2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Atatürk kompleksi

Atatürk kompleksi

Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen “Dersim Soykırımı” toplantısına katılan Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil ve DTP milletvekilleri Şerafettin Halis ve Aysel Tuğluk’un da bulunduğu bir ortamda Prof Dr Ronald Mönch, Atatürk’ün Dersim isyanı sırasında insanlık suçu işlediğini ve bugün yaşasaydı "yargılanması gerektiğini" söyledi.

Atatürk’ü “Türklerin Dedesi” diyerek küçümsediğini düşünen bölücülerden, bir özentiden kaynaklandığını düşündürten ve Cumhuriyet’e illaki (2. Cumhuriyet, 3. Cumhuriyet vs.)numaralar verme heveslisi liberal aydınlardan sonra, Atatürk’le ve kurduğu Cumhuriyet’le “uğraşma” modasına son günlerde uyan iki kişi daha ön saflara çıktı:

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve AYM raportörü Osman Can.

Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflayıp dışarıdan akıl almaya başladığından beri bize musallat olan,yabancıyı görünce milleti- devleti şikâyet etme şeklinde tezahür eden “milli hastalığımız”, ne yazık ki, her ikisine de sirayet etmiş gibi görünüyor.

AYM’de laiklikle ilgili görülen hemen her davanın “kadrolu raportörü” olarak karşımıza çıkan Can; ne alakası varsa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile ilgili olarak Ankara’da Alman vakıflarının himayesinde düzenlenen bir toplantıda, Atatürk’ü hiç hak etmediği bir şekilde, faşist diktatör Franco’yla eş değer tutan görüşlerini beyan ederek, tabiri caizse, konuya “tüy dikmiştir”.

Sonradan, toplantıda konuşmacı olarak yer almayıp, kısa bir teşekkür konuşması yaptığını ve bu konuşmasının yanlış anlaşıldığını açıklayan AYM Başkanı Kılıç’ın özrü ise kabahatinden büyüktür:

Devletin işleyişinin anayasaya uygunluğunu denetleyen Anayasa Mahkemesi’nin başkanı olan Kılıç’ın; bayrağımız, başkentimiz ve dayandığı evrensel değerler gibi devletimizin temel esaslarını tarif eden Anayasamızın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesini konuşmaya kendilerinin cesaret edemeyeceğini, bu konuyu tartışmaya açan Almanlara müteşekkir olduğunu belirtmişti!

* * *

Bu gibi örnekler bize çok açık bir şekilde göstermektedir ki; Türk siyasetçisi ve bürokratı ölümünün üzerinden 70 koskoca yıl geçmesine rağmen, “Atatürk kompleksini” hala üzerinden atamamıştır.

Döneminin üzerinden neredeyse yüz yıl geçmiş olan Atatürk’ün, kendisini asla görmemiş olan bugünkü kuşaklardaki popülaritesini ve Türk Milleti’nin gönlündeki yerini kıskananlardan daha başka ne beklenebilir ki?

Bu tespitten sonra, Atatürk’ün “liderliğini” artık bir daha tartışmaya açabilir misiniz?

Tabii ki hayır!

* * *

Şunu hatırlatmakta fayda var ki; Atatürk öldüğünde sadece 57 yaşındaydı!

Yani; 85 yaşındaki Cumhuriyetimizin yaşı, Atatürk’ün tüm hayatının toplamını çoktan geçmiş durumda!

Ölümünün 70’inci, dünya hâkimi bir imparatorluğun küllerinden kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 85’inci yılında; kurduğu Cumhuriyet’e ve Mustafa Kemal Atatürk’e karşı adeta bir kampanya başlatıldığını gözlemliyoruz?

Bazı çevrelerde Cumhuriyeti kurduğundan beri gözlemlenen bir “hazımsızlık” durumu zaten vardı.

Bu çevreler, hem Cumhuriyet ve demokrasinin nimetlerinden faydalanıyor, hem de kendilerine bu imkânı sağlayan zatla, içlerinde var olan tarihsel bir çatışma dürtüsünü engelleyemiyorlardı.

