Türkiye'de birkaç yıl öncesine kadar enflasyona dayalı bir ekonominin etkisiyle otomobiller yatırım aracı özelliğiyle öne çıkıyordu. Yeni bir otomobili alıyordunuz, birkaç yıl kullanıp, ödediğinizden daha fazla bir fiyata rahatlıkla bir başkasına satabiliyordunuz. Otomobil kullanmak iki yönlü kâr getiren bir durum ortaya çıkarıyordu.
Durum şimdi çok farklı; otomobil bir yatırım aracı olmanın aksine önemli bir gider kalemi artık. Alım maliyeti, yıllık vergi, sigorta, kasko, bakım giderleri ve tabii ki yakıt bedeli bir yandan bütçenize yük yaparken, bir yandan da aracınızın değeri hızla düşüyor. Ama ne çare bugünün hayat tarzı otomobili önemli bir ihtiyaç kılıyor. İşte bu noktada Avrupa'da çok yaygın olan bir sistem devreye giriyor, araç almak yerine uzun dönemli kiralama. Türkiye'de de son yıllarda birçok şirket hatta kamu kuruluşu, otomobil ihtiyacını bu yolla karşılıyor. Bireyler için cazip olması ise KDV üzerinde yapılacak bazı değişikliklere bağlı.
Gelin isterseniz uzun dönemli araç kiralamanın Türkiye'de ne denli büyüdüğünü rakamlar üzerinden izleyelim. 2001 yılında yani ekonomik kriz dönemi Türkiye'de sadece 6 bin araç kiralama yöntemi (filo kiralama) ile uzun dönemli olarak kullanılıyordu. Bu rakam geçen yıl 115 bine ulaştı. Yıllık büyüme hızı yüzde 30! Avrupa'da bu oran yüzde 1,5 ile 2 civarında.
23 bin araç parkıyla Türkiye'deki en büyük araç kiralama şirketi İntercity'nin Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak, 2010'da 250 bin araçlık bir parka ulaşılacağını belirtiyor. Türkiye'de bulunan 12 milyon 500 bin aracın 3 milyona yakınının şirketler bünyesinde kullanıldığını hatırlatan Ak, "Bu rakama ulaşana kadar uzun dönemli kiralama sektörü büyümeye devam edecek. Çünkü şirket içinde genel müdürün, yöneticinin, satış elemanının kullanacağı aracı satın almak yerine kiralamak onları finans yükünden koruyor, araçların bakım, yolda kalma, vergi gibi birçok operasyon işinden uzaklaştırıyor, ikinci el olarak satılması sıkıntısından kurtarıyor." diyor.
İşte örnek bir aracın satın alma ve kiralama maliyeti; Ford Focus dizel bir otomobilin aracı satın aldığınızda şu tutarı ödüyorsunuz; "38 bin YTL alım bedeline mukabil 3 yıl sonrasında ikinci el değeri 25 bin YTL'ye iniyor, kayıp 13 bin YTL. Bunun üzerine 6 bin 600 YTL 3 yıllık kasko bedeli, 8 bin 560 YTL 3 yıllık periyodik bakım, lastik yenileme ve MTV tutarı, 12 bin YTL ise alım bedelinin 3 yıllık kredi maliyeti eklendiğinde 40 bin YTL'ye varan gider oluşuyor. Aynı araç aylık 750-800 YTL arasında bir fiyatla kiralandığında 3 yıl sonunda 27 bin YTL'lik bir maliyet söz konusu. Kiralama bedeli şirketlerin vergi matrahında 'gider' olarak düşülebiliyor."
Bu tablo sadece özel şirketleri değil kamu kuruluşlarını hatta emniyet teşkilatını da etkilemiş olmalı ki, kamu bankaları, vergi daireleri, valiler, belediyeler bu yönteme yönelmiş. Vural Ak, emniyet teşkilatının bir buçuk yıldır devam eden ve yerli üretim araçların alımını öngören bir çalışması olduğunu dile getiriyor.