2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Parasız yaşama sözlüğü...

Ekonomik kriz gezegeni sağdan soldan fena vururken, ağır mağdur ABD başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde, krizden az sıyrık almanın yeni yöntemleri türetiliyor. Az parayla ve hatta hiç parasız yaşamak yeni bir sosyallik halkası olduğu kadar, zamanın ruhundan beslenen son ideoloji aynı zamanda. İşte A'dan Z'ye bu devirde sağ kalmanın en trendy, en tutumlu, en şenlikli yöntemleri...

Ekonomik buhran, ‘Böyle olur kapitalizmin krizi’ dercesine yeni bir pazar yarattı. ‘Ekmek yok’ diyen halka pasta değilse de ‘Kendiniz yapın, ucuza gelsin’ diye ekmek yapma makinesi öneren firmalardan 5 liraya mal edilebilecek yemek tariflerinin yer aldığı, kuşe kâğıda basılı pahalı yemek kitaplarına kadar her şey, durumla dalga geçer nitelikte.

Krizin ‘teğet geçmediği’ ülkelerden ABD’de halk, duruma çoktan uyanmış olacak ki, sistemin içinden gelen ‘aşma önerileri’yle ilgilenmiyor. Blog’unu, sitesini hiç para harcamayarak ya da çok az harcayarak yaşama felsefesine vakfeden de var, bu yola şahsen baş koyan da.

Velhasıl kriz, başta ABD olmak üzere tüm dünyada ‘az parayla yaşama’ felsefesinde yeni bir başlık açmak isteyenlerin sayısını artırdı. Tüketmemenin huzurunu da beraberinde getiren resesyonun yarattığı yeni felsefe, ‘Tüketme, üret. İstifleme, dağıt. Saklama, paylaş’ diyor. Derlediğimiz ‘Parasız yaşama felsefesinin temel terimler sözlüğü’, dar bütçeyle yaşamanıza olanak sağlayacak önerilerle dolu...

A Arabanı benimle paylaşır mısın?

İngiltere’de ‘carpooling’ ya da ‘carsharing’ olarak bilinen araba paylaşma siteleri, ulaşımın daha ucuza mal edilebilmesi fikriyle ortaya çıkmış, uzunca bir süredir de başarıyla uygulanan bir sistem. www.liftshare.org, araba paylaşma sitelerinin en ünlüsü. Temel amaç, insanların seyahatlerini paylaşarak ulaşım maliyetlerini azaltmasını ve otomobili olmayanların bir yerden bir yere rahatça erişmelerini sağlamak. Aynı zamanda trafik yoğunluğunu ve karbon salınımını azaltma gibi bir amaca da hizmet ediyor. Sitenin şu anda yaklaşık 200 bin üyesi var. Üyeliğin ücretsiz olduğu sitede, önce yolcu mu, şoför mü olduğunuzu seçiyorsunuz. Eşlikçilerinizin sigara içmesinden yaşına kadar tüm detayları belirleyebiliyorsunuz. Üyeleri adreslerine göre arama ve güzergâh eşleştirme yazılımı da başarılı.

B Benden ucuzu yok: ‘Beatmyprice’

Beatmyprice.com adresli site, şu anda tüm dünyadaki ‘En ucuz nerede?’ konseptli internet sitelerinin şahikası. Sistem şöyle işliyor: Mesela 10 liraya bir kahve makinesi gördünüz, hemen siteye girip nerede, ne zaman, kaça gördüğünüzü yazıyorsunuz ki, o ürüne ihtiyacı olanlar en ucuz kahve makinesinden haberdar olsun. Siz DVD oynatıcısı aradığınızda da durum aynı. Siteye girip en ucuzu nerede diye bakıyor, böylece ihtiyaçlarınızı minimum harcamayla gideriyorsunuz. Türkiye’deki muadilleri arasında Teknofiyat.com, Efiyat.com, Ucuzu.com, Fiyatara.com, Akakce.com gibi internet siteleri var ama Beatmyprice’da durum farklı. Türkiye’deki sitelerde site yöneticileri üç-beş firmadaki fiyatları tarayıp koyarken, Beatmyprice’da sistem kullanıcı tabanlı işlediği için, her an aradığınız ürünün daha ucuzu karşınıza çıkabiliyor.

