18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Kart intiharlarına medya da duyarsız hükümet de...

Kart intiharlarına medya da duyarsız hükümet de...


İnşallah Çorum’daki son ‘şehidimiz’ olur...

Aralık’ın 26’sında polis memuru Mehmet Dişli, kredi kartı borcunu ödeyememenin sonucunda bunalıma girerek hayatına kıydı...

Daha henüz 33 yaşında olan ‘faiz’ kurbanı, geride sinir krizleri geçiren eşi ve zaten karanlık olan gelecekleri daha da kararan çocuklarını bırakırken, yolun yarısına bile varmadan acımasız yaşam yarışını terk etti...

Kimbilir dünyanın bu en zor kararını verirken ne kadar zorlanmıştı...

Bizim MedyaBurger grubundaki elemanlardan biri, benzeri biçimde hayatına son veren bir arkadaşıyla ilgili trajik izlenimleri şöye ifade ediyor...

Her ekstre geldiğinde kahrolmanın kaçınılmaz azabını yeniden yaşamak...

Her bankanın önünden başı önünde geçmek...

Ekrana gelen banka reklamlarına elinde olmadan ürpererek bakmak...
Parkta oynayan, çocuklarının yaşıtlarının cıvıltılarını yüreğini dağlayan ıstırapla izlemek...

... Kısaca hayata dair ne varsa hiç birini yaşayamamanın işkencesini devam ettirmeme kararını sürekle ertelemekten bıkmak...

Aslında intihar etmenin cesurların değil korkakların işi olduğunu bilmesine karşın fişi çekmekten başka çaresininin kalmadığını görerek, an be an finişe yaklaşmak...

Üstelik canına kıymakla kredi kartı borcunun ödeşmeyeceğini bilmek...

Geride bırakacağı ailesinin çok daha zorlanacaklarını yüreğinde hissetmek...

Ne var ki alın yazısı kendi canını almakla kesişen diğer kurbanlar gibi, fazla mesaiye kalmak, ikinci hatta üçüncü işte çalışmak bile yetmemişti onlardan çok daha hızlı koşan ‘katil faiz’in paçasını yakalamaya...

Son viraja girildiğinde artık yaşayan bir ölü gibi olmak...

Ailene hiç açılamamak...

Felakete giden yolda ortağa gerek olmadığı gerçeğini yaşamak...

Pimi çekilmiş el bombasıyla dolaşan zombiye dönmek...

Patlattığında sadece senin canına kıyacak bombanın sıcaklığının her geçen günü dayanılmaz biçimde arttığının baskısıyla sona yaklaşmak...

***

Kırmızı çizginin üstünde yaşadıklarını söyleyen kredi kartızedelerden gelen mektuplara göre; borçların Damokles’in kılıcı gibi sürekli enselerinde sallanması korkunç bir işkence...

Yaşamlarının her saniyesinde bu korkunç tehditin baskısı sonucunda insanlıktan çıkıp pranga mahkumundan beter hale geldiklerini ifade edenlerin tümüyle gerçeği dile getirdiklerine inanmak gerek...

Sadece sonuna gelen bu Aralık ayında kredi kartını kendi eliyle kırmızıya boyayanlardan uzman çavuş Ramazan Kurşunlu, arkadaşının kartını kullanırken ödeyemediği 1. 500 YTL için canına kıymak zorunda kaldı...

BDDK’daki temizlik görevlisi 8. 000 YTL için intihar etti...

Kırıkkale’de belediye memuru Cahit Saygılı korkunç kararını gerçekleştirdiğinde 37 yaşındaydı...

... Ve içlerinde en erken teslim bayrağını çeken Burdur’da üniversitesi öğrencisi D. O. Daha tadını çıkarmaya fırsat bulamadığı yaşamına son verirken 20 yaşındaydı...

Üstelik bu fidanın solmasının sebebi de sadece ve sadece ödeyemediği, lanet olasıca 500 YTL’cik miniminnacık bir kredi kartı borcuydu...

