16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

BUGÜNÜN BASIN ÖZETLERİ

 

PKK Kuzey Irak’ı böldü 
Bölgede halkın nabzını tutan Associated Press Ajansı, Iraklı Kürtler arasında PKK’ya destek olma konusunda kararsızlıklar yaşanmaya başladığını ve bir bölümünün, karşı tavır koyduklarını bildirdi.

BÖLÜCÜ terör örgütü PKK, Kuzey Iraklı Kürtlerin de tepkisini çekmeye başladı. Bölgede halkın nabzını tutan Amerikan Associated Press (AP) ajansı, Iraklı Kürtler arasında PKK’ya destek olma konusunda bir kararsızlık yaşanmaya başladığını bildirdi. Oysa Kuzey Iraklı Kürtler, daha düne kadar çoğunlukla, PKK konusunda açıkça taraf olarak tavır koyuyorlardı. Erbil kaynaklı haberinde AP, PKK yüzünden bölgedeki istikrarın bozulmasından korkan Kürtlerin endişeli olduğunu ve tutum değiştirmeye başladıklarını belirtti. Ajansa konuşan Arap gazeteci İsmail Zayer, "PKK burada yaşayan insanları kaygılandırıyor. Bu yüzden en milliyetçi Kürtler bile artık daha az istekli. Bağımsızlık için ille de bayrak ve devlet gerekmediğini anladılar. Önemli olan ekonomik istikrar" dedi. Bağdat’ta birkaç kez saldırıya uğradıktan sonra, geldiği Erbil’de gazete çıkartan Zayer, siyasi izolasyondan kurtulan Kürtlerin, başka ülkelerle ilişkilere büyük önem verdiğini belirtti. Zayer, bölgenin dışa açılımında tek önemli engelin, şu anda PKK olabileceğini sözlerine ekledi.
Bulgaristan’da silahlı insanlar yoktu 
DTP Kongresi’nde Bulgaristan modelini gündeme getiren Genel Başkan Nurettin Demirtaş’a yanıt, Bulgaristan AB İşlerinden Sorumlu Bakanı Gergana Granşarova’dan geldi.

Granşarova, "Bulgaristan’da silahlı insanlar yoktu" dedi. Granşarova, dün TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış ve üyelerle görüştü. Görüşmede CHP Adana Milletvekili Gaye Erbatur, Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler Hareketi ile DTP arasında yapılan benzetmeleri gündeme getirdi. Granşarova, Türkiye’de Kürt kökenli bir partinin bulunmasının iyi olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Demokratik kurumlarda bu tür insanların temsili önemli. Hak ve Özgürlükler Hareketi’ne, Türklerden daha çok Bulgarlar üye olmaya başladı. Hak ve Özgürlükler Hareketi ile DTP’nin yapısı farklı. Çok şükür ki Bulgaristan’da eli silahlı insanlarla karşılaşmadık. Her şey demokratik süreç içinde gerçekleşti. Türkiye’de de demokratik süreç içinde çözüm bulunması önemli."

Kandırmaca...
PEKİİİİ...
Türkiye Kuzey Irak’taki o karakolu nasıl vurdu?..
Biliyorsunuz; uçaklarımızın sınırı geçmediği açıklandı. Top atışının yapılmadığı da bildirildi.
Zaten orada karakol da yoktu.
O zaman medyada yer alan "İlk nokta atışı... İstihbarat paylaşımı sonucu ilk atışta bir karakol başarıyla vuruldu..." haberleri neydi?
Bence beklemekten bizim medya da sıkıldı.
Nitekim bir gazeteci arkadaşımız işte tam bu sırada kendini "Tümgeneral Yılmaz" olarak tanıtarak, birlik komutanlarını tek tek telefona çağırıp "Operasyon başladı mı?" diye sordu.
Bu iyi bir girişimdi.
Ancak meslektaşımız "Tümgeneral Yılmaz"ın kadrini bilmediler.
Editörü onu kovdu.
Ankara’da kendini "Dışişleri Bakanı Ali" gibi tanıtan birisi de TBMM Bütçe Komisyonu’nda "ABD ile istihbarat paylaşımı bugün itibariyle başladı, şu anda tezkere yürürlüğe girdi" gibi laflar edince, dinleyenler "Demek ki operasyon başladı" dediler.
Ve herkes koştu...
İşte karakolun vurulması o zaman oldu.
Medyamız "Operasyon başladığına göre top atılmıştır. Top atıldığına göre karakol vurulmuştur. Karakol vurulduğuna göre ilk nokta atışı başarıyla gerçekleşmiştir" görüşünden hareket etti.
Oysa "Tümgeneral Yılmaz" kovulmasaydı, birlik komutanlarına telefon açıp soracaktı:
"Ben Tümgeneral Yılmaz... Operasyon başladı, top atıldı da, karakol başarıyla vuruldu mu?..."
Bekir Çoşkun yazdı...

Binlerce Gökhan yetiştiririm 
Gabar Dağı’nda şehit olan 4 Mehmetçik 3 ilde toprağa verildi. İstanbul’daki törene Cumhurbaşkanı Gül de katıldı. Şehit Üsteğmen Gökhan Yavuz’un eşi Şeyma Yavuz, "Boşuna sevinmesinler. Ben öğretmenim. Binlerce Gökhan yetiştireceğim" dedi.

ŞIRNAK’ta Gabar Dağı Bestler Dereler mevkiinde PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Üsteğmen Gökhan Yavuz, Piyade Onbaşı Özkan Kılıç ve Piyade Komando Erler Gökhan Soylu ile Erdem Yüce’nin cenazeleri, dün üç kentte binlerce kişinin katıldığı törenlerle toprağa verildi. Şehit Üsteğmen Yavuz ve Er Soylu için İstanbul Maltepe Yusuf Ziya Üçüncü Camii’nde yapılan törende, cami avlusu ve sokakları dolduran vatandaşlar teröre lanet okurken Şehit Yavuz’un eşi Şeyma Yavuz, "Boşuna sevinmesinler. Ben öğretmenim. Binlerce Gökhan yetiştireceğim. Hepsinin kökünü kazıyacaklar" dedi. Yavuz, asker selamı vererek, eşinin tabutu başında bir süre saygı duruşunda bulunurken, annesi Emine Yavuz da oğlunun tabutunu öptü. Şehit Yavuz’un cenazesi Edirnekapı Şehitliği’nde, Şehit Soylu’nun cenazesi de Küçükyalı Mezarlığı’nda toprağa verildi. Şehit Piyade Onbaşı Özkan Kılıç’ın cenaze töreni de, dün memleketi Giresun’un Keşap İlçesi’nde yapıldı. Kubbeli Camii’ndeki cenaze namazından önce ilçe merkezinde toplanan 15 bin kişilik kalabalık, sloganlar atarak yürüdü.
Dağlıca’nın analizi 
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, KKTC’nin 24’ncü Kuruluş Yılı Resepsiyonu’nda Dağlıca saldırısı ile ilgili analizler yaparken, ilk çatışmadan sonra bölgeye ulaşan ve PKK’ya ağır kayıplar verdirdikleri belirtilen helikopter pilotlarına "Onlar isimsiz kahramanlar" diyerek teşekkür etti.


PKK'ya Kuzey Irak ablukası
KARA Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, KKTC’nin 24’üncü Kuruluş Yılı Resepsiyonu’nda 12 askerin şehit olmasıyla sonuçlanan Dağlıca saldırısına açıklık getirdi. Orgeneral Başbuğ, Dağlıca Taburu’nun görevini yerine getirdiğini ifade ettikten sonra çatışmanın kahramanlarına yönelik saptamalarda da bulundu. "İsimsiz kahramanlardan da bahsetmek isterim" diyen Orgeneral Başbuğ, "Onlar da silahlı helikopterlerin kahraman pilotlarıdır. Oradaki bu çatışmanın bu şekilde cereyan etmesi ve örgüte büyük zayiatlar verilmesinde kahraman helikopter pilotlarına teşekkürü bir borç biliyorum" sözleriyle üzerinde durulmayan bir noktaya dikkat çekti. Olayı, son 10 yılın en büyük çaplı PKK eylemi olarak nitelendiren Başbuğ şunları söyledi:

SAYILARI 100’DEN FAZLA

Dağlıca’da saldıran teröristler bizim değerlendirmemize göre 100’den fazla. Takviye geç oldu gibi yorumlar yapıldı. Dağlıca’da bizim bir piyade taburumuz var. Tabur kendi kendine yeten bir birliktir. O birliğin ayrıca takviye edilmesine gerek yoktur.

Bize samimiyet delili getirin
ÖNCEKİ akşam, Ankara Temsilcimiz Enis Berberoğlu aradı.

Başbakan’la birlikte Prag’a gitmek üzere uçağa biniyordu.

