2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

BUGÜNÜN BASIN ÖZETLERİ

 

12 şehidin kanında Barzani parmağı var 
Ortadoğu ve Türkiye konusunda ABD’nin en uzman isimlerinden olan Michael Rubin, 21 Ekim’de 12 şehit verdiğimiz kalleş saldırıya Mesud Barzani’nin göz yumduğunu iddia etti. PKK’nın, ABD’nin peşmergelere öğrettiği saldırı taktiğini kullandığını ileri süren Rubin, "Burada büyük bir sorun var ve bunun halledilmesi gerekiyor" dedi.

AMERİKAN Enterprise Ensitüsü Uzmanı Michael Rubin, Iraklı Kürtler’in ’Ankara’ ve ’Erbil’ arasında seçime zorlaması halinde Washington’un Ankara’yı tercih edeceğini söyledi. ABD’deki Türkiye uzmanı Michael Rubin, Amerika’nın Sesi Televizyonu’nun sorularını yanıtladı. ABD Başkanı George W. Bush ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray’daki görüşmesini hatırlatan Rubin, Bush’un istihbarat paylaşımı sözü üzerine, yönetimin bu sorun üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmasını beklemediğini vurguladı. Rubin, "2004 Haziranı’nda, İstanbul’daki NATO zirvesinde Başkan Bush, PKK tehdidiyle mücadele sözü vermişti. Madem istihbaratımız vardı, neden bu istihbaratı NATO müttefikimiz Türklerle paylaşmıyorduk?" diye sordu. ABD’li uzman, Washington’un elinde çok fazla istihbarat bulunduğuna inanmadığını da söyledi.
Aslanım, şehidim 
Gabar Dağı’nda teröristlerle girilen çatışmada şehit düşen 4 asker, 23. Jandarma Sınır Komutanlığı’nda düzenlenen törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketlerine gönderildi. Üsteğmen Gökhan Yavuz’un babası, İstanbul’da oğlunun cenazesini "Aslanlar gibi çarpışarak şehit düştü" sözleriyle karşıladı.

ŞIRNAK’ın Gabar Dağı’nda teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Üsteğmen Gökhan Yavuz, Piyade Komando Onbaşı Özkan Kılıç, Piyade Komando Er Erdem Yüce ve Piyade Komando Er Gökhan Soylu için 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nda cenaze töreni düzenlendi. Törenin ardından Üsteğmen Yavuz’un cenazesi İstanbul, erler Özkan Kılıç’ın cenazesi Giresun, Önder Yüce’nin cenazesi Iğdır’a ve Gökhan Soylu’nun cenazesi ise İstanbul’a gönderildi.

İKİ HAFTASI VARDI

THY uçağıyla dün İstanbul’a gelen Üsteğmen Gökhan Yavuz ve er Gökhan Soylu’nun cenazelerini, yakınları karşıladı. Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı’dan, iki hafta sonra sona erecek geçici görevle gittiği Şırnak’ta şehit düşen Üsteğmen Yavuz’un, Bolu’da bir ilköğretim okulunda öğretmen olan eşi Şeyma Yavuz da, cenazenin getirileceği Kartal’daki babaevine geldi. Oğlunun yaralı olduğu söylenen anne Emine Yavuz, ’Şehit oldu’ haberini alınca bayıldı.

Zafer günleri...


ANLADIĞIM kadarıyla bu operasyon işinde; hedefi ABD gösterecek, biz ateş edeceğiz.

Bir bakıma; ABD nişan alacak, tetiği Türkiye çekecek.

Sonra bakacağız:

Değdi mi, değmedi mi?

Nitekim dünkü gazetelerin başlığıydı:

"İlk prova yapıldı..."

Ben hiç ani baskında "prova" yapıldığını duymamıştım.

Sanki Türk Sanat Müziği konseridir.

*

Elbette bu noktaya kolay gelinmedi.

Başbakan önceki günkü grubunda, kendi milletvekillerine "Sayın Bush’a dedim ki" diye açıkladı:

"Ne söylenmesi gerekiyorsa söyledim. ’Siz Teksaslıysanız, ben de Kasımpaşalıyım’ dedim..."

Tarihte böyle büyük sözler vardır:

"...ben de Kasımpaşalıyım..."

Bekir Çoşkun yazdı...

Patrikhane’nin ek inşaatları durduruldu 

Heybeliada’daki Terk-i Dünya Kilisesi yakınındaki Cumhuriyet öncesinde Ruhban Okulu tarafından domuz yetiştirmede kullanılan üç metruk taş binada, inşaata başlanması Adalar Orman İşletme Şefliği ile Fener Rum Patrikhanesi arasında tartışmaya neden oldu.

Orman İşletme Şefliği yetkilileri, uzun yıllar boş duran binaların bulunduğu arazinin hazineye ait olduğunu bildirerek inşaatın durdurulmasını istedi. Ancak çalışmalar sürünce Orman İşletme Şefliği ekipleri, yıkım yapmak istedi. Patrik Bartholomeos, Kaymakamlık’a arazinin kendilerine ait olduğuna ilişkin yazı yazdı. Kaymakam da konuyu incelemek üzere yıkımı durdurdu. Patrikhane, kilisenin yıkılmaya çalışıldığını savunurken, Orman İşletme Şefliği yetkilileri, 1930’lu yıllarda Terk-i Dünya Kilisesi’ne ve Ruhban Okulu’na tapu verilirken tartışmalı arazinin devlet ormanı olarak tescil edildiğini söyledi. Yetkililer, kilisenin elindeki belgelerin sahte olduğunu da vurguladı. Bu arada Bartholomeos’un, Yunan televizyonuna yaptığı açıklamada, dini mekanların yıkılmak istendiğini öne sürdü.
TRT’ye Uğur Dündar 
RTÜK üyesi Şaban Sevinç, TRT Genel Müdürlüğü’ne gazeteci- televizyoncu Uğur Dündar’ı aday gösterdi. Sevinç, "Bir haftadır Dündar için vatandaşlardan yoğun talep var" dedi.

RADYO ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Şaban Sevinç, TRT Genel Müdürlüğü için Uğur Dündar’ı aday gösterdi. Sevinç, dün RTÜK Başkanlığı’na verdiği başvuru dilekçesinde, "Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu ve ilgili mevzuata göre, Üst Kurulumuzun 16 Kasım 2007 Cuma günü TRT Genel Müdürlüğü için yapacağı aday belirleme seçimleri için gazeteci-yazar ve Arena programı yapımcısı Sayın Uğur Dündar’ı aday olarak gösteriyorum" dedi. Sevinç, yaptığı açıklamada, Dündar’ın bu göreve aday gösterilmesi için vatandaşlardan ve basın dünyasından son bir haftadır yoğun bir talep geldiğini belirterek, "Kendisi bizim de sevip saydığımız bir televizyoncu ve gazeteci ağabeyimiz. Bu görevi hakkıyla yapabileceğini düşündüğüm için aday gösterme kararı aldım" diye konuştu.

Piranaların hüsran günü


DÜN dinci gazetelerden birinin medya sayfasında, yine benim koskocaman bir fotoğrafım vardı.

Yanına da bir gün önceki yazımı koymuşlar.

Hani, şu Dağlıca’da ne olup bittiğinin araştırılmasını isteyen yazımı.

Dinci gazete, bu yazım üzerine yine evlere şenlik bir "komplo teorisi" uydurmuş.

Güya ben bu yazıyla askerlere gözdağı vermek istiyormuşum.

Bir gazetecinin askerlere gözdağı vermek istemesinin ne anlama geldiğini bilmiyorum.

Ama uydur gitsin.

* * *

Günlerden beri internette bir yaygaradır gidiyor.

Bir süre önce bir gazeteci, Dağlıca’daki birliğin komutanını arayıp kendini "Tümgeneral Yılmaz" diye tanıtmış ve bilgi almış.

Ertuğrul Özkök yazdı...

