İmha bitene kadar nokta operasyon Sınır ötesinde PKK’ya ağır kayıp verdirilen son operasyon, ABD ile sağlanan anlaşma sonrası gidilen ’yöntem değişikliğinin’ ilk sonucu oldu. Türk askeri, sivil kaybı önlemek için şimdilik operasyonları ’sıcak temas’ üzerine yapacak. İz kaybedilse de, sınır ötesi de dahil takip sürecek, nokta imha tamamlanmadan dönülmeyecek. GENELKURMAY’ın önceki gün açıkladığı sınır ötesi operasyonun PKK’ya yönelik sıcak takibin parçası olduğu ve operasyonda başarıya ulaşıldığı öğrenildi. Güneydoğu Anadolu’da sıcak temas sağlanan PKK’lı teröristler imha edilinceye kadar Kuzey Irak’ta da takip edilecek. Türkiye ile ABD arasında, PKK’nın yok edilmesi yönündeki anlaşmasının detaylarını da ortaya koyan operasyona göre, Türkiye şimdilik Kuzey Irak’ta kamp olduğu düşünülen yerlere doğrudan müdahalede bulunmayacak. Bu bölgede sivil yerleşim olması ihtimali göz önünde tutulacak. Bunun yerine, alınan istihbarat önlemleriyle PKK’lı teröristlerin önü Türkiye’de kesilecek ve sıcak temas sağlandığında takibe geçilecek. SÜREKLİ TAKİP Önceki gün gerçekleşen operasyon sonucunda da, sıcak temas sağlanan PKK’lılar Kuzey Irak’a geçmek zorunda kaldı. TSK takibi sınırda bırakmadı ve Kuzey Irak’a geçerek operasyona devam etti. Piyade birliklerini bölgeye sokmayan Genelkurmay, havadan ve karadan bombalamayı tercih etti. TSK, ABD ile varılan anlaşma uyarınca, bir süre mücadeleyi bu şekilde uygulayacak. Elde edilecek başarının ışığında, uygulamada yeni yöntemler devreye girebilecek. TSK, 13 Ekim’de yaptığı basın açıklamasında, terör örgütü PKK’nın ismini vermeden Kuzey Irak’tan Türkiye’ye saldırı olduğunu belirtmiş, "Kuzey Irak bölgesinden Türkiye sınırları içine silahlı saldırılar yapılmıştır. Asla kabul edilemeyecek bu saldırılara misliyle karşılık verilmiştir ve verilecektir" açıklamasında bulunmuştu. |
Kaçıranları affetme ayini Mardin’in Midyat İlçesi’nde yaşayan Süryaniler, kaçırıldıktan sonra serbest bırakılan Rahip Edip Daniel Savcı için şükür ayini düzenledi. |
Bu bürokrata dikkat |
AKP 99 hákim için ’jet’ onay bekliyor
|
40 gün sonra 17 kurşunla intikam Bitlis’te, bahçeye atılan hayvan pisliği yüzünden çıkan kavgada bir kişiyi öldüren Teke Ailesi’nin İstanbul’a kaçan üç ferdi, Sultançiftliği’nde uzun namlulu silahlarla öldürüldü. 40 gün iz sürüp 17 kurşunla katliam yapan saldırganlar kaçtı. BİTLİS’in Tatvan İlçesi’ne bağlı Gülül Köyü’nde 40 gün önce Ayaz Ailesi ile Teke Ailesi arasında, gübre konusunda tartışma çıktı. Teke Ailesi, Ayaz Ailesi’ni arazilerine bir daha hayvan pisliği atmaması konusunda uyarınca çıkan tartışma, kısa sürede silahlı kavgaya dönüştü. Kavgada Ayaz Ailesi’nden Mehmet Ayaz (65) yaşamını yitirdi. Dikkatli olun uyarısı Cinayete karışan Teke Ailesi fertleri İstanbul’a kaçıp Gaziosmanpaşa Sultançiftliği’nde bir inşaatta çalışmaya başladı. Bunu öğrenen yakınları Tatvan’daki Abdulhalik Ayaz’a haber gönderdi. Ayaz’ın 3 adamıyla birlikte İstanbul’a gittiğini öğrenen Teke Ailesi de Alaattin Teke (37), Tahsin Teke (29), Fahrettin Teke (39) ve Liyaattin Teke’yi (35) dikkatli olmaları için uyardı. Tekeler dün 08.30’da 34 ZZ 8344 plakalı panelvan ile Malkoçoğlu Mahallesi’nde işçi olarak çalıştıkları inşaatın önüne geldiler. Beyaz Şahin’le kaçtılar İçinde 4 kişinin bulunduğu Şahin marka bir otomobilden panelvana uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Alaattin Teke, ağabeyi Fahrettin Teke ile amca çocukları Tahsin Teke olay yerinde hayatını kaybetti. |
Türkiye aklı ve bilimi terk ediyor OLAY şöyle bir gelip geçiverdi. Hepsi hepsi bir iki gazetede resimli kullanıldı.Sonra kaybolup gitti. Oysa çok vahimdi ve üzerinde titizlikle durulması gerekirdi. Olay, Antalya’da düzenlenen Anadolu Doğal Taş, Mermer ve Teknoloji Fuarı’nda yaşandı. Enerji Bakanı Hilmi Güler, fuarı gezerken bir standa yaklaşınca orada görevli mini etekli bir hostes alel acele üzerine uzun pardösüsünü giyiyor ve bakanı öyle karşılıyor. Bakan uzaklaştıktan sonra hostes genç kız hemen pardösüsünü çıkarıyor. Bu olay gazeteci arkadaşların gözünden kaçmıyor, hemen hostese neden perdösüsünü giydiğini soruyorlar. O da "Hastaydım onun için giymiştim" diyor. Yaşanan olay gerçekten vahimdir. AKP iktidarının dayattığı İslami düzenin insanların kafalarına kazınmaya başladığını gösteren baskıdır. Vahim bir korku psikolojisi tüm ülkeye dalga dalga yayılmaktadır. * * * Bir ikinci olay daha var. Tufan Türenç yazdı... |
İsviçre ’Bizim Saddam'ı' iade etti Bağcılar ’da 20 Mart 2006’da kocasını terk eden kızı Esengül Özdemir’i (22) bıçaklayarak öldüren Ramazan Özdemir İsviçre’ye kaçtı. |
Kadına şiddete polis kaydı "Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Polisin Rolü ve Uygulanacak Prosedürler Eğitimi"nin 2008 yılının sonunda tamamlanmasının ardından, kadına yönelik şiddet kayıt altına alınacak ve şiddete uğrama riski taşıyan kadınların durumu izlenebilecek. Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkanlığı Cinayet Gasp Büro Amiri Erdal Vural, 81 ildeki polisleri eğitmek için önce "eğiticileri" eğittiklerini, hazırladıkları VCD ve tanıtım filmiyle de bu illerde bulunan yaklaşık 40 bin polisin konuyla ilgili duyarlılıklarını artırmayı hedeflediklerini söyledi. Eğitim sırasında mağdura yaklaşım, yapılacak işlemler ve kayıt formu konularında bilgi veren Vural, şiddete uğrayan kadınların karakollara başvurması durumunda verilerin kayıt formuna kaydedileceğini ve mağdurların ilgili kurumlara yönlendirileceğini belirtti. Ülkemizdeki şiddet mağdurlarının yüzde 87’sinin kadın olduğuna dikkat çeken Vural, "Biz onların ilk başvuru yeriyiz. Bizim yapacağımız hazırlıklar, diğer kurumları harekete geçirecek. Şiddet olaylarını önlemek için, aile içi şiddet formu tutmak, kadının şiddete uğrama risk durumunu tespit etmek, sosyal hizmetlerle iletişime geçmek ve onlarla iş birliği yapmak şart" dedi. |
