Avustralya’nın 48 yaşındaki ilk kadın Başbakanı Julia Gillard'dan ülkede büyük yankı uyandıran açıklama...
Avustralya'nın ilk kadın Başbakanı Julia Gillard, ateist olduğunu açıkladı.
Göreve yeni gelen ve ülkenin 27. Başbakanı olan 48 yaşındaki Gillard, tüm inançlara saygılı olduğunu ancak bunların kesinlikle kendi inançları olmadığını ifade etti. ABC radyosunda konuşan Gillard, Baptist olarak yetiştirildiğini fakat şu anda inancının olmadığını söyledi. Avustralya Başbakanı ayrıca ateist olmasının diğer inançlara saygı duymasına da kesinlikle olumsuz etkilemeyeceğini vurguladı.
Gillard'ın sözleri ülkede büyük yankı uyandırırken, Avustralya Hıristiyan Lobisi, Gillard'ı ülkedeki inançları incitmemesi konusunda uyardı. Lobi ayrıca gelecek seçimlerde Julia Gillard’ın Hıristiyan seçmenlerin oylarını kaybedebileceği yönünde de uyardı.
Bununla birlikte Avustralya Hıristiyan Lobisi, Julia Gillard’ın bir önceki Başbakan Kevin Rudd’ın desteklediği ‘evliliğe saygı ve ailenin önemi’ gibi kavramlara yönelik politikaları destekleyeceğine yürekten inandıklarını belirtti.
Avustralya Hıristiyan Lobisi sözcüsü Lyle Shelton, Gillard’ın dürüst davrandığını belirterek, dürüstlüğün iyi bir erdem olduğunu söyledi. Shelton, ayrıca gelecek seçimlerde Julia Gillard’ın ateist olmasından dolayı bir kısım Hıristiyanların oylarını kaybedeceğinin kaçınılmaz olduğunun da altını çizdi.
Din'lere inanmayana bulunması gereken 'yeni terime' gerek yoktur !; bu inanç, "her insanın kendi vicdanına sığınmasıdır". Tek inancın, insanların içinde taşıması gereken "vicdan" olduğuna ben de inanıyorum. Küremizde yaşayan (veya buna Küredaş da diyebiliriz) insanlar, hangi din'e mensup olurlarsa olsunlar, tarih öncesi birçok ve M.S ki kurulan iki din'in mensupları olarak kin, fesat ve intikam duygularıyla birbirleriyle çatıştıkları gibi, kendi dinlerinin mensuplarıyla da çatışmalara girdiler. Sahip oldukları din'in kisvesine sığınarak - ama vicdanlarından yoksun ve de affedileceklerini (!) zannederek - her türlü soysuzluğu, hırsızlığı, katliamı, zinayı yaptılar. Kayıt altına alınabilen tarih sürecinde de, bütün savaşların ve insanların kıyımı nedenleri çeşitli dinlerin birbirlerine karşı tahakkum sağlamaya çalışmasıdır. Ateist, budizim v.s gibi dinleri kabul etmeyeceği gibi, adnan hoca gibilerin de peşine düşmez. Son söz olarak: "Vicdanından yoksun bir insanın hiçbir din'e mensup olmaya hakkı yoktur, zaten buna gereksinimi de yoktur !; ancak, vicdan sahibi olanlar, kendilerine göre - hiçbir şekilde bir din'in adlandırılmasına gerek olmadan - kendi inanışlarına devam ederler. Olması gereken de budur !"
Herkesin dini de kendine imanı da kendine o inanmıyorsa günahı onun boynuna insanları diniyle ırkıyla yargılamak çok yanlıs. Bize insan lazım ! Dini imanı olpta insan olmayan çok kişi var ! dinle siyaset ayrı şeylerdir !
