16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

KENTHABER DÜNYA KENTLERİNDE

“Zil şal ve gül bu bahçede raksın bütün hızı. Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı…”

Ne güzel söylemiş şair merhum Yahya Kemal Beyatlı. Toprağın bol olsun üstat. Şimdi anlıyoruz ne demek istediğini, şimdi anlıyoruz bu dizelerle, o güzel duyguların fotoğrafını nasıl da ustaca çektiğini… 



Şimdi anlıyoruz; çünkü kırmızının, zilin, şalın ve raksın ülkesi; nadide dünya kenti İspanya’nın başkentindeyiz bu kez de…

Neler göreceğimizi bilmeden, yüreğimizde büyük bir heyecanla ‘Ola Madrid’ diyor ve başlıyoruz gezmeye…

Madrid, İberik Yarımadası diye bilinen yarımadanın tam ortasına kurulmuş bir şehir. 786 yılında Endülüs Emevileri’nden I. Muhammed buraya gelerek, dönemin Kuzey’den gelebilecek Hıristiyan akınlarına karşı, Alkazar isimli bir kale yaptırır.

Daha sonra bu kalenin etrafında ufak ufak evler oluşmaya başlar ve 1021 yılına doğru burası epeyce büyüyen bir şehir halini alır. Bundan sonraki süreçte, 1075 yılına gelindiğinde, yaklaşık 700 yıl süren istikrarlı yönetim dönemi sona ermiş ve Katolik Krallar bölgeyi geri almıştır. Arapları mağlubiyete uğratan Kralların ilk icraatı, kaleyi yıktırıp, yerine bir saray yaptırmak olur.

İşte bu sarayın inşasından sonra Kral’ın etrafı kalabalıklaşarak, şehir büyümeye başlar ve Toledo’nun yüzyıllar süren ünvanı alınarak, İberik’in başkenti Madrid olur.

Madrid, günümüzde de çok büyük ve önemli bir noktada bulunuyor. Ülkenin Kuzey ile Güney’ini birbirine bağlayan bu şehir, aynı zamanda İspanya ile Portekiz arasında da bir köprü görevi görüyor. 6 milyon nüfusa sahip şehirde halkın 3 milyonu kent merkezinde, kalan yarısı da şehir dışındaki banliyölerde yaşıyor.

Kent, İspanya’daki 17 otonom bölgeden biri. Otonom bölgeler, merkez hükümetle koordinasyonu sağlıyor. Eyalet sistemine benzeyen ama tam karşılığı bu olmayan yönetim şeklinde, halk seçimlerle, belediye, temsilciler meclisi ve il özel idarelerine temsilci yolluyor.

Şehir son yıllarda yaptığı ekonomik atılımla Güney Amerika’nın Kolombiya, Bolivya, Ekvator ile AB’nin yeni üyeleri Romanya ve Bulgaristan’dan bir hayli göç almış. Edinilen bilgilere göre, son bir yıl içinde Romen sayısı 500 bin, Bulgar sayısı ise 300 bini aşmış durumda. Ancak bu göçmenlerin içinde şanslı olanlar, İspanyollarla aynı dili konuşan Güney Amerika ülkelerinin vatandaşları. Çünkü bunlar burada çok rahatlıkla iş bulabiliyor ve kendilerine birçok alanda kolaylıklar sağlanıyor.

Kentte göç sebebiyle yabancılardan kaynaklanan yan kesecilik ve Bask Bölgesi fanatiklerinin protesto gösterilerinden başka polisiye olaya rastlanmıyor. 

AKŞAM YEMEĞİ 22.00’DE BAŞLIYOR!

Madrid, gece de yaşayan bir şehir. Sabah iş başı 10.00’da başlayıp, öğleden sonra 14.00’de sona eriyor. Bundan 3 saat sonra yani 17.00’de yeniden başlayan mesai, akşam 20.30’a dek sürüyor. Çünkü İspanyollar için öğle yemeği çok önemli. Öğle tatilinde, aperatif bir salata ile başlayan yemek, ardından balık ve etle devam edip, yaklaşık 3 saat sonra likör, kahve ve keyifle içilen bir puro ile sona eriyor.



