16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

BUGÜNÜN BASIN ÖZETLERİ

 

’Türkiye’de neler oluyor’ denecek 

Bütçe görüşmelerinin ardından hızlı ve sürpriz bir reform sürecinin başlayacağını açıklayan Dışişleri Bakanı Babacan "Türkiye’de bunlar da oluyormuş diyeceksiniz" dedi. Reformların içeriği ile ilgili bilgi vermeyen Babacan yeni bir Kürt açılımını da ima etti.

DIŞİŞLERİ Bakanı Ali Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "Amaç PKK’nın silah bırakması" sözleriyle gündeme gelen plan tartışmasına reform takvimi vererek katıldı. Hürriyet ve Vatan gazetelerinin Ankara Temsilcileri ile Star Başyazarı’nı Brüksel yolunda GAP uçağına konuk eden Babacan soruları yanıtladı. Ali Babacan, hükümetin icraat hızının ikinci dönemde yavaşladığı eleştirilerine karşı çıktı. Babacan yılbaşına kadar sürecek bütçe görüşmelerini hızlı ve sürpriz reform sürecinin takip edeceğini açıkladı, "Türkiye’de bunlar da oluyormuş diyeceksiniz" iddiasını ortaya koydu.

Uzun süren tartışmaların reformların içini boşalttığını, yaraladığını hatırlatan Babacan, "O yüzden gündeme gelmeleri ile Cumhurbaşkanı tarafından onayı arasındaki süreç mümkün olduğunca kısa tutulacak" dedi. Dışişleri Bakanı Babacan, reformların içeriği ile ilgili bilgi vermekten kaçındı. Ancak yeni bir Kürt açılımıyla ilgili olduğunu "Cemil Bey de (Çiçek) PKK’ya af kesin yok dedi" diyerek belli etti.
Demokrasi, terörü ortadan kaldırır 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ankara Ticaret Odası’nın vergi rekortmenleri plaket törenindeki konuşmasında, Türkiye’nin uğraştığı pek çok sorunun başında terör meselesinin geldiğine dikkat çekti.

Gül, terörün üstesinden kesinlikle geleceklerini bildirdi. Türkiye’nin geçmişinde etnik ayrımcılığın hiç olmadığını belirten Gül, şunları söyledi:

VATANDAŞLAR EŞİT Ne yazık ki son yıllarda aramıza giren hastalık, toplumu ve ülkenin bir kısmını zehirlemeye başladı. Bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlar birbirine eşittir. Her makama gelme hakkı vardır. Bütün vatandaşların ülkeye aidiyetini pekiştirmek, kardeşlik duygularını geliştirmek görevimiz. Ne yazık ki hastalıklı insanlar dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da ortaya çıkıyor. Burada bize düşen topyekûn mücadele etmek. Bu mücadelede güçlü olmak için demokrasiyi ne kadar önemsersek, o kadar başarılı çıkarız. Demokrasi terörü ve teröristi izole eder. Teröristlerin sempatizan kazanmak istediği tabanı izole eder.

Eline imza istedi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle 81 ilden temsilci çocukların katılımıyla gerçekleştirilen "8. Çocuk Forumu Heyeti"ni kabul etti. Cumhurbaşkanı Gül, yaptığı konuşmada çocukları "Hoş geldiniz, gözlerinizden öpüyorum. Buralar sizin eviniz" dedi. Gül, eline imza isteyen bir çocuğun defterini imzaladı.

 Yazık vatan...


DEVLETİN tepelerine atananlarda aranan ilk iki şart:

- İmam-hatipli olacak...
- Hanımı türban takacak...
Eskiden "liyakat", "uygun eğitim", "temiz bir sicil" gibi gereksiz şartlar da aranırdı.
Artık bunlar istenmiyor.
İstenen:
Bir; imam mı?..
İki; hanımı türbanlı mı?..
Devletin tepeden tırnağa tüm kadrolarının böyle oluştuğundan emin olabilirsiniz.
İşte; TRT Genel Müdürü... 
İktidar; "imam-hatip mezunu" ve "hanımı türbanlı" TRT Genel Müdürü adayı için tam dört sene ısrar etti, o koltuğu boş bıraktı, bekledi ve sonunda amacına ulaştı. TRT’nin yeni Genel Müdürü; İbrahim Şahin.
Sezer, İbrahim Şahin’i iki kez veto etmişti. Gerekçelerini elbette tahmin edebilirsiniz, ama o artık TRT’nin Genel Müdürü’dür.
Zavallı TRT...


Bekir Çoşkun yazdı...

Eli silahlı kovboy değiliz 
Başbakan Erdoğan, "Tezkereyi aldın ne duruyorsun" eleştirilerine, "Eli silahlı kovboy değiliz" dedi. DTP’yi de, "Terör ile demokrasi arasında tercih yapamayan demokrasiden medet umamaz" diye uyaran Erdoğan, Meclis grubunda şöyle konuştu:

TERÖRÜ KARŞINA AL Terör ile demokrasi, karşıt kutuplardır. Siyaset ile terörün ilişki içinde olması ne demokrasiye uygundur ne de hukuka. Demokratik siyasete soyunanların atması gereken ilk adım, temel tercihini yapmak, terörü karşısına almaktır. Demokrasi, her türlü farklılığı içinde barındıran ve tolore eden bir sistemdir. Ancak, hukukla problemli olmak, terörle ilişkisini kesememek, terörist unsurların yan kol faaliyeti konumuna düşmek, demokrasinin ve hukuk devletinin kabul edebileceği bir durum değildir. Terör ile demokrasi arasında tercih yapamayanlar, demokrasiden medet umamazlar.

GÜVENCİN UÇURMAYA BENZEMEZ Meydanlarda güvercin uçurmak kolay. Güvercin bol, herkes uçurur. İcraat, icraat. Öyle güvercin uçurmakla bu olmuyor. Bir taraftan güvercin uçur, öbür taraftan gel bu ülkenin barış dinamiklerine fitili koy ve ateşle. Bunu kimse yutmaz, yutmuyor.

HAREKÁT EMRİ ALMADIK Biz olaya tek boyutlu bakmıyoruz. Şimdi kalkmış ’Eee biz tezkereyi verdik’, e ne olmuş. ’E ne duruyorsun.’ Bir dakika ya. Tezkereyi aldık diye, senden hareket emri de almadık. Bu tezkerenin içinde ne yazdığı belli. Zamanını hükümet belirleyecek. Okumadın mı? İlgili kurumlarımızla bunun istişaresini sürekli yapıyoruz.
Son Halife’nin torunu miras için dava açtı  

Londra’da geçen yıl vefat eden son Halife Abdülmecid’in kızı, Berar Prensesi Dürrüşehvar Sultan’ın oğlu Haydarabat Prensi Karamat Ali Khan Şah, veraset belgesi almak için Şişli 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu.

Prens Karamat Ali Khan Şah, bilirkişi incelemesi sonunda Dürrüşehvar Sultan’ın oğlu olduğunu ispat ederse Türkiye’deki mirasından hak iddia edebilecek.

DÜRRÜŞEHVAR Sultan, 10 yıl önce hanedan ailesinden 11 kişiyle birlikte Osmanlı’dan kendilerine kaldığını iddia ettikleri araziler için hazineye karşı Beykoz ve Üsküdar Adliyeleri’ne tapu tescil, tespit ve yıkım davaları açtı.

Orman Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, mirasçı oldukları yerleri bedelsiz kamulaştırdığı anlatılan dilekçede davacılar, Hekimbaşı Mezarlığı, O-2 Otoyolu Fatih Sultan Mehmet Köprüsü Asya çıkışından iki kilometreden sonrası ve Elmalı Barajı çevresinin de bulunduğu Hekimbaşı Çiftliği Ormanı’nın tapusunun kendi adlarına tescilini talep ettiler. Dürrüşehvar Sultan, davaların sonunu göremeden yaşamını yitirdi.

Haydarabat Prensi Karamat Ali Khan Şah, Şişli 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne verdiği dilekçede, Dürrüşehvar Sultan ile 1970 yılında vefat eden Haydarabat Nizamı Azam Şah’ın oğlu olduğunu söyleyerek kendisine "mirasçı olduğuna dair belge" verilmesini istedi.

Yazılmamak kaydıylaydı ama...


GEÇEN cumartesi günü DTP’nin önde gelen iki ismi ile konuştum.Her ikisini de uzun yıllardan beri tanıyorum ve partinin makul insanları arasında biliniyor.

Yazılmamak kaydıyla yaptığımız sohbetin ayrıntılarını veremiyorum.

Ancak aldığım havanın hem kamuoyunca hem de devletin ve siyasetin karar vericilerince bilinmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.

Ben bütün konuşmam boyunca, "PKK’nın hiçbir şart öne sürmeden silahları bırakması gerektiğini" savundum.
DTP’nin tecrübeli siyasetçisi ilginç bir şey söyledi:
"PKK’nın sadece silah bırakması yeterli olmaz. İçerdeki silahlı unsurlarının da Türkiye dışına çıkması gerekir. Yoksa içerde yine sorun çıkabilir."

Önce bunun ne olduğunu tam olarak anlayamadım.

Biraz daha açtı.

Geçen dönemdeki en uzun süreli ateşkes sırasında, PKK; içerdeki silahlı adamlarını Türkiye dışına çekmeye çalışırken çok zayiat vermiş.
O geri çekiliş sırasında 500 PKK’lı öldürülmüş.
Yani bu defa da aynı şeyin olması endişeleri varmış.
PKK’nın silah bırakması gerektiğini o da söylüyor.
Ama birilerinin onları ikna etmesi gerektiğini savunuyor.

