22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

BUGÜNÜN BASIN ÖZETLERİ

 

Önce raporunu aldı gidip Balak’ı vurdu 
Görevden alındığı için bunalımda olan ve birkaç gün önce psikiyatri kliniğinden 20 günlük ’iş göremez’ raporu alan Milli Piyango İdaresi Başmüfettişi Ahmet Öztürk, dün Genel Müdür İhya Balak’ı makamında öldürdü. Öztürk’ün sıktığı 4 mermiden ikisi boşa giderken, Balak, biri başı, diğeri omzuna isabet eden iki mermiyle can verdi.

MİLLİ Piyango İdaresi çalışanlarının oluşturduğu vakıfta yolsuzluk yapıldığına ilişkin rapor hazırlayan eski Başmüfettiş Ahmet Öztürk (50), Milli Piyango Genel Müdürü İhya Balak’ı (55) makamında kurşunlayarak, öldürdü. Öztürk, gelen polislere "En mutlu günüm" diyerek teslim oldu. Milli Piyango Genel Müdürü İhya Balak, Balgat’taki Genel Müdürlük binasına dün saat 09.15’de geldi. Her gün yaptığı gibi bina önündeki güvercinlere yem veren Balak, alt katlardaki değişik bürolarda dolaşmaya başladı. Ahmet Öztürk ise bu sırada Balak’ın 6. katta bulunan makam odasına çıkarak, sekreter Reyhan Tan’a, "Emeklilik dilekçesi vereceğim, genel müdür yerinde mi?" diye sordu. Tan’ın, "Binada birazdan makamına gelecek" demesi üzerine Öztürk, beklemeye başladı. Sekreter Tan, Balak’ı arayarak, "Ahmet Öztürk bekliyor emeklilik dilekçesini verecek" dedi.

KAPI AÇIK KALSIN Bir süre sonra makam odasına gelen Balak sekreterine, "Odaya alın, ancak kapı açık kalsın" talimatı verdi. Ancak Öztürk, odaya girdikten sonra kapıyı kapatmak istedi. Bunun üzerine Balak, "Kapatma açık kalsın" uyarısını yineledi. Öztürk de hakaretle karşılık verince, tartışma başladı. Bunun üzerine Öztürk....
Erdoğan’ı yere göğe sığdıramadılar 
İsrail’de yayınlanan Haaretz Gazetesi’nde çıkan, Yossi Sarid imzalı makalede, Başbakan Tayyip Erdoğan için şöyle dendi: "Yoksul doğan, gençliğinde ekmek satan, 5 vakit namaz kılan Erdoğan, ülkesini modern bir devlete dönüştürdü. O olmasaydı, Türkiye kavgacı İran, Ortaçağ’ı yaşayan Suudi Arabistan ya da sallantıdaki Pakistan’dan farksız olurdu."

İSRAİL’de yayınlanan Haaretz gazetesi, Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in ziyareti ışığında yaptığı Türkiye değerlendirmesinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı bol bol överken, Ankara’yı, sözde Ermeni ’soykırımı’ konusunda ortaya koyduğu tavırdan ötürü de eleştirildi. Haaretz gazetesinde Yossi Sarid imzasıyla yayınlanan makalede, resmi bir ziyaret için geldiği Ankara’da saygıda kusur edilmeyen Cumhurbaşkanı Peres’in de ev sahiplerine övgü yağdırdığı hatırlatılarak, "Övgü ve iltifatın her kelimesini hak ettiler" denildi.

EN İYİ LİDER Başbakan Erdoğan’ı, "En iyi dünya lideri kimdir diye sorulsa, hiç tereddütsüz Adalet ve Kalkınma Partisi lideri Başbakan Tayyip Erdoğan’ı seçerdik" ifadesi kullanılan yazıda, şu görüşler öne sürüldü: "Erdoğan’ın partisi, İslami kökenlidir. Bu gerçek, gerici ve terör yuvası oldukları yolunda şüphelerin doğmasına neden oldu. Ama öyle değil. Erdoğan’ın yönetiminde Türkiye, Dünya pazarındaki fırında pişmek üzere, ekmek hamuru gibi kabarıyor. Yoksul bir semtte doğan ve gençliğinde ekmek satarak geçinen, günde beş vakit namaz kılan Erdoğan, ülkesini modern bir devlete dönüştürdü.....

Hazine...
ÇEMBERLİTAŞ anıtının altında olduğu söylenen hazinenin, şu anda onbinlerce Türk’ün aklına takıldığından eminim.

Medyada "Çemberlitaş’ın altındaki mermer blokun içinde Hz. İsa’nın hazinesi var" haberi gazetelerde ve televizyonlarda yer alınca, büyük ilgi gördü.

Hazine işte oradaydı...
Ve dün gece yine onbinlerce vatandaşımızın, "Çemberlitaş’ın altına delik açıp hazineyi alma" hayali kurduğundan eminim.

Anıtı restore eden şirketin sahibi, SKY Türk’te "Çok değerli dinsel eşyalar ve hazineyi oradan almak imkánsız. Çünkü dev blok mermerlerden yapılmış bir küçük odacıkta, üzerinde ise dev anıt var" gibi açıklamalar yaptı.

Olsun...
Uzaktan bir gizli delik açılarak anıtın altına kadar gidilir. Sonra yukarıya doğru bir ikinci delikle hazineye varılır.

Trafik polisinin durduğu yere denk gelmez ve polis deliğe düşmezse, işte hazine oradadır.

Yine dün gece kaç bin kişinin hayalinde, "belediye kanalizasyon işçisi" kılığına girip Çemberlitaş’ın dibinde kazma salladığını, hazineyi alıp götürdüğünü tahmin edebiliyorum.

Anadolu’da koca toprak yığınlarından yapılmış yüzlerce höyükten bir tekinin dahi dibi sağlam değil. Her hazine haberi alan bir delik açmıştır oralara.

Bekir Çoşkun yazdı...

Evini su basan kadın boğuldu 
Trakya’da sağanak yağışlar nedeniyle birçok yerleşim yeri sular altında kaldı. Edirne’nin Uzunköprü İlçesi’nde gece saat 02.00’de başlayan ve aralıksız iki saat süren yağmur, hayatı felç etti.

İlçede altyapının yetersizliği nedeniyle cadde ve sokaklar göle döndü, yaklaşık 200 kadar ev ve işyerini su bastı, çok sayıda araç da yollarda kaldı. Su baskınlarının etkili olduğu Şahsuvarbey, Aşçıoğlu ve Kayık mahallelerinin büyük bir kısmı sular altında kaldı. Evlerinde mahsur kalanlar, belediye ekipleri ve vatandaşlar tarafından kurtarıldı.

Tekirdağ’da sabaha karşı başlayan yağmur hayatı felç etti. Çorlu İlçesi’nde 50 ev sular altında kaldı. Kumbağ’da da yağışlar etkili oldu. Tekirdağ kent merkezinde ise 65 yaşındaki Hatice Gülbahar zemin kattaki evinde sel sularından boğularak öldü.

Tekirdağ Valisi Aydın Nezih Doğan, küçük araçların şehir içinde trafiğe çıkmasının yasaklandığını açıkladı. Altınova Beldesi ile Kumbağ Beldesi yolunda sel sularına kapılan otomobillerde bulunan yolcular, tanklarla kurtarıldı. Bölgeye giden Vali Doğan kurtarma çalışmalarına eşlik etti. Yağışlar ve su baskınları dolayısıyla Tekirdağ merkezde ve Çorlu ile Malkara ilçelerinde okullar öğleden sonra tatil edildi.
Game Over operasyonu 
İstanbul polisinin Almanya Kriminal Dairesi’nden gelen bilgi üzerine başlattığı Game Over (Oyun Bitti) adlı operasyonda yakalanan 11 kişi adliyeye sevk edildi.

ALMANYA Federal Cumhuriyeti Gümrük Kriminal Dairesi gelen bilgi üzerine 28 ayrı ev ve işyerine 150 polis baskın düzenledi. Game Over (Oyun bitti) adı verilen eşzamanlı operasyonda Business Channel TV’nin ortaklarından Semih S.’nin de aralarında bulunduğu 11 kişi organize suç örgütü kurmak, kumara yer ve imkán sağlamak, kara para aklamak iddiasıyla yakalandı. Asayiş Daire Başkanlığı ve İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü’nün ortak olarak yaptığı çalışma sonucunda organize suç örgütünün tüm bilgileri takibe alındı. Örgütün İstanbul ve Kocaeli illerinde yapılandığı belirlendi. Business Channel ile 27 yere 13 Kasım günü saat 06.00 sıralarında baskın düzenlendi. Semih S. ile birlikte M.B.B., B.P., E.Y., H.Ö.Z., M.S., N.N., R.T., S.K., T.K. ve Y.C.N. gözaltına alındı.