"Fazla vaktim yok. Başbakan, uçağa binmeden önce basın toplantısında ’silahları bıraktırmaktan’ söz etti. Konuşmanın tam metnine bakmanızda yarar var" dedi.

Baktım ve bugünkü yazımın konusu da çıktı.

Başbakan’ın söylediği sözler, dünkü Hürriyet’in iç sayfalarında çıktı.

Dikkat ettim, başka gazeteler o söz üzerinde bizimki kadar açık bir başlıkla durmamış.

Erdoğan’ın sözlerinin yayınlandığı sayfanın hemen karşısında ise bir başka siyasetçinin sözleri vardı.

Kanımca bunların ikisini birlikte okuyup şifrelerini birlikte çözmeye çalışmalıyız.

* * *

Önce Başbakan’ın sözlerinden başlayayım.

Erdoğan uçağa binmeden hemen önce şöyle bir söz etti:

"Şu anda Silahlı Kuvvetlerimiz kendi ülkemizin sınırları içinde tüm hassasiyetleriyle operasyonlarını sürdürüyor. Sınır ötesinde herhangi bir operasyon söz konusu değildir."

Hemen arkasından gelen şu cümle çok dikkatimi çekti:

"Bu operasyonlarda tavrımız her şeyden önce burada silahların bırakılmasına yöneliktir."
Ertuğrul Özkök yazdı...

Organ nakli vatan borcum
MHP eski Milletvekili Mehmet Gül (55), geçirdiği karaciğer nakli ameliyatından 9 gün sonra Memorial Hastanesi’nde basının karşısına çıktı.

Kendisini çok iyi hissettiğini söyleyen Mehmet Gül, organ nakli konusunun önemine değinerek, "Doktorlarım iki ay ömrümün kaldığını söylüyorlardı. Bundan sonra organ nakli konusundaki yanlış düşüncelerin değişmesi için çabalamak benim için vatan borcudur" dedi.

Operasyonu gerçekleştiren ekibin başkanı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Mehmet Gül’den önce sırada başka bir kişinin olduğunu belirterek, "Ancak yoğun bakım servisimizde yatan birinci sıradaki hastamızın beyin kanaması geçirdiğini tespit edince nakil imkanımız kalmadı. Mehmet Gül, listemizin ikinci sırasındaydı. Sağlık durumuna göre en fazla iki ay ömrünün kaldığını biliyorduk. Bu nedenle hemen hastaneye çağırdık ve operasyonu gerçekleştirdik" diye konuştu. Siroz hastalığıyla 2,5 yıldır mücadele veren ve son 5-6 aydır durumu gittikçe kötüleşen Mehmet Gül’e 6 Kasım günü beyin kanamasından yaşamını yitiren 39 yaşındaki Zafer Kum’un karaciğeri nakledilmişti.
Sıra onlarda 
 Ortadoğu sorununu çözmek için İsrail ve Filistin devlet başkanlarını Ankara’da bir araya getirmeyi başaran Türkiye, şimdi de Pakistan’daki siyasi krizi çözmek için en üst seviyede girişimde bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, güvenlik açısından olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde önümüzdeki ay Pakistan’a giderek Devlet Başkanı Pervez Müşerref ve muhalefetin önde gelen ismi Benazir Butto ile diğer muhalif liderlerle görüşecek. Gül’ün İslamabad temasları sırasında Müşerref ve Butto’yu biraraya getirmesi planlanıyor. Pakistan ziyareti, Gül’ün 28 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra planlanmaya başlandı. Bunda, Pakistan’da bir siyasi krizin çıkabileceğine dair Ankara’ya ulaşan bilgiler önemli rol oynadı.

PAKİSTAN KARDEŞ ÜLKE

Üst düzey bir Dışişleri yetkilisi, öngörülen Pakistan ziyaretiyle ilgili olarak Hürriyet’e şunları söyledi:

"Ziyaret Ağustos’tan beri gündemimizde. Ancak Pakistan’daki koşulların sürekli değişmesi nedeniyle ziyaret tarihi bir türlü netleşemiyor. Son olarak bu ay içinde gidilmesi düşünülmüştü. Ancak siyasi zemindeki oynaklık artınca bu ay olmadı. Önümüzdeki ay için de henüz netleşmiş bir tarih yok. Pakistan, Türkiye için son derece önemli, dost ve kardeş ülkedir. Cumhurbaşkanımız, Pakistan’ın hem bölgesi hem de dünya için ne kadar önemli bir ülke olduğunu vurgulayıp, bu nedenle demokrasi zemininde kalması gerektiğini dile getirecek, demokratik rekabet kurallarından vazgeçilmemesi için dostane uyarılarda bulunacaktır. Türkiye, terörizmle mücadelede, Pakistan’a her türlü desteği vermeye devam edecektir."

 Fethullah Gülen aldı başını gidiyor


KATOLİK Üniversitesinde İslami Bilimler Kürsüsü. Her faniye kolay kolay nasip olacak gibi değil.

Geçenlerde tesadüfen bir Hollanda radyosunu dinlerken ilginç bir haber-röportajla karşılaşıyorum. Habere göre:

Avustralya’da Ulusal Katolik Üniversitesi Melbourne kampusunda Fethullah Gülen İslami Bilimler Kürsüsü açılıyor.

Haberi açıklayan Avustralya Kültürlerarası Diyalog Merkezi. Haberi dinledikten sonra, anılan merkezin sitesinde haberle ilgili ayrıntıları görüyorum.

KATILIMCI KADRO

Kürsü 23 Kasım’da açılıyor. Açılışı Victoria Valisi yapıyor. Fethullah Gülen Melbourne’de kürsü açar da, Türkiye’den buna katılım olmaz mı? Katılacak olanların listesi, ulaşabildiğim kadarıyla, şöyle:

AKP milletvekilleri Reha Çamuroğlu, Celal Erbay, Yusuf Ziya İrbec, Vahit Kirişçi, değişik üniversitelerden çoğu ilahiyatçı Prof. Nazif Gürdoğan, Prof. Ahmet Güç, Prof. Recep Kaymakcan, Prof. Hüseyin Algül, Prof. Abdullah Özbek, Prof. Suat Yıldırım, Prof. Alpaslan Açıkgenç, Prof. Hüseyin Elmalı, Prof. Ali Şerif Tekalan, ayrıca Prof. Mete Tunçay, Prof. Doğu Ergil, Prof. Eser Karakaş, Yazarlar ve Gazeteciler Vakfı Yayın Yönetmeni Faruk Tuncer, Sağlık eski Bakanı Bülent Akarcalı, Yeni Şafak’tan Fehmi Koru.

Ayrıca, isimlerine ulaşamadığım yirmi kadar işadamı. Liste mükemmel.

Yalçın Doğan yazdı...

 

Dünyaya 'savaş' çağrısı yaptılar! 
Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin temsilcilerinin de katıldığı İstanbul'daki 'Uluslararası Kudüs Buluşması' toplantısında, 'Kudüs'ün şiddet kullanılarak Siyonistlerden geri alınması' çağrısı yapıldı
İstanbul'daki Feshane Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı dün "Kudüs'ün şiddet kullanılarak Siyonistlerden geri alınması" yolundaki çağrıları içeren sloganların atıldığı, çoğu yabancı İslamcı örgüt ve kuruluş üyesi 3 bin kişinin katılımıyla "Uluslararası Kudüs Buluşması" adı altında düzenlenen bir toplantıya sahne oldu.
Salondakilerin konuşmaların arasında sürekli tekbir getirdikleri ve sık sık Arapça "El Aksa için milyonlarca şehidiz", "Ruhumuzla, kanımızla El Aksa'yı koruyacağız" şeklinde slogan attıkları toplantıda Lübnan'daki Hizbullah ve Filistinli Hamas gibi örgütlerin üst düzey temsilcileri de yer aldı.
Yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı toplantıyı, Türkiye'den aralarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Nabi Avcı ve eski AKP'li milletvekili Nevzat Yalçıntaş'ın da bulunduğu isimler en ön sıradan izledi.


