2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

DERSİMİZ ATATÜRK, VEDA VE MUSTAFA'NIN TEMEL AÇMAZI

Tarihe yön veren insanlar üzerine yazılmış binlerce öykü/roman, çekilmiş yüzlerce sinema filmi var. Biz ise henüz destan/kahraman geleneğinin izinde Kara Murat hattındayız. Atatürk bir yana uzak/yakın tarihe kenarından köşesinden şimdilik sadece kalem dokundurmuş sayılırız. Ama iki senede üç Atatürk filmi çekmiş olmak kimilerine cilayı yenilemek gibi görülse de farklı bir şeyler söylemek istediğimizin işareti olabilir...

 

Kısa bir süre önce bir yazı vesilesiyle Atatürk’ü iç dünyası tahliliyle tanımak isteyenlere dünyaca ünlü psikiyatrist Prof. Vamık Volkan’ın Türkiye’de yayınlanırken birkaç paragrafı/sayfası sansürlenmiş olan Ölümsüz Atatürk adlı eserini önermiştim. Bundan ibaret değil elbette Falih Rıfkı’nın ‘Çankaya’sı ve ‘Atatürk’ün Bana Anlattıkları’ türünden birkaç önemli kaynak, Varlık Yayınları’nın neşrettiği özel mektupları, hizmetlisi Cemal Granda’nın anıları da var.
Son iki senede Can Dündar’ın belgesel formundaki ‘Mustafa’sından başlayarak iki sinema filmi daha çıktı.

Zülfü Livaneli ‘Veda’sı ve Hamdi Alkan’ın ‘Dersimiz Atatürk’ü.
Mustafa hakkında ben dahil pek çok kişi yazdı, eleştirdik. Tarzı farklıydı, canlandırmalar efekt düzeyinde kullanılmıştı, kimi yanlış kabullerle görselleştirilmiş Can Dündar makalesi sayılabilirdi ‘Mustafa’. Ama kabul etmek lazım ki alışılagelmişten farklı tellere dokunuyordu Dündar. Belki de sadece dokunup elini çekmesinden, o tellerde gezinmeye cesaret edememişliğin oluşturduğu karanlık noktalardan kaynaklanıyordu ‘Mustafa’ya itirazlar.
‘Veda’ ve ‘Dersimiz Atatürk’ ise sinema olmaktan ziyade ilköğretim ders kitaplarında Atatürk bahsinin görselleştirilmiş hali düzeyinin ötesine geçememiş oldukları yorumlarıyla eleştiri oklarının hedefi.

Anladığım kadarıyla ‘Dersimiz Atatürk’ün görsel okul kitabı olmanın ötesinde bir iddiası zaten yok. Eldeki bildik belgesel görüntü ve fotoğraflara biraz da özensiz canlandırmalar eklenmiş; o kadar. ‘Veda’ya gelince film başarılı makyaj, kostüm dokusuna, kimi karakterleri canlandıran sanatçıların oyunculuk yeteneklerine rağmen Livaneli’nin mesleki ilişkileri dolayısıyla fazla köpürtülüp kışkırtılmış ilgi, dolayısıyla dozu kaçmış PR çalışması sonucu kendi yükselttiği çıtanın altında kaldı.

Hangi Atatürk?
Oysa Türkiye Cumhuriyeti’ne vücut veren siyasi iradenin kaynağındaki isim olarak Atatürk’ün siyasi hayatı genel kabulün aksine biribirinden çok farklı düşüncelerle yapılabilecek çalışmalara kapı açmaya uygundur.

Milli Mücadele içindeki Mustafa Kemal farklıdır, Cumhuriyet’in inşa sürecindeki farklı, 1935 sonrası farklıdır. Eskişehir’de Zağnos Paşa Camii’nde hutbe okuyan ‘Kanun-u Esasi Kuran’ı azimü şandır’ diyen, BMM’nin açılışını cuma günü denk getirip o gün Türkiye’nin bütün camilerinde hatim kıraat edilmesini tamim eden de Mustafa Kemal’dir; imzasını koymadığı, Afet İnan’a dikte ettirdiği Medeni Bilgiler’de ‘Türk yalnız tabiatı takdis eder’ diyen de. Elmalılı Hamdi Yazır’a kendi tahsisatından ödeme yaptırıp ünlü Hak Dini, Kuran Dili tefsirini yazdıran, Anadolu Alevilerinin kendisini mehdi ilan etmelerine itibar etmeyip Diyanet’in Sünni/Hanefi mezhebi ve Maturidi itikadı üzerine inşası emrini veren de odur.