POLİS PARANIN İZİNİ SÜRÜYOR

Operasyonda 22 bilgisayar, 14 dizüstü bilgisayar, 2 kamera, 21 cep telefonu ve 320 adet CD ile DVD’ye el konuldu. Örgütün ayrıca kara para aklamak için kullanılan ve paravan olarak kurulduğu belirlenen şirketlere ait adreslerdeki kayıtlar, hesap defterleri, özel olarak arşivlenmiş belgeler ile dokümanlar da incelemeye alındı.

Bu da mı laf salatası
HEP diyorum.Ortadoğu’nun en kötü huyu, bebeklerini, çocuklarını insafsızca ölüm tarlalarına sürmesidir.
İşte size bir örnek daha.

İstanbul’un göbeğinde, Filistin halkıyla dayanışmayı göstermek için tuhaf bir toplantı düzenleniyor.

Kullandıkları propaganda "malzemesine" bakın.
Beline dinamit lokumları sarılmış bir çocuk.

Çocuk bile değil, bir bebek.

"Dava adamı" daha üç yaşını doldurmamış bir "canlı bombadan" medet umuyor.

Bu fotoğraf, bir "davanın" niye kazanılacağını değil, niye daha dünden itibaren kaybedildiğini anlatan en çarpıcı belge.

Bir "dava" ki, çocuklarını böyle bir sömürüye alet eder, biliniz ki, tarihi boyunca hiçbir savaşını kazanamaz.

Bir de bize bakıyorum.

Siz Atatürk’ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşı’nda, cepheye sürülmüş bir tek Türk çocuğu gördünüz mü?
Ya İsrail?
Bugüne kadar çocuklar üzerinden siyaset yaptığına tanık oldunuz mu? Terörist örgütlerin saldırısında hiç mi İsrailli çocuk ölmedi?
Ertuğrul Özkök yazdı...

Bölücülükten kapatma davası 
Yargıtay Başsavcısı ’Bölücü faaliyetlerin odağı’ olduğu gerekçesiyle DTP’ye kapatma davası açtı. İddianamede, partinin teröristbaşı Öcalan’ın emir ve direktifleri doğrultusunda kurulduğu, DTP’li vekillerin bazılarının PKK üyesi olduğu, kampta eğitim aldıkları vurgulandı.

YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) ’Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine bölücü faaliyetlerin odağı’ olduğu gerekçesiyle kapatılması için Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı.

Kapatma davasında, Dağlıca baskında kaçırılan 8 askerin DTP’li Aysel Tuğluk, Fatma Kurtulan ve Osman Özçelik tarafından Abdullah Öcalan posteri bulunan masada protokol imzalayarak teslim alması ve milletvekili Kurtulan’a ait olduğu öne sürülen PKK kampında çekilmiş silahlı fotoğraf da gerekçe olarak kullanıldı. Üç milletvekili, askerlerin teslim alınmasını ’yasadışı örgüt propagandasına dönüştürmekle’ suçlandı. Başsavcı Yalçınkaya’nın imzası ile dün Anayasa Mahkemesi’ne sunulan 120 sayfalık iddianamede, DTP’lilerin 141 ayrı eylemi delil olarak gösterildi. Delil gösterilen eylem ve iddialar şöyle:
Kapüşonlu serserilerin son kurbanı Etem oldu 
İngiliz televizyonunun müzik yetenek yarışması "X Factor" şovunda birinci gelen şarkıcı Leona Lewis’in çocukluk arkadaşı 17 yaşındaki Türk genci Etem Çelebi, kapüşonlu İngiliz serseriler tarafından Kuzey Londra’daki evinin önünde sırtından vurularak öldürüldü.

Babası Kemal (47) ve annesi Hayriye Çelebi’nin (47) kollarında can veren Türk gencinin öldürülmesiyle ilgili haberi The Sun Gazetesi, birinci sayfa manşetinden verdi. Leona Lewis (22) de "Bleeding Love" adlı parçasının liste başı olmasını kutlarken acı haberi aldığı öğrenildi.

ARKASINDAN KURŞUNLADILAR

Kapşonlu iki saldırgan, Etem Çelebi’nin yaşadığı siteye giderek bir duvarın üstünde arkadaşlarıyla oturan Türk gencine "Sen buralı mısın" diye sordu. Etem, "Evet" deyince silah çektiler. Başarılı bir futbolcu olan genç kaçarken, arkasından kurşun yağdıran kapüşonlu serseriler, öldürücü kurşunu bir otomobilin arkasında sıktılar. Kimliği belirsiz katiller kaçarak izlerini kaybettirdi. Çığlıkları duyan Elazığlı baba Kemal Çelebi ile annesi Hayriye Çelebi, oğullarının imdadına koştu ama Etem bir saat sonra öldü. 

Bir Beşiktaşlı’nın isyanı


EFSANE takım Macaristan. Bir dönemin şimşekleri. Puskas, Kocsis, Czibor, Hideguti gibi yıldızlarla dünya futbolunu titreten Macar milli takımı.

Geçenlerde Puskas’ın yaşamını anlatan röportajı izliyorum. Elli yıl öncesinin Macar başarısının nedeni sorulduğunda, Puskas:

"Bizim teknik direktörümüz, bize her fırsatta satranç oynatırdı. Düşünme ve karar verme yeteneğimizi geliştirmek amacıyla. Ayrıca, genel kültür için, futbol dışında, çok değişik dallarda bizi bilgi sahibi kılmaya çalışırdı."

Futbol bir kültür. Sadece sahada top koşturmak değil. Böyle bir düşünce bizimkilere teğet geçmediği gibi, bizim futbol yöneticilerimiz cehaletten sapır sapır dökülüyor. Şimdiki değil, kısa süre önce, Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı yapmış olan bir yönetici, eski bir hakem, daha mesleğini düzgün telaffuz etmekten aciz. Kırk yıllık hakem, üstelik başkan, hálá "haaaakem" diyor. Tıpkı, son Beşiktaş-Fenerbahçe maçının hakeminin, "haaaakem" dediği gibi. Bunlar maç yönetecek, teknik kararlar verecek, Türkiye’de futbol kendini bulacak, güleyim bari.


Yalçın Doğan yazdı...

 

Trakya'yı sel vurdu 
Edirne'nin Uzunköprü ilçesiyle Tekirdağ ve ilçelerinde sağanak yağış nedeniyle son yılların en büyük sel felaketlerinden biri yaşandı. Evini su basan 65 yaşındaki Hatice Gülbahar boğularak hayatını kaybetti

Trakya bölgesinde önceki gece başlayan sağanak yağış yaşamı felç etti. Gelibolu'nun Evreşe beldesinde inşaat halindeki Çokal Barajı'nın tali gövdesinin önündeki set çökünce Evreşe Ovası sular altında kaldı. Edirne, Uzunköprü, Tekirdağ, Malkara, Çorlu ve Şarköy'de yüzlerce ev ve işyeri sular altında kalırken cadde ve sokaklar göle döndü. Tekirdağ'da zemin kattaki evini su basan 65 yaşındaki Hatice Gülbahar boğularak can verdi.
Tekirdağ'ın Altınova beldesi ve Cumhuriyet Meydanı'ndaki evlerle işyerleri sular altında kaldı. Altınova ile Kumbağ yolunda sel sularına kapılan otomobillerde bulunan yolcular, tanklarla kurtarıldı. Bölgeye giden Vali Aydın Nezih Doğan da kurtarma çalışmalarına eşlik etti.
Doğan'ın talimatıyla belediye hoparlöründen halka sokağa çıkmamaları ve konutların ikinci katlarına gitmeleri yönünde sürekli anonslar yapıldı. Vali Doğan, küçük araçların kent merkezinde trafiğe çıkmasının yasaklandığını açıkladı.
Turgut Mahallesi Bucak Sokak'taki Hatice Gülbahar'ın evini de su bastı. İhbar üzerine eve gelen polis, Gülbahar'ın cesediyle karşılaştı.
Irak'tan ders almalıyız 
Cumhurbaşkanı Gül, Irak'ın zengin doğal kaynaklarına rağmen yanlış yönetim nedeniyle perişan olduğunu söyledi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kuran okunarak başlayan İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 23. Toplantısı'ndaki konuşmasına besmeleyle başladı.
The Marmara Oteli'nde dün 57 üye ve 5 gözlemci ülkenin katılımıyla başlayan toplantının açılışı öncesi Kuran okundu. Ardından oturduğu yerden katılımcılara seslenen Gül, sözlerine "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek başladı. Irak'ta yaşananlara dikkat çeken Gül, "İnsan gücü ve doğal kaynakları bakımından zengin nadir İslam ülkelerinden biri olan Irak, yanlış yönetim ve şahsi ihtiraslar yüzünden bugün milyonlarca insanını kaybetmiş, geniş kaynaklarını boşa harcamıştır" dedi.
Irak'ın perişan halinin ibret verici olduğunu, herkesin bu tablodan ders alması gerektiğini belirten Gül, Türkiye'nin başından beri toprak ve siyasi bütünlüğünü koruyan, topraklarında terör örgütlerinin varlığına izin vermeyen bir Irak hedefi doğrultusunda elinden geleni yaptığını kaydetti. Gül şöyle devam etti:
"Bu hedef doğrultusunda, Irak hükümetiyle ve ayrıca Irak'taki tüm etnik ve dini gruplarla yakın temas halinde katkılarımızı sürdüreceğiz.
Ancak, Irak'taki mevcut ortam ve ülkenin kuzeyinde kendilerine hareket alanı bulan PKK terör örgütünün faaliyetleri yüzünden Irak'a siyasi ve ekonomik alanda yapmak istediğimiz katkılar sınırlı kalmaktadır.

