14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

TGS Genel Başkanı İpekçi'nin açıklaması

26-27 ve 28 Kasım 2005 günlerinde Kent Haber’de yayında olan aşağıda tamamını okuyacağınız, “AYIPLARINDAN UTANACAK ONURUNU GÖSTEREMEYECEK KADAR ONURSUZLAR!..” başlıklı yazıma, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi bugün bir açıklama gönderdi.

Kendilerine, duyarlılıklarından ve ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum. İçten katıldığım açıklamalarını bilgilerinize sunuyorum:

Sayın Baki Karakol,

26 Kasım 2005 tarihli “Ayıplarından Utanacak Onurunu Gösteremeyecek Kadar Onursuzlar” başlıklı yazınızda, ülkemizdeki gazetecilerin mücadele etme geleneğinin olmayışını oldukça sert ifadelerle eleştiriyorsunuz.

Öncelikle bu konuyu gündeme taşıdığınız için teşekkür ediyorum.

Bu kadar sert kelimelerle olmasa bile; gazetecilerin, mücadele etmeden haklarını korumak ve yeni haklar elde etmek beklentisi içinde pasifleşmelerini zaman zaman biz de eleştiriyoruz. Ama, basın emekçilerinin, patrondan daha çok patroncu olmayı görev edinen gazeteci kökenli yöneticilerin ağır baskısı altında ezildikleri malumdur. Bu, onları, hak mücadelesinden alıkoyuyor.

Ülkemizde sadece gazetecilerin değil, genel olarak işçi sınıfının mücadele azminin; Batı Avrupa ülkelerindeki işçiler ve gazetecilerle kıyaslanamayacak kadar yetersiz olduğu da bir gerçek. Bu sadece, çalışanların temelde işten atılmak gibi bireysel endişelerinden ve üst düzey yöneticilerin baskılarından kaynaklanmıyor; yasalar ve toplumsal baskı da bu konuda önemli bir etken.

Yunanistan da dahil olmak üzere birçok Avrupa Birliği üyesi ülkede, hem gazeteciler hem işçiler sık sık greve giderek hak arama mücadelesi verirler. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki yasalar bile bu açıdan Türkiye’den daha ileridir.

Türkiye’de çalışanların “hak grevi” ve “genel grev” yapma hakkı Anayasa ile yasaklanmıştır.

Hiçbir Batı Avrupa ülkesinde, işçiler ve gazeteciler, haklarını aramak için greve çıktıklarında “vatan haini” olarak suçlanmaz. Hak arama mücadelesi veren hiçbir gazeteci sendikası “işyerini iflasa sürüklemekle” itham edilmez.

O halde bu ayıp ve onursuzluk acaba gerçekten kimin? Çalışanların mı? Onlardan bu hakkı esirgeyenlerin mi? Galiba, doğru cevap ikincisi...

Saygılarımla

Ercan İpekçi
Genel Başkan
TGS



AYIPLARINDAN UTANACAK ONURUNU GÖSTEREMEYECEK KADAR ONURSUZLAR!..

Haberi dün (25 Kasım 2005 Cuma) CNN Türk’ün saat 11.00’daki haber bülteninde dinledim!

Ağızım bir karış açık kaldı!

Komşumuz Yunanistan gözümde devleşti!

Davranışlarına saygı duydum!

Davranışlarının ve saygımın kaçınılmaz gereği, önlerinde eğildim!..

Yunanlı gazeteciler, çalışma koşullarına ilişkin rahatsızlıklarından dolayı önceki gün (24 Kasım 2005 Perşembe) greve gitmişlerdi…

Grev nedeniyle Yunanistan’da önceki gün televizyonlar ve radyolar haber bültenleri yayımlamadılar…

Dün de gazeteler çıkmadılar…

Felsefeci yazar Jean Paul Sartre’nin kurduğu Fransız Liberasyon Gazetesi’nin çalışanları da işten çıkarılma planlarını protesto etmek için dört günden beri grevde idi…

Başımı çevirip ülkeme baktım!

Yüreğim burkuldu!

Böyle bir şey bizde olabilir miydi?!.

Çalışma koşullarına ilişkin rahatsızlığa duyarlılık gösteren Atina Gazetecileri Derneği’nin “grev kararı”na benzer bir kararı Türkiye Gazeteciler Sendikası alsaydı, yaşama geçirebilmesi olası mıydı?..

Kesinlikle olası olmazdı!

Çünkü; en başta, patron vekili olmuş fikir işçisi konumundaki yöneticiler karşı çıkarlardı!..

Karşı çıktıkları için; kurumlarındaki sendikayı, üyeleriyle birlikte kaldırıp attılar!.. Sendikalaşmayı, kurumlarından içeri sokmuyorlar!..

Bir gazete, dergi ya da radyo, televizyon çalışanı fikir işçisi, ekmeği ile oynamak istiyorsa, buyursun sendikalaşma çalışması içine girsin! Anında tazminatsız işten çıkarılır, başka yerlerde iş bulma olanağı da elinden alınır!

Böyle bir zulüm, böyle bir insanlık ayıbı olur mu?!

Örgütlülükten ve özgürlüklerden dem vuran, o konularda mangalda kül bırakmayan köşe yazarları ne yapıyorlar?

Acı ama gerçek: Kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar!

Ama Atatürk Türkiyesi’nin parçalanması senaryosundaki rollerini, demokratikleşme, özgürlükler, örgütlenmeler adına öylesine ustaca oynuyorlar ki, izleyenleri şaşırtıyorlar, onlara parmak ısırtıyorlar!..

Hatta, “Özgürlük ve örgütlenme yanlısı ne gözü pek insanlarmış” dedirtiyorlar da!

Elerki (demokrasi) yanlısı bu gözü pekler (!), ellerinden düşürmedikleri, başkalarına da kaptırmadıkları özgürlük ve örgütlenme bayrağını çılgınlar gibi dalgalandırdıkları ülkeleri Türkiye’de, yazılı, sözlü ve görsel basındaki sendikasızlığa neden el atmazlar, sendikal örgütlenmenin yapılabilmesi için uğraş vermezler?!.

Vermezler, veremezler! Çünkü onların her biri, soğan erkeği gibi soğan yazarlarıdır! İnce zarları öylesine çoktur ki!..

Başlarını çevirip, burunlarının dibindeki Yunanistan’ın bir avuç gazetecisinin gerçekleştirdiği onursal eyleme bakmazlar!

Baksalar bile, yüzlerinin kızarmasından, vicdanlarının sızlamasından rahatsız olmazlar!

Bunlar ve bunlar gibi fikir işçisi konumundaki patron vekili yöneticilerin iki yüzlülüklerinden dolayı ülkemizde bugün yalnızca Cumhuriyet Gazetesi’nde, Anka ve Anadolu Ajansı’nda sendika var!

Bu bir ayıptır!

Bu ayıp onlarındır!

Ayıplarından utanmalıdırlar!

Hiç değilse, ayıplarından utanma onurunu gösterseler!

İnanın, bunu bile yapamayacak kadar onursuzdurlar!
Yayın Tarihi : 28 Kasım 2005 Pazartesi 18:28:22
Güncelleme :28 Kasım 2005 Pazartesi 19:28:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?