“Mirasyedi”lerin En Başarılısı
Şu andaki Mısır halkının, dünya uygarlığının zirvesindeki Mısır halkı ile bir bağı olmadığı gerçeği kabul edilir durumdadır. Daha üzücü olanı, İslam mimarisini ve estetiğini bir yerden bir yere getirmiş ecdada sahip bizlerin, sanki onlarla bir bağımız yokmuşçasına “İslam ülkelerindeki en kötü cami mimarisi Türkiye’de” * gerçeğini ortaya koyma halimiz. Evet, tehlike çok büyük, her yönden bir gerileme bu.
“Ah eskiden ne güzeldi buraları, nerdeee eski mimarlar ya da binalar” diyecek yazacak değilim, ya da Türk’lere “Türk”ler diyen Türk’lerden olmadığımdan daha objektif bakabilirim sanırım. Objektif olduğum halde Türkiye’de artık neredeyse “tasarlanmış” cami yapılmamakta diyebilirim.
Mimar ve Cami ve Teknoloji
Mimar, aslında halk için vardır. Ve tapınakları inşa eder ki, tanrı ile tapınan arasında mekânsal bir köprü kursun. Bu köprü, bir şekildir, hacimdir. İçine girilir hissedilir. İnanan için o anda içinde var olduğu hacim, inancını sunduğu bir boşluktur, mimarın yaptığı sınırlar bu boşluğu kucaklar. Bunlar duvardır taştır kubbedir. İnancın sunulması esnasında mekânsal kurgu, kullanıcının düşünemediği göremediği haldedir ama mimar bunu düşünür önceden tahayyül eder. Bu önceden düşünme ve tahayyül etme işi o kadar değerlidir ki mekâna kimlik kişilik katar bu katkılar kullanıcının benimsemesi ile kemikleşir ve tapınak ölümsüzleşir kutsallaşır herkesin gözünde.
Söz konusu mekânı oluşturan parçalar değerli değildir. Şu an için Ayasofya gibi bir mabedi değerli kılan dünyanın her yerinden gelen bilmem kaç ton mermer midir? Yoksa o kaç ton mermeri oraya kadar taşıyıp onu kutsal olması için kullanıma açan irade ve bu iradeyi kontrol edip mekânsal kurguya dönüştürüp onun kutsal sayılmasını sağlayan mimarın eşsiz fikirleri mi? Bir mimar olarak mimarlara abartı payeler vermiyorum. Sırtında taş taşımadığı halde zamanın en önemli kaynağını, din adına harcatan yaratıcı kişilik, mimar olamayan biri için de önemliymiş ki saygı duyulmuş. Mimar Sinan’ımız ve tüm yan ekleri ile beraber dağarcığımızda o erişilmez yeri nasıl kazanmış ve nasıl kaybeder. Ve aslında nasıl belki gerçekte olmadığı kadar gerçek ve tartışılmazdır artık bizim için.
Farklı dinler için, farklı hallerdedir. Ancak genel olarak dinin getirdiği inanç yükünü, kültürel ve halkın genel referans çerçevesi ile yoğurup kimlikli bir hale getirir.
İslam mimarisinin temel yapıtaşı cami ve bu yapı taşının da çok belirgin olguları Osmanlı Dönemi’nde olgunlaşmıştır. Bu olgunlaşma o kadar kemikleşmektedir ki, betonarme cami inşaatları o hale benzemeye çalışmakta ama gittikçe kötü taklitlerinden öte saçmalamaya başlamaktadır.
Zamanın büyük ustaları, yine zamanın yapım tekniklerini zorlayarak ortaya çıkardıkları mekânları, yetkin olmayan hiçbir şeyden habersiz ehil olmayan kişiler tarafından kopyalanmaktadırlar. Estetik kaygılarının olmasını bırakın caminin formunun değişmemesi gerektiğini bunu bozmanın “gereksiz bir saygısızlık” olduğunu kabul etmezler ve bunu tartışmayı hele hele kutsal bir mekân olan camiler konusunda tartışmayı istemezler.
Teknolojinin gelişmesi ile artık basit bir betonarme apartmanın yapım teknolojisi ile rahatlıkla mahallenin camisi de yapılabilir. Kalıp farklılığı vardır o kadar.
Ancak teknolojinin gelişimi mimari yönden de bize bas bas bağırmaktadır. Bir şeyler söylemektedir. Beylerbeyi Sarayı’nı düşünün. Boğaz kıyısında şahane bir yapı. Her tarafı süslü, her tarafı ihtişam içinde. Pekiyi. Çatısı saçaklı değil. Çünkü o kadar süslü bir binada saçak yapılması hele hele çatının görünmesi ayıp sayılmış. Sırf bu yüzden o alın duvarından sonra çatı gözükmesin diye kurşun çatıda bir sürü anlamsız ve yanlış dere işçiliği yapılmış. Mimar nasıl olsa bu çatı gözükmüyor diye mahya kotunu indirmek için bir sürü ufak çatıcık yapmış.
