16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Üç Türk biraraya gelince ne ister?

Üç Türk biraraya gelirse ne ister? Bu soru kime ait? Yabancıların Türk insanına bakışı nasıl?

Kenthaber Yazarı Feramuz Erdin, yıllar önce ABD'de yaşadığı bir olaydan yola çıkarak, yabancıların bize bakışını kaleme aldı.

"Avrupalı’nın kafasındaki 800 yıllık “Türk” imajını ve çekingenliğini silmek, bir 800 yıl daha gerektirebilir!" diyen Erdin, medya tarafından hastalıklı gibi gösterilen Sarkozy ve Merkel'in aslında Avrupa'yı kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirme gayretinde olup, kartlarını açık oynadıklarını ifade etti:

İşte Erdin'in, "Türkler'e yeni bir yurt" başlıklı yazısı:

Türkler'e yeni bir yurt

On yıl kadar önce, üç dört Türk arkadaş, ABD’nde, bir üniversitenin bahçesinde, Amerikalı bir arkadaşımızla sohbet ediyoruz.

Amerikalı arkadaşımızla İngilizce, kendi aramızda da Türkçe konuştuğumuzu fark eden üniversite hocasının, Amerikalı arkadaşımıza şaka yollu ettiği bir laf, bunca yıldır aklımdan hiç çıkmaz:

“Bak dostum, üç tane Türk bir araya gelmiş ve kendi aralarında fısır fısır Türkçe konuşuyorlarsa, ne isterler biliyor musun?”

Hepimiz, hem bu müdahaleye şaşırmış, hem de meraklanmıştık; hemen sorduk:

“Ne isteriz”?

Gözlerini kocaman açarak, korkmuş gibi yaptığı ses tonuyla verdiği cevap, hala kulaklarımdadır:

“Bizden, daha fazla ‘toprak’ almak isterler!”

* * *

Son yıllarda yaşadıklarımızı gördükçe; Türk Ulusu’nu böylesine güçlü ve yayılmacı olarak bilen ve gören o Amerikalı hocamıza, buradan içten bir teşekkür etmek gerekiyor herhalde?

Demek ki; Türkler onun kafasında, daima yeni ülkelere giden, fetihler yapan; çağ kapatıp, çağ açan; yeni yerleri kendine “yurt” edinmeyi huy edinmiş bir millet olarak kalmış!

Oysa ki; içimizi bir bilse; değil yeni ‘ülkelere’ talip olmak, elimizdekine bile zar zor sahip çıkabildiğimizi hayretle görürdü!

* * *

1071 yılında Türklerle tanışan Anadolu; Türklerin, tam 800 yüz yıl boyunca, Kafkasya, Arap Yarımadası, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Doğu Avrupa’ya yayılmasına ve buralarda hüküm sürmesine şahit olmuştur.

Bu coğrafyadaki Türk olmayan tüm unsurlar, 800 yıl süren bu ilerlemenin bitmesini ve Türklerin geri çekilmesini adeta dört gözle beklemişlerdir.

Bunu sağlamak için geçmişte çok çaba gösterdikleri gibi; bugün de çabalarını gizli veya açıktan mücadelelerle sürdürmektedirler.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, kendi küllerinden doğan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, eski imparatorluğun genişleme politikalarına prim vermemesinden de cesaretlenen bu “eski tebaa”, fırsat buldukları zaman kinlerini kusmaktan geri durmamışlardır.

Osmanlıdaki kapitülasyonlar ve Cumhuriyet dönemine bile sirayet eden Duyun-u Umumiye İdaresi gibi Türklerin aleyhine işleyen uygulamalarla şımaran Avrupalı bir güruh ise, Türklere bu coğrafyada yaşam hakkı tanımamak için ellerinden geleni yapmaya, bugün de devam etmektedirler.


* * *

Mesela; BM Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi, geçen gün sessiz sedasız bir cezaya hükmetti:

20. yüzyılda Avrupa’nın göbeğinde sadece Müslüman ve “Türk” asıllı oldukları için öldürülen Boşnakları katletme emrini veren ve bu olayları yönlendiren Sırp asıllı general Dragomir Miloseviç, 33 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

1992-1995 yılları boyunca tam 44 ay süren planlı Boşnak katliamı devam ederken yapılamayan müdahale, ancak “etnik temizlik” belli bir aşamaya geldikten sonra yapılabilmişti!

