17
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

İSKİ: Fatura tahsil büroları yasadışı

‘Su hayattır’ denir hep, öyledir de. Bu tabirden yola çıkarak, 13-14 milyon İstanbullu’nun hayatının da Dursun Ali Çodur’un ve bağlı bulunduğu kurumun elinde olduğunu söylemek bir ölçüde abartı olmaz. Yaklaşık 4 yıldan bu yana, 1 Ekim 2002’den bu yana İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) başında; Genel Müdür.

Son dönemde küresel iklim değişiklikleri, bunun yaratacağı olası etkiler, dünyayı bekleyen tehlikeler, ciddi su sıkıntıları ve de su savaşlarına dünyada ciddi bilimsel veriler raporlar ortaya çıktı ve bu raporlara dayalı tonlarca senaryolar üretildi. Ki bu nihai ‘su savaşları’ senoryoları içinde Türkiye de varsayıldı.

Tabiki bu bilimsel veriler, raporlar, senaryolar bir şekilde gözleri Türkiye’nin su politikalarına çevirdi. Dursun Ali Çodur, bu anlamda Türkiye’nin su politikalarının muhatabı olmasa bile 13-14 milyon megakentin ‘su politikası’nın başındaki kişi.

Dolayısıyla olası küresel iklim değişikliklerine bağlı olarak İstanbul’u bekleyen olası tehlikeler, buna karşı alınan ve alınacak önlemler ve de tabiki yine milyonlarca İstanbullu’nun musluklarından akan suyun ne kadar içilebilir olduğu ve yine tabiki şu günlerde yeniden karşımıza çıkan kışı atlattıktan sonraki güzel güneşli yaz günlerinde sahillerimizin ne derece yüzülebilir olduğuna dair soruların ilk muhatabı.  

Çodur’un Kenthaber’in sorularına verdiği cevaplardan öne çıkan bir kaç başlık:

*İstanbul, sözü edilen iklim değişikliği senaryolarının en ciddisini dahi dikkate alarak hali hazırda, hiçbir yatırım dahi yapmadan 2023’e kadar su problemini karşılaşmış durumda.

*İstanbul’da şu an kentin tüm noktalarındaki evlerin musluklarında akan sular içilebilir durumda. Ve de AB standartlarının da çok daha üstünde bir kalitede. Damacana sularından yüz kat daha ucuz ve yine o kadar da kaliteli. İddia bu kadar güçlü.

*Önemli bir konu; “İstanbul’un bir çok noktasına yayılan ve İSKİ adına fatura tahsil eden fatura tahsilat bürolarının hiçbir yasal dayanağı yok. Yasadışı çalışıyorlar. Olur da oraya verdiğiniz faturanın karşılığının yatırılmaması durumunda kesinlikle muhatap biz değiliz” diyor İSKİ.

*İstanbul’un sahillerinin yüzde 55’i yüzülebilir hale getirdiklerini söylüyor Çodur. Ve “3 yıl içinde İstanbul’da yüzülemeyecek nokta kalmayacak” diyor.

 

 

 

 

 

 

 

İşte Çodur'un, İstanbullular için önemli mesajlar içeren, Kenthaber'e özel söyleşisi.

*İSKİ deyince tabi İstanbullar’ın aklına ilk olarak su geliyor. Ve tabiki en önemlisi musluğundan akan suyun ne kadar temiz olduğu konusunu merak ediyor.
Siz uzun süreden bu yana İstanbullular’ın büyük bir güvenle musluklarından akan suyu içebileceklerini söylüyorsunuz. Ama yine de İstanbulluların önemli bir bölümünün kuşkusu var. Bu kuşkuları nasıl gidereceksiniz? Suyun içilebilir olduğuna İstanbulluları nasıl ikna edersiniz?

Biz İstanbul’a günde 2 milyon metreküp su veriyoruz. Ve yerin altında da 13 bin 300 kilometre bizim içme suyu borumuz var. Bunların tamamı yeni, modern, dünyanın en son teknolojisiyle oluşturulmuş borulardır.

Biz bu boruların tamamını yeniledikten sonra, arıtmalarımızdan çıkan suyu da sürekli tahlil ediyoruz. Her gün İstanbul’un 350 noktasında. Bu tahlil sonuçları ile ilgili değerleri internette, kendi yayınlarımızda yayınlıyoruz.

