19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Aleviyle Bektaşi'nin farkı ne?

TRT bu hafta “Muharrem yayını”na hazırlanırken biz de Alevi Bektaşilerin “Çelebi”lerinden, Postnişin Veliyettin Ulusoy’la bir “Muharrem sohbeti” yaptık. Ulusoy bize bir gülbenk okudu, dara nasıl durulduğunu tarif etti, cem birlik olunca neler hissettiğini anlattı

Bu kerelik “AKP’nin Alevi açılımı” hakkındaki tartışmayı ikinci plana bırakalım. Nasılsa aylardır tartışıyoruz, daha aylarca da tartışacağız ve zaten artık tarafların ne dediği de üç aşağı beş yukarı belli.

Alevilerin niye bu kadar dağıldıkları, ne yaparlarsa toparlanacakları, köyden kente göç ederken uğradıkları değişim, şu anda yaşadıkları dönüşüm, başlarındaki belalar… Hepsi çok önemli, ama şimdilik bunları da az öteye koyalım.

Aleviler yerel seçimlerde kime oy verecek, kimin oy deposu olacaklar, hangi vakfın başkanı ne demiş, ona karşı öteki ne buyurmuş; mümkünse bunlara zaten hiç girmeyelim…

Biz isterseniz tüm bu iri başlıkların yerine bugün daha basit bir şey üzerinde duralım. Daha basit, daha az konuştuğumuz ve belki de “Basit bilgiler” deyip ilgilenmediğimizden çok az fikir sahibi olduğumuz bir şey üzerine… Alevi Bektaşilik üzerine…

Üstelik bunu şunun için de yapalım: Madem ki Ramazanlarda diyetinden eski hikayelerine kadar tüm bildiklerimizin üzerinden defalarca geçiyoruz, Ramazan sohbetlerine doyamıyor, Ramazan’ın ritüellerini çok seviyoruz; o zaman bir Muharrem de Alevi Bektaşi’lerle ilgili konuşalım, bir sayfalık da olsa bir “Muharrem sohbeti” yapalım. Hele de Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy gibi elinde ince uçlu fırçayla konuşan bir “Çelebi”yle… Kabul buyurursanız, işte Alevi Bektaşilik üzerine birkaç “basit” soru-cevap:

Bazılarımız Muharremde soğan bile kesmez

- Siz “Muharrem ayı geldi, hoş geldi” demiyorsunuz galiba?

Demiyoruz; Ramazan bir sevinç ayıdır, ama Muharrem’de keder vardır. Biz bu 12 gün boyunca Kerbela’nın, Hz. Hüseyin’in, bu yolda yitirdiklerimizin yasını tutarız.

- O yüzden mi mesela siz “iftar” sözünü kullanmıyorsunuz?

Tabii, bizimkinin adı iftar olmaz, sadece “oruç açma” deriz. Mümkün olduğu kadar az yemeye çalışırız. Et yemeyiz. Çünkü canlı kesmeyiz. Soğan dahi kesmeyenlerimiz vardır. Eskiden evlerde aynaların üstü kapatılırdı, büyüklerimiz “Hadikatü-s Suada”yı (Saadete Ermişlerin Bahçesi) okurlardı. Suyu neredeyse hiç içmeyiz. Bilakis tuzlu yiyenlerimiz ya da sahura kalkmayanlarımız olur. Aşırıya kaçmadan, ama mümkün olduğu kadar aynı acıyı içimizde hissetmeye çalışırız. Hz. Hüseyin’in şehit edildiği Muharrem ayının 10. gününde de aşure yaparız. Bazı bölgelerde 12. günde yapılır ve aşureyle oruç açılır.

- Takvimini, saatlerini nasıl ayarlıyorsunuz?

Aynı şekilde, güneşin doğuş-batış saatine ve hicri takvime göre..

- Tarihte ilk Muharrem orucu ne zaman tutulmuş?

Hz. Peygamber döneminde de başlangıçta Muharrem ayında oruç tutuluyordu. Büyük ihtimalle cahiliye döneminden gelen bir gelenek olabilir.

- Muharrem yasıyla muharrem orucu farklı şeyler midir?Artık günümüzde farklı değildir. Bu ayda Hz. Hüseyin şehit edildiğinden aynı öneme haizdir.

Alevilik mezhep değil, asıl İslam’ın özüdür

- Ehlibeyt’i nasıl anlatırsınız?

Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin… Ehlibeyt deyince bu çekirdek beş kişiyi ve onlardan gelenleri anlarız. Zaten kelime anlamı “ev halkı” demek. Peygamberimiz vedasında “Sizlere Kuranı ve bir de Ehlibeytimi emanet ediyorum” der. Ehlibeyt Alevi Bektaşiler için çok önemlidir. Ehlibeytsiz bir Alevilik olmaz.

- “Yol”dan ne anlamalıyız?

“Tarik-i nazenin” denir; yani herkesin nefsine hakim olamayacağı, zor, nazik bir yol manasında kullanılır. Dolayısıyla “yol” da tarikat demektir. Allah’a ulaşmanın şeklidir. Hacı Bektaş Veli bunu şöyle ifade eder: “Dört kapı, kırk makam.” Yani dört kapıdan, kırk makamdan geçeceksin, Allah’a ancak ondan sonra ulaşırsın, demek.

- Bu “yol” İslam içi midir, İslam dışı mı?

Bu çok saçma bir tartışma konusudur, çünkü biz “on iki imamları” andığımızda onlar kimdir? Peygamber kimdir? Hacı Bektaş Veli kimdir? Bunların hepsi İslam. O halde kimse Alevilik İslam’ın dışında diyemez. Bunu dediğiniz zaman siz Alevi Bektaşiliğe sadece dışarıdan bakmışsınız demektir. Bugün Alevilerin yüzde 99.9’u da İslam’ın içinde olduğunu bilir, “Elhamdülillah Müslümanız, Aleviyiz, Bektaşiyiz” derler. “Allah Muhammed Ali” diye bir üçleme vardır.

- Peki “Mezhep” denebilir mi?

Mezhebi biz kabul etmiyoruz, çünkü birincisi Hz. Ali’nin de bir mezhebi yok, Peygamberimizin de bir mezhebi yok, İmam Caferi’nin de yok. İkincisi, mezhep İslam’ın farklı yorumlanmasıdır. Biz ise diyoruz ki “Biz özden ayrılmıyoruz. İslam neyse biz ondan devam ediyoruz.” Bizim kılavuzumuz kim? Hz. Ali ve on iki imamlar, yani peygamberin sülalesi. Demek ki biz hiçbir yola sapmadık. Biz dosdoğru, o yoldayız, ama oysa mezhepler farklı farklı. Deniyor ki “Dört mezhep hak”; eğer gerçekten haksa o zaman birinin yaptığı öbüründe yasak olmaz. Ama mezheplerde birisinde haram olan, diğerinde helal oluyor.

- Nasıl tanımlamak gerekiyor o zaman?

Alevilik, Aleviliktir; Aleviliği tarif etmeye kalktığınızda muhakkak bir yerleri eksik kalır. Aslında zaten inançlar tarif edilmez, ancak yaşanır. Bir inancı ne kadar yaşarsan o kadar alırsın. Ama ille de bir şey diyeceksek, o zaman Alevi Bektaşilik için “İslam’ın Bâtınî tarzda bir yorumudur” diyebiliriz.

Alevi de Bektaşi de aynı insandır

- Hz. Hüseyin mi, Hz. Ali mi? Hangisi daha önce gelir sizin için?

Bunu söylemek bizim haddimize değildir, her ikisi de çok yücedir. Ancak şöyle bir fark vardır: Hz. Ali dediğinizde bizde herkes büyük bir saygı duyar, ama Hz. Hüseyin dediğinizde insanların gözleri dolar. O bir sembol. Tarihte yaşadığımız bütün Kerbelaların sembolü… Çocukluğumuzdan beri hep bu Hüseyin sevgiyle yetişiriz, ama bırakın çocukluğu genlerimize dahi işlemiş bir sevgidir.

- Aleviyle Bektaşi’nin farkı nedir?

Alevilik belli bir dönemden geçmiş, geçerken yıpranmış, erozyona uğruyor. Ta ki Hacı Bektaş Veli dönemine kadar. Hacı Bektaş ne yapıyor? Esastan ayrılmayıp, günün sosyal ekonomik şartlarını da dikkate alarak Bektaşiliği kuruyor. Ama bunun temelinde Alevilik var. O nedenle Alevilikle Bektaşilik birbirinden farklı şeyler değil, tam tersine etle tırnaktır.

- Aksi düşünenler yok mu?

İçimizde “Ben Bektaşiyim, Alevi değilim” diyenler var; onlar daha çok Babagan kolundan çıkar. “Ben Bektaşi değilim, sadece Aleviyim” diyenler de Dedegan kolunun bir kısmından çıkabilir.