Üç gün sürecek
Merkezi Türkiye'de bulunan, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV), İslam Dünyası Sivil Toplum Kurluşları Birliği (İDSB) ve Filistin Dayanışma Derneği ve Uluslararası Kudüs Müessesesi'nin işbirliğiyle düzenlenen ve organizatörlere göre "Kudüs'ün kimliğine sahip çıkma, işgali ret, medeniyet beşiğinin özgürlük mücadelesine destek" amacını taşıyan 3 günlük toplantı dün Feshane Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda başladı.
Atatürk Havalimanı'nda 'turuncu' alarma geçildi 
Terör örgütünün stratejik noktalarda eylem yapabileceği ihtimaline karşı önlemler sıklaştırıldı. Atatürk Havalimanı'nda güvenlik düzeyi 'kırmızı'dan önceki seviye olan 'turuncu'ya çıkarıldı 

Türkiye'nin dış dünyaya açılan en önemli kapısı olan İstanbul Atatürk Havalimanı'nda güvenlik düzeyi 'kırmızı'dan önceki alarm düzeyi olan 'turuncu' seviyesine çıkarıldı. Terminal girişlerinde otomatik silahlı güvenlik görevlileri nöbet tutuyor.
Türkiye'nin olası Kuzey Irak operasyonu için 'geri sayım' sürerken, PKK'nın büyük şehirlerdeki 'stratejik noktalara' eylem yapabileceği ihtimaline karşı önlemler sıklaştırıldı. Güvenlik önlemlerinin üst düzeye çıkarıldığı Atatürk Havalimanı'nda da alarm seviyesi, resmi dairelerin kapatıldığı 'kırmızı alarm' düzeyinin bir alt kademesi olan 'turuncu'ya yükseltildi.


Bagajlara sıkı kontrol
Terminal girişlerindeki x-ray cihazlarının hassaslık dereceleri artırıldı. Şüpheli görülen yolcuların üstleri ve bagajları titiz bir aramadan geçiriliyor. Üst düzey bir Emniyet yetkilisi, uygulamaların Atatürk Havalimanı Güvenlik Komisyonu'nun aldığı karar doğrultusunda başladığını belirterek, "Son gelişmeler doğrultusunda güvenlik seviyemizi daha da hassaslaştırdık" dedi.

Abdülhamit, rom ve ötesi

Sultan Abdülhamit Han'ın torunu Ertuğrul Osman Efendi ile New York'taki konutunda yaptığım TV söyleşisinde dedesi için "Rom içerdi. Şekerkamışından yapıldığı için şeker suyu" söylemini yazdım. Kıyamet koptu. Bana gönderilen e-postalar koca bir yığın... Yazıyı yansıtan internet sitelerine de ne yorumlar gelmemiş ki...
Arkadaşlar, neden bana öfkeleniyorsunuz?


Bunu söyleyen, öz torunu. Yaşayan Osmanlıların aile reisi ve sözcüsü olan Ertuğrul Osman Efendi.
Dedesiyle çok kez beraber olmuş. Tarihin tanıklığını yapmış. Gözlemlerini anlattı.
Ertuğrul Osman'ın, kendi konutunun salonunda, eşinin yanında kameralara kendi sesiyle yaptığı bir konuşma... Gerekirse TV'lerde yayımlarım. İzlersiniz.
Çirkin sözleriniz nedeniyle mahcup olursunuz.
Hem "Her şey

konuşulmalı, hiç kimse tabu değildir" söylemi de aynı kesimden özellikle Atatürk için dile getirilmiyor mu?
O nedenle belirteyim ki... Ertuğrul Osman'ın çekim kayıtlarında başka söylemleri de var.
Atatürk için övgüleri...
Neyse hoşgörüyle gülümseyerek noktalayalım...
Medya sitelerinden birinde şöyle bir yorum okudum:
"İçsin ya, n'olacak ki, ben de 33 yıl nasıl dayandı diyordum bunca derde... Helal olsun padişahıma..."

Güneri Civaoğlu yazdı...

'Nazi' peşmerge 
PKK'ya karşı önlem almak amacıyla sınıra sevk edilen peşmergelerden birinin migferindeki Nazilerin sembolü 'gamalı haç' dikkat çekti
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, terör örgütü PKK'nın hareket alanını daraltmak amacıyla sınır boyuna sevk ettiği peşmerge birlikleriyle tampon bölge oluşturmaya çalışırken, bölgesel yönetimin istihbarat birimi olan Parastin elemanlarının da PKK'lıların bulundukları bölgeleri araştırdığı belirtildi.
Türkiye sınırına sevk edilen peşmergelerden birinin miğferinde Nazilerin sembolü olan 'gamalı haç' dikkat çekti. Peşmergenin 'gamalı haç'ı hangi amaçla miğferine çizdiği öğrenilemedi. Türkiye'den her an bir sınır ötesi harekat bekleyen Kürt yönetimi, Türkiye sınırının yanı sıra İran sınırına da peşmerge birlikleri yığıyor. İstihbarat birimi Parastin elemanları da terör örgütü elemanlarının barındıkları bölgeleri araştırmanın yanı sıra siviller arasına karışarak kentlere dağılmak isteyen PKK'lılara da engel olmak için kontrol noktalarında sıkı kimlik kontrolü yapıyor.


Önlemlere tepki
Özellikle Türkiye sınırına yakın yerleşim birimlerinde ve yollarda yoğunlaşan kontrollerde uzun süre kuyrukta bekleyen, araçlardan indirilerek sıkı aramadan geçirilen Kuzey Iraklılar ise bu uygulamalara tepki gösteriyor
Yatırıma gelen Ruslar için geçici sınır kapısı açıldı 
Erdemir ihalesinde Oyak'a yenilen Rus NLMK, Erdemir'e komşu olmaya hazırlanıyor. Zonguldak'taki yatırım olanaklarını araştıran NLMK'nın yöneticilerinin ülkeye girişini kolaylaştırmak için Zonguldak-Çaycuma Havaalanı bir aylığına hudut kapısı oldu

Zonguldak'ın Filyos Çayı bölgesinde yatırım amacıyla Türkiye'ye gelmek isteyen, dünyanın önemli çelik devleri arasında yer alan Rus NLMK'nın iki üst düzey yöneticisinin ülkeye girişini kolaylaştırmak için ilginç bir "bürokratik operasyon" gerçekleştirildi. İşadamlarının zaman darlığı nedeniyle, Çaycuma Havaalanı bölgeye gelen iki Rus işadamı için "geçici sınır kapısı" haline getirilerek yurda giriş işlemi yapıldı.
Milliyet'in aldığı bilgiye göre, daha önce Erdemir'in özelleştirilmesi ihalesine katılan ve 2 milyar 750 milyon dolarlık teklif vermesine karşın ikinci sırada kalan NLMK'nın yöneticileri, Zonguldak Valiliği ile görüşerek bölgede yatırım yapmak istediklerini dile getirdi.
DTP'de PKK operasyonu

DTP, daha önceki partiler gibi iki eğilimden oluşuyor. Ilımlılar, azgınlar... Ve daha önceki partilerde olduğu gibi, ikinciler birincileri bir süre vitrinde tuttuktan sonra kenara itiyorlar. Partiler PKK'nın emriyle ve PKK'nın siyasi unsurlarıyla oluşturulduğu için ılımlılar bir türlü partiye hâkim olamıyor, parti politikalarını belirleyici hale gelemiyor.
HADEP ve DEHAP'ta basın müşavirliği yapan Eyyüp Demir, 'içeriden' gözlemlerle yazdığı "Legal Kürtler" adlı kitabında bu süreci çok iyi anlatır.
Son olarak Ahmet Türk'ün genel başkanlıktan alınıp yerine PKK tarafından Nurettin Demirtaş'ın oturtulması DTP'deki aynı sürecin ifadesidir.
Şimdi Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Aysel Tuğluk Merkez Yürütme Kurulu'ndan çekildiler. Bunu dışa karşı "Parlamento çalışmalarına yoğunlaşacağız" diye ifade ediyorlar.
Tabii DTP'de PKK'nın yaptığı operasyonu, partinin büsbütün aşırılaşmasını tasvip etmediklerini söyleyemiyorlar, böyle diyorlar. Bu sözleri, 'örgütsel' faaliyetler yerine parlamento çalışmalarını tercih ettikleri anlamını da içeriyor.

'Koşullar sertleşti'
PKK'nın siyasi uzantıları, partideki bu operasyonu "sertleşen koşullara göre yeniden kadrolaşma" diye tanımlıyorlar.
Tabandaki halk partideki sertleşmeyi doğru bulmuyor. PKK'nın siyasi uzantıları "Koşullar sertleşti... ne yapalım, biz de sertleştik" gibi bir mantığı tabana benimsetmeye çalışıyorlar.
Taha Akyol yazdı...
Canan artık L'oréal'in 
Fransız L'Oréal, İpek şampuanlarının üreticisi Canan Kozmetik'i satın aldı. Satış fiyatı, Rekabet Kurumu onayı beklendiği için açıklanmadı. L'Oréal Türkiye, yaptığı bu satın alma sonrası birinciliğe göz dikti 

Fransız kozmetik devi L'Oréal, İpek şampuanlarının üreticisi Canan Kozmetik'in tamamını satın aldı. Canan Kozmetik'in yüzde 100'ünün hisse devir anlaşması için Türkiye'ye gelen L'Oréal Orta ve Doğu Avrupa Başkanı Henri Mignot, 'büyük bir ülkede küçük olmanın' beğenmedikleri bir durum olduğunu belirterek, "Türkiye'de büyümek istiyoruz" dedi.