Burada bir suyun içilebilirliği nasıl belli olacak yani? Kriterleri var. Suyun içinde olması gereken çeşitli parametrelerin limitleri var. Hangi parametre ne kadara kadar olursa su içilebilir.
Bu parametreleri kim koymuş. Türk Standartları Enstitüsü’nün var. Ondan önce Dünya Sağlık Teşkilatı koymuş. Avrupa Birliği koymuş ve ABD Çevre Ajansı koymuş.

Bunlardan bir parametreden örnek vermek gerekirse; sudaki bulanıklık. Birimi NTU’dur. TSE diyor ki, 25 birime kadar müsade edilir. Dünya Sağlık Örgütü 5 birime kadar, AB ve ABD Çevre Ajansı da diyor ki en fazla 1 birim olması lazım.

Görüldüğü gibi TSE ile AB arasında 25 katlık bir fark var. AB çok daha yüksek bir standart koymuş. Bizim değerlerimizin hepsi 1’in altında. 0.5’i geçen yoktur. Yani kesinlikle bizim ürettiğimiz su AB’nin öngördüğü standartların da üstünde.

Bu bir parametre. Suyun içilebilirliği ile ilgili 37 tane böyle parametre var. Kurşun var, çinko var, arsenik var, sodyumu var, potasyumu var...
Böyle tüm parametreleri tek tek tarayacaksınız. Her birini de tek tek bu standartlarla mukayese edeceksiniz. İşte biz bu mukayeseyi her gün yapıyoruz. Hepsinde en yüksek standardı koyan, kurulun, kuruluşun, ülkenin standartlarının üstündeyiz.
Onun için göğsümüzü gere gere diyoruz ki, İstanbul’a 24 saat verdiğimiz su en yüksek standartlardadır. Ve musluklardan akan su rahatlıkla içilebilir.

*İstanbul’un tüm noktalarına verilen su bu standartlarda mıdır? İçilebilir durumda mıdır?

Yeni görev alanımıza giren köyler hariç tümünde durum böyle. Bu alanlara yönelik yatırımlarımızı henüz bitiremedik.

*Peki İstanbul’un suyuna karşı olan güvensizliğin nedeni ne? Psikolojik mi? Geçmişte, yaşananlar mı?

Önemli ölçüde psikolojik ama. Bu psikolojinin yaratılmasında ticaretin de önemli etkesi var. Su satan şirketler var falan.
İşin garip tarafı insanlar bizim suyumuzdan çok daha az kaliteli suya bizim suyumuzun yüz katı daha fazla para ödeyerek alıp içiyor.

*Siz suyunuzun damacanalarda satılan sudan daha kaliteli mi olduğunu iddia ediyorsunuz?

Evet. Daha kaliteli ve daha güvenilir. Bizim suyumuz en güvenilir sudur. Hiçbir riski yoktur.
Damacanalar bir kere kullanıldıktan sonra, el ayak değiyor ona. Ondan sonra yıkıyorsun onu. İçinde deterjan artıkları kalıyor. Dünya şu an bunu yasaklamış durumda.
Su şişelerini tek bir kere dolduruyorsun el ayak değmeden. Bitince de atıyorsun. Yani geri dönüşümlü bu tekrar tekrar kullanılan şeyleri dünya yasaklamış durumda.

*Musluk suyunun kokusu rahatsız ediyor...

Bu klorla ilgili. Zaten Türkiye’de insanların en büyük derdi klor. Bakınız, klor bir engeldir. Ben deprem bölgelerinde de uzun yıllar çalıştım. Erzurum depreminde yurdışından yardım için gelen ekipler, bu bizim kaynak suyumuzu bile, hemen cebinden çıkarıyor klorunu damlatıyor, öyle içiyor. Buna gözlerimle şahit oldum.

Çünkü biz arıtmanın başında suyu dezenfekte ediyoruz. Mikro organizmaları öldürüyoruz. Hiçbir sıkıntımız yok orada. Ürettiğimiz suda hiçbir sıkıntı yok. Ama yollardaki kirlerme riski, evlerdeki kirlenme riskine karşı klor emniyettir. Klor orada sonradan oluşan bakterileri bile yok eder.
Dünyada standardı var bunun. 0.5 mlgr/lt'den az olması lazım evlerde. Ama Türk insanının kaynak suyu alışkanlığı olduğu için o kokuyu hemen alır.