İşten akşam 20.30’da çıkan İspanyollar, yol üzeri bir barda içilen aperatif içkinin ardından, 22.00’den sonra yeniden restoranlara akın ediyor. Gece 01.00 sularında biten akşam yemeklerinin yerini bu saatten sonra barlar alıyor. (Bu yazdıklarımı abartı bulanlar için hemen söyleyeyim, şehirde 10 bini aşkın diskotek, bar ve restoran bulunuyor. Zaten buraya yolunuz düştüğünde, hemen her sokakta yan yana yüzlerce kafe, bar, diskotek ve restorana rastlayacaksınız).

ORTALAMA ÖMÜR 84 YIL

Hakikaten hem çalışıp hem de yaşayan bir şehir Madrid. İnsanlar çalışırken sürekli kahve veya aperatif bir şeyler alarak, iş yaşantısını keyifli hale getirmeyi başarıyor. Belki bu yaşam şeklinden dolayıdır ki, ömür ortalaması kadınlarda 84, erkeklerde 77-78.

Madrid, 40 milyon nüfusuyla, yılda 60 milyon turist çeken İspanya’nın en önemli turizm şehirlerinden olup, başlı başına bir sanat, kongre ve fuar merkezi. Bunun dışında muhteşem bir tarihi vücudunda barındıran dünyanın nadide şehirlerinden Toledo’ya yakınlığı da kentin en büyük avantajlarından.

Senede yaklaşık 6 milyondan fazla turistin geldiği şehirde, geniş caddeler ve kaldırımlar hemen gözünüze çarpacak. Tarihi mekanları bir yana, yeni yapılan binalarda bile dış cephe süslemelerinin neredeyse olmazsa olmaz olduğu bu kentte, hemen her yerde bulunan heykeller de turistlerin ilgi odağı. Bunların en ilginçleri ise, caddelerde sıkça rastlayacağınız çıplak ve şişman kadın heykelleri. 

Özellikle Madrid’de Arap istilası döneminde bina inşaatlarında çalıştırılan Hıristiyan ve Krallık istilasının ardından çalıştırılan Arap ustalar, Madrid’de iki farklı mimari tarzı yaratmış. Hıristiyan tarzı, büyük taş parçalarından, İslam tarzı ise küçük kırmızı tuğlalardan binalar inşa etmiş bu kentte. Ancak her ikisinden de vazgeçilmemiş ve hem taş, hem de tuğladan yapılan binalar şehre göze hoş görünen bir estetik kazandırmış.

Halkın konuşma şekli hızlı ve vurgulu şekliyle İtalyanca’ya benziyor. Ancak, Arap Yarımadası’na olan yakınlıkları ve tarihi bağları nedeniyle İspanyollar, bazı kelimeleri tıpkı Araplar gibi gırtlaktan konuşuyor.

ŞEHRİN ALTI ÖRÜMCEK AĞI!


Madrid’in altı da insanı hayrete düşürüyor deyim yerindeyse. Çünkü şehrin altı kelimenin tam anlamıyla bir örümcek ağı. 360 kilometre ile çok gelişmiş, hatta ‘muhteşem’ diyebileceğimiz bir metro ağının dışında, şehre girdiği andan itibaren yer altından geçen banliyö trenleri de bu ağın bir parçası. Ayrıca ‘M 30’ adı verilen ve Madrid’i dışarıya bağlayan otoyol da yerin altına gömülüp, üzeri yeşil alanla kaplanmış. Yok ‘ben otomobil, tren ya da metroyla gitmek istemiyorum, otobüse bineceğim’ derseniz, yine yer altına ineceksiniz; çünkü şehirlerarası otobüsler de, merkezi terk edene dek yerin altından gidiyor kentte.



