17
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

Ecevit'in fotoğrafı...

Son günlerde gazetecilik mesleği adına beklenmedik şeyler oluyor…

Önce gazeteler her habere balıklama atlar oldu…

Danıştay Baskını sonrasında üretilen senaryolar, senaryo olduğunu bilinmesine rağmen gazetelerin birinci sayfalarında manşetlere taşındı.

Bir gazetecinin doğru olduğuna inanmadığı bir haberi kamuoyuna duyurulması ne kadar doğru.

Bu basın etiği açısından ciddi bir soru…

Hatırlıyorum..

Yıllar önce bir haberin içinden bir paragrafı çıkarmıştım. Aslında çıkardığım paragraf bir kişinin söylemiydi. Bu söylemi doğru bulmadığım için çıkardım O paragrafın ertesi günü tüm gazetelerde manşet olacağını bili bile çıkardım.

Nitekim ertesi gün o cümle manşetlerdeydi..

Bir tek bizde yok. Genel yayın müdürüm, kızgın ifadeyle “Hadi başlığa çıkmadım. Haberin içinden niye çıkardın” diye sordu…

Ben de “O ifade Türkiye açısından zararlıydı. Ben de alet olmak istemedim” yanıtını verdim…

Çok sinirli birisi olmasına rağmen başını salladı ve bir şey söylemedi..

Aradan birkaç ay geçti aynı işlemi bu kez kendisi uyguladı…

Bu da şaşırtıcı bir şey değildi. Çünkü o da aynı öğretilerden geçmişti.

Bu aslında benim aklıma gelen bir şey değildi. Mesleğe ilk başladığımız yıllarda, ustalırımız öğretileri arasında bu da vardı. O ders şöyleydi. “Söylenen sözlerin bir provokasyon olduğuna inancındaysan o haberi hemen çöpe at. Haber içindeki o ifadeye inanmıyorsan, başkaların inanması için çalışma. Ya o haber hiç koyma yada o bölümü çıkart. Haberi atlamış olamazsın, değerlendirmemiş olursun”

Bir başka derste, “Halkın gözünde kahraman olan veya saygın bir konumda olan kimseleri zavallı konumunda sakin gösterme” şeklindeydi.

O nedenledir ki, Trafik kazası haberlerini mümlkünse kanlı çanlı koymamaya özen gösterdik. Kan revan içindeki insanların resimlerini ya boyadık (eskiden sadece matris kartonunun üzerinden ezerdik) ya da hiç koymazdık…

Eğer bir resmi koyacaksak üzerinde uzun uzun tartışırdık.

Bu fotoğraf ne getirir, ne götürür…

Tabi yanlışlıklar yaptığımız oldu..

Ama bu yanlışlıkları “gazetecilik yapıyoruz” maskesi altında yapmadık.

Genç meslektaşlarımıza bu öğretiler öğretilmiyor.

Öğretilmiyor, çünkü fakültelerindeki hocalarının yüzde 95’i hiç gazetecilik yapmamış. Bu konuda bilgi sahibi değil. Fotoğrafı ve haberi yorumlamayı bilmiyor…

İşte böyle olunca da; ortaya bir dönem kuşağın lideri olmuş, halkın gözünde Kıbrıs Fatihi Bülent Ecevit’i hasta yatağında koma halinde fotoğrafını gizlice çekip dergilerinde traj uğruna yayınlanması “ne kadar etik” tartışmasını da gündeme taşıdı.…

Türk siyasetinin Karaoğlan’ı artık “hasta yatağında koma halinde bir zavallı” olarak hatırlanacak. Çünkü her kim ne derse desin belleklerde hep ilk görüntü yaşam boyu referans, son görüntü ise belleklere kazınan sadecebir fotoğraf oluyor…

O görüntüler, Ecevit’i seven milyonların kalbinde derin yaralar açtı.

O nedenle bazı haber ve fotoğrafları yayınlarken dikkatli olmak lazım…
Mesut Polat
Yayın Tarihi : 2 Haziran 2006 Cuma 14:54:03
Güncelleme :2 Haziran 2006 Cuma 14:58:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?