C Camın önündeki bostan

En azından akşam sofraya konacak salatayı bedavaya getirmek isteyenler, buldukları her karış toprağa bir şeyler ekiyor bu ara. İngiltere’de şehirde bile küçücük de olsa kendi bahçesi olmayanın ayıplandığı bir zamanda, Botanika’nın ürettiği ve yapı marketlerde kapış kapış satılan ‘Pencere önü bostan’lar çok moda. Toprağı, saksıyı, tohumu ayrı ayrı alıp sabırla ‘Ne zaman çıkacak benim küçük domateslerim, mis kokulu nanelerim?’ diye hayıflanmıyor, tohumu toprağa önceden ekilmiş ‘mini bostan’ı hazır alıp sadece suluyorsunuz. Bir marul, fasulye, fesleğen ya da roka tarlası yaklaşık 10 liraya mal oluyor. Hazır bostanlar, para harcamak istemeyenlerin dışında taze ve organik sebze tüketmek isteyenlerin de göz bebeği.

Ç Çağın hastalığı: ‘Refah gribi’

‘Affluenza’, tüketim kültürü eleştirmenleri tarafından üretilen ve kullanılan bir terim. Refah (affluence) ve grip (influenza) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. ‘Affluenza’, acı veren, sosyal olarak bulaşıcı ve daha fazlasını ısrarla istemeye sebep olan israf, kaygı, borç ve fazla çalışma hastalığı olarak tanımlanıyor. Bu hastalığın küresel etkisi, para akışının sınıflar arasında kutuplaşma oluşturacak ve duygusal ve ekonomik dengeyi kaybettirecek şekilde geri tepmesi şeklinde. 2005’te Clive Hamilton ve Richard Denniss tarafından yazılan ve Avustralya’da basılan ‘Affluenza’ isimli kitaba göre terim, Amerika’da 1997’de yayımlanmaya başlanan aynı isimli belgeselden sonra popüler olmuş. Belgeselin yapımcısı John De Graaf’ın aynı isimde, ortak olarak yazdığı bir kitabı var. Bu hastalığı şöyle özetlemek mümkün: Hayattaki tek dert ‘para’; onunla sahip olunabilecekler bile değil!

D Devrimci piknik hareketi

Fransa’da, kendilerine L’Appel et la Pioche (Çağrı ve Balta) adını veren bir grup, satın almayı ve ekonomik krizi protesto etmek için süpermarketlerde piknik yapmaya başladı. Piknikçi anarşistler, marketlerde satılan ürünlere para vermek istemedikleri ve zaten verecek paraları da olmadığı için, belirledikleri bir süpermarkete girip raflardan aldıkları ürünleri, yanlarında getirdikleri masaya koyarak yemeye başlıyor. Güvenlik müdahale edene kadar karınlarını doyurmuş olan protestocular henüz bu yüzden ceza da almamış. Hepsi eğitimli gençlerden oluşan grup, tüm aramalarına rağmen iş bulamadıklarını ve bu protestoyu yapmaya mecbur kaldıklarını anlatıyor. Devrimci piknikçilere yer yer market çalışanları da destek veriyor. Grubun piknik görüntülerini Lappeletlapioche.blogspot.com’da izleyebilirsiniz.

E Ekranda beş kuruşsuz: ‘Living Without Money’

İngiliz televizyonu ITV’de bir program vardı: Living Without Money, yani Parasız Yaşamak! Gazeteci Jonathan Maitland, tüm bir günü peşinde kameralarla sokakta geçirmeye çalışıyordu. Tabii beş kuruşsuz. Amaç, ‘Günümüz İngiltere’sinde cepte para olmadan ne kadar yaşanır?’ sorusunun cevabını bulmaktı. Ne yazık ki program iki hafta sürdü.