Kurbanları bile bile ‘şehit’ ilan ediyoruz...

Çünkü onlar, vahşi faizler uygulayan bankalara karşı verdikleri amansız ve yenilmeye mahkum oldukları mücadeleyi kaybettiler

Ne yazık ki geride bıraktımız 2006 senesi, kredi kartı kabristanına eklenen 10 yeni mezarlıkla sona eriyor...

Müntehir sayısının her yıl giderek katlanması toplumsal yaranın ne hızlı yayıldığının üzücü kanıtı oluyor...

***

Medya bu insanlık suçuna hiç de gerektiğince eğilmedi...

Öyle ya işin televolelik durumu hiç yoktu....

Ortalıkta ne göbek vardı, ne kıvırtan kalça...

Geride kalmış perişan ailelerin yürek parçalayıcı çaresizliklerinin dışında, toprağa verilen vahşi kapitalizmin kurbanları hiç de öyle fazla reyting kovalayacak görüntüler değildi...

Aslında duygu sömürüsü yapmaya çok müsait bu cenazelere medyanın gerektiğince duyarlılık göstermemesinin ardında bankaların reklam kozu yatıyor...

Kârlarının azalabileceği düşüncesinin gerçekleme olasılığı bile bankaların en büyük kara basanı oluyor...

Bu zavallıların ne diye hayatlarına kıydıklarının derinlemesine araştırılmasına ambargo koymak için reklam tehditlerini yazıya dökmek anlamsız...

Minik bir uyarıya dahi gerek yok...

Medya baronları kazın nereden geldiğini çok iyi bildiklerinden müntehir kabristanını uzağından şöylece bir dolanıp geçmeyi seçti...

Tek çıkışı bu ay başında Kanal D anahaberin sunucusu Mehmet Ali Birand, konuyla derinlemesine bilgili Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’le birlikte başlattıkları etkili kampanyayla gerçekleştirdi...

Aygün, Meclis’te yasalaşmayı bekleyen taslakların biriktiği bekleme odasında oturakalan Kredi Kartları Kanunu’ndaki yetersizlikleri net biçimde açıkladı...

Mebusların aralarındaki meşverette de bu can alıcı eksiklikler dile getirildi.

Ancak hükümetin banka işlerinden sorumlu bakanı Şener, özellikle faizlerin indirilmesi konusunda net biçimde olumsuz davrandı...

Şener’in tavrının bu yönde olacağı, daha Birand’ın programına haftalar önce konuk çıktığı akşam belli olmuştu...

Birand, net soruyordu:

“Sayın Şener, kredi kartı faizleri çok yüksek... Yeni yasada bu düşürülecek mi, düşürülmeyecek mi...”

Bakan kem küm ettikten sonra bu anlaşmanın iki kişi arasında imzalanan taahhüt filan olduğundan dem vurup soruyu savuşturdu...

Kanal D, milyonlarca kişinin yarışa devam edip etmeme konusunda yaşamsal önem taşıyan bu soruşturma kampanyasını tek başına sürdürmeye son verdi...

Öte yandan ekonomi programlarında bankaların haklı olduğunun altını çizen konuşmacıların kredi kartı tezgahlayan bankalarda yüksek maaşlarla görevli oldukları da cümlenin malumudur...

Kredi kartı borçlarının ödenmemesi, temerrüde düşenlerin toplam kart sayısının çok az bir yüzdesi olduğu yolundaki savunulara da fazla kulak asmayın...

Kredi kartı borçlarının ödenmesinde güçlüğü 2001 devalüasyonuyla belirginleşti...

Özellikle dövize bağlı borçlanmaları ya da ödemeleri olanlar, önce yüzde 100, giderek yüzde 200’lere varan devalüasyon karşısında, o zamana kadar başvurmadıkları ‘nakit avans’ı kullanmak zorunda kaldı...