'569 patent aldık'
Raymond James Menkul Değerler'in aracılık ettiği satışta, Canan Kozmetik ile 50 civarında firmanın ilgilendiği ancak L'Oréal'in öne çıkarak en yüksek fiyat teklifiyle satın alma işleminde öne geçtiği öğrenildi. Satış sürecinde firmayla ilgilenen yatırımcılar arasında yerli yatırımcıların yanı sıra, Avrupalı firmalar, hatta Hindistan'dan bir şirketin de olduğu belirtildi.
L'Oréal'in yaklaşık 100 yıllık bir firma olduğunu, şirketin 2006 cirosunun 15.8 milyar euro olduğunu söyleyen Mignot, cironun üçte birini Ar-Ge'ye yatırdıklarını söyledi. Geçtiğimiz yıl tüm dünyada 569 ürün patenti aldıklarını belirten Mignot, bazı pazarlardaki fırsatları yakalamaya çalıştıklarını, Türkiye'deki satın alma öncesinde Japonya ve ABD'de de markalar satın aldıklarını ifade etti.
'Tabur görevini yaptı' 
Bülent Arınç'ın Dağlıca baskınıyla ilgili olarak TSK'ya getirdiği eleştirilere yanıt veren Org. Başbuğ, Dağlıca Taburu'nun görevini yaptığını vurguladı. Org. Başbuğ, sınır ötesi konusunda baskı yapılmamasını istedi

Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, eski TBMM Başkanı, AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Dağlıca baskınıyla ilgili TSK'ya getirdiği eleştirilere yanıt verdi. Başbuğ, Dağlıca Taburu'nun görevini yaptığını vurgularken, sınır ötesi operasyon konusunda karar alıcılar üzerinde baskı kurulmamasını istedi.
Başbuğ, KKTC'nin kuruluş yıldönümü resepsiyonunda, Dağlıca olayıyla ilgili bilgi kuruluğu yaşandığını belirterek şunları söyledi:

100'DEN FAZLA TERÖRİST: Bizim saptamalarımıza göre saldırıda bulunan terörist sayısı 100'den fazla. Saldırı tek nokta üzerinde oldu diye yorumlar yapıldı. Halbuki saldırı 3 ayrı noktada aynı anda cereyan etti. Bölgede takviyeler geç oldu gibi yorumlar yapıldı. Değerli arkadaşlar, tabur kendi kendine yeten bir birliktir, o taburu ayrıca takviye etmeye gerek yoktur. Örneğin takviye ile ilgili olarak, bir köprünün patlatılması olayı hatırlayacaksınız. Sanki takviyelere bir neden olarak görüldü. O köprünün tahrip edilme saati 13.00 neredeyse çatışmaların bittiği saat. Yani o köprü Dağlıca ile Yeşiltaş arasında bir köprü bunun takviye ile bir ilgisi yok. Şimdi o köprü niye patlatıldı.

Org. Başbuğ: Bizi rahat bırakın

Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, KKTC'nin kuruluş yıldönümü resepsiyonunda önemli mesajlar verdi.
Org. Başbuğ, gazetecilerin sorularını yanıtlarken "bilgi kirliliği"ne dikkat çekti. Sınır ötesi harekât ve Dağlıca saldırısıyla ilgili gerçek bilgilere dayanmadan yorum yapan, eleştiride bulunan veya öneriler sunan yorumcuları ağır bir dille eleştirdi.

"Yakamızı bırakın"
Org. Başbuğ, sınır ötesi harekât konusunda televizyon ve gazetelerde bilgiye dayanmadan yorum yapanlara, harekât planı önerenlere de sert eleştirilerde bulundu ve şu değerlendirmeyi yaptı:
"Sınır ötesi harekât yetkisini içeren tezkere TBMM'den geçti. Bakanlar Kurulu'na yetki verildi. Sınır ötesi harekât konusu uygulama sürecinde bu süreçte karar vericileri rahat bırakın, serbest bırakın. Sivil ve asker karar vericileri rahat bırakın. Sınır ötesi harekât konusunda yakamızı bırakın."

"Dağ kadrosu çözülmeli"
Org. Başbuğ, 23 yıllık mücadeleye rağmen terör örgütünün halen neden bitmediğine ilişkin soruyu yanıtlarken önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler konusunda iki önemli saptamada bulundu:
1. Örgüte katılım engellenmeli.
2. Aynı anda örgütün dağ kadrosu çözülmeli.
Org. Başbuğ, önümüzdeki dönemde bu iki sonucu sağlayacak tedbirlerin alınması gerektiği üzerinde durdu, ancak tedbirlerin detayına girmedi.

Fikret Bila yazdı...

 

"Onlar da dağa çıkarlar" 
Başbakan, terörle mücadelenin terör örgütü silah bırakana kadar süreceğini belirtiyor. "Güvenlik güçlerinin terörle mücadele duyarlılığı silah bırakılıncaya, terörist dağdan şehre ininceye kadar sürecek."
Günümüz dünyasında terörün tamamen ortadan kaldırılmasının güçlüğüne işaret ediyor ve bu arada İspanya'daki ETA terörünü örnek veriyor. İspanya'da farklı gelişmeler yaşandığını belirtip "Terör örgütü siyasallaştı ve zayıf düştü. Siyasi kesimle silahlı kesim birbirine ters düştü" değerlendirmesinde bulunuyor.
Burada DTP'lilere bir çağrı yapıyor:
"DTP samimi bir tercih yapmalı. Ya silahlı eylem türünü ya da silahsız eylem türünü. Yani demokratik yolu. Demokratik mücadele yolunu seçince silahlı mücadeleyi ret edeceksin. Yapmazsan samimi değilsin demek. Adın parti de olsa samimi olamazsın. Hükümet programı görüşülürken Meclis'te söyledim, bu çatı altında terör örgütüne terör örgütü diyemiyorsan, ABD diyor, dünya diyor, onlarla bizim hukukumuz olamaz."
Peki, dokunulmazlık meselesi?
Başbakan bu konuda net:
"Parlamentoya seçimle gelmiş olan milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırarak parlamento dışına atmak doğru olmaz. Suç işlerlerse takip edecek olan ben değilim, yargı var, savcılar var. Demokratik parlamenter sistemde Meclis'i bu kavganın içine sokmamamız gerekir. Aksi halde yozlaşmaya yol açar
Üçüncü köprüden İstanbul'a çıkış yok Ulaştırma Bakanlığı tarafından Marmara Bölgesi ile Trakya'da yapımı planlanan 6 otoyol ve 3 köprünün en önemli projesi olarak bilinen İstanbul Boğazı'na yapılacak 3. köprü inşaatı rant çevrelerinin harekete geçmesini önlemek için sır gibi saklanıyor. Boğaz'ın kuzeyine yapılması beklenen köprü için Sarıyer-Anadolu Kavağı öne çıkıyor. 2004 yılından beri yapımı planlanan köprü ile ilgili olarak daha öncede Çubuklu-Yeniköy, Beykoz- Kireçburnu, Yuşatepesi-Rumelikavağı ve Arnavutköy-Vaniköy güzergâhları tartışmaya açılmıştı.

YAPILAŞMA OLMAMALI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi danışmanlarının Başkan Kadir Topbaş'ın İstanbul'un su havzaları ve yeşil alanlarının üzerinden viyadüklerle geçirilmesi beklenen 3. köprü projesinde, yeni yapılaşmayı istemediğini ve köprü çıkışlarından İstanbul'a bağlantı yolları verilmemesini istediğini Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine ilettiği belirtildi. Topbaş'ın bu istemiyle ilgili olarak Ulaştırma Bakanlığı yetkilileriyle görüş birliğine vardığı ifade edildi. Yani 3. köprü İstanbul'a uğramadan geçecek. Uluslararası yol şeklinde düşünülen ve İstanbul trafiğine girmeden ağır vasıtaların transit geçiş yapmasını hedefleyen proje Kuzey Marmara Otoyolu adı altında Adapazarı'ndan başlayarak Tekirdağ Kınalı'ya bağlanacak. Projede 3. köprünün yanı sıra İznik Körfezi'ne ve Çanakkale Boğazı'na yapılacak köprülerle Marmara aksı tamamlanmış olacak.