Kalitesiz Fahişe’ sözüne kızıp öldürdü

KONYA’da enselerine tabancayla ateş edilerek üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Ferhat Korucu'u öldürdükleri, birahanede garsonluk yapan sevgilisi 26 yaşındaki Ayşen Mamuşu’u yaraladıkları iddiasıyla, garson 28 yaşındaki Güneş Şen ile eşi 22 yaşındaki Mehmet Şen adliyeye çıkarıldı. Güneş Şen’in ifadesinde, “Ayşen, beni fuhuşa zorluyordu. Kocamın yanında bana ‘Kalitesiz fahişe’ diye bağırınca kocam silahını ateşledi” dediği öğrenildi.


Dün saat 08.00 sıralarında Selçuklu İlçesi Yazır Mahallesi Elmali Hamdi Hoca Caddesi Söğüt Sitesi B Blok’ta meydana gelen olayda, kent merkezindeki ‘Beyoğlu Birahanesi’nde garson olarak çalışan Ayşen Mamuş, yarı çıplak halde karşı komşusunun ziline bastı. Komşusu kapıyı açar açmaz, “Yardım edin” dedikten sonra bayılan Mamuş, çağırılan ambulansla Numune Hastanesi’ne kaldırıldı. Ayşen Mamuş’un ensesine tek el ateş edilerek yaralandığı belirlendi.

Komşularının ihbarı üzerine gelen polis ekipleri, evin yatak odasında dövüldükten sonra ensesine ateş edilen Ferhat Korucu’nun cesedini buldu.

Yakıt parası vermedi diye küpesini aldılar  
Konya’nın Selçuklu İlçesi’nde, Rebii Karatekin İlköğretim Okulu sınıf öğretmeni Necla Turan’ın, 20 YTL olan yakıt parasını vermediği için öğrencisi Vesile Büyükinan’ın (11) kulaklarındaki altın küpeleri aldığı öne sürüldü.

240 öğrencili okulda meydana gelen olayda öğretmen Turan, iddiaya göre pazartesi günü 4. sınıf öğrencisi Vesile’yi uyararak dönem başında vermesi gereken 20 YTL yakıt parasını ödemesini istedi. Küçük kız parasının olmadığını söyleyince öğretmen Turan, kulaklarında bulunan altın küpeleri alarak "Ailene söyle, yakıt parasını getirene kadar küpelerini vermeyeceğim" dedi. Küçük kız da durumu ailesine anlattı. Baba Hasan Büyükinan (33), "Hurda ve kağıt toplayarak geçimimi sağlamaya çalışıyorum. 2 çocuğum var, ayda ortalama 200 YTL kazanıyorum. Eğer maddi durumun olsa yakıt parasını verirdim. Üstelik kızımın küpeleri dedesinin armağanıydı. Okuldan geri istememe rağmen küpeyi vermediler" dedi. Öğretmen Turan, konuyla ilgili konuşmak istemezken, Okul Müdürü Hasan Karayılan, "Okulda küpe takmak yasak olduğu için öğrencinin küpeleri alınmış. Konunun yakıt parası ile ilgisi yok" diye konuştu.

 PKK’nın beli kırıldı


BIÇAK kemiğe dayandı, kimseye pabuç bırakmayız, gereken yapılacak, bedeli neyse öderiz, ödetiriz, Çankaya’da kritik güvenlik zirvesi (7 saat sürdü),

kararlıyız, gerekirse gireriz, boş laflara karnımız tok, hevesleri kursaklarında kalacak, kritik MGK (7 saat sürdü), kararlıyız, gerekirse gireriz, ekonomik ambargo geliyor, Habur’u kapatabiliriz, elektriği kesebiliriz, sözün bittiği yerdeyiz, hatalarımızı tekrar etmeyeceğiz, bin düşünür pir adım atarız, inceldiği yerden kopsun, sabır taşımız çatlamıştır, Oxford’daki kız ağlayarak sordu, babana sor cevabını aldı, Rice iki gün süre istedi (22 gün önce), kedi bile vermem, günah bizden gitti, kendi göbek bağımızı kendimiz keseriz, kritik Bakanlar Kurulu toplantısı (7 saat sürdü), kararlıyız, gerekirse gireriz, şakamız yok, yanlış hesap yapıyorlar, Washington’da kritik zirve (Başbakan, uğurlu olarak bilinen kırmızı-beyaz kravatı ile katıldı), anında istihbarat, kırmızı telefon, üçlü mekanizma, Predator, sentetik diyaframlı radar, askerlerimizin bırakılmasına sevinemedim, öyle demek istemedim, çarpıtmayın, basın kendini çek etsin, Ayşe tatile çıkabilir mi, belki Fatma tatile çıkar..........

Yılmaz Özdil yazdı...

 

Meteoroloji'den yağmur müjdesi 
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde eylül ve ekimdeki yağışlı havanın, önümüzdeki aylarda da artarak devam edeceğini bildirdi

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Kayhan, özellikle Ege, Marmara ve Batı Karadeniz'in geçen aylarda bol yağış aldığını kaydederek, "Önümüzdeki süreçte, bu yağışların artarak süreceğini tahmin ediyoruz" dedi.
Milliyet'e konuşan Kayhan, Türkiye'nin kış aylarında bol yağış alacağını, ülkede, kuraklık bakımından geçen yıla benzer bir kışın yaşanmayacağını ifade etti. Özellikle aralık ve şubatta ülkeye mevsim normallerinin üzerinde yağış düşeceğini bildiren Kayhan, Türkiye'nin meteorolojik konumu açısından şanslı bir coğrafyada yaşadığına dikkat çekti.
Türkiye'nin dünyadaki en önemli alçak ve yüksek basınç sistemlerinin tam ortasında yer aldığını belirten Kayhan, "Sıcaklık ve yağış tahminlerini, bu basınç sistemlerinin konumuna göre yapıyoruz" diye konuştu.


Kuraklık yer değiştirecek
Kurak geçen 2007'de Portekiz açıklarında bulunan Azor Yüksek Basıncı'nın Türkiye'yi çok fazla etkilediğini bildiren Kayhan, "Alçak basınç yağış getirir. Yüksek basınç etkili olursa o zaman yağış düşmez. Bu nedenle 2007 kurak geçti" dedi. 2008'de Azor Yüksek Basıncı'nın etki alanını Avrupa'nın orta ve kuzey kesimlerine doğru genişleteceğini bildiren Kayhan, bu sürecin Türkiye'ye bol yağış getireceğini vurgulayarak şunları söyledi:
PKK karşısındaki tavrınızı alkışlıyoruz 
İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird, PKK'nın saldırılarını kınarken, 'TSK, Türk hükümeti ve Türk milletinin bu konudaki duruşunu alkışlıyoruz' dedi


Başbakan Erdoğan'ın son Londra ziyareti sırasında alınan "stratejik ilişki" kararından sonra Türk-İngiliz ilişkilerinin yeni bir ivme kazanacağı anlaşılıyor. Bu arada Türkiye'ye AB'de güçlü destek veren Londra'nın, terörizmle mücadele konusundaki görüşleri de Ankara'nın yaklaşımıyla büyük ölçüde örtüşüyor.
Ankara'daki İngiliz Büyükelçisi Nick Baird ile -ayrılıkçı IRA terörüyle 40 yıl mücadele edip sonunda belli bir başarı elde eden ülkesinin deneyimlerini de kollayarak- PKK terörünü konuştuk. Baird, ayrıca, ikili ilişkilerle ilgili sorularımızı da yanıtladı.