Sokakta sorup sormadan beş dakikada verilen kredi kartı tezgahı da korkunç sonun başlamasının en önemli aktörü oldu...

Borcunu ödeyemeyen, başka karttan çektiği nakitle günü kurtarma yoluna gitti mecburen...

Böylece tek karttan, çok kart dönemi başlayınca temerrüt vakaları çorap söküğü gibi hızla gelişti...

Şu anda ülkemizde yaklaşık 30 milyon kredi kartı kullanılıyor...

Bu sayıya birden fazla kartı olanlar da dahil...

Yine de ortada kredi kartı pazarlayan 21 bankaya karşı, yaklaşık 21 milyon kişinin bulunduğu söylenebilir...

Önümüzdeki günler, bu milyonlardan, borçlarını ödeyememe yüzünden temerrüde düşeceklerin sayısının çığ gibi artacağına gebe...

Bankalar, kredi kartı faizlerinin anormal derecede yüksek olmasının sebebini ‘rizikolu’ diye açıklama pervasızlığında da bulunuyor...

Yoldan geçen, üstü başı dökülen zavallıların mali yapılarını sorup etmeden kart tezgahlayan da bankalar, ardından ‘kredi kartının rizikosu’ndan dem vuran da yine bankalar...

Borcunu ödeyemeyenin haczi en fazla üç ay sürüyor...

Maaşa, eve icra, ardından haciz derken parsayı toplayan bankalar oluyor...

Faizi indirmemekte direnmelerinin sonucunda bankaların kredi kartı satmalarının asıl sebebinin kurbanın elindeki avucundakini haciz yoluyla almak olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor...

Bu arada ödeneyen borçlar yüzünden aileler parçalanıyor, boşanmalar oluyor, kaçmak için taşınmalar başlıyor, koleje devam edemeyen çocukların okuldan alınmasıyla ortaya çıkan psikolojik darbeler çoğalıyor...

Hatta, kart borcunu ödeyebilmek için gaspa kalkışanlar bile görülüyor...

***

Konuya medyayla, iktidarın bakışı birbirinden pek de farklı değil...

Sonunda bu ikili kapitalist sisteme bağımlı...

RTE, son günlerde kapıştığı TÜSİAD’a karşı toprağa gömdüğü baltasını yeniden çıkarmaya hiç niyetli değil...

Kapitalizmin bu beş harfiyle kapışan çarpılır zaten

Yukarıda saydığımız 21 bankayla TÜSİAD, sarmaş dolaş muhabbet kuşu gibidir...

RTE bunu çok iyi bildiğinden, kredi kartlarıyla ilgili hükmünü, Salı günü Meclis’teki konuşmasında açıkça dile getirdi...

Habere göre RTE milyonlarca kişinin bu yaşamsal sorununa şöyle eğilmiş:

“Kredi kartı kullananların sayısı neydi, bizim dönemimizde ne oldu; şimdi, burada bir gerçeğe bakmak lazım...

Kredi kartı almaya vatandaş mecbur mu?

Peki, kredi kartını alan niçin limiti içerisinde kullanmıyor?

Limiti içerisinde kullansın.

Yani, kalkıp da nasıl olsa kredi kartı elimde ben bunu istediğim gibi kullanırım;

Yok, öyle bir şey ya!

Var mı öyle bir şey?!

Bunu hiç bir gelişmiş ülkede böyle bir anlayış göremezsiniz...”

Önce sondan başlayalım:

RTE “Hiç bir gelişmiş ülkede böyle bir anlayış göremezsiniz...” ahkâmını keserken aslında AB’de ‘görülmeyen en önemli anlayış’ kredi kartı fazleri olduğunu ıska geçmiş...

Türkiye’de aylık faiz, AB’de yıllık faizin çok daha üstündedir...