Ancak nereden bilebilirdi ki, bir milyona yakın İstanbullu her gün bu yanlış ve çapraşık çatı çözümünü, hem de kuşbakışı köprüden geçerken seyredecek. Ben her geçtiğimde bu çatıya bakar gülerim. İşte teknolojinin binayı öyle değil böyle göstermeyi becerdiği önemli bir örnek.
Dini bir yapının öyle değil böyle bir şekle sokulması ancak evrensel tasarım kurgusuna sahip mekanlar için geçerli. O yüzden Osmanlı Camileri’nin bu yüzüne hayran kalıyor, hala içindeki ilklimlendirmeyi, ışık değerini ve akustiğini, organikliğini, oranlarını ve insalcılığını övüyoruz. Bu tür iyi öğeler ancak “tasarlanmış” binalarla, tahayyül edilmiş, tecrübe edilmiş bu birikimin aktarılmış ve USTA elinden çıkmış haliyle mümkün.
Artık herkes istediği an cami yapabiliyor. Bunun için sadece arsa tahsis edilmesi gerekiyor. Para da toplanıyor, hatta izin de alınıyor kolaylıkla. Bir şekilde arsa bulunduktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’na başvuruluyor, ödenek isteniyor. Genelde kabul görmüyor, bunu başkaları finanse ediyor. Tabi kendi istedikleri şekilde…
Dernek
Türkiye’de ciddi sayıda cami inşa ediliyor. Bunların çok büyük bir bölümünün projesi dahi yok. Kimse de bundan rahatsız değil. Belediyeler camilerin inşaatlarına dokunulmazlık sağlıyorlar. “Dernek” denilen bir olgu var. Genelde isimleri “X Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği” yani bu “yaşatma” kavramı ilelebet kalacak ve neredeyse o caminin sahibi olacak demek aslında.
Yenihayat isimli yerel gazetenin bir haberi: “Tarakçı Köyü’ne yaptırılan 1000 kişilik cami için köy halkı seferber oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından herhangi bir ödenek gelmediği için kendi imkânları doğrultusunda caminin yapımına başladıklarını söyleyen, Tarakçı Köyü Cami Yaptırma Derneği Başkanı Hüsnü Karakaş, 924 milyar Lira'ya mal olacak cami için bugüne kadar 3 milyar Lira para toplandığını belirtti. Ramazan ayında camiye gelen vatandaşlardan yardım talep ettiklerini, ayrıca kapı kapı dolaşarak vatandaşlardan yardım istediklerini dile getiren Karakaş, 'Tarakçı Köyü 4 parçadan oluşuyor 70 haneli ve 350 kişilik bir nüfusa sahip. Caminin inşaatı hayırseverlerin desteğiyle devam ediyor. Caminin bitirilebilmesi için 30 ton kurşun, 300 metreküp beton ve 20 ton demir gerekiyor' diyor."
Dernek başkanı usta bir müteahhit gibi gereken demir ve kurşun’un hesabını yapmış ama 350 kişilik bir köye neden 1000 kişilik cami yaptırıldığı hesabını yapmamış. Bir de cami için gerekli demirden daha fazla kurşun ihtiyacı var. Bu da şaşırtıcı.
Dernekler ne isterlerse o oluyor. Kendi kafalarına göre her şeye karar veriyorlar. Hatta şaka gibi; dernek başkanı hangi futbol takımını tutuyorsa minare ve şerefe o takımın renklerine boyanıyor ya da alem çift renk boyanıyor.
Hatta Darıca Bayramoğlu’na E-5’ten giderken yol üzerindeki camide, çift minare ve her minarede üç şerefe vardır. Bunda bir gariplik yoktur. Alıştık artık. Ancak işin ilginç yanı, dernek, söz konusu şerefeleri, plastik doğrama ile balkon kapatır gibi kapattırmıştır. Nedenini sorduk, cevap bulamadık.
Yine Darıca’da yapılmakta olan cami, kendine has özellikleri olan bir Boğaziçi camisi, Dolmabahçe Camii’nin neredeyse birebir kopyasıdır. Dernek öyle uygun görmüş, mimarı da bu camiyle, Türk mimarisini Darıca’da da yaşattığı için övünmektedir. Birkaç dernek üyesiyle ayaküstü sohbet ettik ve çoğu üyenin cami yapılmadan önce fotoğrafını gördükleri Dolmabahçe Camii’nin mimarının Mimar Sinan olduğunu zannetmekte olduklarını fark ettik.
Türkiye’de şu anda toplam sayısı 35.000’i geçmiş olan bu derneklerden diyelim biri bir şekilde para topluyor sonra bir arsa bulunuyor. Ancak bundan sonrası meçhul. Eşten dosttan ya da başka derneklerden A4’lerle fotokopiler geliyor. Bunlar cami planları. Ya da fotoğraflar. Sonra bir kalfa bulunuyor. Kalfanın namazında niyazında olup olmadığı ya da derneğin kurucularından birinin evini yapmış olması ya da belki akrabası olması gerekiyor. Sonra para toplanıyor çimento, kum, tuğla alınıyor ve cami yapılıyor. Ne bir statik projesi ne de bir izin alma zorunluluğu. Diyanet sadece ben ödenek ayırmam diyor o kadar. Yapmak isteyenlere de karışmıyor. Cuma namazlarında söz konusu inşaatın evreleri hakkında cemaate bilgiler veriliyor hatta bazen kapı kapı dolaşılıp bağış toplanıyor. Bazen bağış toplayanlar bu hizmetleri karşılığı yüzde ile bile çalışabiliyorlar. Bizim için bunlar şu an için önemli değil bizim önem gösterdiğimiz ama inatla dikkate alınmayan en önemli husus caminin tasarımı.