Hoca’nın nefesinin jinekolojik sonuçları KADIN-doğum uzmanı Dr. Alp Nuhoğlu, geçenlerde Amerika’ya gittiğinde Fethullah Gülen’i de ziyaret etmiş. Hatırlayacaksınız, Dr. Nuhoğlu ile eşi Zeynep Tokuş’un prematüre bir bebekleri oldu. Zamanından çok önce doğan bebek, ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele ediyordu. Fethullah Hoca, görüşmeleri sırasında bebeğin durumunu sormuş ve üzerinde dua yazılı, kendisine ait bir altını doktor beye vermiş. "Bunu al, oğluna tak. Merak etmeyin, Allah’ın izni ile iyi olacak" demiş. Doktor Bey, İstanbul’a döndüğünde ne görsün: Bebek iyileşmiş, rahatça nefes alıyor, annesinin sütü ile beslenebiliyor! Dr. Nuhoğlu, Vatan’da, "Hoca Efendi’nin duasının tuttuğuna inandığını" anlatıyor. Uzun süredir Kıbrıs’ta açmayı planladığı tüp bebek merkezinin ruhsat işlemleri de bu arada şıp diye olmuş. Doktor Bey, bunu da Hoca’nın "nefes kuvvetine" bağlıyor. Çaresiz durumdaki cahil insanların hocaların nefes kuvvetinden yararlanmayı ümit etmeleri ve bu tür doğaüstü olaylara inanmalarını anlayışla karşılıyorum. Bu işe yaramasa bile psikolojik bir rahatlama sağlayacak bir şeydir. Mehmet Y.Yılmaz yazdı... |
PROTOKOL İŞKENCESİ! Kars'ta ilköğretim okulunun açılışı için bahçede bekletilen minikler, 'protokol' törene geç kalınca adeta dondu. Bir öğrenci bayıldı Kars merkeze bağlı Esenyazı köyünde yeni yaptırılan ilköğretim okulunun açılış törenine katılan anasınıfı öğrencilerinden bazıları protokolün gecikmesi ve konuşmaların uzaması nedeniyle soğuktan etkilenip ağladı. Dondurucu soğukta bekletilen minikler arasındaki bir kız öğrenci baygınlık geçirince Vali Mehmet Ufuk Erden konuşmasını kısa kesti ve açılış yapıldı. Merkeze 35 kilometre uzaklıktaki Esenyazı köyünde yapımı 488 bin YTL'ye mal olan 8 derslikli ilköğretim okulunun açılışı için aralarında 30 anasınıfı öğrencisinin de bulunduğu 177 öğrenci saat 09.00'dan itibaren okulda toplanmaya başladı. Öğrenciler, saat 12.00'de başlaması gereken tören için 15 dakika önceden sıraya sokuldu. 35 dakika geç başladı Protokolün gecikmesiyle tören saat 12.35'te başladı. Törene Vali Mehmet Ufuk Erden, AKP Kars Milletvekili Zeki Karabayır, Belediye Başkanı AKP'li Naif Alibeyoğlu, İl Milli Eğitim Müdürü Ekrem Ekici, daire amirleri ile köylüler katıldı. Törende bir öğrenci şiir okudu ve halk oyunları ekibi gösteri sundu. Soğuk havada bekletilen anasınıfı öğrencileri üşümeye başladı. Öğretmenler ve veliler soğuktan üşüyen ve ağlamaya başlayan minikleri ısıtmak için atkı, kaban ve eldivenlerini verdi. Ekici'nin konuşması sırasında kar yağışı başlayınca açılış töreni minikler için işkenceye dönüştü. Çocukların soğuktan etkilendiklerini fark eden Erden, konuşmasını uzatmayarak Karabayır ve Alibeyoğlu'yla okulu açtı. |
Türbanın hızlı yükselişi 41ilde 5 bin 289 denekle yapılan araştırmaya göre, AKP yönetiminde geçen son dört yılda başını örtenlerin oranı yüzde 64.2'den 69.4'e, bunun içinde başını türbanla örtenler yüzde 3.5'ten 16.3'e çıktı Gündelik yaşamda din, laiklik ve türban - 1 Siyaseti türbanla bağlamak 2003 araştırmasında, yetişkin kadınlar arasında başını örtenlerin sayısı yaklaşık 13 milyondu. Bugün bu sayı 14 milyon çevresindedir. Ancak dört yıl içinde türban takan hanımlarımızın sayısı yaklaşık 500 binden 2 milyona çıkmıştır. Bu dikkat çekici ve hızlı artışın nedeni bu araştırmada belirgin değildir. Örtünenlerle örtünmeyenler arasındaki fark genellikle, sadece başlarını örtmesiyle sınırlı değildir. Örtünme insanın yaşam tarzı ve anlayışını da etkilemektedir. Örneğin, eskiden beri örtünme ile modernleşme arasında bağıntı kuranlar olmuştur. Başını örtenlerin Batılılaşmanın karşısında oldukları iddiası azımsanmayacak kadardır. Ancak, bu görüş kabul edilirse, yüzde 30 dışındakilerin hepsini Batılılaşma karşıtı olarak kabul etmemiz gerekir. Eğer bu doğru olsaydı, örneğin son 20 ya da 10 yılda aldığımız mesafeyi geçmemiş olmamız gerekirdi. Çünkü, yüzde 70 Batılılaşma karşıtı olan bir ülkede bu ilerlemeler sağlanamaz. En azından başını örtenler dört yılda yüzde beş arttı diye, ülkemizin ve halkımızın Batı'dan uzaklaştığını söyleyemeyiz. Birçok bakımdan modernleşmede alınan yolun geriye değil, ileriye doğru olduğu açıktır. Başını örtenlerin bir kısmının, Batılılaşmaya karşı olduğu bir gerçektir, ancak büyük çoğunluğunun teknolojide, bilimde, hukukta, siyasal rejimde yüzlerinin Batı'ya dönük olduğu yadsınamaz. |
'Nü' yapan halife Taha Akyol yazdı... |
PKK'ya balistik füze sürprizi TSK'nın PKK'ya karşı yapacağı nokta operasyonlarında ilk kez "savaş başlığı taşıyan Toros, Kasırga ve Yıldırım gibi güdümlü füze sistemlerinin kullanılması" gündeme geldi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), Irak içlerinde barınan terör örgütü PKK'ya karşı gerçekleştireceği nokta operasyonlarında ilk kez "savaş başlığı taşıyan güdümlü füze sistemlerinin kullanılması" gündeme geldi. TSK'nın vurucu gücünü artıran balistik füze platformlarının başında ise ATACMS (Taktik Füze Sistemi), Toros 230 ve Toros 260, Kasırga (WS1), Yıldırım (B-611) ve Jaguar (WS1B) bulunuyor. Söz konusu silah sistemleri, olası bir operasyonda zayiat riskini sıfıra indirirken, hedeflerin dakikalarla ölçülen zaman diliminde imha edilmesine olanak sağlıyor. Sistemler hedefe ulaştığında, ortalama 100 metre çapındaki bir alanda bulunan her şeyi yok ediyor. PKK kayıp verdi Önceki gün, Hakkâri Çukurca'nın güneydoğusunda, Irak sınırları içinde, 50-60 kişilik bir PKK'lı terörist grup tespit edildi. Bunun üzerine bölgeye yakın durumdaki topçu bataryaları ve saldırı helikopterleriyle teröristler ateş altına alındı. PKK'lıların ağır kayıp verdiğini açıklayan Genelkurmay Başkanlığı, elde edilecek istihbarata bağlı olarak operasyonların süreceğini bildirdi. ABD ile "operasyona dönük anlık istihbarat paylaşımı" içinde olan TSK'nın nokta operasyonlarının süreceği de bu açıklamayla teyit edildi. TSK, Irak'ın 250 kilometre derinliklerine kadar dakikalarla ölçülebilen bir zaman diliminde nokta operasyon yapma imkanına sahip. Bu kapsamda, TSK'nın terörle mücadelede ilk kez güdümlü balistik füzelerini kullanması da gündemde. |
