Allah akıl fikir versin

Bu ülkede, Müslüman olarak doğup büyüyen ve ibadet etme konusunda hiç sıkıntı çekmediği gibi, etrafında bu konuda sıkıntı çeken hiçbir Allah’ın kulunu görmeyen ve işitmeyen biri olarak, ‘tarikatlar’ konusu hep ilgimi çekmiştir....

İnsanları, bu tarikatlara, neredeyse ‘körükörüne’ bağlılığa iten sebeplerin arkasında neler yatmaktadır ?

Neden, yüzde 90’ından fazlasının Müslüman olduğu ve rahatça ibadetini yapabildiği bir ülkede ‘tarikat’ lara ihtiyaç duyulmaktadır ?

Allah ile kulun arasına, illa kerameti kendinden menkul insanlar girip, kendilerine ‘şeyh’ vb. unvanlar verip, yan gelip yatarak, beyler, paşalar gibi yaşarken, müritlerin bu gerçeği görmeyecek kadar gözlerini kapatan, kula kulluk ettiren acaba hangi duygudur ?

Canlarını, mallarını, paralarını, pullarını, hatta kızlarını (Ali Kalkancı olayında olduğu gibi) bile, seve seve teslim edecek kadar güvendikleri bu insanların özellikleri nedir ?

Hep bunları düşünürüm oldum olası ?

Özellikle de Mehmet Ali Önel gibi, medyadaki birkaç cesur gazetecinin ipliğini pazara bu insanların haberleri kamuoyunun gündemine düştükçe, daha da çok düşünürüm ister istemez...

İşte bu yazıyı kaleme almama sebep de, Star Televizyonu’nda ‘Deşifre’ adlı haber programının yapımcısı ve sunucusu, yıllardır çizgisini hiç değiştirmeden, sadece habercilik yapan ve dürüst kişiliği ile de parmakla gösterebileceğim, Mehmet Ali Önel kardeşimin, son programında işlediği yeni bir tarikat vakası oldu..

***

Kayserili, 82 yaşındaki bir vatandaşımız, ömrünün son günlerinde, bir sevaba vesile olmak arzusu ile yanıp tutuşmaktadır..Bu nedenle, kendi adına bir camii inşa ettirmek ve çeşitli hayır işleri yapmasına yardımcı olmaları için, bir tarikata başvurur...900 bin dolar gibi bir parayı tarikat şeyhinin nakit olarak eline sayan bu vatandaşımız, aradan aylar geçtikten sonra telefon açarak, cami inşaatının ne durumda olduğunu sorar. Ama her seferinde havaya asılı cevaplar alır..

Aylar süren oyalama taktiklerinden sonra tarikat yetkilileri, bu parayla Kırım’da bir cami inşa ettirildiğini ve yaklaşık 2 bin kişinin bu camide namaz kılarak kendisine duacı olduğunu söyler...

Hayırsever vatandaşımız, bu cevabın karşısında, haklı olarak, caminin adresini ister...

Ama ortada böyle bir cami olmadığı için, adresi de yoktur doğal olarak...

82 yaşındaki hayırsever, tarikat yetkililerine, kendilerini mahkemeye vereceğini söyleyince, “Senin elinde belgen, şahidin mi var da mahkemeye vereceksin ?” karşılığı ile, gerçek anlaşılır..

Evet, 1 milyon dolara yakın para, ‘iç’ edilmiştir!

Uzun süren ikili temaslardan sonra, olayın medyaya intikal etmemesi için, paranın 500 bin doları, yaşlı hayırsevere geri ödenir...Kalan paranın da detay verilmeden, ‘hayır’ işlerinde harcandığı söylenerek, tarikatın kim bilir kaçıncı mağduru olan 82 yaşındaki amcamıza kapı gösterilir...

***

Ama aslında suç, elde belge olmadığı için, ismini açıklayamayacağım bu ve benzeri tarikatlar değil, mağdurlardır...

Sinirlerimi geren, Allah’ın birliğine ve İslam’ın kurallarına sonuna kadar inandığı ve tek yol göstericinin Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim olduğunu bildiği halde, kendi elleriyle yarattıkları sahte peygamberler tarafından kanları emilen, ama kandırılmaya doymayan bu zavallı insanlardır...

Bu siyah perdeler arkasına gizlenmiş toplulukların tek bir hayat kaynağı vardır.

O da sömürmektir!

Bu, bazen bir genç kızın körpe bedeni, bazen, gıcır gıcır yeşil dolarlar, bazen altın tepside sunulan bir ihale, bazen de doymayan dudaklar tarafından emilen, kanı çekilmiş bir damar gibi sönerek buruşan umutlardır...

Yeter ki verin!

***

Ben adım gibi eminim ki, okyanusta bir damla gibi olan bu yazı ve Mehmet Ali’nin büyük emekler harcayarak yaptığı program da bu yola baş koyan ve yem olma içgüdüsünü belki de genlerinde taşıyan bu insanları yolundan döndürmeyecektir...

Bu yüzden de yazıyı daha fazla uzatmadan, bir temenni ile bitirmek istiyorum:


ALLAH AKIL FİKİR VERSİN EY ZAVALLILAR!