İngiltere'nin sınır ötesi operasyon konusundaki görüşü nedir?
Baird: Her şeyden önce biz PKK'nın son aylarda yaptıklarını mutlak anlamda kınıyoruz. Bunlar dehşetengiz ve vahşi saldırılardır. TSK, Türk hükümeti ve Türk milletinin bu konudaki duruşunu da alkışlıyoruz. Hükümetinizin bu işe, özellikle diplomatik alanda, yaklaşımı mükemmel olmuştur. Bu da uluslararası destek ve anlayış getirmiştir.
Bize göre bu işi halletmenin en iyi yolu, Irak hükümetinin, Iraklı Kürtlerin de desteğiyle PKK'yı durdurmasıdır. İstediğimiz, PKK faaliyetlerinin mutlaka engellenmesidir. Ancak bu Irak'ı daha da istikrasızlaştırmayacak şekilde yapılmalı.

Abdülhamit'in içkisi: "ROM"

Halife Sultan Abdülhamit "rom" içerdi.
TV söyleşimizde torunu Ertuğrul Osman Efendi, "Dedeniz Abdülhamit Han alkol alır mıydı?" soruma bu cevabı vermişti.
İzahı da şöyleydi:
"Karayip Adalarının içkisi olan rom, şekerkamışından elde edilir. Kısacası şeker suyudur.
Dedem şekerkamışından yapılan 'rom'u İslamdaki içki yasağının dışında olarak yorumlamıştı..."
Kanal D'de yayımlanan "Bıçak Sırtı" dizisi Osmanlı hanedanı ekseninde bir öykü.
Dizinin kahramanlarından biri de Orhan Ertuğrul.
Hayattaki Osmanlı ailesinin bugünkü reisinden bir öncesi de aynı ismi taşıyordu.
Dizi için TV programı çekiminde daha önce New York'taki konutunda Ertuğrul Osman Efendi'yle yaptığım söyleşiden video görüntüleri izledim.
"Abdülhamit Han'ın rom içtiği" yolundaki açıklaması o zaman dikkatimi çekmemiş. Şimdi bu söylemi satırlarıma yansıtmamın nedeni ise, Ankara'da bütçe tartışmaları bağlamında şarap vergisinin yüksek tutulması yolundaki AKP tavrıdır.

Güneri Civaoğlu yazdı...

Şarap vergisinde 'ayıklık' tartışması 
Bütçe tartışmalarında CHP'li milletvekillerinin şaraptan alınan verginin yüksek olduğunu söylemesi üzerine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, "Doğru, ama insanların ayık gezmesi lazım" yanıtını verdi

Ulaştırma Bakanlığı'nın önceki gün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen bütçesinde, "vergi pazarlığı" yaşandı. CHP'lilerin şaraptan alınan verginin yüksek olduğunu söylemesi üzerine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, "Doğru, ama insanların ayık gezmesi lazım" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Ulaştırma Bakanlığı'nın 2008 bütçesini kabul etti. Yıldırım, denizcilik sektöründeki yatırımların önündeki en büyük engelin vergi olduğunu söyledi. Yatçıların vergi yüzünden başka bayraklar çektiğine işaret eden Yıldırım şöyle konuştu: "Bu onurumuza dokunuyor. Yatlardan hem ÖTV hem de Motorlu Taşıtlar Vergisi alınıyor. Maliye Bakanlığı ile anlaştık. Muhalefetin desteği ile bu bu ayıbı kaldıralım. Bunu çoktan kaldırırdık, ama muhalefetin, 'Garip gurebanın vergilerini kaldırmıyorsunuz, yatlarınkini kaldırıyorsunuz' eleştirilerinden çekindik."
Norveç alarmda!
Oslo polisinin bilet alan gurbetçileri telefonla arayıp, "Türk müsün, Kürt müsün?" diye sorduğu ortaya çıktı. PKK sempatizanlarının maç günü tribünde olay çıkarmasından korkulduğu belirtildi

Norveç polisinin, önümüzdeki cumartesi akşamı Oslo'da oynanacak Norveç - Türkiye, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası eleme maçı için bilet alan gurbetçi taraftarlara telefon açarak "Türk müsün, Kürt müsün?" sorusunu yönelttiği öğrenildi.
Oslo'da 3 Kasım günü PKK aleyhine Türkler'in yaptığı gösteride bir grup PKK sempatizanının Türk göstericilere saldırması sonrası, Oslo polisinin maç sırasında Türk tarafların oturacağı bölümde herhangi bir olay çıkmaması için böyle bir telefon trafiği başlattığı ifade edildi.
Dagbladet gazetesinin haberine göre, Kuzey Irak'taki hassas durumdan ötürü maç esnasında olası bir kavgadan çekinen polisin alarma geçerek şimdiden gerekli önlemleri almaya çalıştığı, şüpheli görülen kişilerin maça alınmayacağı belirtildi
Kürt meselesine bakmak

CNN TÜRK'te Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge" programını izliyorum. Fikret Bila'nın, "Komutanlar Cephesi" adıyla kitap olarak yayımlanan mülakatında generallerin söyledikleri tartışılıyor.
Org. Kenan Evren, "Kürtçeyi yasaklamakla hata ettik" demiş...
Org. Aytaç Yalman, basit dil ve kültür taleplerini bile "yıkıcılık" saymakla Türkiye'nin hata ettiğini, sorunu alevlenmeden çözme fırsatını iyi değerlendiremediğini söylemiş...
Farklı görüşlerin tartışıldığı programda bazı konuşmacılar "Nerede hata yaptık?" sorusunu bile 'yıkıcılık' sayıyor.
Meselenin sosyal boyutunu yok sayıyorlar. Peki yok da bu 2 milyon oyu nereden alıyorlar?
Cevapları basit: PKK tehdit ediyor da ondan alıyorlar!
Peki AKP niye bölgeden oy aldı?
Onun da cevabı basit:
Din istismarı, yoksulluk istismarı!
Çözüm?! çözüm de basit: Öyle demokrasi memokrasi demeyeceksiniz! Dil, kimlik, ifade özgürlüğü diye bu kadar hak tanındı, PKK terörü mü bıraktı?! "Kolunu verirsen gövdeni alırlar!"
Böyle düşünüyorlar!

'Altta kalma' duygusu!
Halbuki bu açılımlar ve ekonomik yatırımlar bölge halkında memnuniyet ve benimsenme duygusu yaratmak için yapıldı.
Taha Akyol yazdı...
Peres, Gül'den tablet istedi 
İsrail Cumhurbaşkanı Peres, Cumhurbaşkanı Gül'den, 2700 yıllık "Siloam Tableti"nin sergilenmek üzere bir yıllığına ülkesine gönderilmesini istedi. Gül, 1 yıllığına değil, daha kısa bir süre için gönderilebileceğini söyledi

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesi sırasında 2700 yıllık "Siloam Tableti"ni sergilemek üzere bir yıllığına ülkesine götürmek istedi. Gül, uluslararası kültürel ve tarihi eser sergilenmesine ilişkin kurallar çerçevesinde kısa süreliğine sergilenmek üzere söz konusu tableti İsrail'e gönderebileceklerini ifade etti.
İsrail'in kentleşme tarihi açısından özel öneme sahip olan tablet, daha önce Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan'ın, Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolianski'yi ziyareti sırasında da gündeme gelmişti.
Lupolianski, Tan'dan, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen ve 1880'de Kudüs'te bulunarak Osman Hamdi Bey tarafından İstanbul'a getirilen 2700 yıllık Kudüs tabletinin kendilerine iadesini istemişti.
Şahin: Öcalan, PKK'ya iki kez talimat verdi 
Adalet Bakanı Şahin, PKK'ya talimat verdiği belirlenen Abdullah Öcalan'ın hücre cezasına çarptırıldığını söyledi

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, İmralı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'a, PKK'ya 2 kez talimat verdiği gerekçesiyle hücre cezası verildiğini açıkladı.
Şahin, TBMM Genel Kurulu'nda Ceza ve İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı görüşülürken, MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy'un, "Öcalan'ın hükümlü olmasına rağmen her hafta avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesinin sebebi nedir?" sorusuna çarpıcı bir yanıt verdi.
İlk kez Adalet Bakanı düzeyinde Öcalan'a hücre cezası verildiğini açıklayan Bakan Şahin şöyle konuştu: "Bahsi geçen şahsın Ankara'da devam eden bir davası var. AİHM'ye cezaevi koşullarıyla ilgili açılmış bir davası var. Bu nedenle avukatlarıyla görüşme hakkı var. Tutuklu ve hükümlülerin avukat ve yakınlarıyla hangi hükümlere göre görüşecek, hükme bağlanmıştır ve herkes yararlanmaktadır."

