İnsanlar özgür mü?
Kısaca ve net cevap vermek gerekirse hayır..
Neden?
Nedeni mi? İşte bu sonunu cevabı çok çok uzun…
Özel yaşama neredeyse sıfır…
Her gün gazete bir telefon konuşmasının deşifresi var…
Diyeceksiniz ki o suçlu…
Evet…O suçlu…Polis ondan şüphelenmiş ve takibe almış…Telefon kayıtları dinleniyor…
İyi de eğer bu suçluysa ve telefon kayıtları dinleniyorsa niye daha önceden mahkemeye vermedeniz de aylarca beklediniz..
Bu bir..
Ve iki..
Telefon dinleme yargıç kararı ile olur..Yargıç bir kişinin telefonunu dinlemeye aldırdıysa o kişi hakkında soruşturma başlamış demektir…
Ve bir insan ne kadar süre dinleniyor Burada hukuksal bir garabet var… Soruşturmayı kim başlatacak..
Yargıç mı, savcı mı?
Dinleme iznini veren yargıç… Ama peki bu dinleme zabıtları kimin eline gidiyor…
Cevap ürkütücü..
Normalde savcıların eline gidecek…O inceleyecek ve dava açacak...
Ama öyle olmuyor…
Konuşma zabıtları gazetecilerin eline…
Yargıç veya savcı, dava açmadan önce veya davanın seyrı sırasında kamuoyu oluşturmak için tüm konuşma bantlarını bir şekilde basına sızdırıyor…
Hatırlarsınız…Bir ara bir gazetenin iç telefonlaşma bantları rakip gazetede yayınlanmıştı..
Yani, gazete kendi personelinin konuşmalarını banda almıştı..
Ama kabak tersine patladı…
Haberleşme, insanın modern çağlardaki en önemli özgürlük alanıdır…
Bu özgürlüğün rafa kalktığını görüyoruz…
Herkes herkesin telefonunu dinliyor ve banda alıyor…
Sizin anlayacağınız “özel yaşam” rafa kalkmış durumda…
Bunun adı “postmodern ilkellik”tir…
Birde bu tele konuşmalarını yayınlamamın bir başka sıkıntısı var..
Herkes biliyior ki telefonlar dinleniyor…
Bu kişiler daha geniş kitlelere mesaj verebilmek için veya kendi kirli şöhretlerine şöhret katabilmek için her türlü konuşmayı yapıyor..
Buyrun bir örnek..
Son yayınlanan telefon bandında bir şerii yobaz tüm müritlerine gazete aracılğı ile mesaj veriyor..
-Anneniz kadındır dövebilirsiniz…
Bu fetva benim için ürkütcü, ilkel ve iğrenç…
Ama müritleri için uygulanması gereken bir karar…
Şimdi o az gelişmiş yobaz kafa annesini döverse, bunu da gazete aracığı ile öğrendiğini söylerse ne diyeceğiz…
Bu konun bir tarafı gelelim diğer tarafına…
Bildiğim kadarı ile ses bantları delil olmuyor, sadece yargıcı etkiliyor…
Peki delil olmayan bir şey için yargıç nasıl izin veriyor…
Elbette polis bazı kişileri dinleyecektir..
Amma bu dinleme delil olmaktan çok suçu önlemeye yönelik olmalı..
Yani sauna olayında olduğu gibi adamları aylarcı dinle, suçu işlesinler ondan sonra tüm bantları el altından basına sızdır..
Kamu oyu sadece bunlara birkaç gün oyalanır…
Bunun adı kamu oyu oluşturmak değil suçu magazine etmektir..
Ayrıca eldeki delilleri niye ortalığa yayıyoruz ki..
Neredeyse suç örgütleri yeni “kripto”lar geliştirecek ve kimse bir şey anlamayacak…
Neredeyse özel yaşamla ilgili kriptolar üreten şirketler türeyecek..
Yapılan bir iş bu kadar ortalığa dökülmez..
O delilere de yazık oluyor…
Hem de o örgütler dar analda kalan mesajlarını daha geniş kitlelere yayıyor…
Bu iş daha ciddi yapılmalı..
Çünkü konu televoleye döndü bilesiniz..
Mehmet Aycan
Yayın Tarihi :
5 Mart 2006 Pazar 17:42:29
Güncelleme :5 Mart 2006 Pazar 18:21:03