F Faili meçhul kıyak

Fikir Atölyesi adlı internet sitesinin sahibi Tunç Kılınç’ın aklına bir fikir gelmiş. ‘Amelie’ ve ‘Bir İyilik Yap’ adlı filmlerden esinlenen Kılınç’ın fikrinin teması ‘Her şey para değildir, önemli olan insanları mutlu etmek!’ Faili Meçhul Kıyak Hareketi adlı bu operasyon şöyle işliyor: Mesela kahvecide iki kahve parası ödeyip bir tanesini alıyor ve kasadaki arkadaşa, ücreti ödenmiş diğer kahveyi kendisinden sonra gelen kişiye vermesini söylüyorsunuz. Sonra masanıza geçip, hesap istediğinde internet sitesinden çıkışını aldığınız minik kartın verildiği kişinin şaşkın ve mutlu ifadesini izliyorsunuz. Kılınç’ın aklına gelen başka kıyak hareketler de var; kartı da hep bir ucuna iliştiriyorsunuz: Köprü gişesinde arkadaki arabanın parasını vermek ve hızla uzaklaşmak (Gişe görevlisinden kartı arkadaki arabanın şoförüne vermesini rica ediyoruz). Yaz sıcağında kalabalık bir belediye otobüsünde buz gibi bir kasa meşrubat unutmak. Bakımsız bir mezarı temizlemek ve çiçek dikmek. Karta ataşlanmış 10 TL’lik banknotu yolda düşürmek. Birinin posta kutusundaki elektrik veya su faturasını alıp ödemek, sonra faturayı makbuz ve kartla beraber posta kutusuna geri koymak. Haftalardır pis kalmış bir arabayı gece yıkayıp kartı sileceğe iliştirmek. Vapur iskelesinde veya metroda turnikelerden birinin üstüne karta ataşlanmış bir jeton bırakmak. Apartmanda kapı önlerine konan çöp torbalarını kapıcıdan önce toplamak ve kartı kapıcının oturduğu evin kapısının altından atmak. Desteğe muhtaç (lösemili çocuklar gibi) bir derneğin kapısına sabaha karşı içi oyuncak dolu bir sandık bırakmak.

G Geleceği kurtarmaya çocuklardan başlamalı

‘Pazarlardaki Çocuklar’ isimli seri kitapların yazarı Lois Morton’a göre 4-12 yaş Amerikalı çocuklar yılda 9 milyar dolar harcıyor ve ebeyenlerinin 130 milyar dolarlık harcamalarında etkili oluyor. Ergenlerse yılda 95 milyar dolar harcıyor. ABD’li sosyal hizmet uzmanı Julie Miller da, çocukların en ciddi olarak 4. sınıfta materyalist kültürden etkilenmeye başladıklarını anlatıyor. “İlk o zaman kimin neye sahip olduğuna dikkat ediyorlar. Bunlar çoğunlukla elbiseler oluyor ve çocuklar gerçekten kimin ne ve ne marka giydiğiyle ilgileniyorlar. Bu, aynı zamanda onların gelecek hakkında konuşmaya başladıkları dönem” diyen Miller’a göre çocuklar için gelecek kavramı ‘sürecekleri güzel arabalar ve sahip olacakları büyük evler’ oluyor. Geleceğin ‘affluenzalarını’ şimdiden korumak gerekiyor.

H Her şeyi evde mi yapsak?

Artık her şeyin evde yapılanı makbul. Bir dönem moda olan dışarıda yemek, dışarıda içmek, dışarıda eğlenmek tarihe karıştı. Ev ve el yapımına övgü düzen yeni trendle, saçlar evde boyanıyor, yemekler evde yeniyor, şaraplar, biralar evde yapılıyor. İngiliz Tim Hayward’ın pub’lardaki yüksek fiyatlara bozulan kafası, evde mükemmel bira yapmaya çalışınca, ortaya ev yapımı içkinin dayanılmaz lezzeti çıkmış. İçkisini eliyle yapıp verandasında yudumlayan Hayward, açtığı The-home-brew-shop.co.uk adlı internet sitesinde maharetini tüm dünyayla paylaşıyor. Evde içki hazırlamanın viskiye buz, votkaya elma suyu eklemekten fazlası olduğunu bilenlere...