PKK tünelleri

PKK, Türkiye coğrafyasına uzanan tüneller açmış. Bu tünellerden de sızarak saldırıyor, baskınlar yapıyor. Sonra, aynı tünellere girerek Irak tarafına geçiyor.
Olabilir mi?
Mümkün...
PKK vurup kaçtıktan sonra izleniyor, etrafı çevriliyor, sınırın öte tarafına geçebileceği bütün geçitler tutuluyor...
Su olsa buharlaşıp uçamaz. Çünkü tepede de helikopterler var.
Ama... Sık sık, ansızın yok olabiliyor.

Sağlam kaynak
Bunları çeyrek yüzyıldır tanıdığım, "çok özel" bilgiler aldığım, dostu olmaktan da onur duyduğum bir kaynaktan dinledim.
O, yıllardır, dışarıda kurulan tuzaklardan Türkiye'nin teğet geçmesinde, lobiler üzerinde etkili, uluslararası ilişkilerde güvenilir bir kişilik...
Bugünkü iktidar dahil, gelmiş geçmiş bütün hükümetler onunla istişare eder.
Birkaç kez başbakanların odasında onun gözlemlerini, izlenimlerini, temaslarını ve önerilerini yansıtan raporlar gördüğümü anımsıyorum.
Tünel konusunda bir ilginç örnek de dinledim... "I. Körfez Savaşı öncesinde Kuveyt'i işgal eden Saddam, bazı özel birliklerine, Irak topraklarından Kuveyt'e açılmış gizli tünelleri kullanarak harekâtı başlatmış.
ABD'nin geç uyanmasının nedenlerinden biri de bu..."
Bunları elbette kanıtlayacak durumda değilim. Sadece referansın saygınlığına ve güvenirliğine dayanıyorum.
Güneri Civaoğlu yazdı...

CHP'de Erdem bombası 
Deniz Baykal'a yakın isimlerden, Ankara Milletvekili Eşref Erdem genel başkan yardımcılığı, merkez yönetim kurulu ve parti meclisi üyeliklerinden istifa etti
CHP Ankara Milletvekili Eşref Erdem, genel başkan yardımcılığı, merkez yönetim kurulu ve parti meclisi üyeliklerinden istifa etti.
CHP'nin yeniden açıldığı 1992'den bu yana CHP lideri Deniz Baykal'ın yakın çalışma arkadaşı olan Erdem'in, Genel Sekreter Önder Sav'la yıllardır süren çekişmesi, Çankaya İlçe Başkanı Mustafa Yıldırım'ın görevden alınmasına karşı yaptığı itirazın reddedildiği merkez yönetim kurulu toplantısında doruk noktasına ulaştı.
Baykal'ın Sav'dan yana tavır koyması üzerine toplantıyı terk eden Erdem'le birlikte hareket eden merkez yönetim kurulu üyeleri Genel Sayman Mahmut Yıldız ve Fuat Çay'ın da istifa edebileceği belirtiliyor.


'Soldan uzaklaşıldı'
Erdem'in dün CHP'ye gönderdiği istifa dilekçesi şöyle: "Uzun yıllardır görev yapmaktan büyük onur duyduğum genel başkan yardımcılığı, merkez yönetim kurulu ve parti meclisi üyeliği görevlerimden istifa ediyorum. Yıllardır sağ partiler ve sağ siyasetçilerce kötü yönetilen ülkemizde, halkın çıkarlarına aykırı sürdürülen politikalar, gelir dağılımındaki adaletsizlik, insan hakları ihlalleri, terör, demokrasi anlayışındaki eksiklikler, cumhuriyetimizi tehdit eden irticai faaliyetler ve buna hoşgörü gösteren iktidar anlayışı karşısında; halkımızın CHP'ye ve sosyal demokrat bir iktidara olan gereksinimi her zamankinden daha çok artmış, ancak lehimize olan elverişli koşullara karşın istenilen sonuca ulaşılamamıştır. Bu çerçevede 22 Temmuz seçim sonuçlarını başarı olarak kabul etmek ne yazık ki mümkün değildir.
DTP'ye kapatma davası 
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, "Devletin bütünlüğü aleyhindeki faaliyetlerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle DTP'nin kapatılması için dava açtı, dava sonuçlanıncaya kadar seçime girmemesini istedi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, "Devletin bütünlüğü aleyhindeki faaliyetlerin odağı haline geldiği, bu eylemlerin partinin tüm organlarınca yoğun ve kararlılıkla işlendiği" gerekçesiyle DTP'nin kapatılması istemiyle dava açtı.
Yalçınkaya, dava sonuçlanıncaya kadar DTP ve DTP'lilerin bağımsız olarak bile seçimlere alınmaması, partiye üye kaydı yapılmaması talebinde bulundu. DTP'nin milletvekilleri ve belediye başkanlarının PKK tarafından belirlendiğini öne süren Yalçınkaya, Nurettin Demirtaş'ın da DTP Genel Başkanlığı'na 'cezaevi kariyeriyle' seçildiğini savundu.
Talepleri, daha önce aynı çizgideki HEP, ÖZDEP, DEP ve HADEP'i kapatan Anayasa Mahkemesi karara bağlayacak.
121 sayfalık iddianamede, bir kapatma davasında ilk kez 'yürütmeyi durdurma' niteliğinde taleplerde bulunuldu. İddianamede, kapatma davası sonuçlanıncaya kadar DTP'ye üye kaydının durdurulması, DTP'nin seçimlere alınmaması, mevcut üyelerinin başka partiden ya da bağımsız olarak seçime sokulmaması, partiye yapılacak Hazine yardımlarının bloke edilmesi talep edildi.


221 kişiye yasaklama
Daha önce, 1992'de HEP'in seçimlere sokulmaması istenmiş, Anayasa Mahkemesi bu talebi eylemlerin 'ağır' olmamasını gerekçe göstererek reddetmişti.
Parti kapatmak yanlıştır!

DTP hakkında kapatma davası açıldı. Günlerdir DTP'yi şiddetle eleştiren bir yazar olarak belirteyim ki, parti kapatmak yanlıştır!
Hele de DPT'nin siyaseten köşeye sıkıştığı, kışkırtıcı politikaları yüzünden kendi tabanından bile tepkiler aldığı, kendi içinde görüş ayrılıkları çıktığı bir sırada, partiyi kapatmak sadece radikalleri mutlu edecektir!
Sıkıştığı köşeden kurtarmak olacaktır!
Yaratacağı mağduriyet duygusuyla etnik milliyetçiliği körükleyecektir!
Hepsinden önemlisi, "parlamento"nun dışına itmek olacaktır! PKK zaten DTP'yi kışkırtıcı politikalara yönelterek "parlamento dışı" siyasi eylemlere zemin oluşturmak istiyordu...
Parti kapatmak, uzun vadede demokrasinin radikalleri sisteme entegre edici işlevini işlemez hale getirmektir!

Kime yarayacak?
Prof. Zühtü Aslan, Avrupa'da son elli yılda sadece dört partinin kapatıldığını söylüyor; üçü Soğuk Harp döneminde kapatılan komünist, faşist ve Nazi partileri...
Yaşadığımız zamanda ise sadece ETA adlı terör örgütüyle organik ilişkisi yüzünden İspanya'da Herri Batasuna adlı parti...
Gerçekten, Herri Batasuna önce seçimlere girmekten yasaklanmış, ardından "siyasi karar"la kapatılmıştır. Fakat Bask milliyetçiliği sistem dışına itilmemiştir, "Bask Milliyetçi Partisi" ve "Eusko Alkartasuna" adlı ayrılıkçı parti devam ediyor, üstelik bölgede iktidardır.
Bu şekilde 'potansiyelin' radikalleşmesi önlenmiştir.
Parti kapatmak bir siyasettir! Siyasi organ olarak kanun koyucu bunun kurallarını koyar, Anayasa Mahkemesi de uygular. Parti kapatmak siyasi sonuçları ağır olabilecek bir işlem olduğu içindir ki, Ecevit hükümeti zamanındaki anayasa değişikliğiyle parti kapatma zorlaştırılmıştır:
Taha Akyol yazdı...
'Hayırlı' geldi! 
Pegasus'un sipariş ettiği Boeing 737-800 tipi uçaklardan ilki Türkiye'ye getirildi. İsmini, Pegasus Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı'nın annesinden alan Hayırlı adlı uçakla şirketin filosundaki uçak sayısı 16 oldu