- Çelebiler?

Biz Çelebiler Alevilerle Bektaşilerin ayrı olmadığını bilen, sentezcilerizdir. Zaten tarih boyunca aile olarak görevimiz Hz. Ali’yle Hacı Bektaş Veli’nin aslında aynı zatlar olduğunu anlatmaktır.

- Peki Alevi-Şii farkı nedir?

On iki imamcılık dışında hiçbir ortak tarafımız yoktur. Kadın haklarına farklı bakarız. Onlar dört kapıdan şeriat kapısına önem verir, biz ise daha çok tarikat ve hakikat kapılarına. Onlar Muharrem yasında kendilerine acı çektirirler, biz de ise hiçbir canlıya acı çektirmek yoktur.

- Alevi Bektaşi’likle Şamanlığın alâkası ne kadardır?

Semah Şamanizme dayanır. Dilek tutup çalılara iplik bağlamak, eşiklere niyaz etmek Şamanlık’tan gelir. Zaten her inançta bir öncekinin etkisi vardır. Ancak Şamanizm’in de Alevilik üzerindeki etkisi artık teferruatta kalmıştır, bizde öz İslam’dır.

Kanuni’den bu yana üçe bölündük

- Ne demek “bel evladı”?

Hacı Bektaş Veli’yle Kadıncık Ana’nın ve diğer dede ocakların soyundan gelenlere denir.

- Peki “yol evladı” ne demek?

Babagan kolundan gelenler, Hacı Bektaş Veli’nin evlenmediğine inanırlar; “mücerret”, yani evlenmemiş derler. Onlara göre bel evlatları yerine yol evlatları, yani “Yola inananlar” vardır.

- Bu iki “evlatlar” arasında rekabet var mıdır?

Babagan kolu ve Çelebi kolu arasında tarihte bir rekabet oluşmuş, ama bugün böyle bir şey yok.

- Taa 1530’larda mı?

Evet, çıkan köylü isyanı sırasında Hacı Bektaş Veli’nin torunu ve Hacı Bektaş dergahının postnişini olan Kalender Çelebi öldürülüyor. Kanuni hemen Sersem Ali Baba’yı postnişin olarak atıyor. Alevi Bektaşi tarihinde ilk “böl-parçala-yönet” politikası da o zaman başlıyor. Alevi-Bektaşi toplumunun parçalanmasının başlangıcıdır bu tarihtir.

- Kaça parçalanıyorlar?

Üç ana kol oluşuyor: Babagan kolu, yani Sersem Ali Baba’nın postnişin olarak atanmasından sonra başlayan ve “Hacı Bektaş Veli mücerrettir” iddiasında bulunanlar. Dedegan kolu, yani Hacı Bektaş Dergahından uzakta olan ocaklar ya da dergahın kontrolünde olup kendi ocaklarını öne çıkarmak ve bu kontrolden kurtulmak için, “Hacı Bektaş Veli mücerrettir” düşüncesini destekleyenler. Üçüncüsü de kadim olan ve Hacı Bektaş Veli döneminden bugüne kadar gelen Çelebi kolu.

- Babaganlar için “otoriteye daha yakın” denir; doğru mu?

Doğru, amaşu gerçeği de unutmayalım: Babagan kolu okumuş yazmış bir toplumdur. Daha çok Arnavutlar içersinde taraf bulmuştur. Devlette görev yapmış, çok güzel eserler vermişlerdir. Edip Harabi onlardandır.

- Dedeganların en ünlüsü İzzettin Doğan, Çelebilerin en ünlüsü de sizsiniz; Doğan’ı rakip olarak görüyor musunuz?

Rakip olarak görmüyorum, saygı duyduğum bir insandır, ama dedelerin maaş alması gibi birtakım düşüncelerine ortak değilim.

- Babaganların ünlüleri kimler?

Mustafa dedebaba, Teoman dedebaba, Haydar Ercan dedebaba var. Toplumları üzerinde çok etkilidirler. Hepsi de saygı duyduğumuz insanlardır.

Postnişine “dede” denmez

- “Baba” diye kime derler?

Baba iki yerde kullanılır. Bizim Çelebi kolunda dedeye vekalet eden kişilere denir. Babagan kolunda ise bir makamdır, yol hizmetlerinde belli bir seviyeye ulaşmış insanlara “dedebaba” tarafından verilen bir sıfattır.

- “Pir” kime denir?

Pir, o yolu kurandır. Bizde tek pir Hacı Bektaş Veli ve Hz. Ali’dir. Fakat bazı yörelerde “Benim pirim bilmem kim, benim mürşidim bilmem kim” diye konuşulur. Bu çok yanlıştır.

- “Mürşit” kimdir?

Benim gibi postnişinlere “mürşit” deniyor, ama bana göre biz sadece o görevi karınca kararınca yürütmeye çalışan insanlarız. Bence mürşit sadece Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’dir.

- Postnişin?

Belli bir ocağın temsilcisi, yani o ocağın dergahının en üst makamında oturan kişiye denir. Genellikle babadan oğla geçer, ama başka şartları da vardır. En yaşlısı, geçmişi en temiz ve taliplerin en sevdiği kişi olması gerekir. Yani taliplerin kabul etmesi, belki görünmeyen bir seçim diyebiliriz.

- Bir postnişine nasıl hitap etmek gerekir?

Bize “Dede” denmez; “Efendim” ya da “Mürşidim” diyenler var; ama ben mümkün olsa hiçbirini kullanmayı tercih etmiyorum.

Vilayetname bizim kutsalımızdır

- Hacı Bektaş’ı ziyaret edenler “hacı” mı oluyor?

Hayır, öyle bir sıfat yok, ama haccın küçük bir örneği Hacı Bektaş’ta da vardır. Mesela Çilehane’ye Arafat denilirdi, şimdi unutuldu. Oradaki çeşmenin adı “zemzem suyu”dur. Vilayetname’de geçen “Beştaşlar olayı”ndaki kadı taşlanır Hacı Bektaş’ta da... Ama bunları yapan “hacı”dır, yapmayan değildir diye de bir şey yoktur.

- “Vilayetname” nedir?

Hacı Bektaş Veli’den sonra yazılmış eseri. Ancak halk Hacı Bektaş Veli’yi normal insan kalıplarına sığdıramamış, ona olağanüstü özellikler yüklemiş. O yüzden içinde çeşitli olaylar ve kerametler vardır.

- Alevi Bektaşiler için bir kutsiyeti var mı?

Var tabii, bizim en önemli kitaplarımızdandır, çünkü ders verici özelliği ağırlıktadır. İçindeki olayların zamana uygun olmadığını biz biliriz, fakat asıl maksadının yolu tarif etmek olduğunu da biliriz. Eğer bu gözle okursanız size yolunuzu çok güzel tarif eder.

- Peki, bu çok okunan bir şey midir Aleviler arasında?

Hem de çok; içindeki hikayeleri seve seve birbirlerine anlatırlar. Çok güzel bir metindir. Mesela Vilayetname’de domuzun da Allah tarafından yaratılmış bir canlı olduğu, onun da bu havadan bu sudan yararlanma hakkı bulunduğu anlatılan bir olay vardır.

“Lokmalar kabul, muratlar hasıl ola, Allah Muhammed Ali kabul eyleye”
- Gülbenk ne demek?

Tamamen Alevi Bektaşilere ait olan, Türkçe dualar. Halk tarafından yüzyıllar boyu söylenilir. Çok da güzeldir, mesela dara dururken okunanlardan birisini söyleyeyim mi?

- Tabii, ama bu arada “Dara durmak” ne demek?

Ceme gelen talipler yanlarında mutlaka bir şey getirirler. Biri bir elma, biri bir ekmek… Onlara da “lokma” denir. Talip, böyle iki eli ayakları mühürlenmiş gibi, bir elinde de lokması, önce gider dedenin karşısında durur. Buna “dara durmak” denir. İşte orada dede şöyle bir gülbenk okur: “Lokmalar kabul, muratlar hasıl ola, Allah Muhammed Ali kabul eyleye, imam Hasan Şah Hüseyin, hünkar Hacı Bektaş Veli defterine kayıt ola… Nuri Nebi Kerem Ali pirimiz, hünkarımız Hacı Bektaş Veli… Dil bizden, nefes hünkardan ola” der, onlar niyaz ederler…

- “Niyaz”?

Yani elini göğsüne, sonra ağzına götürerek selam verirler. Ondan sonra da lokmacıya lokmalarını teslim edip, yerlerine otururlar.

- Kaç tane vardır böyle gülbenk?

Yüzlerce…

“Ya Allah ya Muhammed ya Ali”

- İkrar neye denir?

Bir dedenin önünde “Ben bu yola gideceğim” diye söz vermektir. Ona tam teslim olmak, ne olursa olsun onun yolundan dönmemektir.

