18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

e-hayırlısı olsun

Son günlerde, 'e-devlet' uygulaması projeleri konusunu, özellikle Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın gündemde tutmasıyla, sıklıkla duyar olduk.

Özellikle de son günlerin flaş fuar organizasyonu olan, ‘CeBIT Uluslararası Bilişim Fuarı’ sayesinde, televizyon kanalları, hemen her gün hayatımıza getirilecek olan bir kolaylıktan söz edip duruyor ...

Öyle ya, artık bilişim çağındayız. Bilgiyi yakalayan, uygarlığı da yakalamış oluyor.

Uzakdoğu ülkelerinde bile, günün hangi saatinde olursa olsun, 800’lü hatlardan e-devlet’inizi arayıp, kimlik numaranızı girdikten sonra, istediğiniz işlemi yaptırabiliyorsunuz.

Örneğin, bir yerden bir yere taşınmak istediğiniz zaman, açıyorsunuz e-devlet’inize telefonu, “Sizde kaydım bulunan semtten, şimdi adresini vereceğim semte 1 hafta içinde taşınacağım” diyorsunuz, 1 hafta sonra, evinize gittiğinizde, kablolu tv, telefon, su, elektrik, her sey bağlanıp, adınıza kaydedilmiş oluyor.

Ne kadar uygarca değil mi ?

Yalnız bunun bizim için bazı sakıncaları var gibi.

Böyle bir geçişe hemen adapte olamayız gibime geliyor.

Öncelikle, devlet dairelerinde çile çekmeye alışmış olan halkımız için sakıncaları var bu işin: Öyle ya, yıllardır, ‘devlet kapısı çile kapısı’ diyerek, söylene söylene girip çıktığımız o devlet dairelerinden bu elektronik hizmeti almaya öyle ‘pat’ diye alışacak mıyız ?

Hiç sanmıyorum!

Bunun ispatı ise, emekli maaşlarını ödeyen devlet bankalarıdır.

Bankadan alınacak bir elektromanyetik kartla, istediğiniz yerden paşa paşa maaş çekme imkanı varken, bir gidin bakın maaş günlerinde bu banka şubelerine. Her şubede, caddelere ulaşan kuyruklar, itiş, kakış, kargaşa..."Neden kartla çekmiyorsun?" diye bir gün merak edip sorduğum bir komşum,”Kuyrukta beklemeden, biraz sıkıntı çekmeden alınan paranın bereketi mi olurmuş ?” cevabını yapıştırdı, suratıma ters ters bakıp... 

Sigorta hastanelerinde, ‘telefonla randevu’ uygulamaları başladı başlayalı, hemen her sabah büyük bir kesim inatla, “5 kere telefon ettim ama düşüremedim. Ne olur bir kere baksanız doktor bey!” diyerek, bir gün önceden kurulmuş organizasyonu adeta parçalamak, çalışma saatlerini sarkıtmak için her sabah erkenden yola düşer...

Ayrıca bir şeyi de çok merak ediyorum: Bu ‘e-devlet’ uygulaması sonucunda, o tozlu rafların önüne konulmuş her tarafı kırık dökük masalarda, hayatında bilgisayar klavyesine bile dokunmamış, sadece kalemleri ile çalışan on binlerce devlet memuru ne olacak ? Kaçı eğitim alıp, teknolojik devlette memuriyetine devam edecek ?

Haa, bir de kurumların durumu var:

İster inanın, ister inanmayın, geçenlerde, fatura ödemek için elektrik idaresine gittim. İhtiyaç gidermek için lavaboya yöneldiğimde, tuvaletlerden yayılan dayanılmaz koku yüzünden, kendimi dışarı zor attım! Meğer, elektrik idaresinin, borçtan dolayı suları kesikmiş!

Bu 'e-devlet', kurumlar arası bu türden abukluklara da çare bulacak mı ?

Bunun gibi örnekleri o kadar çoğaltırım ki, ama daha şimdiden, ‘e-yeter!’ dediğinizi duyar gibiyim.

e-hadi hayırlısı, bekleyip görelim bakalım...

Yayın Tarihi : 11 Eylül 2003 Perşembe 19:47:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?