DURAKLARDA ‘TÜRKİYE’ REKLAMLARI


Tüm ülkede olduğu gibi Madrid’de de, İspanya Kralı’nın ziyaretinin ardından, Türkiye’ye karşı müspet bir kampanya başlatılmış. Hemen tüm otobüs duraklarında Türkiye’yi tanıtıcı afişlere rastlayabilirsiniz. Anlatılanlara göre, bu insanlar Türkleri tanıdıkça çok seviyor. ‘Tanıdıkça’ diyoruz, zira yakın zamana kadar bizim Araplar’dan hiçbir farkımız olmadığını sanırlarmış. Hatta yaklaşık 16 yıldır İspanya’da yaşayan ve dünyanın birçok ülkesinde iyi eğitimler almış rehberimiz Bülent Bey’e bile ilk başlarda “Kafandaki fesin nerede?” diye sorup dururlarmış.



ARAMIZDA YABANCI YOK

Ancak şimdi gelelim işin en ilginç yönüne. 1492 yılında Katolik Ferdinand ile II. Isabel’in, Katolik Aragon Krallığı’nı bir araya getirip, ülkedeki Müslüman ve Yahudileri, “Ya Katolik olacak, ya da bu ülkeyi terk edeceksiniz” diyerek göçe zorlamasının ardından geçen yüzyıllar ve son olarak Avrupa’daki en kanlı saldırı olarak tarihe geçen El Kaide eylemi bile ülkede ırkçılığı tetiklememiş. Burada hiçbir uyruğa karşı en ufak bir kin ve nefret beslenmiyor. Şehirde Zencisi, Arap’ı, beyazı, kadını ve erkeği sabahlara kadar en ufak bir tereddüt duymadan rahatça dolaşabiliyor. Ayrıca bu İspanyolların bu anlattıklarımızı doğrulayan bir atasözü de var: “Aramızda yabancı yok!”

KİŞİ BAŞI GELİR 21 BİN EURO


Madrid, İspanya ve Avrupa’nın en pahalı şehirlerinden. Ücretler, kamuda bin 500 ila 2 bin euro arasında değişirken, iki odalı küçük bir evin kirası 700 euro civarında. Geri kalan para ile tek başına yaşamanız hemen hemen imkansız. Çünkü herhangi bir cafede içilen bir kahvenin ortalama fiyatı ortalama 1,5 euro. Ancak karı koca çalışarak, ‘mortgage’ sistemi ile bir ev ya da bunun gibi çok uzun vade ve teşviklerle bir araba sahibi olabiliyorsunuz. Kişi başına düşen geliri soracak olursanız vereceğimiz cevaba inanamayabilirsiniz. Çünkü tam 21 bin euro. 

PARA BASAN STAD


‘Madrid’ dendiğinde dünyada yaşayan herkesin hiç kuşkusuz aklına ‘futbol’ ve ‘Real Madrid’ gelir. Bu oyunun bir ‘sektör’ haline geldiği ender şehirlerden biri burası. Bir gün yolunuz buraya düşecek olursa tavsiyemiz mutlaka ‘Santiago Bernabeu’ adındaki ‘abide’ sayılan stada mutlaka uğrayın. İçeriye girdiğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. 85 bin kişilik oturma kapasiteli stadın içinde bir de müze ile takıma ait forma, şort ve benzeri resmi ürünlerin satıldığı büyük bir mağaza bulunuyor, burasını her yıl dünyanın dört bir yanından gelen yüz binlerce turist ziyaret ederek, milyonlarca euro para bırakıyor.