- Sadıklar diye kime denir?

İkrar vermiş kişilere; Alevi Bektaşi yoluna sadık kalanlara. Alevilerin hepsi bu anlamda “sadık” değildir. Sadık olmak için “yol ehli” olmak, ikrar vermiş olmak, insanlara faydalı, herkesin övünçle bahsettiği bir kimse olmak gerekir. Ama hiyerarşik bir makam değildir.

- Talipler?

Talipler daha genel bir ifadedir; Alevi Bektaşilerin hepsine, halk tabakasına talipler denebilir. Bir tek dede çocuklarına talip denmez, ama aslında onlar da bu yola taliptir.

- Taliplerin “Yunması yıkanması”ndan kasıt nedir?

Ruhun yıkanmasıdır. O da “görgü cemi”nde olur.

- “Görgü cemi?”

Görgü cemi yılda bir kez, özellikle kış aylarında yapılır. Görgüde talip gelip dedenin önünde söz verir, “Bir yıl içinde ben hiç kimsenin gönlünü kırmadım, üzerimde hiçbir kul hakkı yoktur” diye. Dede, dönüp cemdeki topluma sorar “Bu kişi hakkında bir şikâyetiniz var mı?” Hiç kimse şikâyet etmezse dede bir daha sorar talibe “Seni senden soruyorum, var mı ağlattığın bir insan, kırdığın bir gönül?” Tersi bir yanıt gelmediyse dede “Ya Allah ya Muhammed ya Ali” diye elini sırtında dolaştırıp, talibi görgüden geçirmiş olur. İşte bunun adı “yunmak yıkanmak”tır.

- Ya gerçeği söylemezse talip?

Söyler, çünkü orada Allah’ın huzurundadır ve özünü Hakka bağlayıp öyle durur. Ama yine de saklamaya kalkarsa zaten ceme katılanlardan biri çıkıp onun yerine söyler. Bu da bizim için o talibe yapılacak en büyük iyiliktir. Talip şayet hâlâ gerçeği saklıyorsa, günahı kendi boynunadır. Dede orada “Sakladığın senin, söylediğin meydanındır” der.

- Sınavdan geçemezse?..

Kabahati çok büyük değilse dedenin o topluluk önünde yapacağı telkinleri dinler, ama büyükse “düşkün” ilan edilir. Yani dışlanır, onunla sohbet edilmez, selamı alınmaz, yardım edilmez vs. Bir yıl sonra yine görgü cemine çıkar; cezası ya devam eder ya da biter.

Eğer bulutlardaysan o zaman gönüller bir edilmiştir

- “Cemde gönülleri bir etmek”; o nasıl oluyor?

İşte cemlerin asıl amacı odur. Gönüller bir olmayınca Allah’a ulaşılmaz.

- Peki gönüllerin bir edildiğini nasıl anlarsınız?

Onu yaşamak lazım, ben şimdi nasıl anlatayım… (Gözleri doluyor Postnişinin…) Yani şimdi siz cem birlendikten (bittikten) sonra evinize giderken böyle huzur içersindeyseniz, bulutların üzerinde, böyle sonsuz güzel duygular hissediyorsanız ceminiz yerini bulmuş demektir. Yok, dede orada konuşurken “Yarın ben ne iş yapacaktım” diye kafanız başka yerde idiyse bunları anlamazsınız bile. O yüzden zaten bin kişi, iki bin kişi yapılan cemlere biz karşıyız.

- Cemin gerçek bir cem olması için şartları nedir?

1- Herkes birbirini tanımak zorunda. 2- Cem başlamadan evvel birbirine gönlü kırık kimsenin kalmaması lazım. 3- Cemde eşikte duranla döşekte oturan birdir. O kapıdan girdiğiniz anda cinsiyet yoktur, yaş yoktur, rütbe yoktur, hepsi dışarıda kalmıştır. Yani kırklar cemi gibi…

- Peki “Hadi bugün cem yapalım” diye cem yapılır mı, yoksa onun da bir şartı var mıdır?

Birkaç çeşidi vardır. Mesela birisinin bir kurbanı vardır veya bahardır veya sevinilmesi gereken bir olay yaşanmıştır, yapılır. Ya da sevilen bir baba veya dede gelir, yapılır. Bir de her kış mevsimi, işin gücün olmadığı bir dönemde yapılan cemler olur. Onların da görgü cemi, birlik cemi gibi adları vardır.

Herkes musahip olamaz

- “Aşk olsun/Aşkın cemal olsun” lafı ne zaman söylenir?

Daha çok demlenirken söylenir. Özellikle Isparta yöresindeki cemlerde hâlâ mutlaka dem olur. Demi de sadece sakiler dağıtır. Saki herkesin ayarını bilir, ona göre kimine az, kimine çok dağıtır. İşte orada demi alana saki veya diğer canlar “aşk olsun” derler. Dem alan canlar da “Aşkın cemal olsun “ diye cevap verirler.

- Musahiplik ne demek?

Belki de Alevi Bektaşiliği bugüne kadar taşıyan en önemli müessesedir. Anlamı, kardeşliktir. Hz. Ali’yle Peygamberimizin musahipliğinden kaynaklanır. Babagan kolunda pek yoktur, ama Dedegan kolunda çok kuvvetli bir şekilde uygulanır. Buradaki kardeşlik soy kardeşliğinden bile çok daha fazla önemlidir. Namustan gayrı her şey ortaktır. Şu kadarını söyleyeyim; eğer musahiplerden biri suç işlerse diğeri de ceza alır.

- Peki nasıl musahip olunur?

Musahibini bulanlar birlikte dedenin karşısına geçip ikrar verirler. Ama çok zor bir iştir, o yüzden dedenin eğer şüphesi olursa “Siz bir sene sonra gelin” der.

- Kirveden ileri bir şey?

Çok ileri… Mesela amca çocukları evlenir, ama musahip çocukları birbiriyle evlenemezler. Çünkü kardeşten ileridir musahiplik.

İlk solcu Müslüman: Ebuzer Gaffari

- Ebuzer Gaffari kimdir; ne kadar önemlidir Alevi Bektaşilikte?

İslam’ı seçenilk beş kişiden biri. Peygamber’in ashabından. Ancak Peygamber’in ölümünden sonra ashap üçe bölünüyor; kararsız olanlar, Muaviye’yi seçenler ve bir de Ehlibeyt’in arkasından gidenler. İşte Ebuzer Gaffari de Ehlibeyt’in arkasından gidenlerden birisidir. Sürgünde ölmeyi göze alıyor, amaPeygamber ve Ehlibeyt sevgisinden asla taviz vermiyor.

Aslında Ebuzer Gaffari ilk solcu Müslüman. Çünkü ashabın pek çoğuna valilikler, makamlar, hizmetçiler verilmesine karşın Ebuzer hiçbirini almıyor, normal hayatı nasılsa aynı şekilde devam ettiriyor ve hep paylaşıyor.

- Ebuzer’in Alevi Bektaşilik üzerinde hala etkisi var mıdır?

Tabii, Ebuzer Ali’ye “Eyvallah” diyenlerdendir. Bizim cemlerimizde hâlâ yaşar. 17 kemerbestten biridir. Semah’ın piri sayılır. Biz de onun çizgisinden hiç uzaklaşmamışızdır. Çünkü bizde de aşk inişli yokuşlu olmaz, aynı Ebuzer’inki gibi dümdüz gider.

Bilsem Marx’ın mezarına ben de giderdim

- Peki Ebuzer’den sonra Dertli Divani’yi soralım; onun atamasını siz mi yaptınız?
Dertli Divani Urfa’nın Kısas köyündendir. Dedesi, babası köy babalığı yapmış insanlardır. Çocukluğundan beri cem evlerinde yetişmiştir. Kritik gördüğüm yerlere onu gönderiyorum, o da gider, hizmetini yapar.

- Peki, Dertli Divane Londra’ya her gittiğinde Marx’ın mezarını ziyaret ediyormuş; bunu biliyor muydunuz?

Daha önce bilmiyordum, ama iyi ki gitmiş. Marx, insanlığa hizmeti olmuş, bugün dünyanın en önemli insanlarından biri. Büyük bir düşünür ve ekonomist. Eseri üniversitelerde okutuluyor, dünyada en çok basılan kitaplardan... Onun mezarının ziyaret edilmesi kadar normal bir şey olamaz. Bilseydim ben de Londra’ya gittiğimde seve seve ziyaretine giderdim.

- Ancak AKP’li Reha Çamuroğlu şöyle eleştiriyor; “Alevi olan Marksist olamaz, çünkü Marx dini yadsıyor.” Sizin açıklamanız nedir?