*Bu klorun kokusuzu yok mudur?

Hayır. Ama kokuyu gidermek çok kolay. Koyun suyu sürahiye 3-5 dakika bekletin geçer kokusu. Nihayetinde gazdır, uçar gider klor.

Siz evde damacanadan içtiğiniz su, damacana yarıya geldikten sonra bir ondan numune alın, bir de musluktan alın. İsterseniz söyleyin numuneleri biz aldırtalım. En güvendiğiniz yerde, en gelişmiş üniversite laboratuvarında, TÜBİTAK’ta tahlil ettirin, ondan sonra kararı siz verin.
Ben içiyorum kokusundan da hiç rahatsız olmuyorum. İsterseniz şu anda musluktan getirtelim. Birlikte içelim.

*Siz evinizde musluk suyu içiyorsunuz yani?

Elbette, burada da, evde de.
Şu anda bizim verdiğimiz suya ne kadar fatura ödüyorsunuz ortalama?

*15 YTL civarında...

Demekki 10 metreküp su kullanıyorsunuz. Bir metre küp su 53 damacana ediyor.
Siz kaçtan alıyorsunuz damacananın tanesini?

*3 YTL’den...

Demekki siz ayda 530 damacanalık su tüketiyorsunuz. Yani ayda bin 500 YTL’den daha fazla tutar, bizden kullandığınız suyu o damacana sularından almış olsaydınız. O damacana sularından çok daha temiz ve güvenli olan suyu biz size çok çok daha ucuza veriyoruz.

*İstanbul’da milyonlarca insan damacana suyu içiyor. Elbette damacana suyunun çok çok daha pahalı olduğunu biliyor ama musluk suyuna karşı bir güvensizlik var yine de. Bu güvensizlik eşiği nasıl aşılır?

İstanbul halkının yüzde 35’i surekli bu suyu kullanıyor. Hiçbir şekilde başka su almıyor.

*Bu yüzde 35’lik kesim genel anlamda yoksul kesim mi? Damacanaya para veremeyen kesim midir?

Hayır değil, ama kesimi önemli değil. Başka bir şeye bakmak lazım. Diyelim ki varoşlarda. Yakın zamanda gördünüz Malatya’da. En ufak bir kirlilikte nasıl yüzlerce insan hastalık kaptı.
Ama İstanbul’da böyle bir problem gördünüz mü? Milyonlarca insan hergün bu suyu içiyor. Ve bu durum bizim suyun ne kadar temiz ve güvenilir olduğunu gösteriyor. İstanbul’un yüzde 35’i, 4 milyonun üzerinde insan demek.

Şimdi bu sudan bir yudum alın bakın koku falan var mı? Korkmayın, ben içtim onun için diyorum size.

Bizim suyumuzu kirleten nedir biliyor musunuz? Bizim suyumuzu depolar kirletiyor. Apartmanların altında depolar var. Bizim suyumuzun tadını da, kalitesini de mahfeden odur.
Biz şunu söylüyoruz. Bizim temiz suyumuzu kirleterek lütfen kullanmayın.

*Depolar, suyun kesilmesine önlem maksadıyla kullanılıyor... 

İstanbul’da kaç ayda bir su kesiliyor Allah aşkına. Eğer kesilecekse su ve eğer siz bunu bir tedbir olarak tutuyorsanız. Doldurun deponuzu, kapatın vanasını, su olarak geçip musluğa gelmesin. Suyu doğrudan kullanın. Su kesintisi olduğu zaman da açın oradan kullanın suyu. O günlerde de içmeyin o suyu. Bu olsa olsa bir kaç senede bir kere olur. Böyle, bizim bir tesisi hizmete sokarken, ilan ederek yaptığımız bir kesinti olur başka da kesinti olmaz zaten.
*Bunlar küçük ama önemli ayrıntılar...

Evet. Üstelik bizim suyun basıncı da apartmanın her katına çıkacak kadar güçlüdür. Basınçta da bir sıkıntı yok. Hidrofor kullanmanıza da gerek yok. Enerji masrafına da gerek yok. Biz bu kalitede su vermemize rağmen, maalesef yeterince duyuramadığımız için insanlarımız...