Alarm çalıyor duyuyor musunuz?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri yine içimizi kararttı: Geçen yıl Temmuz-Eylül döneminde yüzde 9.1 olan işsizlik oranı bu yıl yüzde 9.2'ye yükseldi.
Üstelik gelecek yıl durum daha da kötüye gidecek: Türkiye'nin sürekli artan nüfusuna iş yaratabilmesi için yılda en az yüzde 6 büyüme hızını (BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş'e göre en az yüzde 7.5'i) yakalaması gerekiyor. Oysa hükümetin kabul edip Resmi Gazete'de yayınlattığı Yıllık Program'a göre 2008'de büyüme hızı taş çatlasa yüzde 5.5 olacak. Bu da işsizler ordusuna yeni yüzbinlerin katılması sonucunu doğuracak.
Zaten Yıllık Program'da da bu itiraf ediliyor; işsizliğin yüzde 9.6'ya yükselmesi öngörülüyor. (Aslında bu, gerçek işsizliğin yüzde 2223 bandına doğru seyredeceği anlamına geliyor. Çünkü Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu bile halen gerçek işsizlik oranının yüzde 20'nin üstünde olduğunu belirtiyor.)

Umutsuz gençlerimiz
TÜİK anketinde sadece içimizi karartmakla kalmayan, kaygılandıran, korkutan veriler de var: "Genç nüfusta geçen yıl Ağustos ayında yüzde 17.5 olan işsizlik oranının bu yıl yüzde 19.2'ye yükseldi!"

Erdal Şafak yazdı...

'Tacizcinin sesini teşhis edemedim' 
Ceylan Saner, davacı olduğu tacizcinin sesini duyunca kimliğinden şüphelendiğini ama emin olamadığını söyledi..

Eski manken Ceylan Saner'i geceleri geç saatte arayıp taciz ettikleri iddia edilen iki kişinin yargılanmalarına başlandı. İstanbul 1'inci Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya sanıklar Birkan Ç. ve Sinan B. katılmazken, Ceylan Saner hazır bulundu. Sanıklardan sadece Birkan Ç.'yi tanıdığını ifade eden Saner, "Geçen yıl eylül ayından itibaren her gece 02.00-02.30 sıralarında hep özel numaradan telefonlar gelmeye başladı. Arada konuşuyordu ama daha çok cinsel içerikli sesler çıkarıyordu" dedi.

Birkan Ç.'yi 18 yaşından beri tanıdığını söyleyen Saner, hâkimin bu kişiyi sesinden tanıyıp tanımadığını sorması üzerine "O olduğundan şüpheleniyordum ama emin olamadım" dedi. Ceylan Saner'le aynı muhitte oturan şüpheli Birkan Ç. savcılığa verdiği ifadesinde hakkındaki suçlamaları kabul etmemişti.

Org. Başbuğ: Karar alıcıları rahat bırakın 
Org. Başbuğ, sınır ötesi operasyon sürecinin başladığını belirterek, karar vericilerin serbest bırakılmasını istedi. Başbuğ, 16 askerin şehit edildiği saldırıya ilişkin ise 'Dağlıca taburu görevini yerine getirmiştir' dedi..

Sınır ötesi operasyon ve Dağlıca baskının ardından Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, uygulama sürecinin başladığını belirtti ve "Bu aşamada karar vericilerin serbest bırakılmasını" istedi. Dörtte birinin Suriye vatandaşı olduğunu belirttiği PKK'nın dağ kadrosunun çözülmesi için devletin gerekli adımları atması gerektiğini ifade eden Org. Başbuğ, ancak bu adımların neler olduğunu açmadı. KKTC'nin 24'ncü kuruluş yıl dönümü resepsiyonunda soruları yanıtlayan Başbuğ şu mesajları verdi:

UYGULAMA SÜRECİNDEYİZ: Tezkere TBMM'den çıktı ve bu konuyla ilgili Bakanlar Kurulu'na yetki verildi. Şimdi sınır ötesi harekâtın uygulanma sürecindeyiz. Medyadan istirhamım bu süreçte karar vericileri serbest bırakın ki bu süreç sağlıklı olarak yürüsün. Artık uygulama sürecine girdik.

Bir anlık prova!
Tamam, yanlış bilgilenme, hata, yanılgı olabilir.
Ama hep bir ağızdan!
Ve de ertesi günü sanki hiçbir şey olmamış gibi yaparak.
Pes!

Önceki gün gazete manşetlerinde ne okudunuz?
Hatırlıyor musunuz?
Önceki gün?

"Prova" denen bir sınır ötesi operasyonla, jetler "ABD'nin ilk anında istihbaratı" sonucu "PKK hedefleri" ni vurmadı mı?
Peki dün ne okudunuz?


Yokmuş öyle bir şey.
Hem Başbakan, hem Genelkurmay, hem Hava Kuvvetleri Komutanı yalanlamış: "Hiçbir uçağımız sınır ötesinde harekatta bulunmamıştır."

"Operasyon" manşetlerdeydi; adeta bayram havasıyla.
"Operasyon yapılmadı" yalanlaması ise, bulabilirseniz o da, kıyı köşedeydi.

Bir yalan haber nasıl imal edilir?
Yahut bir doğru nasıl yalan haline getirilebilir?
UmurTalu yazdı...

Kadına şiddet filmleri TV'de 
Çubukçu, "Kadına yönelik aile içi şiddet suçtur" mesajı taşıyan 45'er saniyelik 2 spot filmin, 25-31 Kasım tarihleri arasında televizyonlarda yayınlanmasını istedi..

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, "Kadına Karşı Aile İçi Şiddet'' konulu spot filmlerin, ulusal ve yerel kanallarda yayınlanması için Radyo Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK), valiliklere ve televizyon kanallarına yazı gönderdi. Çubukçu, gönderdiği yazıda, "25 Kasım Kadına Karşı Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü'' dolayısıyla Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) tarafından hazırlanan 45'er saniyelik 2 spot filmin, 25- 31 Kasım tarihleri arasında televizyon kanallarında yayınlanmasını istedi. Çubukçu, kadın erkek eşitliği, kadının insan haklarının korunması, geliştirilmesi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesinin devlet politikası haline getirilmesi amacıyla Başbakanlık tarafından geçen yıl "Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Terör ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler'' konulu bir genelge yayımlandığını anımsattı. Genelge uyarınca koordinatör kurum olarak görevlendirilen KSGM'nin kampanyalar yaptığını belirten Çubukçu, hazırlanan spot filmlerin, yerel ve ulusal televizyon kanallarında yayınlanmasını istedi.
İdam kaldırılsın mı? 
Milyonlarca kişinin imza attığı kampanyayla İtalya, idam cezasının kaldırılması için BM'de girişim başlattı. Oturum öncesi üç mahkûm, nasıl haksız yere idamı beklediklerini anlattı..

Çin'de enseye sıkılan tek bir kurşun, İran'da yağlı urgan, Suudi Arabistan'da bir kılıcın keskin ucu, Amerika'da zehirli iğne... İdam cezasına çarptırılan mahkûmların sonu böyle oluyor. Ancak ya iddia edilen suçları işlemedilerse? Ya DNA testleri ve gelişen teknolojiyle masum oldukları anlaşılırsa? Birleşmiş Milletler (BM) savaşlar ve iç çatışmalar, kıyımlar bir kenara en hararetli toplantılarında bu konuyu ele alıyor. Yani idam cezasını. Toplanan 5 milyon imza sonrası başlayan süreçte BM yetkilileri, idamın tüm dünyada kaldırılmasını tartışıyor.

85 ÜLKE DESTEK ÇIKTI
İtalya'da başlayan ve Başbakan Romano Prodi'nin de bastırmasıyla BM'ye taşınan konu çarpıcı ifadelere sahne oldu. BM'ye üye 192 ülkeden Amerika ve Çin başta olmak üzere idamların en yoğun yaşandığı bazı ülkeler itiraz ediyor. 85 ülkenin imza attığı taslakta en çarpıcı bölümler, yıllarca işlemedikleri suçtan dolayı idamı bekledikten sonra masum oldukları anlaşılan mahkûmların anlattıkları... Üç mahkûmu bir araya getiren, Uluslararası Af Örgütü oldu. BM merkezinin bulunduğu New York'a getirilen Edward Edmary Mpagi, Ray Krone ve Sakae Menda, haksız yere ölümü bekleyişi anlattı BM üyelerinin temsilcilerine...

 İçinde olduğum bir gazetecilik ayıbı..
Bir olay bu kadar mı saptırılır, bu kadar mı yanlış iletilir ve de sonucu, bu kadar mı ters yorumlanır.. Bir ucunda Keşanlı bir muhabir, öte ucunda ben.. Öylesi bir ayıp ve utanç zinciri..
Edirne Valisi Nusret Miroğlu bizzat telefondaydı.. Sekreteri, Özel Kalem Müdürü falan değil.. "10 Kasımda Atatürk'e soruşturma açtıran Vali" diye manşetlediğim kişi.. Bağırıp çağırmıyordu. Nasıl kibar, nasıl saygılı, nasıl insancıldı sesi, bilemezsiniz.. Hal hatır sordu önce.. Hani 40 yıllık dost arar ya, öyle.. Sonra sözü yazıma getirdi..
"Faksınıza bir yazı yolladım" dedi.. "Olaylara sebep olan ilkokul öğrencisinin kompozisyonunun aslı.. Kendi el yazısıyla.. Onu okuyun lütfen.. O zaman durumun çok farklı olduğunu göreceksiniz.."
Okudum..
"1299 yılında Söğüt ve çevresine inen küçük kara bulut yavaş yavaş büyüdü ve tüm Balkanları sardı. Bu kara bulutun altında tüm insanlar kendilerine olan saygınlıklarını yitirip bir kişi için çalıştılar. Elde ettikleri her şeyi bir haine verdiler. Sonucunda da çoğu bu hainin emriyle öldürüldü.
İşte tüm bu zamanlarda ne güneş doğmak, ne kuşlar ötmek, ne bulutlar dans etmek ne de bayraklar dalgalanmak isterdi.