Ali Sabancı, İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havaalanı'nda beklenen ve üzerinde annesinin adı olan "Hayırlı" yazısının yazıldığı uçağını, 17 saatlik yolculuğun sonunda ailesinin davetli olduğu bir törenle Türkiye'nin sivil havacılık filosuna ekledi.
Boeing'in Seattle'daki fabrikasından yeni nesil 737-800 model uçağını teslim alan Ali Sabancı'yı havalimanında babası Şevket Sabancı, annesi Hayırlı Sabancı, eşi Vuslat Doğan Sabancı, kız kardeşleri ve kayınpederi Aydın Doğan ile eşi Sema Doğan karşıladı.
Bu tabloyu Sabancı, Seattle'dan İstanbul'a gelirken, "Sabiha Gökçen'deki karşılama töreninde yalnızca ailemiz olacak" diyerek duyurmuştu. Ancak asıl sürpriz Hayırlı Sabancı'ya yapıldı. Şevket Bey, eşinin en yakın 70 arkadaşını törene davet etmişti.
Ali Sabancı, uçağa annesinin adını verilmesi fikrini Pegasus yönetiminde oluşturduklarını söyledi. Boeing'den 2013'e kadar 737-800 model 11 uçak daha alınacak. İkinci uçak adını şirketteki bir çalışanın en yaşlı anneanne veya babaannesinden alabilir.
2008'de de manşetlerde 
The Economist'in '2008'de Dünya' ekinde Türkiye'nin 2008'de laiklik alanında gerginlik yaşayacağı, ekonomide durgunluğun ortaya çıkabileceği ve Batı'yla ilişkilerinde sorunlar belirebileceği öngörüldü

İngiliz siyaset ve ekonomi dergisi The Economist'in her yıl kasım ayında yayımladığı ve bir sonraki yıla ilişkin değerlendirme ve öngörülerin yer aldığı "2008'de Dünya" ekinde bu yıl Türkiye'ye geniş yer ayrıldı. "Atatürk'ün ötesi - Türkiye kendini yeniden tanımlamaya çabalayacak" başlıklı, John Peet imzalı yazıda 2008'de Türkiye'yi "laiklik, ekonomi ve Batı'yla ilişkiler" alanlarında sorunların beklediği belirtilerek, "Olaylı bir 2007'nin ardından, Türkiye 2008'de de manşetlerden tamamen inmeyecek" ifadesi kullanıldı.
Economist'in Türkiye'ye ilişkin 2008 değerlendirmesi şöyle:
LAİKLİK: Hükümet, kamu binalarında türban yasağının kaldırılması ya da gevşetilmesi ve imam hatip mezunlarının devlet üniversitelerine gidebilmesi konularında tabanının artan baskısına maruz kalacak. Bu gibi hareketler Atatürkçülerin protestolarını tetikleyebilir. Ancak AKP'nin 2007'deki (seçimler) büyük kazancından sonra yeni yasalar katı laikliği sulandırabilir. Bu milyonlarca Türkü memnun edecek.

Org. Başbuğ'un verdiği işaretler

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, KKTC'nin kuruluş yıldönümü resepsiyonunda ileriye dönük çok önemli işaretler verdi.
Önce Org. Başbuğ'un ne yapılması gerektiğine ilişkin önerisine bakalım:
1- PKK'ya katılım engellenmeli,
2- PKK'nın dağ kadrosu çözülmeli.
Org. Başbuğ, bu iki amaca yönelik önlemler alınmasının gereğinden söz etti.
Kara Kuvvetleri Komutanı'nın bu saptamaları ve önerisi, önümüzdeki dönemde terörle mücadele açısından sivil alanda yapılabileceklere dönük işaretler olarak görülebilir.

Başbuğ'un önerileri
Org. Başbuğ, PKK'ya katılımın engellenmesi ve dağ kadrosunu çözecek önlemlerden söz ederken ne kastediyor?
Kara Kuvvetleri Komutanı, 27.9.2007 günü Kara Harp Okulu'nun açılış töreninde, terörle mücadele güvenlik alanında sürdürülürken, eşzamanlı ve koordineli olarak ekonomi, sosyokültürel ve psikolojik alanlarda da önlemler alınması gerektiğinin altını çizmişti.
Org. Başbuğ'un bu sözleri, sivil alandaki önlemlerin çerçevesini çiziyordu.
Bunlar neler olabilir?
Bu sorunun yanıtı da Org. Başbuğ'un, Genelkurmay İkinci Başkanı'yken yaptığı 19.7.2005 tarihli basın sohbetinde var.
Org. Başbuğ, şöyle konuşmuştu:
.....

Fikret Bila yazdı...

 

Talih kuşunun müdürü makamında öldürüldü

Milli Piyango Genel Müdürü İhya Balak, bir soruşturma dosyası nedeniyle üç yıldır anlaşmazlık yaşadığı, eski başmüfettiş Ahmet Öztürk tarafından makamında iki kurşunla vurulup can verdi..

Milli Piyango İdaresi Genel Müdürü İhya Balak dün sabah makamında kurumun eski başmüfettişi Ahmet Öztürk tarafından vurularak öldürüldü. Balak, başından ve sol omzundan aldığı kurşun yarası sonucu makam koltuğunda can verdi. Genel Müdür İhya Balak, dün saat 09.15'de Balgat'taki makamına geldi. Balak, Genel Müdürlük binasının girişinde güvercinlere yem verdi ve bakıcıya "Onlara iyi bak, onlar bizim simgemiz" dedi. Bu sırada eski başmüfettiş Ahmet Öztürk, Balak'ın 6. katta bulunan makam odasına çıkarak sekreterine, "Emeklilik dilekçesini vereceğim, genel müdür yok mu?" diye sordu. Sekreterin, "Bina içinde" demesi üzerine Öztürk, beklemeye başladı.

BAŞINDAN VE SOL OMZUNDAN
Saat 09.30 sularında makam odasına gelen Balak, sekreterine "Odaya alın. Ancak kapıyı kapatmayın" talimatını verdi. Zanlı Ahmet Öztürk, makam odasına girdikten sonra kapıyı kapatmak istedi. Bunun üzerine Genel Müdür, "Kapı açık kalsın" dedi. Bu sırada içeriden bağrışma sesleri duyuldu. Balak, "Güvenliği çağırın" diye bağırdı. O anda Ahmet Öztürk, yanında getirdiği 7.65 mm.'lik Beretta marka ruhsatlı tabancasıyla Genel Müdür Balak'a ateş açtı. İhya Balak, başına ve sol omzuna isabet eden iki kurşunla makamında hayatını kaybetti.

'Çocuklarınız mutlaka seviye sınavına girsin' 
Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. İrfan Erdoğan, Seviye Belirleme Sınavları'na girme zorunluluğu olmamasına rağmen velilerden çocuklarını mutlaka sınava sokmalarını istedi. Erdoğan, "Bu sınavlar OKS gibi olmayacak. Şansları yüksek" dedi..

Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan'a göre derslerini dikkatli dinleyen ve öğrenen öğrenciler bu sınavlarda başarılı olacak ve dershanelere gitmelerine gerek kalmayacak. Seviye Belirleme Sınavları (SBS) ile OKS'nin aynı olmadığını belirterek, öğrencileri "OKS'ye hazırlanır gibi SBS'ye hazırlanmayın" diye uyaran Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

* Sınavlara girmek zorunlu değil. Ama girmeyenler için de giremediği yılın en düşük puanı verilecek. Sınavlara katılım konusunda öğrenci ve velilere öneriniz nedir?
Bütün öğrenciler sınavlara kesinlikle katılmalı, veliler de öğrencilerini iyi takip etmeli. Bu OKS gibi değil. Öğrenci okulunda da yıl içinde birçok sınava giriyor. Sınava girmek kendine ayna tutmaktır. Çalışan öğrenci bunu hep yapar, deneme sınavlarına katılır, evde kendi kendine sınav yapar. Bunu da kendisi test edeceği bir sınav olarak görmeli. Asla ben ortaöğretime devam etmeyeceğim dememeli.

Umumi arzu üzerine
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın kapatma davası açması, DTP'nin şahinleri için bayram armağanı oldu.
Çünkü bu sonucu elde etmek için değirmene az su taşımadılar. Sadece en taze örneklerden birkaçını hatırlatmakla yetinelim:
"Kimse bize kardeşlerimiz için terörist dedirtemez." (DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel)
"Bizden PKK'yı terörist ilan etmemizi istiyorlar. Biz kendimize küfretmeyiz." (DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız)
"1999'da Kürtler'in beyninde ve yüreklerinde siyasi bir deprem oldu, Kürtler'in lideri Türkiye'ye teslim edildi." (Leyla Zana)
"Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın Kürt sorununa demokratik çözüm yaklaşımı son derece belirleyicidir." (DTP'nin Diyarbakır'da düzenlediği Demokratik Toplum Kongresi sonuç bildirgesi)
Bu çıkışları yapan DTP'liler, Yargıtay'da neredeyse iki yıl önce açılan dosyanın her gün daha da kabardığını bilmiyorlar mıydı?