Komutanlar Cephesi'yle ilgili tartışmalar

"
Komutanlar Cephesi" adıyla kitaplaşan, eski komutanlarla yaptığım röportajlarla ilgili tartışma devam ediyor.
CNN Türk'te önceki akşam Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge" programında yine bu konuyu tartıştık.
Tartışmanın eksenini daha çok başta Kenan Evren olmak üzere komutanların, Türkiye'nin izlediği politikalara dönük eleştirileri oluşturdu. Evren'in "Kürtçeyi yasakladık, hata yaptık" sözleriyle, Aytaç Yalman Paşa'nın, "Sorunu sosyal aşamadayken görememişiz" ifadesi, üzerinde en fazla durulan alanlar oldu.
Komutanların, anadilin konuşulmasına, öğrenilmesine, kültürlerin yaşanmasına, yaşatılmasına bir itirazları yok. İtiraz, bu taleplerin siyasal alanda, ayrılıkçı hedefler için, üniter yapıda, ulus devlet niteliğinde gedik açılmasının araçları olarak kullanılması...
Komutanlar PKK ile halkın birbirine karıştırılmaması gerektiğini savunuyorlar. PKK ve destekçilerinin marjinalize edilmesi amacıyla silahsız alanda da mücadele edilmesinin önemine dikkat çekiyor.

İlker Paşa'nın saptaması
Komutanlar Cephesi'nde, "Türkiye'nin yaptığı hatalar" başlığıyla

Fikret Bila yazdı...

 

Meclis'te linç olmaz 
DTP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için MHP harekete geçti. MHP'liler, bu konudaki anayasa değişikliği için dün CHP ve AKP'den destek aradı. Girişime Başbakan Erdoğan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Fırat karşı çıktı.

Erdoğan, "Demokratik yolla seçilip Meclis'e gelmiş insanları, antidemokratik uygulamalarla farklı mecralara itemeyiz" dedi. Fırat ise şu yorumu yaptı: Meclis'te linç olmaz. Hukuk devletinde bu yoktur.

Taleplere göre hareket etme imkanı mümkün değildir. CHP lideri Baykal ise tüm dokunulmazlık dosyalarının gündeme getirilmesini önerdi: "Bunu bir vesile olarak görelim ve Meclis'teki yaklaşık 200 dokunulmazlık dosyasını aynı anda kaldıralım. Herkes hesabını mahkemede versin. Buna destek veririz."

'Hastamız öldü' diye profesörü dövdüler 

Gazi Üniversitesi'nde tedavi gören gencin yakınları, önce doktorları "Bir şey olursa karışmayız" diye tehdit etti, hasta ölünce de 30-40 kişi bölüm başkanını dövdü..

Gazi Üniversitesi Hastanesi Hematoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rauf Haznedar, tedaviye yanıt vermeyen bir hastanın ölümü üzerine, 30-40 hasta yakını tarafından dövüldü. Tekme tokat dövülen ve başına da silah kabzasıyla vurulan Haznedar ölümden döndü. Yaklaşık iki yıldır aralıklarla hematoloji servisinde tedavi gören 25 yaşındaki Ertuğrul Özçelik'in durumu 24 Eylül'de ağırlaştı.

DOKTORLARA TEHDİT
Hastanın yakınları ise doktorları, "Hastamız ölürse olacaklardan sorumlu değiliz" diye tehdit etti. Ankara'nın Balâ ilçesinden olduğu belirtilen hastanın durumu kritikleşince de hastane bahçesinde çok sayıda kişi beklemeye başladı. Hekimler durumun ciddiyetini anlayınca hastane yetkililerini uyardı. Hastanın vefatı durumunda polis ekibi hastaneye geldikten sonra ailenin bilgilendirilmesi kararlaştırıldı.

1994 yanlışını tekrarlamak
"Halkımız 'Yüce Meclis'in çatısı altında PKK barınmaktadır' diye düşünüyor. Böyle bir düşünce halk ve bizim için rahatsızlık vericidir. Biz buna müsaade edemeyiz. Gereğini yapacağız."
22 Şubat 1994'te Başbakan Tansu Çiller, DYP Grubu'nda böyle diyordu.
Çok değil, iki hafta sonra gereğini yaptı. 2 Mart'ta Meclis, DEP milletvekilleri Hatip Dicle, Orhan Doğan, Sırrı Sakık, Leyla Zana ve Ahmet Türk ile bağımsız Mahmut Alınak'ın, ertesi gün de DEP'li Selim Sadak'ın dokunulmazlıklarını kaldırdı.
Meclis'in kararı daha Resmi Gazete'de yayınlanmadan, hemen o gün polisin DEP'lileri yaka-paça götürmeleri demokrasi tarihimizin utanç sayfaları arasına girdi. Bu gelişmeyi PKK'nın dağlarda havaya mermi sıkarak kutladığı söylenir.
Öcalan'ın İmralı'daki ifadelerinde de itiraf ettiği gibi, PKK özellikle DEP'in denetimini tümüyle ele geçirdiği 12 Aralık 1993 kongresinden sonra stratejisini gerilimi sürekli artırarak milletvekillerinin yasal zeminden dışlanmasını sağlamak, böylece Güneydoğu halkının barışçı çözüm umutlarını söndürmek üstüne kurmuştu.
Erdal Şafak yazdı...

Taksiciye kurs şartı 

35 bin taksi şoförü, 1 Ocak'tan itibaren düzenlenen 13 günlük kursu bitirip belge almayanlar direksiyon başına geçemeyecek..

1 Ocak 2008'den itibaren direksiyon başına oturan herkes taksi şoförlüğü yapamayacak. Taksiciler Odası ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, artan şikâyetleri azaltmak, şoförlere gerekli mesleki formasyonu kazandırmak için ortaklaşa mesleki gelişim ve uyum kursları düzenliyor. 2006'dan itibaren haftada üç gün üçer saatten toplam 13 iş günü süren kurslardan belge alamayanlar yılbaşından itibaren taksicilik yapamayacak. İstanbul'daki 35 bin taksi şoförü, meslekleriyle ilgili olarak "Halkla İlişkiler", "Çevre ve Şehir Bilgisi", "Turizm Bilgisi", "Trafik Mevzuatı ve Kuralları", "Ahlaki Değerlerimiz", "İngilizce" derslerinin yanı sıra "Atatürkçülük ve Laiklik", "Demokrasi ve İnsan Hakları", "AB Uyum Sürecinin Önemi" gibi dersler de alacaklar.

KURSLAR ÜCRETSİZ
İstanbul Otomobil Esnaf Odası Başkanı Salih Kaçanoğlu, ücretsiz olarak düzenlenen kurslardan 4 bin 800 kişinin mezun olduğunu söyledi. Bu ay sonu 8 bin kişi daha mezun olacak. Kurslara katılım bu hızla devam etse dahi en az 10 bin kişi yeni dönemde belge alamayacak ve taksi şoförlüğü yapamayacak.
Üsteğmen yaralı askeri kurtarırken şehit düştü 
Üsteğmen Yavuz, askerini kurtarmak için kendini feda etti. Yavuz, yaralanan eri taşırken vurulunca, iki asker kucak kucağa şehit düştü..