Özgürlükçü olmalı Gül, YÖK Başkanlığı'na özgürlükçü birisinin atanmasından herkesin memnun olacağını söyledi. Gül, yaptığı tek rektör atamasındaki ilginç bir olayı da anlattı Pakistan'a giderken ANA uçağında kendisine refakat eden bir grup gazeteciyle konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu ülkede son dönemde meydana gelen siyasi gelişmeler, Kuzey Irak'a yapılan nokta operasyon ve YÖK meselesi dahil olmak üzere çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Ülkenin çalkantılı bir dönemden geçtiği bir sırada İslamabad'a gittiğini belirten Gül, bu ziyaretin iki ülke arasındaki kardeşliğin bir gereği olduğunu ifade etti. Pakistan'ın iç işlerine karışmasının söz konusu olmadığını da kaydeden Gül, buna karşın bir nükleer güç olan bu ülkede istikrar ve huzurun sağlanmasının hem Pakistan halkı, hem bölge, hem de dünya için olan büyük önemi vurguladı. Demokrasiyi desteklemenin Türkiye'nin dış politikasının bir unsuru haline geldiğini de kaydeden Gül, ziyareti sırasında ister iktidar, ister muhalefet kanadınan olsun, görüşeceği tüm liderlere "eşit yakınlıkta" duracağını söyledi. Bu görüşmeler sırasında demokrasiden yana teşvik edici olacağını vurgulayan Gül, Türkiye'nin aynı zamanda şeffaflık, hukukun üstünlüğü ve kadın-erkek eşitliği gibi konulara da önem verdiğini söyledi. İkinci zirve teklifi Muhalefet liderlerinden Navaz Şerif ile İmran Han'ın ocak ayında yapılacak seçimlerin boykot edilmesi çağrılarını tasvip etmediğini de diplomatik ifadelerle ortaya koyan Gül, Türkiye'nin daha önce Irak'taki Sünnileri seçimlere katılmaları konusunda ikna ettiğini anımsattı. |
Servis anneleri Can Dündar yazdı... |
'DTP, PKK'ya terör örgütü demedi' Asp, "DTP'li Türk'e, PKK'yla aralarına mesafe koymalarını söyledim. Ancak, terör örgütü olduğunu söylemedi" dedi ANKARA AA İsveç'in Ankara Büyükelçisi Christer Asp, Türkiye'nin PKK teröründen çektiği sıkıntılar konusunda artık AB'de daha iyi bir anlayış olduğunu söyledi. AB'nin PKK'yı terör örgütü olarak kabul ettiğini ve bu doğrultuda hareket ettiğini kaydeden Asp, "Türk hükümetinin terörle mücadele konusunda siyasi çözüm bulma çabası çok açıktır" dedi. Asp, "Ancak, siyasi çözümle uzun vadede terörle mücadele konusuna çözüm getirilebilir ve bence şu anda Türkiye'de gördüğümüz de bu" diye konuştu. Ankara'daki AB büyükelçilerinin ekimde DTP Grup Başkanı Ahmet Türk'le görüştüklerini hatırlatan Asp, bu toplantıda Türk'e bizzat DTP'nin, PKK ile arasına mesafe koyması gerektiğini söylediğini kaydederek şunları söyledi: 'Reddettiğini söyledi ama...' "Türk de, DTP'nin şiddeti ve terörizmi reddettiğini söyledi. Ancak, ondan asıl duymak istediğim şeyi, DTP'nin PKK'yı terör örgütü olarak kabul ettiğini söylemedi. Biz, siyasi çözümün bu sorunun çözümü için tek yol olduğuna inanıyoruz, bunu sağlamanın en iyi yolu da askeri kanallar yerine, diplomatik kanalları kullanmak." Asp, Türkiye-AB konusunda ise şunlarıs söyledi: "10 yıl önce İsveç'in, Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda tereddütleri vardı. Geçen sürede Türkiye'de çok büyük değişiklikler oldu. Yani aslında İsveç değil, Türkiye değişti. Bu nedenle Türkiye'yi destekliyoruz ve değişikliklerin devam edeceğini ümit ediyoruz." |
Alevi 'Önce hak' diyor Aleviler üzerine hazırladığı doktora teziyle Harvard'da üstün başarı derecesi alan Erdemir, 'Aleviler önce kucaklaşma değil, haklarının verilmesini istiyor. Kadro vermek patron-yanaşma ilişkisi olur' dedi Soru Cevap? - Devrim Sevimay Fotoğraflar: MUSTAFA İSTEMİ KİM: Antropolog Aykan Erdemir, 11 yıldır Aleviler ve Alevilikler üzerine çalışıyor. Ama bir kamuoyu araştırmacısı gibi değil, tam da bir sosyal antropolog gibi çalışıyor. Onlarla yaşıyor, onlarla dem alıyor, onlarla lokma yiyor, futbol oynuyor, piknik yapıyor. Bu gözlemlerinden çıkardığı teziyle Harvard Üniversitesi Antropoloji ve Orta Doğu Çalışmaları ortak programında doktorasını yaptı (2004). Üstelik kendisi söylemekten çok hoşlanmasa da "Üstün başarı derecesi"yle. İstese akademik kariyerine Harvard'ta devam edebilirdi, ama aynı yıl ODTÜ'ye döndü. ODTÜ'nün gözbebeği akademisyenlerinden biri olan (bu değerlendirmeye öğrencileri dahil) Erdemir, halen Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde müdür yardımcısı. Aynı zamanda Karşılaştırmalı Sosyal Bilimler Enstitü Anabilim Dalı Başkanı ve Humboldt Üniversitesi-ODTÜ ortaklığında yürütülen Türk-Alman Sosyal Bilimler uluslararası çift diploma yüksek lisans programı direktörü. Sosyoloji Derneği ve Anadolu Halk İnançlarını Araştırma Derneği yönetim kurulu üyesi. Ali Yaman ile ortak kaleme aldığı "Alevism-Bektashism: A Brief Introduction" adlı bir kitabı, Alevilik üzerine çok sayıda Türkçe ve İngilizce makalesi mevcut. Bilkent mezunu olan Yard. Doç. Dr. Aykan Erdemir 33 yaşında. Bursalı. Annesi, babası, kardeşi mühendis. Ama eşi kendisi gibi sosyal bilimci ve Boston Üniversitesi'nde doktorasını yapmış bir arkeolog. "Çiğdem Papatya" adında bir yaşında bir kızları var. Ve şimdi asıl merak edilecek hususu da biz belirtelim: |
Politika ve yargı Hasan Pulur yazdı... |
İmamın taassubu Uçak faciasında ölen hostes Mümine Bulut'un cenazesinde imam, yakalara takılan fotoğrafların çıkartılmasını istedi. Abdullah Cihangir, "Fotoğrafla namaz kılmak dinimizde hoş değildir" dedi.. |
