18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Biri 10 milyonluk Tunus, diğeri ise malum...

Arkadaşımız Nafiz Candan’ın, “Yasaklayın şu Turizmi” başlıklı yazısını okuyup, bir de üstüne üstlük aynı akşam tv kanallarının birinde, Tunus turizmi ile ilgili belgesel içerikli haber programını seyrettikten sonra, benim de turizmle ilgili bir yazı yazmamam diye bir şey olamazdı...

Evet Tunus, bildiğiniz üzere bir Arap ülkesi sevgili dostlar...

Ama, senin-benim-bizim bildiğimiz Arap ülkelerinden biri değil...

10 milyon nüfuslu bir ülkenin, 5,5 milyon turist çektiği ve dünyanın imrenerek baktığı bir Arap ülkesi...

Bu sektördeki uluslararası en güçlü kuruluşların, en lüks otellerin, tatil köylerinin bir biri ardına işletmeler açtığı bir Arap ülkesi...

Başta Star Wars gibi filmlerin, suni mekan kullanılmadan çekildiği, Hollywood”un vazgeçilmez mekanlarından birini çölde yaratıp satan bir Arap ülkesi...

Ne yapmış adamlar biliyor musunuz ?

“Gel buraya yatırım yap, benden nasıl bir alt yapı istiyorsan söyle” demiş...”Kaç şeritli yol istiyorsan, parmaklarınla işaret et, yapayım” demiş...”Hangi vergilerden muaf olmak istiyorsan söyle, 5 yıl boyunca hemen hiçbir vergi istemiyorum” demiş...En sonunda da, “Bu kadar imkanlarla hala gelmiyorsan, ben seni getirmesini bilirim!” demiş...

Demiş ve getirmiş...

Geçenlerde, Türkiye ve İstanbul aşığı Hollandalı ressam bir dostum, Sultanahmet tarafında bir cafe ve resim galerisi açmaya karar vermişti.

Vermişti vermesine ammaa...

İş fiiliyata dökülünce, parasını tekrar cebine koyup, arkasına bile bakmadan, kaldığı oteldeki eşyalarını toplayıp adeta kaçtı!..

Çünkü gözünün önünde hemen her iki üç günde bir oturduğu kafeteryalardaki masalar, sandalyeler, hayran olduğu devletin kolluk kuvvetleri tarafından toplanıyordu...

Programı seyrederken, onun bu kaçarken suratındaki o bezginlik ifadesi geldi gözlerimin önüne....

Sanki yapılan negatif işlerin mantığını, bilmek istemiyor gibi gözükse de, birinin ona zorla anlatmasını istiyor gibiydi...

Bir yandan özenerek, imrenerek seyrediyor, bir yandan da bunları düşünüyordum...

Kafamın içinde birileri sürekli konuşuyordu sanki...

Biri, “Gelmezsen, bak seni nasıl getiririm!” diyor. Öbürü, “Hemen kaçmazsan, bak seni nasıl kaçırırım!” diyor...

Biri, çölü ve denizinden başka bir şeyi olmayan bir Arap ülkesi, diğeri, yeryüzüne bahşedilmiş bir cennet parçası...

Biri, turizme bütçenin yüzde 9’unu ayırıyor, diğeri, binde 6’sını...

Birinin 150 milyar doları aşkın dış borcu var ve buna rağmen, akıllıca yatırımlar yapıp, üretip kazanmak yerine, gelecek üç kuruş daha borç haberiyle kutsal av geceleri düzenleyen kızılderili kabileleri gibi sevinç çığlıkları atıyor, diğeri, 2 milyar dolar dış borcunu hemen kapatmak ve geleceğe yatırım yapmak için o çöl sıcağında harıl harıl projeler üretiyor...

Biri, her türlü kolaylıkla, çiçeklerle karşılıyor, diğeri bürokrasiyle...

Ben yine de umutsuzluğa kapılmak istemiyorum dostlar...

Çünkü her şeye rağmen, ne mutlu ki, bu sektörde de yılmadan çalışan neferlerimiz var. Her türlü olumsuzluğa rağmen, projeler üreten, katma değer yaratan, istihdam sağlayan hatta önlerine engel, ayaklarına çelme olan o bürokrasiyi bile besleyen neferlerimiz... 

İşte bu gönüllü kahramanlardan umutluyum ben.

Onlar sayesinde, kim bilir belki bir gün birileri de bizi, Tunus gibi imrenerek seyreder...

Yayın Tarihi : 6 Ekim 2003 Pazartesi 22:20:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?