Derneklerin takıntıları da var. Mesela her biri köyüne, semtine, mahallesine, bir “Selatin Camii” yaptırmak ister gibi. “Selatin” kelimesi “sultan” kelimesinin çoğulu. Genelde birden fazla minareli ve şerefeli oluyorlar. Sultan sefere gittiğinde oradan getirdiği ganimetlerin parası ile bu binaları yaptırıyor. Sadece cami değil başka bir sürü bina ile beraber kurgulanıyor ve inşa ediliyor. İşte dernekler, betonarme teknolojisi ellerinde, kendi kafalarına göre bu tür selatin camileri yaptırmak istiyorlar. Sultan soyundan gelmeyen birinin yaptırdığı camide tek minare ve tek şerefe olduğu kuralını bilseler de bilmeseler de çiğniyorlar.
Örnekler o kadar çok ki: İlk örneğimizi Diyanet’ten veriyoruz. Merak edilen şu; Diyanet’in tutumu nasıl. Öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı en büyük iyiliği yapıyor, ya “tip proje” veriyor ya da proje hazırlıyor. Evet bir mimari büro gibi cami projesi üretiyor.
TBMM Genel Kurulu'nda Cami ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle gündemdışı konuda cevap veren, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, “Camilerin, genel geçerliliği olan mimari tarza uygun, daha derli toplu yapılması için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çalışmaları olduğunu ifade etti. Cami yaptırmak isteyen hayırsever vatandaşlara tip proje verildiğini” belirtti.
Mahmutlar Merkez Cami
Mahmutlar Merkez Cami Projesi, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlandı. Cami klâsik Osmanlı - Türk mimarisi üslûbunda 1 ana kubbe, 4 yarım kubbe, 9 tali kubbe, 2 minare ve 1 şadırvandan oluşan bir plana sahip.
Mahmutlar Merkez Cami Projesi Genel Bilgiler
Kapasite: 1600 Kişi
Yapı Cinsi: Betonarme karkas / 23,40 x 678,6
Metrekare: 5.500 m2
Minare: 2 adet
Minare Özellikleri: Çift şerefli, 35 m yüksekliğinde
Ana Kubbe Ebatları: 11 m çapında, 5,75 m yüksekliğinde
Yardımcı Kubbe Ebatları: 5,30 m yarı çapında, 5,74 m yüksekliğinde
Toplam Kubbe Sayısı: 14 adet
Mahfil Sayısı: 3 adet
Otopark Kapasitesi: 66 araç
Yukarıdaki 1600 kişilik caminin yapılacağı beldenin Müslüman nüfusu yaklaşık 13.500. Caminin Eylül 2007’de açılması planlanıyor. Bu arada söz konusu beldede bir hastane bile yok ancak beldeye bir hastane yapılması için yoğun imza kampanyası devam ediyor.
Bir cami için “Osmanlı-Türk mimarisi üslûbunda” olması ne demektir. Ve “Osmanlı-Türk mimarisi üslûbunda” olmayan camilerimiz nelerdir? Oranları nelerdir? Bunları bilmek isterdim.
Diyanet’in bir mimari ekibi mi var? Varsa diyanet neden böyle bir ekip tutuyorda söz konusu binaların projelerini yarışma ile belirlemiyor?
İşte burada Diyanet’in "Tip Projesi" var. Mimar üreten bir toplumda nasıl olur da tip proje yapılır. O zaman devlet bir hastane, bir okul, bir cami ve bir de devlet dairesi binası tip projesi yapsın hatta bir de ideal konut projesi biz mimarlar başka işler arayalım. Mimarın hakkını kim arayacak peki?
Proje Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sitesinden kaldırılmış. Arkitera Forum’da söz konusu tip projenin yapıldıktan sonraki hali de var.
Durum o kadar kötü ki, tip projeyi bile kabul edeceğiz. O kadar vahim.
Olanlar bitenler bunlar. Her dernek bu şekilde çalışır bütün camiler de bu şekilde yapılır demiyoruz ama çoğunluğunun böyle olduğu aşikar. Peki farklı bir durum yok mu?
Modern Cami ve Modernize Form
Modern lafı dilimize oturdu. Sık kullanılıyor. “Yeni” olan her şey “modern”dir düz mantığı. Bir fırından poğaça aldım, fırın içindeki masalara oturdum. Tüketiyorum. Fırıncı konuşkan. O konuşuyor ben dinliyorum.
- Afiyet olsun
- Sağolun
- Ne işle iştigal?
- Mimarım
- Aaa, iç mi dış mı?
- Benim içim de dışım da birdir.