Önemli olan bu başbakanın neye inandığı değildir.Önemli olan ülkesin hukukun üstünlüğü çerçevesinde adaletle yönetmesidir. Hristiyanım ya da müslümanım deyip de oy isteyenlerin hükümetlerini görüyoruz ve tarihte de örnekleri var.Önemli olan insanlara eşit yaklaşıp hizmet etmektir.Kişisel inançlar siyasi tercihleri etkilememeli.Bu dünya günümüze kadar fanatiklik ve sömürüden kurtulamadıysa siyasilerin bazı grupların oyunu almak için dini referans göstermesi ya da dine yaslanmasından dolayıdır...
Burada irdelenmesi gereken "Ateist'in ne olup ne olmadığı değil; bir politikacının duygu ve vicdanî görüşünü böylesine açıklıkla ortaya koyup koyamıyacağıdır ve öğrenilmesi gereken Avustralya halkının Başbakanlarının bu beyanını hangi ölçüde ya da ne oranda sindirdiği ve hoşgörü ile karşıladığı; siyasal performasını buna göre değerlendirdiğidir. Bizim açımızdan da, kaç kişinin: "Helâl olsun kadına ideal politikacı böyle olmalıdır" dediğidir.
ateistim demesi yanlış zira ateizim dinlerle mücadeleyi gerektirir bir ideolojidir aslında kelimeler yanlış kullanılıyor zira bir kişi ateistim demekle tanrıya inanmadığını belirtirken aynı zamanda bunu ideoloji olarak yürüttüğünü dine tamamen karşı olduğunuda beyan eder günümüzde ateizim inanmıyan insanın fikirlerini tam temsil etmiyor günümüzdeki insan ne inanın nede inanmayanın ikisinide yanında olmak istemiyor hiç bir şekilde bir yerinden dine bulaşmak istemiyor o yüzden insanlar ateistim diyeceğine budistim yada son zamanlarda çıkan akımlardan birine tabiyim diyor ben bu bayan yerine olsam doğmatizme sıcak bakmıyorum derdim çünkü doğmatizim bütün dinlerdeki zorbalığın baskıcılığın ve koşulsuz itaatin temelidir . doğmatizim çok tanrılı dinlerle şekillenmiş ve tek tanrılı dinlerde özellikle hıristiyanlığın ortaçağ döneminde zirve yapmış engizüsyon mahkemelerinin kurulmasına sebep olmuştur aslına bayanın karşı olduğu fikir bu benimde karşı olduğum fikir bu fikir dini sabit ve değişmez tutmak adına her şeye karşı olmakla eşdeğer düşüncedir doğmatizim mesela bir insanı ateşe atarsanız yanmayacağına inanmaktır eğer yanarsa günahkardır bu şekilde avrupada 600 bin kadın yanmış yakılmıştır ve avrupada aydınlanmayla doğmalar yıkılmıştır ateizim doğmuştur fakat bağnazlar yıkılan her doğmanın yerine başka doğmalar yumurtlamaktan da geri kalmazlar hatta kendi yumurtladıklarınada tanrının buyruğu derler eskiden yoktan var eden tanrı denirdi şimdi akıllı tasarımcı oldu yoktan var eden doğması hıristiyanlıkta silindi ama müslümanlıkta daha devam ediyor ama ileride adnan hoca sayesinde oda yok olacak yaradan yerine akıllı tasarım yapan gelecek kısaca dinlere inanmayana yeni bir terim bulunmalı
dindar olmak vicadanlı olmak değildir dinine en bağlı insanlar yahudiler ve katoliklerdir yahudilerin katolik avrupanın yaptıkları ortada ya bizdekilerin daha 10 yıl önce 100 yakın kişiyi kaçıran ellerini ayaklarını domuz bağı yaparak kendi çocuklarının yaşadığı evin bodrumuna bahçesine diri diri gömen dindarlarımız oldu din sadece mensubu olduğu guruba vicdanlı davranan guruplardır kendinden olmayana kesinlikle acımazlar bir çeşit kılan gibi tabiyatta küçük hayvan toplulukları benzer davranışı gösterir dışardan sürüye yaklaşanı parçalar içerde olanı korur