Hıncal Uluç yazdı...

 

Meclis'ten atalım da dağa mı çıksınlar 
Başbakan Erdoğan, DTP'nin Meclis dışına itilmesine karşı çıkarken, “Parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz” dedi. 
Başbakan Tayyip Erdoğan, DTP milletvekillerinin Meclis dışına itilmesine karşı çıkarken, onların da “kesin bir tercihle” karşı karşıya olduğunu vurguladı. Erdoğan, “Parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz. Meclis bu kavgaya sokulmamalı. Onlar da tercih yapmalı. Bölücü terör örgütüne 'terör örgütü' diyemiyorsan bizim sizinle hukukumuz olamaz” dedi. Başbakan Erdoğan, Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'a giderken 'Ana' uçağına davet ettiği gazetecilerin sorularını cevapladı:
ABD MEDYASI TERÖRÜ BÜYÜTMEDİ

“Terörle mücadele eden ülkelerin medyası Türkiye'deki gibi yayın yapmıyor. Terör örgütü propaganda yapmanın gayreti içinde. Bu imkanı bulamayınca kendi içine kapanıyor. Örgüt zaten görsel ve yazılı medya ile internette etkili olmaya çalışıyor. Bir de buna ulusal medya eklenince'terör örgütü propaganda imkanına kavuşuyor. Mücadeleyi beraber yürütmemiz lazım.”
Taslak tamam sıra tartışmalarda 
AK Parti, anayasa çalışmalarını tamamladı. Önümüzdeki günlerde tartışmaya açılacak olan taslakta, 'zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi' dersi aynen korunurken, 42. maddede “Hiç kimse kılık-kıyafetinden dolayı öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz” hükmü yer alıyor.

AK Parti, yeni Anayasa konusundaki çalışmalarını tamamladı. Hazırlanan sivil Anayasa paketinin yakında açıklanarak tartışmaya açılması planlanıyor. Yeni Anayasa'da üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldırmaya yönelik düzenlemede yer alacak. AK Parti'nin, Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki bilim komisyonuna hazırlattığı taslağa son şekli AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat başkanlığındaki komisyon tarafından verildi.
EĞİTİM HAKKI DÜZENLEMESİ

Önümüzdeki günlerde tartışmaya açılacak olan taslakta, üniversitelerdeki kılık-kıyafet yasağını ortadan kaldıracak düzenleme de yer alıyor. Özbudun başkanlığındaki bilim kurulu tarafından taslakta 'Eğitim-öğretim hakkı” ile ilgili 42. maddede “Kılık ve kıyafetinden dolayı hiç kimse yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılamaz” ve “Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir” şeklinde iki alternatif önerilmişti. 

Cezanın büyüğü
“Demokratik Toplum Partisi'ni kapatalım, milletvekillerini cezaevlerine atalım...”

Bu kadar açıkça ifade edilmese de, MHP'nin imzaya açtığı anayasa değişikliği sonuca ulaşırsa, olacağı budur: Dokunulmazlıkları teker teker kaldırılan DTP'li milletvekilleri Meclis'te tutuklanır ve partileri de kapatılır...

1994 yılında, DTP'nin adı DEP iken, aynen böyle olmuştu çünkü: Dönemin başbakanı Tansu Çiller önce “PKK Meclis çatısı altında” diye özetlenebilecek bir kampanya eşliğinde kamuoyu oluşturdu, ardından Meclis dokunulmazlıklarını kaldırdı, milletvekilleri enselerinden tutulup hapse tıkıldı, DEP de kapatıldı...

Son zamanlarda hep 'sorumlu muhalefet' örneği sergileyen MHP'nin şimdiki rahatsızlığını anlamak zor değil; değişik dozlarda olsa da hepimiz aynı rahatsızlığı duyuyoruz aslında. Gücünü demokrasiden alan DTP demokrasiye fazla önem verir gibi davranmıyor, sözcüleri 'kışkırtıcı' bir üslupla yaklaşıyorlar her konuya, 'sakıncalı' pozlar vermekten de çekinmiyorlar.
MHP'nin arzu ettiği kadar –belki daha da fazla- DTP'liler de partilerinin kapatılmasını ister gibiler...
Fehmi Koru yazdı...

'Yenildik' diyen Tekçe başkanlıktan istifa etti 
Hakkari Belediye Başkanı Tekçe, belediye çalışmalarında ve genel seçimlerdeki başarısızlıkları gerekçe göstererek istifa etti 

Hakkari Belediye Başkanı Metin Tekçe, Belediye Başkanlığı görevinden istifa ettiğini açıkladı. Tekçe, düzenlediği basın toplantısında, belediye başkanlığı görevinden istifa ettiğini belirterek, "Bu, başarısızlığın karşısında hesap vermek ve belediye çalışmalarına olumlu anlamda ivme kazandırmak üzere arkadaşlarımın önünü açmak üzere almış olduğum bir karardır" dedi. Tekçe, "22 Temmuzda Hakkari'de 3 aday ile seçimlere girmemizdeki en büyük etkenin ben olduğumu hepinizin bilmesini isterim. Sadece 1 milletvekili çıkarışımız benim açımdan bir yenilgiyi ifade etmiştir. Ben bir taktiksel hataya düştüğümden dolayı binlerce kez özür diliyorum. Karşılaştığım ciddi sağlık sorunlarından dolayı belediye çalışmalarına yeteri kadar zaman ayıramadığım için yapmış olduğum görevimden ayrılarak bunun hesabını ödemeyi kararlaştırmış bulunmaktayım" dedi.
Metin Tekçe, seçim öncesinde DTP'nin desteklediği bağımsız adaylarlar için düzenlenen mitinde yaptığı bir konuşmada teröristbaşı Abdullah Öcalan için 'sayın' kelimesi kullanmış ve bu nedenle kamuoyundan büyük tepki almıştı. Tekçe, Öcalan'ın DTP'ye oy veren Kürt kökenli vatandaşların iradesini yansıttığını belirterek, asılamayacağını ileri sürmüştü.
Yüksek güvenlikli pasaportlar yolda 
 İçişleri Bakanı Beşir Atalay, uluslararası standartlara uygun, yeni jenerasyon pasaportlarla ilgili çalışmaların sonuçlanmak üzere olduğunu belirtti. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, bakanlığının bütçesiyle ilgili bir sunumda bulunan Bakan Atalay, uluslararası standartlara uygun, yeni jenerasyon pasaportlarla ilgili çalışmalarının sonuçlanmak üzere olduğunu belirterek, yeni pasaportları gösterdi.

Vatandaşların kısa bir süre sonra yeni pasaportlara kavuşacağının müjdesini veren Bakan Atalay, yüksek güvenlik unsurlarına sahip olarak çipli tasarlanan pasaportların en geç gelecek yılın ortasında kullanılmaya başlanacağını bildirdi. Atalay, yeni pasaportlarla sahteciliğin önleneceğini ve uluslararası alanda Türk pasaportlarının güvenilirliğinin artacağını kaydetti.
Büyük devlet, hatalarıyla yüzleşebilen devlettir
12 Ağustos 2005 Cuma… Sıcak mı sıcak bir Diyarbakır günü…

İklim siyasi açıdan da sıcak…

Başbakan'ın çarşamba günü Ankara'da yaptığı tarihi konuşmanın ardından Diyarbakır'da nasıl karşılanacağı, söyleyeceği sözler, Kürt sorununa yönelik vurguları merakla bekleniyor, bölge insanı için ciddi bir beklenti oluşturuyor.

Başbakan'ın geziye verdiği önem heyetten de belli. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Tarım Bakanı, Devlet Bakanı, Bayındırlık ve İskan Bakanı heyetin ağır topları olarak Başbakan'ın yanında yer alıyorlar.

Daha bir gün önce, Başbakan Tayyip Erdoğan, PKK'ya şiddete koşulsuz son verme çağrısı yapan aydınlar bildirisi vesilesiyle ve imzacı heyeti kabulü esnasında sembolik büyük adım atmış ve önemli bir konuşma yapmıştı.

