23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

İmam Hatipler ve Bilim

Türk -Avrasya İş Konseyleri tarafından düzenlenen paneldeki konuşmacılar, hem kendi ülkelerinin, hem de dünya siyasetinin çok önemli şahsiyetleri.

9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel, Rusya’nın eski Başbakanı Yevgeni Primakov, Almanya’nın eski Dış İşleri Bakanı Hans Dietrich Genscher, dünyaca tanınmış Kırgız yazar ve politikacı Cengiz Aytmatov…

Her konuşmacı, yılların kendilerine verdiği tecrübe ve bilgi birikimi ile deneyimlerine dayanarak, çeşitli konular hakkındaki görüşlerini ve tezlerini anlatırlar. Sayın Mehmet Barlas’ın yazdığı gibi, keşke bu paneli televizyonlardan birisi canlı olarak yayınlasaydı da, hepimiz de izleyebilseydik.

Basından izleyebildiğim kadar son derece güzel ve doyurucu bir atmosferde geçen bu panelde, ülkemin güncel bir konusu olduğu için olacak ki benim dikkatimi en çok Genscher’in konuşmasındaki bir bölüm çekti.

Genscher konuşmasının bir bölümünde diyor ki; ’Amerika neden güçlüdür? Çünkü bilimde ileridir. Bilimde ileri olduğu için, ekonomide de ileridir. Ekonomide ileri olduğu için de askerlikte ileridir.

Gelişmiş ülkeler, bilime önem ve öncelik verdiği için ileri gidiyor. Bizim genel bilgi düzeyimiz ise, bilimin inceliğini kavrayacak düzeye erişemedi. Bu gidişimize göre daha uzun seneler de erişemeyecek. Çünkü ülkemizin en önemli gündemi hala İmam Hatip’ler.

İmam Hatip liselerinde de matematik fizik kimya gibi diğer okullarda
okutulan dersler elbette ki okutuluyor. Ama asıl sorun bu okuldaki çocuklar değil; bu okullarda hami olan kimseler.

Siz hiç kapı kapı dolaşıp da “Falan yerdeki lisemizde okuyan çocuklarımız için para topluyoruz” diyen kimselere rastladınız mı? Ama İmam Hatipli’ler için binlerce .

Guruplar oluşturup, insanların ulvi duygularını sömürerek din ticareti yapan bu kişiler, maalesef arkalarını da siyasetçilere dayamaktadır. Bu siyasetçilerimiz de oy uğruna bu kişilere sahip çıkmaktadır.

İnsanlarımızın ulvi duygularına hitap ederek toplanılan inanılmaz büyüklükteki bağışların bir kısmı ile okullar yaptırılıp, talebeler okutulurken, büyük kısmı ile de bu insanlar hem geçimlerini temin etmekte hem de bir yaşam biçimi oluşturmaktadır. Dolayısı ile bu çember içerisinde oluşan guruplar zamanla kendilerine hami olan siyasetçilere tabi olmak mecburiyetinde kalırlar.

Lütfen şöyle etrafınıza bir bakın.

İmam Hatip okulları ve Kur-an kursları ile ilgili tüm dernek ve vakıflardaki insanları gerek kıyafetleri, gerek tipleri, gerek sağa sola bakışları ve gerekse yaşam şekilleri ile hemen ayırt edebilirsiniz.

Bu yolla zengin olan kimseler bile, çocuklarını çoğu zaman İmam Hatip liselerine göndermezler. Kendileri sahilde şortla dolaşırken, kızlarını ve eşlerini çarşafla dolaştırırlar.

Daha ziyade alt gelir gurubuna ait ailelerin çocukları bu okullara gider. Bu aileler ise çocuklarını “Çocuğum dinini öğrensin” diye değil, daha ziyade “Karnı doyurulsun, üstü giydirilsin” diye İmam Hatip okullarına gönderir. Ama kendilerine sorulduğunda, içerisinde bulundukları kötü durumun bilinmemesi için cevap çoğu kez “Çocuğum dinini öğrensin” dir.