Suyumuzun kalitesi bu, bunda bir sıkıntımız yok. Ama bunun bilinirliği az, bütün mesele burada. Psikolojik.

Biz İSKİ olarak internet üzerinden çok güzel hizmetler veriyoruz. Vatandaşımız bunu bilmiyor. İnternet üzerinden fatura ödeme imkanı var. Yani vatandaş kalkıyor araca biniyor, iskiye geliyor, veznede kuyruğa giriyor. Hiç bunlara gerek kalmadan bir sürü hizmeti alabilir. Abone bile olabilir. Sadece son imzaya gelir.

*Suyun içilebilirliği dışında İstanbullular’ın İSKİ ile ilgili önemli beklentilerinden biri de kurak dönemlere karşı bir önlem alınıp alınmadığı. İstanbullular daha evvel bunları yaşadı. Yeniden bir kurak dönem halinde sularının kesilmesi meselesi. Ki biliyorsunuz, artık dünyada ciddi iklim değişikliklerinden, falan bahsediliyor. Siz bu tür bilimsel verileri ne derece dikkate alıyorsunuz. Bu tür durumlara karşı önlemleriniz var mı?

Biz İSKİ olarak İstanbul'un muhtemel nüfus artışını da dikkate alarak 2040 yılına kadar olan tüm su ihtiyacını planladık. Şu anda hiç yatırım yapmasak bile 2023’e kadar İstanbul’un su ihtiyacını karşılamış durumdayız.
Bir tane baraj yapımı var. Onu da yaptığımız zaman 2040 yılına kadar su ihtiyacını karşılamış olacağız.

Tabi çok anormal etkileri olacaksa kuraklığın, onları bilemiyoruz ama şu anda bilimin bize rehberlik ettiği kadar...

*Biliyorsunuz çok yakın dönemde İngiltere’de ABD’de bazı raporlar yayınlandı. Yakın zaman içinde dünyayı ciddi kuraklık tehlikelerinin beklediğine dair...

Biz bunların tümünün farkındayız. Takip ediyoruz ve bizim sözünü ettiğimiz hazırlıklar bu raporlar da dikkate alınarak hazırlanmış programlardır. Ama bunlardan çok çok daha büyük kuraklıklarla karşılaşılması durumunda tabiki anormal durumlar ortaya çıkabilir ki..
Biz defalarca söylüyoruz, dünyayı bekleyeyen ciddi kuraklık tehlikeleri var, havzalarımızı koruyalım, yakın zamanda suya çok ihtiyacımız olacak diye sürekli uyarılarda bulunuyoruz.

Bu kriz senaryoları yağacak yağmur miktarıyla ilgili. Bu raporlar, bilim çevreleri minimum ne kadar yağış düşebilir diye öngörülerde bulunuyorlar. Ve biz de mevcut bilimsel verilerden en minimumum dikkate alarak 2023’e kadar İstanbul’un su ihtiyacını şimdiden karşıladığımızı söylüyoruz.

Ancak bu öngörülerin de çok çok altında durumlar ortaya çıkarsa, elbette bazı sıkıntılar ortaya çıkabilir. Ki, böyle bir durum dünyanın her tarafında olumsuz etkilerini hissettirecektir.

İstanbul’a ortalama yılda 700 kg yağmur düşüyor. 450’ye kadar düşmesi halinde bile inşallah istanbulda hiçbir su sıkıntısı olmaz. 450’inin altına düşerse o zaman dünyanın her yerinde su problemi olur. O zaman tam bir kıyamet alameti.

*Geçenlerde İstanbul’da artık suya zam yapmayacağınızı açıklamıştınız. Bunu yeniden sizin ağzınızdan almak istiyoruz. Zam yok mu veya ne zamana kadar yok?

Biz 2003’te, 2004’te ve 2005’te zam değil aksine indirim yaptık. Bu sene de biraz yaptık. Nasıl yaptık. 25 metreküptü birinci kademe biz onu 30 metreküpe çıkardık. Yani 30 metre küp su kullanan bir abonemiz geçen seneden daha az para ödüyor. Dolayısıyla bu yıl sonuna kadar da herhangi bir zam öngörümüz yok.

Ama zam ekonomiyle ilgilidir. Ekonomik girdilerde artış olduğu zaman zam kaçınılmaz olur. Ama bu sene zam yok. İnşallah daha sonrasında da ekonomide bir olumsuzluk beklemiyoruz ve ileride de zam yapmayız.