Sosyal politikalara bakış açısından Karl Marx’la benzer düşüncelerimiz olabilir, ama ben inançlı bir Alevi Bektaşiyim, Müslümanım, İslamım, tasavvufa da sonuna kadar inanıyorum. Bir mezar ziyaret edildi diye Marksist olunmaz. Şimdi gelelim Çamuroğlu’na. Aslında cevap vermeyi istemezdim, ama şunu da söylemeden edemeyeceğim: Allah Çamuroğlu’nun gazasını mübarek etsin, ancak 10 tane dala konmak da olmaz. Ben kendisine ikrarında sabit kalmasını tavsiye ederim.

Bakan’ın özür dilemesi alicenaplıktır

- Çok acılar çekmiş bir toplumun temsilcisi olarak “Özür diliyorum” kampanyası hakkında siz ne düşündünüz?

Bu tarihi bir olay ve “Ben bu olayı biliyorum” diyemiyorum, dolayısıyla ben şahsen “Özür diliyorum” kampanyasına imza atmadım.

- Peki Kültür Bakanı Günay özür dilediğinde ne hissettiniz?

Sayın Bakan özür dilediğinde ben oradaydım ve doğrusu bu bizim için en azından bir teselli oldu. 15 yıl önceki bir olayla hiçbir ilişkisi olmadığı halde bunu yaparak iki çocuğunu kaybetmiş bir annenin yüreğine belki bir damla su serpti. Bu bir alicenaplıktır.

- Sünni vatandaşlar, Ermeni vatandaşlardan özür dilesin ister miydiniz?

Eğer “Kardeşçe el ele verelim, başka Türkiye yok, başka vatan yok, ben senin inancına , sen benim inancıma saygı gösterelim” şeklinde bir özür dilenirse can baş üstüne hay hay, biz de buna destek oluruz. Ama yok yine biz mum söndüren, kestiği yenmeyen Kızılbaşlarsak, dilense ne olacak dilenmese ne olacak.

Baskı yüzünden Ramazan’da ışık açarız

- Alevi nüfusu hakkında sizce sağlıklı bir şey söylemek mümkün mü?
Bize göre 25 milyondan aşağı değiliz, ama bu rakamı hiçbir araştırmada bulamazsınız, çünkü halen daha mahalle baskısı var.

- Neler yaptırıyor mahalle baskısı Alevilere?

Mesela Ramazan’da kalkıp gece lambasını yakan pek çok Alevi var. Ben Kayseri’de yatılı okudum. “Kim Ramazanda oruç tutacak” dediler, mecbur biz de kaldırdık elimizi. Hacı Bektaş’tan iki çocukduk, ama sonuna kadar tuttuk orucumuzu. Orada değil Alevi olduğumuzu söylemek Hacı Bektaşlıyım bile diyemedik. Soranlara “Kırşehirliyiz” derdik.

- Mahalle baskısı yeni bir şey değil ki diye itirazlar geldi zaten…

Yeni bir şey değil de, güzel bir şey de değil. Yeni olmadığını biliyorlarsa o zaman nasıl önüne geçeceklerini düşünsünler artık.

Dede maaş aldığı anda “Rıza şehri”nden çıkar, “dünyalı” olur

- Dedeleri kim atıyor, kim kontrol ediyor?

Dedelerin yıllık görgüsünü Hacı Bektaş Veli Dergahı yapar. Eğer dede yola karşı suç işlemişse görevden alınır ve cezasını çekse bile bir daha dedelik görevi yapamaz.

- Talip, dedeyi sorgulayabilir mi?

Dedeyi dara kaldırıp hesap sorabilir, dede toplum ve dara kaldıran talibi ikna edebilir ise niyazlaşılır ve herkes yerine oturur, ancak bir dedeyi talip dardan indiremez, ancak başka bir dede indirebilir.

- Dedenin cem yapmak dışında diğer işleri nelerdir?

Dini liderliği dışındaki görevleri bundan hiç aşağıya değildir. Mesela devletin halka vermek zorunda olduğu hizmetlerin çoğunu biz Osmanlı döneminde dedelerden almışızdır. Sırasında doktor sırasında öğretmen olurlar. Dedeler bu yolu bu güne kadar getiren büyük insanlar.

- Hakullah nedir?

Dede birtakım görevler yapar, dini hizmetler verir, bunlardın karşılığında da talip ona kendi rızalığı ile bir şeyler sunar. Buna Hakullah denir. Ama talip dedeye bir şey vermek zorunda değildir ve dede de bir talepte bulunamaz.

- Peki bu dedeyi cemaatin önünden gideceğine gerisine düşürmez mi?

Bakın aslında eskiden diyanet işleri başkanları da para almazlardı.Hatta köylerde halk yıllık buğday vs. toplayıp rızalıkla imama verirlerdi. Yani ben maaş alıyorum ve bu maaş karşılığında namaz kıldırıyorum. O zaman benim ibadetim nereye gitti, para karşılığında yapılan bir şey ibadet sayılır mı acaba? Şimdi ben Sünni kardeşlerimizin inancına karışmak istemiyorum. Nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar. Ancak isterlerse Kuran’ı açıp baksınlar, Peygamberimizin sözü apaçık yazıyor. Diyor ki, “Ben size bu hizmetlerimden dolayı bir karşılık beklemiyorum.”

- Dedelere maaş bağlanmasına bu yüzden mi karşısınız?

Bu yüzden karşıyım tabii. Eğer dedelere maaş bağlarlarsa Aleviliği tamamen öldürürler. Alevi Bektaşilik bir rızalık işidir. Bizde “Rıza şehri” diye bir kavram vardır. Eğer dedeler maaş almaya başlarsa Rıza Şehri’nden çıkarlar, dünyalı olurlar. Bu bizim için büyük bir tehlikedir.

Her zaman denir ki, “Bu yol demirden leblebidir, kılıçtan keskindir, bu bir rızalık yoludur, eğer bunları beceremezsen bu yola evet deme.” Dedeler bu rızalık yolunu kabul ediyorsa dede olur zaten. Dedeyle otorite arasında böyle bir ilişki başladığı anda dedeyle talip arasındaki ilişki biter, çünkü o artık talibin değil devletin dedesi olur.

En az 100 bin dede var

- Peki, bunun adına maaş yerine “proje bazlı destek” dense bir şey değişir mi, Sait Yazıcıoğlu öyle diyor?..

Bu aynı şeye benziyor; faizi almıyorlar ama adına başka bir şey deyip paradan gelir elde ediyorlar. Onun gibi bir şey olur bu da.

Eğer bize yardım edeceklerse bize kendi yerlerimizi versinler. Artı aynı öbür vatandaşlara yapıldığı gibi imar planında inanç için ayrılan yerlerden bize de versinler. Fakat bunun içersine Diyanet’i karıştırmasınlar. Diyanette temsil edilmek demek Başbakanın emrinde bir memur olmak demektir. Yani Başbakan bana diyecek ki “Sen ancak şunları öğretirsin, bunları öğretemezsin” ben de onları yapacağım. Olur mu öyle şey? Hem zaten devlet elini çeksin inançtan. Devlet ne bize ne de diğer inançlardan olanlara bir kuruş versin. Laik bir devlette Diyanet olmaz. İnançlara aynı uzaklıkta olsunlar. Bu ideal çözüm bizim için.

- Peki, ama asıl o zaman laiklik tehlikeye girmez mi, din tarikatların eline kalmaz mı?
Acaba şimdi tarikatların elinde değil mi?

- Yalnız cemevinde anlaşmazlık var bir kere; Yazıcıoğlu cemevinin ibadethane olmasını isteyenlerin marjinaller olduğunu söylüyor?

Bu kadar saçma bir bakış açısı olamaz. Benim ibadet yerimin neresi olduğunu bana Yazıcıoğlu söyleyemez veya Diyanet İşleri Başkanı da söyleyemez. Benim ibadet yerim bu oda dediğim zaman bu oda olur. Haydi onlar cami Müslümanların ibadet yeri, Allah’ın evi şeklinde algılıyorlar, ama acaba peygamber dönemindeki mescitlerle camilerle bugünkü camiler aynı mı? O zaman görevleri neydi, şimdi ne? Bugün bizim cem evlerinin görevi peygamber dönemindeki mescitlerin göreviyle aynıdır. Aslında mescitler tıpkı bizim bugünkü cemevlerimiz gibiydi, ama Emeviler döneminden itibaren değişti, “Allah’ın evi” şekline döndü.

- Peki dedeler nasıl yaklaşıyor bu maaş işine?

Dedeganların büyük bir kısmı karşılar. Bir tek Dedeganlardan

İzzettin Doğan buna taraf.

- Babaganlar?

Babaganlar çok karışmaz öyle, onlar daha çok geride dururlar.

- Sizce ne kadar dede vardır?

Devlet hepsine maaş vermeye kalkıştığına pişman olacağı kadar dede var. 100 binden aşağı değil.

- Size kaç dede bağlı?

Rakamlar yanımda değil, ama 200’ün üstündedir.