Ertuğrul Özkök yazdı...

Boşanmamakta direndi, servete kondu 
İzmirli arazi ve bina zengini tanınmış işadamı Aziz Özkahraman’dan (81) boşanmamak için altı yıldır direnen Gönül Yazar’ın ablası Belma Özkahraman (74), eşinin kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmesi üzerine 5 milyon YTL’lik mirasın sahibi oldu.

Çok sayıda apartmanı, Manisa’da bağ ve bahçeleri bulunan Aziz Özkahraman, şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle, 53 yıldır evli olduğu ve çocukları bulunmayan eşi Belma Özkahraman’a 2001 yılında boşanma davası açtı. Özkahraman, 2005 yılında İzmir 2’nci Aile Mahkemesi’nin verdiği kararla eşinden boşandı. Mahkeme, Belma Özkahraman’a aylık 1250 YTL nafaka bağladı.

Belma Özkahraman’ın avukatı Gani Engin Ulusoy, Mirşah Çatalkaya ve Berna Çatalkaya’nın yalancı tanıklık yaptıkları iddiasıyla boşanma kararının bozulması için Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay 2’nci Hukuk Dairesi, mahkemenin verdiği boşanma kararını 2005 yılında bozdu. Geçen temmuz ayında yapılan son duruşma ertelenirken, Aziz Özkahraman iki gün sonra, Çeşme’deki yazlığında kalp krizinden öldü. Boşanma davası da düştü. Böylece Belma Özkahraman, 4 milyon YTL’si taşınmazlar, 1 milyon YTL’si nakit olmak üzere toplam 5 milyon YTL’lik servetin sahibi oldu.
Gökhan hálá bulunamadı 
Dev dalgalar yüzünden Sahil Güvenlik botları denize açılamayınca, Cemal Tayfun Gökhan’ın cesedinin aranması Rumelifeneri sahilinden dürbünlerle yapıldı, ama bir sonuç alınamadı.

RUMELİFENERİ Kalesi önündeki kayalıklarda dalgaların kaptığı 6 yaşındaki kızı Aylin’i kurtarmak için atladığı denizde kaybolan Cemal Tayfun Gökhan’ın cesedinin aranması çalışmaları dün de devam etti.

Kötü hava koşulları ve büyük dalgalar nedeniyle Sahil Güvenlik botları denize açılamayınca Rumelifeneri’nin çeşitli noktalarına dürbünler yerleştirildi. Sahil Güvenlik ve jandarma ekiplerinin dürbünlerle taradığı denizde Türkiye’deki McDonald’s restoranlarına lojistik destek veren Serlog Lojistik’in Genel Müdürü Gökhan’ın su yüzeyine çıkması beklenen cesedi arandı.

Alexandra Gökhan’ın teskin edici ilaçlarla ayakta tutulduğu belirtildi. Gökhan çiftinin 11 yaşındaki oğullarının ise olay günü maçı olduğu için onlarla gezleye gitmediği söylendi.
Millilere prim


SIK sık duyarız...

"Boğaz’ı mahvettiler!"

"Ormana villa sitesi yapılır mı?"

"Sahiller beton yığını oldu!"

Sor, bunu diyene...
"İster misin o evlerden birini?"
Anında yavşar.

Yılışık bir gülümseme belirir suratında... "İsterim tabii" der, "kim istemez ki?"

Bırak tapusunu, şaka yollu teklifte bile omurgalı durmayı beceremez, bükülüverir.
"Asker şöyle, asker böyle" der.
Asker davet verir.
Bakarsın, en önde o.
"Türban Köşk’e çıkmamalı" der.
Bi resepsiyon...
Kuyrukta!
"Şu tivi programı iğrenç" der.
Çağır.

Koşar.

Yılmaz Özdil yazdı...

 

Ebu Gıreyb'den 'büyük firar' 
İstanbul'da 15 - 20 Kasım 2003'te El Kaide'nin düzenlediği bombalı saldırıların firari sanıkları arasında yer alan ve Irak'ta yakalanan Burhan Kuş ile Sadettin Akdaş'ın, tutuklu bulundukları Ebu Gıreyb Cezaevi'nden kaçtıkları ortaya çıktı


İstanbul'da 15 - 20 Kasım 2003'te El Kaide'nin düzenlediği bombalı saldırılara katıldıktan sonra Suriye üzerinden Irak'a kaçan, ancak Şubat 2005'te şans eseri yakalanan Burhan Kuş ve Sadettin Akdaş, koalisyon güçlerinin kontrolündeki Ebu Gıreyb Cezaevi'ne konuldu. Ancak Kuş ve Akdaş'ın, nisanda cezaevindeki nakil sırasında kayıplara karıştığı anlaşıldı.
Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara'ya ulaşan gelişmeyle ilgili olarak Interpol'ü devreye soktu. Türk Interpol'ü, Kuş ve Akdaş'ın akıbetiyle ilgili olarak Irak Interpol'ünden bilgi istedi, ancak yanıt alamadı. Irak Interpolü'nden yinelenen talebe rağmen yanıt gelmeyince, bu kez Dışişleri Bakanlığı üzerinden Irak'taki ABD makamlarından bilgi istendi. Irak'ta denetimi sağlayan ABD makamları, nakil sırasında kayıplara karışan ve kendilerinden haber alınamayanların listesini Türkiye'ye gönderdi. Listede, Kuş ve Akdaş'ın da adının bulunduğu görüldü.


'Cezaevi firarisi'
EGM yetkilileri, Kuş ve Akdaş'ın firarıyla ilgili olarak geçen sürede gelişme yaşanmadığını dile getirirken, bu ülkeden sağlıklı bilgi alınamadığına dikkat çekti. ABD'nin bilgilendirmesi üzerine de iki zanlı Emniyet kayıtlarına "cezaevi firarisi" olarak geçti.


Kuş ve Akdaş'ın bir dönem işkenceleriyle ünlü Ebu Gıreyb'den kayıplara karışması, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın geçen ay Kuveyt'e yapacağı gezi öncesinde Emniyet birimlerince hazırlanan özel bilgi notunda da yer aldı.

İstihbarat zirvesi 
PKK'ya karşı mücadele için Erdoğan-Bush görüşmesinde oluşturulan üçlü mekanizmanın tarafları Ankara'da bir araya geldi. Görüşme sonrası yapılan açıklamalarda 'ortak düşman PKK' vurgusu yapıldı

ABD Genelkurmay İkinci Başkanı General James Cartwright ile Irak'taki Çokuluslu Gücün Komutanı General David Petraeus, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun ile Ankara'da bir araya gelerek, PKK ile mücadelede işbirliğini masaya yatırdı. "Operasyona dönük anlık istihbarat paylaşımı"nın ele alındığı görüşme sonrası, hem Genelkurmay Başkanlığı'ndan hem de ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamalarda "ortak düşman PKK" vurgusu yapıldı.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı George Bush'un, 5 Kasım'da Beyaz Saray'da yaptığı görüşme sırasında oluşturulan mekanizmanın aktörleri Ankara'da buluştu. Cartwright ile Petraeus, sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı'na gelerek, Saygun ile terörle mücadeleye ilişkin konuları görüştü. ABD'li komutanlar, temaslarının ardından Ankara'dan ayrılarak Irak'a geçti.


Görüşmede Türk tarafı, Kuzey Irak'ta çok geniş bir alana yayılan PKK kamplarındaki hareketliliğin ABD'nin elindeki istihbarat imkânlarıyla izlenmesini ve bu kapsamda özellikle gerçek zamanlı uydu görüntülerinin Ankara'yla paylaşılmasını istedi. Ankara, terör örgütüne yönelik sınır ötesi operasyon konusundaki kararlılığını ABD tarafına bir kez daha iletti.

Katliam ve karanlık olan!

Önce ellerinden ayaklarından sandalyeye bağlandılar, uzun süre işkence gördüler, sonra da gırtlakları kesildi.
Anımsadınız mı?
Üç kişi böyle öldürülmüştü.
Üçü de 'misyonerlik'le ilgiliydi.
Başka dine inanıyorlardı.
Başka dini yayıyorlardı.
Katledildiler bu nedenle.
Katiller hemen yakalanmıştı.
Tarih, 18 Nisan 2007.
Yer, Malatya'da Zirve Yayınevi.
Unuttunuz mu yoksa?..
Korkunçtu katliam!
Tüyler ürperticiydi.
Hem insanlığın, hem de din ve vicdan özgürlüğünün hiçe sayılmasıydı.
Davanın ilk duruşması cuma günü Malatya'da yapılacak. Beş katil sanığı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor iddianamede...
İyi güzel.
Ama hepsi bu değil.
Gazetemiz Milliyet'te çıkan Gökçer Tahincioğlu'nun iddianameye ilişkin haberlerinde, 20 klasörlük dava dosyasından bazı ilginç ayrıntılar var.
Rahatsız edici bunlar.
Dava dosyasında misyonerliğe, bu konudaki belge ve bilgilere, isimlere katliam sanıklarının faaliyetlerinden daha çok yer ayrıldığı dikkati çekiyor.
Mağdur ailelerinin avukatları, dava konusu katliamla ilgisi olmamasına rağmen bu bilgilerin dava dosyasına konulmasına tepki göstermiş.
Şu satırlar Milliyet'in haberinden:
"Avukatlar, misyonerlerin dinlerini yaymalarının savcılık tarafından 'haksız tahrik' gibi gösterilmeye çalışıldığını ve sanıklara bu nedenle ceza indirimi verilmesine yönelik değerlendirmelerin böyle ortaya konulduğunu belirttiler."
Mağdur avukatları, başka isimlerin de misyonerlikten dolayı hedef haline getirilmesine yol açabilecek bilgilerin dava dosyasında bulunduğunu belirtiyorlar, bu noktayı özellikle eleştiriyorlar.
Anlaşılan o ki:

Hasan Cemal yazdı...