İslamabad'dan YÖK'e mesaj: Sistem değişmeli Askeri üniformasını çıkaran Pakistan Cumhurbaşkanı Müşerref'in ilk konuğu olan Gül, uçakta YÖK konusuna değindi: Eşi çarşaflı dedikleri rektör adayını soruşturdum, evli bile değildi. Sistem değişmeli.. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref'i üniformasını çıkarıp bir sivil olarak Cumhurbaşkanlığı yeminini ettikten sonra ziyaret eden ilk devlet başkanı. Biraz da bu nedenle Müşerref, askeri havaalanına kadar gelerek Cumhurbaşkanı Gül'ü karşıladı. Pakistan geçtiğimiz haftalarda hayli çalkantılı bir dönemden geçmişti. Anayasa mahkemesiyle çatışan, olağanüstü hal ilan eden, muhalefet lideri Benazir Butto'yu ev hapsine mahkûm eden Müşerref rejimi, dünyada çok eleştirilmişti. Çok hızlı yaşanan gelişmeler neticesinde, Pakistan ocak ayında genel seçimlere gidecek. Diğer muhalefet partisi lideri Nawaz Şerif, ülkesine dönebildi, olağanüstü hal ise ayın ortasında kaldırılacak. DEMOKRASİ TEŞVİKİ Ana uçağında İslamabad'a varmadan önce yaptığımız söyleşide Cumhurbaşkanı Gül bu ziyarete verdiği önemi vurguladı. Pakistan'ın bağımsızlığının altmışıncı yılında ve diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 60'ıncı yıldönümünde Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref'in konuğu olarak Pakistan'a zor bir dönemde geldiğini söyledi. Nükleer bir güç olan Pakistan'ın huzur ve istikrar içinde olmasının bölge, İslam dünyası ve tüm dünya için önemli olduğunu belirten Gül, Türkiye'nin buna katkıda bulunmak amacı güttüğünü belirtti. İslamabad'da bulunduğu süre zarfından sadece Müşerref'le değil iktidar ve muhalefetteki tüm siyasi grupların liderleriyle ayrı ayrı görüşeceğini belirten Gül, "Pakistan'ı demokrasi yolunda teşvik edeceğini" belirtti. |
Ulusun babası Erdal Şafak yazdı... |
64 yaşındaki Türk kadın doğum yaptı Almanya'da 64 yaşındaki Türkan Katıçelik, ülkede yasak olmasına karşın 25 yaşındaki kadının yumurta hücreleriyle bebek sahibi oldu. Anne ve bebeğinin sağlık durumu iyi.. Almanya'da 64 yaşındaki Türkan Katıçelik, Asschafenburg Zigelberg Kadın Kliniği'nde suni döllenme yöntemi kullanılarak hamileliğinden bir bebek dünyaya getirdi. Alman medyasının ilgi odağı haline gelen Türkan Katıçelik basının önüne çıkmazken, baba Selim Katıçelik hastane önünde toplanan basın mensuplarına bebeğe Kayra adını verdiklerini söyledi. Katıçelik, bebeğin sağlık durumunun gayet iyi olduğunu belirtti. 20 yıllık bir aradan sonra çocuk sahibi olmalarının kendileri için büyük sürpriz olduğunu anlatan Selim Katıçelik, 1964 yılından beri Almanya'nın Aschaffenburg kentinde yaşadıklarını söyledi. Katıçelik, "Eşim Türkan, yıllardır özlemini duyduğu bir çocuğa sahip oldu. Kendisi bu durumdan dolayı çok mutlu" dedi. BEBEĞİ GÖSTERMEDİLER Basın mensuplarının yoğun taleplerine rağmen bebeğin ve annenin resminin çekilmesine izin verilmedi. Anneye, yurtdışında yaşayan 25 yaşındaki bir kadının yumurta hücrelerinin yerleştirildiği bildirildi. Daha sonra babanın spermleri alınarak suni olarak döllenme gerçekleştirildiği açıklandı. Doğumu gerçekleştiren doktor Elias Karam, annenin sağlık durumunun iyi olduğunu açıklarken, kadının daha önce çok kez düşük yaptığını bildirdi. Doğum yönteminin Almanya'da yasak olduğunu söyleyen Karam, "Er ya da geç Almanya'da da yumurta hücrelerinin bağışlanmasına izin verilecek. Sperm bağışlanmasına izin veriliyor ama yumurta hücrelerine izin verilmiyor" dedi. Karam, hastasının muhtemelen Almanya'da en geç yaşta çocuk sahibi olan anne olduğunu dile getirdi. |
10 bin Euro'ya Kanada vizesi veren âşıklar Kanada Büyükelçiliği'nde görevli Yıldız Özer B. ile sevgilisi Kemal Ç.'nin 5-10 bin Euro karşılığında sahte belge düzenleyip vize verdiği ortaya çıktı. İkili yakalandı.. Kanada Büyükelçiliği'nde görevli Yıldız Özer B. ve sevgilisi Kemal Ç. para karşılığında sahte belgelerle vize dağıttığı gerekçesiyle tutuklandı. İki sevgili avukatları aracılığıyla karara itiraz edince, 20 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldı. Vize işlemlerinde usulsüzlük olduğunu fark eden Kanada Büyükelçiliği, polise ihbarda bulundu. Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekipleri vize bölümünde çalışanları ve vizeleri tek tek incelemeye aldı. ELÇİLİKTEKİ İŞİNDEN OLDU Yapılan çalışma sonucunda vize bölümünde çalışan Yıldız Özer B.'nin sevgilisi ile birlikte 5 - 10 bin Euro karşılığında vize verdiği tespit edildi. İki sevgiliyi takibe alan Mali Polis, Kemal Ç.'nin bazı yakınlarının da terör örgütüne katıldığını tespit etti. Kemal Ç.'nin ilk ifadesinde, bu kişileri ailece dışladıklarını söylediği öğrenildi. Yıldız Özer B.'nin büyükelçilikteki görevine son verildi. Genç kadın ve sevgilisi ifade verdikten sonra nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı, ancak daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. |
Şiddetli medya dili Umur Talu yazdı... |