volkan özsoy

DİSKOTEKLERDE İLGİNÇ YASAK 

Şehirdeki lokantalarda kanuni zorunluluk olarak‘günün mönüsü’ bulunur. 4 adet birinci, 4 adet ikinci tabak (seçmeli), tatlı ve bir içecek olmak üzere normal sayılabilecek bir öğle yemeğini 10 euroya yiyebilirsiniz. Ancak lüks restoranlarda yenilen her bir tabağın fiyatı ise, 18 ila 20 euro arasında. Madrid’de, bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi restoranlara girebilmek için kıyafet zorunluluğu yok. Fakat, gece diskoteğe gidecek erkeklere önemli bir uyarımız olacak: Damsız ya da bir erkek arkadaşınızla rahatlıkla girebileceğiniz bu mekanlara sakın ha ‘beyaz çorap’ ya da ‘spor ayakkabı’ ile girmeye kalkmayın. Hemen bodyguardlar tarafından engellenirsiniz.

Madrid’de, 120 şehir meydanı bulunuyor. Tabi bunların en önemlilerinden biri, ‘Büyük Meydan’ anlamına gelen ‘Plaza Major.’ Zamanında boğa güreşlerinin yapıldığı, pazarların kurulduğu ve Engizisyon döneminde halka açık infazların gerçekleştiği bu meydan bugün de şehrin atardamarlarından. Meydanda birçok restoran, bar, cafe ve mağazanın yanı sıra, sokak sanatçıları ile para ve pul koleksiyoncuları bulunuyor. Buranın hemen yanından ‘Puerta del Sol’ (Sol Meydanı)’na geçiyorsunuz. Bu meydanda tüm uzaklıkların ölçüldüğü ‘Sıfır Kilometre Taşı’, Parlemento Binası ve Madrid’in sembolü olan ‘Ayıcık Heykeli’ni göreceksiniz. Ancak Sol Meydanı’nda rahatça dolaşamayabilirsiniz. Zira adeta bir insan selinin aktığı ve sağlı sollu yüzlerce dükkanın bulunduğu meydana inan o sokaklarda yürümek gerçekten bir hayli zor.

2 BİN 800 ODALI SARAY

Meydandan devam ederseniz, Madrid’in en uzun caddesi ‘Alkala Kapısı (El Kale)’den geçip aslanlı arabanın çektiği Kibele Tanrıçası heykelinin bulunduğu Sibeles Meydanı’na varıyorsunuz. Burası Madrid’in en görkemli meydanlarından. Meydanda önünüze bir postane, Merkez Bankası, İspanya Kara Kuvvetleri Komutanlığı binaları çıkacak. Ancak sakın ha bunları sıradan binalar sanmayın. Çünkü bu yapıların hepsi birer saray özelliğinde.



Yine yürüme mesafesinde devam ettiğinizde, kendinizi 2 bin 800 odalı ‘Palacio Real’ (Kraliyet Sarayı)’nın önünde bulacaksınız. 1781 yılında yapılan ve dış cepheleri Rönesans dönemine ait işlemelerle süslü bu ihtişamlı saraya hayretle bakacaksınız. Sembolik olarak ‘Krallık’la yönetilen ülkede İspanya Kralı burada oturmuyor. Kendisi şehrin dışında mütevazı bir binada yaşıyor ve bu bina sadece yılbaşı resepsiyonları ve resmi ziyaret için gelen yabancı devlet başkanlarının onuruna verilen yemekler ile konaklamalarında kullanılıyor. 

Sarayın hemen karşısında yine tarihi Opera Binası’nı göreceksiniz. Restore edilen bu bina, şu anda akustiği ve kapasitesi ile Avrupa’nın en büyüklerinden. Binanın arka tarafında Senato Binası ile, dünyaca ünlü yazar Miguel De Cervantes’in ünlü romanının kahramanı Don Kişot ile yardımcısının demir heykellerinin bulunduğu Cervantes Meydanı’na ulaşacaksınız. Bu anıtın hemen arkasında ise, Kraliçe I. Isabel’in büstü ile İspanya’yı temsil eden krallıkların heykellerini de inceleyebilirsiniz. Tabi bu tarihi mekanlar içinde ‘Museo del Prado’ adı verilen ve içinde 14 -15. yüzyıl ressamlarının klasik orijinal resim tablolarının bulunduğu müzeyi görmeden geçmek olmaz.