I İnternet: Her şey bedava

İnternet, özellikle de ücretsiz hizmet veren bir halk kütüphanesinde kullanıldığında bedava eğlence, kültür sanat, edebiyat, müzik, moda hizmeti veren tek kurum. Kahvenizi alın, karşısına geçin ve ister seyahat edin, ister kitap okuyun.

K Kıyafetlere mahsus süpermarketler geliyor

Ucuz kıyafet bulmak artık çok kolay olacak. Value Mağazacılık diye bilinen kıyafet süpermarketleri 2009’da Türkiye’de de açılıyor. Bu kıyafet marketlerindeki ürünler, bildiğiniz en ucuz mağazadan daha ucuz. Giydiğiniz tişörtü başkalarının üstünde görme olasılığı artsa da bu kadar ucuz kıyafeti kesme boyama işlemlerine tabi tutmak pek gönül yormayacağı için yaratıcılıkla işi çözmek mümkün. Girdikleri pazarlarda bir anda 5 bin-6 bin çeşit mal satmaya başlayan Value markalarının başta gelenlerinden olan Primark, Londra’nın ucuz alışveriş merkezi Oxford Street’te açıldığında öyle bir izdiham olmuştu ki, ezilme tehlikesi geçiren alışverişkoliklerin can güvenliği için polis barikat kurmuş, müşteriler haftalar boyunca polis kordonu eşliğinde mağazaya tek sıra alınmıştı.

L Londra kıyafet değiştiriyor!

Böyle eğlenceli bir takas sistemi dünyanın başka yerinde yok! Londra’da yaşayan ‘Bayan Swap’ın buluşu olan kıyafet değişim partileri, dünyanın en komik görüntülerini de ortaya çıkarıyor. Parti afişlerinde ‘Vazgeçemeyecek kadar sevdiğiniz bir giysiniz varsa onu giymeyin’ ve ‘Bu partiden hangi kıyafetle çıkacağınızı Allah bilir’ gibi uyarılar var. Kocaman bir sutyenle ya da tavşan kostümüyle ayrılabildiğiniz partinin tek kuralı var: Klakson sesi duyulduğu anda herkes yanındaki kişiyle tüm kıyafetlerini değiştiriyor. Ama hile yapıp bütün gece elbisesini beğendiğin kızın yanında dans etmek yok! www.myspace.com/swaparamarazzmatazz

M Mark Boyle’un rüyası yarım kaldı ama...

29 yaşındaki eski işadamı Mark Boyle, içinde yaşadığımız sistemin temelden bozuk olduğunu göstermek ve yapısı gereği doğaya zarar veren kapitalist sistemden bıktığını anlatmak için Aralık 2007’de yola çıktı. Boyle, İngiltere’den Hindistan’a kadar tek kuruş harcamadan gidebileceğini iddia etmiş, güvendiği tek şeyin ‘insanlık’ olduğunu söylemişti. Parasız ekonomi hareketinin savunucularından olan Boyle, hareketin temel ilkelerini, harcadığı emeğe karşılık az miktarda eşya ve hizmet almak ve doğada yetişen ya da gereksiz yere çöp üreten bir toplumun artıklarıyla beslenmek olarak açıklamıştı. Parasız yaşama denemesinden önce Mark Boyle ve arkadaşları, süpermarketlerin çöpe atmak için ayırdığı malzemelerle evsizlere vejetaryen yemekler yapıp dağıtıyorlardı. Bir zamanlar şirket sahibi olan Boyle, “Parasız yaşamak yerine, çok para kazan ve yardım kuruluşlarına bağışla” eleştirilerine ise, “Bu, petrol şirketlerinin, çevre koruma kuruluşlarına para yardımı yapmasına benzeyen saçma bir hareket olur’’ diye karşılık veriyordu.