'Tüm maliyeti öğrenmeden kredi alma' Bankalar Birliği Genel Sekreteri Keskin, bankaların kredi reklamlarında ürünün tüm maliyetlerini açıklamadığına dikkat çekti, "Reklam cazibesine kapılıp kredi almayın" dedi.. Keskin, bankaların mümkünse reklamda vermedikleri maliyet bilgilerini müşteri bankaya geldiğinde vermesini, müşterilerin ise tüm maliyetleri öğrendikten sonra kredi kullanmasını istedi. Bankaların patronu Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin, bankaların piyasa rekabeti ve pazar payını artırma çabası nedeniyle rasyonel olmayan kararlar aldığını üzülerek izlediğini söyledi. Bankaların çok özel ve cazip başlıklarla yeni ürünler tanıtmaya başladığını ve bu konuda şikayetler almaya başladıklarını hatırlatan Keskin, "Müşterinin de çok hoşuna gidecek şekilde sanki o ürün bedavaymış veya çok düşük faizliymiş gibi ürünler çıkarılabiliyor. Oysa bankalar sunulan hizmetle ilgili o hizmetin maliyeti ve niteliği içeriği konusunda tüketicilere net, açık bilgiler vermeli. Müşteri 'Siz bu hizmeti veriyorsunuz ama ben bu hizmeti bedava sanıyordum veya bana söylenen faiz maliyetini ben ürünü kullandıktan sonra öğrendim' demesin" şeklinde konuştu. Hem mevduat hem de kredi cephesinde rekabetin güçlü olması yanında rasyonel olması gerektiğinin altını çizen Keskin, "Bankalar oldukları gibi olması veya görünmesi gibi olması gereken kurumlardır" dedi. * Bankalarda son dönemde gözlenen en önemli değişim nedir? Türkiye'de bireysel kredilerin milli hasılaya oranı 2002'de yüzde 3'ken 2007'de yüzde 13'e çıktı. Kurumsal kredilerin oranı da yüzde 16'dan 27'ye çıktı. Toplam kredi stoku ise yüzde 19'dan yüzde 40'a çıktı. Vatandaşların bankacılık sisteminde tuttukları kredilerin tasarruflarına oranı yüzde 7'den yüzde 41'e çıktı. Bu ilişkiler geliştikçe bankaların da bireylerle ilişkileri hem mevduat hem kredi ağırlıklı olmaya başladı. Bu nedenle tüketicilerin şikayetleri önem kazandı. * Birlik olarak tüketicinin korunması yöntemlerini nasıl açıklıyorsunuz? Tüketicinin korunmasını sağlayacak en ciddi adım enflasyonun düşürülmesidir. İkincisi rekabetin sağlanması. Bir başka yolu ise tüketiciye doğru bilgi vermektir. |
Kestirmeden iniş ancak gündüz yapılır Isparta'daki faciaya pilotun "kestirmeden inmesinin" yol açtığı iddialarını bir kaptan pilot değerlendirdi: Bu manevra gündüz yapılır, gece çok riskli olur.. Isparta'daki uçak kazasına pilotun "short cut" yani "kestirmeden" inmek istemesinin neden olduğu iddiasını halen görevde olan bir kaptan pilot değerlendirdi. İsminin açıklanmasını istemeyen kaptan pilot "Pilot 'short cut' yapmış olabilir" diye konuştu. SABAH'a konuşan tecrübeli kaptan pilot, pilotların çalışma koşullarını ve neden "short cut" yaptıklarını anlattı. İşte "Pilotlar vicdanları ile cüzdanları arasına sıkışıyor. Elbette insan hatası olacaktır. Uçağa bomba konması gibi çok uç bir durum olmadığı sürece, tek başına teknolojik bir hatadan dolayı kaza olmaz" diye konuşan kaptan pilotun çarpıcı değerlendirmeleri: ÖZEL ŞİRKETLER TEŞVİK EDİYOR "Pilot short cut yapmış olabilir. Gündüz yapması gereken bir manevrayı gece yapmaya kalkmıştır. Pisti gördüğünden dolayı bunu denemiş olabilir. Dolayısıyla piste konsantre olup, tepenin yüksekliğini göz ardı edip o tepeye vurmuş olabilir. Short cut aslında görerek iniş demek. Ama gece koşullarında pek uygulanmaz. Özel şirketler daha çok short cut yapmaya pilotları teşvik eder. Ama short cut risklidir. Şirketler ve sivil havacılık yöneticileri tarafından birçok kural ihlal ediliyor. Bu da bu ihlallerden birisidir. Kazanılan 4 dakikada yakıt tasarrufu yapılıyor, uçak gecikme yapmıyor böylece şirket kara geçiyor." Özel havayolu şirketlerinde denetimlerin daha yetersiz olduğunu söyleyen kaptan pilot, çalışma koşullarının ağır olduğunu ileri sürüyor: "Çalışma limiti 14 saattir. Atlasjet'in bunu sorumlu kaptan pilot kararıyla 16 saate çıkardığı yığınla örnek vardır. Uçuş limiti aylık 110 saattir, Atlasjet'te bu limiti geçen kaç pilot vardır? 16 saat çalışmak zorunda olduğunuz bir günde 15'inci saatte bu inişi yapıyorsanız, bunun üstüne bir de bir yıllık kronik yorgunluk varsa, bu size bir sürü hata yaptırır." ABD'Lİ HEYETTEN İNCELEME Bu arada Isparta'da düşen Atlasjet'e ait uçağın imalatçısı McDonnell Douglas firmasından gelen yetkililer, enkazda incelemelerde bulundu. Isparta Süleyman Demirel Havalimanı'na inmek üzereyken düşen Atlasjet'e ait yolcu uçağının enkazının olduğu bölgeye gelen heyet, yaklaşık 1.5 saat inceleme yaptı. MD firmasının 3'ü ABD'li, 2'si Japon 5 yetkilisi ile sigorta şirketinden 1 görevlisinin incelemesine, 1 Türk yetkili de eşlik etti. Heyet incelemeyi tamamladığı sırada, heyete eşlik eden Türk görevli, bölgeden ayrılan heyeti görüntüleyen İhlas Haber Ajansı Antalya Muhabiri Sabri Çağlar'a tepki gösterdi. |
Hacı amca dedi ki... |
'Virgül' operasyonu Kanal 24 Televizyonu'nda katıldığı bir programda sınır ötesi operasyonu ile ilgili soruları yanıtlayan Çiçek, "Terörle mücadelede öncelikle kararlı olmak gerekir. İkincisi sabırlı olmak icap eder. Heyecan en üst noktaya çıkmış. Böyle bir noktada insanlar ister ki hemen anında yapılması gereken ne varsa yapılsın. Ülkeyi yöneten insanlar olarak sadece o anı değil, ondan sonraki gelişmeleri de iyi hesap etmemiz lazım. Devlet duygusal olamaz" diye konuştu. GEREKİRSE 10 KEZ YAPILIR |
İslam dünyasının IMF'sine ilk adım MÜSİAD'ın öncülüğünde 300 işadamının katıldığı 11. IBF Kongresi'nde önemli kararlar alındı. İKÖ ülkeleri arasında vize kolaylığı, tercihli ticaret gibi alanlarda önemli adımlar atılması öngörülürken İslami Para Fonu için de yol açıldı Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in önderliğinde 300 kişilik işadamı ve 17 gazeteci heyetiyle Abu Dhabi'de gerçekleştirilen 11. Uluslararası İş Forumu (IBF) Türk heyeti açısından başarıyla tamamlandı. MÜSİAD Başkanı Ömer Bolat, gezinin çok başarılı geçtiğini vurguladı. Gezinin Birleşik Arap Emirlikleri'de (BAE) büyük yankı uyandırdığını belirten Bolat, “Ticaret ve inşaat projeleri ile ilgili işadamlarımız son derece olumlu görüşmeler yaptı. BAE'de 400 milyar dolarlık yatırım hamlesi var. Bundan yüzde 10 pay alsak 40 milyar dolar alırız. Türkiye BAE ile ticareti de son 4 yılda 4 katı artırak 2,5 milyar dolara ulaştı. Bizim en az dış ticaret fazlası verdiğimiz ülke. BAE ile 2013'te 12 milyar dolar toplam karşılıklı ticaret hedefliyoruz” dedi. Türkiye'nin İslam ülkelerine ticaretinin arttığını vurgulayan Bolat, “Bunda MÜSİAD'ın ve mevcut hükümetin de komşu ülkelere yönelik açılımları çok etkili oldu. İslam ülelerine ihracat 2002'de 11 milyar dolarken, 2007'de 44 milyar dolara ulaştı” diye konuştu. İLİŞKİLER GÜÇLENDİ IBF'de çok önemli kararlara da imza atıldı. IBF sonuç bildirgesinde üye ülkeler arasında serbest ticaret anlaşmaları ile ilişkilerin geliştirilmesi, bilişim, lojistik, nakliye ve ulaşım gibi sektörlerde İKÖ ülkelerinin günü artırmak amacıyla kaynak aktarımını ön plana çıkarmak, bu ülkeler arasında ortak bir para fonu ile banka ve şirketler için derecelendirme sistemleri oluşturulmasını teşvik etmek, üye ülkeler arasında vize kolaylığı sağlanması yolunda çalışma kararı verildi. |
