2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Barınma bir haktır...

Kentsel dönüşüm mahallelerindeki yeni oy tercihleri, kentsel dönüşüm projelerinin neden olduğu ihlal ve mağduriyetlere insan hakkı temelli birer 'one minute'tür

 

29 Mart 2009 yerel seçimleri ile ardından epey konuşulan ve konuşulacak bir seçim sürecini daha geride bıraktık. Sonuçlar değişik kesimlerce değerlendirilirken, kimlik politikalarının öne çıkmasından, genel ülke sorunlarının tartışılmasına hatta Ergenekon hesaplaşmalarına dek her türden yorum yapıldı, ancak seçimin ‘yerel’ açıdan analizi nedense ilgiden uzak kaldı; ormana bakmaktan ağaçlar ıskalandı. Oysa adı üzerinde ‘yerel’ seçimlerdi ve her ne kadar gözlerden ırak olsa da yerel olan oradaydı.

Özellikle İstanbul’daki seçim sonuçları, kentin bazı ilçelerinde gerçekleşen yönetim değişiklikleri ve bazılarında muhalefetin artan, hatta iktidarı zorlayan oyları ile yakından incelenmeyi hak ediyor. İstanbul’u incelerken, indirgemeci olmadan ve birçok etmenin sonuçları etkileyebileceğini gözardı etmeden, oy tercihlerinde kaydedilir değişiklikler olan ilçeleri mercek altına aldığımızda, bu ilçelerin hepsinde karşımıza kentsel dönüşüm projeleri çıkıyor:

AKP’nin tekrar iktidar olduğu Beyoğlu’nda, Tarlabaşı ve çevresinden neredeyse oy alamaması, iktidarı devrettiği Sarıyer ve Kartal, aynı şekilde iktidar değiştiren Maltepe’de, Başıbüyük’te CHP’nin görünür yükselişi ve Gülsuyu-Gülensu’da üstünlüğü, Tozkoparan’ın bağlı bulunduğu Güngören’de 2004 seçimlerine göre gerileyen oylar, keza Eyüp ve Zeytinburnu’nda 2004’e kıyasla gerileme, Küçükçekmece’ye bağlı iken yeni ilçe olan Başakşehir’deki başabaş mücadele ve Küçükçekmece genelinde de iktidarın nispeten oy kaybı. Tüm bu gelişmeleri kentsel dönüşüme birebir bağlamaktan kaçınsak da, yukarıdaki ilişki bir rastlantıdan öte incelenmeyi hak ediyor. Ülkemizdeki uygulamalarıyla, katılımcılığı yok sayan, kentli haklarını gözardı eden ve kenti insanından soyutlanmış bir ‘rant’ makinesine dönüştüren kentsel dönüşüm projeleri, zorla yerinden etme ile eşanlamlı birer ‘barınma hakkı’ihlali. Seçim stratejisini bu gerçek üzerinden inşa eden muhalefet kazançlı çıktı.

Bir sosyal hak olarak barınma hakkı veya daha doğru bir ifade ile ‘yaşamaya elveri∫li konut hakkı’, 29 Mart seçimleri ile siyasetin gündemine girdi ve seçim sonuçlarını etkileyen diğer faktörlerin yanında bugün için önemsiz gibi gözükse de muhtemelen gelecekteki seçim hesaplarında yerini alacaktır. Barınma hakkı mücadelesi aynı zamanda birçok hak mücadelesinin temeli niteliğindedir. Barınma ihtiyacı karşılanmadan özel yaşamın gizliliği, ailenin korunması, sağlıklı bir çevrede yaşam, çalışma, eğitim ve öğrenim, sağlık hizmetlerinden yararlanma hatta siyasi faaliyette bulunma haklarından söz edilemez. Kadın, çocuk ve engelli haklarına dair birçok altbaşlık da bu sayılanlara eklenebilir. Temel ekonomik, sosyal ve kültürel hakların kullanılabilmesi için büyük önem taşıyan bu hak, kişi onuruna yakışan bir yaşam için önşarttır. Öyleyse, kişinin ekonomik şartları ile ulaşabileceği konutu sağlamak devletin asli görevlerindendir, çünkü kişi onuruna yakışan bir yaşam tüm anayasalarda ve insan hakları sözleşmelerinde devletin birincil görevi olarak nitelendirilir. ‘82 Anayasası’nın dar bir anlayışla md. 57’de tanımladığı konut hakkı, yeni Anayasa vaatlerinin yapıldığı bugünlerde, mülkiyet hakkını aşan bir anlayışla, Türkiye’nin gerçekleri ve imzalamış olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ışığında ve son yerel seçimden çıkarılması gereken dersle yeniden inşa edilebilir.