Hatırlarsanız; o dönemde yakılıp yıkılan camilerin minareleri üzerine bile Boşnaklara hitaben “Defolun Türk xxxleri” şeklinde yazılar yazılıyordu!

Boşnaklar, Müslüman ve Türk soylu olmakla itham ediliyorlar ve bu yüzden katlediliyorlardı!

* * *

Amerika’da, ‘New America Media’ adlı kuruluş tarafından 2007 yılı Ağustos ve Eylül aylarında yaptırılan bir kamuoyu araştırmasının sonuçları geçen Çarşamba günü açıklandı.

Araştırma sonuçlarına göre; o coğrafyada hep birlikte yaşamak zorunluluğunun farkında olunmasına rağmen, bugün ABD’nde yaşamakta olan her bir etnik gurup, diğerine şüpheyle yaklaşmakta; onların hayat tarzını ve varlığını benimsemekte zorlanmaktadır.

Yani; sorunlarını en aşmış görünen ülkelerde bile; ‘din ve etnik köken’, sosyal ilişkilerde hala önemli ‘referanslar’ konumundadır.

Bu araştırma sonuçları ışığında Türkiye-AB ilişkilerine bir göz atacak olursak; toplumsal yapısını bizden tamamen farklı dini ve etnik ‘referanslar’ üzerine inşa etmiş bir guruba; Müslüman Türkler olarak, hemen ve koşulsuz olarak kabul edileceğimizi düşünmek, ancak tatlı bir hayal olabilir.

Çünkü; Avrupalı’nın kafasındaki 800 yıllık “Türk” imajını ve çekingenliğini silmek, bir 800 yıl daha gerektirebilir!

* * *

Avrupa Birliği, özetle; vatandaşları için insanca yaşama standartlarını belirlemiş ve bunları büyük ölçüde uygulamaya geçirmiş bir ‘üye devletler’ bütünüdür.

Yıllarca birbirleriyle savaşan ve güç kaybeden irili – ufaklı Avrupa ülkelerinin; ABD, Rusya, Japonya ve Çin gibi ülkelerle ekonomik ve siyasi olarak mücadele edebilmek için yaptığı, gerçekten de “son yılların en büyük barış projesidir”.

Ancak; araştırmacı-yazar Robert Kaplan’ın “Büyük Güçlerin Yükselişleri ve Çöküşleri” kitabında da belirttiği gibi; dünya üzerinde sözü geçen (küresel) büyük bir güç olmak için, savaş gücüne sahip büyük bir orduya ve bu orduyu finanse edebilmek için de, o oranda büyük bir ekonomiye sahip olmak gereklidir.

Bu bıçak sırtı denge, büyük devletlerin başındaki “Demokles Kılıcı” gibidir. Denge bir bozulursa; o büyük devlet artık çökmeye mahkumdur.

Türkiye’nin AB üyeliğinin ana tezlerinden birisi de bu husustur: Türkiye, ekonomik yönden çok güçlü, ancak askeri yönden zayıf olan AB’nin “güçlü ordusu” olmayı teklif etmektedir. Yani; Türk Ordusu AB Ordusu’nun belkemiğini oluşturacak ve AB’ne ABD küreselleşmesi karşısında rekabet şansı sağlayacaktır.

Bu durum, tarihi sebeplerden dolayı, Avrupalılarda “kurda kuzu teslim etmek” şeklinde algılanır mı bilemeyiz ama; şu ana kadarki gelişmelerden, Türkiye’nin AB üyeliğine pek de sıcak bakılmadığı ancak; Türkiye’nin tamamen dışlanması Avrupa sınırlarının güvenliği açısından ciddi bir sakınca yaratacağından, bu durumun Türkiye’ye açık açık söylenmediği görülmektedir.

AB’nin adeta kaynayan kazanlar olan İran, Irak ve Suriye ile ‘sınır komşusu’ olmak istemediği defalarca dile getirilmiştir.

‘Türkiye’nin AB adaylığını’ desteklediğini her fırsatta açıklayan ABD’nin, kendisine ciddi bir rakip yaratacak böylesi bir durumu, gerçekten arzu edip etmeyeceği de başka bir tartışma konusudur?