Uçaklar tehlikeli değildir, hayatlar tehlikeli |
G.Saray da kazıya düştü Cimbom, Sami Yen'de yüklendikçe golleri kalesinde gördü. Belediye, Cesario ile öne geçti, Sertan'la skoru 2-0'a getirdi. Şoku atlatan G.Saray Hakan Balta'yla farkı bire indirdi. Sinirlerin gerildiği maçta Hasan Şaş kırmızı kartla oyun dışı kaldı. 10 kişi kalan Aslan'ın yenilmezliğini uzatmada Ümit Karan kurtardı. G.Saray, İstanbul BŞ.Belediye ile 2-2 berabere kalarak namağlup ünvanını ve liderliğini sürdürdü. 10'da Vinicius'un sert şutu tribünleri şoke etti: 0-1. 40'da Adriano- nun pasıyla Sertan'ın aşırtma vuruşunda fark ikiye çıktı: 0-2. 42. dakikada Hakan Balta'nın sert şutu direkten auta gitti. SON SÖZ ÜMİT KARAN'DAN İkinci yarıda oyunu rakip alana yıkan G.Saray, 72'de Hakan Balta'nın golüyle umutlandı: 1-2. 79'da Ümit'in ceza alanında yer kalmasına hakem devam dedi. İtiraz eden Hasan 2. sarıdan oyun dışı kaldı. 90+1'de Arda'nın pasında Ümit şık bir vuruşla G.Saray'a 1 puanı getiren golü attı: 2-2. Kalli: Risk aldık, 1 puan çıkardık G.Saray Teknik Direktörü Feldkamp, ikinci yarıda tam kadro müthiş mücadele ettiklerini söyledi. 2-0 geriye düştükten sonra risk aldıklarını belirten Alman çalıştırıcı, “3. golü de yiyebilirdik. Hücum gücümüzü artırıp sadece golü düşündük ve 1 puan çıkarmayı bildik” dedi. Lincoln, F.Bahçe derbisinde şüpheli G.Saray'da sezon başından bu yana birçok önemli maçta sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen Lincoln, Büyükşehir Belediye maçının 25. dakikasında sakatlandı. Rakibiyle girdiği ikili mücadelede yerde kalan Lincoln, gördüğü tedaviye rağmen oyunu terk etti. MR'ı çekilen Lincoln'ün haftaya F.Bahçe maçında oynaması şüpheli. |
İstanbul'da yaşayan bir bedel ödeyecek Başbakan Erdoğan, Melen suyuyla İstanbul'da susuzluk riskinin atlatıldığını belirterek, “Ancak nüfus artışı sürdükçe işimiz zor. İstanbul'da yaşamanın bir bedeli olmalı. Biz de bu işler için varız” dedi Başbakan Tayyip Erdoğan, “Geçtiğimiz yaz aylarında tedirginliğini yaşadığımız susuzluk tehlikesiyle inşaallah bir daha karşılaşmayacağız” dedi. Erdoğan, Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde düzenlenen Melen Suyu Projesi Açılışı ve Ağaçlandırma Seferberliğinin Başlatılması Töreni'ne katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, çok önemli iki olayın bir arada yaşandığını belirterek, “Özellikle biri, benim için çok çok anlamlı. Melen suyu resmi açılış töreni...” diye konuştu. Açılışı yapılan projelerin diğerinin de Türkiye'nin aydınlık, yeşil yarınları için yürütülecek milli ağaçlandırma seferberliğinin başlatılması olduğunu vurgulayan Erdoğan, doğanın havası, suyu ve toprağıyla bir bütün olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: “Geçtiğimiz yaz aylarında tedirginliğini yaşadığımız susuzluk tehlikesiyle inşaallah bir daha karşılaşmayacağız. Tabii bunlar yeterli mi? Bu nüfus böyle artmaya devam ettikçe İstanbul'da işimizin zor olduğunu da hatırlatma zorunluluğu var. Onun için buna da çözüm getirmek durumundayız. Yani İstanbul sürekli olarak bu göçü almaya da mahkum olmamalı.” Dünyanın neresine gidilirse gidilsin, bu tür metropollere gelecek olanlara ödettirilen belli bedeller olduğunu belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: DÜZENİ SAĞLAYACAĞIZ “Dünyada New York, Paris, Londra böyledir. Orada yaşamanın bir farklı bedeli vardır. İstanbul bu noktada çok ucuz illerden biri. Burada bir bedel yok. İsteyen istediği yere gelip bir binayı konduruveriyor. |
Avrupa'nın büyük bir çelişkisi |
İşte buna kargalar güler İzmit'in kargalarla savaşı tüm hızıyla sürüyor. Ağaçlara tüneyen kargaların pisliğine bir türlü çare bulamayan belediye şimdi de ağaçlara CD takarak çözüm bulmayı deniyor. İzmit'te kargaların bölgeyi terk etmesi için şimdiye kadar bir çok yol denendi ancak sonuç alınamadı. Yöntem üzerine yöntem deneyen Saraybahçe belediyesi şimdi de ağaçlara CD asılmasında karar kıldı. Şehir merkezi yürüyüş yolu boyunca bulunan çınar ağaçları kargalarla dolup taşıyor. Kargalar, yürüyüş yolunda gezen vatandaşların ve çevredeki araçları üzerini pisletmeleri nedeniyle yıllardır büyük sorun. Çözüm için geçen yıl Amerika'dan Kargakov isimli cihazlar ithal edildi. Cihazlardan çıkan ses, kargaların yakalandığı sırada çıkarttığı sesi çıkartıyordu. Bu ses de kargaları bölgeden uzaklaştırıyordu. Önceden kargaların pisliğini şikayet eden vatandaşlar, bu defa cihazlardan çıkan sesten rahatsız oldu. Bunun üzerine belediye bu yöntemden de vazgeçti ve yürüyüş yolu yine kargayla doldu. Belediye, bu kez de CD'lerin ışığı kırarak farklı şekillerde yansıtması özelliğinden yararlanmak istiyor. HER AĞACA 50 CD Bunun için dün kargaların en çok bulunduğu ağaçlara CD'ler asıldı. Bir ağaca 50 tane CD asan belediye, bu yöntemin tutup tutmayacağını deneyecek. Yöntem tutarsa yol boyunca bulunan 100 civarındaki çınar ağacına 5 bin civarında CD takılacak. |