Alevilik en tehlikeli dönemini yaşıyor

- Sanki özellikle son iki yıldır örgütlerden size yönelim arttı gibi izliyoruz, doğru mu?
Evet, zaten Hacı Bektaş Dergâhına bağlı Alevi Bektaşi topluluğunda en önemli yer bizim Hacı Bektaş Veli Dergâhıdır.

- Sizce bunun sebebi ne; acaba yeniden inanç mı daha ön plana çıkıyor?

Bence 1980’lerden bu yana birtakım araştırmalar, yayınlar, tartışmalar eskiye göre o kadar arttı ki insanlar da Hacı Bektaş dergâhının farkına vardı. Alevi Bektaşi dergahının önemi su yüzüne çıktı. Tarihe tekrar dönüş başladı.

- Ne zaman kopuldu o noktadan sizce?

Ta 16. asırda, demin anlattığım Kalender Çelebi isyanından sonra kopmalar başladı.

- Sonrası nasıl geldi?

Sonraki en iyi dönemini 1919-1923 arası yaşandı. Ama 1923’ten sonra kraldan çok kralcılar yüzünden baskılar yeniden arttı. 60’lı yıllara kadar epey zahmet çekildi. 1960’tan sonra gittikçe özgürlüğe kavuştuğumuz bir dönem başladı. 1980’lı yıllardan sonra artık kendimizi epeyce toparladık, örgütlenmeye başladık.

- Peki Alevilik şu anda hangi çağını yaşıyor sizce?

Öldürmekle bitmeyeceğimiz anlaşıldı, cana yönelik tehditler önceki yüzyıllara göre çok azaldı, örgütlenmeler başladı, ama aslında Alevilik en tehlikeli dönemini yaşıyor. Çünkü birincisi bugün biz inancımızı uyguluyoruz dersek yanlış olur, aslında biz taklitçilik yapıyoruz. Giderek esastan uzaklaştık, şekilciliğe doğru hızla bir gidiş var. Bu bizim için çok büyük bir tehlike. İkincisi, birtakım kişiler bizi asimile etmek istiyor. Diyanet başta geliyor, sonra Gülen cemaati, İran, Avrupa’da Katolik kilisesi. Bunların hepsi bizi kendilerine benzetmeye çalışıyor. Üçüncüsü de, bize aslında “Gelin bir masanın etrafında söyleyin, ne istiyorsunuz” dense biz karar vermekte epey zorlanırız, çünkü birlik yok.

- Sizce Aleviler bu dış tehditlerin farkında mı?

Farkında olan da var, olmayan da, ama farkında olanların sayısı o kadar da fazla değil.

- Yani yavaş yavaş Alevilikten kendi rızasıyla mı vazgeçiyor insanlar?

Etki altında kalanlar “Esas şimdiye kadar yanlış yapmışız” gibi bir kanaate varıyorlar. Bu da işte bizim en büyük sorunumuz.

Hakkında tez çalışmaları yapılan aile

Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın Postnişini Veliyettin Ulusoy, 11 Şubat 1942 doğumlu. Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’e destek veren ve Milli Meclis’in ilk başkanvekili Cemalettin Çelebi’nin torunu. Liseyi bitirdiği 1962 yılında Almanya’ya gitti. Staatliche Fachhochschule Konstanz’da mimarlık okudu. Bir süre burada çalıştıktan sonra 1974’te yurda döndü. Hacıbektaş Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nden emekli oldu. İki çocuğu ve biri yolda ,iki torunu var.

Osmanlı’nın kuruluşundan bu yana önemli bir yeri olan Hacı Bektaş Dergahı, Mustafa Kemal’in de “Cumhuriyet”i ilk kez telaffuz ettiği yer olarak biliniyor. Ulusoylar hakkında biri Fransız, diğeri ODTÜ’den iki araştırmacının akademik çalışması bulunuyor.

Devrim Sevimay - Milliyet
Yayın Tarihi : 5 Ocak 2009 Pazartesi 21:21:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
HAKKI ADİL KARAKAŞ IP: 88.232.244.xxx Tarih : 7.01.2009 11:02:41

Değerli yorumcu arkadaşlarım ve okurlarım: ALEVİLİK aslında İslamın özünden çıkan nakli ve akli ilmin doğuşu olan Tasavvuf ile özdeşleşmesidir. şimdi burada bazı yazı yazan eksik bilgileri olan arkadaşlarada cevab vererek devam etmek isterim. Saz yada diğer müzik aletlerinde duygu his ve derinlik vardır hangi insan vardırki güzel bir müzik ve söz duyduğu zaman duygulanmasın hüzünlenmesin yada o insanda yada insanlarda bir şeylerin çağrışımı olmasın..! Bu gün tasavvufla ilgili olarakda insanları cezbe,aşka geetirmek için bile bazı tarikatlarda Dini müzik vardır evet bu insanları coşturabiliyor duygusallaştırılabiliyor,düşündürebiliyorsa ne güzel değilmi bunu tartışmanın faydası yerine insanlar üzerinde gerginliğe ve asbiyete yol açacağıda malum ortadadır. Maksat şudur insanlara yada insanlık adına güzel bir şeyler yapılabiliyor düşünülübiliyor ise insanları uzaklaştırmaktan ziyade birleştiriyorsa işte bu islamın akıl dini olduğunu ortaya koyar bunların aksinde olan olaylar ise insanları şucu yada bucu şeklinde ayrımlara ve itilaflara sokmaktan birilerinin RANTÇILARIN işine gelmesi ve onlara hizmet etmekten öte bir şey olmadığı olmayacağıda kaçınılmaz bir gerçektir.Ama günümüz şartlarında yanlışlar varmıdır dersekde elbetteki vardır. kendilerini molla dede ilan ederek toplumu, toplumları itilaflara ve itilaflara iterek bu işleri kendilerincede tekelleştirmek istemektedirler gerek ALEVİ gerek SÜNNİ gerek başka KARDEŞLERİMİZİN bu tür düşüncelerin etkileri altında kalmamalarını ben önemle tavsiye ederim alevilik demek islam demek işte burada her kim olursa olsun bizler KURAN'ı işimize geldiği gibi yorumlar ve hakikatlerden uzaklaşırsak o zaman toplum ve toplumlar üzerinde tehlike çanları çalmaya başlamış yada başlayacak demektir.Ama hakiakt ve gerçeklerinde gizlenemeyeceği doğru ve yanlışlarında ortaya çıkacağıda bir gerçektir.bilinçsizliklerimiz' e burada bir kısa öernek de verecek olursam değerli yorumcu arkadaşımız İbrahim ÇAKICI arkadaşımızıda tebrik eder,kendi benliğimizi ve özümüzü daima muhafaza etmenin gerektiğini hatırlatmak ise bir farzı zira benim şahsi arzımdır. fakat gizlenemeyecek bir durum ve görüşüde arz etmek isterim insanlarımıza TAKLİTçilk bizler aslında islam adına yapmamız gereken temel esasları bilmemekteyiz dediğim gibi yaptıklarımız tamamen TAKLİT yada TAKLİT yaşamlardan ibaretten ötesi değildir. peki hata kusur nedir dersek hata kusur DUYARSIZLIKTIR sorgulama araştırma inceleme içgüdü hislerimizin yok oluşu yada ASİMİLEYE doğru giden bir çöküntünün kalıntı düşünceleri içerisinde benlik ve yapılarımızdan uzaklaşmakta değilmiyiz...? İşte bir toplumun ,toplumların milletin yada milletlerin inanç kültür ve değerlerinden uzaklaşması ve alaksız riyasız söylemler ve yaşamlarla toplumlarımız yara almaya devam edeceği aşikar ortada olduğu olacağıda acıda olsa gerçek olmasına rağmen fantazi yaşam kültürü denilen TAKLİT yaşamlarına dayanan doyumsuzluk istekleri bir yada birilerince bu topluma pompalanarak insanlarımız zıt kutublara ve itilaflara itmektedir. sonuçta derimki insanlar dünya üzerine geldiği ilk günden ölümüne kadar birbirlerine misafirlerdir. insanlık tan insanlık sevgisinden öte ne olabilir değerli okurlarım her ne olursak olalım bizler insanız özünde müslümanız sevelim birbirimizi. ben islam kimliği taşıyan ister alevi ister sünni ister kürt ister şafi herne kim olursa olsun işin özünü ve hakikatleri araştırmalarını ve yapıcı olmalarını önermekten başka islam barışı ve huzuru adına bir öneri ve temenniden başkaca hiç bir dilek ve temennim yoktur efendim. saygılarımla