- Eh anlamadım ama peki nasıl olmuş.
- Ne nasıl olmuş?
- Bak buraları “modernize” ettik. Masalar değişti. Sandalyeler filan.
(Masalar plastik beyaz masalardan, ancak sırtlığında pastanenin amblemi oyulmuş KROmaj ayaklı ahşap sandalyeler var)
- İyi. Çok iyi. Modernizeleştirdiklerebildiklerinizden olmuş.
“Modern” konusu bu kadar yandan yemiş, ortadan ısırılmış ve üstten traşlanmışken bir de “modern cami yapacağız, sıra dışı olacak” diye zorlayanlar var. Tabi gerçekten kötü şeyler çıkıyor.
Kozyatağı Modern Mehmet Çavuş Camii (Evet, isminde nasıl “Kozyatağı”,“Mehmet”, “Çavuş” gibi isimler varsa “Modern” de var. Evet, bu bir isimmiş) Kaynak: wowTURKEY
Ve tabi ki Amerika Birleşik Devletleri Hava Gücü’nün bize hediye ettiği casus uçaklardan birini kamufle etmek için kullandığımız İstanbul Yedpa Çarşısı Camii. Kaynak: wowTURKEY
Modern cami yapma isteği doğuyor tabi ister istemez. Bu istek bir gelişme olarak kabul edilebilir. Yani artık kubbe ve minare olmayan cami taşlanmayacak. Ancak bu tür isteklerin yarışmayla projelendirilmesi hem de 1 milyon YTL’ye mal olacak bir bina için çok büyük bir lüks mü sizce? Umarız iyi bir şey çıkar.
15 Mart 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden alıntı: "Ankara’da zenginlerin sitesi olarak bilinen Angora Evleri’ne ilginç mimari özelikleri olan bir cami yapılmasına karar verildi ve 'cami yaptırma ve yaşatma derneği' kuruldu.
Alışılmış cami görüntüsünden uzak olan caminin yapılabilmesi için oluşturulan kurulda, eski milletvekilleri ve bir de emekli Yargıtay Başkanı bulunuyor.
1 milyon YTL’ye mal olması planlanan, 2009 yılında bitirilecek Angora Camii’nin site için bir gereklilik olduğunu belirten Angora Evleri’ni yapan Kooperatif-18’in Başkanı eski milletvekili Ertekin Durutürk, '10 bin kişinin oturduğu sitenin ihtiyacını karşılamak için bu camiyi yapıyoruz. 320 kişi kapasiteli, mimarisi tamamen özgün bir yapıda, altında konferans salonu, resim sergisi olan bir cami olacak' dedi."
"Benzersiz" Angora Camii’nin mimarı Ahmet Can Ersan "Bittiğinde eşi benzeri olmayacak" demiş. Nasıl bir cami ile karşılaşacağımızı oldukça merak ediyoruz.
Süs
Camide süs takıntısı da fena bir konu. Süssüz cami olmaz mantığı inanılmaz yerleşmiş. Her tarafında bir süs, bir bezeme olan camiler var. Artık bunları Corel Draw formatında internetten bulup kesici plotterlar yardımı ile reklamcıda çıkartan, modern camii yaptıran dernekler de var.
“Süs, felakettir” demiyoruz ama bu kadarının felaket ötesi olduğunu da belirtmekten kendimizi alamıyoruz. Dersten sıkılan çocuk defterinin her sayfasına saatlerce uğraşıp kenar süsü yapar ya, bu tür binalardaki bu garip süsler de sanırım binaya değer katmış oluyorlar.
Oransızlık, yersizlik
Bir de inadına oransızlık var. Ben bunu anlayamıyorum. Hiç mi çizilmiyor bu camiler? Belki de hiç çizimleri olmuyor. Yani çizilince bu tür binaların “oransız” olduğunu görmek çok kolay. Bu hiç mi görülmüyor? Böyle bir camiye bu minareler.
Oranı yakalamak bir yana, onu doğru dürüst “taklit” edebilmek bu kadar mı zor?
Trabzon’da eşsiz bir güzelliği olan Uzungöl yaylasını bilmeyenimiz yoktur. Tam gölün dibine ve dibine çirkin oransız bir cami yapıldı. Bu cami hakkında ve yersizliği konusunda bir eleştiride bulunsam sanki din düşmanlığı yapıyorum gibi, gözlerini büyükçe açıp beni susturuyorlar. Eleştiremezmişim. Ancak bunu yapan belli ki vasıfsız bir inşaat ustası. Eğer mimarı varsa çıksın anlatsın oranlarını, neden gölün dibine bu kadar girdiğini.
Hemen arkasından köy içinde mütevazı ve bir o kadar da yerine uygun bir cami varken hem de. Çok yakın. Böyle bir doğa güzelliğini “Bakın biz müslümanız” diye beton yığını ile kirletmek çok anlamsız. Ve bunu kutsal saymamız gereken bir bina ile yapmak ise en balında ayıp. Camilere karşı imiş görünmek durumunda kalıyoruz ama bu cami hemen yıkılmalı. Nasılsa eski bir bina değil. Tarihi eseri bırakın, sadece eser bile değil. Hem oransız hem de yersiz.