Böylesine çetrefilli bir durumda bile, AB üyeliğimize dair Andersen’den masallar, malum “yurttan sesler” korosu ve sıfatlarını artık bellediğimiz yabancı masalcılar tarafından hala kulağımıza okunabilmektedir.

Televizyonlardaki fındık reklamında da dedikleri gibi:

“Yersen!”

* * *

Avrupa’da meydana gelen iktidar değişiklikleriyle, sürekli pompaladıkları umutlarla Türkiye’yi ‘idare etme’ yolunu tercih eden ‘romantik’ liderler gitmiş, yerlerine sert ve milliyetçi liderler gelmiştir.

Fransız Sarkozy ve Alman Merkel gibi liderler, Avrupa’yı kendi milli menfaatleri doğrultusunda şekillendirme işine girişmişlerdir.

Anlaşılan o ki; eskiden olduğu gibi, Türkiye’nin yeni bahanelerle kandırılarak bekletilmesi fikri onları fazlaca ilgilendirmemektedir!

Kartlarını açık oynamışlar ve bize gerçeği göstermişlerdir!

Bu durumda; hayal kırıklığına uğradığımız her aşama sonunda “bu sefer böyle oldu ama şu şu tavizleri de verirseniz bir dahaki sefere belki bu işi düzeltebiliriz” diyerek yeni yeni tavizler peşinde koşan, Avrupa’da kimsenin itibar etmediği kasaba politikacıları ile onların yerli işbirlikçileri de, o şaşkınlıkla, bir anda ortadan kayboldular?

Herhalde bir süre daha Diyarbakır’da ‘ekmek aramaya’ devam ederler?

Sarkozy ve Merkel’e kızmak yerine, aksine, dürüstlükleri için teşekkür etmeli ve bundan böyle kendi ayaklarımız üzerinde durmanın yollarını aramalıyız!

Aslı olmayan pembe tablolar çizerek, niyetini açıkça belli eden Sarkozy’i “hastalıklı” gösterme telaşına düşen medyamız da bu “ezgin” tavrını bırakmalı ve insanımızı gerçekler konusunda aydınlatmalıdır.

Boş hayaller peşinde koşmanın kimseye faydası yoktur!

* * *

Her ne sebeple olursa olsun, Türklerin ‘yuvasını yapma’ telaşında olanlar her zaman var olacaktır.

Dışarıdakilere “düşman”, içimizdekilere de “hain” der geçeriz.

Burada bize düşen, milli menfaatlerimiz doğrultusunda yeni açılımlar belirlemektir.

Soğuk savaş döneminden kalan “ona olmazsa, buna döneriz” şeklindeki dışa bağımlılık önermeleri içeren sakil ve kompleksli saplantılarımızdan kurtulmalı ve kendi yolumuzu çizmenin telaşına düşmeliyiz.

Dünya dengeleri çok önemlidir ve mutlak şekilde gözetilmelidir ama; Türkiye’nin bugüne kadar, uzun vadeli ve gerçekçi “milli politikalar” üretememekten dolayı, her zaman edilgen ve mağdur bir duruma düştüğü de bir vakıadır.

Kendi yaşadığı teröre bile, denizaşırı başkentlerde çare arar hale gelmiştir.

Türklere Anadolu’dan başka bir yurt olmadığını, bunu da asla paylaşmayacağımızı; ama burada bizimle birlikte yaşamak isteyene de gönlümüzün her zaman açık olduğunu herkesten önce biz özümsemeliyiz ki; dost – düşman herkes de bunu hazmetsin.

Ünlü yazar Oscar Wilde’ın da dediği gibi; “Milliyetçilik, ancak kötü insanlar tarafından bir ‘erdem’ olarak görülebilir.”

Yani; “milliyetçilik”, ‘iyi insan’ olduğuna inanan herkesin doğasında vardır.

Sadece bazı kimselerin söyleminde veya birilerinin tekelinde kalamayacak kadar da önemli ve asil bir duygudur!

Bu dünya üzerinde yaşayan herkesin olduğu gibi; Türklerin de vatanını, milletini ve devletini önemseme ve sevme hakkı vardır!