'Dini baskı yüzünden okulumuzu değiştirdik' 
Eğitim gördükleri Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni tarafından dini baskı gördüklerini iddia eden 4 kız öğrenci düz liseye kaydoldu

Amasya'da öğrenim gördükleri ve pansiyonunda kaldıkları Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde dini baskı gördüklerini iddia eden 4 öğrenci, bu okulu bırakıp Aydınca beldesindeki düz liseye kayıt yaptırdı.
9'uncu ve 10'uncu sınıf öğrencileri olan ve yaşları 16 ile 17 arasında değişen H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D., Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri Ahmet A. ve kaldıkları pansiyonun müdür vekili Özlem Y. tarafından, namaz kılmaları ve kapanmaları yönünde baskı gördüklerini ileri sürdü.

'Şikâyette bulunduk'
Bu konuda İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikâyette bulunduklarını söyleyen öğrencilerden Ş.Ç.'nin annesi Zekiye Ç., kızının okulda baskı gördüğü için kaydını düz liseye aldırdıklarını söyledi. Zekiye Ç. şöyle dedi:


"Okusun diyerek Anadolu Kız Meslek Lisesi'ne gönderdiğimiz kızımız baskılar yüzünden bunalıma girdi. Bir meslek sahibi olmak için sınavla girip kazandığı Meslek Lisesi'nden ayrılıp Aydınca Lisesi'ne kayıt yaptırdık. Baskılar nedeniyle bazı öğrenciler de okuldan ayrılmışlar. Biz konuyu şikâyet dilekçesiye İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildirdik."


Bilgisayar öğretmeni olmayı istediğini söyleyen Ş.Ç., Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Ahmet A.'nın kendilerine sürekli olarak, "Kapanın, oruç tutun, namaz kılın, dini kitaplar okuyun, bu kitapları okula getirin" diyerek baskı yaptığını ileri sürdü.

Yüreğimiz santrada 
Norveç galibiyeti ile Türkiye'yi ayağa kaldıran ay-yıldızlı ekibimiz, elemelerin son maçında Bosna Hersek karşısına galibiyet için çıkacak. Gruptaki takipçimiz Norveç ise Malta deplasmanında, İstanbul'dan gelecek umutlu bir haberi bekleyecek

Hasret bitsin
Milli Takımımız, Bosna Hersek'i yenerse 84 yıllık tarihinde 3. kez Avrupa Şampiyonası'nda mücadele etmeye hak kazanacak. Ay - yıldızlı ekip, 1960 yılında başlayan finallerde daha önce iki kez yer aldı. 1996 İngiltere'de, 3 maçtan da mağlup ayrılırken tek gol atamayan Türkiye, Hollanda ve Belçika'nın ortaklaşa düzenlediği 2000 Avrupa Şampiyonası'nda çeyrek final oynayıp, Portekiz'e 2-0 yenilmişti.

Kolay lokma değil

Milli Takımımız, Bosna Hersek ile daha önce deplasmanda oynadığı biri resmi, biri özel 2 müsabakayı da kaybetti. Bosna'yı ilk kez konuk edecek olan ay - yıldızlılar, 16 Ağustos 2000 tarihinde Saraybosna'da oynanan özel maçtan 2-0, 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerinde, 2 Haziran 2007'de aynı şehirde yapılan karşılaşmadan ise 3-2 mağlup ayrıldı.


442. milli sınav

Ay - yıldızlılar, Bosna Hersek ile oynayacağı karşılaşmayla 442. sınava çıkacak. Milliler, 84 yıllık tarihinde, 231'i resmi, 210'u özel olmak üzere geride kalan toplam 441 maçta, 152 galibiyet, 105 beraberlik alırken, 184 kez de rakiplerine mağlup oldu.
Türkiye bu maçlarda rakip fileleri 564 kez havalandırırken, kalesinde ise 684 gol gördü.

Liberal bir yargıç

PARTİ kapatma konusundaki Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını araştırırken, yeni Başkan Haşim Kılıç'ın çeşitli konularda ilginç görüşlerine rastladım.
"Zinadan doğan çocuk" sorunu mesela... Böyle bir çocuk biyolojik babası tarafından tanınabilir mi, yani babasının nüfusuna yazılıp miras haklarına sahip olabilir mi?
İçtihatlardan oluşan İslam hukukuna göre, zina ürünü çocuk, biyolojik babası tarafından tanınamaz, hukuki nesep (soy) bağı kurulamaz, miras alamaz!


İsviçre'den aldığımız 1926 tarihli 'Türk Medeni Kanunu'nun 292. maddesinde de aynı hüküm vardı!
Demek ki, eskiden anlayışlar öyle imiş!
Anaya Mahkemesi bunu iptal etmiş, Haşim Kılıç iptal kararına uzunca bir 'ek gerekçe' yazmış:
"Kişilik doğumla başlayıp ölümle sona ereceğine göre, kendi ana babasını seçme olanağı bulunmayan çocuk, evlilik dışı dünyaya gelse bile anayasal haklara sahiptir... Çocuğun ana babasını bilmek, babasının nüfusuna yazılmak, bunun getireceği haklardan yararlanmak, ana ve babasından kendisine karşı olan görevlerini yerine getirmelerini istemek gibi hakları, çocuğun kişiliğine bağlı temel haklarındandır!" (Karar: 1995/5)

Bireysel özgürlük
Sayın Kılıç'ın bu satırlarında eski "ulema" içtihatları değil, bireyi öne alan liberal hukuk felsefesini görüyoruz.
Diğer kararlarında da öyle...
Anayasa Mahkemesi'nin o çok tartışmalı "367 oy" kararı! Kılıç liberal bir hukukçu olarak "seçilmişler"in cumhurbaşkanı seçmek üzere toplanmasını zorlaştıran bu karara katılmamış.

Taha Akyol yazdı...

İnternette daha çok yolumuz var 
Türkiye'deki hanelerin yüzde 18.94'ünde internete erişim imkânı, bunların da yüzde 79.39'unda internete bağlanabilen bilgisayar var

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye'deki hanelerin yüzde 18.94'ünün internete erişim imkânına sahip olduğunu, bu hanelerin yüzde 79.39'unda evden internete bağlanabilen kişisel bilgisayar bulunduğunu belirledi. Nisan-haziran döneminde, internet üzerinden alışveriş yapan hane halkı internet kullanıcılarının oranı da yüzde 5.65 oldu.
TÜİK'in 2007 Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması'nın sonuçları özetle şöyle:

Hanelerin yüzde 18.94'ü internete erişim imkanına sahip.
Bu hanelerin de yüzde 79.39'unda evden internete bağlanılabilen kişisel bilgisayar var.
İnternet erişim imkânı olan hanelerde en yaygın kullanılan internet bağlantı türü 78.03 ile geniş bant (ADSL).
16-74 yaş grubundaki hane halkının bilgisayar kullanma oranı yüzde 29.46, internet kullanım oranı yüzde 26.67.
İnternet kullanan hane halkı bireylerinin yüzde 61.11'i internete hemen hemen her gün, yüzde 25.50'si haftada en az bir kez internete giriyor.
Bilgisayar ve İnternet kullanım oranının en yüksek olduğu yaş grubu 16-24, bunu 25-34 yaş grubu izliyor.
Eğitim durumuna göre en fazla bilgisayar kullanımı yüzde 84.86, internet kullanımı da yüzde 82.89 ile yüksekokul, fakülte ve daha üstü bireylerde.
Öğrencilerin yüzde 86.83'ü bilgisayar, yüzde 81.89'u internet kullanıyor.

ODTÜ 'plastik ekran'ı buldu 
Yeşil renk sorununu çözen ODTÜ'lü araştırmacılar, görüntü cihazlarının ekranlarının plastikten üretilmesinin yolunu açtı

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) cep telefonu, televizyon, elektronik gazete gibi görüntü cihazlarının ekranlarının plastik malzemeyle ucuza üretilmesini sağlayacak yeni bir madde geliştirildi. Yeşil renk oluşturulamadığı için bugüne kadar kullanılamayan plastik malzemeler, ODTÜ'deki "devrim" niteliği taşıyan son gelişmeyle kullanılabilir hale geldi.


Yeni teknoloji, bina ve taşıtlarda ısı ve ışık yalıtımında kullanılan "akıllı camların" literatürdeki eksikliklerini de tamamlarken, maliyetleri de düşürecek yenilikler getiriyor.
Çalışma bilim dünyasının önemli referans dergilerinden "Chemical Communications" dergisine kapak konusu oldu. ODTÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Toppare, başkanlığını yürüttüğü araştırma grubunun "Polimer Tabanlı Görüntü Cihazları ve Eksik Renk Yeşil" adlı çalışmayı iki ay önce tamamladığını ve patent için başvuruya hazırlandıklarını söyledi.