İmralı'ya teslim olmak
Bal gibi biliyorlardı. Ve o çıkışları son derece bilinçli yapıyorlardı. Hatta Yargıtay'ın ağırdan alması karşısında sabırsızlıklarını gizlemekte zorlanıyorlardı.

Çünkü partiyi kapattırma emri İmralı'dan geliyordu: Öcalan avukatları aracılığıyla "DTP ya doğru siyasal duruş sergilesin, ya da..." diye ültimatom yolluyordu. "Doğru siyasal duruş"tan kastı, DTP'nin devleti kendisini muhatap almaya zorlamaya dayalı çizgi belirlemesiydi

Erdal Şafak yazdı...

Uçak, bulutların yerini değiştirecek 
ABD'den kiralanan uçağın bulutları barajlara yönlendireceğini belirten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş " Böylece yağış miktarı artacak"dedi..

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bir Amerikan firmasından kiralanan çift motorlu uçağın bulutların içine dalarak bulutları barajlara yönlendireceğini, çalışmanın yağış miktarını yüzde 20-30 artıracağını söyledi. Topbaş dün bir yıllığına 2,5 milyon dolara kiralanan Piper PA31 T Cheynne II model çift motorlu tohumlama uçağıyla ilgili basın toplantısı yaptı. Su tedariki konusunda her türlü yöntemi denemek durumunda olduklarını belirten Topbaş, İTÜ, Teksas Üniversitesi ve ABD Uluslararası Atmosfer Araştırmaları Merkezi işbirliğiyle küresel iklim değişikliklerinin etkilerinin inceleneceğini, yağış artırımı, bulut yapısının araştırılması çalışmalarının yapılacağını belirtti. Topbaş, ABD'den 9 bilim adamı, 2 teknisyen, 1 meteoroloğun da katılacağını belirttiği çalışmalarla ilgili şu bilgileri verdi: "Çalışmalar sırasında İstanbul atmosferinde ölçümler yapılacak, yağış rejimi araştırılacak, bulut özellikleri ve yağış mekanizmaları gözlenecek. Doğal ve yapay bulut modifikasyonu araştırılacak, İstanbul'a hangi tip modifikasyonun daha faydalı olacağı tespit edilecek. Harcanacak olan para yapılacak bu bilimsel çalışmalar için değer." İstanbul'daki yağışların barajların dolması için yeterli olmadığını kaydeden Topbaş, İstanbulluların tasarrufa devam etmesi gerektiğini vurguladı.

Sel felaketi 
Sağanak yağış, Trakya'yı sular altında bıraktı. Tekirdağ'da bir kadın evinde boğuldu Silivri'de Mimar Sinan'ın yaptırdığı köprünün 6 gözünden 4'ü kapanınca ilçeyi sel

Trakya'da sağanak yağış hayatı felç etti. Tekirdağ merkez, ilçe ve beldeleri ile Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde sağanak yağış nedeniyle çok sayıda ev ve işyeri su altında kaldı. Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan, Mimar Sinan'ın yaptığı Boğluca Deresi üzerindeki köprünün ayakları altında 6 gözden 4'ünün geçmiş dönemlerde kapatılması nedeniyle ilçeyi sel bastığını söyledi. Turan, "Gözün kapatıldığı alanları parselleyip, arsa yapmışlar" dedi. Tekirdağ Turgut mahallesinde oturan Hatice Gülbahar (65), zemin kattaki evini basan sel sularında boğularak öldü.

'ÜST KATLARA ÇIKIN' ANONSU
Tekirdağ'da merkez, Çorlu ve Malkara ilçelerinde okullar öğleden sonra tatil edildi. Valilik talimatıyla belediye hoparlöründen anonslarla vatandaşların dışarı çıkmaması ve konutların üst katlarına gitmeleri istendi.

Terörün de ırkçı iklimin de panzehiri demokrasi!
Türkiye, ırkçı ve baskıcı bir iklime doğru sürükleniyor.
Bunu da içinde medyanın bir kesiminin de olduğu ırkçı ve etnik milliyetçi azınlıklar yapıyor.
Aslında yeni değil bu...
Çok önceden başladı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi süreciyle had safhaya ulaştı.
Dört bir yandan ciddi bir kuşatma hareketi sürdürüldü.
Terör hız kazandı, sokaklar hareketlendi.
O da kesmeyince devreye "kurumlar" girdi.
Sonra ne oldu?
22 Temmuz seçimleri bütün hesapları yerle bir etti.
O kalabalıkları sokaklara dökenler, ülkenin şeriat tehlikesiyle yüz yüze olduğunu söyleyenler birden sustu.
Peki, şimdi ne yapıyorlar?
Şimdi ana gündem ve korku maddesi "Terör ve Bölücülük"
Silahı siyasi bir mücadele yöntemi olarak benimseyenler de bundan memnun.
Tıpkı bir önceki süreç gibi şimdi de tam bir kuşatma hareketi sürüyor.
Toplum korkularla sıkıştırılıyor.
Bir yanda savaş naraları atılıyor, öte yanda "İmralı konsepti" yle siyaset yapılıyor.

Bir an düşünün, dünün "şeriat tehlikesi" nereye gitti?
Dün Urfa'daki türbanlı küçük kızların görüntüleri manşetleri süslerken bugün onun yerini LC Waikiki firmasının Kürt ortağı olduğu yalanı aldı.
Dün AK Partili Belediye başkanının Atatürk karşıtı konuşmaları manşetlere çıkarken, bugün DTP'li milletvekilinin yalanlanan eli silahlı fotoğrafları yayınlanıyor.
Bu işte bir gariplik yok mu?  
Mahmut Övür yazdı...

'Terörle savaşı sürdüreceğiz' 
Gül, İSEDAK 23'üncü toplantısında Kuzey Irak'ta PKK'nın yuvalanmasına göz yumanların İslam ülkeleri arasındaki işbirliğini engellediği uyarısı yaptı..


Gül'den takdim yazısı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) 23. Toplantısı'nda Kuzey Irak'ta yuvalanan PKK terörüne karşı Türkiye'nin sonuna kadar savaşmakta kararlı olduğunu vurgulayarak, İslam ülkelerinden terörle mücadelede destek istedi. Gül, "PKK'nın ülkenin kuzeyinde güvenli bölgeler bulmasına göz yumanlar, siyasi, ekonomik ve ticari alanda daha fazla işbirliğine gidilmesini engellemektedir'' dedi. Toplantının açılış oturumunda konuşan Gül, "Besmele'' ile başladığı sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye her halükarda kendisine Irak'ın kuzeyinden yönelen terör belası ile sonuna kadar mücadelede kararlıdır. Irak'taki sorunun çözümü için İKT'ye de önemli görevler düşmektedir. İKT'nin bu konuda şimdiye kadar yaptığı girişimleri memnuniyetle karşılıyor, bu girişimlerin daha da artmasını diliyoruz.''

KKTC'YE DESTEK ÇAĞRISI
Filistin meselesinin de Ortadoğu'daki sorunların merkezinde yattığına ve çözümünün ivedilik arz ettiğine dikkati çeken Gül, İslam Konferansı Teşkilatı'nın 2004 yılından beri Kıbrıs Türk halkına uygulanan tecride son verilmesi için çağrıda bulunduğunu hatırlatarak, üye devletlerin bu çağrıya uymasını istedi. İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu da, İSEDAK'ın gerekli önlemleri alarak 2004'te yüzde 14 olan İslam Konferansı Teşkilatı içi ticareti, 2015 yılına kadar yüzde 20'ye çıkarmakla görevlendirildiğini bildirdi. Açılış oturumundan sonra toplantıya katılan temsilcileri kabul edip, ellerini sıkan Gül, Dolmabahçe Bezm- Alem Valide Sultan Camisi'nde cuma namazı kıldı. Camiye gelen vatandaşlar girişte tek tek arandı. Çıkışta bazı vatandaşların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü alkışladıkları görüldü.
İşkenceci kadın askerlerin itirafları 
İsrail'in Channel 8 televizyonu, İkinci İntifada sırasında yaşananları anlatan bir belgesel yayınladı. 6 İsrailli kadın asker şahit oldukları vahşeti anlattı..

Yedi yıl önce patlak veren İkinci İntifada büyük yankı uyandıracak bir belgesele konu oldu... 6 İsrailli kadın asker şahit oldukları işkence ve vahşeti yönetmen Tamar Yarum'un "To See If I'm Smiling" isimli belgeselinde anlattı. İkinci İntifada sırasında görev yapan ve yaşadıkları "vicdan azabı" yüzünden şimdi konuşmaya karar veren askerlerin "anıları" Amerikan Washington Post gazetesinde geniş yer aldı. Asıl mesleği doktorluk olan Meytal Sandler belgeselde şahit olduklarını şöyle anlattı: "Hayat kurtarmak için orduya girdim. Oysa tek yaptığım İsrailli askerlerin işkence izlerini Filistinlilerin cesetlerinden silmeye çalışmaktı. Bir gün işkence yapılan bir odaya girdim. Orta yaşlı Filistinli kafasına sopayla vurula vurula öldürülmüştü. Çok kan kaybetmişti. Kıvrana kıvrana ölmüştü..." Sınır karakolunda görevli olan Carmela Menashe ise birliğinde görevli askerlerin 13 yaşındaki Filistinli bir çocuğun üzerinde sigara söndürdüklerini, olayın örtbas edildiğini anlattı.