necdet IP: 78.186.239.xxx Tarih : 7.01.2009 11:59:20

1.Herkes birbirinin inancına saygıyı samimi olarak göstermeli. Kendi inandığı gibi inanmaya zorlamamalıdır. 2.İşte efendim dünyanın şurasında şunlar oluyor.Ne işe yarar senin namazın orucun demek tam bir densizlik. Diğeride bu kadar kötü şeyler oluyor sen semah cemevi derdindesin der. Saygıyı ararken saygısızlık etmememek lazım gelir. 3.Toplumda karıştırılan konu şu. İbadetler Allah ile kul arasındadır. Gerisi toplum içi bireyler arası ahlak kurallarıdır. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Ahlaksız birinin ibadeti. veya ahlaklı ama ibadetsiz. Her iki durumdada bir ayak topal kalıyor. Hem inançlı hem ahlaklı olmaya çalışmak hedef olmalı. Herkese saygılarımla,


mesaj IP: 88.243.147.xxx Tarih : 9.01.2009 11:00:14

Yazıda birçok şey açık ve detaylı olarak anlatılmış, teşekkürler. Çok eskiden atalarımızın alevi olduklarını babam söyler durur. Ama ben bugün daoğduğum yaşadığım ve de sünni hanefi olduğum için Allaha cc şükrediyorum. Alevi kardeşlerimizle bir derdim yok ama yaptıklarını ve savunduklarını doğru bulmuyorum. Kuran vardır, imanın şartları, islamın şartları vardır. Yukardaki açıklamalarda deniyor ki mezhep değiliz, mezhepler islamın farklı yorumlanmış halleridir, biz islamın özüyüz. Ama bir yerde de alevilik islamiyetin türk yorumudur deniyor. Bu bir çelişki değil mi? Demekki alevilikte bir yorumdur yanlışları bidatları bünyesinde barındırabilir. İkinin ikincisi Hz Ebubekir ra dan ne gibi bir kötülük gördünüz, Hz Ömer ra dan, Hz Osman ra dan ne gibi bir kötülük gördünüz de özü olduğunuzu saöylediğiniz yüce dinimize ayrılık tohumlarını neden ektiniz. İslamiyet birdir, Ehli sünnet vel cemaat birdir, mezhepler hak ve zenginliktir, tasavvuf islamiyetin hazinesi, takava müslümanın en güzel süsüdür. Ben müslümanım diyen alevi kardeşim namaz gereksiz diyor biz başka şekilde yapıyoruz yorumumuz farklı diyor bu nasıl bir iştir, sen ne sıfatla kalkıp Allahın emrini yok sayıp başka şekilde yorumlayabiliyorsun. İlmihallerde a'dan z'ye anlatılan bir ibadet nasıl oluyorda yok oluveriyor. Kim müslüman kim değil en doğrusunu Allah cc bilir, kalplerinize vicdanınıza dönün bakalım orda neler bulacaksızın. Kadın erkek aynı yerde dans ederek sazlı sözlü ibadet edemez. İslamiyette böyle bir ibadet kadın ve erkeklere ayrı ayrı dahi yok. Allah cc hepimizi affetsin en doğru yolu bildirsin ayırmasın inş. Allah cc herkese hidayet versin.


mehmet can IP: 88.231.38.xxx Tarih : 8.01.2009 17:04:10

Sayın büyüklerim benim merak ettiğim ve arada kaldığım bir konu var sizlerle paylaşmak istiyorum. Hz Ali ve Hz. Hüseyin namaz kılarlarmıydı eğer onlar namaz kılıyorlarsa biz neden namaz kılkıyoruz veya onların yaşantısında farklı bir şey varsa biz niçin yapmıyoruz Hz Ali Hz.Muhammed'in (s.a.v.) damadı Hz.Hüseyinde torunu değilmi öyleyse biz ne oluyoruz Müslümanmı Alevimi bu iki olgu arasında kalıyorum yoksa ben yanlışmı biliyorum.


Mert IP: 85.100.166.xxx Tarih : 10.01.2009 21:13:36

Murat bu işin aslı budur.Beğenmek zorunda değilsin.Zaten senin beğenip,beğenmenede kalmadı Alevilik.Aleviliğin uluları bellidir.Mesajımda yazdım.Alevilik onların açtığı bir yol.Öğrenmeni tavsiye ederim ama Milli Eğitimin Kitaplarından veya bunları istediği kalıba uydurmaya çalışan insanlardan değil.


mustafa turan IP: 194.27.40.xxx Tarih : 8.01.2009 20:10:15

Malatya nın Arguvan ilçesine bağlı köylerin bir kısmı: alevi değil bektaşiyiz demekteler (bunların tamamı türk), bir kısmı da Bektaşi değil aleviyiz demkteler(bunların da tamamı zaza). yani bektaşi tamamen türk demektir. alevilik ise geneldir. alevi ile bektaşi aynı olamaz


aytan52 IP: 78.176.252.xxx Tarih : 7.01.2009 18:04:59

Çok güzel yazmışsınız ancak benim anlamadığım müslüman olanın dünyanın her yerinde camiisi vardır,yoksa alevilik bir başka din midir?


kenan aydın IP: 85.96.74.xxx Tarih : 9.01.2009 15:41:16

herkes inandığı gibi gider ancak şu vardır velilerinizin ardından kURAN OLMADAN GİTMEYINIZ BU BİR AYET MEALİDİR.ACABA KACIMIZ KURANI GÜNDE BİR SAYFA OKUYABİLİYORUZ.AYNIZAMANDA GÖRÜŞVE DÜŞÜNCELERINIZE SAYGI DUYUYORUM.


Murat IP: 84.62.128.xxx Tarih : 9.01.2009 22:27:55

Ya Mert sende amma sallamisin ki dünya durdukca mizah malzemesi olarak yerde artar bile. Baba ben alim falan degilim ama bu kadarinada pes dogrusu sapi samana karistirmanin böyleside olmaz ki. Derimki ATALARIMIZIN PESINDEN KÖRÜ KÖRÜNE GITMEK YERINE sorgulasak ve degisik kaynaklardan arastirma yapsak neyin dogru neyin yanlis oldugunu anlariz kanatimce . Önyargili ve taasup beyin islevini öldüren kötü hasletler.


veli tetik IP: 82.171.15.xxx Tarih : 6.01.2009 23:42:10

mustafa karadagli kardes sen uydurma laflarla ancak kendini kandirirsin. herkes biliyorki haci bektas ne alevi nede bektasiligi yolunda gitti onun yolu ehli sunnet vel cemaat mezhebinin yolundaydi biz herkesi kabul ediyoruz dort halife bizim icin cok onemli


HAMDİ ÇEKER MERSİN IP: 78.161.102.xxx Tarih : 8.01.2009 22:46:54

SAYIN TÜRKİYEDE YAŞAYAN SÜNNİ ŞAFİİ ALEVİ VE BEKTAŞİ KARDEŞLERİMİZ HZ MUHAMMED s.a.v HZ ALİ. HASAN VE HUSYİNİN YOLUNDA YÜRÜMEK İSTİYORSAK VE CENNETE RAHAT YATMALARINI İSTEYENLER SÜNNİ ALEVİ BEKTAŞİ HAMBELİ Şİİ MÜSLÜMANA DABİİ OLANLAR KENDİNİ BEN MÜSLÜMANIM DİYENLER VE SAYANLAR HZ MUHAMMED s.a.v HZ ALİ. HASAN VE HUSYİNİN İSLAMİYETİ DİN İBADETLERİ NASIL UYGULUYORLARDI BİZDE KURAANIN EMRETTİĞİ GİBİ YURUTELİM DİNDE AYRILIK YAPANLAR GÜNAHKARDIR FİKİRLER AYRI OLABİLİR AMA İSLAMİYETİ SIRADAN 2 KAFADAR İCATÇI FİKİRLERİ Hz.MUHAMMED VE Hz.ALİ DEN FİKRİNDEN AKLINDAN HİÇ KİMSE DUNYAYA GELMEMİŞTİR BATIL İNANÇLARA SON VERİN TC BAYRAĞIN ALTINDA VE İSLAMI YAŞAMAK İSTEMEYENLER ÇARPIK FİKİRLER SONUNU GETİRMEYENLER DEVLETİMİZİ DİNİMİZİ GENÇLERİMİZİ BÖLMEKLE SUÇLUYORUM MANTIKLI VE AKILLICA KULAĞA HOŞ GELEN FİKİRLERLE GENÇLERİMİZİN ÇOCUKLARIMIZIN BEYİNLERİNE KİMSE GİRMESSİN BU DUNYADA DOĞRU BİR YOL VAR ODA KRAANDAKİ DEYERLİ AYETLER VE ALLAHİN VELİSİ Hz MUHAMMED s:a:v İN 6 ADET HADİSLERİDİR AYRICA ALLAHIN ARSLANI Hz ALİNİN VE Hz OMER İN ADALETİ DİR BUNU HER MÜSLÜMAN KABÜLLENMESİ LAZIM KADIN ERKEK CEMAATLERİ BERABER DOĞRU BİR SEÇİM DEĞİL ALLAH cc VE YUKARDA ADI GEÇEN PEYGAMBER LERİMİZ HİÇ BİR AYETTE YER VERİLMEMİŞTİR AYRICA HARAM KILMIŞTIR HER ALEVİ BEKTAŞİ NEDİR FARKI İSE HERKES BİZİM KARDEŞİMİZDİR YORUM YAPMAYALIM GAYRİ MUSLİM YÜKSELİRKEN BİZ BATIL İNANÇLARA DEYER VERİP KARDEŞ KARDEŞE DUŞMAN TOHUMUNU ELİMİZLE EKİYORUZ VE FARKINDA BİLE DEĞİLİZ HEPİMİZ AYNI ÇATI ALTINDA Hz MUHAMMED VE Hz ALİ YOLUNDA TOPLANALIM KURAANI OKUYUP ANLAYALIM AİLELERİMİZİ GENÇLERİMİZİ BİLİNÇLENDİRELİM .. NE MUTLU TÜRKÜM VE TÜRKİYEDE MÜSLÜMANIM DİYENE SEVGİ VE SELAMLARIMI SUNAR NE MUTLULUKLAR DİLERİM