Literatürdeki elektrokromik malzemelerin (iletken plastik malzemeler) genellikle indirgenmiş halde mavi ve kırmızı renkte bulunduklarını, ancak çalışmalarından önce indirgenmiş halde yeşil renkte olabilen tek bir polimer (özel bir çeşit plastik) bulunmadığını anlatan Toppare şunları kaydetti:

Kürtler için Türkiye'yi feda etmeyiz

İsrail'in Ankara'ya yeni atanan Büyükelçisi Gabby Levy, görevine çok süratli bir başlangıç yapmak zorunda kaldı.
Önce ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi'nde kabul edilen sözde soykırım iddialarına ilişkin tasarının Genel Kurul gündemine inmemesi için İsrail hükümeti ve ABD'deki Musevi lobisiyle birlikte yoğun bir çaba harcadı. Ardından Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın İsrail ziyaretine eşlik eden Büyükelçi, son olarak da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in tüm dünyada yankı uyandıran Ankara gezisinin hazırlığında başrol oynadı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail Cumhurbaşkanı Peres ve Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın Çankaya Köşkü'nden dünyaya verdikleri "üçlü görüntü"nün mimarları arasında da yine Büyükelçi Levy vardı.
Bergama doğumlu olduğu için Türkiye'ye karşı duygusal bağlar da besleyen Büyükelçi Levy, dün konuğumuz oldu. Üç lideri bir araya getiren Ankara Forumu için şu değerlendirmeyi yaptı:
"Filistin'e yardım sağlayan birçok donör ülke var. Ancak ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağlayacak projesiyle bölgemizde terörün azalması ve refah, istikrar ile güvenliğin artmasına katkı yapan tek somut örnek Türkiye'ye ait."

Türkiye, AB'nin uzantısı gibi
Büyükelçi Levy'nin, hem Türkiye ile İsrail ilişkilerindeki yakınlaşma hem de Türkiye'nin bölgesel meselelerdeki görünürlüğündeki artışa ilişkin iki önemli tespiti var. Levy'ye göre, bunlardan birincisi, "Türkiye'nin Ortadoğu ile ilgili konularda eskisine oranla daha aktif bir rol oynama" yönünde stratejik bir karar almış olması. Levy'ye göre, Ankara hem İsrail'le ilişkisine hem de İsrail'in komşularıyla ve Arap ülkeleriyle ilişkilerine aldığı bu karar ışığında yaklaşıyor.

Fikret Bila yazdı...

 

PKK'yı bitirme planı devrede 
Terör örgütü PKK'nın ikinci adamı Cemil Bayık, örgüt yanlısı ajansa "Türkiye ve ABD bizi tasfiye için anlaştı. Kuzey Iraklı Kürt gruplar da aniden bize tavır aldı. Silah bıraktırıp teslim olmaya zorluyorlar" diye açıklama yaptı.

GENELKURMAY'DA ZİRVE
Bu sözleri doğrulayan bir gelişme dün Washington-Ankara hattında yaşandı. ABD Genelkurmay 2'nci Başkanı Org. Cartwright ile Irak kuvvetleri komutanı Org. Petraeus dün başkente inip Genelkurmay'a gitti.

ÖNLEMLER KONUŞULDU
ABD'li kaynaklardan edinilen bilgiye göre, toplantıda Kuzey Irak'ta, 5 Kasım'dan bu yana alınan güvenlik önlemleri masaya yatırıldı. Görüşmede, PKK kamplarına giden dağ yamaçlarının tutulması ve bu bölgelere gıda sevkıyatının önlenmesi, kamp güzergâhlarında araç geçişlerinin kontrol altına alınması, PKK'nın lojistik imkânlarının kısıtlanması gibi son dönemde atılan bazı adımlar da değerlendirildi. Üst düzey bir yetkili SABAH'a, "Kuzey Irak'tan son dönemde gelen bu tür önlemler beklentilerimizi karşılamıyor. Ama hemen sonuç görmek mümkün değil" dedi. ABD Büyükelçiliği'nden yapılan yazılı açıklamada ise, "5 Kasım'da Başkan Bush ile Başbakan Erdoğan arasında yapılan görüşmenin devamı niteliği taşıyan bu toplantıda generaller, aralarında Irak, ortak düşman PKK'yı yenmek amacıyla devam eden işbirliği ve güçlendirilmiş istihbarat paylaşımı gibi ortak konuların yer aldığı önemli sorunları ele aldılar" denildi. Orgeneral David Petraeus Ankara'ya gelmeden önce ise özel temsilcisi general Michael D. Barbero ve beraberindeki heyet, Erbil'e giderek, bölgesel Kürt hükümetinin Başbakanı Neçirvan Barzani ile PKK'ya karşı alınacak önlemleri görüştü.

"İstanbul'da gay başkana hazırlıklı olun" 
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cohn Bendit: Eşcinsel bir İstanbul belediye başkanına hazır olmalısınız. Başörtü takmayanlar için de mücadele edilmeli..

Yeşiller Partisi Eş Başkanı Daniel Cohn Bendit, Türk İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu (TUSKON) Genel Merkezi'ni ziyaretinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB üyelik sürecinden, başörtüsüne kadar pek çok konuda görüşlerini ifade etti. İşte Bendit'in görüşlerinden öne çıkanlar:

* "İlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın homoseksüel olabileceğine şimdiden kendinizi hazırlamalısınız. Şimdi bu sözlerime gülebilirsiniz ama 20 yıl önce Fransa'da boşanmış birinin Cumhurbaşkanı olması bile imkânsızdı."

* "Benim demokrasi anlayışıma göre, bir ülkede çok sayıda insan başörtüsü takıyorsa Cumhurbaşkanı'nın eşinin de takması gayet normal. Bu özgürlük için mücadele edebilirsiniz ama aynı zamanda başörtüsü takmayanlar için de mücadele etmelisiniz."

KAPATMA DAVASI HATA

* "Önemli olan PKK'nın Kürt halkından ayrıştırılması meselesidir. Yargıtay'ın DTP hakkında ortaya attığı kapatma önerisi kesinlikle yanlıştır. Biz Kürtlerin parlamentoda demokratik olarak temsil edilmesini, tercih ederiz."

* "Şimdiki rüyam, Boğaziçi'nin güzelliklerinin de AB sınırları içinde yer alması. AB egemenliklerin paylaşıldığı bir organizasyon ve siz de egemenliklerinizi paylaşmaya hazır hale gelmelisiniz."

İstanbul'da Milli Eğitim Müdürü var mı?..
İstanbul İstanbul olalı böyle bir bilim sergisi gördü mü, bilemem.. Dünyayı dolaştım, ben böyle şeylere de meraklıyım. Görmedim..
"Bilim" lafı sizi korkutmasın.. Bu bir eğlence sergisi aslında.. Sizi de içine alan deneyleri, filmleriyle vaktin nasıl geçtiğini fark ettirmeyen bir eğlence.. Ve de öylesine güzel düzenlenmiş ki.. Bir yanda duvar yazıları, bir yanda her bölümde görevliler.. Gördüklerinizi anlatan yazı ve insanları çok kolay, çok rahat anlıyorsunuz.. Başarı orda çünkü..
Bu sergiyi gezen herkes Einstein'i tanıyabilir, onun bir bilmece gibi sunulan Görecelik Teorisi/İzafiyet Nazariyesini anlayabilir, o dünyanın en meşhur formülü e=mc2'nin ne olduğunu çıkarabilir..
En basit dille en karmaşığı anlatan bu sergiyi gezerken, uzayın, zamanın, yaşamın sırlarına dalıyorsunuz.. Hızın, hareketin, ışığın ne olduğunu görüyorsunuz..
Muhteşem.. Muhteşem bir sergi.. Ve inanın, orta birden lise sona kadar, tüm bir dönemim fizik eğitimine değer..
..Ve de dünyanın en pahalı sergilerinden birisi.. Getirmesi zor.. Bekleme sırasında yığınla ülke, kent varken..
Doğuş Oto mucizeyi başarmış ve sergiyi hem de sanki bu sergi için özel inşa edilmiş gibi duran mükemmel bir binada, Maslak Oto Center'de sunmuş..
Bu ne demek?.. 

Bu İstanbul'da ne kadar orta ve lise öğrencisi varsa, bu sergiyi gezmeli, görmeli demek.. Hatta gezme ve görmeye mecbur tutulmalı, hatta gezinin ertesi gün Einstein sınavına sokulup not almalı..
Hıncal Uluç yazdı...

Sel, sınır kapılarını kapattı Sel, sınır kapılarını kapattı 
Bulgaristan barajların kapağını açtı. Edirne'yi su bastı. Kapıkule ile Pazarkule gümrük kapıları kapandı. Vatandaşın yardımına asker koştu ..

Bulgaristan'ın Arda Nehri'nde üç barajın kapaklarını açması sonucu Meriç ve Tunca nehirleri taşınca Edirne sular altında kaldı. Karaağaç mahallesinin kent merkeziyle ulaşımını sağlayan karayolu kapanırken, mahallede bulunan ilk ve orta dereceli okullar 4 gün tatil edildi. Mahallede mahsur kalan vatandaşlar, askeri araçlar ve botlarla taşındı, Kapıkule ve Pazarkule gümrük kapıları kapandı. Karaağaç kışlasında görev yapan askerler de dün sabah göreve botlarla gitti.

HER YER SU ALTINDA

* Tunca Nehri'nin taşması üzerine onarımda olduğu için sadece yayalara açık olan Yalnızgöz Köprüsü, Sarayiçi Er Meydanı'nda bulunan Fatih ve Kanuni köprüleri de araç ve yaya trafiğine kapatıldı. Sarayiçi'ndeki Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin yapıldığı Er Meydanı, Adalet Kasrı, Balkan Şehitliği ile bölgedeki bazı tarım alanları, evler ve balıkçı barınaklarıyla Mehmetçik Gazinosu, tarihi Kasımpaşa Camisi ve şeker fabrikası da sular altında kaldı. Kurtarma ve jandarma ekipleri muhtemel olumsuzluklara karşı Tunca Nehri kenarında bekletildi.