Yersizlik konusuna değinmişken; bu oransız saçma sapan bina aynen Trabzon’da da yapılabilir, aynısı kalkıp Bodrum’da bembeyaz evlerin arasında da olabilir veya İstanbul Ümraniye’de gecekondu zamanında planlanmamış olarak ortaya çıkan bir mahallede olabilir. Her yerin, her iklimin, her alt kültürün farklı bir camisi olamaz. Selatin camilerinin çoğu İstanbul’dadır. Herkesin derdi kötü bir Süleymaniye kopyasının yapılması. Nerede olursa olsun büyük ve heybetli olması. Süslü püslü olması.
İYİ ÖRNEKLER
Hep kötü örnekleri gösterip gülecek miyiz? Hiç mi iyi örnek yok? Tabi ki var. Öncelikle çok tepki aldığı hatta caminin taşlandığını bildiğimiz yüz akımız var.
Derinkuyu Park Camii. Şaşırtıcı ama tasarımcısı bir mimar değil bir heykeltıraş. Ama çok yönlü bir sanatçı. İstanbul’u bırakıp memleketine dönüp belediye başkanlığı yapmış Hakkı Atamulu.
Sonra Kınalıada’da çok hoş minik bir cami vardır. Ondan sonra Refiye Soyak Camii var. Mutlu Çilingiroğlu’nun tasarladığı.
Tabi Kocatepe’ye yapılması için düşünülen yarışma birincisi Vedat Dalokay’ın tasarımını saymadan geçmek olmaz.
Üzücü olan, iyi örneklerin sayısı ne yazık 10’u geçmiyor.
Acil Öneriler
- Her önüne gelen cami yaptırma derneği kurmamalı.
- Her önüne gelen bağış toplayamamalı. Vergiden muaf olmamalı ya da çok iyi denetlenmeli.
- Her canı isteyen cami yapmamalı. Bunun bir sosyal planlaması yapılmalı. Hastane, okul, kütüphane gibi ihtiyaçları karşılanmış beldelerin camileri olmalı.
- Her canı isteyen her yere cami yapamamalı. İmar planlaması diye bir olgu var. Var değil mi?
- İzinler, çalışmalar, anketler yapılmalı ve bir şekilde yöre halkının istekleri toplanmalı. Caminin büyüklüğü ve yeri çoğulcu kararlarla kabul edilmeli.
- Artık ülkemizde saltanat olmadığından ve saltanat soyundan olan kalmadığından, görmemişlik yapıp 3-4 minare onların üzerinde ikişer üçer şerefe yapıp görgüsüzlük yapılmamalı.
- Tip proje olmamalı. Camiler projelendirilmeli, hatta istisnasız hepsi yarışmalarla projelendirilmeli.
- Dernek kendi kafasına göre iş yapmamalı, her kararı kamuoyuna sunmalı. Önemli kararlarda onay almak zorunda olmalı.
- Cami bir kent mekanı yaratmalı, nivelman vermeli, kimlikli ve oranın parçası olmalı.
- Cami üretimi kontrollü olmalı.
Ancak görünen o ki, bu tip fütursuzca yapılan camiler her yönüyle, mimar olan olmayan çoğu kişiyi rahatsız etmekte. Çok çok fazla var. Gerçekten çok geç kaldık. İslam mimarisi örnekleri olan ancak pek de çekemeyen ülkeler, Türk’lerin İslam mimarisine olan katkılarını tartışıyor olabilirler ama tartışılmayan şey, artık İslam mimarisinin en kötü örnekleri ülkemizde bulunmakta ve gittikçe kötüye gidiyor. Bu konuda tartışılacak bir durum bile kalmadı.
haber güzel.konuyu açan ve yazıya döken kişiyi kutlarım. ancak bu yazının içeriğini anlamayan , anlamak istemeyen ve yobaz düşüncelerini açığa çıkaran (oflu poflu fatih kardeşim gibi) mallar bu ülkede çok fazla. ben bu yazıyla birlikte bazı düşünceleri eklemek isterim: BUNDAN BÖYLE HİÇ CAMİ YAPILMASIN ! HATTA ÜÇ CAMİDEN İKİSİ YIKILSIN ! Niye mi? Kardeşim her köşe başı cami oldu.Cami duvarına işemek diye bir deyim var ama sanırım bundan sonra istemeden bunu yapmak durumunda kalacağız, çünkü her yer cami.İnsan başka bişeyler yapar; okul yapar , kütüphane yapar , hastane yapar ...buna parasını akıtır.Sen cami için ne para verirsin ? "Ben parayı veriyorum cami yapsınlar ki millet namaz kılsın". Vay bee.Ne önemli!! Kutlarım.Faydalı vatandaş. Bırak evlerinde kılsınlar Sana ne ! Sana ne milletin namazından? Sen kendi namazına , insanlığına , adamlığına bak ,Paran mı çok , git millet için asıl faydalı şeyleri inşa et.İşte asıl o zaman adam mı olursun , müslüman mı..ne olursan olursun işte.
