14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Kuş gribinin Avrupa'da ilk kurbanı 3 yıl önce Hollanda’da görüldü

Kuş gribinin Avrupa'da ilk kurbanı 3 yıl önce Hollanda’da görüldü


Geçtiğimiz Perşembe günü medyamızın büyük çoğunluğu ‘Kuş gribinden ölümler Avrupa’ya da sıçradı’ manşetleriyle Koçyiğit ailesinin miniklerinin hazin sonlarını sayfalarına, ekranlarına yansıtırken çok büyük bir gerçeği atlıyordu...

Tıpkı dış basının Cuma günkü yayınlarında benzeri ‘Avrupa’nın ilk kurbanları Türkiye’de ...’ tanımındaki yanlışlığı gibi...

Bu bakımdan, biraz geriye, üç yıl öncesine, tam olarak 17 Nisan 2003 tarihine dönelim...

Avrupa’nın, Uzakdoğu’da 1997’de başlayan kuş gribi salgınının iyice yaygınlaşması ve Güney Asya’da bazı ülkelerde insanlara da bulaşarak can kaybına yol açması üzerine alarma geçtiği dönemlerdi...

Hollanda, Belçika, Fransa ve AB’nin hemen 15 üye ülkesinin tümünde, olası bir salgını önlemek amacıyla, en ufak bir şüphe karşısında itlaf edilen kümes hayvanlarının sayısı yüz milyonlarla ifade ediliyordu...

17 Nisan’da kimliği tam olarak açıklanmayan bir veterinerin ölümünde kuş gribine yol açan H5N1 virüsü olmasından şüphelenildiği yolundaki ilk haberler düştü ekranlara...

Ardından gelişen ayrıntılarda Hollanda’da virüsten etkilenen 18 kişiye oftalmi (göz yangısı) teşhisi konulduğu iletildi...

Hepsi de kümes hayvanlarıyla yakın temasta bulunan bu yetiştiriciler birkaç gün içinde iyileşip taburcu edildi...

Ne var ki salgın boyunca virüs taşıyan kümes hayvanlarıyla zorunlu olarak çok yakından ilgilenen baytarın durumunda hiçbir düzelme olduğu gibi zavallı giderek ağırlaşıyordu...

Ve sonunda Hollanda yetkilileri kimliği gibi nerede olduğunu da açıklamadan veterinerin yaşamını yitirdiğini resmen açıkladı...

Kamuda oluşabilecek bir paniğin önüne geçmek amacıyla düzenlenen bu ılımlı geçişin ardından 22 Nisan’da AB Sağlık Komisyonu, Hollanda, Belçika ve Alman uzmanların da katılımıyla toplanarak veterinerin şüpheli vefatını açığa çıkarmak için çalışmalara başladı...

Sonunda Hollanda Tarım Bakanı, kurtarılamayan veterinerin otopsisinde, akciğerlerinde kuş gribinin H5N1 tipi virüsüne rastlandığını açıklamak zorunda kaldı...

Şubat 2004’de aynı virüs şüphesiyle Hamburg’da hastaneye kaldırılan genç kadının akibetinden de şimdilik bir haber alınamadı...

Şu sıralar Türkiye büyük bir stresin eşiğinde...

Bu tür spekülasyona müsait haberler, olmadık yerlerde, olmadık biçimlerle süslenerek kendi kendini beslerken, kaosu da büyütmenin vebali içindedir...

Hükümetin ilk yapacağı şey, yıldırım hızıyla bir Kuş Gribi Kriz Masası kurmaktır...

Konu son derece yaygın olduğundan, Sağlık Bakanı bir mikrofonda bir açıklamada bulunurken, Tarım ve Hayvancılık’la ilgili diğer meslekdaşı da başka mikrofonlara başka açıklamalar yapma durumunda kalmaktadır...

Ve tabii hükümetin başı da makamı gereği geleneksel izahatın dışına düşmemenin gereklerini yerine getirmektedir...

Bu kuş gribi, herkesin de gayet iyi algıladığı gibi öyle savsaklanacak, vatandaşı paniğe kaptırmamak adına, içi boş ‘her türlü önlem alınmıştır’larla alt edilebilecek bir ulusal felaket değildir...

Kötüsü olabileceği, yani epizoti (hayvandan hayvana bulaşan salgın)’den, pandemi (insandan insana bulaşan salgın)’ye dönüşebilme olasılığı cidid biçimde göz önüne alınarak, iktidar, muhalefet ayrımı yapmaksızın hep birlikte ulusal bir idrak ve süratle kolları sıvamak şarttır...

Bu pandemiye dönüşümde en önemli rolü domuzların üstlendiği açıklamasına bakıldığında, ülkemiz diğerlerine oranla daha şanslı ortama sahip sayılır...

Bunda, İslam’da domuz etinin yenmesinin yasaklanmasının payı çok büyüktür...

Bilim adamları kuş gribinin doğrudan kümes hayvanlarında görülmediğini öne sürüyor...

Yaban kuşlarının bu kabusta virüsü taşıyan baş oyuncu olduklarını da...

Göç sırasında ikmal yapmak için konakladıkları da su başının, bir anlamda Azrail’le randevuyu andırdığı da dile getiriliyor...

Çünkü bu mola sırasında, virüsün etkisiyle su başında ölen kuşların leşlerinin yanı sıra, olay yerine bıraktıkları dışkı da kümes hayvanlarıyla birlikte domuzlara bulaşmayı gerçekleşebiliyormuş...

Kuş virüsünün insana geçebilmesini sağlayacak ölümcül ortamın domuz bünyesince sağlandığını ileri sürüyor bilim adamları...

Bu evrim sonrasında H5N1’in insancıllaşarak ölümcül evrimi tamamladıkları da ifade ediliyor...

Kümesle fazla içiçe olanların virüsle mücadele etmeleri açısından çok basit bir uygulama öneriliyor:

Bu da her fırsatta elinizi sabunla yıkamak...

Virüs nefes yoluyla geçtiğinden, kümese fazla yaklaşmaktan, itlaf edilen hayvanların koklanabilecekleri ortamdan uzak durmak da şart...

Kuş gribi aşısının en erken bir yıl sonra piyasaya çıkabileceği yönündeki haberlere karşın, son gelişmelerin bu aşıyı daha erkene çekebilmesi umuluyor.

Şimdilik eldeki aşılardan en etkilisi gibi görünen Tamiflu, içerdiği ‘oselfamivir’ ham maddesiyle virüs kapmadan önceki evrede tavsiye ediliyor...

Aşının üreticisi Roche firması, mücadelemize yardımcı olmak amacıyla 100 bin dozluk Tamiflu gönderdi...

Ne var ki bu aşı 30 avroluk fiyatıyla biraz pahalı ilaç sınıfına giriyor...

Ayrıca yapılan araştırmalara göre 1997’de yeterli olabilen tek dozun, virüsün bağışıklılığını artırması sonucunda daha fazla kullanımının gerektiği de belirlenmiş...

Tavuk gribiyle mücadelede kurulacak Kriz Masası’nda resmi makamlar kadar bir diğer önemli görev de medyaya düşüyor...

Yetkili ve güvenilir kaynaklardan gelen haberlerin yanı sıra virüsle mücadele yöntemleri, reytinge filan boş verip, sürekli sayfa ve ekrana yansıtılarak ulusal çapta bilgilendirilmeye öncelik verilmesinin şimdi tam zamanıdır ...



MedyaBurger
MedyaBurger
Yayın Tarihi : 7 Ocak 2006 Cumartesi 16:38:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?