Ama olmadı. Başlangıçta iyi giden deneme Fransa’da bitti. Hindistan’a ulaşma amacıyla yola çıkan Boyle, “Fransa’da büyük sorunlar yaşadım. İnsanlar bana ve amacıma inanmadı, devam edemedim” dedi. Boyle, yolculuğunu şimdilik tamamlayamasa da açtığı siteden parasız yaşama deneyimlerini paylaştığı binlerce kişiye sesleniyor. Sadece İngiltere’de 10 bin üyesi olan Freeconomy (Özgür ekonomi) hareketi, Boyle’un önderliğinde büyümeye devam edecek gibi.

N Neyim varsa senindir!

Diyelim sizin bu gece kırmızı bir çantaya ihtiyacınız var, benimse bir DVD’ye. Bende kırmızı çanta, sizde de o DVD var. O zaman neden ikimiz de bir sürü para bayılıp bu ürünleri satın alalım? Ben sana kırmızı çantamı vereyim, sen bana filmini gönder. Böylece gönüller bir olsun, cepten de beş kuruş çıkmasın. Whatsmineisyours.com’daki her üye bir nevi ‘alt komşu’ yerine geçiyor. Tabii bir fincan kahve ya da bir limon isteyecek kadar da değil. Bu işin Türkiye’de de başarıyla yapıldığını söyleyelim. www.freecycle.org adresine tıklayıp üye olduktan sonra neyiniz varsa paylaşabilirsiniz.

Ö Özgür ekonomi hareketi

‘Freeconomy’ severler tüm dünyada hızla artıyor. Hayatta kalmak için para kazanmak gerekmediğine inanan bu ‘örgüt’ün ‘Al gülüm ver gülüm’ esasına dayalı sisteminde, becerilerinizi ya da mallarınızı başka beceriler ve mallarla değiştirerek, paraya el sürmeden yaşıyorsunuz. Ben sizin saçınızı kesiyorum, siz bana ekmek veriyorsunuz. Siz bana kazak örüyorsunuz, ben size bira veriyorum... Ya da bir restorana girip küllükleri temizleme karşılığında bir sandviç istiyorsunuz, bir şarkı söyleme karşılığında barınma talep ediyorsunuz. Tabii kabul edilirse! Tüm dünyada 25 binden fazla üyesi olduğu düşünülen bu örgüt üyelerinin büyük çoğunluğu Batılı ülkelerde yaşıyor. Buluşma adresi www.justfortheloveofit.org...

P Parasız Yaşamım: Das Sterntalerexperiment: Mein Leben ohne Geld
Parasız yaşamaya karar vermiş bir psikoterapistin deneyimlerini anlatan ‘Parasız Yaşamım’ adlı kitap, Almanya’da büyük ilgi gördü. 10 yıl boyunca parasız yaşamayı hedefleyen Heidemarie Schwermer adlı kadın, parayla değil takas yöntemiyle hayatını sürdürmeye karar vermiş. Kendisini böyle daha huzurlu hissettiğini söyleyen Schwermer, “İstif etmek yerine cömertlik: Hayat felsefem bu” diyor. ‘Gib und Nimm’ (Ver ve Al) adlı bir de yardım merkezi kuran Schermer, burada da eşya takas sistemine dayalı bir paylaşım platformu oluşturmuş.
Schermer, “Yaşamak için sistemin bize dayattığı işlerde çalışmamız gerekmiyor. Bu işler bizi mutsuz ediyor. Aslında karnımızı doyurmak ya da daha iyi şartlarda yaşamak için değil, sistemin devamlılığı için çalıştırılıyoruz” diyor.

R Resesyonista

Radikal Cumartesi’de geçen haftalarda da sözünü ettiğimiz bir kavram vardı: Resesyonista! Şimdilik kulağa biraz yabancı gelse de, yakında ‘metroseksüel’ kavramı gibi literatüre girecek. Fashionista olarak bilinen stil sahibi insanlar artık az para harcayarak şık kalmaya bakıyor. Marka elbiselere binlerce dolar yatırmıyor da ikinci elcilerle samimiyeti ilerletiyor. Moda dünyasını ele geçireceğe benzeyen bu trend, şık olmak için gereken tek şeyin para olmadığı anlaşılması dolayısıyla kriz geçse de baki kalacak. Resesyonistaların Facebook’ta grubu da var, Therecessionista.blogspot.com adlı blogları da.