deviris cemal ocakli hasan dede IP: 88.71.254.xxx Tarih : 7.01.2009 21:11:57

Sayin celebinin yazisi guzel oldugu gibi onemli hususlari ele almakta,alevilik ve bektasilik ayni cizgdir.


Mert IP: 85.103.197.xxx Tarih : 9.01.2009 20:43:32

ilk önce Veliyettin Ulusoy'u tebrik ediyorum.Gerçekten çok yararlı bilgiler. Öte yandan bakıyorumda bazı insanlara kendilerinde ilahi bir güç var sanırım şunun şunu yapan müslümandır şunları yapan değildir diye.Böyle yapanların hepsi şov peşinde,ancak sanal alemde ahkam kesen ama her türlü haltı yiyen insanlardır. Yok efendim La ilahe illallah derseniz Müslümansınız.Sen kim oluyosunki ya.Size mi kaldı insanların dini konumlarını belirlemek .Alevilik böyle yüzeysel,gerici,düşünemeyen zahiri görüşlere karşı batıni bir yoldur.Alevilikte insan-Allah ikiliği,ayrlığı yoktur.İnsan Allah'tan gelmiştir ve tekrar ona döner.Budur yani.Sünni İslamda ise bu tamamen farklıdır. Alevilik Türklerin Türk kimliğini yitirmeden,dönemin şartlarına ve Türklüğün eski inançlarıyla bağlı olarak İslamı en derin ve öz şekliyle,şekilcilikten uzak bir şekilde yorumlamasıdır.Ve bu Hallac-ı Mansur a kadar dayanır.Hacı Bektaşlar,Tabtuk Emreler,Pir Sultanlar,Kaygusuz Abdallar,Abdal Musalar bu yolun yaratacısı ve pirleridir,kilometre taşlarıdır.Bunlar her ne kadar okullarda yok efendim camiye gider,namaz kılardı şeklinde lanse edilsede taamamen yanlış,kitabı hazırlayan cin fikirlilerin başkalarına dayatmak istedikleri görüşlerdir. Alevilikte bağlama kutsaldır ve "Telli Kuran" olarakta anılır.Cemlerde bağlama eşliğinde deyişler,dualar okunur. Lütfen kendinize gelin.Birtakım söylentilerle,yok efendim Kuran'da böyle yazar bunlar böyle yapmıyo bunlar dinsiz,imansız.Aklınızı başınıza alın.Kuran-ı kerim sizin gibi şekilci,yüzeysel düşünen insanların çözemeyeceği bir kitap.Buna ancak yüreği temiz pirlerimizin nefesleri yeter. Size son bir söz. ALLAH SİZİN KALIBINIZA VE SURETİNİZE DEĞİL,KALBİNİZİN TEMİZLİĞİNE BAKAR (HZ.MUHAMMED) Anladınızmı şimdi.Aslolan özdür,şekil değil


Mustafa Karadaglı IP: 85.107.211.xxx Tarih : 6.01.2009 20:39:52

oguzhan kardes cünkü herkesin bildigi gibi hz.muhammed (s.a.v) ilk halifeligi hz.aliye devrettigi halde hz.ömer ve hz.osman buna karsı cıktılar hz.ali nin elinden aldılar halifeligi.hz ali halifelik kavgası yapmamak icin sustu..ve namaz kılarken camiide ömer,osman yandasları allahın evinde hz.ali nin bogazını kestiler.. bizimde namazımız orucumuz var,biz islamın özüne iniyoruz farklı yorumluyoruz islamı yasiyoruz... veli baglama m.ö binli yıllara dayanır mezopotamya eski anadolu geleneğidir,hz.muhammed hz.ali saz calmıyordu...pir sultan abdal hacı bektası veli karacaoğlan ve anadoluda yasayan ehlibeytler saz caliyordu


sevda IP: 212.175.112.xxx Tarih : 8.01.2009 08:26:20

bende aleviyim ve bu kadar bilgim yoktu çok teşekkür ederim


Mustafa AYGIN IP: 78.187.19.xxx Tarih : 7.01.2009 09:20:02

Yorum yapan arkadaşlar, lütfen dikkat. Sizin atalarınızda alevi olabilir. İyice araştırınız. Osmanlı devletinin kuruluş ve yükseliş dönemlerine bakın. Yeniçeriler savaşa nasıl hazırlanırdı. Kılıç çekerken ne derlerdi. Tarafsız tarihçeleri okuyun. Alevilik Türklerin İslami yorumudur. Saz(bağlama, kopuz ) Türklerin asıl çalgısıdır. Sünnilik İslamın arap yorumudur. Şiilik de İranlıların yorumudur. Onun için geçmişinizi iyi araştırıp, ondan sonra istediğiniz kadar kinlenebilirsiniz. Teşekkürler.


Alper P. IP: 78.168.16.xxx Tarih : 8.01.2009 00:27:18

İslam dinine inananlara müslüman denir. Müslüman olmak için ne yapılır ? Kelime-i Tevhid getirilir yani "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah" cümlesidir. Bu ifade "Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Aleyhisselâm Onun Elçisidir" anlamına gelir. Kişinin mezhebi yada tarikatı ne olursa olsun eğer Allah'tan başka ilah yoktur ve Hz. Muhammed (S.a.v.) onun elçisidir diye biliyorsa müslümandır, bu müslümümanlığın ilk adımıdır ve temelidir. Peki Alevi yada Bektaşi v.b. kardeşlerimiz bunu diyebiliyor mu? Eğer diyebiliyorlarsa müslümanlardır. Tabi ki bu bir temel ve başlangıç sonrasında İMANIN ŞARTLARI 1-Allah'ın birliğine inanmak. 2-Meleklere inanmak. 3-Kitaplara inanmak. 4-Peygamberlere inanmak. 5-Ahiret hayatına inanmak. 6-Hayır ve şerrin Allah'dan geldiğine inanmak. ISLAMIN ŞARTLARI 1-Kelime-i şahadet getirmek (Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu). 2-Namaz kılmak. 3-Oruç tutmak. 4-Zekat vermek. 5-Hacca gitmek. Yukarıdaki gibi İmanın ve İslamın şartlarını yerine getirmek zorundasınızdır. Eğer bunlara inancınız var ve yapabiliyorsanız o zaman mezheb, tarikat adı ne olursa olsun müslümansınızdır bu kadar basittir, islam sizin dininizdir. Şimdi saz, söz gibi şeylere takılmamak lazım şahsım adına Allah'ı anmak nasıl olursa olsun anmaktır. Sazlı yada sözlü bunlar çok küçük noktalar sadece saygı duymak gerek. Kalpten inanmak gerek. Yukarıdaki yazıyı okudum çok teşekkür ederim emeği geçenlere, yalnız yazıda gerçek müslümanı ve islamı kabul etmiş olan temel ve esasları maalesef bulamadım. Yani yukardaki yazıda bahsi geçenler islam dinine bağlılıksa yanlış bağlanılmış hatta sapılmış. Allah herkesi affetsin ve her konuda kalbine göre versin...