İnsansız uçaklar 'acil' alımla geldi 
İsrail'den önümüzdeki yıl gelecek Heron insansız hava araçları "acil" koduyla alındı. Uçaklar Batman'a getirildi..


Türkiye, teknik düzeydeki terörle mücadele çalışmalarına hız verdi. The New Anatolian'dan Evren Değer'in haberine göre, önümüzdeki yıl İsrail'den gelecek Heron adlı insansız hava araçlarının 'acil' koduyla alımı yapıldı.

Üç sistem Batman'da konuşlandırıldı. Üç sistemle birlikte İsrailli pilotlar ve yer destek ekipleri Türkiye'ye geldi. İstihbarat amaçlı kullanılacak araçlar terörle mücadele operasyonları öncesinde devreye sokularak, dağlık alanlarda fotoğraf ve görüntü çekecek.

Böylece keşif faaliyetlerinde can kaybı yaşanmayacak ve uçakların çektiği görüntüler anında Batman'daki İHA birliğinde değerlendirmeye alınacak. Malatya'daki 2. Ordu Karargâhı, Batman'dan gelen istihbarat değerlendirmesi ışığında bölgedeki ilgili birliğe operasyon komutu verecek.

TSK, istihbaratı operasyona dönüştürme süresini daha da kısaltmak amacıyla, istihbaratı gerçek zamanlı olarak doğrudan Malatya'ya gönderecek teknoloji üzerinde de çalışıyor.

Biz mikrop muyuz!
"Emekli paşalara sus" diye yorumlanan bir "TSK İç Hizmet Yönetmeliği Değişikliği" yapıldı.
Maddeye ek şöyleydi:
"Özel bir görev verilmediği halde görevi ve sıfatı icabı muvazzaflık yaptığı dönemde bulunduğu görev ve görev yerleri hakkında beyanat veren, yazı yazan veya sair surette açıklamada bulunan, astlık üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara güven hissini yok etmeye yönelik olarak açıkça aşağılayıcı söz ve davranışta bulundukları... tespit edilenlerin orduevleri, askeri gazinolar ve diğer askeri sosyal tesislere girişleri, Genelkurmay Başkanlığı'nca geçici veya sürekli yasaklanabilir."

Başta, "Orduevine bir generali nasıl almayacaklarmış. Hangi yetkiyle! Sosyal tesisler halka açık mekanlardır. Böyle bir yönetmelik suçtur. Vicdanı olan her Türk vatandaşı konuşur ve konuşmaya devam edecektir" diyen Emekli Tümgeneral Osman Özbek, çeşitli tepkiler oldu.
Birçok köşe yazarı, emeklilerin konuşması gerektiğini yazdı.
Genelkurmay da açıklama yaptı ve "Emekli generallere konuşma yasağı getirildi gibi tamamen gerçek dışı beyanlar... Hayali senaryolar, yanlı ve maksatlı yorumlar" deyip "Kişilerin fikirlerini beyan etme özgürlüğünü kısıtlamayı değil, TSK'da varolan silah arkadaşlığı, ahde vefa geleneğini korumak amaçlanmaktadır" diye vurguladı.
Umur Talu yazdı... 

Kendilerini kapattırmak istiyorlar 

Başbakan Erdoğan, dün partisinin MYK toplantısında muhalefetin af iddialarına yanıt verdi. "Nereden çıkarıyorlar bunu" diyen Erdoğan, "Gündemimizde af yok" dedi. Erdoğan, DTP hakkında açılan kapatma davası konusunda kurmaylarını uyararak, konunun yargıya intikal etmesi nedeniyle bu yorum yapmamalarını istedi.

Erdoğan'ın DTP için, "Kendilerini kapattırmak istiyorlar" yorumunda bulunduğu öğrenildi. Başbakan, MHP ve CHP'nin, "Tezkereyi verdik niye kullanmıyorsun" eleştirilerine ise AKP grubunda yanıt verdi: "Verdin ne olmuş? 'Ne duruyorsun?' diyor. Bir dakika ya...

Biz tezkereyi aldıysak, senden harekât emrini almadık ki... Biz elinde silah bulunan kovboylar değiliz. Yeri geldiğinde güvenlik güçlerimiz bunu kullanır." Erdoğan, gerilimden medet uman kesimler bulunduğunu belirtirken "Terörle ilişkisini kesmeyenler demokrasiden medet umamazlar.

Biz siyasi linçten yana değiliz. Ancak şiddet ve terörü kınamayanlarında bizim dünyamızda yeri yoktur" dedi.

Baykal: Terörle müzakere olmaz 

"Terörle müzakere etmek ya aymazlık ya teslimiyettir. Üçüncüsünü söylemek istemiyorum" diyen Deniz Baykal, "İhanettir" sözleri üzerine "Evet odur" dedi..

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında konuşmasının büyük bölümünü teröre ayırdı. Baykal, Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyon yapma hakkı bulunduğunun dünyada kabul edilmeye başlandığını belirterek, "Bunun meyvesini alalım. Nedir bunun meyvesi? Türkiye'nin gönlünü almaya yönelik birkaç güzel söz mü? Derhal Irak sınırları içindeki PKK örgütleri dağıtılmalı" dedi.

"PKK'NIN SÖYLEMİ"
Erdoğan'ın "Kış gelmeden müdahale yapacağız" ve "Bizim için önemli olan silahların bırakılmasıdır" sözlerini hatırlatan Baykal, "Silahların bırakılması söylemi, PKK söylemidir. Silahların bırakılması söylemi, terörü halletmeye yönelik olarak değil, terörün pazarlıkla sonuç almasını sağlamaya yönelik bir stratejinin parçası olarak ortaya atılmaktadır. Silahların bırakılmasını kabul etmek demek, karşınızdakinin silah bulundurma hakkına teslim olmak demektir" diye konuştu. Baykal, "Müzakere ancak tarafların karşılıklı taleplerinin kabul edilebilir noktaya gelebildiğinde söz konusu olur.

Emekli askere "akreditasyon"
Yönetmelik deyip geçmeyin... 27 Mayıs darbesini İç Hizmet Yönetmeliği'nin "cumhuriyeti koruma ve kollama" hükmüne dayandırmışlardı. Sonra da, yönetmelikteki bu madde, İç Hizmet Kanunu'na konuldu. Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği'nin değiştirilerek, emekli askerlerin konuşmasına sınır ge tirileceğini okuyunca, 1960 darbesini dayandırdıkları yönetmelik hükmü aklıma geliverdi.


Değişiklikle ilgili, Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaptı ve
"Biz kimseyi susturmuyoruz, sadece şahsi tatminsizlik ve bazen de irticai görüşlerin de etkisiyle TSK'ya kin ve nefretle saldıranlara karşı kurumsal tedbir alıyoruz. Bu kişiler, orduevleri, asker gazinolar ve sosyal tesislere giremeyecek" dedi.
Anlaşılıyor ki, basın mensuplarına yönelik akreditasyonun bir benzeri de, emekli askerlere uygulanacak. Kimisi, yönetmelik değişikliğinin Tayyip Erdoğan'ın isteği üzerine gerçekleştiğini sandı. Gerçi, başbakan emekli paşalar için "tahrik memurları" demişti ama, Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamadan da anlaşıldığı üzere, emekli askerler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde istedikleri gibi hükûmete atıp tutabilecekler. Sadece, TSK'ya yönelik eleştirilerde bulunamayacaklar.

Nazlı Ilıcak yazdı...

 

İhalelerde aslan payı Cheney'ye 
ABD'nin 25 milyar dolarlık savaş ihalelerinden 16 milyarla aslan payını ABD Başkan Yardımcısı Cheney'nin 1995-2000 yılları arasında başkanı olarak görev yaptığı Halliburton şirketi aldı. 100 ihaleden -12'si Türkiye olmak üzere- 31'i yabancı şirketlere gitti

ABD'nin Irak ve Afganistan'da dağıttığı savaş ihalelerinden en çok kazanan 100 şirketin 31'inin yabancı olduğu ve bu 31 ihalenin 12'sinin Türk şirketleri tarafından alındığı ileri sürüldü. Kamu Bütünlüğü Merkezi (The Center for Public Integrity) adlı kâr amacı gütmeyen bir kuruluşun yaptırdığı araştırmaya göre ABD, yerel ve yabancı şirketlere toplam 25 milyar doların üzerinde ihale dağıtırken, savaş ihalelerinde en büyük payı, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin 1995-2000 yılları arasında başkanı olarak görev yaptığı Halliburton şirketi aldı. Bu çerçevede Amerikan hükümetinin Irak ve Afganistan'da dağıttığı ihaleler 2004 yılında sadece 11 milyar dolarken, 2005'te bu rakam 17 milyar dolara ve geçen yıl toplam 25 milyar dolara ulaştı.

TÜRK ŞİRKETLER

Rapora göre, savaş ihalelerinden en çok kazanan 100 şirketin 31'ini yabancılar oluştururken, bunlardan 12'si Türk şirketlerine verildi. Listede açıklanan ilk 100 arasındaki Türk şirketler arasında Petrol Ofisi, Zafer İnşaat, Emta İnşaat, Turcas Petrol, Biltek, Yüksel İnşaat, Doğuş İnşaat, Delta Petrol Ürünleri, Metağ İnşaat yer alıyor.