S Senin evin benim evim, benim evim senin evin!

Aslında epey eski bir yöntem olan ‘home exchange’ yani ev takası yöntemi kriz yüzünden tatil yapamayacağını düşünenlere ilaç gibi. Bu konuda Homeexchange.com, Homeforexchange.com, Homeforholiday.com, Homexchangevacation.com, Exchangehomes.com gibi büyük çaplı sitelerin yanında yüzlerce internet sitesi hizmet veriyor. 200 dolar gibi bir üyelik ücreti karşılığında dünyanın her yerinde bir eviniz oluyor. Cebinizden beş kuruş çıkmadan Maldivler’de, Paris’te, Londra’da, New York’ta ya da adını bile duymadığınız bir sahil kasabasında tatil yapabiliyorsunuz. Bu sitelerin yöneticileri, 2008’in son aylarından itibaren taleplerde ortalama yüzde 12’lik yükselme olduğunu söylüyor.

T- Termosunu yanında getir, indirimi kazan

Kanada’da yeni bir sistem başlıyor. Hazır kahve zincirlerinin başlattığı kampanya kapsamında içeceğini yanında getirdiği termosuyla alanlara yüzde 20 indirim yapılıyor. Hem çöpe atılan karton bardakların yarattığı çevre kirliliği ve ekonomik kayıptan kurtulmak hem de kriz zamanı müşterilerine bir güzellik yapmak isteyen Kanadalıları tebrik ediyor, bu güzelliğin dalga dalga yayılarak Türkiye’ye de ulaşmasını temenni ediyoruz.

U Ucuz: Moda sözcüğün ‘en’leri

Ucuz sözcüğü artık bayağılığı değil, yeni bir trendi çağrıştırıyor. Ucuzunu arayanlar da ‘cimri’ değil, trendy oluyor. Gıdadan giyime, ulaşımdan barınmaya işte birkaç ucuzluk adresi...

www.aircourier.org: Ucuz bilet, ucuz hava yolu şirketi, ucuz rota, havayoluna ucuz ulaşım... Ucuz uçmak isteyene ilaç gibi bir site.
www.gallagherpress.com: Her türlü basılı yayının en ucuzunu bulup yazan bu sitenin şöyle kötü bir tarafı var: İhtiyacınız olmayan bir kitabı sırf ‘Bu kadar ucuz olduğuna inanamıyorum’ diyerek satın almak.
www.enucuzbul.com: Bu fiyat karşılaştırma sitesinde, sadece elektronik ürünlerin fiyatları var.
www.pazarmetre.com: Bu sitedeyse giyimden aksesuvara, bilgisayardan telefona pek çok ürünün fiyat karşılaştırmasını yapabilirsiniz.

V Vivienne Vestwood’dan yılın önerisi

Fashionistalar, yani moda tutkunları da krizden etkilendi ve şık olmak için servet ödemek gerekmediğini anladı. Resesyonistaya evrilen fashionistalara en acayip öneriyse ünlü modacı Vivienne Westwood’dan geldi: Tişörtlerinizi ters çevirip giyin, böylece iki tişörtünüz olur! İlginç koleksiyonlarıyla dikkat çeken modacı bu kez de en ilginç resesyon önerisinde bulundu.

Y Yemek kitapları kriz mutfağına çalışıyor

Yumurta kırıp makarna haşlamaktan fazlasını yaparak da mutfak bütçesi kontrol altında tutulabilir. Ucuza mal olan yemek tariflerinin verildiği kitapları satışı epeyce arttı. Gülhan Kara’nın Alfa Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı ‘Kriz Mutfağı’ ve Carpe Diem Yayınevi’nden çıkan Firdevs Altındaş imzalı ‘Yeni Evliler, Öğrenciler ve Yalnız Yaşayanlar İçin Yemek Kitabı’ kriz mutfağına katkı sağlayabilir.