'SORUŞTURMA YAPILDI'
Libi Abramov da, "Bir arkadaşım ölmüştü. Gördüğüm her Filistinli'de onun yüzünü görüyordum. Bir akşam hiçbir suçu olmayan bir Filistinli'yi yakaladık. Çırılçıplak soyduk ve ölesiye dövdük" dedi. Eğitim görevlisi Dana Behar, "Askerler girdikleri evlerden, öldürdükleri Filistinlileri hatırlatsın diye Kuran'ları ve seccadeleri çalıyorlardı" diye konuştu. Tal Ben Sira- Morag ve Inbar Michelzon ise askerlerin camilere girip teyplerdeki ezan kayıtları yerine "I got the power" (Güç bende) isimli şarkının kaydını yerleştirip çaldıklarını anlattı. İsrail ordusu tarafından belgeselle ilgili olarak yapılan açıklamada belgeselde anlatılana benzeyen "tek tük" olayların yaşanmış olduğu, bu olaylarla ilgili olarak da soruşturmalar yapıldığı belirtildi.

Hayata güzellikler katmak..
"Güzel sanatlar içinde en güzeli, güzel yaşama sanatıdır!.." yazıyordu, masanın üzerinde duran Bodoit'nın (Bir şişe suyu markası) etiketinde.. Daha doğrusu Orhan okuyup tercüme etmişti bana, "Şişenin üzerinde ne yazıyor biliyor musun" diyerek..
Paris'teki bulvar kafelerinden birindeydik.. Galatasaray'ın maçı vardı da.. Hey Orhan.. Nur içinde yatsın.. O minnacık çevirisi hayatımda geç kalmış da olsa önemli bir dönüm noktası oldu..
Güzel yaşama, gerçekten bir sanat.. Hayatına güzellikler katma sanatı.. Monotonluktan, alışılagelmişten silkinme.. Yenilikler, değişiklikler yapma, güzellikleri ekleme..
Güzel Sanatlar bu silkinmeyi yapabilenler içindir işte.. İnsanlar, analarından "Güzel Sanatlar" meraklısı doğmazlar.. Hele üst düzeydeki sanatlar için insanın biraz uğraşması, kendini vermesi gerekir..
Köy, mahalle düğününde göbek atanları, horon tepenleri seyretmek hoştur, çünkü kolaydır..
Amma velakin, mesela bu akşam Cemal Reşit Rey'e gidip, dünyanın en önde gelen bale guruplarından birinden (Rus Devlet Balesi) klasik balenin en güzel örneklerinden birini (Giselle) izlemek ve izlerken zevk almak biraz çaba gerektirir.
İlk gittiğimde, daha ilk perdede operadan nefret etmiş, "İnsanlar buna nasıl tahammül ediyor" diye düşünmüştüm, 15 yaşımda.. İkinci perdede hemen önümde oturan İsmet İnönü dikkatimi çekti.. Huşu içinde dinliyordu, kulağı iyi duymadığından, kulaklığı yardımıyla, üstelik..
Utandım kendimden.. "Deden yaşında adam böylesi zevkle izliyorsa, sen de bu müziği keşfetmek zorundasın.."

Hıncal Uluç yazdı...

 

DTP'ye bölücülükten kapatma davası 
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, terör örgütü PKK ile yollarını ayırmadığı için eleştirilen, DTP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Savcı iddianamede, DTP'nin “PKK ve Öcalan'la ilişkisinin aşikar olduğunu” belirtti. Partiden ise “Zaten bekliyorduk” açıklaması geldi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, DTP'nin, kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. Başsavcı Yüksek Mahkeme'ye gönderdiği iddianemede, DTP'li 8 milletvekili ve 221 üye hakkında 5 yıl süreyle siyasi yasak istedi.
ODAK HALİNE GELDİ

Yalçınkaya, DTP'nin "eylemlerinin ve üyelerinin beyanlarının 'devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne" aykırılık oluşturduğunu belirterek, bu fiillerin partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiğini, bu durumun partinin büyük kongre, genel başkan, merkez karar ve yönetim organlarınca açıkça benimsendiğini ileri sürdü.
Hoşuma gitmedi 
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, "Yeni Bir Anayasa" toplantısında DTP davasıyla ilgili şunları söyledi: Türkiye'nin geleceğiyle ilgili burada aydınlarla değerlendirme yaparken, bir siyasi parti hakkında dava açılmış olması tabii hoşuma giden bir şey değil. Ancak, önce siyasiler kendilerini bir çek etmeliler.

Gerekçeye bakarım...

Başbakan Tayyip Erdoğan, Çek Cumhuriyeti'nde DTP hakkında açılan kapatma davasıyla ilgili olarak gazetecilerin soruları üzerine şunları söyledi: "Gerekçeyi görmeden değerlendirme yapmamız mümkün değil. Onun için gerekçeyi göreceğiz. Ondan sonra arkadaşlarımla değerlendirmeyi yapacağım. Değerlendirmeyi yaptıktan sonra bizler açıklamamızı yapmamız gerekiyorsa yaparız. Çek Cumhuriyeti'ne gelirken bu konulardaki hassasiyetimizi söylemiştim."

Uras: Yeni bir kara leke
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras: Yargıtay Başsavcısının kapatma davası açması, Türk siyaset tarihine yeni bir kara leke düşürecektir.

 Umutlu bekleyiş
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Atalım da dağa mı gitsinler?” sözünün gazete manşetlerine çekildiği dün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılması için hazırladığı dosyayı Anayasa Mahkemesi'ne sundu.

Tarih bizde hep tekerrür eder; DTP'de politika yapanlar da bu ulusal zaafımızdan yararlanmanın peşindeler işte. 1994'te DTP'nin öncüsü DEP'i kapatan sürecin yolu yine böyle bir zehirli havada açılmıştı: Meclis'in dokunulmazlıklarını kaldırdığı DEP'li milletvekilleri enselerinden tutularak tıkıldıkları polis araçlarıyla cezaevlerine götürülürken, Anayasa Mahkemesi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılmış olan davayı sonuçlandırıp DEP'i kapatmıştı.

Yine olacağı o: DTP kapatılacak, bu partiye mensup milletvekilleri yaka paça derdest edilip cezaevlerine tıkılacak...

Fehmi Koru yazdı...

İran temize çıktı 
İran'ın nükleer programıyla ilgili raporunu açıklayan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran'ın nükleer enerji faaliyetleriyle ilgili denetimlerde tam işbirliği yaptığını ve bütün sorulara cevap verdiğini bildirdi.
VİYANA
İran'ın tartışmalı nükleer programıyla ilgili raporunu açıklayan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), ABD ve diğer Batılı ülkelerin Tahran'a yönelik suçlamalarını temelsiz kılacak tesbitlerde bulundu. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Muhammed El Beradei tarafından hazırlanan 10 sayfalık raporda, İran yönetiminin nükleer programla ilgili şüphelerin giderilmesi noktasında “temel ve şeffaf adımlar” attığı belirtildi.
İRAN'IN VERDİĞİ BİLGİLER DOĞRULANDI

Eylül ayından beri UAEK ve İran arasında gerçekleştirilen görüşmelere ve taraflar arasında sorun oluşturan teknik konulara dair bilgiler sunuldu. Beradei'nin raporuna göre İran nükleer programı konusunda devrim öncesini de kapsayacak şekilde geniş bilgiler sundu. Bu bilgilerin doğruluğu Kurumun üçüncü taraflarla yaptığı görüşmeler sonucunda da teyit edildi. Bu doğrultuda ABD ve Batılı ülkelerinin özellikle gündeme getirdiği uranyum zenginleştirilmesinde kullanılan P1 ve P2 santrifüjlerinin yapımına ilişkin meseleler ile bazı santrifüjlerdeki nükleer kirliliğin kaynağı açıklığa kavuştu
Şahsi çıkar peşinde olanlar var 
CHP'deki tüm görevlerinden istifa eden Eşref Erdem, partide bazı yöneticilerin ülke ve halkın ihtiyaçlarına cevap verecek politikalar üretmek yerine, kendi çıkarları peşinde koştuklarını söyledi.