*Geçenlerde bir açıklamanız vardı. Bazı kimselerin kendilerini İSKİ personeli olarak tanıtıp abonelerden para aldığına ve bunlara itibar edilmemesine dair. Kim, nasıl abonelerden para alıyor?

Biz ihbarlar aldık. Vatandaşı bu şekilde dolandırdıklarına dair. Hatta eski bakanlık düzeyinde üst düzey yöneticilik yapmış birisinin kızının gitmişler. Sayın bakan aradı. Bize söyledi. Biz, böyle bir uygulamamızın olmadığını söyledik.

*Kim bu eski bakanımız?

İsmini vermek tabi doğru olmaz ama bu herhangi birimiz de olabilir. Benim evime de şu an gidebilirler. Gidip evden elden tahsil gibi şekillerde para toplamaya çalışıyorlar. Bu dolandırıcılığın sonu yok. Enteresan metodlara başvuruyorlar. Biz de bu ihbarlar üzerine bizim böyle bir uygulamamız olmadığını, bu tür sahtekarlara karşı abonelerimizi uyarma ihtiyacı duyduk.

*İSKİ adına para tahsil ediyorlar...

Evet. Değişik değişik yöntemler var. Fatura tahsil ediyoruz diyorlar. Şimdi fatura tehsil eden bürolar açanlar var. Bu büralar örneğin faturanın ödenmesine 20 gün var. Vatandaştan alıyor parayı, 20 gün çalıştırıyor o parayı. Bir rant elde ediyor.
Adam tahsilat bürosu açmış, su doğalgaz faturaları tahsil edilir diyor.

*Evet de, bu fatura tahsil büroları yasal değil mi?

Hayır yasal değil.

*Adamların ofisleri var, talebalarını asmışlar. Yani bunlar yasadışı mı fatura tahsil ediyorlar? Bunlar size bağlı tahsilat büroları değil mi?

Hayır, bizimle hiçbir ilgisi yok. Hiçbir yasal dayanakları da yok. Biz savcılığa onlarla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Savcılık diyor tamam bu adam yazmış buraya tahsilat diye. Vatandaşa da diyor ki ben senin faturanı alacağım. Ben senin adına götürüp İSKİ'ye yatıracağım ve karşılığında da senden 1 YTL ekstra ücret alacağım. Savcı diyor ki, vatandaş da buna razı oluyor ve parasını oraya yatırıyor, size ne oluyor diyor. Savcılık öyle diyor, ne yapacaksınız yani?

Ama biz vatandaşı uyarıyoruz, diyoruz ki, bu yatırdığınız para eğer günü gününe yatırılmazsa, bundan doğacak hiçbir zararınızın müsebbibi biz değiliz. Biz muhatap da değiliz, sorumlu da değiliz.

*Ama bu tahsilat büroları bayağı yaygın. Ve ben bunların, telekomun tahsilat büroları gibi ihaleye girip, ihale sonucunda o büroları açmaya hak kazandıklarını sanıyordum. Peki böyle değilse, bu adamlar milletin paralarını alıp getirip size yatırmazlarsa ne olacak. Yasal bir dayanakları yoksa, bir teminat yatırmamışlarsa, yüzlerce binlerce aboneden topladıkları parayı alıp kaçsalar ne olacak?

Bizim bunlarla hiçbir ilgimiz yok. Bu tamamen bazı vatandaşların kendi kendilerine illegal olarak kurdukları bir sistem. Yani oralara binlerce kişi fatura yatırıyor. Eğer bu adamlar bir şekilde o parayı bize yatırmazlarsa, bunun sorumlusu biz değiliz. Biz kendi alacağımızı ayrıca tahsil ederiz. Biz yargıya intikal ettirdir ama bişey çıkmadı. Savcı yasal da demiyor ama bir şey de yapamıyor.
Bizim kendi veznelerimiz var, internet üzerinden tahsilatımız var ve bir de anlaşmalı olduğumuz bankalar var. Bizim başka para tahsil yöntemimiz yok.