İlk kez bir başbakan yaptığı resmi bir konuşmada “Kürt sorunu” sözcüğünü kullanıyordu. Bu adım psikolojik bir blokajı kırmaya, bölgede siyaseti ve özgüveni canlandırmaya yönelikti…

Başbakan, Diyarbakır'da da Ankara'daki açılımı devam ettirdi
Ali Bayramoğlu yazdı...
Murdoch FT'yi 'bedava' vuracak 
Amerikalı ünlü ekonomi gazetesi Wall Street Journal'ı (WSJ) 5 milyar dolara satın alan medya devi Rupert Murdoch, Avrupa'nın lider ekonomi gazetesi Financial Times'ı (FT) devirmek için harekete geçti. Yıllardır Wall Street Journal'ı almak için savaş veren ve sonunda bu amacına ulaşan medya şirketi News Corp'un patronu Murdoch, şimdi de en büyük rakibini altetmeyi planlıyor. Murdoch, hissedarlara yaptığı konuşmada, halen ücretli abonelik sistemiyle hizmet veren gazetenin internet sitesi wsj.com'un ücretsiz hale getirileceğini açıkladı. Abonelik ücretinden yıllık 50 milyon dolar kazanan internet sitesinin, ücretisiz olmasının planlandığını belirten Murdoch, bir milyon abone yerine dünyanın her kesiminden 10 ila 15 milyon kullanıcıya ulaşmayı istediklerini kaydetti. Analistler, bu adımla Murdoch'un Avrupa'nın lider ekonomi gazetesi Financial Times'ın ücretli internet sitesi FT.com'u vuracağını belirtiyor.
5 bin kişilik anti-terör timi 
Terörle profesyonel mücadele edecek 5 bin kişilik anti-terör timiyle ilgili çalışmalar tamamlanma aşamasında. Profesyonel birlik, Jandarma Komando ve Jandarma Özel Harekat timlerinden oluşacak 

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelede daha kısa sürede sonuç alınabilmesi için Jandarma Komando Birlikleri ile Jandarma Özel Harekat Timlerinin tamamının profesyonel hale getirildiğini belirterek, "Demokrasiyi teröre feda etmeyeceğiz" dedi. Teröre karşı 5 bin kişilik uzman erbaş kadrosunun kurulduğunu kaydeden Atalay, bunlardan 3 bin 772'sinin halen görevde olduğunu geriye kalanının ise eğitiminin devam ettiğini bildirdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda konuşan Atalay, devletin öncelikli görevlerinden birisinin "vatandaşların huzur ve güven içerisinde hayatlarını sürdürmelerini sağlamak" olduğunu hatırlatarak, "Güvenliğin olmadığı bir ortamda, ekonomik kalkınmadan, huzurdan ve insanca bir yaşamdan söz etmek mümkün değildir" dedi. Atalay, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunan terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelede daha kısa sürede sonuç alınabilmesi ve Jandarma Komando Birlikleri ile Jandarma Özel Harekat Timlerinin tamamının profesyonel hale getirilmesi amacıyla yürütülen çalışmanın sürdüğünü söyledi.
Kudüs'e giden yol İstanbul'dan geçer!
Özellikle son iki aydır dünya gündemini belirleyen, uluslararası diplomasiyi peşinden sürükleyen, PKK ve Kuzey Irak dışında bölgesel gelişmelerde inisiyatif alan, Şimon Peres ve Mahmud Abbas ile dünyaya önemli bir fotoğraf yansıtan Türkiye'de, resmi kanalların dışında da aynı alanlarda bazı gelişmeler yaşanıyor. "Hiçbir güç Türkiyesiz bu oyunu oynayamaz" başlığı altında Ankara merkezli bölgesel ve uluslararası girişimlerin ne anlama geldiğini tartışmak olayın sadece bir boyutunu ele almak olurdu. Ama bu kadar değil.

Son yıllarda, insani yardım kuruluşları üzerinden yeryüzünün her coğrafyasında dinamik bir görüntü sergileyen, Endonezya'dan Küba'ya, Orta Asya'dan Afrika'nın derinliklerine kadar en ücra köşelerde özverili ama son derece kalıcı çalışmalara imza atan İHH ve Deniz Feneri gibi yardım kuruluşları, Türkiye'nin devlet olarak yapamadığı bir çok şeyi yapan, Türkiye'nin önünü açan kuruluşlar haline geldi. Devletin ve siyasetin dışında, gönüllü kuruluşların etkinlik alanının dünya geline yayılması Türkiye'ye tahminlerden çok fazla kalıcı şeyler kazandırıyor. Ancak bunu ne yazık ki yeterince takdir edebilmiş değiliz.
İbrahim Karagül yazdı...


DTP demokrasi ile silah arasında tercih yapmalı 
Başbakan Erdoğan, Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'a giderken kendisine eşlik eden gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu.
Başbakan Erdoğan, PKK'ya bütün dünyanın terör örgütü dediğini belirterek, DTP'nin de terör ile demokrasi arasında tercih yapması gerektiğini söyledi. DTP'ye silaha karşı çıkma çağrı- sı yapan Erdoğan, "Bölücülere terör örgütü diyemiyorsan sizinle hukukumuz olamaz." dedi. 
Türkiye'nin terörle mücadele konusunda teyakkuza geçtiği bir dönemde Başbakan Tayyip Erdoğan'dan önemli açıklamalar geldi. DTP'yi terör ile siyaset arasında tercih yapmaya çağıran Erdoğan "Bölücü terör örgütüne eğer terör örgütü diyemiyorsan bizim sizinle hukukumuz olamaz." dedi. Demokrasiyi tercih edenlerin silahlı mücadeleyi reddetmesi gerektiğine dikkat çeken Başbakan, silahla arasına mesafe koymayanın samimi olamayacağını vurguladı. Prag'a giderken Ana uçağında gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başbakan Erdoğan, DTP'ye ağır eleştirilerde bulunmasına rağmen DTP milletvekillerinin Meclis dışına itilmesine karşı çıkıyor.
Türkiye'nin Haremüşşerif raporu: İslam izleri siliniyor 
İsrail'in 7 Şubat'ta Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu Haremüşşerif'teki Faslılar Kapısı'nda başlattığı tepki çeken kazılara ilişkin sır gibi saklanan Türk raporunu Today's Zaman ele geçirdi. 
Türk heyetinin, bölgede yaptığı incelemelerin ardından haziran ayında tamamlanan; ancak bir türlü açıklanmayan rapor, İsrail'e bölgedeki kazıları durdurması çağrısı yapıyor ve yapılan kazıların bölgedeki İslâm izlerini silmeye yönelik bilinçli ve sistemli bir gayretin parçası oldukları hissini uyardığını söylüyor. Türk heyetinin 20-23 Mart tarihlerinde bölgede yaptığı incelemelerin sonuçlarını içeren raporda, 'arkeolojik kazının müdahale şekli ile sınırlarını belirleyen net bir çalışma planı bulunmadığı' belirtilerek, "Emevi, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı dönemlerine ait muhtelif izler taşıyan, Mağribi Rampası'ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalıdır." denildi. Rapor, salı günü Ankara'da bir araya gelen İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a sunuldu. Konuyu siyasileştirmek istemediklerini belirten Türk yetkililer, raporun açıklanmasının herhangi bir İsrailli veya Yahudi/Musevi tutumuna tepki olarak algılanmaması için 'uygun zamanı' beklediklerini ifade etti.

Bombanın pimini kim çekecek? 
DTP Mardin Milletvekili Emine Ayna, birkaç gün önce Nusaybin'de düzenlenen mitingde, MHP'nin dokunulmazlıkları kaldırma teşebbüsüne gerekçe olacak bir söz söyledi. Ayna, Kürtçe yasağının kalkmasını kastederek, bu sonucun "silahlı mücadele" ile elde edildiğini iddia etti. Söylediği sözün özü: Kürtçe "silahlı mücadele", yani terör sayesinde yaşıyor. Herkes için kafa karıştırıcı bir söz; ama doğru değil.
Kürtçe yasağı AB reformları sürecinde kalktı ve zamanlaması Öcalan'ın yakalanması sonrasına, PKK'nın da silahı bıraktığı bir evreye denk geldi.

1984 yılından beri PKK'nın sürdürdüğü eylemlerin Kürtler için herhangi bir hak veya iyileşme sağladığına dair en küçük bir örnek bile verilemez. Tersine terör, hak kaybına, baskıya ve sahip olunanların bile elden gitmesine yol açtı. Terörün bugün kendisini tüketmiş olmasının, savunduğu gerekçelerin teker teker çökmesinin sebebi de bu. Terörle hiçbir yere varılamadı. Bundan sonra da varılamayacak. Bugün terör hâlâ devam ediyorsa, bu yolla siyasî hedefleri gerçekleştirmek için değil, örgüt olarak varlığını ve çıkarlarını devam ettirmek için var. PKK'nın terör eylemleri ile akla gelebilecek herhangi bir siyasî proje arasında bugün bir bağlantı kurulamıyor.

