29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Ülkeyi cok ciddi badireden kurtardık

MGK’nın 28 Şubat kararları sonrası Erbakan’ın istifa etmesi üzerine fırsatı değerlendiren Demirel, hükümeti kurma görevini Çiller’e değil Yılmaz’a verdi. ANAP-DSP-DTP koalisyonunun güvenoyu alması da, en çok Cumhurbaşkanı’nı rahatlattı. Bunun nedenini, sonradan Yılmaz’a şu sözlerle aktardı: "Ülkeyi çok ciddi badireden kurtardık..."

ÖRTÜLÜ ödenek skandalının ardından Çiller’in mal varlığı ile ilgili RP önergesi TBMM’ye verilince Anayol’un kaderi şekillenmeye başladı. Bazı ANAP milletvekilleri, "Hükümet uğruna bu yanlışlara ortak olmayalım" diye grubu tahrik edince, Yılmaz da tansiyonu düşürmek ve koltuk peşinde koşan adam olmamak düşüncesiyle, "Çamurun üzerinde oturmayız" dedi. Bu sözler DYP ile ilişkileri yeniden gererken Anayasa Mahkemesi’nin, güvenoyunu geçersiz kılan kararı sonu getirdi. Büyük umutlarla 7 Mart 1996 günü kurulan Anayol hükümeti, ancak 6 Haziran’a kadar sürdü. 28 Haziran’da ise Türkiye’yi 28 Şubat sürecine götürecek Refahyol hükümeti işbaşı yaptı.

TOPAL CİNAYETİ VEİSTİFALAR HÜKÜMETİ ÇOK YIPRATTI

Yeni hükümet ülkede gerginlik nedeni olurken, ilk tepki DYP’li 4 milletvekilinin, Tevfik Diker, İrfan Köksalan, Yaşar Dedelek, Şinasi Altuner’in partilerinden istifası oldu. Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfi Topal’ın 28 Temmuz’da öldürülmesi de hükümeti çok yıprattı. Gelişmeler hızla Türkiye’yi 28 Şubat’a götürüyordu. Süreç DYP’den bakanların istifası ile sürerken, TSK’nın brifingleri, Sincan’da tankların yürüyüşü ve 28 Şubat günü MGK’da alınan kararlar da hükümetin sonunu getiriyordu. MGK kararları Erbakan’ı çok zorluyordu. Kararları imzalamamak için 5 gün bekledi. Bu arada destek bulmak için arayışa geçti, Yılmaz’a da gitti. Erbakan, "Bu kararlara direneceğim; bunu birlikte yapalım, demokrasiye sahip çıkalım" dedi. Yılmaz, "Hoca bir yıldır Başbakan’sın, daha ilk kez karşılaşıyoruz. Kararlara karşıysan bunu MGK’da söyledin mi?" diye sordu. Erbakan sessiz kalınca Yılmaz, hükümetin yanlışlarını art arda sıraladı. Ama Erbakan, "Muhterem kardeşim, bunları sonra aramızda konuşalım, zaman demokrasiye sahip çıkma zamanıdır" deyince, alınan bazı kararların parti programında olduğunu anlattı. Ardından da, "Ülkeyi daha fazla germeden istifa edin" diyerek yolculadı. Erbakan kararları imzaladıktan bir süre sonra gelişmeler karşısında istifasını 18 Haziran 1997 günü Demirel’e sundu. Bu fırsatı değerlendiren Demirel de görevi Çiller’e değil, Yılmaz’a vererek Refahyolu ortadan kaldırdı.

ENDİŞELİ DEMİREL’İ YILMAZ TESKİNETTİ: MERAK ETMEYİN

DYP’den istifalar ardı ardına geliyordu, ama Yılmaz’ın güvenoyu alması garanti değildi. Bu durum Yılmaz’dan çok Demirel’i endişelendiriyordu. Görevlendirmeyi yaparken, defalarca bunun mümkün olup olmadığını Yılmaz’a sordu. Yılmaz son derece rahattı, "Merak etmeyin" diyerek dışarı çıktı. ANAP-DSP-DTP hükümeti güvenoyu alınca en fazla rahatlayan da Demirel oldu. Bunun nedeni de sonraki görüşmelerinde Yılmaz’a, "Ülkeyi çok ciddi badireden kurtardık, çok ciddi dönemeçten geçirdik" dediğinde anlaşıldı.

