28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

El üstünde ağırlanan Krala "Korkak" tepkisi

Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın 400’e varan bir kalabalıkla Türkiye’ye gelişi ve 25 milyar dolarlık yaptırım yapacağı Türk basınında geniş yer alırken Tercüman Gazetesi, “Hoşgeldin korkak Kral” diye başlık attı.

Arka sayfasını Kral’ın Türkiye’ye gezisine ayıran Tercüman, “Kral Abdullah keyfine bakıyor” yazısının yer aldığı Kral’ın Ankara Esenboğa Havalimanı’nda Dışişleri Bakanı Adullah Gül tarafından karşılanışı sırasında keyifle el sallayışını içeren fotoğrafla, İsrail’in bombaladığı Lübnan’daki yıkımlar arasından çıkarılan çocuk cesetlerini yansıtan fotoğrafı yan yana yayınladı.

Tercüman, Sevil Küçükkoşum imzalı haberde, “Göbekten bağlı olduğu ABD'ye karşı korkusu yüzünden geçen hafta Lübnan sorununa çözüm bulmak için Malezya'da düzenlenen İslam Konferansı Örgütü toplantısına katılmayan Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz El Suud dün temaslarda bulunmak üzere Türkiye'ye geldi” diye yazdı. Tercüman, “Ekonomik çıkarlarını teslim ettiği ABD'nin korkusundan, Lübnan için çözümün arandığı İKÖ'nün toplantısına katılmayan Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Ankara ve İstanbul'da keyfine keyif katacak” diye de ekledi.

Tercüman’ın yazarları Ömer Lütfü Mete ise, “Kiralık ve satılık istiklal” başlıklı yazısında şu sav ve sağtamalarda bulundu:

“İSRAİL, İslâm Dünyası’nın, hain müttefiklerimiz de PKK maşası ile Türkiye’nin ciğerini doğrarken, hiç değilse büyük oyunun bize kesmek istediği faturayı millete dürüstçe ilan edebilecek özgüvene, umuda ve kararlılığa sahip siyasi ve askeri sorumlularımız olabilseydi, yeni kurtuluş savaşı için sağlıklı durum tespiti yapar, gereğine soyunurduk.
Subaylarımızın evleri basılarak öldürüldüğü bir sürece girdiğimiz halde her kim hâlâ bize bu işi sadece terör örgütünün ve içerideki bölücülerin marifeti gibi göstermek dalalet ve ihanetine ortak ise; ister sivil olsun, ister asker, vatanın ve milletin en büyük belası bizatihi onların kendileridir.
Meseleyi bininci defa, olabildiğince açık özetleyeyim:
Bu dalgada iki küresel iradenin iki farklı yönelimleri vardır:
1- Küresel sermaye, İsrail’in de çok arzuladığı üzere en az 500 devletli bir dünya istemekte, bunun için de Türkiye dâhil önce bölgedeki ülkelerin bölünmesi için her şeyi yapmaktadır.
2- ABD’nin ulusçu güçleri ise, gezegenin biricik egemeni olarak kalmak için her yerde olduğu gibi Ortadoğu ve Avrasya’da da can damarı niteliğindeki bütün coğrafyalarda gerekli şekilde konuşlanabilmek gayesi çerçevesinde, Türkiye’nin Güneydoğu’suna müdahale edebileceği ortamı hazırlamaya çalışmaktadır. Bunun için de maşasını kullanarak Türkiye’ye ‘Gönül rızası ile beni oralara oturtmazsan canını daha çok yakacağım’ demektedir. Ankara’da bu gücün karşısına çıkıp ‘Sakın teslim olmamı bekleme; geçmişime, günüme ve geleceğime saygı duymayı öğrenerek işbirliği yapacaksan adam gibi masaya otur’ diyecek devlet idrakine sahip muhatap bulmadığı için de, iktisadi bunalım silahından daha yıpratıcı ve diz çöktürücü olan bölücü tehdidin kullanımı ve geçerliliği sürüyor.
Bu şartlarda varlığımızı koruyabilmemiz için önce, bağımsız ve şahsiyetli devlet konumundan nasıl çıktığımızı bilmemiz, telâfisine çalışmamız lâzım.
Atatürk ve arkadaşları yola çıkarken çizilen haritanın tamamını olmasa bile büyük bir kısmını tekrar özgürleştirdiği zaman aç ve perişandır. O zamanki şartları Sovyet gazetesi İzvetsia şöyle özetliyor:
- 11 yıl kesintisiz savaş halinin ardından nüfus çok azaldı, sıtma ve frengi salgın... Ülkede gelişmiş tek sanayi dalı olan tütün bile can çekişiyor. Vergiler çok ağır, insanlar ülke dışına kaçıyor...
Atatürk ve arkadaşları iktisadi hayatı canlandırmak için önce milli banka kurmaya çalışıyorlar. Ülkede banka var ama sadece yabancılar için çalışıyor. Bu durumun ne anlama geldiğini Celâl Bayar’dan dinleyelim:
- Vaktiyle bankada çalışırken Türk tacirlerinin yabancı bankalardan faydalandıklarını görür ve milli bir Türk bankasına ihtiyaç duyardım.
Şimdi ise, en dindar iktidarımızın ‘paranın dini olmaz’ diyebildiği bir süreçte, İzmir’e döktüğümüz Yunan’ın geri dönüp ülkemizden banka fethedebilmesini marifet sayacak kadar dünya gerçeklerinden habersiz, bağımsızlığın son kırıntılarını elden çıkarmaya çalışıyoruz. Üstüne üstlük bunu becerebildiğimiz için yükseltilen değerler medyası ve iktidar bayram ilan ediyor.
Dünyada bağımsızlığı satmakla övünülen başka bir ülke görülmüş müdür?
Böyle bir ortamda iki küresel gücün iki ayrı yönelimle Türkiye üzerinde oynadıkları oyunlara karşı mücadele verdiğini sananların kaç dirhemlik akılla hangi çözüm planını tasarlayıp uygulamaya geçmelerini bekleyebiliriz?
Bu kadroların aklı ancak burnumuzun dibinde patlatılan mayınlarla uğraşmaya yetebilir. İktidar şehveti ile köksüzleşenlerin ve kökten batıcıların bilinçaltlarında bağımsızlık artık kolayca kiralanabilir ve hatta satılabilir bir nesnedir.
Onun için ufkumuza yerleşen düşmanın oyunları karşısında şaşkınız.
İnşallah milletin ayağa kalkması için Yunan’ın İzmir’e çıkması gibi bir uyarıcıya ihtiyaç kalmaz...”

