Hep şunu düşünmüşümdür: Biz ülke olarak, hemen hemen 2 yıl üst üste huzur yüzü göremedik.
Ne zaman kendimizi toparlamaya, ekonomimizi, demokrasimizi düzeltmeye kalkışsak, hemen bir şeyler oluveriyor.
Yıllarca PKK terörü ile mücadele verip, bundan tüm batıya rağmen galip çıktıktan sonra şimdi de ne idiğü belirsiz olan ve adına ‘İslami Terör’ denilen bir belayla uğraşmak zorunda bırakıldık.
Hem de, verilen tüm sözlere, batının hamasi politik söylemlerine rağmen, yapayalnız, bir başımıza, sanki kaderimize terk edildik.
Terörü ve teröristi dünyanın başına bela eden batı uygarlığı (!) terörün ekmeğine öyle bir yağ ve katmerli kaymak sürdü ki, bir taşla bir sürü kuş vurulmuş oldu !...
İstanbul’daki son iki bombalama olayı, önce İslamın tüm dünyada terörle anılmasına, ardından yabancı devlet adamlarının, gözümüzün içine baka baka, “İstanbul’a gitmeyin!” uyarılarıyla, ilk başta turizmin baltalanması suretiyle ekonominin darbe yemesine neden oldu.
Ama en acısı, medyanın sanki kana susamış objektiflerinin "En iyi kanı bizde bulursunuz" şeklindeki canhıraş pazarlama feryatları ile dünya kamuoyunda, ülkemizin bir terör yuvası imajı oluşturulmasına ve tribünlere oynayan terörün amacına ulaşmasına neden oldu.
Ve maalesef tarih yine tekerrür etti. Dün akşam saatlerinde Kartal'da meydana gelen terör saldırısında, yine medyadımızda kan ve dehşet görüntüleri pazara taşındı.
Bizler, her terör olayında niçin hep medyanın sağduyulu olmasını istedik ?
Çünkü dediğimiz gibi terör, tribünlere oynar.
Çıktığı sahada seyirci ilgisi göremezse, istediği gibi oynayamaz.
Yaptığı eylemlerde ne kadar ses getirirse, başarısı da o ölçüdedir.
Kendi ülkelerindeki en ufak bir hırsızlık olayında bile, failin suratını mozaikleyip seyirciye ulaştıran batı medyası, yine olaya balıklama atladı. Gene bizim televizyonlardan alınan o dehşet görüntüleri ısıtılıp ısıtılıp yayınlanıyor.
Konu Türkiye olunca, ne batının o eşsiz basın etiği, ne insan hakları, ne vs.
Ellerine yine kozlar geçmeye başladı, başta turizmde rakibimiz olan Akdeniz ülkeleri, ellerini ovuşturmaya başladı.
Çünkü medyadaki kan pazarlamacıları yine canhıraş feryatta; "En iyi kan bizde!"
....
Lütfen anlayın artık. Bizim, bizden başka dostumuz olmadığı artık gün gibi aşikar.
Bu ülke için gönüllü turizm elçiliği yapan, bu uğurda tüm zamanını harcayan, didinen insanlara, "ne yaparım da ülkeye tek bir turist daha getirebilirim ?" diye gecesini gündüzüne katan yatırımcıya, girişimciye birazcık saygınız yok mu ?
Birazcık kırılan kolu yen içinde tutamaz mıyız ?
Ama olmuyor işte, ne kadar uğraşsak, didinsek boşuna...
Gene medya canhıraş bağırıyor, ve biz gene bindiğimiz dalı kesmeye devam ediyoruz.
Bizde de sadece iyi dileklerde bulunmak düşüyor...
Hayırlı başarılarınızın (!) devamı temennisiyle saygıdeğer kan pazarlamacıları.