Başbakanlık’taki koku gizli gül yağı çıktı

MESUT Yılmaz başbakanlığa yerleşince görevliler ağır bir gül yağı kokusu fark etti. Bir araştırma yapılınca, mobilyaların altlarında, döşemelerde gül yağı kokusu veren parfümler, esanslar bulundu. Bazı aksesuvarların içleri kokulu gül yaprakları ile doldurulmuştu. Başbakanlık temizlendi, koltuk yüzleri değiştirildi. Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın ziyareti bu temizlik sonrasına denk geldi. Komutan, Yılmaz’ın Özel Kalem Müdiresi Sema Erdem’e, "Burası ne kadar ağır kokuyordu, şimdi o koku gitmiş; ne güzel olmuş" dedi.

ÇÖMELMİŞ ÇAY SEFASI Erbakan’ın görev teslimi de ilginç görüntülere sahne oldu. Kapıda bekleyen tüm korumalarla görevlilere çay servisi yapıldı. Özel Kalem ile Başbakanlık makam kapısı arasında duran Erbakan’ın ’Sakarya Grubu’ diye adlandırılan korumaları çayları alır almaz art arda çömelmeye başladılar. Grubun tamamının çaylarını böyle içmesi Yılmaz’ın ekibinin unutamadığı bir görüntü oldu.

Çevik Paşa sözlerimi ya anlamadı ya da yanlış tercüme etti

MGK’nın 28 Şubat kararlarının önemli kısmını uygulamak Yılmaz hükümetine düştü. Ancak hem hükümetin yapısı, hem ANAP içindeki dengeler işleri zorlaştırıyordu. Yılmaz, askerlerle demokratikleşme, irtica ile mücadele konusunda da ciddi çelişkiler yaşıyordu. Buna rağmen 8 yıllık kesintisiz eğitimi en iyi şekilde geçirerek Türkiye için en önemli kararı aldıklarına inanıyor. Böylece imam hatiplerin ikinci eğitim kanalı yapılmasının yolu kesilmişti. Ancak, bunun, çocuklar din eğitimi talebini karşılayacak sistemle desteklenmemesini eksiklik görüyordu.

LAİKLİKTE TSK’DAN DAHA AZ HASSAS DEĞİLİZ

Yılmaz, yeni dönemde askerle ilk çatışmasını Batı Çalışma Grubu (BÇG) konusunda yaşadı. Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı’ya bunu, "Hükümet, laiklik konusunda TSK’dan daha az hassas değil. Geçen hükümet döneminde yapılan bazı olağanüstü uygulamalara artık son verilmeli" sözleriyle anlattı.

BİZİŞİMİZİYAPALIM SİZ HASSASİYETİ SÜRDÜRÜN

Karadayı, "Konuya 2. Başkan Org. Çevik Bir bakıyor. Size göndereyim" yanıtını verdi. Yılmaz, Bir’e de, "Sorumluluk bizim; elinizde ne bilgi, delil varsa aktarın, gereğini biz yapalım. Çünkü demokratik bir ülkede bunu savunmak mümkün değil. Siz hassasiyetinizi sürdürmeye devam edin" dedi. Bir, her sözü not aldı. İlerleyen günlerde Karadayı ile bu konuyu bir kez daha konuştu. Karadayı, "Çevik Bir’e, ’Bunları siz el altından yürütmeye devam edin; ama görüntüye dikkat edelim’ demişsiniz" dediğinde Yılmaz şaşırdı. "Çevik Bir sözlerimi yanlış tercüme etmiş veya yanlış anlamış" karşılığını verdi.

