18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

KENTHABER DÜNYA KENTLERİNDE

İşlerimizin yoğunluğu nedeniyle uzun bir ara verdiğimiz, ‘Kenthaber dünya kentlerinde’ serisine bu kez Kazakistan ile devam ediyoruz.

Türkiye Sanayici ve İşadamları Konfederasyonu (TUSKON) ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)’in organizasyonunda yaklaşık 150 işadamı ve 8 kişilik gazeteci ekibi, özel bir uçakla, Kazakistan’ın başkenti Astana’ya adeta bir çıkarma yapacağız.

Günlerden Pazar ve saat 15.30 gibi Ankara Esenboğa Havalimanı VIP Salonu’ndan bindiğimiz özel uçakla, o gizemlerle dolu Doğu’ya doğru uçuyoruz.

Yaklaşık 4.5 saat sonra pilotun inişe geçtiğimiz anonsu duyuluyor. Türkiye ile arasında 3 saat bir zaman farkı olduğundan, şimdi saat 22.30 civarı ülkede. Ancak hava yeni kararıyor.

20’li yaşlarda, zayıf ve oldukça sempatik yüzlü bir delikanlı karşılıyor bizi ve “Gazeteci misiniz?” diye soruyor.

“Evet” cevabını aldıktan sonra, “Ben size bu seyahatinizde rehberlik edeceğim. Adım ‘Temırtay’ (Demirtay) diyor. (Sağda)

Ben ve diğer 7 gazeteci arkadaşımla bindiğimiz minibüs havalimanından çıkar çıkmaz şaşırıyoruz. Çünkü Asya’daki bu şehir, bir uydu kent görünümünde.

Çok geniş caddeler, ulu binalar… Hemen her şekilde bir yapı görmeniz mümkün burada. Yuvarlak, kare, dikdörtgen, üçgen….

Binalardan görkem fışkırıyor. Adeta. Hatta birçoğu da abartı düzeyinde. Söylediklerine göre, bu Kazakistan devletinin gücünü simgeliyor.

Bir o kadarı daha yapım aşamasında. Kentin büyük bölümü şantiye ve hemen her binanın müteahhidi Türk.

Sokaklarsa, gecenin bu saatinde bomboş.

Şunu hemen belirteyim, Türkiye’nin 3.5 katından daha fazla yüzölçümü bulunan ülkede 16 milyon insan var. Bunların yüzde 20’si ise Rus.

Devlet Başkanı Nazarbayev ve tüm bakanlıkların bulunduğu bu kentin nüfusu 700 bine yakın.

Ülkenin bir ucu Çin’le, diğer ucu ise Rusya ile sınır. Varın ne kadar büyük olduğunu hayal edin.

Temırtay’ın söylediğine göre, ülkenin cazibe merkezi haline gelen eski başkent Almatı’da 2 milyondan fazla kişi yaşıyormuş ve Kazak yönetimi insanları ülkede eşit şekilde dağıtma çabasındaymış.

Kısa bir yolculuktan sonra kalacağımız otele varıyoruz. Buraya kadar bir sorun yok ama daha sonra hemen en büyük sıkıntımız olan ‘İngilizce’ sorunu daha ilk temasımızda karşımıza çıkıyor.

Dünyanın en büyük yer altı zenginliklerine sahip Kazakistan’da ne devletin, ne de özel sektörün ‘turizm’ gibi bir çabası ve çalışması olmadığından, bu sektörün altyapısı da oluşmamış.

Otellerde çalışan personelin çok büyük bölümü tek kelime İngilizce bilmiyor. Ülkenin resmi dili Kazakça olmasına rağmen, aslında Rusça.

Edindiğimiz bilgilere göre, insanların çok büyük bölümü Kazakçayı ya anlamıyor veya anlasa da konuşamıyor.

Bir de Rus geleneğinden dolayı, otellerde ‘0’ katı yok. Zemine inmek için ‘1’e basacaksınız

Ülkenin ekonomisi de bir hayli ilginç.

Para birimi Tenge. 150 Tenge bir dolar civarında.

Caddelerde çok fazlaca lüks araba görülmesine karşın, ortalama maaşlar 400 dolar civarında. İki odalı bir evin aylık kirası da bu kadar.

İnsanlar iki üç kişi birlikte şehir dışında kirası daha düşük evlerde oturarak durumu idare etmeye çalışıyor.

Bu insanı ilk gördüğünde kendisine hayran bırakan kentin iki yüzü bulunuyor. Bir yeni ve ihtişamlı Astana, bir de varoşlar. Buralarda halkın durumu hiç iç açıcı değil.