Üstünden onlarca araç geçti 
Bağcılar'da, aşırı hız yapan Mustafa Ödemiş, bariyerlere çarpan otomobilin açık camından yola fırladı. Üzerinden onlarca araç geçen Ödemiş, parçalanarak feci şekilde can verdi. 

Bağcılar Oto Center'daki bir otomobil galerisinde çalışan Mustafa Ödemiş (27), dün gece saat 01.30 sıralarında, O-2 Otoyolu İSTOÇ mevkii önünde, 34 YL 0459 plakalı Fiat Tipo marka otomobiliyle hızla giderken direksiyon hakimiyetini kaybetti.

Yolu ikiye ayıran bariyerlere çarpan otomobilin ön camından fırlayan Ödemiş, asfaltın üzerine düştü. Bu sırada süratle yoldan geçen araçlar, Ödemiş'i yaklaşık 50 metre sürükledi. Ödemiş'in parçalanan cesedi üzerinden onlarca otomobil geçti. Kazayı fark eden sürücülerin ihbarıyla olay yerine gelen polis, Ödemiş'in cesedini otomobilinden metrelerce uzaklıkta buldu.
EHLİYETİNE EL KONULMUŞTU

Polis, otomobilde bulduğu cep telefonundan, Mustafa Ödemiş'in nişanlısı olduğunu söyleyen bir bayana ulaşarak kazayı bildirdi. Polis ekipleri kazanın gerçekleştiği yerde çok sık kazalar meydana geldiğini belirtti. Öte yandan, Mustafa Ödemiş'in 3 ay önce alkollü araç kullanmaktan ehliyetine 6 aylığına el konulduğu öğrenildi.

İki şıklı soru
PKK teröründen kurtulma eşiğindeki Türkiye'nin gelip dayandığı noktayı artık hepimiz açıkça görebiliyoruz: Belirleyeceğimiz ya da teklif edeceğimiz politikalar geçmişteki eylemleri yüzünden teröristlerden 'intikam' almayı mı amaçlayacak, yoksa ülkemize yönelik terörü bütünüyle sona erdirmeyi mi?

“Neden ikisi birden?” diye sormayın lütfen. PKK'yı kıstırdığımız köşede cevap vermemiz istenen soru sadece iki şıklı. Hangi sonucu tercih etmeliyiz, kararı siz verin: İntikam mı, terörden kurtulmak mı?

İlkel bir his olsa da insanlara en tatlı tatmini intikamın yaşattığını hepimiz bir biçimde biliyoruz. PKK gibi binlerce insanımızın hayatını kaybetmesinden doğrudan sorumlu olan, her şehit cenazesiyle birlikte hepimizin içini her gün acıtan bir örgüt ve mensuplarından 'intikam' alınana kadar mücadelenin devam etmesini isteyecek insanların aramızdan çıkmasını garip karşılayamayız.

Ancak doğru cevabın geçmişe takılıp 'intikam peşinde koşmak' olmadığı da belli; tercihimiz, ağlayan ana-babaların yüreklerini intikamla soğutmaktan değil, yeni ocaklara ateş düşmesini önlemekten yana olmalı.

Fehmi Koru yazdı...

Türkiye Dünya üçüncüsü 
Antalya'daki Dünya Şampiyonası'nda Milli Takım, yarı finalde karşılaştığı Brezilya'yı uzatmalarda attığı golle 1-0 mağlup etti. Normal süresi 0-0 sona eren maçta Türkiye'nin golünü Nurettin Balkaya attı. Finalde Rusya'yı yenen Özbekistan ise Dünya şampiyonu oldu.
Dünya Ampute Futbol Şampiyonası'nda, üçüncülük maçında Brezilya'yı uzatma dakikalarında attığı golle 1-0 yenen Türkiye, Dünya Üçüncüsü oldu. Çekişmeli geçen maçın normal süresi 0-0 sona erdi. 10'ar dakikalık uzatma devrelerinin ilkinde her iki takım oyuncuları gol atmayı başaramadı.

Türkiye, ikinci uzatma devresinde, maçın 66'ncı dakikasında Nurettin Balkaya'nın golüyle üstünlüğü ele geçirdi. Maçın kalan süresinde Brezilya Milli Takımı oyuncularının çabası sonucu değiştirmedi ve Türkiye 1-0 galip gelerek dünya üçüncüsü oldu.

Brezilya ise dördüncü sırada yer aldı. Nurettin Balkaya, galibiyet golünü atarak, takımına dünya üçüncülüğü kazandırdığı için kendisini dünyanın en mutlu insanı hissettiğini, sevincinden ötürü duygularını daha fazla dile getiremediğini söylerken, maç sonrası millilerin sevinci görülmeye değerdi. Final maçında ise Rusya'yı 2-1 yenen Özbekistan, dünya şampiyonu oldu.

3. köprüde güzergah rantı 
3. Boğaz köprüsü ve bağlantı yollarının yapılacağı bölgelerde, arsa fiyatları yüzde 500 arttı. Spekülatörler 3 yılda 100 milyar dolar kar sağladı.

İstanbul Boğazı'na yapılacak üçüncü köprü ve bağlantı yollarının geçeceği güzergahın neredeyse kesinleşmesiyle birlikte, 2003'ten bu yana bölgede arsa alan spekülatörler, 100 milyar doları bulan rant sağladı.

Rumelikavağı-Anadolukavağı yada Sarıyer-Beykuz Yuşa Tepesi arasına yapılacak köprü ve bağlantı yolları üzerinde bulunan arazileri ucuza alan arsa spekülatörleri yüzde binlerle ifade edilen kar elde etti.


İstanbul Umum Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Sabri Ateş, metrekaresi 30 YTL olan arsa ve arazilerin yüzde 500 artarak bin 500 YTL'ye kadar çıktığını söyledi. Ateş, “Arsa spekülatörleri köprü ve otoyol projelerini çok yakından izliyor. 4-5 yılda 100 milyar dolarlık kar sağladılar" dedi.

2B ÇIKARSA, FİYATLAR KATLANIR

Üç yılda arsa fiyatlarının yüzde 300'e kadar artış gösterdiğini anlatan Ateş '2B yasası'nın çıkmasıyla 3. köprünün çevresinde ve karayollarının geçtiği güzergahta 100 milyar dolarlık rantın daha da büyüyeceğini belirtti.

Köksal Toptan'la, kahvaltıda buluştuk
Dolmabahçe Sarayı yerli-yabancı turistlerin en fazla rağbet ettiği turistik mekânların başında geliyor olmalı; birkaç ay arayla üçüncü kez gidiyorum ve her birinde Saray'ın önünde ziyaretçi kuyruklarından geçilmediğini görüyorum. Hem de 'sabahın körü' sayılabilecek bir saatte gitmeme rağmen...

Zamanında Osmanlı hanedanına ait olan saraylar Cumhuriyet döneminde millileşti ve şimdi TBMM'nin malı... Meclis açısından büyük bir onur bu; son yıllarda Meclis de bu onura lâyık olduğu biçimiyle mukabele ediyor: Saray'a ait eşyaların depo kayıtları tutuluyor, envanteri yayınlanıyor, önemlileri sergileniyor. Bayağı ömür törpüsü bir iş bu yapılan; ancak şimdiye kadar 60 binin üzerinde eşya bu yolla kazanılmış oldu.

Şimdilerde TBMM Genel Sekreter Yardımcısı görevinin sahibi Cemal Öztaş altı ay öncesine kadar Milli Saraylar Genel Müdürüydü; onun zamanında başlayan ihtimam yeni Genel Müdür Yunus Aydın tarafından kesintisiz sürdürülüyor. Fiziki şartlarına zararlı olabilecek etkinliklere karşı korunan saray, mehabetine uygun toplantı ve sergilere ise evsahipliği yapıyor.
Taha Kıvanç yazdı...

Ya silahı tercih edersiniz ya demokrasiyi 
Muhalefet partilerine yüklenen Başbakan Erdoğan, 'AK Parti'yi bir savaşçı gibi gösterme amacını güden siyasetçiler önce demokrasiyi kavrasın. Daha önce birilerinin yaptığı gibi kimseyi ovaya falan davet etme olasılığım yok' dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti grup toplantısında DTP'lilere çağrı yaparak , “Biz eğer demokratik ortamda mücadelemizi sürdüreceksek o zaman tercih yapmak durumundayız. Ya silahı tercih edersiniz ya demokrasiyi”diye konuştu. Başbakan Erdoğan, CHP lideri Baykal, MHP lideri Bahçeli'nin söylemlerine sert tepki gösterdi. Erdoğan'ın AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmanının önemli bölümler şunlar:
GERİLİMDEN MEDET UMANLAR

Ülkemizde gerilimden medet umanlar var. Bunlar sizler iyi biliyorsunuz. Bunların aktörünün kimler olduğunu biliyorsunuz. Kutuplaşma beklentisi içinde olanlar, milletimizin derin sağduyusu ve güçlü kardeşliği karşısında hayal kırıklığına uğramış,karanlık senaryoları da ellerinde kalmıştır ve bundan sonra da kalacaktır.

TERCİHİNİ YAP

Biz eğer demokratik ortamda mücadelemizi sürdüreceksek o zaman tercih yapmak durumundayız. Ya silahı tercih edersiniz ya demokrasiyi. Ya silahı tercih edenler beraber olursunuz ya da barışı, sevgiyi kendine şiar edinmiş olanlarla beraber olursunuz.
3 milyon YTL'lik vurgun 
İşbirlikçi doktorlara yüzde 30, eczacılara da yüzde 20 komisyon veren sahte ilaç çetesinin yaptığı vurgun aylık 3 milyon YTL'yi buluyor. Bu tür çetelerin SSK'ya verdiği zararın boyutu ise yılda 12 milyar YTL'ye ulaşıyor.


