23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Yayın organlarındaki sendikasızlık

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sendikal yapımızı, Avrupa Birliği yasalarına göre yeniden yapılandırma çalışmaları başlatmış!

Haberi, televizyondan izledim, acı acı güldüm!..

Usumda biriken soruların dürtüsüyle, Gazete Sahipleri Sendikası’nı aradım.

Gazete Sahipleri Sendikası Başkanı’ndan, örgütlü oldukları yayın organlarını ve yazılı, sözlü, sözlü, görsel basında çalışan fikir işçilerinin neden sendikalaşamadıklarını, AB yasalarına göre sendikal yapılanmaya katıkları olup olmayacağını öğrenecektim.

Aydın Doğan adıyla karşılaştım!

Türk basınına patron olarak girdikten sonra, fikir işçisi gazetecilerin örgütü TGS’yi yani Türkiye Gazeteciler Sendikası’nı sahibi olduğu işyerlerinden söküp atan/söktürüp attıran Aydın Doğan, Gazete Sahipleri Sendikası’nın Başkanıymış!

Pardon; Gazete Sahipleri Sendikası değil, Gazete Sahipleri Derneği!..

Aydın Bey, kendi işyerlerinden TGS’yi kapı dışarı ettiği gibi, iki yıl önce Başkanı olduğu Gazete Sahipleri Sendikası’nın adını da, “Gazete Sahipleri Derneği” olarak değiştirmiş/değiştirtmiş!

Sendikaya ve sendikalaşmaya alerjisinden, “Sendika” sözcüğünden de tiksinen Aydın Beyin başkanı olduğu dernek, ulusal bazda yayın yapan bütün yazılı basının sahiplerini bünyesine almış!

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ise Avrupa Birliği yolundaki Türkiye’de yalnızca Cumhuriyet Gazetesi’nde ve ANKA Ajansı ile Anadolu Ajansı’nda örgütlü kalabilmiş!

Ne kadar ayıp!

Türkiye için, Türkiye’deki gazete, dergi, radyo ve televizyon sahipleri için ne kadar ayıp, utanç verici!

Kendi gazetelerinde, dergilerinde, radyo ve televizyonlarında çalışanların sendikal örgütlenmelerine izin vermeyen, hoşgörü göstermeyen, demokratça yaklaşmayan Aydın Beyin, sahibi olduğu bütün yayın organlarında, sendikal örgütlenmenin en ateşli biçimde savunulmasına; sendikasız işçi çalıştıran işyerlerinin yerden yere vurulmasına vs ses çıkarmamasını etik bulmuyorum, çelişkili buluyorum ve ortaçağ zihniyetinde tüccar kurnazlığı olarak algılıyorum.

Sendikacılığı ve TGS’yi sahibi olduğu işyerlerinde boğan, öteki meslektaşlarına da öncülük örnek olan Aydın Doğan’ın, köşe yazarlarına bu konuda ödünsüz olabileceğini düşünemiyorum!

O yazarlardan bazıları, Atatürk Türkiyesi’ne karşı o kadar özgür yazılar (!) yazıyorlar ki, “Bir kerecik olsun, Türk basınındaki sendikasızlığı neden yazmıyorlar?” demekten kendimi alamıyorum!

“Patron anında işten atar” deniliyor.

Atsın. Patronun (!) gerçek yüzü ortaya çıkacak. Bunda da kazanan Türkiye olacak…

Kaldı ki; diğer yazarlar, onursal dayanışmayı göstersinler, patron Aydın Bey ve arkadaşları çok kolay geri adım atarlar ve uzlaşı arayışına girerler.

Böylesi onursal dayanışmayı gösteremeyen yazarların da, bütün yazdıklarını, içten (samimi) bulmuyorum, çelişkili buluyorum. Onun için, 26-27 ve 28 Kasım 2005 günlerinde Kent Haber’de yayında olan, “Ayıplarından utanacak onurunu gösteremeyecek kadar onursuzlar!..” başlıklı yazımı yazdım.

Kendilerini çok iyi bilen bu yazarları hala, “ayıplarından utanacak onurunu gösteremeyecek kadar onursuzlar” olarak görüyorum, göreceğim de!

Bu gibilerinin içinden, Aydın Doğanların vekilleri çıkıyor!..

Bu gibilerinin sırtından Aydın Doğanlar, Türkiye’nin yazılı, sözlü ve görsel basınında sendikal örgütlenmeye, çağdaş dünya ile çelişkiye düşülmesine karşın izin vermiyorlar, karşı çıkıyorlar!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, AB yasalarına göre sendikal yapılanmaya ilişkin çalışmasına, Doğanların, Cinerlerin, Karamehmetlerin vs yayın organlarında tanık olmayacağız!...

Bu gazete, dergi, radyo ve televizyon sahipleri, sendikayı, işyerlerinden içeri sokmayacaklar ama; yayın organlarında, sendikal örgütlenmeden, bunun gerekliliğinden en hararetli biçimde yazılıp çizilmesinden, konuşulup tartışılmasından zerrece rahatsız da olmayacaklar, aksine en çağdaş, en demokrat, en özgürlükçü kesilecekler! Yapa geldikleri gibi!.. Kazanımları ise, inanırlıklarını, güvenirliliklerini yitirmek olmuştur.

İnanırlılıklarını ve güvenirliliklerini öylesi yitirmişler ki, satışlarındaki düşüşü, yan bedavalarla dahi kurtarmıyorlar.

Çelişkilerinden kurtulup, gerçeğe/gerçeklere dönmedikleri sürece, inanırlıklarını, güvenirliliklerini kazanmaları, satışlarındaki düşüşü önlemeleri olası değildir.

Özgür basın, kedi içinde özgür olmalıdır, yanlışlarını kabullenmelidir. Bunun da yolu, sendikal örgütlenmeden geçer. Sendikalaşamamış basın, özgür değildir, olamaz!..

Sendikalaşmayı içine sindiremeyen sermayedar da, gerçek anlamda gazete sahibi değildir, olamaz!.. Olsa olsa, iş bitirici tüccar olur!..

Türkiye, bu ayıplardan, bu çirkinlerden ve çirkinliklerden kurtulmalıdır…
Yayın Tarihi : 4 Aralık 2005 Pazar 22:36:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?