O fatura tahsilet büroları bizimle irtibat kurup bunu yasal bir zemine oturtmaya çalışıyorlar ama biz hiçbir şekilde buna yanaşmıyoruz. Bunlar hiçbir yere herhangi bir teminat yatırmamış, o paranın yatırılacağına dair hiçbir güvence ve emniyet de yok. Bir adam orada bir kaç trilyon para tahsil etse onu da bize yatırmasa, ortadan kaybolsa, bunun sorumlusu biz değiliz. Ve bunu yapmayacağına dair de yasal hiçbir güvence yok şu anda.

*Denizin kirliliği ve temizliği konusuna gelmek istiyorum. İstanbul’un sahilleri ne durumda..

Biz atık su girişini önlediğimiz noktalarda onun dışında tarama yapmamız gereken yerleri de tarıyoruz. Denizimizi temizliyoruz. Girilebilir bir hale getiriyoruz.
Mesela bu sene İstinye Koyu’na dökülen pis suların tümünü kestik, arıtmaya yönlendirdik. Daha önce koyda biriken pis atıkları da temizliyoruz. Bütün kirliliklerin bileşeni o çamurdur. Bu yaz İstinye Koyu pırıl pırıl tertemiz olacak. Bizim yıllardır yaptığımız iş, kirlenmiş denizimizi aşama aşama temizlemek böyle.

Haliç’te olduğu gibi önce akan pis suyu önlemek. Pis suyu kestikten sonra da orada biriken çamur varsa onları taramak ve buralarıİistanbullular’ın kullanımına açmak.

*Şu anda İstanbul’un sahillerinin ne kadarını temizlediniz? Ne kadarı yüzülebilir durumda? Ne kadarı daha temizlenmeyi bekliyor?

İstanbul’un sahillerinin yüzde 55’ini yüzülebilir duruma getirdik. Aşağı yukarı 234 kilometrenin 138 kilometresini yüzülebilir duruma getirdik. Şu anda bu çalışmalar devam ediyor.

*Bir yandan kirli olan bölgeleri temizliyorsunuz ancak temiz alanları korumak için ne yapıyorsunuz. Temiz alanlara yeni atıklar akıtılmasını engellemek için ne tür önlemler alıyorsunuz?

Tabiki yeni fabrikaların suyu kirletmesine karşı da her türlü tedbiri alıyoruz. Bunu sıklıkla denetliyoruz. Dereye, açığa, denize atık akıtılmasına müsaade etmiyoruz.
Şuanda denize akan ve henüz önleyemediğimiz yerlerin dışında hiçbir problemimiz yok. Tüm çabamız bu denize akan kirli atıkları da kısa zamanda yok etmek. Şuanda Balta Limanı’ndan, yani Hisarüstü’nden Sarıyer’e kadar olan 12 kilometrelik tüneli bitirdik. O sahil yoluna boru döşememiz gerekiyor. Orayı açık kazı yapsak, işte adalarda yaptık, kıyamet kopartılıyor.

*Ama açık kazı da bir başka problemi büyütüyor. Trafik zaten problem. Siz de gece çalışın, tatilde çalışın...

Hayır daha güzelini yapıyoruz. Daha teknolojik yöntemleri kullanıyoruz. Artık yerin dibinde çalışıyoruz. Yerin altında hem tünel kazıyoruz, hem boru döşüyoruz. Ne kimseyi rahatsız ediyoruz, ne yolu bozuyoruz, ne de trafiği kilitliyoruz...

O yolun altında şimdi boru döşeniyor. İstinye’yi öyle yaptık. O metodla 12 kilometrelik sahilin atığını toplayacağız ve boğazın avrupa yakası tamamen ter temiz olacak.
Yani biz 2.5 yıllık bir süre koyduk onu bitirmeye ama daha erkenden bitiriyoruz.
Biz her geçtiğimiz yeri temizliyoruz. Şu an Hisarüstü’nde çalışmamız var. Aşağı yukarı 380 metrelik bir bantı, su girişlerini önledik. Bu tünel yani. Yaklaşık 1 kilometrelik bir bandı kurtarıyor bu. Peyder pey gideceğiz. Bitirene kadar.

*İstanbul’un tüm sahilleri ne zaman temizlenecek bu çalışmayla? Böyle bir takvim çıkardınız mı?

Elbette. Üç yıllık bir zamana ihtiyacımız var. 3 yıl sonra İstanbul’un yüzde 100’ünü denize girilebilir hale getireceğiz. Hedefimiz bu.