Soğukta öğrenci bayıltma töreni Soğuk havada gerçekleştirilen tören için anasınıfı öğrencileri saatlerce bekletildi. Üşüyen minikler gözyaşlarını tutamayıp baygınlık geçirdi. Kars merkeze bağlı Esenyazı köyünde soğuk havada gerçekleştirilen okul açılışında köylüler kırmızı halı telaşına düşerken alana 2 saat önce gelen öğrencilerden bazıları soğuk hava nedeniyle fenalık geçirdi. 29'u ana sınıf öğrencisi olmak üzere toplam 148 öğrencisi ve 6 öğretmeni bulunan yeni okulun açılışı için öğrenciler aileleriyle birlikte törenden 2 saat önce okul bahçesinde toplandı. Açılış için okulda yapılan temizlik nedeniyle içeri alınmayan ve uzun süre dışarıda bekleyen öğrenciler, soğuktan titremeye başladı. Bu sırada soğuk havayla birlikte kar yağışı da etkili oldu. Köylüler açılış için kırmızı halı ve koltukları evlerden alana taşırken, öğrenciler ise havanın gittikçe soğumasıyla zor anlar yaşadı. Üşüdükleri için hüngür hüngür ağlayan ana sınıfı ve birinci sınıf öğrencileri, anneleri ve öğretmenleri tarafından ısıtılmaya çalışıldı. Öğretmenler buldukları kabanları öğrencilere giydirirken, anneleri de avuçlarıyla çocuklarının el ve yüzlerini ovuşturarak ısınmalarını sağladı. ISINMAK İÇİN HALAY Dondurucu soğukta ağlayan öğrencilerin gözyaşları ve kızaran gözleri öğretmenleri telaşlandırdı. Tören için bekleyen köylüler ise halay çekerek ısınmaya çalıştı. |
Ney ve düdük |
YÖK'ün 'eşi çarşaflı' dediği aday bekar çıktı YÖK'ün, Köşk'ün onayına sunduğu 3 kişilik listede 'eşi çarşaflı' notunu düştüğü bir rektör adayı profesörün 'bekar' yaşadığı ve hiç evlenmediği tespit edildi. Skandal olayı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Pervez Müşerref'in daveti üzerine Pakistan'a giderken açıkladı. Gündemle ilgili gazetecilerin soruları cevaplandıran Gül, görev süresi sona erecek Erdoğan Teziç'in yerine 'özgürlükçü bir ismin' atanmasının herkesi memnun edeceğini belirtti. Yükseköğretim sisteminde köklü değişiklik gerektiğini bildiren Gül, "Rektör seçimlerinde inanılmaz şeyler, ilginç karalamalar oluyor." dedi. Şimdiye kadar bir rektör atadığını belirten Cumhurbaşkanı, şunları söyledi: "YÖK'ten 3 ismin bulunduğu bir dosya geldi onay için. Adaylardan biri hakkında bilgi notu vardı. 'Şucudur, bucudur. Karısı kara çarşaflıdır. Fakülteye her gün gelir, hocaları tehdit eder...' Dehşete düştüm. Rektörlüğe soyunduğuna göre olsa olsa 'eşi başörtülü birisidir' diye düşündüm. Talimat verdim. Araştırdılar, 'Adam bekâr' dediler. Bir yanlışlık vardır, belki boşanmıştır. Bir daha bakın dedim. Sonra, 'Hiç evlenmemiş' dediler. Cumhurbaşkanlığı makamına böyle bir dos- ya geliyor, düşünün." |
Etnik siyaset tehlikeli ve tuzaklarla dolu DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, Kürt meselesi konusunda Zaman'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Son yıllarda bölge halkının ve devletin bakışında önemli değişimler yaşandığını belirten Türk, ayrı bir devlet istemenin anlamsız olduğunu, düşmanlığa yol açacak bu talebin geleceği karartacağını vurguladı. Birlikte yaşamanın yararlarını anlatırken kendisiyle ilgili de özeleştiri yaptı: "Geçmişte etnisiteyi öne çıkaran bir mantığa sahiptim. Şimdi bu siyasetin büyük tehlike ve tuzaklarla dolu olduğunu görmeye başladım." Birçok arkadaşının bu değişimi yaşadığını anlatan Türk, dünyanın küçüldüğü bir dönemde bunun tersini savunmanın doğru olmayacağını kaydediyor. Malazgirt'ten Kurtuluş Savaşı'na yaklaşık bin yıldır Türklerin ve Kürtlerin omuz omuza yaşadığını ifade ettikten sonra, birlikte yaşamaya bir kez daha vurgu yapıyor: "Duygusal ve kültür düzeyi düşük bir coğrafyada yaşıyoruz. Etrafımız tuzaklarla dolu. Çek ve Slovaklar gibi değiliz ki... Günümüz dünyasında sorunlar silah ve şiddetle çözülemez." Ahmet Türk, gelinen noktada TBMM dışında bir çözüme inanmıyor. "Terör örgütünü neden kınamadıkları" eleştirilerine cevap verirken suçu devlete atıyor. Devletin bugüne kadar Kürt yurttaşını kucaklayacak ve sorunları demokratik yollarla çözecek bir mantık ve niyeti ortaya koyamadığını savunan Türk, "Bütün sıkıntımız şudur: |
Gazeteci dediğin, özür dilemesini bilecek Kimi zaman dikkatsizlik büyük bir hataya vesile olur; kimi zaman da doğru farz ettiğiniz genel bilgiler sizi yanlış yapmaya zorlar... Önemli olan, yapılan hatadan kamuoyu huzurunda dönebilmek, yayınınızdan dolayı mağdur duruma düşmüş, en azından hakkı yenmiş kişilerden özür dilemenizdir. Basın kuruluşları için özür dilemek bir kusur değil; tam aksine bir fazilettir. Daha da ilerisi; gazete okuruna karşı duyulan saygının ifadesidir ve özür dilemek, 'Ey okurum (ey seyircim) ben sana yanlış bilgi verdim, işin doğrusu daha önce söylediğim gibi değilmiş, bundan dolayı hem yanlışımı tashih ediyorum hem de senden affımı istiyorum' anlamına gelmektedir. |
Kürt yönetimi: PKK bizi tehdit ediyor Bölgesel Kürt yönetimi, sınır ötesi operasyon için PKK'ya karşı gerekli tedbirleri aldıklarını açıklarken önlemlerden rahatsız olan terör örgütünün bölge yöneticilerini tehdit ettiğini ifade etti. IKDP Genel Sekreteri Fazıl Mirani, Türkiye'den Kuzey Irak'a gelen bir grup gazeteciyi Selahaddin'deki makamında kabul ederek, gündemle ilgili soruları cevapladı. PKK'nın kendilerini yok etmeye çalıştığını ifade eden Mirani, "Biz 50 yıl savaştık, belli kazanımlar edindik. Biz bunu PKK için kaybetmeyiz. PKK, gazetesinde beni Türk tankının üzerinde gösterdi. 'Bunu vurmamız lazım' dedi. PKK bizi tehdit ediyor. Sorunlarımızın üzerine başka sorunlar istemiyoruz. Buna ihtiyacımız yok." şeklinde konuştu. |
İkinci rapora göre de pilot hatalı bulundu
|
Pakistânî kamyon A.Turan Alkan yazdı... |