Benzer örnekleri Güneş Dil ve Tarih teorileri konusunda verebiliriz; keza dilde öz Türkçeleşme akımına, musikide Batı formlarının benimsenmesine öncülük edip kol kanat gerişinin ardından kendi ruh dünyasını yansıtan yerli tınılara sarılışını.
Sanırım sıkıntı Atatürk söz konusu olduğunda senarist ve yönetmenlerin onu her cephesiyle anlatma telaşından kaynaklanıyor. Hem çocuk, hem asker, hem kumandan, hem devrimci, hem âşık, hem eş, hem arkadaş, siyasetçi, devlet kurucusu, hatip, dilci, tarihçi. Bunların hepsini 110 dakikada ve bir defada anlatmaya sinema sanatı müsait değil. Rahmetli Şevket Süreyya Aydemir üç ciltlik ‘Tek Adam’ı yazdıktan sonra “Hiç zahmetsiz iki cilt daha yazabilirdim” diyor. Kuşkusuz yazabilirdi. Kemal Tahir’in tarih okumalarıyla yazdıklarının birkaç katı Tarih Notları var.

Sinema ise yan öyküleri dışlamayan ama tek bir öykü üzerinde yapılan bir sanat. ‘Mustafa’ gibi, ‘Veda’ da, ‘Dersimiz Atatürk’ de her şeyin anlatma derdinde iddia taşıyan yapımlar. Zaman kısıtlaması, anlaşılabilir mali sınırlamalar dolayısıyla bazı şeyleri anlatmaktan sarfınazar eden, anlattıkları çok şeyin ise hepsine biraz değinip geçmek zorunda kalan çalışmalar.

Oysa Atatürk, gerek özel gerekse siyasi hayatında nadiren çalıntı zamanlarda neşelenmiş, güvensizlik çemberinden çıkamamış, hayal kırıklıkları ve kader anları sarmalı pençesinde, yaşamış, özellikle yaşamının son iki senesinde portresi resmedilenin ötesinde çok farklı çizilebilecek bir lider. Sadece hastalığı süreci bile Ankara ve İstanbul cephesiyle bakıldığında başlı başına bir gerilim.

Çerçeve
‘İstanbul’un İlkleri ve Enleri’

İstanbul’la araştırmalar yapan Dr. Göncüoğlu olanaksızlıklara boğuşuyor.

Bu sene adı Avrupa Kültür Başkenti sıfatıyla anılan İstanbul pek çok başarılı çalışmanın odağında. Haliç Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Faruk Göncüoğlu yıllar öncesi tanıdığım, hayatını İstanbul araştırmalarına hasretmiş genç bir akademisyen. Üzüntüm onun ve çevresinde oluşturduğu İstanbul Kültür Tarihi Araştırmaları Merkezi halkasının gerçekleştirdiği onlarca başarılı çalışmadan şimdilik sadece birkaçının yayımlanabilmiş olması. Göncüoğlu ve İKTAM’nin pek çok araştırması hâlâ klasörlerde ilgi bekler halde.

‘İstanbul’un İlkleri ve Enleri’ önceden iki kez sınırlı sayıda ve ne yazık ki sınırlı imkânlar dolayısıyla istenen baskı kalitesinde Türk okuruna ulaşamadı. Eser nihayet eli yüzü düzeltilmiş, genişletilmiş, mümkün olduğunca bol fotoğraf ve kaynakçalarıyla Ötüken Yayınevi tarafından taşınıyor kitaplıklara. İlk efsanelerden,
ilk kiliseye, ilk Müslüman eserlerinden, ilk hırsızlığa. Boğaz’ın süsünün
dünyada en fazla adla anılan şehir olduğunu hiç düşünmemiştim. İstanbul’un lakaplarından biri Belde-i Tayyibe’ymiş meğer!.

