18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Okuması yok, yazması var...

Okuması yok, yazması var...



Köşe yazmak için hiçbir özelliğe gerek yok medyamızda...

Yine de az sayıda da olsa, araştıran, yenilikçi, haber kovalayan, açıklamalarla yetinmeyen şüpheci, gerçeğin peşindeki gazetecileri bu tasniften ayrı tutmak gerekir.

Simit satmak için bile adamdan ruhsat sorarlarken, medyada eline kalemi, klavyeyi alan, her konuda, pek çok yayın organında istediği gibi ahkam keser.

Bunların, şimdilik son örneği türkücü İbrahim Tatlıses oldu.

Hoş son günlerde Tatlıses, makale döşenmekten vaz geçmişe benziyor ya...

Muharrir İbrahim bey, geçen hafta kendisiyle yapılan röportajda, göğsünü gere ‘Kitap mitap okumam...’ diyerek köşe yazarlarının dalına bastı...

Aslında ‘okumam yok, yazmam var’ tertibinin tam tersine rastlanır çevrede.

Yani ‘okumam var ama yazmam yok’ diyen eleman sayısı hiç de azımsanacak bir nüfus sayılmaz.

Ne var ki ‘okuması olmadan köşe yazmak’ olağanüstü kabiliyetler donatılmış Tatlıses için çocuk oyuncağından öteye gitmez.

Zaten muharrirlikte, patronu olduğu dergide haftalık makaleleriyle engin tecrübeler edinmiştir.

Yazarın ‘kitap mitap okumadığı’, ‘Kadınlarımız’ başlıklı makalesinde yer alan ‘arım’ nitelemesiyle ortaya çıkmıştır.

Muharririmiz, ününü büyük çapta kadınlara karşı takındığı nazik ve şefkat dolu tavırlarına borçludur.

Bunu kanıtlamak için de onları yüceltmeyi amaçlayan bir yazıyı medyamıza armağan etmiştir.
Röportajda ‘arım’la ilgili olarak Nazım Hikmet’in de ‘...Arım benim, baldan tatlı karım benim...’ dizelerinin yer aldığı şiirin hatırlatılması üzerine, kalemşör Tatlıses, ‘kitap mitap okumadığı için’ şairin satırlarını okumadığını açıklamak durumunda kalmıştır.

Duygu dolu bu savunma karşısında, muharririn adı geçen ‘arı’ sıfatını Nazım Hikmet’ten intihal etmediği, yani apartmadığı ortaya çıkmıştır.

Köşe yazdığı için yazarı eleştirmek boşunadır.

Zira günümüz medyasında, yukarıda da değindiğimiz gibi köşe yazmak için hiçbir ehliyet aranmamaktadır.

Bu kalemler en fazla spor medyasında cirit atarak milletin cininin tepesine çıkmasına yol açmaktadır.

Bu sportif numara kapma yarışına siyasi, iktisadi, harici, dahili meseleler hakkında kalem oynatanların katılmasıyla, yelpaze iyice genişlemiştir.

Köşe yazmak için hiç bir diploma, izin, icazet gibisinden ruhsat gerekmediği gibi, hangi konularda yazılacağı yolunda da bir tebligat yoktur.

Yani kafana göre takılırsın...

Ciddi kalemler, son yıllarda Pazar günlerini mutlaka hafif konular ve ille de aşk – meşke ayırma özelliğinin yanı sıra, üstte de belirtildiği gibi futbol yazarlığına soyunmayı da hiç ihmal etmez.

Bu rotadan sapmanın, futbol yazılarının, ciddi köşelerden daha çok okunduğu yönünde değerlendirmesi masaya yatırıldığında otopsi raporları hayli hayal kırıcı olabilir.

Yani, belki de ciddi yazıların bazılarının, sanıldığı kadar da ciddiye alınacak denli içlerinin dolu olmaması da okunabilite oranını düşürmektedir.

Futbolsa, dünyanın göbek deliği olarak, günümüzde insanoğlunun çoğunluğunun en yaşamsal ihtiyacı sayıldığından, 'okur ne yazsan okur' zihniyeti hayli yaygındır.

Diğer köşe yazarları, özellikle dişi kalemlerin konularıysa, genelde, diş kovuğunu bile doldurmaya yetmez...

Çoğu tercüme alışkanlığının sonucunda Cosmo Girl kavramının tutsaklığından sıyrılamayıp, ülkemizdeki en önemli sorunlarının başında ‘ilişki’nin geldiğine yürekten inanır.

Özellikle hafta sonları bu köşeler okuduğunda insanlarımızın ‘ilişkilerinin ateşli gitmesinden’ ya da 'yeni bir ilişkiye başlamanın 10 altın anahtarı'ndan başka hiçbir şeyi iplemedikleri sanılır.

İlişkilerinden biraz sıyrılıp etrafa baksalar, milletin aç karnını doyurabilmek, çocuğunu okutabilmek, ilacını satın alabilmek ve benzeri bir sürü gerçek yaşamsal gereksinimler yüzünden hormonal serüvenleri akıllarına bile getirmeyip 'ilişkisiz' bir yaşam boyutunda olduklarını kolaylıkla görebilirler.


Bu vajinal geyiklerin yanı sıra hanımellerinin çoğunda görülen ‘yiyelim, içelim, avantadan sinemaya, tiyatroya, konsere gidelim’ grubu da son derece yaygın bir kastı oluşturur.

Bu bedavacı tayfası, kültürel ihtiyaçlarından, kitapları da avantadan okuduğundan, köşelerini sıklıkla yeni okudukları eserlerden indirdikleri sayfalarla doldurur.

Anlayacağınız, saydığımız bunca nafile kalem arasına İbrahim Tatlıses’in katılması hiç de öyle çok fazla yadırganacak bir vaka sayılmamalı...

Burası Türkiye... Kalemi olan yazıyor...

Okuması olmasa da...

 


MedyaBurger

MedyaBurger
Yayın Tarihi : 13 Kasım 2005 Pazar 16:12:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?