Şırnak'ta dört askerimiz şehit olduğu çatışmadan bir kahramanlık öyküsü çıktı. Küpeli Dağı'nda önceki gün çıkan çatışmada şehit olan askerlerden piyade komando er Erdem Yüce'nin babası Muhsin Yüce, üsteğmen Gökhan Yavuz'un, yaralanan oğlunu kurtarmaya çalışırken, ikisinin birden şehit düştüğünü anlattı. Baba Yüce, oğlu ve onun şehit olan komutanı ile 24 saat önce telefonla görüştüğünü belirterek, "Oğlumun komutanı bana, 'Durumumuz çok iyi. Terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Terörü bitirinceye kadar bizler burada mücadele edeceğiz. Bizleri merak etmeyin. Oğlunuz tezkere aldıktan sonra söz veriyorum sizi ziyarete geleceğim' dedi. Daha sonra hem oğlumun hem de telefonda sohbet ettiğim komutanının şehit olduğu haberini aldım. Acım çok büyük, ama vatan sağ olsun. Bende çok Erdem var, gerekirse yine şehit veririm" dedi.

OPERASYON SÜRÜYOR
Baba Yüce, çatışmada şehit olan üsteğmen Yavuz'un, oğlunu taşırken şehit olduğunu da anlattı: "Askeri yetkililerin bana söylediğine göre Erdem vurulduktan sonra komutanı üsteğmen Gakhan Yavuz oğlumu kucağına almış. Bir yandan teröristlere silah sıkarken diğer yandan da oğlumu taşımaya çalışmış.

Büyük aktör
İsrail
Cumhurbaşkanı, TBMM'de, "Türkiye, Gazze şeridinin terör dehşetinden ve ateşlenen füzelerden kurtarılmasına, 1.5 milyon Filistinlinin normal hayatlarına dönmesine katkıda bulunabilir" dedi.
Ve, "ortak sanayi merkezi" kurulacak diye çok sevindik.
Tamam, diplomasi deli dolu olmaz.
Ama diplomatik dilin, ille sertliği olmasa da, bir mertliği bulunur.
Uygulanmasalar da, onca BM kararında dahi "işgalci" tanımlanan İsrail, resmen "işgal altındaki topraklar" denen yerlerde, sert, inatçı, savaşçı (ve saldırgan) bir direnişi "terörist" olarak tanımladığında, bu bizim için de aynı şey midir?
"1.5 milyon Filistinlinin normal hayatı" nasıl bir şeydir?
Çocuklar, gençler hatta yaşlılar, "normal hayat" görmüş müdür?
Çileleri, sürgünleri, kayıpları, çektikleri işkence ve eziyetler, yaktıkları ağıtlar, yoksulluk, işsizlik ve ölüm pençesinde çocuklar, yıkılan evler, örülen duvarlar, onlarca yıllık aşağılanma, birçok İsraillinin bile vicdanını kanatan, kimi İsrailli askeri bile savaştan, kimi pilotu uçmaktan utandıran haksız ve şiddetli tahakküm dışında bir "normalleri", bir "hayatları" oldu mu ki, dönüversinler.

UmurTalu yazdı...

Kablo kesen işçilerden 12'si tutuklandı

'Hatları keserek askeri uçakların inişini engelledikleri' gerekçesiyle gözaltına alınan grevdeki 15 Türk Telekom işçisinden 12'si 'kamu malına zarardan' tutuklandı..

Önceki gün Diyarbakır'daki 2'nci Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı'nda bulunan 8'inci Ana Jet Üssü'nden sınır ötesi ve sınır bölgesindeki operasyonlara katılmak için havalanan F-16 savaş uçakları, görevlerini yerine getirdikten sonra üslerine geri dönüşe geçti. Ancak, kentte bulunan ve askeri birimlerin de kullandığı haberleşme amaçlı fiber optik kablolar kesildiği için haberleşme sağlanamadı ve uçaklar güvenli iniş yapamadığından, rotalarını Malatya ve Adana'ya çevirdi. Savaş uçakları bu üslere inerken, durumdan haberdar olan 2'nci Taktik Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Rasim Arslan durumu Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya'ya bildirdi. Vali Hüseyin Avni Mutlu devreye girdi ve greve rağmen hatlar onarılıp, tekrar devreye sokuldu. Haber-İş Sendikası üyesi işçilerin sabotaj anlamında kent merkezinde çok sayıda fiber optik hattı kestiği ve çok sayıda askeri birliğin de bundan etkilendiği belirtildi. Sabotaj iddiasına Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı el koydu. Başsavcılığın talimatıyla Diyarbakır Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'ne bağlı polislerın yaptığı operasyonlarda 15'i Haber-İş Sendikası üyesi ikisi sendika ile ilişkisiz toplam 17 kişi gözaltına alındı.

Kürtlerin düzenli peşmerge ordusu sınıra kaydırıldı 

Türkiye sınır ötesi operasyon hazırlıklarını sürdürürken Kuzey Irak'da da peşmerge hareketliliği devam ediyor. PKK'nın kontrolündeki bölgeye karşı savunma hattı oluşturulurken dört yıldan bu yana nizami ordu düzenine geçmeye çalışan peşmerge birlikleri de sınıra kaydırılıyor. Bölgesel Kürt Hükümeti Genel Komutanlığı'na bağlı çelik yelek, kaskları ve ağır silahlarıyla Derkar yolunda SABAH Muhabiri tarafından görüntülenen yaklaşık 150 peşmerge kritik sınır noktalarında görev yapıp Irak Sınır Polisi'ne destek verecek.

KUŞATMA SIKILAŞTIRILIYOR
Kuzey Irak'ta Türk F-16'larının keşif uçuşları sürerken PKK'nın bulunduğu bölgeye açılan son noktada görev yapan Irak Sınır Polisi'nin kontrol noktalarında da hareketlilik vardı. Peşmergelerin de görev yaptığı noktalarda, güvenlik görevlisi sayısının her geçen gün daha da artırıldığı gözlendi. Kontrol noktasına ulaşan yollarda taşlarla bariyer örülerek araçlar didik didik arandı. PKK'nın, daha önce bir sıkıntı çekmeden kullandığı bu yollarda yapılan kontrollerle irtibatının kesildiği ve artık Irak Sınır Polisi'ne yakın noktalarda rahatlıkla hareket edemediği ileri sürüldü.

 Galatasaray'da Canaydın günü!..
Galatasaray'da Kıyamete İki Saat (Eugene Burdick'in 60'lı yıllarda okuduğum enfes romanının adı. 3. Dünya Savaşı'na iki saat kalayı anlatır) var..
Geçen hafta Öcal Ağabeyim ve ben, Galatasaray'ın fokur fokur kaynadığının, ama gazetelerin "nedense" hiçbir şey yazmadığının altını çizmiştik. Hatta 90 Dakika'da Haşmet'in (Babaoğlu) "Yarın" dediği Vatan'daki Galatasaray sayfasının yayınlanmayışına da dikkati çekmiştik.
Bab-ı Ali'deki en iyi Galatasaray muhabirlerinden Gökmen Özdemir aradı. Sayfa yayına hazırken, gelişen olaylar üzerine akşam beşe doğru yazı işleri "Hakem Sayfası" istemiş. Galatasaray sayfasını yayından alıp, hakem sayfası yapmışlar. Daha sonra da yoğun Avrupa maçları trafiği gelmiş. Yani kasıt yok. Gökmen'i severim ve inanırım. Teşekkür ettim.
Ne var ki, o hafta sonu Babı Ali bir Galatasaray sayfaları patlaması yaptı, işaret almış gibi.. Hemen her gazete, tam sayfa "Galatasaray'da neler oluyor" a girişti. Sütunlar dolusu yazı çıktı. Ama neyin olduğunu ve olacağını açık seçik anlatan, dişe dokunur bir şeye gene de rastlanmadı..
Bu sayfaların hepsini okudum. Galatasaray'dan iyi haber alan kaynakların pek çoğu ile konuştum..

Hıncal Uluç yazdı...

 

Kuzey Irak'tan devlet şefkatine 
Kuzey Irak'taki terör kampında hamile kalınca Türkiye'ye kaçan, ancak töre kurbanı olmaktan korkarak polise sığınan Kadriye K, kadın sığınma evinde korumaya alındı. Teslim olan 13 yaşındaki U.S ise tutuksuz yargılanacak. 