İstanbul Mali Şube ekipleri tarafından 8 ay önce başlatılan İksir Operasyonu'nun devamı niteliğindeki operasyonda, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Tıp Fakültesi Dahiliye Bölümü'nde görev yapan Profesör Doktor A.Ş.D'nin de aralarında bulunduğu 6 doktor bulunuyor. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından önceki gün beş ilde başlatılan İksir Operasyonu'yla çökertilen şebekenin kullanım süresi dolmuş ilaçlar ile yurtdışından getirilen kaçak ilaçları ambalajlayarak piyasaya sürdükleri öğrenildi. Şebeke liderlerinin, ecza deposu sahipleri C. G. ile Ahmet K. olduğu belirlendi.
Sahte ilaç çetesinin ayda en az 3 milyon YTL'lik haksız kazanç elde ettiğini ifade eden polis kaynakları bu tür şebekelerin SSK'yı yılda 12 milyar YTL civarında zarara uğrattığını vurguluyorlar.

DOKTORLARA YÜZDE 30-50 PAY

Günü geçmiş ve kaçak ilaçları yeniden ambalajlayarak piyasaya sürdüğü belirlenen şebekenin, doktorlara yüzde 30 ila 50 arasında, eczacılara da yüzde 10'la 20 arasında kar payı verdiği iddia edildi. Polis tarafından yapılan incelemede, şebekenin 5 ayrı birimden oluştuğu belirlendi. Bu birimler şöyle:

 Kürt sorununda çözüm ışığı…
DEP milletvekilerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Meclis tutanakları insanın yüzünü kızartacak bir “ibret vesikası”dır.

Bu kez bir farklılık var.

Yıllar önce 1991'de yaşananlara bakıldığında Türkiye'nin demokrasi fikri konusunda önemli bir yol aldığı ortada. Bugün bırakın dokunulmazlıkların kaldırılmasını, DTP'ye yönelik kapatma girişimi tüm siyasi aktörler tarafından ciddi bir eleştiriye tâbi tutuluyor.

Siyasi zihniyet ve demokratik duyarlılık konusundaki gelişmeler lafla kanıtlanmaz. Belirleyici olan kritik anlarda, somut konularda atılan adım ve alınan tavırlardır.

Bu açıdan bakıldığında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dün grup toplantısında yaptığı konuşma tarihsel nitelikteydi.

Şöyle diyordu Başbakan:

“Bizim yaklaşımımız, demokrasiyi içine sindiren ve anayasal düzene uygun hareket eden herkesin demokratik sistem içinde tutulmasıdır. Bunu başarmak da bizim, siyasilerin görevidir. Demokrasi, her türlü farklılığı içinde barındıran ve tolere eden bir sistemdir.

Ali Bayramoğlu yazdı...


Avrupa'daki Türkler'in hac kotası arttı 
Suudi Arabistan yetkilileriyle yapılan görüşmeler sonucu yurt dışı hac kotası 16 bine yükseldi.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Fikret Karaman, Suudi Arabistan'ın, Avrupa'da yaşayan hacı adayları için ayrılan 8 bin 240 kişilik kotayı 16 bine çıkardığını bildirdi.

Karaman, "Kota, bu yıl kullanılacak. Biz de Avrupa'daki hacı adaylarının çıkış işlemleriyle ilgili çalışmaları başlattık." dedi.

Fikret Karaman, Avrupa'dan bu yıl hacca gitmek için 16 bin kişinin başvurduğunu, ancak 8 bin 240 kişiye hac imkanı tanındığını söyledi. Avrupa'da yaşayanlar için kotanın artırılması konusunda Suudi Arabistan'dan talepleri bulunduğunu anımsatan Karaman, "Avrupa'da 8 bin kadar vatandaşımız daha hacca gitmekle ilgili bir beklenti içindeydiler. Avrupa'da bir birikim vardı. 8 bin 240 kişiye izin verilmişti. Geriye kalanlar için bir belirsizlik yaşanıyordu. Bu problem, geçtiğimiz günlerde çözüldü. Avrupa'da hacca gidecek Türk vatandaşları için kota 16 bine çıkarıldı. Kotanın artırılması bir rahatlama sağladı. Biz de Avrupa'daki hacı adaylarının çıkış işlemleriyle ilgili çalışmaları başlattık." diye konuştu. Fikret Karaman, Avrupa'daki hac başvuru sayısının esnek olduğunu ve her yıl miktarın değiştiğini kaydederek, "Avrupa'daki vatandaşların hac kayıtları konusunda, kademeli olarak bir artış söz konusu, ama sabit bir rakamdan söz etmek zor. Önemli olan teamülün devam etmesi." dedi.
Vinç kazasında sorumlu, taşeron firma 
Bir grup mühendis Gülseren Yurttaş'ın ölümünün ardından gerekli denetimler yapılmadığı gerekçesiyle eylem yapmıştı.
Harita mühendisi Gülseren Yurttaş'ın ölümüyle ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda sorumlunun ana ve taşeron firmalar olduğu belirtildi. Raporda gerekli denetimin yapılmadığı vurgulandı.

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (İSKİ) Melen Projesi'nde çalışırken vincin altında kalarak hayatını kaybeden harita mühendisi Gülseren Yurttaş'ın ölümünde ana yüklenici ve taşeron firma asli kusurlu bulundu. Kazayla ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda, çalışanların güvenliği için asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmediğine vurgu yapıldı. Raporda, vincin çalışma sahasına girilmemesi için uyarı tabelasının konulmamış olmasına dikkat çekildi.

Son 3 ay içerisinde 9 kişi, kamu kurumlarından ihale alan ana yüklenicilerin iş devrettiği taşeron şirketlerin çalışmaları sırasında meydana gelen kazalarda vefat etti. İSKİ'nin Melen Projesi'nde mühendis olarak çalışan Gülseren Yurttaş da, işe başladığı ilk gün kaza geçirdi. 27 Eylül 2007'de meydana gelen olayda Yurttaş, şantiye sahasında çalışırken halatı kopan vinçten düşen taşıyıcı kolun altında kalarak can verdi. Olaydan sonra ailenin başvurusu üzerine görevlendirilen bilirkişinin hazırladığı raporda yeterli denetimin yapılmadığı taşeronluk uygulamasının sebep olduğu sorunlara dikkat çekilirken firmaların kanundan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmediğine vurgu yapıldı.

Figüran olmak

Ben hâlâ paşaların Fikret Bila'ya yaptıkları itiraflardayım. Hatırlayacaksınız, geçmişte Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlığı görevlerinde bulunmuş generaller, Güneydoğu konusunda yaptıkları hataları itiraf etmiş günah çıkarmıştı. Bunlardan biri de Kenan Evren'in dile getirdiği, Kürtçe konuşmanın yasaklanması ve Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkencelerdi.

Evren'in sadece pişmanlık ifade edip 'pardon' diye geçiştirdiği bu ve benzer uygulamalar, Türkiye'nin 20 yılına ve 30 bin kişinin canına mal oldu. PKK'nın güç kazanmasının en büyük nedeni, 12 Eylül darbesinden sonra bölgedeki dil yasağı ve aşırı baskıcı sıkıyönetim uygulamasıydı. Sıkıyönetim ve olağanüstü hal, başka bir seçenek bırakmayacak şekilde bölge halkını PKK'nın kucağına itti. Darbeyi yaptıranlar acaba Kenan Evren'in kulağına Kürtçe konuşma yasağı koymasını da fısıldamışlar mıydı? Sağ-sol çatışmalarının bitmesinden sonra ileride lazım olacak bir Kürt sorunu için böyle bir baskıya ihtiyaç olduğunu gören güçler, Kenan Paşa'ya böyle bir uygulamayı çaktırmadan telkin etmişler miydi?

Bu kanlı terör oyunu aslında basit gerekçelere dayanıyordu. Güç bizdeydi, Kürtler dağda yürürken kart-kurt-Kürt olmuşlardı, bunlar aslında dağ Türkleriydi. Normalde emir demiri keserdi. Herkes bir gün 'Ne mutlu Türk'üm' diyecekti. Birileri bütün bunları yapmamızı büyüklerimizden istiyor muydu? Sonuçta küçük bir kıvılcımı ateş haline getirmek için körüğü üfledik.

 

Mehmet Kamış yazdı...

Tunca ve Meriç taşınca, Karaağaç Türkiye'den koptu! 
Tunca Köprüsü, Bulgaristan'ın barajların kapaklarını açmasının etkisiyle sular altında kaldı. Vatandaşlar, tarihi köprü üzerine kurulan sacdan 'köprü'yle karşıya geçti.
Trakya, sağanak yağış sebebiyle zor günler yaşıyor. Hafta sonunda sel ve su baskınlarıyla boğuşan bölge, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması yüzünden adeta denize dönüştü. Pazarkule ve Kapıkule gümrük kapıları trafiğe kapandı, Meriç ve Tunca nehirleri taştığı için Karaağaç Mahallesi'nin Edirne ile bağlantısı kesildi.