Bu doğal hakkı, kendince bir takım sebeplerle, “tu-kaka” göstermeye çalışan; içte, dışta ve bir kısım ‘köşelerde’ mevzilenmiş arkadaşlara buradan saygıyla duyurulur!

Feramuz Erdin-Kenthaber
Yayın Tarihi : 18 Aralık 2007 Salı 03:01:03
Güncelleme :18 Aralık 2007 Salı 06:44:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ismail yavuz öztürk IP: 78.162.93.xxx Tarih : 18.12.2007 00:11:44

Hocam elinize ve fikrinize sağlık... Yazınızı çok beğendim aynen düşümcelerimi yansıtmışsınız. Artık silkinme zamanı çoktan gelmiştir. Oluşturulacak millî politikalarla devletimiz şekilllendirilmeli, kendi özümüze dönülmelidir. Saygılarımla...


recep deniz IP: 85.101.148.xxx Tarih : 19.12.2007 12:09:50

gerçekten çok haklısınız. sizi bu yazınızdan dolayı tebrik ediyoruz.medyamızın bizi gerçek bilgilerle aydınlatması bizim de vatan hakkında gerçek bilgilere sahip olmamızı sağlıyor. her söyleminize harfiyen katılıyorum ama özellikle ekonominin güçlü olması satırlarına dikkat çekmek lazımdır. benim elimde internet gibi bir araç varken herkes gibi oyun oynayarak zaman geçirmek istemiyorum.bunun yerine akıl yönümü ve bilgilerimi genişleterek ileride gerçek bir lider olabileceğimin farkındayım. bunun için gerçekten çok çalışacağım. sizi tanımıyorum isminizi de daha önce hiç duymadım ama sizinle tanışmayı bilgilerinizden faydalabilmeyi gerçekten çok istiyorum.


Halis Karadeniz IP: 84.56.226.xxx Tarih : 20.12.2007 17:33:26

Kimsenin gücü yetmeyecek vatan sevgimizi silmeye bu böyle biline. Vatan Vatan sevgisi bu, ölçüye vurulmaz, Nasıl hür olduk, bilmemiz gerek. Bayraksız, yurtsuz asla durulmaz, Nasıl hür olduk, bilmemiz gerek. Kürdü, lazı, türkü, çerkezi, Bu sevgide birleştirdi herkezi, Kurtuluşa erdirdi, birliliğin sesi, Bu yüzden geçmişi, bilmemiz gerek. İstiklâl için, hepimiz birer er idik, Her aileden mutlaka, bir şehit verdik, Ne şartlar altında, kurtuluşa erdik, Bu günlerin kadrini, bilmemiz gerek. Vatanın bölünmesini, isteyenler var, Birlik seli onların, topunu boğar, Birimiz ölür se, binimiz doğar, Özgürlüğün tadını, bilmemiz gerek. İkide bir birileri, görüyor serap, Fitne rüzgârından, koru bizi Ya Rab, Olmadan, bu cennet vatanımız harap, Kafalardan ayrılığı, silmemiz gerek. 22.10.96 Halis Karadeniz Almanya