Dört duvar değil, yeterlilik

Taraf olduğumuz en önemli sözleşmelerden biri olan BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi 11. md. 1. paragraf, barınmayı mülkiyetten bağımsız, yeterli bir yaşam standardı bağlamında bir hak olarak tanımlayıp, barınma hakkı ile ekonomik, sosyal ve kültürel hakların ayrılmazlığını ortaya koyar. Böylece barınma hakkına geniş kapsamlı bir tanımlama getirir. 1991’de dünyadaki gelişmeler ışığında 11. md. 1. paragrafa atfen yazılan 4 no’lu genel yorum ise, ‘yaşamaya elverişli konut hakkı’ tanımıyla çağın gereklerine göre 11. maddeyi yorumlar. Burada söz konusu olan, dört duvar ve bir çatıdan oluşan barınak değil, kişinin insanlık onuruna yakışan şekilde ve güvencede yaşayabileceği, ekonomik olarak da erişebileceği bir sosyal haktır. Yorum, ‘yeterlilik’ kıstasını yedi altbaşlıkta toplar: Kullanım hakkının yasal güvenliği/hizmet, malzeme ve altyapının niteliği/ekonomik olarak karşılanabilirlik/oturulabilirlik/erişilebilirlik/iskân yeri ve kültürel yeterlilik. Aynı ‘genel yorum’un 19. maddesi, devletlere uluslararası işbirliği ve dış finansman desteği ile vatandaşlarına yeterli konut sağlama yollarını önerir. Ekvador, mülkiyetten bağımsız konut hakkı tanımını ve kentli olma hakkını anayasasına koyan ilk ülkedir (2008). ‘Onurlu bir barınma hakkını, devlet garanti altına almakla yükümlüdür’ ve burada anahtar sözcük ‘onurlu’dur. Ayrıca devlete ‘kiralamayı teşvik’ yükümlülüğü de getirildi. Bunlar hiç kuşkusuz, bir temel hak olarak barınma hakkını, yaşadığımız çağın gelişmeleri ve gereksinimleri bağlamında yeniden inşa eden ve ‘yeni bir Anayasa’ tartışmalarında da değerlendirilmesi gereken açılımlardır.

TOKİ vasıtasıyla dar gelirli vatandaşa yaşamaya elverişli konut sağlamak yerine ‘mış’ gibi davranan, dış finansal desteği AVM, otel, rezidans yönünde kullanıp kültür başkentini bir ‘yoksulları yerinden tahliye başşehri’ne çeviren ve kentsel dönüşüm projeleriyle barınma hakkını açıkça ihlal eden merkezi ve yerel yönetimlerden beklenen, çağın açılımlarını okuyarak gereken düzenlemeleri yapmalarıdır. Kentsel dönüşüm mahallelerindeki yeni oy tercihleri bu projelerin neden olduğu ihlal ve mağduriyetlere insan hakkı temelli birer “one minute”tür. Bu ses bugün çok cılız olsa da, gün gelir “one minute” diyenler değil, bu hak temelli sesi duyamayanlar terk-i mekân olabilir.
 

Cihan Uzunçarşılı Baysal - Radikal
Yayın Tarihi : 13 Mayıs 2009 Çarşamba 14:57:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?