19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Basında Güven; Basında Dezenformasyon - Cengiz Çandar

Basın polemikleriyle işim yok. O dönemler benim için geri kaldı. Bu yazıda aşağıda okuyacaklarınızı da polemik amaçlı yazmıyorum. Türkiye’nin çevresiyle ilişkilerini "dinamitlemek" amaçlı girişimlerle bir bağlantısı olabileceği düşüncesiyle yazıyorum.
Hadise Milliyet gazetesinin dün ve önceki günkü Fikret Bila imzalı manşet haberleriyle ilgili. 22 Haziran yani önceki günkü manşet haber "ABD’de gizli hesaplar" başlığını taşıyor. Altında "28 Mayıs’ta ABD Dışişleri’nde ’Kerkük, Kürt etnik federasyonunda kalırsa Türkiye ne tepki verir?’ sorusuna yanıt arandı. İşte toplantıya katılan uzmanların görüşleri" spotu yer alıyor.
Haberde "Bu toplantının tutanağını birlikte okuyalım" denilerek, Fikret Bila’nın eline nasıl iletildiği belli olmayan "kapalı toplantı tutanağı", toplantıya katılan "uzmanlar"ın ağzından çıktığı iddia edilen sözlere veriliyor. Örneğin, Prof. Henri Barkey, sözü edilen "tutanağa" göre "Cengiz Çandar ve İlnur Çevik’e göre AKP hükümeti Kürt etnik federasyonuna aslen karşı değil. Askerin ve MGK’nın zorlamasıyla Kürt etnik federasyonuna karşı olduğunu söylüyor..." demiş.
Bir başka uzman, ABD Milli Savunma Akademisi öğretim üyesi Judith Yaphe ise şu yorumu yapmış: "Cengiz Çandar’a göre, Türkmen Cephesi askerin bir birimi ve hükümet bu durumdan rahatsız..."
Bunlar haberin benim ismimin geçtiği bölümleri. Haberin yayınlandığı gün, Ankara’daki ABD Büyükelçiliği, bir açıklama yaparak, haberde sözü edilen toplantının olmadığını, o toplantıda bulunduğu bildirilen kişilerin, toplantı günü olarak bildirilen 28 Mayıs günü Washington’da olmadıklarını açıklayarak, haberi yalanladı.
Milliyet gazetesi altında "Basında Güven" yazılı logosunun üzerinde yine Fikret Bila imzalı "Kerkük’ün masaya yatırıldığı toplantının yapılmadığını öne süren ABD elçiliğine yanıt: ’Ben o toplantıdaydım’" sürmanşeti ile, yapıldığı ileri sürülen toplantıya katılanlar arasında adı geçen Dr. Hakan Yavuz’la görüştüğünü ve Hakan Yavuz’un "Bu toplantı yapıldı. Ben de katıldım" dediğini yazdı.
O toplantı yapıldı, yapılmadı; bilmem. Bu tür toplantılar Amerika’da yapılır; bunu biliyorum. Bildiğim bir başka şey daha var: Henri Barkey’in, yapılmışsa bile, o toplantıda olmadığı. Çünkü, Henri Barkey, o tarihte, yani 28 Mayıs’ta Türkiye’deydi. Kendisiyle Türkiye’deyken ben de görüşmüştüm. Bir insan, 28 Mayıs’ta hem Türkiye’de, hem de Washington’da aynı anda herhalde olamaz.
Toplantıda bulunmamış olsa da, Henri Barkey, "Cengiz Çandar’a göre.." diye başlayan cümleyi sarfedemez; çünkü ben hiçbir vakit "AKP hükümeti Kürt etnik federasyonuna asla karşı değil" gibi bir görüşü hiçbir yerde belirtmedim; hiçbir yerde de yazmadım. Arşivler tanığımdır.
Judith Yaphe, yapılıp yapılmadığını bilmediğim toplantıda mıydı, bilmiyorum. Ama, bildiğim, Judith Yaphe’yi hayatımda sadece bir kez, o da 2000 yılında gördüğüm. O günden bu yana, ne gördüm ne de telefon dahil; kendisiyle konuştum. Dolayısıyla, "Cengiz Çandar’a göre, Türkmen Cephesi askerin bir birimi ve hükümet bu durumdan rahatsız" sözünü söylemiş olması mümkün değil. Bana atfedilen böyle bir cümleyi, hiçbir yazımda da bulup çıkaramazsınız.
Ardarda çıkan iki Milliyet manşeti üzerine Henri Barkey, dün, telefonla beni Amerika’dan aradı ve Hakan Yavuz’la telefonda görüştüğünü belirterek, kendisine Hakan Yavuz’un neler söylediğini aktardı. İşin, bu kısmı, işin en ilginç kısmı.
Şöyle: Hakan Yavuz, Fikret Bila ile konuşmadığını, Fikret Bila’ya birisinin Hakan Yavuz’un Washington telefonu diye bir telefon verdiğini, Fikret Bila’nın bu telefon numarasını aradığında karşısına çıkan kişinin Hakan Yavuz olduğunu söyleyerek, ’O toplantı yapıldı. Ben de katıldım’ dediğini öğrendiğini, Henri Barkey’e anlatmış.
Bütün bunlar doğruysa, bir "işletme" durumu söz konusu. Ama, Türkiye’nin önemli ve üstelik "Basında Güven" logolu bir gazetesinde iki gün üstüste manşetten böyle bir haber veriliyorsa, "işletme"dan çok daha önemli olan ve "siyasi amaçlar"a yönelik bir "dezenformasyon faaliyeti" söz konusu demektir. Bu "dezenformasyon faaliyeti" nedendir ve neye yöneliktir; Milliyet Gazetesi, bir "dezenformasyon" amacıyla mı kullanılmıştır, bilemem.
Hakan Yavuz’un gerçekten olup olmadığı toplantıya katılıp katılmadığını, Fikret Bila ile konuşup konuşmadığını bilemeyeceğim gibi.
Bu arada, toplantıya katılanlar arasında adı sayılan Alan Makovsky’nin de toplantı için belirtilen tarihte Amerika dışında olduğu bilgisi geldi. Benim kesin bildiğim, Henri Barkey’in o toplantıda -yapılmışsa şayet- bulunmadığı; Henri Barkey ve Judith Yaphe’nin ağzından çıktığı iddia edilen ve bana yapılan atıflarla benim hiçbir ilişkimin bulunmadığı.
Bu kadar "hata" bile, "Basında Güven" logosunun üzerinde üst üste iki gün yer alan manşet haberin içeriğinin güvenilirliğini sakatlamak için yeterlidir. Ancak, mesele basınımızda, hiç eksikliği çekilmeyen "eksik ve yanlış haber"den ibaretse, pek de "mesele" değil; alıştık. Ama, eğer, bilinçli bir "dezenformasyon kampanyası"nın, kişilere "çamur bulaştırma" ve "yeni andıçlama" yöntemlerinin devreye sokulmasıysa, başka.
The New Yorker’da Seymour Hersh imzalı haberin, Türk-İsrail ilişkilerine, Türkiye-Irak Kürtleri ilişkilerine ve hatta Türk-Amerikan ilişkilerine düşürdüğü gölge ile eş zamanlı bu manzara, insanın aklına çeşitli "siyasi hesaplar" getiriyor.

H.O TERCÜMAN GAZETESİ
Yayın Tarihi : 25 Haziran 2004 Cuma 01:26:12
Güncelleme :25 Haziran 2004 Cuma 01:42:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?