Hasan v. IP: 85.3.88.xxx Tarih : 20.12.2007 00:03:44

Bakin azicik Türkiye disina cikan insanlar nasilda objektif seyler düsünüyor yaziyor veya objektif yasiyor. Simdi buradan söyleyecegim hemen okullarimizda okutulan tarih derslerinin icerigi bu sekilde yavas yavas degismeli(yanlis anlama olmasin sakin bizim sanli tarihimizi degistirelim okutmayalim manasinda demiyorum```) ve hikayelerle dolu kitaplarimizin icine hocamizin yasadigi güncel gercekler olmalidir yoksa Ayni tarihi ilkokul dörtten universitelere kadar okutursaniz sadece koyun yetistirmis oluruz ve gerceklerden ancak ve ancak kendi kisisel cabalarimiz yada bu tip yazarlarin yazdiklarindan haberdar oluruz.Ben söylemek istedigim bu tip tarih kitaplari insanimizi daha duyarli bir hale getirecek canli örneklerle dahada bilinclendirecektir.agac yas iken egilir.Biz tarihimizle hep övünürüz tamam güzelde bunun bir karsiti var elbet bazilarida bunun karsisinda bizden neler ister ne kinler besler bilmek zorundayiz yoksa kuru kuruya ögün babam ögün.Sonrada ici bos teneke gibi ses cikararak sokaklara dökülelim bagiralim cagiralim birilerinin oyunlarina alet olalim.Simdi bir seyler yapmak istiyorsaniz bunun plani cooook önceden yapilmalidir,biz cok önceden beri övünüp durduk artik gercekci olarak birseyler planlamanin sonrada, bir seyler yapma zamani elbet gelecek.Türk ögün calis güven demis Atatürk dogru demis ama biz her seyi yarim yarim yaparsak olmazki ögünürüz ama calismayiz eeee nerde kaldi Atatürk ün sözü sonrada kendimize güveniyormuyuz evet der herkes ama calismadan nasil güven olacak ki önce calisacaz sonra diyecezki bir seyler ortaya cikardiktan sonra bak neler yaptik calisarak kendimize de güveniyoruz yaaaa bu isler böyle oluyor arkadaslar.Kuru kuruya atalarimiz söyle böyle yapti diyerek övünerek degil yani.calisacagiz en azindan atlarimiz kadarki ondan sonra biz kendimizle övünecegiz yoksa ha ögündün ha da ögünmedin bir sey ifade etmiyor calisacagiz sonra ögünecegiz yok calismayip hep birilerinin ürettigini yemeye calisirsak bizden sonra gelenler ne edecek onlar övünme bile övünemeyecek cünki biz o maziyi onlar icin hazirlayamiyoruzki olay bu kadar basittttt calisacazzzzzzzz yayla ussagu


faruk sivri IP: 85.110.219.xxx Tarih : 18.12.2007 12:02:03

Bu ülkenin sizin gibi aydınlara ihtiyacı var,makalenizi okudum canı gönülden teşekkürler.


Eskisehirli Asuman IP: 78.20.199.xxx Tarih : 23.12.2007 01:37:20

:) Erdin bey!sizin fikrinize saglik.Benim düsüncemi,tek tek yaziya döktünüz. Tebrik ederim! Ben yurtdisinda(Avrupa)kalen ve yasayan biriyim.Turk milleti, dis ülkelerde, gercekten silinmeyen bir iz brakmis. Acilari ve yaralari o kadar derinki,...anlatamam. Fisik olarak, evet Avrupaliya(sarisin ve mavi gözlü degilim)benzemiyorum.Beni italiyan, Yünan ve bazen Ispanyol diye düsünürler.Kendimi Türk olarak tanitdigimda, bir tuaf bakiyorlar. Sonra, bir adim geriye atiyorlar.Evet! Söylemesede, gözler konusuyor:"BARBAR TÜRK".Bazen, kendimi Italiyan olarak tanitdigimda, gözlerde : "O korkuyu, göremiyorum". Eminimki, benim gibi yurt disinda kalan ve yasayan Türk gencleri,aynen his ediyorlardir ve yasiyorlardir.Erdin bey! Bu senin yasadigini, bizler belkide hergûn yasiyoruz. Bir Türk kardesim 18/12/07 de yazaki:""son dönemlerde bizim yazarlar Türk milleti hakkinda o katar ileri geri yazilar yazmaya baslamiski sanki binlerce yillari yasamislar türk uykarliklarini hebisinde bulunmuslar istertimki saglikli bir sekilde atalarimizin yazmis oltuklari tarih kitaplari ile bize bir seyler aktarsinlar icimden düsüncem bunlar kime hizmet etiyor veya yaranmaya calisiyorlar mesela pamuk misali saygilar oflu fatih derki Avrupali gibi düsün ama TÜRK gibi calis ögün ABD linin sözleri iledegil Sayin Erdin"".***Atalarima sonsuz saygim var. Ama Atalarimin arasinda,ancak Ulu Önder Atatürk Türkiyenin gelecegi hakinda bilgisi vardi.Oysaki: Bizler zaman icinde yasarken, yarin ne olur, bilgimiz yok!*** Eskisehirli Asuman derki:Bari, zaman icinde yasananlari, olanlari ve gerceklere hice saymayalim.Gecmisini bilmeyen, bu gününü anayamaz.Bu gününü anayamazsan, gelecegini tahmin edemezsin.Oflu Fatih kardesim: sen hem atalarimizin tarih kitaplarini oku, ve bu zamanin gerceklerini göz önüne al."Ne mutlu Tûrkûm diyene".


