1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

FETİH 1453'TEKİ TARİHİ YANLIŞLAR...

Ülkemizde büyük bir kesimin tarih bilgisinin yeterli olduğunu sanmıyorum. Bunun nedeni de okullardaki tarih derslerinin tek düze kalıplar içerisinde verilmesinin yanı sıra, biraz da toplumun ilgisizliğinden ve okuma alışkanlığının olmamasından kaynaklanmaktadır.

Geçen yıl yayına giren ve halen devam eden “Muhteşem Yüzyıl” dizisi beklenilenin üzerinde ilgi çekti. Bunu fırsat bilen bazı yazar ve yayınevleri “Kanuni” dönemini içeren kitaplar yayınlamaya başladılar. Okuma alışkanlığı yok dediğimiz toplumun bir kesimi bu yayınları alıp okumaya başladılar. Bu durumda, tarihi topluma sevdiremediğimiz ortaya çıkmış oldu.

“Muhteşem Yüzyıl” isimli dizinin reytinginin yüksek oluşu, birçok dizi yapımcısını Osmanlı tarihinin belirli dönemlerini yansıtan diziler yapmaya yöneltti. Nitekim önümüzdeki günlerde TRT1’de yine Osmanlı dönemini içeren “Kıyam” isimli bir dizinin başlayacağını, tesadüfen zap yaparken gördüğüm tanıtım filmiyle öğrendim. Ancak ortada olan bir gerçek var. Bir dizi tutulduğunda yapımcıların anlamsız olayları senaryo içerisine katarak diziyi uzatma yoluna gitmeleridir. Bunun en tipik örneğini “Muhteşem Yüzyıl” da görüyoruz. Konu saptırılarak Harem’deki kadın çekişmeleri, paşaların aşkları, meşkleri ile uzatılmaya çalışılıyor. Böyle olunca da dizinin keyfi kaçıyor, tarihe meraklanan izleyicisini hem yanlış bilgilendiriyor, hem de bıktırıp diziyi izlemekten vazgeçiriyor.

Osmanlı Tarihi’nin önemli bir bölümünü İstanbul’un fethi oluşturur. Rumeli ve Anadolu arasında kalan Constantinopolis’in (İstanbul) ele geçirilmesi şarttır. Yüzyıllar boyunca önce Araplar sonra da Osmanlının ilk yıllarında bu şehri ele geçirebilmek için büyük uğraş vermişlerdir. Onlardan önce Latinlerin IV. Haçlı Seferi bir süre şehre hâkim olmuş, daha doğrusu soyup soğana çevirmişti.

Türk sinema tarihinin şimdiye kadar yapılmış en pahalı filmi olarak gösterilen “Fetih 1453” yoğun bir ilgi çekti. İstanbul’un fethini perdeye yansıtan film üzerindeki yorumlar daha gösterime girmeden başlamıştı. Eleştiriler yapımcılar ve tarihçiler olarak iki noktada toplanmıştı…

Faruk Aksoy’un yönetimindeki filmin kurgusunda olaylar belirli bir düzende anlatılmaya çalışılmış. Savaş sahnelerinin çekilmesine büyük özen gösterilmiş. Teknik ve çekimlerin başarılı olduğunu söylemeliyiz. Ancak bazı sahnelerin karanlık ve sisler içerisinde çekilmesi olası yanlışların gözden uzak tutulmasından kaynaklanmış olmalıdır. Bu arada birbirine kılıç sallayanların abartılı bağırtıları hiç de hoş değil. Yeniçeriler ve Bizans askerinin feryat figan ederek savaştıklarını hiç sanmıyorum. Küçük sinema salonlarının yüksek volümü aşırı yüksek sesi insana bayağı rahatsızlık veriyor. Yapımcı, filmin gösterileceği salonların ses düzenini dikkate alarak ona göre davranmış olsaydı çok daha hoş olurdu.

Tarihçi gözüyle baktığınızda bir takım abartı ve yanlışlıkların olduğu da gözden kaçmamalıdır. Her ne kadar bu bir belgesel değil kurgu denilse de tarihin akışını değiştiren bu tür olayları filme konu edinirken gerçek tarih de dikkate alınmalıdır. Fetih 1453’deki tarihi yanlışların hangi birinden söz etmeli diye düşünüyorum. Öncelikle yapımcı surları iyi etüt etmeliydi. Surların önünde iki sıra halinde geniş su hendekleri vardı. Oysa filmde yeniçeriler bir anda surların dibine kadar geliyorlar, hendeklerin nasıl aşıldığı izleyiciye gösterilmeliydi. Fatih Sultan Mehmet at üzerinde surlardan içeri girerken yolun kenarında Bizans İmparatoru XI. Konstantinos Palaiologos’un cesedi gösterilmiş… Bu büyük tarihi bir yanlış; İmparatorun ne cesedi ne de mezarı o günden bu güne kadar yapılan araştırmalarda bulunamamıştır. Günümüzde de arkeologlar surlara yakın yerlerde İmparatorun mezarını aramaktadırlar.

