19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Pazarlamacı Başbakan'ın, pazarlama karşıtı kesilmesi!..

Türkiye’nin azınlık AKP iktidarı, Avrupa Birliği’nin istemi ya da dayatması doğrultusunda, Türk Ceza Yasası’nın (TCY’nin) 301’inci maddesinde değişiklik yapmak için Kamutay’a (Meclis’e) başvurdu.

Deniz Baykal ve arkadaşları dediler ki: “301’inci madde, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasıyla birlikte getirilirse varız, 301’in değiştirilmesine AKP ile ortak hareket ederiz…”

Türkiye’nin azınlık AKP iktidarının ve AKP’nin başı Başbakan, Cuma (22 Eylül 2006) günü baba memleketi Rize’deydi.

Bir çay fabrikasının dinlenme tesislerinden ayrılırken, gazetecinin biri, Baykal ve arkadaşlarının 3001 ile ilgili koşullarını anımsattı…

Başbakan, açtı ağzını yumdu gözünü:

“CHP'nin zihniyetinde pazarlamacılık var. Ben pazarlamacı aramıyorum. Bu konular üzerinde pazarlık yapılacak kadar sulandırılmış konular değildir. Bu konular ciddi konulardır…”

Bu sözlerin gerisi var. Onları internetten, gazetelerden okumuş, radyo ve televizyonlardan dinlemiş, izlemişsinizdir.

*
Konuşmasından dört tümce aldığım Başbakan, yakın bir süre önce ne demişti? Anımsayalım:

“Ben, ülkeyi pazarlamakla mükellefim!”

“Başbakan’ın ülkeyi pazarlaması ne demekti?! Başbakan, böyle bir sözü nasıl söyleyebilirdi?!” diye kıyamet kopmuştu.

Yeren, kıyamet koparanlardan biri de bendim.

Başbakan’ın yanlışlarını düzeltmekle görevli kadrolar anında devreye girdiler, “pazarlama” sözcüğünün, “tanıtım” anlamına da geldiğini ve Başbakan’ın, o anlamında kullandığını savundular!

Çok da komik duruma düştüler!

Başbakansa, sonraki günlerde yaptığı konuşmalarında, ülkeyi pazarlamasını yerenlere çattı, ülkesini pazarlayan Başbakanları sıralayarak örnekler verdi…

*
Yani ülkeyi pazarladığını söylemekle yetinmeyip, söylediklerinin savunmasını yapan Başbakan, TCY’nin 301’inci Maddesi’nin değiştirilmesiyle ilgili olarak Deniz Baykal ve arkadaşlarının “dokunulmazlık” koşulunu öne sürmelerini, “pazarlamacılık” ve “pazarlamacılık yapılmak” diye tanımladı!..

“Ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim” diyen Başbakan, pazarlamacılık zihniyetinde olduğunu unuttu, değiştirmek istedikleri madde ile ilgili koşul ileri sürdüler diye Baykal ve arkadaşlarını pazarlamacı zihniyetinde olmakla suçladı!

Gel de, parmak, dudak ısırma, bir yerini çimdikleme!..

Koşul ileri sürmekle pazarlık yapmanın ne ilişiği vardı?!.

Koşul ileri sürmeyi, pazarlık olarak algılayan, yorumlayan kafanın bir zoru, bir sorunu olmalıydı!..

*
“Ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim” diyenin, “Ben pazarlamacı aramıyorum” demesi de düşündürücü!

Ülkesini pazarlayan Başbakan’ın, pazarlamacı karşıtı kesilmesi ne yaman çelişkidir!

Pazarlamacı, pazarlamacıyı aramayacak da kimi arayacak?!

Pazarlamacının öncelikle pazarlamacıyı aramasından doğal ne var?!

“Ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim” diyen Başbakan, pazarlamadan ve pazarlamacılıktan neden bu kadar uzak durur, onlardan, kırmızı görmüş arena boğası gibi kaçar?!

Pazarlamacılık pis, çirkin bir şeyse, ülkeyi pazarlamaya niye kalktı?!

Pazarlamacılar da zararlı insanlarsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak, Türkiye’yi pazarlayan pazarlamacı niye oldu?!

*
Başbakan, “Bu konular, üzerinde pazarlık yapılacak kadar sulandırılmış konular değildir. Bu konular ciddi konulardır” sözlerini de ediyor.

Soralım: Hangisi, üzerinde pazarlık yapılamayacak kadar sulandırılmış konulardan değildir ve hangisi ciddi konulardandır: Ülkenin pazarlanması mı, özellikle Başbakan tarafından pazarlanması mı, yoksa Türk Ceza Yasası’nın değiştirilmesi düşünülen 301’inci maddesiyle ilgili koşul ileri sürülmesi mi?!.

*
Kimi okurlar, Başbakanı sıkça yermemi yeriyorlar ve “Başbakan’ın hiç mi iyi bir tarafı, yaptığı iyi bir işi yok?” diye soruyorlar.

Varsa, bu son örneği de dikkate alarak yazsınlar. Belki gözümden kaçan olmuştur…
Yayın Tarihi : 24 Eylül 2006 Pazar 03:49:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?