galip kadir IP: 85.97.10.xxx Tarih : 18.12.2007 14:14:24

Bu dünya üzerinde yaşayan herkesin olduğu gibi; Türklerin de vatanını, milletini ve devletini önemseme ve sevme hakkı vardır! SÖYLEMLERİNİZİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM ! KAFALARIN KARIŞMASINA GEREK YOK, İÇİNDE BULUNULAN DURUMU NET OLARAK ANLATMIŞSINIZ.


yigit IP: 85.100.122.xxx Tarih : 18.12.2007 14:09:38

HEPINIZE SAYGILAR. UZUN UZUN YAZMANIN BIR ANLAMI YOK ZATEN SAYIN ERDIN YETERINCE YAZMIS .. AMA BENIM INANDIGIM BIR SEY VAR. YANILIYORSAM LUTFEN BENI DUZELTIN.. TURKIYE CUMHURIYETI SINIRLERI ICERISINDE YASAYAN VATAN SEVGISI ILE YOGRULMUS INSANLAR, TURK MALI TUKETSINLER , TURK BANKALARI ILE CALISSINLAR, MEMLEKET HAK ETTIGI YERE ZATEN GELECEKTIR. BUNUN KARSISINDA KIMSE DURAMAZ .. VERGI BILINCI VATAN BILINCI BAYRAK BILINCI VE OZGURLUK BILINCI BASKA BIR SEYE GEREK YOK INANMIS INSANLARA KIMSE BIR SEY YAPAMAZ..


oflu fatih IP: 88.78.187.xxx Tarih : 18.12.2007 06:19:35

Türkler hicbir zaman kimsenin topragina göz tikmemistir varsayimtan gecersek KERKÜKÜ MUSULU VE ONIKI ADALAR BIZIM TOPRAGIMIZ ac gözlülük yapsa itik biz onlari alirtik alma gücümüzde vartir yani Isin enkomik tarafi bir Abd linin söuü ile bu makaleyi toldurubda yazmak her insan tabiki kendi fikrini yazmakla özgürtür ama kadilinirmi hayir feramuz beyin yazdida benaynen öyle birsey son dönemlerde bizim yazarlar Türk milleti hakkinda o katar ileri geri yazilar yazmaya baslamiski sanki binlerce yillari yasamislar türk uykarliklarini hebisinde bulunmuslar istertimki saglikli bir sekilde atalarimizin yazmis oltuklari tarih kitaplari ile bize bir seyler aktarsinlar icimden düsüncem bunlar kime hizmet etiyor veya yaranmaya calisiyorlar mesela pamuk misali saygilar oflu fatih derki Avrupali gibi düsün ama TÜRK gibi calis ögün ABD linin sözleri iledegil Sayin Erdin


ufuk akbulut IP: 88.254.68.xxx Tarih : 19.12.2007 11:46:52

bence günümüzün şartlarına göre üç TÜRK bir araya gelince dördüncüğü ararlar ki okey oynamak için :D:D:D:D:-)


Serkan AYDOGAN IP: 211.222.184.xxx Tarih : 18.12.2007 15:34:58

TESEKKURLER BENDE MAKALENIZI OKUDUM VE DUSUNCELERINIZE HARFIYEN KATILDIGIMI BILDIRMEK ISTERIM SIZIN GIBI GERCEKLERI VE DOGRULARI DOGRU BIR SEKILDE YAZAN INSANLARIN VARLIGI BENIM GIBI BARISI KARDESLIGI SEVGIYI SAYGIYI VATAN SEVDASINI KENDINE ILKE EDINMIS TURK GENCLERINE ENERJI VE GUC VERMEKTEDIR..SU SOZUNUZU TURKIYEDE YASAYAN HERKESIN OKUMASINI ISTERDIM..Türklere Anadolu’’dan başka bir yurt olmadığını, bunu da asla paylaşmayacağımızı; ama burada bizimle birlikte yaşamak isteyene de gönlümüzün her zaman açık olduğunu herkesten önce biz özümsemeliyiz ki; dost – düşman herkes de bunu hazmetsin. SAYGILAR SEVGILER