer 2 Mayıs 2002'de, son sefer ise 18 Kasım 2006'da Guantanamo'dan kalkıp Sigonella (İtalya) aktarmalı olarak İncirlik'e gelen uçakla yapıldı. CIA uçaklarının Türkiye'ye uğradığı iddiaları ilk kez 2005 Kasım ayında ortaya atılmış ve dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bunu doğrulamıştı.

 Kuzey Irak'a eğitim çıkarması

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın sürpriz Kuzey Irak çıkışı yeterince tartışılmadı. Aslında hem ifade eden hem de tezler çok önemli. Baykal'ın bürokrasinin doğal müttefiki görünen partinin lideri olmasının ötesinde, anamuhalefet lideri kimliği çok önemli. 
Türkiye'nin öfkesini kabartan gelişmelerin yaşandığı ortamda söylenmiş olması da Baykal'ın sözlerine ayrıca değer katıyor. İhanet suçlamasının böylesine ucuzladığı günlerde CHP lideri gerçekten cesur şeyler söylüyor. PKK ile mücadele adına bütün coğrafyayı ateşe vermeyi öneren seslerin içinde Baykal'ın çıkışı yeni açılımlar sağlıyor. Sivil ve sosyal seçeneklere vurgu yapan teklifler, aslında Türkiye'nin özüne dönmesi anlamını taşıyor.

Üç beş yıl öncesine kadar bölgedeki Kürt aşiretler arasındaki çatışmalarda arabuluculuğun ötesinde hakem rolü oynayan bir ülkeydik. Gezilerimiz sırasında Türk komutanların ismini çocuğuna veren ailelerle karşılaşırdık. Aşiret önde gelenlerinin paralarını Türkiye'de yatırıma dönüştürmesi, çocuklarını eğitim için Ankara ve İstanbul'a göndermesi sık rastlanan olaylardı. 
Bülent Korucu yazdı...

Türkiye heveslenmesin avantaj Norveç'te 
Cumartesi günü Türkiye'yi ağırlayacak olan Norveç'te, Milli Takım Teknik Direktörü Age Hareid, 3 puana kendilerinin daha yakın olduğunu iddia etti.
Norveç Milli Takımı Teknik Direktörü Age Hareide, Türkiye ile oynayacakları 2008 Avrupa Şampiyonası Grup Eleme maçında kendilerini favori gördüklerini söyledi. Hareide, bu çok önemli maçta kendilerinin favori olduğunu belirterek, "Türkiye ile kendi evimizde bir maç yapacağız. Kararlı bir futbol oynayarak Türk Milli Takımı'nı yenmeye çalışacağız." diye konuştu.
Norveç Milli Takımı Teknik Direktörü Age Hareide, Türkiye ile oynayacakları 2008 Avrupa Şampiyonası Grup Eleme maçında kendilerini favori gördüklerini söyledi. Hareide, bu çok önemli maçta kendilerinin favori olduğunu belirterek, "Türkiye ile kendi evimizde bir maç yapacağız. Kararlı bir futbol oynayarak Türk Milli Takımı'nı yenmeye çalışacağız." diye konuştu.
Genç vekiller, 'temsil tazminatı' alacak 
Geçen dönem Anayasa Mahkemesi'nce bazı hükümleri iptal edilen Sosyal Güvenlik Reformu tasarısı önümüzdeki günlerde yeniden Meclis'e gelecek. Tasarı, çalışanlar kadar milletvekillerini de yakından ilgilendiriyor.

Tasarı Meclis'ten geçerse emeklilik hakkı kazanamayan vekiller 'temsil tazminatı' alacak. Geçen dönemde genç milletvekillerinin reforma ekletmek istediği madde, bu kez taslakta yer alıyor. Buna göre, milletvekilliği sona erenlerden gerekli şartları taşımadığı için emekli olamayanlara, herhangi bir işte çalışmadıkları sürece temsil tazminatı ödenecek. Temsil tazminatı, 30 bin gösterge rakamının memur maaş katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar kadar olacak. Bu rakam, şu anki memur maaşına göre hesaplandığında yaklaşık bin 300 YTL'ye denk geliyor.

TBMM yetkililerinin verdiği bilgiye göre, 21. dönemden önce görev yapan milletvekilleri, emeklilik hakkı kazanamama durumunda temsil tazminatı alabiliyordu.

Türkiye-AB kısır döngüsü nasıl kırılır?

"Türkiye - AB Gözlemevi / Turkey - EU Observatory" Avrupa ve Türkiye'den katılımcıların bir araya gelip içlerini dökmelerine olanak veren bir yuvarlak masa toplantısı. 1994'ten bu yana süren toplantıları Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi, Avrupalı ortaklarla birlikte düzenliyor. Toplantıların sonuncusu geçen hafta sonu Lizbon'da yapıldı. Toplantının yeri, Portekiz'in yıl sonuna kadar AB dönem başkanı olması nedeniyle; zamanı da 2007 İlerleme Raporu'nun açıklanmasından hemen sonraya rastladığı için çok uygun seçilmişti. 
"Türkiye - AB Gözlemevi / Turkey - EU Observatory" Avrupa ve Türkiye'den katılımcıların bir araya gelip içlerini dökmelerine olanak veren bir yuvarlak masa toplantısı. 1994'ten bu yana süren toplantıları Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi, Avrupalı ortaklarla birlikte düzenliyor. Toplantıların sonuncusu geçen hafta sonu Lizbon'da yapıldı. Toplantının yeri, Portekiz'in yıl sonuna kadar AB dönem başkanı olması nedeniyle; zamanı da 2007 İlerleme Raporu'nun açıklanmasından hemen sonraya rastladığı için çok uygun seçilmişti.

Şahin Alpay yazdı...


 

 

Kenthaber
Yayın Tarihi : 13 Kasım 2007 Salı 06:35:18
Güncelleme :13 Kasım 2007 Salı 07:40:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?