Acaba İmam hatip okulları ve Kur-an kurslarını kendilerine siyasi bir güç ve geçim kaynağı olarak gören bu gurupların, bu okullarla olan ilişkileri kesilirse ve bu öğrenciler de diğer öğrenciler gibi eğitimlerine devam etmek mecburiyetinde kalırsa, bu okullar tercih edilir mi ?

Anlatmaya çalıştığım, bu guruplarla ilgili ilginç bir gözlemimi anlatmak isterim.

Aksaray ilinin Güzelyurt ilçesi; Ihlara Vadisi’ne yakın güzel bir ilçe. Bilhassa son senelerde turizm arttıkça, insanlar bu ilçeyi de gezip görmeye gidiyorlar.
Ama gelin görün ki tamamen tarihi evlerin bulunduğu ve “sit” alanı olan bu ilçenin böğründe şimdilerde kocaman bir İmam Hatip okulu yükseliyor.

Geçimini tamamen turizmden sağlamaya başlayan köylüler, şimdi ne yapacaklarını şaşırmış durumda .

“Bu okulu burada değil de biraz aşağıda yapsanız daha iyi olmaz mı?” diyen
ilçe sakinleri, “Siz Müslüman değil misiniz, ölümü düşünmüyor musunuz ,ahireti düşünmüyor musunuz?” cevabı ile karşılaşıyor.

Bu şartlar altında yapılan okullarda okuyan, karınları doyurulan, üst başları giydirilen, sürekli okuldan kovulma korkusu ile sıkı bir disiplin altında yetiştirilen bir öğrenciden ne beklenebilir?

Tabii ki kötü de olsalar kendilerine bu imkanları veren insanları desteklemek.

Bu ruh halinde yetişen bir İmam Hatipli’den nasıl bir bilim adamı olması beklenebilir?

Tanrı’ya şükür ki, az da olsa bazı öğrenciler üstlerindeki bu baskıyı atmakta çeşitli konularda kendilerini yetiştirmektedirler.

Bu gibi kimselerin, bu guruplar tarafından çoğu kez kafirlikle ve hainlikle suçlandığı da bir gerçektir.

Unutulmaz siyasetçilerimizden Osman Bölükbaşı’nın dediği gibi, “Dinimiz işte bu tip insanlar tarafından ülkemizin en büyük ticari sektörü haline getirilmiştir.”

Çocuklarımızı kendilerine geçim kaynağı yaparak, siyasi bir güç haline gelen bu tür kimselerden kurtulmak için, İmam Hatip okulları yerine daha çok İlahiyat Fakülteleri açmak bir mecburiyettir.

İlahiyat Fakültesi’nde okuyan gençlerimiz, gerek yaşları itibarı ile gerekse aldıkları eğitimden dolayı, bu tür insanlara rahatlıkla “Sen beni kullanamazsın, senin bu yaptığın yanlıştır.” diye cevap verebilmektedir.

Zaten bu tip insanlar hiç bir zaman “İlahiyat Fakülteleri açalım” diye para toplamazlar.

Çünkü bilgi düzeyleri, onları baskı altına alabilecek düzeyde değildir ve onları artık tekerleme haline getirdikleri hurafelerle de kandıramazlar.

Zaten bu tür insanların İlahiyat Fakülteleri’ne bakışları da herkesçe malumdur.

Kuran kursları ve İmam hatip okulları’nın etrafındaki bu çıkarcı, dini bilgisi zayıf, ama kendilerini din konusunda otorite göstermeye çalışan bu tür insanlardan bu okullar temizlenirse, biliniz ki, laik kesimin gerek Kur-an kurslarına ve gerekse İmam Hatip okullarına bakışı açısı tamamen değişecektir.

Remzi Erbaş
Yayın Tarihi : 31 Ekim 2003 Cuma 00:00:01
Güncelleme :1 Kasım 2003 Cumartesi 19:12:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?