Ulaşımı sağlayan iki yol sular altında kalınca, tarihî taş köprünün üstüne demirden asma köprü kuruldu. Askerî araçlar da vatandaşları karşıya taşıdı. Edirne'de yaşanan olağanüstü durum sebebiyle Tunca Nehri kenarında kriz merkezi oluşturuldu. Arama kurtarma timleri, Sivil Savunma ekipleri ve belediye görevlileri zodyak botlarla gün boyunca bölgede nöbet tuttu. Bosna köyü, Tunca ve Meriç nehirleri etrafında uyarılara rağmen ev kuran Roman vatandaşlar, valilik emriyle konutlarından alınarak okula yerleştirildi.

DSİ 11. Bölge Müdürlüğü yetkililerinden edinilen bilgiye göre, 727 metreküp/saniye olan Meriç Nehri'nin debisi 1205 metreküp/saniyeye yükseldi. Arda Nehri'ne Bulgaristan'dan 600 metreküp/saniye su salınıyor. 
Maaşlar konut kredisine gidince esnafın keyfi kaçtı 
Manisa Akhisar'da Hilal Helva'nın sahibi Hüseyin Ölmez, en iyi müşterisi olan PTT çalışanlarını kaybetmenin şaşkınlığını yaşıyordu. Bir şirket personeline bunun sebebini sorunca ilginç bir cevapla karşılaştı: "80 çalışandan 70'i araba aldı.

Maaş otomobil taksitine gidince, ancak temel ihtiyaçlarına harcayacak parası kaldı." Bu cevap aslında esnafın son yıllarda yaşadıklarını özetliyor. Tüketiciler önce araba, ardından da konuta yönelince, esnafın müşterisi kesildi. Türkiye'de son üç yılda satılan 5 milyon konut için bankalara ödenmesi gereken para 30 milyar YTL'ye yaklaştı. 'Ayağı yerden kesen' araba kredilerinin tutarı ise 5 milyar 689 milyon YTL. İlk aylarda birikimleriyle borçlarını ödeyenler, zamanla harcamalarını kısmaya, alışverişte kredi kartına ağırlık vermeye başladı.

Bankalararası Kart Merkezi'nin ekim sonu itibarıyla kredi kartı sayısının 35,8 milyona ve kartlarla yapılan harcama miktarının 115 milyar yeni liraya ulaştığını gösteren verileri bunu doğrularken, özellikle küçük ve orta büyüklükteki esnaf nakit sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı. Karşılıksız çek sayısının ekimde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 artarak 128 bin 416'ya çıkması da esnafın ödeme güçlüğü çektiğinin bir başka göstergesi.

Öcalan, Küba'ya gitsin

Avrupa'nın belki de en sıra dışı ve en sivri dilli politikacılarından biri dün Zaman'ın konuğuydu. Avrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Daniel Cohn-Bendit. Nam-ı diğer Kızıl Denny. 1933'te Alman/Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen; Hitler'in malum politikaları yüzünden Fransa'ya sığınan; gençliğini devrimci olarak geçirdikten sonra Almanya'ya dönüp uç akımlara katılan; uzun süre vatansız kimliğiyle yaşayan; sonra siyasete girerek 2003'ten beri AP'de Yeşiller'i temsil eden oldukça ilginç bir portre. 
Saç rengi ve devrimci fikirleri yüzünden bu lakabı alan Bendit, 1968'de Fransa'yı sallayan öğrenci isyanına liderlik yaparken nasıl radikal bir devrimci idiyse, bugün de liberal değerleri veya federal Avrupa fikrini savunurken aynı derecede radikal.

Yazar ve editörlerimizle yaptığımız toplantıda, Şahin Alpay ile kendi geçmişini karşılaştırırken, Bendit bu özelliğine vurgu yapıyor. Alpay, 'Ben Maocu olarak başladım. Şimdi liberalim' derken Bendit, 'Ben de liberalim; ama hâlâ radikalim' diyor.

Sovyetler'in parçalanmasından çok çok önce, 1968'de "Modası Geçmiş Komünizm" kitabını yazarak totaliter ve otoriter komünizme bayrak açarken nasıl radikalse, gerçek federal bir Avrupa fikrini savunurken de radikal. Devletler ve toplumlar bazında yapılacak iki aşamalı referandum da onaylandıktan sonra bu projeye hayır diyenlerin AB'den atılmasını öneriyor.
Abdulhamit Bilici yazdı...

Konut kredilerinde 10 yıldan uzun vadeye rağbet edilmiyor 
Türkiye'de en hızlı büyüyen sektörlerin başında bankacılık geliyor. Bankaların aktif büyüklüğü 543 milyar Yeni Türk Lirası'na, kullandırılan krediler de 261 milyar YTL'ye ulaştı. Konut kredileri toplamı 2 Kasım itibarıyla 31 milyar yeni liraya çıktı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, şu anda konut kredisi müşteri sayısının 583 bin 251 olduğunu, kredilerin yüzde 48'inin 0-5 yıl, yüzde 46'sının 5-10 yıl, yüzde 6'sının da 10 yıl ve üzerinde vadelerde olduğunu bildirdi.

Batı ülkelerinde GSMH'nin yüzde 40-60'ı büyüklüğüne ulaşan konut kredilerinin Türkiye'de GSMH'ye oranının yüzde 5'ler düzeyinde olduğu dikkate alındığında bu alanda büyük büyüme potansiyeli olduğuna işaret eden Bilgin, TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda şöyle konuştu: "Ancak yurtdışı deneyimler de dikkate alınarak, ilgili kurumlar olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, SPK ve BDDK'nın bu kredi türünün istikrarlı bir şekilde büyümesinde oldukça dikkatli ve ihtiyatlı olmaları gerekmektedir." Bankacılık sisteminde kredi ve mevduat pazar payını artırma amaçlı sert, kırıcı bazen de rasyonel olmayan rekabetin sistemi olumsuz etkileyebildiğini vurgulayan Bilgin, yeni dönemde en önemli piyasa payının sektörde faaliyete devam edebilme becerisi olacağını ifade etti.
Kimseyi düz ovaya davet ettiğimiz yok 
Başbakan Erdoğan, geçen hafta Prag'a giderken söylediği "Öncelikli hedefimiz silah bıraktırmak." sözüne açıklık getirdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, kamuoyunda af tartışmalarına yol açan "Öncelikli hedefimiz silahları bırakmalarını sağlamak." sözlerine açıklık getirdi. DP lideri Mehmet Ağar'ın "düz ovada siyaset" çıkışına göndermede bulunan Erdoğan, kimseyi ovaya davet etmediğini söyledi.

Başbakan, "silahları bıraktırmak" sözüyle ne demek istediğini şöyle izah etti: "Bizlerin, daha önce birilerinin yaptığı gibi ovaya filan kimseyi davet ettiği yok. Biz, demokratik bir ortamda bu mücadelemizi sürdüreceksek, o zaman bir tercih yapmak durumundayız. Ya silahı tercih edersiniz, ya demokrasiyi tercih edersiniz. Ya silahı tercih edenlerle beraber olursunuz veya barışı, sevgiyi kendine şiar edinmiş olanlarla beraber olursunuz. Bu tercihi yapmak durumundasınız. Bizim söylediğimiz budur."

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, terörle mücadele konusuna değindi. Başbakan, konuşacak hiçbir şeyi olmayanların yatıp kalkıp terörü konuştuğunu, ancak Türkiye'nin gündeminin sadece bundan ibaret olmadığını vurguladı. Bu meseleyle ilgili rant elde etme gayretlerini çirkin bulan Erdoğan, AK Parti'yi terörizm ve teröristle yan yana getirmeyi "gaflet'' olarak nitelendirdi.

DTP kavgası

DTP'nin yaptıklarını onaylayan yok. Bazı DTP milletvekillerinin ileri geri konuşmaları her partiden tepki çekiyor. DTP'nin bölücü terör örgütüyle arasına mesafe koyamaması aklı başında herkesin canını sıkıyor. Şiddeti kesin dille reddetmemesi, tüm çağrılara rağmen terörü kınayamaması DTP'yi olağan siyasi parti görünümünden hızla uzaklaştırırken, terör örgütüne yaklaştırıyor. 
DTP büyük yanlış içinde, bu konuda farklı düşünen neredeyse yok. Ancak bunun bedeli ne olmalı? Tartışılan bu. Partinin kapatılması çözüm mü? Daha önce defalarca denendi, DTP'nin geçmişteki izdüşümü olan partiler birer birer kapandı. Yerine yenisi kuruldu. Kapatma sonuç vermedi. Yeni parti kaldığı yerden yoluna devam etti. Türkiye parti kapatma konusunda mahir, engin deneyime sahip. Sağdan soldan kapatılan parti sayısı çok fazla. İsterse yine kapatır.

Neticeleri ortada, kapatmak çare olmadı. 'DTP'yi kapatarak, siyasetin dışına itmek bölücü terör örgütünün ekmeğine yağ sürer' tezi yabana atılmamalı. Negatif siyasetin buradan beslendiği ortada. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın DTP kapatılırsa ertesi gün uzantısı olacak bir başka parti çıkacak karşımıza. Ve Türkiye uluslararası arenada 'parti kapatan ülke' olarak haksız eleştirilerin odağına yerleşecek. Haklı olduğu bir konuda haksız duruma düşecek.
Mustafa Ünal yazdı...


 

 

Kenthaber
Yayın Tarihi : 21 Kasım 2007 Çarşamba 05:13:52
Güncelleme :21 Kasım 2007 Çarşamba 08:07:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
suleyman keskiner IP: 88.137.136.xxx Tarih : 22.11.2007 03:00:39

bekir coskun sen koministsen trt nin basindakide mi sen gibi olmali sen trt ye degil kendi durumuna aci zavalli bekir coskun