Gelir dağılımında müthiş bir uçurum var.

İnsanların büyük çoğunluğu inşaatlarda çalışıyor.

Sanayi de gelişmemiş ülkede. Giyecek ve yiyecek çok pahalı. Domatesin fiyatı, Türkiye’nin üç katı örneğin.

Sadece benzin tersine. Bir litre benzin 98 Tenge. Bizdekinin üçte biri fiyatına depoyu doldurabiliyorsunuz.

Dediğimiz gibi turizm olmadığı için, taksi bulmanız neredeyse imkansız ama söylendiğine göre, binlerce insan korsan taksicilikten geçiniyormuş

Eğer acil bir işiniz varsa, el ettiğiniz özel bir araç hemen duruyor ve gideceğiniz yer için pazarlık usulü anlaşıyorsunuz..

Bizdeki gibi çok büyük ve lüks AVM’lerin yanı sıra, şehrin dışında ‘konteynır pazarı’ var. her şeyin açıkta satıldığı bu pazar, hatırlayanlar için bizim eski Topkapı’daki seyyar dükkanların bulunduğu pazara benziyor.

İstihdam yaratmak için yatırımcıya 2030’a kadar vergi muafiyeti gibi dudak uçuklatan teklifler var.

Ülkede kadınlar hemen her işi yapıyor. O koskoca belediye otobüslerinin büyük bölümünü kadınlar kullanırken, erkekler genelde biletçi.

Gittiğimiz varoş pazarında da durum böyle. Satıcıların çoğu kadın ve kıyafetleri son derece serbest. Gün ve gecenin her saati sokaklarda yalnız dolaşan mini etekli kızlar, kadınlar görebiliyorsunuz

Ama bırakın rahatsızlık vermeyi, kimse kimseye dönüp bakmıyor bile.

Gece yaşantısı Cuma ve cumartesi bir veya iki tane diskotek dışında yok. Eğer gece yaşantısına düşkünseniz, hayal kırıklığı yaşayacaksınız. Söylendiğine göre, bu ülkede gecenin rengi ve adresi Almatı. Ancak iki şehir arasındaki uzaklık bin kilometreden fazla.

Eğer buradan bir hediyelik almayı düşünürseniz, peşinen söyleyelim, 'kamçı'dan başka birşey bulmanız sürpriz.

Ülkenin büyük bölümü Müslüman olmasına rağmen, şehirde cami çok az ve olanlarda da ezan mikrofonla okunmuyor.

Nur Sultan Nazarbayev, Kazakistan'ın adeta babası ve en zengini. Söylendiğine göre, özel helikopterinde altın kaplama bir duşu bile varmış Kazak Devlet Başkanı'nın.

Şehir yaşantısında dikkatimizi çeken bir başka husus ise trafik. Hemen hiç yok denecek kadar az ve sürücüler kurallara aşırı riayet ediyor.

Otobüs şoförlerinin bile kemerini takmadan direksiyon başına geçmediği ülkede, trafik cezaları ise son derece ağır. Kırmızı ışıkta geçen, kemer takmayan, alkollü araç kullananın canı cezalardan dolayı fena yanıyor.

Şehirde adım başı ellerinde kırmızı ışıklı sopaları bulunan polisler sürekli çevirme yapıyor. Ancak rüşvette bir o kadar yaygın.

Yine söylenenlere göre, Kazak hükümeti bunu bitirmek için şu sıralar polis maaşlarına hatırı sayılır bir zam yapmak için çalışmalar yürütüyormuş.

AT ETİNİ LEZZETSİZ Mİ SANIYORSUNUZ?

Bu ülkenin bir diğer ilginç tarafı ise yemekleri. ‘Beşparmak’ denilen ve at etinden yapılan yemek çok özel

Altı hamur, üzeri at etinden yapılmış, büyük ve derince bir tabakta gelen bu yemek hakikaten at etiyle ilgili kafalardaki tereddütü ortadan kaldıracak kadar lezzetli.

Ha bu arada yolunuz düşerse, sıcak ve mayalı ekmeğin de tadına bakmayı ihmal etmeyin.

Eğitim için Kazak devleti her yıl İngiltere, Amerika gibi Batılı ülkelere 3 bin talebe gönderiyor ve onların okul masraflarının haricinde 1 – 2 bin dolar da ceplerine aylık harçlık koyuyor. Ancak okulu biten eğer ülkesine dönmezse, vatandaşlıktan çıkarılıyor ve bir daha ülkeye giriş izni verilmiyor.