BAZILARI DEMOKRASİDEN MEMNUN DEĞİLDİBELKİ

BÇG yanlış işler yapıyordu. En açık iki örneği de andıç ve yeşil sermaye konularıydı. Demokratik tutum ve hukuk devleti ilkeleriyle ters, yasal dayanağı olmayan bu örneklerle durumu Karadayı’ya anlattı. Böylece BÇG kaldırılıp Başbakanlık Takip Kurulu (BTK) kuruldu. Bu süreçle ilgili Yılmaz’ın özgün sözleri şöyle: "BÇG lağvedilmiş; ama hálá Genelkurmay’da açıklamalar yapılıyordu. Eğer ülkede bu konularda güven vermeyen bir hükümet varsa, açıklama yapılması belki savunulabilirdi. Ama hükümet duyarlı ise bunun altında başka bir şey olması lazımdı. Belki de bazı kişiler işlerin demokratik mecraya girmesinden memnun olmamışlardı."

En sert komutan Doğu Paşa’ydı

YILMAZ’ın son dönemlerine doğru, Genelkurmay, neredeyse her demokratik açılımı bir bildiriyle yanıtlıyordu. Emekli askerlerin Fikret Bila’ya yaptıkları özeleştirileri okuduktan sonra da Mesut Yılmaz çok üzüldü; "Bize ne büyük haksızlık yapmışlar. Keşke bizim dönemde de Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök olsaydı" diye düşündü. Aslında Karadayı ile pek sorun yaşamamıştı; ama Çevik Bir’le durum tersineydi. Sonradan Genelkurmay Başkanı olan Hüseyin Kıvrıkoğlu ile daha Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan beri tartışmaları olmuştu. Org. Doğu Aktulga ise aklında en sert komutan olarak kaldı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya ile ise iyi bir ilişki kurdu ve ondan danışmanlık hizmeti de aldı. Bugün boğaz geçişleri güvenliyse, bu Erkaya’nın eseridir.

SAĞ PARTİLERİN SUÇU Yargı kararları da dahil hemen her konuda hükümeti eleştirme noktasındaki askerler, Yılmaz’ı irtica brifinginde de şaşırttı. Askere göre, sağ partiler, ezanı Türkçe okutmaktan vazgeçerek, 163’ü kaldırarak irticaya karşı taviz verdiler. Yılmaz, her iki değişikliğin de TBMM’den ittifakla geçtiğini anımsatarak karşılık verdi; "Asıl bu düzenlemeler yanlış uygulanarak vatandaş laiklikten soğutuldu" diye itiraz etti.

Eymür, Nenehatun 113’te Mesut Yılmaz’a ne anlattı

ANAYOL’un bitişi sonrası gelişmeleri artık muhalefet lideri olarak izleyen Yılmaz, İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu’nun Topal cinayeti ile ilgili verdiği önemli bilgiler üzerine harekete geçti. Telefon irtibatları belirlenmiş, olaya karıştığı için sorguya alınan emniyet mensupları suçlamaları kabul etmiş; hatta başka birtakım suçları da üstlenmişlerdi. Buna rağmen Ankara’dan gelen talimatla sorgulama genel müdürlüğe devredilmişti. Ankara’nın bu işlerin ortaya çıkarılmasını istemediği kanısına varan Yazıcıoğlu’nun bu bilgileri üzerine Yılmaz, Cumhurbaşkanı Demirel’e çıktı, bilgileri ona da aktardı.

BİZİM KIZ Susurluk kazası daha yeni olmuştu ki Yılmaz, 24 Kasım’da Budapeşte’de saldırıya uğradı. Saldırıyı kimin yaptığı bilinmiyordu. ANAP Milletvekili Yusuf Namoğlu, Yılmaz’a gelerek, "MİT Daire Başkanı Mehmet Eymür arkadaşım. Bu konuda size bilgi vermek istiyor" dedi. Bir akşam Eymür, Nene Hatun 113’e geldi. Eymür, saldırıyı yapanla ilgili bütün detayları Yılmaz’a verdi; ama Mehmet Ağar’ın yerine daha yeni İçişleri Bakanı olan Meral Akşener’e atıf yaparken, nedense hep, "Bizim kız" ibaresini kullandı. Eymür’ün "şahsen" verdiği bu bilgileri Yılmaz soruşturmayı yürüten savcıya iletti.