şaban düdükcü IP: 85.99.148.xxx Tarih : 6.01.2009 09:14:00

Ben hanefi mezhebinden islamiyeti bilen bir kişi olarak.bilgilendirmeniz açısından ve çok güzel açıklamanıza teşekkür ederim.harika bir yazı.başarılarınızın devamını dilerim.saygılarımla.


gönül aydemir IP: 88.235.234.xxx Tarih : 7.01.2009 01:32:56

Ben Alevi değilim.Ailem Sünni.Çocukluğumda,top oynamak isterdik,topa bir iki kez vurmadan,annem çağırır,"Yavrum,top oynamayın,başka oyun oynayın,top oynamak günah,Hasan, Hüseyin efendimiz incinir."derdi.Yatağımıza yatınca şöyle bir dua ederdik,"Bismilla-i melik,Hasan, Hüseyin efendimiz,kapımıza,bacamıza,yanımıza,yöremize kilit."Sonra korkusuzca uykuya dalardık.Yunus,Mevlana,Hacıbektaş Alevidir.Bugün İran"da,Irak"da rejime egemen olanlar da Alevi midir*Yukarıda,babaannemin bize öğrettiği duayı eden,bilen başkaları var mı,merak ediyorum.Bu yazıdan çok yararlandım,arkadaşlarıma önerdim.Emek verenlerle teşekkür ediyorum.


ilyas akan IP: 88.241.245.xxx Tarih : 6.01.2009 13:52:22

çok açıklayıcı çok güzel aleviligi bütün konularını anlatan bi yazı olmuş aydınlattığınız için teşk ederim


cetin IP: 84.62.135.xxx Tarih : 7.01.2009 15:50:56

Alim ve ilim adami o kimsedir ki meramini ve meselesini bir NOKTA gibi sunmasini bilendir. Yoksa kisa yorum köselerinde tefarruta bogulan ,sapi samana karistirmak süretiyle mavi boncuklar dagitmak suretiyle tarihin yanlislari ve sapmalari üzerine örgütlenmis dini anlayis ve cemaatlere net tavir koyamamak. Konu; Islam dini ise bu dinin kaynagida KURAN,I KERIM olduguna göre o zaman eveleyip gevelemeden Hz.Peygamber örnek yasayis olarak alinmali ki Suyun kaynagina gitmis olalim. Siyer bilgisi olmadan Kuran,in hangi kavramlara ve kelimelere ne manalar yükledigi konusunda derin arastirma yapmadan Kuran,i gercek manada anlayamaz diyom kimse .... Islam inanc,ibadet ve muamalat vh üzere insa olan ilahi ve en son insanliga gönderilmis mükemmel DIN. Hz ALI efendimizi fazla sevmek suc degil elbette ama sevgide ve saygida Peygamberin önüne gecirmek cok yanlis. Islam ,in ilkelerini dejenere ve sulandirmak Hz Alinin yolu bu degil bu böyle biline . Tabi asirlardir atalardan gelen yanlis anlayislar vede saptirici liderler Tasavvufcu, dedeler,hocalar yapay ayriliklari körükledikce bu konuda netlesme cok zor.


veli tetik IP: 82.171.15.xxx Tarih : 6.01.2009 02:19:19

benim merak ettigim bisey var hz ali olsun peygamberimiz olsun haci bektasi veli hazretleri olsun bu insanlar saz calmislarmi?


oğuzhan sezer IP: 85.105.66.xxx Tarih : 6.01.2009 14:57:12

şunu anlayamıyorum alevi vatandaşlar niçin çoçuklarına ömer-osman bekir ramazan gibi isimleri koymazlar.oysa sünni müslümanların ali hasan hüseyin gibi isimleri çocuklarına verirler.hiçbir sünni müslümanın çocuğunun ismi hazreti hasan ve hüseyini şehit eden kişilerin isimleri(muaviye-yezid gibi)değil.ibadet bir namaz bir islamın emirleri birdir.allahın emrettiği gibi namaz kılmak oruç tutmak ve ibadet etmek gerekirken başka arayış niye


İBRAHİM ÇAKICI IP: 88.243.238.xxx Tarih : 7.01.2009 00:11:47

SAZ ÇALMANIN İBADET OLDUĞUNU, ALEVİLERİN BÖYLE İBADET ETTİKLERİNİ KİM SÖYLEMİŞ. BU TÜRK'ÜN BİR KÜLTÜRÜDÜR. DİNİ VE KÜLTÜREL RİTÜELLERİ KARIŞTIRMAYALIM. HAA DİĞER TARAFTAN TEF VE NEYLE YADA BİR ŞEKİLDE MUSİKİYLE İBADET YA DA EN AZINDAN ZİKİR EDEN DE BU GÜN KENDİNİ HAKKA YAKIN OLDUĞUNU SANANLARDIR. HER NE KADAR BEN DE DAHİL BU GÜN ÇOĞUMUZ SÜNNİ OLSAK DA ASLIMIZ ALEVİ İDİ. SONRADAN SÜNNİLEŞTİK. ALEVİLERİN HZ. ALİ'YE YAKIN OLMALARI TÜRK'ÜN İÇİNDE MAZLUMA ARKA ÇIKMALARI HAKKI YENENİN YANINDA OLMALARINDAN KAYNAKLANIR. YOKSA HZ. ALİ DE ARAP'TIR VE ALEVİLERİN HZ. ALİ NİN YAŞAMINA AİT BİR SAPLANTILARI YOKTUR. YANİ HZ. ALİ ŞUNU ŞÖYLE YAPARDI, ŞUNU YER BUNU İÇERDİ, BEN DE ŞÖYLE GİYİNEYİM GİBİ BİR SAPLANTILARI YOKTUR. HZ. PEYGAMBERİMİZİN (SAV) HAYATINI YAŞAMAYA, O GÜNE DÖNMEYE YADA O GÜNKÜ ARAP KÜLTÜRÜYLE YAŞAMAYA ÇALIŞMAK, İSLAM'IN BÜTÜN TOPLUM VE ZAMANLARA GÖNDERİLMESİ İLE BİR ÇELİŞKİDİR Kİ; BU KONUDA TÜRKLÜK'TEN ÇIKIP, ARAP'LIĞA ÖZENEN BİZİM MESHEBİMİZDEN BİRİLERİNİN DAHA ÇOK ELEŞTİRİLECEK YANI VARDIR. DİN İNSANLIĞIN HUZUR VE BARIŞ İÇERİSİNDE YAŞAMASINI SAĞLAYAN VE BU DOĞRULTUDA KURALLARI İÇEREN BİR OLGUDUR. YÜCE ALLAH'IN BENİM BEŞ VAKİT NAMAZIMA YADA ORUCUMA İHTİYACI MI VAR? YARATTIĞI KULLARINA ZARAR VERİYORSAM, YETİMİN HAKKINI YİYORSAM, ÇALIP ÇIRPIYORSAM BÜTÜN MEZHEP İMAMLARININ UYGULADIĞI İBADETLERİ YAPSAM NE OLUR - YAPMASAM NE OLUR?!... NEDEN ORUÇ TUTARIZ? AÇ'IN HALİNDEN ANLAMAK İÇİN DEĞİL Mİ? ORUÇ TUTUYOR AMA AÇ'A SIRTIMI DÖNÜYORSAM NE İŞE YARIYOR? HIRSIZLIKLA ELE GEÇİRDİĞİNİ SADAKA DİYE VEREBİLİR MİSİN? GECE ADAMIN MALINI ÇALIP SABAH KAPISINA AL SANA SADAKA DİYE GELİYORSUN. HADİ BİZİ KANDIRDIN , ALLAH'I KANDIRABİLİR MİSİN? ALLAH'IN EMRETTİĞİ İBADETLER YARATTIKLARININ VE İNSANLARIN HUZURUNU SAĞLAMAK İÇİN DEĞİL Mİ? HALBUKİ GÜNÜMÜZDE TOPLUMA BU YÖNDE EN ÇOK ZARAR VERENLER BU İBADETLERİ YAPTIĞINI SÖYLEYEN YADA ÖYLE GÖSTERENLER DEĞİL Mİ? İBADET ÖZGÜR İNSANIN İŞİDİR; SİZ NE KADAR ÖZGÜRSÜNÜZ? MEMLEKETTE; ÇOLUĞUNU-ÇOCUĞUNU, BIRAKIP EFENDİ BABASININ ZİKİR AYİNİNE KOŞTURAN ERKEKLER VE KADINLAR VAR. KOCASININ İZNİNİ ALAMADIĞI İÇİN ONDAN BOŞANIP EFENDİBABA'SIYLA EVLENEN KADINLAR VAR! BU MU DİNİNİZ , MEZHEBİNİZ? EĞER SİZİN DİNİNİZ VE ALLAH'INIZ BUNU KABULLENİYORSA BENİM DİNİM VE ALLAH'IM BAŞKADIR!... SANDIĞA GİTTİĞİNİZDE BOP'UN EŞBAŞKANINA OYUNUZU ATIYOR, YANIBAŞINIZDA MİLYONLARCA İNSAN ÖLDÜRÜLÜRKEN SESİNİZİ ÇIKARAMIYOR VE ÇOCUKLARIN KATLEDİLMELERİNE ARACILIK EDİYORSANIZ; BOŞUNA NAMAZ KILIP, HACCA GİDİYOR, ORUÇ TUTUYORSUNUZ! BUNLAR SİZE FARZ DEĞİL İNSAN(!)LARA FARZDIR!...