CHP Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem, Başkan Yardımcılığı, Merkez Yönetim Kurulu ve Parti Meclisi üyeliğinden istifa etti. Erdem, istifa gerekçesinde CHP'nin tepe yönetimini ülkenin ve halkın ihtiyaçlarına cevap verecek politikalar üretmek yerine kendi küçük çıkar hesapları peşinde koşmakla suçladı. Kuzey Irak tezkeresine verdiği 'hayır' oyu ile gündeme Erdem, partideki tüm görevlerinden istifa ettiğini bildiren yazıyı CHP Genel Başkanlığı'na gönderdi. CHP'nin daha çok demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kalkınmışlık taleplerine cevap verebilmesi amacıyla yönetime bazı önerilerde bulunduğunu ifade eden Erdem, dikkate alınmadığını ve bazı önemli yöneticilerin halkın ihtiyaçlarına cevap verecek politika üretmek yerine küçük çıkar hesapları peşinde koştuğunu, delege hesabı yaptığını söyledi. Erdem, “Başta Ankara olmak üzere partiyi, bu tür küçük hesaplar yapan yöneticilerin vesayetinden kurtarmak kaçınılmaz bir ödev haline gelmiştir” dedi.
Risk alarak siyaset yapma zamanı…
2007 sonbaharı itibariyle Türkiye'nin karşısındaki sorunların ana hatlarıyla şöyle sıralandığı söylenebilir:

1. Karmaşıklaşan bir Kürt meselesi, uluslararası bir Kürt alanı ve Kürt politikası üreten Kuzey Irak sorusu, zorlaşan AB hattı, İran ve Ortadoğu üzerinden ABD'yle ilişkiler meselesi…

2. Meclis'teki muhtemel milliyetçilik dalgası, Kürt politikası ve politikacılarıyla ilk sıcak karşılaşma…

3. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, iki başlı yürütme cihazı üzerinden bloke edilmiş ve kriz üretmeye hazır bir devlet mekanizmasının restorasyonu ve asker-sivil gerginliği…

Bu koşullarda bizi nasıl bir beş yıl bekliyor sorusu ise temel soru olarak karşımızda.

Bu beş yılın zor geçeceği ortada, ancak siyaset doğru yönetildiği takdirde alınacak yolun da hatırı sayılır olduğunu unutulmamalı…

Bir on koşul var: Siyasi esneklik…
Ali Bayramoğlu yazdı...
Trakya'yı sel aldı 
Marmara'da etkili olan sağanak yağış nedeniyle Silivri, Edirne ve Tekardağ'da ev ve işyerlerini su bastı. Tekirdağ'da evi sular altında kalan yaşlı bir kadın hayatını kaybetti.

Silivri'de aralıksız yağan sağanak yağış yüzünden taşan Tuzla ve Boğluca Dereleri birçok fabrika, işyeri, ev ve tarlayı sular atında bıraktı. Mahsur kalan vatandaşların imdadına sivil savunma ve çevre belediye ekipleri yetişti. Yoğun sağanak yağış yüzünden taşan dere suları, önce Tuzla merasındaki evleri sular altına alarak, SFA soğutma fabrikasına ulaştı, Silivri'nin çevre mahallelerinin hemen hemen tamamı sular altında kaldı. Silivri Alipaşa Mahallesi'nde yol kenarlarından akan sel suları yüzünden BEDAŞ'ın yeni döşemiş olduğu yer altı kabloları toprak üzerine çıktı.
FABRİKADA MAHSUR KALDILAR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Gökkuşağı Beldesi arkasındaki Venedik Evleri ve civarını basan suları tahliye etmek için saatlerce çalışma yaptı. Çanta-Kınalı bölgesindeki derenin taşması nedeniyle E-5 karayolu trafiğe kapatılırken, bölgede birçok yazlık evin su altında kaldığı belirtildi. Değirmenköy bölgesinde de barajın taşması nedeniyle pek çok evin ve tarlanın sular altında kaldığını belirten yetkililer, bölgeye henüz ulaşılamadığını söyledi

 

Müdürü öldürdüm bu en mutlu günüm 
Milli Piyango Genel Müdürü Balak, makam odasında uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Kurumun eski müfettişlerinden olan katil zanlısı, olay sonrası gelen polisleri, “Hoşgeldiniz. Bu benim en güzel günüm" diyerek karşıladı. Üstünden 2 şarjör çıkan zanlı, diğer yöneticileri de öldürmeyi planlıyordu

Milli Piyango Genel Müdürü İhya Balak (55), kurumda daha önce başmüfettiş olarak çalışan Ahmet Öztürk (50) tarafından makam odasında silahla vurularak öldürüldü. Balak başına ve omzuna isabet eden iki kurşunla can verirken, katil zanlısı Öztürk olay yerinde polise silahı ile birlikte teslim oldu. Öztürk, olay yerine gelen polislere teslim olurken, "Hoşgeldiniz bu benim en mutlu günüm" dedi. Dün sabah saat 9.00 sıralarında Milli Piyango Genel Müdürlüğü'ndeki makamına gelen İhya Balak, sekreterine Ahmet Öztürk'ün ziyarete geleceğini belirterek odasının kapısını açık bırakmasını söyledi.
KAPIYI İÇERİDEN KİLİTLEDİ

Kurumda daha önce başmüfettiş olarak çalışan Öztürk, sekreter masasının bulunduğu makam odası girişine geldiğinde silahını çekti ve odaya girdi. Bu sırada Balak'ın sekreteri ve bazı çalışanlar Öztürk'e engel olmak istedi.

Dündarlar'ın TRT hayırı!
Can Dündar'ın ismi TRT Genel Müdürlüğü için ortaya atıldı. Ancak ünlü gazeteci sıcak bakmadığını ilan etti...

Sevgili Can'ın neden sıcak bakmadığını biliyoruz. O geçmişte kendisine yapılan ana haber anchormanlığı teklifini de reddetmişti. “Ben yeni doğan çocuğumla banyo yapmak istiyorum, habercilik adamı zamansız bırakır” demişti. Haber sunuculuğuna bile “Çocuğu ile banyo” uğruna sıcak bakmayan Can, TRT gibi devasa bir kuruluşun en tepesine buz keser...

Can Dündar'dan sonra birbaşka Dündar'ın ismi gündeme taşındı. Bir RTÜK üyemiz Uğur Dündar'ı TRT'nin zirvesine aday gösterdi. Ancak o da kabul etmeyerek affını istedi.
Peki ama neden?... Onun da çocukları var... O da Can Dündar gibi mi düşünüyor acaba?... Merak ettim sordum.
Meğer Uğur Dündar TRT konusunda hiç tahmin edemeyeceğimiz kadar doluymuş. “Öncelikle hem iktidarın, hem de muhalefetin birlikte aday göstermesi gerekir. Ayrıca TRT özerk olmalı. Bu hantal yapıyla bu görevi asla kabul edemezdim” diye söze girdi...
Bekir Hazar yazdı...


DTP'ye kapatma davası 
Nurettin Demirtaş (sağda oturan) ve Ahmet Türk, DTP'li vekillerle birlikte basının karşısına çıktı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) temelli kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı. Yalçınkaya'nın açtığı davanın 121 sayfalık iddianamesinde DTP, 'devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline gelmek'le suçlandı.

'Parti kapatmak çözüm değil'
Partinin eylemleri ile ve üyelerinin beyanlarına dayandırılan iddianamede 'bölücü nitelikteki' fiillerin partinin genel başkan dâhil bütün organlarınca açıkça benimsendiği belirtildi. Başsavcılık, iddianamede aralarında 8 milletvekilinin de yer aldığı 221 kişiye siyasi yasak getirilmesini ve DTP'nin 2008'de yapılacak yerel seçimlere katılmasının engellenmesini de istiyor. Anayasa Mahkemesi'ne açılan davayla ilgili, "ceza davası" prosedürü izlenecek.
Milli Piyango'da tenzil-i rütbe cinayeti 
Milli Piyango İdaresi (MP) Genel Müdürü İhya Balak, kurumun eski başmüfettişlerinden Ahmet Öztürk (50) tarafından makamında tabancayla vurularak öldürüldü.

Ahmet Öztürk, hazırladığı bir rapor sebebiyle tenzil-i rütbe edilerek uzman kadrosuna alınınca genel müdüre ruhsatlı silahı ile kurşun yağdırdı. Genel Müdür, başından ve sol omzundan aldığı kurşun yarası sonucu makam koltuğunda can verdi. Zanlının, 12 Kasım'da psikiyatri raporu aldığı ortaya çıktı. Olay yerine gelen polislere, "Hoş geldiniz. Bugün benim en mutlu günüm." diyen Öztürk, gözaltına alındı. Katıl zanlısının polise verdiği ilk mülakatta cinayeti Balak'ın kendisine hakaret etmesi üzerine işlediğini söylediği öğrenildi. Öztürk ayrıca iki yıl önce bir dizi hukuksal inceleme sonrası görevinden uzaklaştırılmıştı. Balak, emeklilik dilekçesini vermek için geldiğini söyleyen saldırganın husumeti olduğunu bildiği için görüşme sırasında kapının kapatılmamasını istemişti. Ancak aralarında çıkan tartışma bir süre sonra kavgaya dönüştü. Ardından odadan, önce Balak'ın 'güvenliği çağırın' diye bağırma- sı, daha sonra da silah sesleri duyuldu.