Madrid’in yine en önemli meydanlarından olan Colon veya Colomb Meydanı’nın da gecenin ilerleyen saatlerine kadar açık cafe ve barlar ile Christophe Colomb Heykeli’ni bulacaksınız.

İspanya, metro ve hızlı trende Avrupa’nın en iddialı şehirlerinden. 1985’li yıllardan sonra tren garı olarak kullanılan istasyon, kıtanın en büyük botanik bahçelerinden biri haline getirilmiş. Buraya girdiğinizde, Amazon Ormanları’ndan gelmiş büyük palmiyeler ve nilüfer çiçeklerinin bulunduğu dev havuzları görebilirsiniz.

Bu bahçenin karşısında, El Kaide’nin 3 ayrı metro istasyonunda düzenlediği bombalı saldırılarda ölen 195 kişinin anısına yaptırılan ‘Anıt Mezar’ı da dilerseniz ziyaret edebilirsiniz. 

CADDELERDE IŞIK SELİ


Madrid’e vardığımız ilk günün akşamı büyük bir sürprizle karşılaştık. Şehirde yılbaşına kadar yapılan sokak aydınlatmalarının başladığı ilk geceydi ve binlerce Madridli sokaklarda geri sayarak, bu ışıklandırmalar ile lazer gösterilerini bekliyordu sabırsızlıkla. Size tavsiyemiz, bu kente şu aylarda gidin ve mutlaka hava karardıktan sonra başlayan renk cümbüşünü izleyin.

Burası, neredeyse sanatla yatıp, sanatla kalkan bir kent. Caddelerde birçok sokak ressamı, gösteri yapan cansız mankenler ve sokak çalgıcıları her adım başında karşınıza çıkıyor. Özellikle bu ‘cansız manken’ denilen gösterilerde, bir kaide üzerine ya oturmuş veya ayaktaki göstericinin heykel mi, yoksa canlı bir insan mı olduğunu bir anda ani hareketler yapana kadar anlayamıyorsunuz. Opera, bale ve klasik müzik gösterileri için aylar sonrasına bile yer bulmanız da neredeyse imkansız.



Madrid’de ‘gökdelen’ tarzı binalara pek rastlayamazsınız. Zira İspanyollar bu tarz binalardan hoşlanmıyor. Bu insanlar daha çok geniş ve yatay binaları tercih ediyor.

GAZETELERDE FAHİŞE İLANLARI


Eğer Madrid’e biraz gönül eğlendirmek için gidecekseniz, Gran Via’dan Sol Meydanı’na inen yoldaki Montera Caddesi’nde yüzlerce hayat kadını göreceksiniz. Çünkü Madrid’de sokaklar ve evlerde fahişelik yasak değil. Hatta evlerinde çalışan hayat kadınları, günlük gazetelere, bizdeki sinema-tiyatro ilanları gibi düzenli olarak ilan da verip, tanıtımlarını yapabiliyor.

Buradaki ilginç olan uygulamalardan biri de ‘Work Center’ adı verilen dükkanlar. Evet ‘ilginç’ diyoruz çünkü buralar, resmi tatiller de dahil günün 24 saati hiç kapanmadan faks, fotokopi, bilgisayar ve kargo hizmeti veriyor.

GARİP İNANÇ BİR HALKI BOĞACAKTI 


İspanyol halkı bize göre enteresan itikatlara sahip. Mesela yılbaşı gecesi Sol Meydanı’ndaki büyük saatin altına toplanan yüz binlerce ve evlerindeki milyonlarca İspanyol, bu saatin 24.00’e yaklaşmasıyla birlikte vuran ’12 gong’ sesinin her biri için ağzına bir üzüm atıyor ve bu sayede dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyor. (Söylenenlere göre, bundan birkaç yıl önce, saat bozulup, her zamankinden daha hızlı çalmaya başlayınca, insanlar gong sesine yetişebilmek için ağızlarına üzümleri avuçla attıklarından, tüm ülke boğulma tehlikesi yaşamış).

