Medya sınıfı geçti, federasyon çaktı...

Medya sınıfı geçti, federasyon çaktı...

Kontr – Medya dediysek, o kadar da değil yani...

İlle de kör tuttuğunu beller hesabı, medyayı her pozisyonda yerden yere vurmanın hesabı içinde değiliz...

İsviçre milli maçının bitiş düdüğüyle patlak veren olayları, tarafsız açıdan ekrana ya da sayfalarına yansıtılması üzerine federasyonun faturayı medyaya kesmesi, devekuşu gibi başını kuma gömmekten öte bir tutum değildir.

Buna ‘güneşi balçıkla sıvamak’ isteğini ekler, peşine ‘ kol kırılır yen içinde kalır’ türküsüyle yola devam edebilirsiniz...

Ne var ki olup biteni değiştiremezsiniz...

Federasyonun, medya yöneticilerindan Türkiye’nin aleyhine görüntülerin yayınlanmamasını istediği söylentileri, eğer gerçekse çocukça düşüncesizliklerin ötesine geçmez.

Kenthaber’de İHA mahreçli haberde ‘...Bir federasyon görevlisi, basın mensuplarına “Avrupa bu tip görüntüleri hep saklıyor. Sizler çekiyor ve yayınlıyorsunuz” derken, kameramanlar görüntüleri vermemek için direndi...’ biçimindeki davranış, federasyonun dünyadan ve uluslararası medyadan habersiz olduğunun delilidir.

Türkiye Futbol Federasyonu, ülkemizdeki medya yöneticilerini arayarak ‘yen içinde’ formülünü isteyebilir ancak uluslararası haber ajanslarından Keystone ve AFP’den de benzer sansürü talep edebilir mi!

Maç ve sonrasında çıkan olayları özellikle dünya basınına Türk fotoğrafçılar servis yapmadı...

Şifo Mehmet’in Arnavut Behrami'ye giriştiği tekme – çelmesininin suretini Keystone ve Fransa Basın Ajansı (AFP) fotoğrafçılarınn objektiflerinden dünyaya yansıdı.

Ne demişler ‘medyayı öldür hakkını ver...’

Ne var ki federasyon, suskun ve görüntüsüz kalmaları talimatını iletirken 'en iyi medya, ölü medyadır’ formülünden yana görünüyor...

Federasyon başkanı ‘... Basın mensuplarından isteğimiz, sakin ve dikkatli olunması, kamuoyunu gerilime itecek mesajların verilmemesidir...’ dayatmasını medyaya değil Bern bozgunu sonrasında milleti geren, yanındaki Davut Dişli’ye iletmeliydi önce...

İsviçre basını da suçlular listesinin başında ilk yumruğu atmasından ötürü Şifo Mehmet’i gösterirken, önceki pozisyonda, bitiş düdüğüyle birlikte takımına adeta hücum emri veren Terim’i de işaret etmekten geri kalmıyor.

Daha objektif olanlarsa, Şifo’nun tekmesine kontra tekme çıkartan Huggel’in de birinci derecede sanık iskemlesine oturtulmasından yana.

Kepazeliğin üçüncü karesinde de –sabıka kaydı hayli kabarık olan- Alpay’ın Streller’e giriştiği görüntü yer alıyor.

Bizim medyamızın 'koridor savaşı'yla ilgili olarak, her şeye rağmen, 'ortaya karışık ızgara' şeklindeki bakış açısı üç gündür manşetlerden inmiyor, bu gidişle asla ineceğe de benzemiyor.

Bankerler’e gelince, Haçlı görüşünün ağır basmasına karşın patırtı gürültüye objektif dalanlar da yok değil...

Bunlardan en isabetlisi ‘Futbolda şiddet Türkiye’nin tekelinde değil, bütünüyle evrensel bir kitlesel cinnet’ vargısında olanı...

Öte yandan iki maçın hakemlerinin de FIFA’dan aldıkları talimatı 'emrin olur abicim' diyerek, başarıyla yerine getirip İsviçre’yi Dünya Kupası finallerine çıkarttıklarının ayıbını dile getiren saf kan İsviçreliler de var planetimizide...

Saatçiler’in medyasına göre, Mundial hazırlıklarını Türkiye’de kampa girerek sürdürme hazırlığındaki İsviçre milli takımının bundan vaz geçtiğini açıklamış federasyonları...

Haksız da sayılmazlar...

Şu sıralar İsviçreliler için pek tavsiye edilecek bir kamp yeri olmadığımız ortada...

Bu arada FIFA Disiplin Komitesi’ne yakın olduğu söylenen İsviçreli medya elemanlarına göre Türkiye’yi iki tür ceza bekliyormuş:

Birincisinde sahanın kapatılması varmış, ikincisinde de birkaç maçı seyircisiz oynamamız...

Öyle ekrana çıkıp ‘Federasyona ve dolayısıyla milli takıma bir yıl ceza gelebilir’ diyenlere kulak asmayın.

Zira bunun uzantısında Ay Yıldızlılar’ın Euro 98’e katılamaması gerçeği yatıyor...

Anlayacağınız bu kez medyanın hiç değilse bir bölümü tarafsız davranıp olayları objektif biçimde yansıtırken,federasyon ‘delilleri karartma’ talebi yüzünden kırmızı kart gördü...