Hatta en son, AKP Genel Başkan Yardımcılığı gibi önemli bir koltuğu terk edip gitmek zorunda kalan Dengir Mir Mehmet Fırat, Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra gelen inkılapların, kendisi gibi düşünenlerde bir “travma yarattığını” (ruhunda yaralar açtığını) açıkça beyan etmekten geri kalmamıştı.

Bugünlerde, “insani vasıflarını da vurgulamak amacıyla” yapıldığı söylenen Mustafa isimli filmin, dolaylı yoldan Atatürk’ü “hedef aldığı” tartışmalarına tanık oluyoruz.

Biz Türkler nedense, bir kişiyi olduğu gibi kabul etmekte zaten hep zorlanmışızdır. O kişiyi mutlaka bir kalıba sokma ihtiyacı hissederiz. Bizim için bir insan ya (hâşâ) tapılacak kadar yüce, ya da adını anmayacak kadar (hâşâ) alçaktır.

Fırtınalı yaşamayı ve yaşayanları sevdiğimiz için olsa gerek, bir işin orta yolunu bulma fikrine, gerçekte pek sıcak bakamayız.

* * *

Dünya görüşleri ve siyasi tavırları sebebiyle bir kısmımız Atatürk’ün kendi döneminin şartlarında önemli ve güzel işler yaptığını takdir etmekte zorlandığı gibi; bir kısmımız da tüm üstün özelliklerine rağmen, Atatürk’ün herkes gibi bir “insan” olduğunu kabul etmekte zorlanıyorlar.

Ama ne olursa olsun; her insan gibi, Atatürk’ün de bir takım insani zayıflık ve zaaflarının olması; onun yaptığı iyi işlerin takdir edilmemesi için makul bir sebep olamaz!

* * *

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve anlayışın devam ettirilmesi, gelecek kuşakların sorumluluğundadır.

Türkiye’de (maazallah) Cumhuriyet’ten başka rejime geçilmesi, başka bir ülkenin mandası altına girilmesi veya Türklerin tarih sahnesinden tamamen silinmesi, ne yazık ki artık Atatürk’ün sorunu değildir.

Onun tamamlayamadıklarını tamamlamak ve toplumsal gelişimi sağlamak, sonraki kuşakların görevidir.

Atatürk, akıllı ve ileriyi gören bir insandı.

O günün şartlarına göre “tepeden inmeci” yöntemlerle kurduğu ideal yönetim biçimi cumhuriyet ve cumhuriyete yol gösteren demokrasinin halk tarafından içselleştirilmediği takdirde, ileride toplumsal zaafiyete yol açacağını görmüş ve “gelecek kuşaklara” çalışkanlık, bilim ve memleket sevgisi konularında tavsiyelerde bulunmuştu. (Bkz. Nutuk)

Oysaki “gelen kuşaklar” ne yazık ki hala onun değerlerini anlamakta zorlanıyorlar.

Kendisinin kişiliği, geçmişi, hedefleri, zaafları ve insanüstü yanları üzerine yapılan kısır ve gereksiz tartışmalardan bir adım ileriye gidemiyorlar.

Atatürk, zamanının şartları dâhilinde, üzerine düşeni layıkıyla yapmıştır!

Bu topraklar üzerinde özgür ve bağımsız olarak yaşamak, ezan seslerini ilelebet duymak istiyorsak şimdi sıra bizdedir.

Atatürk, dini vecibelerini yerine getirip getirmediğini soracak olan tek yetkili Makam’a bundan 70 yıl önce kavuşmuştur.

Hala bunları tartışıp da bir takım sonuçlara ulaşmaya çalışmak, gerçekten “bilenler” için, abesle iştigalden başka bir şey değildir.

Feramuz Erdin- KENTHABER
Yayın Tarihi : 14 Kasım 2008 Cuma 12:19:07
Güncelleme :14 Kasım 2008 Cuma 12:30:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?