Osmanlı eserleri yansıttı ihtişamı...Türkiye ezansız kışla mı...dünün dünya padışahını anlattı camiler...Süngüydü her bir minareler...Aç aç yaptı kışla da dilberler...türkiyemde yaşar zenginler,fakirler...bugunun mimarisini yansıtır camiler...resimlere bakın bir aldı batıdan...kimi yaptı altından...yarım kalanlar,olacakdı canından...yerdiğiniz camiler,çıkdı andolunun bağrından.
"Bak... Bil ki domuzların önüne inciler serilmez Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez. Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir cam da. Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma." (Mevláná)
yazdığınız yazı gayet yürekten olumuş amacınızın osmanlıdaki gibi dünya kültür mirasına güzel eser verebilmek galiba aama nüfusumuz gittikça artıyor ve yeni yerleşim yerleri çıkıyor bunların hepsine diyanet el uzatamıyor mesela bir hacı geliyor cami yaptıracam diyor bir usta buluyor yaptırıyor belki güzel belki sizin dediğiniz gibi orantısız ama burası yine de bir islam ülkesi bu yüzden camilerimiz sürekli yeni projelerle inşa edilecektir uzun göldeki caminin yeri ise orası önceden göle çok uzak mesafedeydi cami yapıldı ondan sonra orası temizlendi ve sı caminin dibine kadar geldi cami direkt su kenarına inşaa edilmedi saygılarımla
Ahmet Turan Köksal çok önemli bir konuya uzman gözüyle değinmiş. Yorumcu arkadaşların tepkileri böyle önemli bir konuyu duygusal hale getirip olayı dinsizliğe kadar götürmeleri çok acı. İbadethane sadece ibadet ettiğimiz yerler olarak görülmemeli. Camilerimiz bizim ortak mekanlarımızdır. Kendi kültürümüzü estetiğimizi, zerafet ve zenginliğimizi yansıtan yerler olmalı. Yazarın özgün fikrine katılmamak, çekincelerini üzüntülerini paylaşmamak elde değil. Dinimizle, geçmişimizle, tarihimizle ecdamızla tabi ki övünmeliyiz, ama unutmayın övündüğümüz tarih büyük bir kültür medeniyeti inşa ederken biz bugün küçük daracık ecik-bücük mekanlarda yaşamak zorunda kalıyoruz. Yazarı medeni cesaretinden dolayı kutluyorum, umarım yetkililer ve okurlar bundan gereken dersi çıkarır
murat özsoy kardesim ben esnafım bize bir çok konuda para talebinde bulunuyorlar okul için gelenede camii için gelenede zor durumda olanlarada yardımda bulunuyoruz ufak tefek olsada konuyu çarptırıyorsun okul da yapalım yapmayalım değil ama önce okullardaki eğitim değişmeli kalıplaşmış ve okul hayatı boyunca öğrenciyi adeta papağan gibi ezberden baska birşey verilmiyor öğrencilerin beynini çalıştıracak eğitim varmi sence okullarda bence yok milli eğitimden ne ders verilirse o işleniyor tek tip insan yetiştiriliyor okul yapımından önce içindeki öğretmenlerin çağımız seviyesinde eğitim almaları ve öğrencilere aktarmaları gerekiyor yazar her mahalleye bir camii yapılsın demiyorki biz Türklere ve müslümanlara yakışan mimarisi güzel olarak yapılsın diyor dmekki okullarda okuyup mimar olanlarda papağan gibi yetişmiş güzel bir mimeri yapı planı çizemiyorlar neden tek tip insan yetiştirildiği için Türkiyede araştırmaya yönelik eğitim yok saygılarla
Sehab akin adin ne bayani andiriyor nete bayi neyse yazimi okumakta zorluk cekmissin benim kilavyem yani yazi yaztigim taktiloda bazi türkce harfler eksik mesela sana özel almancada yaza bilirim ama baskalarina hakaret olur ama sen cokdan hakettin yeridegil sunu o yüksek zekana iyi yerlestir YARATMAK Allaha masustur camilere nekatar sahip cikdiginiz isminden belli oluyor usagum hakan karli kardesimim senin anliyamiyacagin dilden bir seyler yazmis alkilama sistemin cok iyi anliya bilirsen not biz camilerin disina deyil icnteki takvaya kiymet veririz saygilar Almanyatdan oflu fatih
Kaliba Islamiyetin Dünyata genislemesinden Haclilar gibi Rahatsiz olanlar var sana kilise yapma diyenmi var yapmiyorsun cünkü cemaadin yok beki yapandan niye kocunuyorsun be adam sonra o camileri genelte hayir sever müslümanlar yaptiriyor senin verginle yapilmadigi kesin Eski kiliseler onarimlarda sesiniz cikmiyor niye Sayin RECEP TAYYIP ERDOGANIN GÜZEL BIR TESBITI VAR TÜRKIYETE BAZILARININ AHLAKI DEGISMELI sizde yazi yazmadan önce ahlaginizi bir kontrölden gecirim tavsiyesinde bulunuyorum ahmet bey
Mimarisi güzel olan cami diyor ama dikkat edin.en güzel osmanlı camilerini yapanlara ve yaptıranlara ne diyiyor................ Yukarıda ki Yazıdan alıntıdır - Artık ülkemizde saltanat olmadığından ve saltanat soyundan olan kalmadığından, görmemişlik yapıp 3-4 minare onların üzerinde ikişer üçer şerefe yapıp görgüsüzlük yapılmamalı...... Osmanlı mimarisi ni görmemişlikden olduğunu söylüyor.ben bu yazarın güzel mimarlıkla ilgisi olduğunu sanmıyorum.sadece gündeme cami yapımını taşımak amacı.