Madrid, kadın istihdamı konusunda son derece duyarlı bir şehir. Kamu kurumları ve özel sektörde kadınların çalıştırılması için özel teşvikler uygulanıyor. Bu nedenle bir sarışın ya da esmer güzelini belediye otobüsü kullanırken, sokak süpürürken, taksi şoförlüğü ya da otoparkçılık yaparken görürseniz hiç şaşırmayın.

BÜYÜKELÇİ’DEN ÖNEMLİ MESAJLAR:

Ziyaretimiz sırasında bizi kabul etme nezaketini gösteren ve Kenthaber’e önemli açıklamalarda bulunan Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Ender Arat, ülke genelinde 3 bine yakın kayıtlı Türk vatandaşı bulunduğunu ve bunların 300’den fazlasının da Madrid’de yaşadığını bildiriyor. Arat’a göre hızla dışa açılmaya başlayan Türk insanı yakında Almanya, Hollanda, Fransa gibi İspanya’da da katlanarak çoğalacak.

İki ülke arasındaki ticari ilişkilere de değinen Arat, Türk işadamlarına seslenerek, İspanyollarla ortak yatırımlara girmelerini istiyor.



İspanyol işadamlarının Türkiye’ye büyük bir ilgisi bulunduğunu belirten Arat, “Buradaki işadamları, biraz çekingen ama methini duydukları Türk işadamları ile İspanya, Türkiye ve diğer ülkelerde özellikle turizm alanlarında ortaklık kurmak istiyorlar. Bu bizim için kaçırılmaması gereken büyük bir fırsat” ifadelerini kullanıyor.

İspanya’nın bugünkü duruma nasıl geldiğini de anlatan Arat, bakın şu çarpıcı gerçekleri nasıl dile getiriyor:

“Avrupa Birliği’ne girmeden önce bu insanların kişi başı yıllık geliri, bizim şu andaki durumumuzla hemen hemen aynı idi. Tıpkı Türkiye gibi gazı ve petrolü bulunmayan ve yine bizim gibi oldukça ‘milliyetçi’ olan bu ülke, sahil şeridini yabancılara satma kararı aldı. İşte gelişme bundan sonra başladı. Çünkü burada ev alan yabancılar, ülkeye getirdiikleri milyarlarca dövizin yanında, birer bahçıvan, yardımcı ve güvenlikçi alarak istihdamı da patlattı. Yine bu sayede tüm yabancılar İspanya’yı Avrupa’ya karşı sahiplenip, gönüllü elçiliğini yaparak, bu ülkenin AB’ye girişini kolaylaştırdı. Ben, yabancıya mülk satışına karşı çıkanlara şunu soruyorum; ülkeler ürettiği bir arabaya demiri, çeliği gibi yer altı madenlerini veriyor ve o ülkeden bu değerler eksiliyor. Oysa toprağı kim alıp da nereye götürecek? Ülkende kalacak toprakla milyarlarca dolar döviz girdisi sağlayacaksın. Lütfen artık aklı selim davranalım.”



Evet son durağımız olan Büyükelçilik ziyaretimizin ardından artık yavaş yavaş toparlanma zamanı. Uzun süren yemekleri, dansları, boğa güreşleri, tarihi mekanları, kalabalık caddeleri ve cana yakın insanları ile gezmeye doyulmayan bu şehir biraz yordu bizi. Havalimanına gitmek üzere aracımıza binerken, eşyalarımızı bavula, tüm bu güzellikleri kalbimize yerleştiriyoruz. Yakında yine başka bir dünya kentinden seslenmek umuduyla; ‘Adios Madrid’. 


BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?