Kent Haber

KRAL’IN “KRAL GEZİSİ”NE İKİ YAZARDAN BAKIŞ

Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Türkiye’ye gelişiyle ilgili gelişmeleri Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ile Hürriyet Gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz değişik biçimlerde yorumladılar.

Altaylı, Kral’ı ve Kral’ın gelişini yerenleri bugünkü “Yaygara” başlıklı yazısında yerdi. Altaylı, “Bazı yazarlar Suudi Arabistan Kralı'nın ziyaretine "çamur atmaya" başladı bile. Suudi Arabistan şeriatla yönetiliyormuş, Kralın haremi varmış, ülkesinde demokrasi yokmuş. "Ayakları kokar, uyurken horlar" da diyebilirler. Bunları yazanlar, dünya gerçeklerinden uzak, hayal aleminde yaşayan adamlar. Beğenmedikleri Suudi Arabistan'ın ABD'de trilyonlarca dolarlık yatırımı var. En büyük bankalarda hisseleri, en önemli sanayi kuruluşlarında büyük ortaklıkları var. Aynı Suudilerin Almanya'da milyarlarca avroluk işleri yürüyor. Suudilerin ortak olduğu Alman fabrikalarında on binlerce Alman çalışıyor. O fabrikalar dünyanın her yerine milyarlarca avroluk ihracat yapıyor, Alman ekonomisini güçlendiriyor. Üstelik ne Amerika, ne Almanya ne de Arap yatırımlarına ev sahipliği yapan diğer ülkeler, Kral'ın özel yaşamını veya ülkesindeki rejimi sorguluyor” diye yazdı.

Hürriyet yazarı Yılmaz da, “Yandaş medya yaratma çabası” başlıklı bugünkü yazısında, dün bir kısım gazetede çıkan Kral’la ilgili ilanlara değindi. Yılmaz, şöyle dedi:

“SUUDİ Arabistan Kralı Abdullah’ın ülkemize yaptığı resmi ziyaret nedeniyle verilen bir ilan dün bazı gazetelerde yayımlandı.
Hürriyet okuyucularının görmelerine olanak olmayan bu ilanı kısaca anlatayım önce:
İlan, Saudi Cable Company Group isimli Türkiye’de de faaliyet gösteren bir özel şirket tarafından verilmiş. Veriliş amacı, Kral’a "hoş geldiniz" demek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da "iki ülke ilişkilerine katkıları nedeniyle teşekkür etmek".
İlanda Kral Abdullah ile Başbakan Erdoğan’ın yan yana bir fotoğrafları da var.
Aldığım bir duyuma göre, ilan hazırlandıktan sonra "onay alınmak üzere" Başbakanlığa yollanmış. Başbakanlık, ilanı onayladıktan sonra sormuş: Hangi gazetelerde yayımlanacak?
Verilen liste "beğenilmemiş" olmalı ki şirkete şu talimat verilmiş: İlanı sadece Zaman, Sabah, Türkiye, Star ve New Anatolia (İlnur Çevik tarafından yayımlanan İngilizce gazete) gazetelerine verin!
Şirket bu dağılıma itiraz edince "O zaman bir tane de Doğan Grubu’ndan olsun" denilmiş ve Milliyet de listeye eklenmiş.
Daha sonra Hürriyet muhabirlerinin sorusu üzerine, Başbakanlık Basın Sözcüsü, benim bu duyduklarımın doğru olmadığını, Başbakanlığın böyle bir onay ve talimat vermediğini söyledi.
Başbakanlık Basın Sözcüsü’nün açıklamasının doğru olduğuna inanmak istiyorum ama "yalanlanan doğrular" olayına da artık alıştığım için not olarak bir kenarda bulunsun diye duyduklarımı sizlerle paylaştım.
Mesut Yılmaz, AKP milletvekillerinin oylarıyla Yüce Divan’a gönderilirken, hakkındaki suçlamalara bir de "devletin olanaklarını kullanarak yandaş medya yaratma çabası" eklenmişti. Umarım AKP’nin bu "hassasiyeti" devam ediyordur.
"Yandaş basın yaratma çabası" bugüne kadar Türkiye’de hiçbir işe yaramadı, bundan sonra da yaramaz. Bunu da hatırlatayım istedim.”

Yılmaz, Suudi Kral’ın, Erdoğan’a “Hizbullah’ı neden bu kadar savunuyorsunuz?” diye sorması durumunda, Başbakan’ın nasıl bir yanıt vereceğini merak ettiğini de, “Başbakan’ı terletecek soru” başlığı altındaki yazısında dile getirdi.


Kenthaber
Yayın Tarihi : 9 Ağustos 2006 Çarşamba 14:21:52
Güncelleme :9 Ağustos 2006 Çarşamba 14:27:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?