Filmin ana karakterini oynayan Ulubatlı Hasan ve Venedikli şövalyelerin başı olan, aynı kadına aşık Guistiniani’nin, saçlı-sakallı, birbirine benzeyen tiplerden seçilmiş olması da bir başka yanlıştır. Özellikle cenk sahnelerinde, çekim de karanlık olarak gösterildiğinden aşağı yukarı aynı giysiler içerisinde savaşanlardan hangisinin Hasan, hangisinin Guistiniani olduğunu seçebilmek zor…

Filmin kahramanlarından Ulubatlı Hasan üzerinde biraz araştırma yapılmış olmalıydı. Ulubatlı Hasan isimli yeniçerinin filmde Urban’ın kızıyla olan aşkı çok fazla öne çıkarılmış. Birçok dizi ve sinema filminde gördüğümüz yatak sahnelerine, kadınların gebe kalmalarına burada da yer verilmiş. Yeniçeri Hasan’ın surlarda ölürken sevgilisinin karnını okşaması da bir tuhaf… Cinselliğe, gayrimeşru çocuklara yer verme alışkanlığından burada da vaz geçilmemiş…

Önemli bir tarihi yanılgıya değinmek isterim; tarihte Ulubatlı Hasan isimli bir yeniçeri yaşamış mıdır?

Tarihte olsun, film ve dizilerde olsun, ille de bir kahraman yaratacağız diye düşünürseniz söyleyecek bir sözüm olmaz. Ne var ki, Ulubatlı Hasan ismi, ilk kez 1477 veya 1570’lerde yazılan bir Bizans kaynağına dayanıyorsa da, bazı kaynaklarda eserin orijinalinde böyle bir ismin geçmediği belirtiliyor. İstanbul’un fethinden yüz yıl sonra Ulubatlı Hasan ismi ortaya çıkıyor. Bazı tarihçiler de surlara ilk çıkan yeniçerinin Balaban Bey olduğundan yana. Tarihçiler ve toplum Ulubatlı Hasan’ın yaşamış olduğuna ve surlara ilk bayrağı diken kişi olduğuna inanarak onu efsaneleştirmiş. Bunu değiştirmek bence artık anlamsız…

Ortaçağda savaşacak orduların kralları veya komutanları ortaya çıkarak konuşurlar, anlaşamayınca da savaş başlar. Burada da yapımcı ondan etlenmiş olacak ki, Fatih Sultan Mehmed ile Bizans İmparatoru XI. Konstantinus’u karşı karşıya getiriyor!.. Oysa tarihte böyle bir olay yaşanmamıştır. Filmde, Halil Paşa her an boynu vurulma korkusu içerisinde gösterilmiş. Fatih’in başkanlık ettiği toplantılarda paşalara sürekli bey denilmiş, toplantıda bulunanların Hünkârın önünde birbirleriyle tartışmaları da Osmanlı teamülüne tamamen ters düşen bir olaydır. Bir başka yanlış da, Şahi topları döken Macar asıllı Urban, kuşatmanın ilk günlerinde bir topun infilak etmesiyle ölmüştür. Oysa filmde Urban’ın ölümü fetihin sonlarında gösterilmiş… Ayrıca, Fatih Sultan Mehmed ile Akşemseddin’in Hz.Eyyub’un mezarını bulmaları fetihten sonra olmuştur. Bulunduğu yer ise eski bir Bizans ayazmasıdır.

Benim görebildiğim tarihi yanlışlar bunlar; gözümden kaçmış olanların olması da doğaldır. İstanbul’un fethi benim çocukluk yıllarımda, o günün koşullarında çekilmişti. Bu filmle o film birçok yönden karşılaştırılamaz. Ancak o filmde Fatih Sultan Mehmed rolünü üstlenen Sami Ayanoğlu’nun bugünkünden çok daha hünkâra yakıştığını hala anımsarım… Ruhu Şâd olsun.

Fetih 1453’ün gişe rekorları kırdığı söyleniyor. Topluma tarihi sevdirmesi açısından önemli bir olay. Tarihi yanlışlara gelince, zamanla düzelecek, çekimlerden önce tarihçilerin, sanat tarihçilerin görüşlerine yer verilecek ve her şeyin daha iyi olacağına inanıyorum.

erdemyucel2002@hotmail.com

 

Erdem Yücel /KENTHABER
Yayın Tarihi : 5 Mart 2012 Pazartesi 12:56:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ziya yiğit IP: 95.173.252.xxx Tarih : 10.03.2012 01:34:41

Flimde Fatih Sultan Mehmetden  bir adım önde Uluabatlı Hasan görülüyor.Flimin son sahnelerinde Uluabatlı ile cenovalı şövalyenin kılıç savaşı<Karamurat> fliminden bir farkı yoktu.Flim son sahnelere doğru,sanki hızlandırılıp düşünülmeden çekilmi gibi.