Şöyle ki ülkemizde de AB’de de faaliyet gösteren bankaların Avrupa’da kredi kartı faizini yılda ortalama yüzde 14’e yaklaşırken, aynı faizi Türkiye’de ayda yüzde 1. 16 yerine tam beş kat fazlasıyla, yüzde 6’lar civarında uygulamaktadırlar...

Üstelik Avrupalılar bu faizi bile anormal yüksek bulmaktadır..

“Gelişmiş ülkelerde böyle bir anlayışın görülmemesi’ işte bu yüzdendir...

“Kredi kartı kullananların sayısı neydi, bizim dönemimizde ne oldu; şimdi, burada bir gerçeğe bakmak lazım...” sorusundaki amaçsa belirsiz…
Ama biz yine de gerçeğe bakalım:

Ampul iktidara geldiğinde, 2002’de Türkiye’de yaklaşık 15 milyon kredi kartı kullanılıyordu...

Üç yıl içinde bu sayı katlanıp 30 milyona çıktı...

Bu demek ki ‘Sizin döneminizde’ sokaklarda kurulan masalarda leblebi gibi kart tezgahlandı...

Bunun sonucunda temerrüde düşenlerin sayısı çığı gibi büyüdü...

Ve maalesef borcunu ödeyemediği için hayatına kıyanların sayısı da giderek artmaya başladı...

‘Şimdi burada bir gerçeğe baktığımızda’ ortaya hiç de övünç tablosunun çıkmadığı ortada...

Bu katlanan faiz katliamı önlemenin tek formülü var:

Kredi kartı faizleri yıllık enflasyonla denkleştirilmeli...

Bankalar da buna kendilerini şimdiden alıştırmalı...

Mahiyeti meçhul AB yolculuğu son durağa varmadan önce şu andaki geçiş döneminde bile kredi kartı faizleri Avrupa’ya uyum sağlamak mecburiyetinde..

Aksi taktirde kârının büyük bölümünü bu vahşi faizden elde edenlerin yeniden hizaya girmeleri son derece zor olacak...

Bankalararası Kart Merkezi (BKM)’nin son açıklamasına göre ayda 26 bin kart ‘sorunlular listesi’ne giriyor...

2004’de icralık kredi kartı alacakları 608 milyon YTL ‘ydi...

Bu yılın 11 ayındaysa çığ 1 milyar 302 milyon YTL’ye ulaştı...

Aralık da eklendiğinde faizzedelerin sayısının ikibuçuk kat arttığı ortada...

Verilere göre bu yıl bankalar ayda 260 bin kart tezgahlamış...

Sorunlu kart sayısı 26 bine vurmuşsa ortada, ileri sürüldüğü gibi yüzde 3. 3d eğil, yüzde 10 gibi facia denilecek çapta kurban adayı var demektir...

Bazılarının iddia ettiği gibi faizzedeler borçlarının af edilmesini istemiyor...

Sürünerek de olsa, tek hücrelilere benzer yaşam biçimlerini devam ettirebilmek adına, aylık faizin enflasyonla orantılı olmasını diliyorlar...

Tasarıya bu faiz tenzilatı alınmadığı taktirde, intihar edenlerle, parmakları tetikte titreyerek bekleyenlerin yarattığı kabus, bankalarla birlikte hükümetin de gözüne uyku girmesini trajik biçimde engelleyebilir...

Biliyoruz, hiç de iç açıcı bir ‘Yılbaşı’ yazısı olmadı ama unutmayın vahşi faiz, ne ay başı dinler, ne yılbaşı...

Taksimetre gibi durmaksızın tıkır tıkır çalışarak felakete yol açan ağlarını örmeyi sürdürür...

MedyaBurger
MedyaBurger
Yayın Tarihi : 30 Aralık 2005 Cuma 17:13:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ömer Sırakaya IP: 85.97.21.xxx Tarih : 31.12.2005 20:33:35
((Sayısı 5 i geçmeyen duyarlı vatan sever medyayı tenzih edersek)) İkiside aynı kapının kulu değilmi Al birini vur öbürüne