18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Maraton’cular mahkeme yolunda...

Bir televizyon kanalına yasadışı yollardan çıkıp program yapmak suç mudur, suçsa cezası nedir...

Önümüzdeki günlerde Maratoncular’ın hukuki mücadelesinde bu ilginç davayla yakından haşır neşir olacağıza benzer...

Radyo günlerinde yapılan ihtilallerde bu tür yayınlara el koyma silahlı kuvvetler açısından olmazsa olmaz eylemlerin başında gelirdi...

Ne var ki geçtiğimiz Pazar gecesi, Lig TV’ye baskın yaparak korsan yayına geçtikleri ileri sürülen Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu’nun işledikleri suç gereğince ‘gasp’tan yargılanabilecekleri olasılığı dile getiriliyor.

‘Gasp’ salt dört harflik bir suç tanımlaması değildir...

Ceza yasasında ‘zor kullanarak kişileri rızaları dışı eylemlere yönlendirmek’ gibisinden tarifnamesi vardır...

Digitürk ve Lig TV yönetim kurulu başkanı Ali İhsan Karacan da ‘illegal yayıncıları’, Güney Amerika usulü ‘darbe’ yapmakla suçluyor zaten.

Yurtdışında bulunduğu sırada gerçekleştirilen eylem için ‘yasadışı bir işgal’ diyen Karacan, suçlamalarında daha da ileri giderek ‘gasp’ı işaret edince  yayını olayı vahim bir hal almaya başlıyor.

Macera filmi gibi başlayan son yayında, Maraton’un patronu Büyüka’nın, Galatasaray – Sivasspor maçının hemen ardından giren reklam programı sırasında stüdyoya bir dekor kurdurarak, daha önce telefonla çağırdığı Toroğlu’yla birlikte ekranı işgal ettiği iddia ediliyor.

Paris’te bulunan Alican da benzeri bir zamana karşı manevrayla yönetim kurulunu toplayıp yayına izin veren Digitürk genel müdürü Ertan Özertem’in görevden alındığını bildiren kararı faksla onaylıyor.

Ali İhsan Karacan, Toroğlu’nun sözleşmesinin feshedilmesine karşın Maraton programının yayınlanmasını şöyle değerlendiriyor:

‘Yurtdışında olmamı fırsat bilip, hukuk dışı, etik dışı bir iş yaptılar.

Bunların yaptığı resmen gasptır. Ben orada olsam, asla programı yapamazlardı.

Bu pazar Türkiye’deyim. Onları Lig TV’ye de Digiturk’e de sokmamasını bilirim.

Burası bir aşiret değil, hukuk kuralları içerisinde, ana sözleşmesine bağlı kalarak faaliyet gösteren şirkettir.

Bazıları argo konuşmaları sevebilir. Ancak, Erman Toroğlu’nun argo konuşmaları yüzünden Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan (RTÜK) uyarı da aldık. Kendisinin sözleşmesini feshettik.

Yokluğumda Digiturk’ün Genel Müdürünü de yanlarına çekip, programı yapmışlar. Bunların yaptığı Güney Amerika usulü darbedir.

Karacan, Çukurova Holding’in hâlâ Digiturk ve Lig TV’yi kendi şirketi gibi gördüğünü belirterek, şöyle devam ediyor:

“Çukurova Holding, bu şirketlerin hissedarı olabilir. Ancak, devlet bu şirketin iyi yönetilemediğine karar verip, el koymuş, bir yönetim belirlemiş. Şu anda bizim yönetimimize müdahale edemezler.’

Karacan, Toroğlu ile Büyüka’nın kendilerinin izni olmaksızın yayına çıkmasınının Kanal D veya ATV’de izinsiz yayın yapmaktan farklı olmadığını savunarak, şunları söylüyor:

“Şansal Büyüka, Çukurova Grubu’yla sözleşmesi olduğun söylüyor. O zaman gitsin Show TV’de program yapsın.

Biz Erman Toroğlu’yla birlikte program yapmasını istemiyoruz. Kalkıp Kanal D veya ATV’de izinsiz yayın yapabiliyorlar mı?’

Ali İhsan Karacan, Çukurova Grubu’nun tutumu konusunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Digiturk olayına bakıp daha dikkatli düşünmeleri gerektiğini kaydediyor.

Karacan, ‘Tekrar ediyorum, Digiturk’un nasıl yönetileceği açıkça bellidir. Biz oradayken kimse müdahale etmeye, başka şeyler yapmaya kalkmasın.

Gerekirse polisten yardım alıp, onları Lig TV’ye, Digiturk’e sokmamayı biliriz’ uyarısında da bulunuyor.

Bu yapılanı ‘Gasp ve işgal’le niteleyen Karacan, “Bu nedenle gereken hukuksal işlemi başlatıp suç duyurusunda bulunacağız. Avukatlarımıza talimat verdik. Sorumlular hakkında gereken her şeyi yapacağız” açıklamasında da bulunuyor.

Konuyla ilgili sorular yanıtlayan Erman Toroğlu, açıklamalarında şunları söylüyor:

“Ekrana çıkacağımızdan birkaç kişi dışında kimsenin bilgisi yoktu.
Şansal beni arayıp kıyafetlerimi alarak gelmemi söyledi. Yayının başlamasına 20 dakika kala binaya geldik, hemen yayına girdik.

Sözleşmeyi feshettik diyorlar ama ortada zaten sözleşme yok. Ali İhsan Karacan’la ilgili geniş bir açıklamayı daha sonra yapacağım”

Toroğlu, Maraton’dan atıldığını bile bile ne diye gizlice yayına katıldığını izah edemiyor.

Dahası ‘zaten sözleşmem yoktu’ derken, izinsiz yayın yaptıklarını da ağzından kaçırıyor.

Kimsenin yayından haberdar olmaması da Maraton’un ‘yasallığı’nın kuşkulu olduğunun ilk ağızdan değerlendirilmesi olmuyor mu!

Karacan hakkındaki açıklamasını ise Yapı Kredi’nin 28 Eylül’deki genel kurulundan sonra yapacağı ortaya çıkıyor.

Maraton’un yapımcı ve sunucusu Şansal Büyüka da durumu açıklarken büyük çelişkilere düşüyor .

“Başından beri söylüyorum. Ben Mehmet Emin Bey'in çalışanıyım. Mehmet Emin Bey ne derse onu yaparım. Şurası kesin ki bu yapılan Ali İhsan Bey'in keyfi kararlarına Digitürk yönetiminin ‘Artık yeter’ haykırışıdır.” açıklamasını yapan Büyüka, Karacan’ın yönetim kurulu başkanı olduğunu, yönetimin kararıyla Özertem’in görevden alındığını ıskalamış görünüyor.

Daha doğrusu Şansal Büyüka’nın dilinin altındaki baklanın ‘Ne Karacan’ı, ne yönetim kurulu kardeşim... Burası Karamehmet’indir ben onu bilirim, onu tanırım. Gerisi vız gelir bana’ olduğu ortaya çıkıyor.

Konunun öncesini anımsatmak için, Kontr – Medya’daki AHLAKSIZ SORU ERMAN’IN SONU başlıklı yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

MedyaBurger
MedyaBurger
Yayın Tarihi : 13 Eylül 2005 Salı 16:33:50
Güncelleme :14 Eylül 2005 Çarşamba 10:19:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?