Kartal, irtifa kaybetti Devler Ligi'nde Marsilya'yı yenerek moral bulan ve yeni bir sayfa açmak isteyen Beşiktaş, ligde Ç.Rize'ye takıldı. İnönü'de seyirci desteğini arkasına alan Siyah-Beyazlılar, 51'de Leandro'nun golüyle geri düştü. 72'de Kartal'ın imdadına Delgado yetişti. Arjantinli yıldız, attığı nefis golle takımına bir puan kazandırdı. Şampiyonlar Ligi'nde Marsilya'yı 2-1 mağlup eden Beşiktaş, Türkiye Kupası'nda yenildiği Çaykur Rize'yi İnönü'de bir kez daha misafir etti. Siyah-Beyazlı takım, Karadeniz ekibiyle 1-1 berabere kalarak 'Kupa'dan sonra ligde de puan kaybetti. Galibiyet parolası ile daha ilk dakikalardan itibaren Rizespor kalesini abluka altına alan Kartal, kısa ve çabuk paslarla oyunun kontrolünü ele geçirdi. Konuk ekip ise kendi yarı alanında kapanıp Zafer ve Rodrigues ile hızlı çıkarak gol bulmayı hedefliyordu. Beşiktaş'ta sarı kart cezası nedeniyle Tello ve Cisse kadroda yoktu. Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam, solda Mehmet Sedef'e şans tanımış, ileride de Cisse'nin yerine Nobre'yi oynatarak forveti ikilemişti. Böylelikle rakip sahada etkinliğini artıran Beşiktaş'ta, Delgado'nun bireysel çabası da eklenince tek kale bir oyun ortaya çıktı. Ayağa çabuk top yaparak savunmanın dengesini bozan Delgado, Bobo ve Serdar, kaleye şut atmayı akıllarına getirmeyince hareketlilik skora yansımadı. Kolay pozisyon bulmalarına karşın bitirici hareketi yapmakta beceriksiz kaldılar. Kaleye bir kez İbrahim Üzülmez'le şut atmayı deneyen Beşiktaş, onda da kaleci Gonzalez'e takıldı. 31. dakikada Nobre'nin attığı golü hakem Zafer Önder İpek, yardımcısına uyarak iptal etti. Zaten bu da ilk yarının akılda kalan ve tartışılan tek pozisyonuydu. İlk 45 dakikalık oyun Beşiktaş tribünlerini memnun etmiş ki; daha 2. yarı başlar başlamaz gol beklentisine girdiler. Fakat gol konuk Çaykur Rizespor'dan geldi. Defansın arkasına iyi sarkan Rodrigues, 50. dakikada sağ çaprazdan Rüştü'yü avladı: 0-1. Golden sonra defansını ileri çıkaran Beşiktaş, kalesinde açık vermeye başladı. |
Dövizle mülk kiralayan davalık olursa yeni sözleşme YTL üzerinden yapılacak Yargıtay, emlakın yeniden kiralanması halinde, kira miktarının bilirkişiler tarafından, çevredeki gayrimenkuller göz önüne alınarak tespit edilmesini istedi. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, dövizle mülk kiralayanları sevindirecek karara imza attı. Yargıtay'ın verdiği emsal karara göre, döviz üzerinden mülk kiralayanlar, kira artırımı sebebiyle ortaya çıkacak mesele sonrası davalık olurlarsa yeni kiralarının tespiti YTL üzerinden yapılacak. Kararda, "Yeni dönemde kira parasının mahkemece tespitinin istenmesi halinde, sözleşmedeki kiranın yabancı para ile ödenmesine ilişkin hükmün yeni dönemde hakimi bağlayıcı kabul edilmez." denildi. Emsal kararın alınmasına sebep olan olayda ev sahibi A.G., 1.000 dolara kiraya verdiği dairesinin kirasını sözleşmesinin bitmesinin ardından 1.500 dolara çıkarttı. Kiracı F.Ö. ise buna itiraz etti. Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi, hak ve nesafet uygulamasına göre kiranın 1.442 dolar olmasına hükmetti. Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, mahkemenin kararını bozdu. Daire, kararında yeni dönem kira parasının artırılarak tespitinin istenmesi halinde, bunun yabancı para üzerinden değil YTL olarak hesaplanması gerektiğine dikkat çekti. Yerel mahkemenin kararını bozan Daire, kararın gerekçesinde Borçlar Kanunu uyarınca borcun yabancı para ile ödenmesinin kararlaştırılması halinde, kiranın sözleşmeye uygun olarak yabancı para ile ödenmesi gerektiğini kaydetti. Ancak kararda, yeni dönem kiranın mahkemece artırılarak tespitinin istenilmesi halinde, kira süresi sona erdiğinden, yenilenen dönemde sözleşmenin diğer hükümlerinin yenilenmesine karşın kira parasına ilişkin şart yenilenmediği ve kira parası belli olmayan bir sözleşme haline geldiği vurgulandı. Mahkemece sözleşmedeki bu boşluğun 'hak ve nesafet' kurallarına uygun bir kira parası takdir edilmek suretiyle doldurulması gerektiği vurgulanan kararda şöyle denildi: "Yeni dönem kira parasının tespiti, anılan kararda açıklandığı gibi bir 'sınırlama'dır. |
Gürültü ve suskunluk! Bu ülkenin en büyük sıkıntılarından biri, belki de birincisi, ehil olmayan kişilerin habire konuşması, konuşması gerekenlerin susmasıdır. Hatırlayınız lütfen Susurluk türü skaÖnüne gelen bu konuda atıp-tutarken, bir sürü boş adam bu konuda uzman ayağına yazı dizileri, kitaplar yazarken, meselenin kahramanları ağızlarını açmamışlardı. Ve yine bu ülkenin en büyük tehditlerinden biridir; 'Konuşturmayın beni!' yahut 'Bir konuşursam yer yerinden oynar...' Oysa yeri yerinden oynatacak ne büyük olaylar yaşanır da, bu ülkede yaprak kımıldamaz! Geçtiğimiz gün yaşanan acı kaza sonrası ortalıkta gezinen geveze insanların dışında ne düşen uçağın şirketi, ne kiraya veren firma, ne bu ülkenin hava yönetimi adam gibi bir açıklama, insanları teskin edici bir demeç vermedi. Bunun yerine abuk-sabuk savunma refleksi, 'suç bizde değil şunlarda' saçmalığı sergilendi hep. Deprem uzmanlarından sonra uçak uzmanları üşüştü ekranlara. Bir sürü yeni kavramımız oldu sektöre dair. Artık 'fay' yerine 'VOR-Inbound' gibi terimler gündelik hayata girdi. Belediye otobüsünde işe giden kaportacı kalfası arkadaşına, 'Abi kulenin suçu yok, adamlar inbound vermiş' diyordu mesela! Mevzuun esas muhatapları ise bu ülkenin bir sorumluluk geleneği olarak yıllardan beri yaptığı gibi, susmayı tercih etti hep. Hâlâ bu öldüren suskunluktan ders almamış olmamız bana tuhaf geliyor artık. Evet, böyle bir huyumuz var. Zannediyoruz ki, kimse konuşmazsa her şey normale dönecektir. Bu düşünceyi savunanların çok önemli ve kısmen haklı oldukları bir gerçek var; çünkü bu ülkenin hafızasızlığı her şeyinin üzerindedir. Biz Türkler kadar çabuk unutan bir başka topluluk yoktur zira! Bu düşüncede olanlardan biri de, havacılıkla ilgili derneğin bir başkanıydı. Adamcağız, 'Birkaç gün içinde her şey normale döner.' diyordu. Belki haklı olabilir, ama öyle olmamalı. Tekrar aynı acıyı yaşamamamız için, asla birkaç gün içinde her şey eskisi gibi olmamalıdır. M.Nedim Hazar yazdı.... |