Nilüfer Kuyaş’la yeni baştan
Gazeteci Nilüfer Kuyaş’ı biliyordum bilmesine ama yazar Kuyaş’ı ‘Başka Hayatlar’ denemelerinde okudum, tanıdım. Yeni Baştan romanını ise yayımlanalı iki seneden fazla olmasına rağmen ancak elime alabildim.
Siyaseti edebiyat potasına dökmek kolay değil. Sıcak cam ustasının akkor halindeki eriyiği çubuğun ucuna alıp üflemede göstereceği hünere emanet bir iş bu.

Yeni Baştan 27 Mayıs darbesinin romanı. Görünen-görünmeyen kahramanlarla ete, kemiğe büründürdüğü ihtilale kurgusuyla can veriyor Kuyaş.
27 Mayıs ‘devrim’ diye anılmasından ve kabullenilmesinden midir, yoksa sadece siyasete vurup alkış tutan yazar- çizer takımının canını yakmadığından mıdır nedendir bilmem, sanatçılarımızın gözünde 12 Mart, 12 Eylül kadar konu edilmeye değer görülmemiş bir darbedir. 2000’ler Türkiyesi’nin yaşadığı bütün sorunların kaynağı olmasına rağmen elde 27 Mayıs’ı konu alan iki elin parmaklarıyla sayılacak kadar eser ya var ya yok. Atilla İlhan’ın ‘Kurtlar Sofrası’, Sevgi Soysal’ın ‘Yürümek’, Müşerref Hekimoğlu’nun ‘27 Mayıs’ın Romanı’nı hatırlıyorum. Üstelik bunların çoğunda da darbe kendisine yapılan her türlü kötü muameleye müstehak bir siyasi kadronun devrilmesini sağlamış olası dolayısıyla mazur görülür.’ Darbenin iyisi olmaz’ diyen Nilüfer Kuyaş’ın farkı burada.

‘Yeni Baştan’ı o günleri yaşamayan genç kuşakların, yaşayıp 1960’ların heyecanıyla ya arkasında durduğu perde kimi hadiseleri açıklıkla görmesini engellediğinden ya da sonrasında gelişen hadiselerin hızlı temposu yüzünden 27 Mayıs üzerine fazla kafa yormamış olanların, ama özellikle siyaset sahnesinin günümüzdeki aktörlerinin okumasını öneririm.

Avni Özgürel - Radikal
Yayın Tarihi : 21 Mart 2010 Pazar 13:36:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
halit IP: 85.105.176.xxx Tarih : 21.03.2010 22:48:56

İyi niyet yetmiyor. kıvrak zeka olmalı.Malesef. Atatürk'ü  hiç iyi anlatamadılar. Muazzam kalkınma .Ortalama%13,Fabrikalar,demiryolları,Tarım işletmeleri,Uçak fabrikaları,Eğitim öğretim atakları, vs vs .bunları anlatın..İnsanımız için yaptıklarını anlatın.hususi hayatından size ne ? .


Gökhan IP: 78.175.31.xxx Tarih : 21.03.2010 21:28:59

Bir Mustafa Kemal Atatürk var.Vatanını seven,bağımsızlığın karakteri olduğu,milleti için yaşayan ve milletini kulluktan vatandaşlığa yükselten Mustafa Kemal Atatürk.Başka bir açı ile bakmaya çalışmak art niyettir.


Cevdet Üstündağ IP: 85.105.190.xxx Tarih : 22.03.2010 14:23:51

Bu filmlerin hepsini izledim ve hiçbirisi Atatürk'ü tam olarak veremiyor. Zaten bu büyük insanın hayatı 2 saatte verilemez! Öğrenciler için "Dersimiz Atatürk" filmi önerilir. Veda ise iyi niyetle ve olanaklar dahilinde yapılmış bir film.  Mustafa filmine gelince... Çok eleştirildi, yazıldı ve çizildi.  Ama hepsi bilinen şeylerin ötesinde çok orijinal birşey getirmiyor. Ancak bunların dışında çok mükemmel bir senaryo ve iyi bir oyuncu kadrosuna sahip bir film vardı. Yönetmenliğini Ziya Öztan'ın yaptığı KURTULUŞ ve CUMHURİYET filmleri... Her 30 Ağustos ve 29 Ekim de bu filmler TRT'de gösterilir geleneksel anlamda. Ama ne Mustafa, ne Veda, ne de Dersimiz Atatürk, bu filmlerin başarısını yakalayamaz.