-Madrid’in adının Arapça’da ‘büyük su’ anlamına gelen ‘Magerid’den geldiğini;

-Şehrin iki yanındaki iki büyük nehir ile ormanlarda bir zamanlar boz ayıların yaşaması nedeniyle, kentin simgesinin ‘ayıcık’ olduğunu;

-İspanya’nın adıyla bütünleşmiş ‘Flamenko’nun gerçekte Arap kültüründen gelip, orijinal adının da ‘Fellah Mango’ olduğunu;

-Ülkenin tüm petrol giderini turizm geliriyle karşıladığını;

-İsa’nın havarileri ile yediği son yemeğin tarihi olarak kabul edilen 24 Aralık günü herkesin evlerine kapanarak, şehirde hayatın durduğunu;

-Bir geçiş noktası özelliğinden dolayı kentin aynı zamanda Avrupa’nın uyuşturucu ve insan ticareti merkezi olduğunu biliyor muydunuz?

 
 

 

VOLKAN ÖZSOY/KENTHABER-MADRİD
Yayın Tarihi : 30 Kasım 2007 Cuma 13:49:31
Güncelleme :5 Aralık 2007 Çarşamba 11:18:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Topay Çiçekdağı IP: 195.142.23.xxx Tarih : 4.12.2007 11:54:46

İspanya ve Madrit konulu haberiniz kapsamlı ve doyurucu. Teşekkürler. Ancak Büyük Şair için söylediğiniz"toprağı bol olsun" temennisi müslümanlar tarafından saygı gösterilen gayrımüslümler için kullanılır.Müslüman bir kimse için asla kullanılmaz. Müslüman bir kişi için "Tanrıdan rahmet" dilenir. Teşekkürler


DİLEK BOZTEPE IP: 85.105.214.xxx Tarih : 4.12.2007 09:25:00

GERÇEKTEN HABER MÜKEMMMEL AYNI ZAMANDA MADRIDDE BÖYLESİ GÜZEL BİR ŞEHİR OLDUĞUNU İNSANLARIN KÜLTÜRÜRNÜN BÖYLE FARKLI OLDUĞUNU HİÇ BİLMİYORDUM TIPKI BİZ TÜRKLER GİBİ ONLARIN KENDİLERİNE ÖZGÜ ÇOK YÖNLERİ VARMIŞ. BU HABERİ YAPAN ARKADAŞADA SONSUZ TEŞEŞKKÜR EDİYORUM BÖYLE HEBRLERE GERÇEKTEN İHTİYACIMIZ VAR İNSAN BİMEDİKLERİNİ ÖĞRENİNCE KENDİNİ KANDIRILMIŞ HİSSETİDYOR BUNCA ZAMAN OLAN BİRŞEYİ BEN BU HABERDEN ÖĞRENİYORUM TÜRK MLLLETİ İÇİN ÇOK BÜYÜK KAYIP BİLGİSİZLİK HER ZAMAN BÖYLE GÜZEL BİLGİLERİ BİZLERE ULAŞTIRMANIZA İHTİYACIMIZ VAR MALESEF BİZİM HABER ANLAYIŞIMIZ ÇAĞLALARIN,TUĞBALARIN BACAK BOYLARIYLA YADA DEKOLTELERIYLE SINIRLI BİLDİĞİM Z TEK ÇOĞRAFİ BÖLGE ONLARIN VÜCÜT HATLARI BU KOYUNSAL YAŞAMAIMIZA SİZLERİN SAYESİNDE BELKİDE DUR DİYEBİLECEĞİZ ÇOOOOOOOOOOOOOKKKKK TEŞEKKÜRLER.


mümün demirkapu IP: 78.181.168.xxx Tarih : 5.12.2007 21:26:03

gerçekten güzel görüntüler madrid e 40 km uzaklıklakta toledo kenti var niğde de oraya çok benzeyen bir şehir ama sahipsiz birazcık özverili çalışma ile çok güzel bir şehir olabilir niğdede öyle eşsiz yerler varki niğdelilerin göremediği birazda tanıtım olsa ne güzel olur niğde