Operasyonlar nedeniyle büyük darbe alan terör örgütünde çözülmeler başlarken, teslim olan örgüt üyelerine gösterilen tavır, örgütteki çözülmeyi arttıracak nitelikte. Kuzey Irak'taki terör kampında hamile kalınca Türkiye'ye kaçan Kadriye K. özel durumu nedeniyle korumaya alınırken, teslim olan 13 yaşındaki U.S de küçük yaşta olması nedeniyle tutuklanmadı.
PKK TARAFINDAN KAÇIRILDI

Şırnak'ın Uludere ilçesinde ailesiyle birlikte yaşarken terör örgütü militanları tarafından Kuzey Irak'a kaçırılan Kadriye K. (28), 14 yıl Mahmur Kampı'nda kaldı. Kampta, Ali D. ile birlikte olan Kadriye K, hamile olduğunu anlayınca Ali D'ye söyledi. "Kampta bu tür ilişkiler yasak, ikimizi de öldürürler" diyen Ali D tarafından Türkiye sınırına getirilip bırakılan Kadriye K, "töre cinayeti" korkusuyla evine de gidemeyince soluğu İstanbul'da aldı ve Esenler Otogarı'nda doğru polise giderek teslim oldu.
Rekor davanın reddini istedi 
Batık İmar Bankası'nın eski yöneticilerinden Kemal Uzan, İflas İdaresi'nin açtığı 26 milyar 800 milyon YTL'lik rekor alacak davasına avukatı aracılığı ile itaraz etti.

TMSF tarafından dört yıl önce el konulan İmar Bankası için kurulan İflas İdaresi, Kemal ve Yavuz Uzan'ın da aralarında bulunduğu eski yöneticiler hakkında toplam 26 milyar 800 milyon YTL tutarında alacak davası açtı. Parasal büyüklüğünün yanı sıra iflas eden bir şirketin yöneticileri aleyhine açılan şahsi sorumluluk davası olma özelliğine sahip bu davaya avukatı aracılığıyla itiraz dilekçesi sunan Kemal Uzan, davanın reddini istedi.

DÜRÜST YÖNETTİM

Bugüne kadar ifadesi alınamayan ve 'Kırmızı Bülten'le aranan baba Uzan dilekçesinde "Görevimi yasalara, bankacılık ilke ve kurallarına uygun olarak, tam bir dürüstlük içinde yerine getirdim. Bankada BDDK tarafından atanmış iki yönetim kurulu üyesi bulunduğu için, yolsuzluk yapılması da mümkün değildi. Bankanın bankacılık işlemleri yapma izninin kaldırılması, tamamen siyasidir" dedi

'Budala' da kimmiş?
Her sabah yaptığım gazete mütalaası bazı yazarlar sayesinde Cem Yılmaz gösterisine dönüşmeye başladı. O kadar komik ve şirin hatalarla örülü yazılar çıkıyor ki gazetelerde, ömrümün uzadığını hisseder gibi oluyorum.



Hele Hürriyet'in "İkinci Cumhuriyetçiler'in korkulu rüyası" olarak takdim ettiği yazar yok mu, her yazısı su gibi ömre bereket; sabah sabah en lezzetlisinden bir kalem pirzola yemiş gibi oluyorum.



Son zamanlarda neredeyse bütün yazılarında kişileri hedef almaya başladı 'korkulu rüya'. (Bu iki sözcüğü karşılayan bir sözcüğümüz vardı, neydi o? Hah 'kâbus'... Ancak, bir insana 'kâbus' demek hoş değil, ben yine Ertuğrul Özkök'ten ödünç alarak 'korkulu rüya' demeye devam edeyim.) Yazısının başlığına koyuyor muhatap aldığı isimleri: Bir gün Hasan Cemal yazıyor, bir başka gün Mehmet Barlas, sonra Mehmet Altan...
Taha KIvanç yazdı...

ABD'den anlık istihbarat gelmeye başladı 
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, 5 Kasım'da Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Bush arasındaki görüşmede kararlaştıralan anlık ve eyleme yönelik istihbarat konusunun dün itibarıyla başladığını söyledi.


Türkiye'nin PKK terörüyle mücadelede anlık ve eyleme yönelik istihbaratın son derece önemli olduğunu belirten Dışişleri Bakanı Ali Babacan, “Geçmiş dönemde bu konuda sıkıntılar yaşanmıştı. Uygulama bugün itibarıyla başlamış durumda” dedi. TBMM'de Dışişleri Bakanlığı'nın 2008 yılı bütçesi görüşmelerinde konuşan Babacan, PKK terörüne karşı ABD ile işbirliğinin önemine dikkat çekerken, 5 Kasım'da Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı George Bush arasındaki görüşmede anlık ve eyleme yönelik istihbarat konusunda taahhüt verildiğini söyledi. Babacan, “Anında ve eyleme yönelik istihbarat son derece önemli. Geçmiş dönemde bu konuda sıkıntılar yaşanmıştı. 5 Kasım'daki görüşmede verilen taahhütler var. Uygulama bugün itibariyle başlamış durumda. Hedefimiz kesinlikle Irak değildir, bazılarının yansıtmak istediği gibi etnik kökenler arasındaki bir mesele de değildir. Bu bir terör meselesidir, başka zeminlere çekilmemelidir” dedi.
Muhabbet'i Alman Bakan savundu
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, ırkçı söylemlerde bulunduğu iddia edilen tanınmış şarkıcı Muhabbet'i savundu. Muhabbet ile önceki gün Berlin'de “Almanya” adlı bir şarkı seslendiren Steinmeier, ARD televizyonundaki röportajında, bu kanalın, Muhabbet'in, Hollanda'da öldürülen aşırı sağcı politikacı Van Gogh cinayetini onayladığı şeklindeki haberini eleştirdi. Steinmeier, “Muhabbet, her zaman şiddete karşı olduğunu söylemiştir” dedi.
 Politikasız bir Kürtler…
DTP'nin “vebali” dedik dün. Devam edelim… Gün geleceği dünden belli oluyor…

6 Ekim 2004 tarihli İlerleme Raporu sonrası 18 Aralık 2004 tarihi AB zirvesinin öncesinde bir grup Kürt aydını Le Monde ve Herald Tribune gibi Batı'nın önde gelen gazetelerine bir ilan vermişlerdi.

AB'ye “Türkiye, Kürt meselesinde yeterince adım atmadı, müzakereleri başlatmak için bunu şart koşun” anlamına gelebilecek bir mesaj veren bu bildiri, o günlerde de yazdığımız gibi, zamanlaması ve içeriğiyle “üç anlam” taşımaktaydı.

Kürt siyasetçiler Türkiye çerçevesinde ve Türkiye içerisinde değil, tersine kendilerini Türkiye dinamikleri ve meselelerinden ayrıştırarak Avrupa üzerinden Kürt siyaseti yapmaya soyunduklarını ilan ediyorlardı...

İddiaların tersine AB'nin getireceği özgürlük ve demokrasi çerçevesini mevcut Kürt politikası açısından yeterli görmediklerini, hatta bu çerçeveyi Kürt politik alanı ve projesini değiştireceği ve çözeceği kaygısıyla tehlikeli bulduklarını ima ediyorlardı...



Ali Bayramoğlu yazdı...

Dünya jet sosyetesi İstanbul'a gelecek 
Milyoner Fuarı, 2008'de İstanbul'da. Dünya zenginlerinin yoğun ilgi gösterdiği fuarda, geçen yıl 1,5 milyon euroluk cep telefonu, 35 bin euroluk parfümler davetliler tarafından adeta kapışılmıştı

Dünya zenginlerine hitap eden Milyoner Fuarı, 2008'de Türkiye'ye geliyor. Fuarda, dünya milyonerlerine otomobilden yata, antikadan mücevhere, özel jetten modaya, yatırımdan finansa kadar pek çok alanda ürün bulunuyor. 30 Ekim-2 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek fuarın tanıtımı için Les Ottomans Otel'de düzenlenen toplantıda konuşan CNR Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem, fuarın Türkiye'ye ciddi oranlarda döviz getireceğini söyledi.

