Bu size yakışmadı Sayın Vali'm!
Evet, “İnadına isteyelim” derdiniz...
Neden simdi de aykırı davranmıyor, neden inadına yaşamıyor sunuz ?
Tüm Türk halkı, sizi bekliyor. Kulakları ve gözleri dört kesilmiş, sizden umut verici bir haber bekliyor.
Hemen hemen bütün hayatınız mücadele ile geçti. Simdi de kendiniz için mücadele zamanı. Neden bir gayret göstermiyorsun Sevgili Vali’m ?
Siz, hiçbir zaman, bizim alıştığımız bir bürokrasi adamı olmadınız.
Sinmeyen, yılmayan, korkusuzca eleştiren, iş bitiren kimliğinizle, ‘Recep Yazıcıoğlu’ olarak ön plana çıktınız.
Sizin göreviniz hiçbir zaman masa başında oturup evrak imzalamak, protokolde yer almak olmadı.
Sürekli halkın içinde, icraatın içinde oldunuz. Zorlukların karşısındaydınız hep...
Kimi zaman bir taksiciyle, kimi zaman bir işadamıyla, kimi zaman da, kafanızda kaskınızla bir şantiyede.
Sokaklardaydınız sürekli...
Bulunduğunuz illerde, bir yandan müzmin sorunları başarıyla bir bir çözüp, halkın sevgisini kazanırken,bir yandan da Ankara’daki siyasilerin nefretini çektiniz üzerinize...
Ama hepsinden galibiyetle çıktınız.
Zamanında sizin ayağınıza çelme takanların, önünüze olmayacak setler koyanların, şimdi esamisi bile okunmazken, tüm Türkiye’nin hafızasına Recep Yazıcıoğlu ismi çakılıp kaldı.
Yattığınız hastanenin önündeki ziyaretçi akını, sevgi ve dua seli, kolay kolay kimselere nasip olmayacak derecede; bir görseniz Sayın Vali’m....
Her türlü karalamaya, çamur atmalara rağmen, kafalarımızda bir an bile sizinle ilgili kötü bir imaj oluşmadı. Yaptığınız her icraat, attığınız her adım, nevi şahsınıza münhasırdı. Size yakışıyordu.
Ama böyle çekip gitmek, bu kadar ucuz bir ölüme teslim olmak size hiç yakışmıyor haberiniz olsun!
Görevde bulunduğunuz zamanlarda, sizden kendileri için, şehirleri için hizmet bekleyen ve çoğunlukla beklentileri boşa çıkmayan Türk halkı, şimdi bir hizmet daha bekliyor.
Bu beklentiyi de karşılayın ve lütfen ‘yaşayın’ Sayın Vali’m!’