Z Zenzibar.com: Parasız yaşamakla ilgili her şey!

‘Para harcamadan nasıl yaşanır’ konusunda bilmek istediğiniz her şey bu sitede. Evde nasıl sabun yapılıp satılır, örgü nasıl örülür, bugün açılışı olan ve bedava pizza dağıtan firma hangisi, otostop çekmenin incelikleri, güneş enerjisinden elektrik üretme, evde kozmetik malzemesi yapma, ücretsiz kitap, dergi ve internet hizmeti veren halk kütüphanelerinin çalışma saatleri ve adresleri, çöpten işe yarar bir şeyler bulmanın yöntemleri, şehrin hangi mahallesindeki hangi çöpte ne var... İnsana bu işten zevk aldırtacak kadar deli işi bir site. Bütün bunlar Amerika’da oluyor ama buralarda olmaması için de bir sebep yok!

Her evin ihtiyacı: Beleşe tüyolar

İngiliz The Times ve The Sunday Times gazeteleri de okuyucuları için krizden az sıyrık alma önerileri sunmuş...

* Restoranda pazar brunch’ı yerine, çayırda piknik yapın.
* İkinci el kıyafet almak yerine annenizin gardırobunu karıştırın.
* Pedikürünüzü kendiniz yapın. O pahalı kuaförünüze son kez uğrayıp pedikürünüz yapılırken dergi okumak yerine, tekniği öğrenmek için gözlem yapabilirsiniz.
* Giriş ücreti alınmayan, ucuz gece kulüpleri keşfedin.
* Yeni ayakkabı almayın, ikinci elleri karıştırın.
* Yatak odanızı hiçbir şey satın almadan yeniden dekore edin. Eşyaların yerlerini değiştirmek, hatta kitaplıktaki kitapların dizilişini değiştirmek bile yetecektir!
* Sinemaya gitmek yerine DVD kiralayın, hatta daha iyisi arkadaş arşivinden yardım alın.
* Spa’ya gitmektense küveti doldurun, yanınıza da bir bardak votka-tonik alın.
* Yeni bir palto almaktansa eski paltonuzun düğmelerini değiştirin.
* Spor salonuna gitmektense yürüyüş yapın, koşun, bisiklete binin.
* Alışverişe çıkmak yerine sevdiklerinize evde hediyeler hazırlayın.
* Terapiye gitmek yerine arkadaşlarınızla konuşmayı deneyin.
* Sevdiklerinize çiçekçiden değil, evde yetiştirdiğiniz çiçeklerden götürün.
* Çamaşırlarınızı makinede değil, rüzgârda kurutun.
* Uzakdoğu sevginizi pahalı Uzakdoğu restoranlarında değil, evde Go oynayarak dindirin.
* Sevdiğiniz bir gömleğin birkaç farklı rengini almaktansa kumaş boyasıyla rengini değiştirin.
* Cep telefonu modelinizi değiştirmeyin.
* Ünlü markaların bulunduğu caddelerde dolaşmayın, başka yerlerde gezin.
* Yeni bir saç modeli yerine, saçınızı ayırma şeklinizi değiştirin.
* Yeni koltuk almak yerine koltuk kılıflarınızı değiştirin.
* Tatillerde otel minibarlarını kullanmayın, alışverişinizi önceden ucuz bir marketten yapın. Sabah kahvaltısı veren otellerde kahvaltıyı fazla alın, öğle yemeğini de aradan çıkarın.
* Her alışverişe çıktığınızda en fazla bir parça eşya alın.
* Kışlık bluz almaktansa iki tane yazlığı üst üste giyin.
* Atkı almak yerine, atkı örmeyi öğrenin.
* Kutu kutu krem almak yerine mağazalardaki ücretsiz deneme boylarını toplayın.
* Gerçek mücevher yerine imitasyon kullanın.
* Moda dergisi satın almak yerine, moda sitelerini internetten takip edin.
* Botoks yaptırmayın, detoks yapın!

 

Elif Türkölmez - Radikal
Yayın Tarihi : 6 Nisan 2009 Pazartesi 14:09:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?