20 BİN TÜRK MİLYONER
Erem, katılımcılardan 3-4 milyon euro, ziyaretçilerden 10 milyon euro gelir beklediklerini ifade etti. Türkiye'de 20 bini aşkın dolar milyoneri olduğunu dikkat çeken Erem, "Çevre ülkelerde ise bu sayı 300 bini aşıyor" diye konuştu. Fuar nedeniyle yapılan ürün satışının da ülkeye vergi artışı kazandıracağını belirten Erem, "Örneğin satılan her Ferrari'nin yüzde 60'ı devletin kasasına giriyor

Demokrasi vurgusu 
DTP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması çalışmalarına tepki gösteren Erdoğan, “Demokratik yollardan parlamentoya gelmiş insanları anti demokratik uygulamalarla farklı mecralara itemeyiz. Bu demokrasi anlayışımızla çelişir” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmalarına değinerek, " Demokratik yollardan parlamentoya gelmiş olan insanlara kalkıp anti demokratik uygulamalar yapmak suretiyle onları farklı mecralara itemeyiz ve bu bizim demokrasi anlayışımızla çelişir" dedi. Erdoğan, Çek Cumhuriyeti'ne hareketinden önce dün Esenboğa Havaalanı'nda basın toplantısı düzenledi. Gazetecilerin sorularını cevaplandıran Erdoğan, MHP'nin milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili anayasa teklifi çalışmalarına ilişkin bir soruya şu cevabı verdi:
“Biz milletin iradesinin neticesinde parlamentoya gelmiş insanlar için diğer milletvekillerine tanınmış anayasal bir hakkı ortadan kaldırma yoluna gidemeyiz. Burada bizler duygusal hareket ederek farklı bir siyasi partiyi veya siyasi partileri köşeye sıkıştırma manevrası içine giremeyiz.
 Sizi taş devrine döndüreceğiz!..
11 Eylül sonrası Orta/Güney Asya'ya yerleşmeye başlayan ABD, Pakistan'a daha doğrusu Pervez Müşerref yönetimine “ya yüzde yüz bizimlesiniz ya da yüzde yüz bize karşı” demiş, karşı olmaları halinde “Pakistan'ı taş devrine dönecek şekilde vuracakları” tehdidinde bulunmuştu.

O zamandan bu yana Afganistan ve bölgeye ilişkin ABD politikalarına destek veren, terörle mücadelede birlikte hareket eden, kendi ülkesinde bile operasyonlara göz yuman Müşerref, 3 Kasım'da yeni bir darbe yaptı. Dünya Müşerref'in iktidar tutkusu ve ülkedeki demokrasi mücadelesiyle Benazir Butto'nun tek alternatif haline getirilmesi sürecini ve ülkeyi parçalanmaya doğru sürükleyen gerilimi endişeyle izlemeye başladı. Sekiz yıl önceki darbe nedeniyle dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in Hindistan'a gidip Pakistan'ı ziyaret etmeden dönmesi iki ülke arasında kırgınlığa neden olmuştu. Bu “darbe”den sonra da Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray'da ABD Başkanı George Bush ile görüşmesinde, öncelikli konulardan biri yine Pakistan ve “müdahale” oldu. Ancak tartışma, belki de “müdahale”nin tek sebebi olan asıl konuya hiçbir zaman gelmedi



İbrahim Karagül yazdı...


Baskılar sonuç verdi, K.Irak'ta PKK'ya karşı çember daralıyor 
Kandil sıradağlarının hemen dibindeki sıfır noktasında bulunan Çoman, kritik bir öneme sahip. Peşmergeler, terör örgü- tü PKK'ya karşı bölgede 24 saat devriye geziyor. Oluşturulan kontrol noktaları silah ve mühimmat açısından da takviye edildi.
Türkiye'nin kararlı tutumu ve sınır ötesi operasyon ihtimali, K. Irak yönetimini PKK'ya karşı harekete geçirdi. Kandil Dağı'nı çembere alan peşmergeler, ikmal yollarını kesti. Gıda maddeleri, ilaç ve tıbbî malzeme bölgeye sokulmuyor 
Türkiye'nin diplomatik baskıları ve terörle mücadele konusundaki kararlılığı sonuç vermeye başladı. Kuzey Irak'taki yerel yönetim, terör örgütü PKK'nın nefes borularını kesmek için harekete geçti. Kandil Dağı'nın eteklerinde ciddi bir hareketlilik var. Yeni kontrol noktaları kurarak bölgeyi adeta çembere alan peşmergeler, örgütün ikmal yollarını kesti. Gıda maddelerinin yanı sıra ilaç ve tıbbi malzemelerin bölgeye girişine izin verilmiyor. Sıradağların eteğindeki Çoman ve Ranya'ya giden bütün araçlar didik didik aranıyor.

Ankara'dan krizdeki Tiflis'e tam destek

Gürcistan Başbakanı Nogaideli, ülkesinin siyasî birliğine destek veren Erdoğan'a teşekkür etti.
Son birkaç haftadır çalkantılı günler geçiren Gürcistan'dan dün Türkiye'ye sürpriz bir ziyaret gerçekleşti. Gürcistan Başbakanı Zurab Nogaideli, Ankara'ya 'çalışma ziyareti'nde bulunarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.

Erdoğan, Gürcü meslektaşıyla yaptığı basın toplantısında, Türkiye'nin Gürcistan'a olan desteğini ifade etti. Erdoğan, "Türkiye, özellikle Gürcistan'ın siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini de desteklemektedir. Bu çerçevede ülkemiz Abhazya ve Güney Osetya sorunlarının barışçı yöntemlerle çözüme kavuşturulmasını arzu etmektedir." dedi. Verilen destekten memnun kalan konuk başbakan teşekkür ederken, "Türkiye çok önemli bir ülke. Bu noktada Türkiye'nin devreye girmesi ve desteği, ihtiyaç duyduğumuz çözüm için çok önemli." cümlesini kullandı

Bir Türkiye ütopyası...

Gelin bir hayal kuralım, onca olumsuz şartlara başkaldırarak. Günlük telaşlarımızı bir kenara bırakıp 'keşke böyle olsa' demenin zevkine varalım. Muhteşem bir Türkiye özlemi olsun bu; ivazsız garazsız bir hasret türküsüne dönüşsün her şey. Her türlü küçük hesaptan kurtararak yakamızı, ufka odaklanalım son bir gayretle.
Düşünün ki Türkiye, artık kendi gölgesinden korkmuyor; evlatlarını yiyerek ayakta kalma çabası içinde değil sistem. Her bir ferdin nadide bir yeri var toplumda. Temel hak ve özgürlükler konusunda herkes olabildiğince hür; bir o kadar da 'öteki'ne karşı sorumlu ve saygılı. Hiç kimseye ikinci sınıf insan muamelesi yapılmadığı gibi, hiç kimse iltimas ve ihtiras maskesiyle kazanımlar elde etmiyor. Huzur, ekmeğimiz/suyumuz oluyor asude sofralarımızda. İtminan ve sekine yağıyor hanelerimize... 'Devasa problemleri unutup hayal kurmanın zamanı mı şimdi?' dediğinizi duyar gibiyim. Evet, çepeçevre kuşatılmışlık içinde bunaldığımız ve çıkış yolları aradığımız bu günler, ümitler yeşertmenin tam zamanıdır!

Ekram Dumanlı yazdı...