- Artık ülkemizde saltanat olmadığından ve saltanat soyundan olan kalmadığından, görmemişlik yapıp 3-4 minare onların üzerinde ikişer üçer şerefe yapıp görgüsüzlük yapılmamalı.Osmanlıya görmemiş diyemezssiniz buna hakkınız yok.Asıl görmemiş avrupa da ne bulduysa memleketine getirendir.Yeni mimari de avrupadan gelmedir.
METROPOL KENTLERDE PLANSIZ VE DENETİMSİZ BÜYÜME GECEKONDULAŞMA İLE BİRLİKTE MİMARİ KİRLİLİGİ GETİRDİ.GECEKONDULAŞMANIN ÖN ADIMI OLARAK FIRSATCILAR DİNİ DUYGULARIMIZI İSTİSMAR EDEREK BOŞ HAZİNE ARAZİLERİNE ÖNCE İBADETHANE ADI ALTIND PLANSIZ ESTETİKTEN YOKSUN PROJESİZ MESCİTLER YAPMAYA DAHA SONRADA ETRAFINDA GECE KONDULAR KURARAK RANT ELDE ETMEYE BAŞLADILAR İLK YAPILAN YAPI İBADETHANE OLKDUGU İÇİN SİYASİ NEDENLERDEN SİYASİ ÇIKARLARDAN DOLAYI VEYA KAMUOYUNUN TEPKİSİ ÇEKİLİR DİYE İLGİLİ KURUMLAR BU YAPILAŞMAYA İZİN VERDİLER O BÖLGELER BÜYÜYEREK DEVASA BİRER YERLEŞİM YERİNE DÖNÜŞTÜ.DAHA SONRA BÖLGEDE KURULAN CAMİ YAPTIRMA DERNEKLERİ İHTİYACI KARŞILAMAK İÇİN GECEKONDU CAMİLERE YİNE PLANSIZCA İLAVELER YAPARAK BÜYÜTTÜLER BUNADA KARŞI CIKAN OLMADI. ORTAYADA İŞTE BÖYLE MANZARALAR ÇIKTI. BU BÖLGELERDE ESTETİK OLMAYAN YALMZCA İBADETHANELER DEGİL KAMU BİNALARI YOLLAR İKAMET EDİLEN BİNALARDA ÇARPIK.BURALARIN SİLBAŞTAN PLANLARAK REVİZE EDİLMESİ MODERN YAPILARA KAVUŞTURULMASI GEREKİR.ESTETİGİN BOZULMADIGI ALANLARIMIZ KALMADI BIRAKIN ONU BUNU DAVRANIŞ ESTETİGİMİZDE BOZULDU.HAKIMIZDAN HAYIRLISI.
CAMİNİN COK OLMASİNİN NE ZARARİ VAR.BİRİLERİNİN ETİNE DOKUNUYOR GALİBA.İNSALLAH HER MAHALLEYE 1 CAMİİ YAPİLİR.CEMEYENLER CATLASİN.OZELLİKLE HURRİYET VE MİLLİYET VE CUMHURİYET GAZETESİ NE DUYURULUR.
Okuduğunu anlamaktan aciz insanlar, bir mimarlık yazısına bile ahkâm kesebiliyorlar. Kafa yapıları ancak yazara hakaret etmeye yetiyor.
ZORLAMAYIN... OLAN-BİTENİ KENDİ DEĞİL BAŞKASININ GÖZÜNDEN (!) ANLAYAN OFLU'YA LAF ANLATAMAZSINIZ...DAHA DOĞRUSU SİZ NE KADAR ANLATIRSANIZ DA O ANLAMAZ!... BAKIN BANA, ARTIK VAZGEÇTİM. BU ARKADAŞ KENDİNİ MÜSLÜMAN-TÜRK SANAN VE FAKAT BUNLARA DÜŞMAN NE KADAR HAİN VARSA KOŞARADIM PEŞİNDEN GİDEN ATGÖZLÜKLÜ BİRİDİR... TÜRKİYE'DE OLANLARI ( ELİNDEN GELSE OKEY MASASINA, HATTA HEMEN GÖSTERGENİN YANINA CAMİYİ KONDURACAK ) YAKINLARININ GÖZÜNDEN ANLAMAYA ÇALIŞIR... İYİSİMİ KENDİ HALİNE BIRAKIN...