Çok değişik bir millet Kazaklar. Burasının adeta küçük Rusya olmasına rağmen, söylendiğine göre, Rusları pek sevmiyorlar. Aileler genelde çocuklarının Ruslarla evlenmesine olumlu bakmıyormuş.

Hava da şaşırtıyor bizi.Yılın bu mevsiminde aniden açan güneş pişirirken, 15 dakika sonra mermi gibi vücudunuzu delen bir sağanağa tutuluyorsunuz. Ardından yine güneş açıyor ve biraz sonra fırtına şeklinde bir rüzgar…

Yukarıda da vurguladığım gibi, Astana’da gezilip, görülecek, daha doğrusu vakit geçirilecek çok yer yok. Şehirde zaten trafik olmadığından, yarım saati aşkın bir sürede şehir turu yapabiliyorsunuz.

Yine Komünizm döneminden kalma bir çekingenlik nedeniyle, rehberimiz Temırtay’ın tercümesiyle, birlikte fotoğraf çektirmek istediğimiz insanlar, teklifimizi sert bir şekilde reddedip, süratle yanımızdan uzaklaşıyorlar. Hatta bazı yerlerde de uyarılıyoruz.

Bu çekik gözlü Asya insanlarının vücut yapıları da dikkatimizi celbeden başka bir yan. Kadınlı erkekli güzel bir vücut yapıları var. Şehirde kilolu ve kısa boylu insan pek görmedik dersek abartı olmaz.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önderlik ettiği heyette tüm iş görüşmeleri ve toplantılar, Fettah Tamince’nin Rixos Oteli’nde yapılıyor. Birçok 5 yıldızlı oteller zincirinin bulunduğu Astana’da Rixos da Türk yatırımcısının yüz akı durumunda.
….

Şehirdeki bu beşinci günümüz. Saat farkının bedenimizde yaptığı tahribatı iyiden iyiye ‘fark’ etmeye başladık.

İşlerimizi bitirip, haberleri geçtiğimiz dakikalarda saatler 22.00 – 23.00 oluveriyor ve saate baktığımızda her seferinde yeniden şaşırıyoruz.

Son gecemizde kaldığım otelin 24’üncü katındaki penceresinden Astana’yı seyrediyorum. Uçsuz bucaksız ve dümdüz bir bozkırda yaratılan bu yapay görkem hakikaten göz kamaştırıyor.

Tarif edemeyeceğim kadar yorgun, ama bir o kadar da mutluyum. Çünkü birkaç dakika sonra, dünyanın en güzel ve içinden deniz geçen tek şehri İstanbul’a dönüş için hareket edeceğiz. 5 saat Ankara’ya, oradan da bir saate yakın İstanbul’a çok yorucu ve meşakkatli bir yolculuk var ama olsun.

Yerel saat 04.00’ı gösterirken, derin bir uykuda olan Astana’ya son kez bakıyor ve şu an İstanbul’umda saatlerin gece yarısını biraz geçtiğini hatırlıyorum.

“Uyumayan ve her türlü çabaya rağmen çirkinleştirilemeyen şehrimde şu dakikalarda kim bilir neler yaşanıyordur?” diye geçiriyorum kafamdan…

Tüm seyahatlerimin en keyifli yanıdır İstanbul’a dönüş kısmı.

Artık veda zamanı.

Kendinize iyi bakın uçsuz bucaksız Asya bozkırının çekik gözlü, ilginç dost insanları. Misafirperverliğinize binlerce teşekkür.

Sizler de kendinize iyi bakın değerli Kenthaber dostları…Yakında yine dünyanın ilginç bir kentinde daha buluşana kadar kendinize iyi bakın.
 

Volkan ÖZSOY - Kenthaber / Astana
Yayın Tarihi : 29 Mayıs 2010 Cumartesi 19:25:31
Güncelleme :2 Haziran 2010 Çarşamba 14:51:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ozdilek yilmaz IP: 195.82.26.xxx Tarih : 31.05.2010 00:11:41

Cok  guzel anlatmissiniz  kazakistani ama  eksik  olmus biraz , buranin  sozde  bir  turki  cumhuriyeti  oldugunu  ama  buradaki  Turklere  nasil davranildigini Turk le  uzaktan  yakindan bir  alakalari olmadigin  belirtmeyi unutmusunuz.....


34-siyuchar-34 IP: 78.184.47.xxx Tarih : 31.05.2010 18:46:10

RUSları türki cumhuriyetlerden çıkarmak lazım ve türki cumhuriyetlere gerçeği söylemek lazımdır. türki cumhuriyetlerde Rus hakimiyetini istemiyoruz