22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Engel, bu kez Portekiz'den miş!

Çevre Yolu E-5 istikametinden çıkarak, Haliç Sahil Yolu’na iniyor ve hiçbir sıkışıklıkla karşılaşmadan, Eminönü”ne varıyorum.

Bu işte sanki bir gariplik var gibi ?.. Bir kaç trafik ışığının haricinde, neredeyse, hiç frene basmadan, Eminönü meydanındayım.

Hani fırtına öncesi sessizliği gibi..

Eminönü'ne giren son virajı döndüm işte.

Aman Allah”ım o da ne!

Demek bu anormalliğin sebebi buymuş!

Eminönü tam bir felaket!

Yollar araba mezarlığı gibi! 

Dakikalar bir birini kovalıyor, ama araçlar olduğu yerde çakılı duruyor! Kelimenin tam anlamıyla, santim santim ilerliyoruz.

Yaklaşık yarım saat sonra, Sirkeci ışıklara ulaşıyorum. Amacım, Ahırkapı-Cankurtaran istikametinden içeri girip, Sultanahmet”e ulaşabilmek.

Sirkeci ışıklarında yeşil yanar yanmaz basıyorum gaza ve Cankurtaran girişinden dönmek için sinyal verdiğim anda, karşımda etten duvar örmüş polisleri görüyorum.

Hepsi bir ahenk, elleriyle, düdükleriyle ve yüzlerindeki kararlı ifadeyle devam etmemi işaret ediyorlar.

Olağanüstü bir durum var galiba ?

Hiç uzatmadan, direksiyonu bir diğer giriş olan, Kumkapı isktikametine kırıyor ve yoluma devam ediyorum.

İşte bu kadar; girdim Sultanahmet yazan tabeladan içeriye.

Ama birkaç metrelik ‘Arnavut taşı’ döşeli rampayı tırmandığım anda, kabus tekrar karşıma çıkıyor!

Yeminle söylüyorum kabus bu!

Trafik kilit! ‘Arasta Bazaar’ isimli, halıcılar çarşısının olduğu 100 –150 metrelik geçiş bölümüne ulaşmam tam 20 dakikamı alıyor!

Aa o da ne ? Araçlar, normal seyir yolundan değil, Sultanahmet Ticaret Lisesi’nin bulunduğu ters istikamete doğru giriyor!

Önümdeki son araç da, ters yöne dönünce, gözlerime inanamıyorum! Yolu kapayıp, bir de tabela koymuşlar! “Emönönü Belediyesi Tretuar Çalışması. Verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz”

“Hay ben sizin çalışmanıza da, özürünüze de !...

Yahu tamam çalışma olabilir, yol kapanabilir ama, mutlaka alternatif yol açık tutulmaz mı ?

‘Ya sabır’ çekip, dalıyorum ters istikamet olan ve ‘Dikilitaş’ın olduğu meydana çıkan o daracık yola..

Ortalık ‘mahşer yeri’ gibi! Turist otobüslerinin oluşturduğu uzun kuyruklar, kendilerine göre düz istikamette yol almaya çalışan araçların karşısına ters istikametten çıkan araçların şoförlerinin bağırışları, klaksonlar, küfürler, araçlarını terk edip, trafik polisliğine soyunan vatandaşlar, geçmek için araçların arasında 15 santimlik alan bulamayıp, şaşkın şaşkın etrafına bakan yaya turistler...

Ama ortalıkta bu trafiği yönlendirecek tek bir polis yok!

Sıkmaktan, dişlerim acıyor...

Saate bakıyorum, Eminönü’ne girdiğimden bu yana, yaklaşık 1,5 saat geçmiş! Yani, Allah göstermesin kadın olup, hamile filan olsaydım ve doğum sancılarım Eminönü’nde başlamış olsaydı, şu anda kucağımda bir buçuk saatlik bir bebeğim olacaktı! Adını da günün anlam ve önemine uygun olarak, ‘Dursun’ koyardım herhalde...

Çünkü gün 'durma' günü. Duruyoruz efendim! Niçin durduğumuzu, kimin bizi gideceğimiz yere ulaştırmamaya çalıştığını bilmeden duruyoruz...

***

Yaklaşık iki saat sonunda, vardığım meydanda, gözlerime inanamıyorum! Sanki bütün İstanbul’un polisi orada ve Cankurtaran’a iniş yolu, trafiğe kapalı!

Artık canıma tak ediyor ve aracımdan inip, ilk trafik polisin yanında alıyorum soluğu..

-Ne bekliyoruz memur bey ?

-Misafirin geçmesini.

-Kimin misafiri ?

-Haberiniz yok mu ?

-Olsa neden size sorayım ?

-Portekiz Cumhurbaşkanı, Ayasofya’yı ve Topkapı Sarayı’nı ziyaret edecek.

-Ama olur mu canım böyle bir rezalet ? Tam iki saattir aynı yerde bekliyorum.

-Beyefendi ben de sabah 07:00 den beri bekliyorum. Hem de aç susuz!

***

Ohh... (zevk 'oh'u değil)

Ne diyeyim arkadaş ne diyeyim ?

Bizimkilerin, siyah ve uzun Mercedes'leri ile bir yerden bir yere giderken bizi yollara hapsetmelerine, saatlerce olduğumuz yerde bekletmelerine alışmıştım da, hiç yabancı bir devlet adamı yüzünden bu esareti yaşamamıştım.

Hakikaten doğruymuş. İnsanoğlu yaşadığı sürece neler görüyormuş.

Diyecek fazla da bir şey yok!

Bana bu hazzı da yaşattığı, bundan da mahrum bırakmadığı için, başta Sayın Portekiz Cumhurbaşkanı’na ve trafikte bir yarım gün kaybetmemize neden olan tüm ilgililere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Ülkemize gelen, başka ülkelerin devlet başkanlarının  da tarihi ve turistik ziyaretlerinde yine görüşebilmek dileğiyle efendim...

Yolunuz açık olsun!

Yayın Tarihi : 18 Eylül 2003 Perşembe 00:00:25
Güncelleme :25 Eylül 2003 Perşembe 13:07:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?