MİT KABUL ETMEDİ Savcı da bilgileri MİT’e sordu. Ancak MİT’in yanıtının, "Bizde böyle bir resmi yazı yok" olması Yılmaz’a ilginç geldi. Olayla ilgili ilginç bir bilgiyi de yıllar sonra DYP Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt verdi. Bozkurt’un aktardığına göre, saldırı sonrası Çiller, içinde Bozkurt’un da olduğu bir heyeti Budapeşte’ye gönderdi. Onlara, "Ne yapın edin, Yılmaz’ın saldırıya kumarhanede uğradığını kanıtlayan ifadeler toplayın" dedi.

Hürriyet
Yayın Tarihi : 3 Mart 2008 Pazartesi 10:19:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
meryem çakır IP: 88.247.64.xxx Tarih : 3.03.2008 12:33:02

EVET BU ÜLKEYİ BATIRMAKTAN BAŞKA BİRŞEY YAPMADINIZ..


bekir bayraktar IP: 81.214.19.xxx Tarih : 3.03.2008 21:49:55

bakın aziz nesin bir kelime söylemişti ben ozamanlar kızmıştım ama şimdi ona ne kadar hak veriyorum bu millet artık o zamanlardaki gibi artık bazı medya bazı kurum ve bazı kendini bilmezlerin oyununa gelmiyor o zaamanlar insanlarımızı asparagas haberlerve komplolar la nasıl türkiye gibi bir devleti istedikleri gibi oynattılar yazıklar olsun bu oyunları bu ulkeye tertipleyenlere bu ülkeyi okadar zararlara uğratanlara şimdide millete rağmen milletin karşısında duran bazı rektörler anlaşıyorki eski huylarından vaz geçmiş deyiller böyle bir memleket nerde var anayasa ciğneniyor kimse birşey yapmıyor ne özelliğin var anayasaya karşı gelmeye bu ülkenin yasama görevini senmi yapıyorsun ve yazının başında adı gecen o eski siyasetciler bütün bunlara rağmen bağımsızda olsa veya şu an emeklide olsa birkişiden oy alabiliyorsa aziz nesin haklı ve bu memleketi badirelere sokan emekli siyasetci yine bu memlekette söylediği yer buluyorsa bu memlekete yazık kardeşim siyasetciysen ya bu memleketi yöneteceksin veya cekip gideceksin siyaset korkakların işi deyil saygılarımla


adem keser IP: 78.163.134.xxx Tarih : 3.03.2008 19:02:29

Geçen ne demiş biliyormusunuz Süleyman demirel, "Izdıraplar içerindeyim." Ama bu sözü başörtüsünün üniversiyelerde serbest olmasından duyduğu rahatsızlığı belirtmek için söylemiştir. Bana kalırsa o sözün, ülkeye yaptıklarının sesi ve senin allahın dinine olan saygısızlığının verdiği vicdani azaptır.


MUSTAFA IP: 88.227.103.xxx Tarih : 3.03.2008 14:03:59

HALA NASIL ÇIKIP KONUŞUYORSUNUZ...SİZ GALİBA İKİ YÜZLÜ DEĞİL İKİYÜZ YÜZLÜSÜNÜZ.FAKAT UNUTMAYINKİ ALLAH CC İNSAN ÖLMEDEN ÖNCE MUTLAKA ONU KENDİ KİMLİĞİNE BÜRÜNDÜRÜR...


bager IP: 88.247.65.xxx Tarih : 3.03.2008 13:08:45

ASLINDA TÜRKİYEYİ KAOSA SÜRÜKLEYEN SİZLER ÜÇ PARTİDEN OLUŞUYOR. DYP ANAP DSP BU ÜÇLÜ KOALİSYON TR Yİ BATIRAN PARTİLERDİR ARTIK BAŞI BOŞ BIRAKILMIŞ ZAPT EDİLMESİ ÇOK ZOR BİR MAFYA DERİN DEVLET VE ÇETE ÜÇLÜ TEMELİ ÜSTÜNDEDİR ARTIK BU ÜLKENİN DÜZELMESİ İKİNCİ BİR DEVLETİN KURMASIDIR ODA KÜRDİSTANDIR VE SONUNDADA KURULACAK BUNUN TEMELİNİ GÖRMEKTEYİM?