Mümtazer Türköene yazdı...

Nusaybin'deki mayınlar bir ayda temizlenecek, parası TOBB'dan 
Kuzey Irak'a yönelik ambargoyla gündeme gelen 'Habur'a alternatif sınır kapısı' için düğmeye basıldı. Suriye sınırındaki Mardin'in Nusaybin ilçesinde açılacak yeni kapı jet hızıyla tamamlanacak.

Bölgedeki mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin protokol, Maliye Bakanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Gümrük Müsteşarlığı ve Milli Savunma Bakanlığı arasında imzalandı. Buna göre 316 dönüm arazi il özel idaresi tarafından yılbaşına kadar temizlenecek. 600 bin dolarlık finansmanı ise TOBB karşılayacak. Sınır kapısının tesis ve saha yapımını da yap-işlet-devret modeliyle Odalar Birliği üstlenecek. Proje için toplam 25 milyon dolar harcama yapılması öngörülüyor. Nusaybin'in yanı sıra Mürşitpınar sınır kapısının açılması için de görüşmeler sürüyor. Bu gelişmeler Habur'un kapatılacağı anlamına gelmiyor. Tartışmaların odağındaki sınır kapısı için yöre halkına zarar vermeyecek tadbirler üzerinde duruluyor. Terör örgütünün nemalandığı akaryakıt ve sigara kaçakçılığını önlemek amacıyla denetimler artırı-lacak
Karar vericileri rahat bırakın 
Terör örgütü PKK'ya karşı sınır ötesi operasyonlarla ilgili tartışmalar sürerken, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, medyaya, "Karar vericileri rahat bırakın." mesajı verdi. 
Başbuğ, sınır ötesi harekâtın uygulama sürecince olduğunu belirtirken, 21 Ekim'deki terör saldırısında Dağlıca taburunun görevini yaptığını vurguladı. İlker Başbuğ, teröre karşı topyekûn mücadele gerektiğine dikkat çekti ve sınır ötesi harekâtı tedbirlerden sadece birisi olduğunu kaydetti. KKTC'nin kuruluşunun 24. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen resepsiyona Org. Başbuğ damgasını vurdu. Medyanın siyasi iradeye ve askere baskı uyguladığına işaret eden İlker Başbuğ şöyle konuştu: "Tezkere TBMM'den çıktı. Şimdi hangi süreçteyiz? Şimdi bu sınır ötesi harekâtın uygulanma sürecindeyiz öyle mi? Özellikle medyadan benim bir istirhamım var; artık bu süreçte karar vericileri rahat bırakın, serbest bırakın ki bu süreç sağlıklı olarak yürüsün. Artık bakın bir uygulama sürecine girdik. Tezkere çıktı. Artık bu tezkerenin uygulaması ne zaman, ne olur tabii elbette o ayrı bir konu."

Silahsız kuvvetlerin ilk anayasası

Anayasa'nın yeniden yazılması çalışmaları sıcak gündemlerin gölgesinde kaldı. 'Anayasa bir partinin değil, milletin ortak değeri olmalıdır' diye tozu dumana katanlardan, sürece katılım anlamında henüz ses çıkmıyor. İtirazların, çoğulculuk kisvesi altında yeni anayasayı engelleme çabası olduğunu söylersek haksızlık etmiş olmayız. Apar topar ve tek sesli bir anayasa çalışmasına karşı çıkmanın tek yolu yapıcı eleştirileri ve somut talepleri ifade etmektir. 
Bugün yeni anayasa ile ilgili sivil toplumun en önemli çalışmalarından biri gerçekleşiyor. Daha önce birçok konuyu bütün yönleriyle tartışıp gündeme taşıyan Abant Platformu, İzmit Kartepe'de toplanarak anayasa tartışmalarına katılıyor. Toplantıda, 1982 Anayasası hem felsefesi hem de bugünkü ihtiyaçlar kapsamında irdelenecek. Yeni anayasada olması gerekenlerle ilgili konu başlıkları müzakere edilecek.

Bülent Korucu yazdı...

Anlık istihbarat, en iyi insansız uçaklarla sağlanır 
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Havacılık ve Uzay Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nafiz Alemdaroğlu, insansız hava araçları teknolojisine yönelik çalışmaları ABD'nin ardından yapan ilk ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. 


1980'li yılların ortalarından sonra başlayan çalışmaların terörle mücadelede şimdiye kadar ciddiye alınmadığını dile getiren Prof. Dr. Alemdaroğlu, "Silahlı Kuvvetler'imizin bazı şeyleri biraz daha hızlı yapmasında yarar var. Mini ve taktik insansız uçaklarımız çalışıyor olsaydı, ABD istihbaratına muhtaç olur muyduk?" şeklinde konuştu. Zamanı geçmiş istihbaratın hiçbir işe yaramayacağı gerçeğine atıfta bulunan Alemdaroğlu, "Özellikle karşınızda düzenli ordu yoksa mücadele edebilmeniz için anlık istihbarat çok önemli hale geliyor. Bunu sağlayabilen en önemli mekanizma insansız hava araçları. Çünkü yukarıdan gördüğünü anında yere bildiriyor." ifadelerini kullanıyor.

ABD'nin Irak'ta ve geçmişte Afganistan operasyonunda insansız uçakları kullandığını belirten Alemdaroğlu, "Anlık istihbarat en iyi insansız hava araçları (İHA) aracılığıyla alınır.

Ucuz şampuancı, Fransız kozmetik devinin oldu 
Fransız kozmetik devi Loreal, İpek marka saç bakım ürünlerinin üreticisi Canan Kozmetik'in tamamını almak üzere hisse devir sözleşmesi imzaladı.

Loreal Orta ve Doğu Avrupa Başkanı Henri Mignot, Türkiye Genel Müdürü Matthieu Serres ve Canan Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Bulut düzenledikleri basın toplantısında hisse devrine ilişkin bilgi verdi. Satın alma sürecinin Rekabet Kurulu'nun onayını takiben yıl sonunda ya da en geç gelecek yıl başında tamamlanacağını söyleyen Serres, o aşamadan önce Canan Kozmetik için ödedikleri fiyatı da açıklamayacaklarını kaydetti. Serres, "Canan Kozmetik'in bünyemize katılmasıyla pazarın en büyük segmenti olan saç bakım pazarındaki konumumuz güçlenecek. Ticari dinamizmi ve geniş dağıtım ağı diğer markalarımızın gelişmesini hızlandıracaktır." dedi. Global kozmetik pazarının büyüklüğünün 124 milyar dolar olduğunu ve Loreal'in pazar payının yüzde 15,6 olduğunu vurgulayan Serres, "Dünya kozmetik pazarı yılda yüzde 5 büyürken Türkiye pazarı bundan 2-3 kat daha hızlı büyüyor.Türkiye kozmetik pazarının büyüklüğünü 1,2 milyar dolar olarak tahmin ediyoruz." şeklinde konuştu

Eller ellerimizle birleşiyor...

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın elleri, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ellerinde birleşirken neler hissettiniz? Ben kendi duygularımı söyleyeyim: Türkiye'nin gücünün, sınır ötesi bir operasyonla ölçülemeyecek kadar büyük olduğunu düşündüm.
Bizim, hatta artık hiçbir ülkenin yerel sorunları yok. Yerel olanla küresel olanın iç içe geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. Kendimize, konumumuza, değerlerimize güvenerek duruşumuzu, bundan böyle büyüklüğümüze denk kılmalıyız. Buna, önce biz inanmalıyız. Artık bütün bakış açılarımızı, siyaset tarzlarımızı, üslûplarımızı bu inançla gözden geçirmeliyiz. Artık demokrasimiz, hukuk sistemimiz, sanatımız, medyamız, siyasî yapımız ve en önemlisi zihniyetimiz, büyük ülke olma esasına göre yeniden tanzim edilmeli, ıslah edilmeli, geliştirilmelidir. Bir türlü barışamayan hasım eller, bizim topraklarımızda, bizim ellerimizde birleşiyorsa, biz artık suni gündemlerle, kısır çekişmelerle oyalanamayız, vakit kaybedemeyiz. Avrupa ve Asya; tarihî karayollarının otobanlara dönüşmesiyle, modern teknolojiyle yenilenen rayların, hızlı trenlere omuz vermesiyle bizim üzerimizden birleşiyorsa, enerji yollarının kesiştiği yerde biz varsak, geldiğimiz konumu iyi anlamalıyız
Hüseyin Gülerce yazdı...


 

 

Kenthaber
Yayın Tarihi : 16 Kasım 2007 Cuma 06:15:25
Güncelleme :16 Kasım 2007 Cuma 07:29:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?