cami değil OKUL LAZIM CAMİYE YARDIM DİYE PARA TOPLUYORLAR HERYERDE aklıbasında OLAN ADAM BUNLARA PARASINI KAPTIRMASINNNNNNNNNNNN
arkadaşlar konuyu bazılarımız oldukça saptırdı yazarımız cami yapılmasın demiyor gelecek kuşaklara güzel mimari eserler kalsın diyor bunu neden anlamıyorsunuz ezan sesi gibi ses var mı ezanın sustuğu bir ülkede yaşasak çok mu iyi olacaktı bu açıdan yazara yüklenmememiz lazım MURAT ÖZSOY bu sözüm sana allaha şükür bu ülkede okul yaptıranlarda var ama senin tercihin camisizlikse bırak içinde kalsın öyle cahil zümreler gibi paranızı kaptırmayın diye kullandığın o tabir senin ayıbındır akıllı ol tarihine kültürüne memleketine hainlik etme bizi bu günlere getirenler cami içinde ettikleri dualarla getirdiler saygılarımla...
Arkadaşlar.kardeşler ben bu konuya yorum yazmayacaktım ama dayanamadım. Hiç kimse buradaki yazıda camii yapmayın demiyor,minare yapmayın demiyor,vallahi ben sizin öğretmenlerinizi kınıyorum,güzel bir ibadethane olması gereken camiilerimiz dışıda içide ve içindeki insanlarıda güzel olsun diyor yazar.ve minarelerin oarantısız olmasından şikayetci,katılıyorum,gelin bizim orada bir cami yapıldı bir bakın.dernek başkanının tamamen keyfine göre,ala buka biri kısa güdük minare biri uzun,minare bezemeleri dernek başkanının keyfine göre bir acaip,ve yazık dğilmi dökülen paralara,okuduğumuzu anlamak için okumalıyız,lütfen bir daha okuyun yazıyı,sonra yorum yapın,mutlu olun mutlu kalın...
oflu fatih'e bende bir yorum yapmayı düşünüyordum ama,diğer yorumları yapan tüm yorumcuların fazlası ile gerekeni yaptıklarını okuyunca rahatladım.Hepsinin ağzına sağlık.işte oflu fatih gibiler islamiyeti yıpratıyor.Doğruları yazmış olan herkese saygı sunuyorum.
OFLU FATİH,BELLİ Kİ SENİN ZEKA DÜZEYİN OLDUKÇA DÜŞÜK,EMİNİM OKULA BİLE FAZLA GİTMEMİŞSİNDİR,ÇÜNKÜ OKUMAYI SÖKECEK ALGILAMA DÜZEYİNDEN DE ŞÜPHELİYİM.. YAHU,ADAM NE DİYOR ? SEN NE DİYORSUN ? ADAMIN YAZISINI NERENLE OKUDUN SEN? ADAM ZATEN, "ŞİMDİ ELEŞTİRİYORUM DİYE,BENİ DİNE KARŞI DİYE SUÇLAYANLAR OLACAK" DİYOR..ÖNCE NE DEDİĞİNİ ANLA...ADAM,"CAMİ İNŞA ETMEYELİM" DEMİYOR Kİ.. TAM TERSİNE "GÜZEL CAMİİ" İNŞA EDELİM DİYOR.."KALİTELİ VE TÜRKLERE YAKIŞIR YAPILAR OLSUN DİYOR..","KALİTELİ VE YARATICI MİMARİ ÖZELLİKLERİ OLSUN" DİYOR..HEM DE, "CAMİİ MİMARİSİNİ GELİŞTİRELİM..", "İSLAM DÜNYASINA ÖRNEK OLALIM" DİYOR.."A,BE OFLU KAFA" "HA ÇAN,ANLAMİİRMUSUN UŞAĞIM?"
Son yıllarda yapılan camilerin ne kadar bilgili ve ehil kişiler tarafından yapıldığı camilerin dış görünüşünden hemen belli oluyor. Bırakın mimariyi arka arkaya iki mahalle camisinin kıblesi bile aynı değil, biri sağa biri sola bakıyor. Din kardeşlerimiz sadece ilmihal bilgisiyle yetinmeyip ilimden fenden matametik geometriden de nasiplerini alırlarsa eğer ondan sonra belki düzgün ve güzel mimarili ve kıblesi doğru camilerimiz olur. Birde " bilenle bilmeyen bir olmaz " kaidesi gereğince bilenlerin sözlerine kulak verelim derim.
herkes her konuda uzman kesilmemeli.kaldı ki kimin ne niyetle ne dedeiğini herkes bilir. özellikle cami ve cemaat konusunda namaz ve ibadetle alakası olmayanlar konuşmamalı. herkes inancına ve alışkanlıklarına göre yakın olduğu konularda konuşursa samimi olduğu anlaşılır. üzüm yemekle bağcıyı dövmek aynı şeyler değil.
bence burada cami yapılması değil camilerimizin eski türk mimarisindeki estetiğinin kaybolmasından yakınılıyor.belki yeni mimar sinanlar çıkamaz yada selimiye ve sultan ahmet camileri yapılamaz ama yide biraz daha özenli camiler yapılabilir.hatta bazı camilerin minaresi olmasa kiliseye bile benzetiyor insan. bence yazar çokta haksız sayılmaz