*Küçükçekmece Gölü’nde ciddi problemler var. Göl ölüyor. Ne yapıyorsunuz onun için?

Aynı problem işte. Kaç tane dere dökülüyor. Gölün doğu yakasındaki pis su girişlerini önledik. Diğerlerinde de tünelleri ihale ettik. 60 trilyonluk tünel ihalesi yaptık. Gölü kurtarmak için 2.5 senelik bir zamana ihtiyacımız var. Önceliğimiz tamamen pis su girişini önlemek.
Yani şu an orası eski Haliç gibi. Ama biz küçükçekmece gölünü de kurtaracağız. Ve orayı da eski tertemiz haline dönüştüreceğiz. Aşağı yukarı 250 trilyonluk yatırım yapacağız orada. Ama kurtaracağız.

*İSKİ Genel Müdürü ile görüşüldüğünde Haliç sorulmadan geçilmez. Ne durumda şu an Haliç?

Haliç tertemiz şimdi. Hiçbir problemimiz yok. Şu anda geçerken bir koku falan alıyor musunuz?

*Haliç’i kirleten Alibeyköy ve Kağıthane dereleri vardı. Onlar artık tamamen kontrol altına alındı mı?

Kesinlikle ve tamamen. Artık ne kadar yağmur yağarsa yağsun o derelerin Haliç’e hiçbir olumsuz etkisi olmayacak. Matbaacılar Sitesi ve Oto Center’ı bitirdik. Şimdi Tavukçu Deresi’ni de temizliyoruz. Bu yaz orada tamamen sorun bitecek yani.

*İSKİ bir zamanlar yolsuzluklarla, skandallarla adını duyurdu...

Yani ne yazık ki bir dönem İSKİ o tür kavramlarla anıldı. Ama artık İSKİ deyince akla ilk yolsuzluk ve skandal falan gelmiyor. Bakınız biz İstanbul’da 17 bin kişi üzerinde bir kamuoyu araştırması yaptık ve bu tür araştırmaları sürekli yapıyoruz. Bir yasadışılık var mı yok mu diye. 17 bin denek içinde sadece 2 kişi haksız durumla karşılaştığını söyledi. Ve o 2 kişinin iddialarının üzerine de gittik. Aydınlattık. Biz bu tür araştırmaları yılda en az 1 veya 2 kez yapıyoruz.

Sürekli araştırıyoruz, denetliyoruz. Örneğin bir şubede bir vezneye daha çok rağbet var. Bunu kontrol ediyoruz. Vatandaşa soruyoruz. Neden özellikle o veznede yatırmak istiyorsun faturanı diye. Diyor ki o benimle daha iyi ilgileniyor. Bunları da araştırıyoruz. Yani hangi konuda nasıl bir aksaklık var. Kendimizi sürekli oto kontrol yöntemiyle yeniliyoruz, denetliyoruz.
İddia ediyoruz biz çok iyiyiz. Yani İSKİ şu an dünyadaki örnekleri arasında en iyi ilk üç arasındadır.

*İstanbulluların sizden beklentileri çok elbette. Sizin İstanbullular’dan ne tür beklentileriniz var?

Bizim kullanımla ilgili İstanbullular’dan bazı istirhamlarımız var. Özellikle kanalizasyonları kullanırken daha dikkatli olmalarını istiyoruz. Çöp kutusu gibi kullanmamalarını, bunun kanalizasyonların tıkanmalarına neden olduğunu, çevreye ve toplum sağlığına zarar verdiğini bir kere daha hatırlatmakta yarar görüyoruz.

Sahilleri bu kadar güzel temizliyoruz. Buraların korunması lazım. Vatandaşlarımızın, bizim bu kadar para ve emekle temizlediğimiz İstanbulumuz’u, kirletenlere karşı bizim yanımızda yer almalarını ve İstanbul’u hep birlikte korumamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Röportaj: Faruk Aktaş
Fotoğraflar: Salih Ak

.
Yayın Tarihi : 8 Mart 2006 Çarşamba 01:16:18
Güncelleme :12 Haziran 2006 Pazartesi 21:44:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Hakan IP: 85.108.171.xxx Tarih : 4.09.2008 12:00:23

haber eski biliyorum yinede okuyup yorumlamak istedim..suan iskinin mudurluklerinde personel damacanadan su iciyor bunu gorupte musluktan nasil su icelim