İsrail, 2 bin 700 yıllık Siloam Kitabeleri'ni Ankara'dan istedi 
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la buluştuğu tarihî Ankara ziyaretinde Türkiye'den ilginç bir talepte bulunduğu ortaya çıktı. 
İsrail Cumhurbaşkanı, Yahudi tarihi için büyük önemi bulunan 'Siloam Kitabelerini' Kudüs'te sergilemek için Türkiye'den istedi. Peres, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, "Ülkemizin kuruluşunun 60. yıldönümü olan 2008 yılında sergilenmek üzere Siloam Kitabeleri'ni sizden ödünç istiyoruz." dedi. Gül, İsrail Cumhurbaşkanı'na 'elinden geleni yapacağı'nı söyledi. Ankara, gerekli güvenlik şartlarının yerine getirilmesi halinde kitabelerin İsrail'de sergilenmesine sıcak bakıyor. Yahudiler, 1880 yılında bir kazı sırasında bulunan 2 bin 700 yıllık kitabeleri, 'Küdüs'ün geçmişte Yahudi yerleşimi olduğuna' delil olarak görüyor. Kitabelerin İsrail'de sergilenmesi geçtiğimiz temmuz ayında Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolinanski'nin, Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan'ı ziyaretinde de gündeme gelmişti
Kuzey Irak'taki karakolu Malatya'dan kalkan F-16'lar vurmuş 

Kuzey Irak'ın Vansora bölgesinde bulunan ve PKK'lı teröristlerin konuşlandığı iddia edilen karakolu Malatya'dan kalkan üç F-16 savaş uçağının bombaladığı öğrenildi. PKK'ya ait Haftanin kampı yakınlarındaki karakol önceki gün bombalanmış, saldırı sınır ötesi operasyonun provası olarak nitelendirilmişti.



ABD'nin Türkiye'ye sağlayacağı anlık istihbaratla havadan ve karadan yapılacak nokta operasyonlarla terör örgütü etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor. Dört askerin şehit olduğu Gabar Dağı'ndaki çatışmanın sürdüğü sırada Malatya'dan kalkan uçakların karakolu bombalaması muhtemel harekatın ön hazırlığı olarak değerlendirildi. Dağlık alandaki karakolun bombalanmasının ardından teröristlere yönelik düzenlenen operasyon kapsamında ise Kuzey Irak'ın sıfır noktasına Skorsky ve Kobralarla özel timler indirildi.

Makarna fabrikası kurar gibi...

Türkiye'de sağ görüşlü politikacılarda çok yaygın olarak görülen bir anlayış, demokrasiyi çoğunluk yönetimi olarak anlamak; yurttaşların hiçbir çoğunluk tarafından çiğnenemeyecek temel haklara sahip oldukları ilkesine aynı önemi vermemek. Bu sakat anlayış, geçen 27 Nisan'da başlayan cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili tartışmalarda kendini iyice ortaya koydu. İş, "Cumhurbaşkanını halkın seçmesi demokrasinin icabıdır..." demeye kadar vardırıldı.
Parlamenter demokrasilerde devlet başkanının sadece sembolik yetkilere sahip, tarafsız bir temsil makamı olduğu; bu nedenle halk değil parlamento tarafından, partiler arasında olabildiğince geniş bir mutabakatla seçilmesi gerektiğini anlatmak mümkün olmadı. 12. Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesini güven altına almak için referandum bile yapıldı.

Sağ görüşlü politikacılarda yaygın başka bir sakat anlayış, daha doğrusu dar görüşlülük de, ekonomik büyüme uğruna her şeyin mubah olduğu. 

Şahin Alpay yazdı...

Şehitler, çatışma öncesi ailelerini aramış: Operasyona çıkıyoruz, içinizi ferah tutun 

Şırnak'ın Gabar Dağı'nda PKK'lı teröristlerle önceki gün girdikleri çatışmada şehit olan Mehmetçiklerin evlerine ateş düştü. Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı'nda düzenlenen törenin ardından memleketlerine gönderilen şehitler, bugün toprağa verilecek.



Şehit erlerin, operasyona çıkmadan önce evlerini aradıkları, ailelerine operasyona gittiklerini söyledikleri öğrenildi. Şehitlerin annelerine, 'içinizi ferah tutun ve bize dua edin' dedikleri belirtildi.

Gabar'da şehit düşen Jandarma Komando Er Gökhan Soylu'nun Kadıköy'deki evi yasa boğuldu. 1 Aralık'ta izne gelmesi, bekledikleri oğullarının şehit haberini alan Soylu'nun ailesi, Fındıklı Mahallesi'ndeki evlerine Türk bayrağı astı. Şehitlik haberini aldıktan sonra gözyaşları bir an olsun dinmeyen anne Hülya Soylu, oğluyla çatışmadan bir gün önce telefonla görüştüğünü belirterek, "Bana, operasyona gideceklerini ve birkaç gün telefon açamayacağını söyleyerek helâllik aldı. Çatışmalar olduğunu, kendilerine dikkat etmelerini istedim.

İş garantisi, sağlık meslek liselerine talebi artırdı

Hükümetin, Hemşirelik Kanunu'nda değişiklik yaparak Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı sağlık meslek lisesi mezunlarına 5 yıl süreyle hemşire unvanı hakkı vermesi kayıtlarda büyük artışa sebep oldu.



Sağlık meslek liselerine bu yıl yüzde 44'lük bir artışla 15 bin 235 öğrenci kayıt yaptırdı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Sağlık İşleri Daire Başkanı Nezir Kahraman, bu yıl kayıtlardaki yükselişi iş garantisine bağladı. "Kontenjan açsaydık yüzde bin artış olurdu." diyen Kahraman, Sağlık Bakanlığı'nın sürekli hemşire kadrosu açması ve özel sektör hastanelerinin gelişmesinin de bu artışta rolü olduğunu ifade etti. Sağlık meslek liselerinde toplam 42 bin 760 öğrenci eğitim görüyor.

MEB, mesleki teknik eğitimi özendirmek için çeşitli projeler hazırlıyor. Bunların başında ise AB fonlarından desteklenen Mesleki Teknik Eğitimi Geliştirme Projesi ve okul sanayi işbirlikleri geliyor. MEB verilerine göre, mesleki teknik eğitimdeki kayıt oranlarında genel anlamda düşüş yaşansa da toplam öğrenci sayısı açısından yüzde 2 oranında artış var

Kuzey Irak'taki Türk okulları

Sayın Baykal, "PKK sorununun sadece sınır ötesi operasyonla çözülemeyeceğini, Kürt öğrencilerin Türkiye'de okutulması, Kuzey Irak'a yönelik Kürtçe yayın yapacak TV ve radyo kurulması" gerektiğini söylüyor.

Sebebi ne olursa olsun, CHP Genel Başkanı Baykal'ın Kuzey Irak ile ilgili sürpriz açılımı hükümet tarafından sahiplenilmelidir.

Dış politikada, meselelerin kültürel ve sosyal boyutları ihmal edildiği sürece kaybetmek kaçınılmazdır. Baykal işte tartışmadığımız, göz ardı ettiğimiz temel konuya işaret etmektedir. CHP liderinin eğitim konusunun önemini vurgulaması ise ister istemez gönül insanlarının ileri görüşlülüğünü, ufuk enginliğini hatırlatmaktadır.

Çoğumuz şu son günlerin gelişmelerinde öğrendik ki Kuzey Irak'ta 14 yıldan beri, eğitim gönüllülerinin açtığı Türk okulları faaliyet gösteriyormuş. Dünyanın dört bir tarafında yüzlerce örneğini gördüğümüz Türk okulları, meğer Kuzey Irak'ta da gönülleri fethediyorlarmış. Sanki bu günlerde karşımıza çıkacak sıkıntılar için 14 yıldan beri dalga kıranlar inşa etmişler, aynı sınıfları paylaşan Kürt, Türkmen ve Arap öğrenciler ile onların anne babaları arasında sevgi köprüleri kurmuşlar.
Hüseyin Gülerce yazdı...


 

 

Kenthaber
Yayın Tarihi : 15 Kasım 2007 Perşembe 22:00:47
Güncelleme :15 Kasım 2007 Perşembe 22:01:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?