Örgüte hayat öpücüğü

Türkiye son günlerdeki hamlelerle uluslararası politikanın yıldızı haline geldi. Şimon Peres ile Abbas'ı bir araya getirdi. Yıllardır Türkiye'ye gelmeyen Suudi Kralı bir yıl içinde ikinci kez geldi. Beşşar Esad atacağı adımlar öncesi, Ankara'nın gözlerinin içine bakar oldu. Gürcistan'daki karışıklıklar, Kafkaslardaki gelişmelerde Türkiye inisiyatif alıyor. İran'la ilişkileri olabildiğince dengeli götürüyor.
Ortadoğu'nun en kilit ülkesi durumunda. Hem Batı ülkeleriyle hem de Doğu'yla maddi-manevi ilişki kurabiliyor. Tony Blair'in dediği gibi hiçbir AB üyesi ülkenin sahip olmadığı ilişkilere ve itibara sahip. Dost düşman herkesin kabul ettiği ya da hesap etmek zorunda kaldığı siyasi bir aktör durumunda. Daha kişilikli dış politika, içerideki siyasal destek ile birleşince, Osmanlı'dan sonra rahat yüzü görmemiş bu coğrafyada Türkiye ağabey devlet haline geldi.

Türkiye, dış politikadaki bu etkinliğini terör örgütü için de kullanıyor ve daha çok kullanacak diye düşünüyorum. Bu anlamda kim ne derse desin önümüzdeki süreçte PKK'nın siyasal geleceği karanlık görünüyor

Mehmet Kamış yazdı...

Dağlıca saldırısından yaralı kurtulan asker: 60'tan fazla terörist cesedi topladık 
Hakkâri'nin Dağlıca bölgesinde 12 askerin şehit edilmesiyle sonuçlanan olayın ardından bölgede çok sayıda teröristin öldürüldüğü iddia edildi. İsminin açıklanmasını istemeyen yaralı asker, çatışma sonrası bölgede 60'ın üzerinde terörist cesedi topladıklarını iddia etti.


Yaralı asker, teröristlerin önce çevreyi aydınlatan bir ışık ile termal kameranın olduğu yeri taradıklarını belirtiyor. Saldırı gecesi ellerinde mühimmat kalmadığını kaydeden yaralı asker, o geceyi hatırlamak istemediğini ifade ediyor. Önlerindeki mevziden askerlerin götürüldüğünü görünce neye uğradıklarını anlamadıklarını belirten asker, "Bizim, dağı gösterecek büyük bir ışığımız vardı. Teröristler önce onu patlattılar. Daha sonra termal kameranın bulunduğu yeri taradılar. Işık patlayınca çevremiz çok karanlık oldu. Biz sadece mermi ışıklarını görüyorduk. Mevzide bulunduğumuz için elimizdeki bütün mermileri harcamak zorunda kaldık. Çünkü her taraftan silah sesi geliyordu. Mühimmatımız bitmesine rağmen mevziden ayrılamadık." diyor.
Terörle mücadelede G3'ler, uzun menzilli olduğu için tercih ediliyor 
Terör örgütü tarafından kaçırılan askerlerin 'silahlarımız tutukluk yaptı' savunmasının ardından gözler Mehmetçiğin kullandığı G3 marka piyade tüfeklerine çevrildi. TSK'nın Kalaşnikof yerine G3'leri tercih etmesinin en önemli nedeni daha güçlü ve öldürücü olması.



Dağlıca baskınının ardından terör örgütünün kaçırıp 14 gün sonra teslim ettiği askerler kendilerini, 'silahlarımız tutukluk yaptı' şeklinde savundu. Askerlerin açıklamalarından sonra kamuoyunda TSK'nın, Kalaşnikof (AK-47) yerine, hantallığı ve namlusunun çabuk şişmesiyle bilinen G3'leri neden tercih ettiği konusu tartışılmaya başlandı.

İç güvenlik birliklerinde kullanılan silahların büyük kısmı Alman yapımı G3 piyade tüfeğinden oluşuyor. Dünyanın en çok tutukluk yapan silahı olarak da bilinen G3'lerin ağır ve Kalaşnikof'a göre daha hantal olmasının yanı sıra önemli avantajları da bulunuyor. Öncelikle uzun, setli ve yivli namlusu sayesinde G3'ler, Kalaşnikof'lardan çok daha güçlü.

Asker neden siyasete karışmamalı?

Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, askerler gözüyle Kürt sorununu konu alan, "Komutanlar Cephesi" başlıklı bir kitap yayımladı (Detay Yayıncılık, Ankara 2007). Kitap, TSK'nın en üst kademelerinde görev alan generallerle yapılan (bir bölümü Milliyet'te 3 - 7 Kasım tarihleri arasında yayımlanan) mülakatlara dayanıyor; TSK komuta kademesinde yaygın bakış açılarını yansıtması bakımından son derece öğretici.
Mülakatların en ilginç olanlarından biri, 2002-04 arasında Kara Kuvvetleri komutanı ile yapılanı. Emekli Org. Aytaç Yalman şöyle diyor: "Aslında Türkiye'nin sorunu henüz sosyal boyuttayken görmesi ve doğru okuması gerekirdi. Bu yapılabilseydi, sorun belki sosyal aşamadayken çözülebilirdi. Ama maalesef bunun yapılamadığını görüyoruz... O aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını türküsünü dinlemek, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa biz o dönemde 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz.
Şahin Alpay yazdı...

Emekli paşaların itirafları sürüyor: Özel Harekâtçıların silahlarının alınması hataydı 
Aktüel'e konuşan emekli bir paşa, 120 kişiyle başlayan PKK'lı sayısının 15-20 binlere ulaşmasının sorumlusunun terörle mücadeledeki yanlışlar olduğunu savundu. Emekli paşa, terörle mücadele eden Özel Harekâtçıların silahlarının alınmasının ise affedilemez hata olduğunu kaydetti.

Terörle mücadelede yaptıkları yanlışları itiraf eden paşalara bir yenisi daha eklendi. 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, eski Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın Milliyet Gazetesi'nde yaptığı özeleştirilerden sonra Aktüel dergisine konuşan ve ismini açıklamayan bir emekli paşa da bölgede yanlışlar yapıldığını dile getirdi.

21 Ekim 2007'de baskına uğrayan taburun bulunduğu Dağlıca'da iki yıl görev yaptığı belirtilen emekli subay, Özel Harekâtçıların ellerindeki silahların alındığını, bunun yanlış bir uygulama olduğunu ifade etti. Emekli paşa, şunları kaydetti: "Asker ve jandarma gibi polis Özel Harekât da terörle mücadele için büyük çaba sarf etti.
İşsizliği azaltacak ilk paket hazır 
Hükümetin yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığı istihdam paketi tamamlandı. İşadamlarının sıkça şikâyet ettiği hükümlü, özürlü ve doktor istihdamından kreş açılmasına kadar birçok konuda kolaylık getiriliyor. İşsizlik maaşı artırılırken, yararlanma şartları kolaylaştırılıyor.


Özürlü istihdamının teşviki için böyle kimselerin SSK primlerinin Hazine tarafından karşılanması öngörülüyor. Gençlerin iş bulmasını temin için de 18-30 yaş arası istihdama prim indirimi uygulanacak. Eski hükümlü çalıştırma ve işyeri hekimi bulundurma gibi zorunluluklar ise kaldırılıyor. Hükümet, nitelikli işgücü için kesenin ağzını açıyor. İşsizlik Fonu'nda biriken 29 milyar YTL'lik kaynağın yaklaşık 500 milyonluk kısmı işsizlere dönük meslekî eğitim için kullanılacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, hazırlanan kanun tasarısı taslağını önümüzdeki günlerde sosyal tarafların görüşüne sunacak. Tasarının yıl başından önce ise Meclis'e gelmesi bekleniyor.

Çuval, Dağlıca vesaire... 
-
Çekirge bak, DTP için kapatma davası açılmış; sen bunu önceden tahmin etmiştin, bravo...
-Tebrike değecek bir durum yok hocam; o kadarını ilkokul çocukları bile tahmin edebilirdi. Bu kadar çıkıntılı lâflar sarf edildikten sonra böyle bir davanın açılmaması sürpriz olurdu zaten...
-Ne yani, ben ilkokul çocuklarından daha saf mı oluyorum böylece?

-Hâşâ hocam, sizin durumunuz biraz kadim Yunan hükemâsından Miletli Tales'in durumuna benziyor; Tales bir gün yıldızları seyrederken kuyuya düşünce etrafındakiler alaya almışlar. Kuyuya düşmek endişesiyle birileri yıldızları gözlemekten vazgeçseydi, ne olurdu hâlimiz?

-Oğlum sen artık her lâfa kılıf bulmakta iyice ustalaştın. Neyse... Ne olacak şimdi, ne olmak ihtimâli var?

-En azından bazı DTP'lilerin şimdi derin bir oh çektiklerini görür gibiyim; çünkü anayasal düzlemde meşru siyaset yürütmek için DTP'nin yürüyecek yolu kalmamıştı.


A.Turan Alkan yazdı...


 

 

Kenthaber
Yayın Tarihi : 17 Kasım 2007 Cumartesi 05:09:14
Güncelleme :18 Kasım 2007 Pazar 10:00:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?