23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Medya, yalan ve yalakalar evi mi?

Hürriyet Gazetesi’nin köşe yazarı Emin Çölaşan’la bir dergide yapılmış olan röportajı ilgiyle okuduk.

Sayın Çölaşan röportajda diyor ki;  Medya AKP’nin dümen suyuna girdi.

Yüzde yüz haklı.

Basının iktidara bağımlılık yönünden ve köşe yazarlarının yalakalığı açısından, böylesine çirkin ve iğrenç atmosferi hemen hemen hiçbir dönemde yaşamadık demiş olsak, sanırız yanlış bir şey söylemiş olmayız.

Bugün zaten okur; çok satışlı gazetelerde köşe yazarlığı yapmakta olan onlarca köşe yazarından kaçının yazısını, inançla ve yazarın şahsına güven duyarak okuyabiliyor ki ?

Bu satırların yazarı;

Bir ölçüde eli kalem tutan ve toplumsal ve siyasi konularda duygu ve düşüncelerini yazmaya çaba gösteren, kendi çapında bir yazar olarak, yaygın basında karakterine ve ilkelerine güven ve saygı duyarak okuduğu köşe yazarı sayısının; üçü beşi geçmediğini çok rahatlıkla söyleyebilir.

X X X

Geçtiğimiz günlerde bir köşe yazarının medyayı “Yalan evi” olarak nitelemesi bize hayli ilginç gelmişti. Biz bu yakıştırmaya yazımızın başlığında, bir de “yalakalık” fenomenini ekledik.

Köşesinde kıvrak ve yaldızlı cümlelerle sözümüz ona vatanı kurtarmaya çalışan, (daha doğrusu vatansever görüntüsü verme gayreti içerisinde olan) çok saygıdeğer ve yeri doldurulamaz(!) köşe yazarlarımızın bir çoğuna bakın, Yaşantılarıyla ve eylemleriyle, hiçbir zaman, “yandım Allah” diye ömürleri boyu çırpınan insanların, yani halkın yanında değillerdir ve olmamışlardır…

Ayağı parkeli salonlardan ve halıdan başka bir yere basmamış, saray gibi villalarda oturan, lüks araba ve olanaklarıyla, en pahalı otellerde tatil yapan, Karun gibi zengin köşe yazarı mı olur? Söyleyin Allah aşkına!

Böylesi varlık içerisinde olanların, halkın gerçek dünyalarını anlamaları ya da anlayabilmeleri mümkün mü hiç ?
Anlasalar bile, yüce şahsiyetlerine debdebeli yaşamı bahşeden, göbeklerinden bağlı oldukları“dünya tatlısı “ patronlarının sözlerinden çıkarlar mı?

Onlara karşı duymuş oldukları “derin sevgi”ye ihanet edip, “tamamen duygusallıktan”(!) ayrılabilirler mi?
Halktan bir bireyin, bu tür köşe yazarlarına ulaşabilmesi ve onlarla konuşabilmesi, derdini anlatabilmesi, hiç görülmüş mü?..

Hemen hepsi, “elektronik” kapı girişli görkemli plazalarda, kutsal görevlerini(!) icra etmekte ve o muhteşem köşe yazılarını(!) böyle mekanlardan yazmaktadırlar.

Hangi sıradan vatandaş, bu plazaların kapısından içeri girebilir, daha doğrusu o “elektronik” kapılardan kendisine kim “geç” izni verir ?..

X X X

Sürekli olarak üzerinde durduğumuz konu; basının, kişilikli, dünya nimetlerine esir düşmemiş, gerçekleri her hal ve koşulda dürüstçe yazabilecek basın emekçilerinin, yazar ve çizerlerin elinde olması durumunda, halkın güvenini kazanabileceği yönündedir…

Dönek, yalaka takımının, hiçbir zaman camianın içerisinde yer bulmaması ve barındırılmaması gerekir!..

Şimdi, bu satırları okumakta olan kimi okurlar, belki haklı olarak diyeceklerdir ki; “Kardeşim, sen nerede, hangi ülkede yaşıyorsun, rüya mı görüyorsun allahaşkına ?…”

Ancak… Bu konuda mücadele etmek ve gerçekleri dile getirmek sadece Emin Çölaşan’ın ve birkaç kişilikli yazarın üzerine üzerine bırakılmamalı herhalde…

Uzun yıllar basın camiası içerisinde yer alan, dürüst, kişilikli, şerefli olmayı ilke edinmiş öteki gazeteci ve köşe yazarlarının da, cesaret ve kararlılıkla ortaya çıkıp, yazılarıyla ve davranışlarıyla sayın Çölaşan gibi “tavır alıcı” olmaları gerekir.

Ünlü düşünür Perikles ne demiş ?

“ Hiçbir işe karışmayan insan zararsızdır, ancak yarasızdır da…”

Gördüğümüz kadarıyla bir çok basın emekçisi; genel olarak medyadan ve çalışmış olduğu basın organından, ilke ve inandırıcılık yönü itibarıyla halk gibi memnun değil.

“Satılık basın”, “satılık kalem” çok işittiğimiz yakınma konuları…

Sonuç olarak:

Basın düzelmeden, daha doğrusu yola gelmeden/getirilmeden, toplumda huzur ve istikrara yönelik beklentiler ütopyadan ileri gidemez..

Çünkü insanlar, ne gazetelerin yazdığına inanıyor, ne de anlı şanlı köşe yazarlarının yazılarına ve gazetecilik misyonlarına saygı ve güven duyuyor…

Bakıyorsunuz, adamın hakkında, haksız çıkara bağlı en çirkin iddialar var, toplum vicdanında şerefsizliği tescillenmiş, sonra bu adam kalkacak hiç bir şey olmamış ya da yaşanmamış gibi, yaygın basının bilmem hangi köşesinde, okura, namus, haysiyet, şereften dem vuracak…

Böyle bir köşe yazarını, dünyanın en mükemmel yazısını yazmış olsa dahi, namuslu ve şerefli bir insan bile bile okur mu ?

Okuyabilir mi?

Bir köşe yazarının dolar milyoneri olması/olabilmesi nasıl mümkün olabilir söyler misiniz?

Eskinin basınında ünlü köşe yazarlarından kendisine zengin denilebilecek tek bir yazar var mıydı? Tabi çok az da olsa “satılmış kalemler” dışında tabi¹…

Yazılarımızda bu konular üzerinde durmayı ısrarla sürdüreceğiz!

Burhan Özbey
Yayın Tarihi : 21 Eylül 2005 Çarşamba 12:32:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?