Sayın Yılmaz Çetiner
Milliyet gazetesindeki köşenizde ‘700 bin işyerinin vergisi 5’er milyon !’ başlıklı yazınızı yayınlandığı günden beri saklıyoruz.
Amacımız, yazınızda bahsettiğiniz esnaflar olarak (manav, bakkal, kasap, berber, terzi, Kuru yemişçi, büfeci, lokantacı, tatlıcı, peynirci, tamirci gibi küçük esnaf) size elimizden geldiği kadar kendimizi anlatabilmek, veya hazırladığımız bu cevabi yazıyı herhangi bir yerde yayınlatmaktı.
Sayın Çetiner, bizler İstanbul’da hem de İstanbul’un bilinen eski çarşılarının birinde geçimlerini kıt kanaat sağlamaya çalışan esnaflarız.
Buradaki dükkanların tamamı belki beşinci, belki de onuncu defa el değiştiren yani hava parası verilerek yeni sahipleri tarafından işletilen dükkanlardır.
Böyle işlek bir çarşıda bile dükkanın konumuna göre işleri çok zayıf olan esnaf
arkadaşlarımız da bulunmaktadır.
Bütün buna rağmen, bu esnafların hepsi “Bir iş yapabilirim, çocuğumun, ailemin geçimini sağlarım” düşüncesi ile çoğu kez altından kalkamadıkları borçlara girerek bir dükkan sahibi olmuşlardır.
Bir tezgah kurmanın zorluğunu ancak bir tezgah kurmaya çalışan bilir.
Borçla başlanılan bir işte, hiçbir esnaf borcundan önce ne kendi ihtiyacını
ne de devlete vereceği vergiyi düşünür.
Ayakta kalabilmesinin birinci şartı da budur.
Dükkan açmaya çalışan bir kimseyi sırası ile önce belediye sonra maliye, sonra da işlemlerini yaparken, noterlerde ödediği harçlar bin pişman eder.
İşkenceler kira mukavelesi ile başlar.
Çünkü iş yeri kiralarında stopaj %25tir.
Yani 100 milyon liralık bir mukavelede, bir esnaf devlete her ay 25 milyon lira,
her yıl 300 milyon lira, 500 milyon liralık bir mukavelede, her ay 125 milyon lira, her yıl 1 milyar 500 milyon lira, 1 milyar liralık bir mukavelede, her ay 250 milyon lira, her yılda 3 milyar lira devlete vergi vermek mecburiyetindedir.
Her esnaf yanında en az bir kişi çalıştırmak mecburiyetindedir.
Dolayısı ile bir işsizi iş sahibi yaptığı için her esnaf devlete her ay en az 30 milyon lira muhtasar ödemek mecburiyetindedir. Bu da senede 360 milyon lira eder.
Yani sizin yazdığınız gibi esnaflar devlete yılda sadece 5 milyon lira vergi veriyor değildirler.
Bir insan ailesine iyi bir yaşam sağlayabilmek için esnaf olmaya çalışır.
Bu nedenle, bir esnaf da devlete vereceği paradan önce elbetteki hem kendi
İhtiyaçlarına hemde ailesinin ihtiyaçlarına öncelik verecektir.
Eğer devlet bu esnafların hem kendileri için, hem de aileleri için yaptıkları
harcamaları gider olarak kabul etse, inanın ki esnafların resmi olarak
gösterdikleri rakamlar misli misli artacaktır.
Biz esnaflarca kara paranın ortadan kalkmamasının birinci nedeni olarak, esnaf olsun tüccar olsun, sanayici olsun kim olursa olsun yaptığı harcamaların gider olarak kabul edilmesi düşüncesindeyiz.
Aksi halde, devlet bu insanlara kazandıkları paralarının hırsızlığını
yaptırmaya zorlamış olacaktır.
Bu durumda hiçbir esnaf da siz ne kadar derseniz deyin, hırsızlığı kabul etmeyecektir.
Doğrusu da budur.
Hiçbir insan kendi kazandığı paranın hırsızı olamaz. Bu eşyanın tabiatına da aykırıdır.
Sayın Çetiner, KDV ye gelince ; Hiçbir insan “Ben dükkan açayım, esnaf olayım da, KDV vergilerini toplayıp devlete yatırayım” diye dükkan açmaz.
Hiç bir kimse yukarıda da anlatmaya çalıştığımız gibi gider kabul edilmeyen,
her hangi bir işine yaramayan, KDV fişini istemez.
Bu konuda en dertli olan esnaf arkadaşımız lokantacı Mustafa !
Lokantacı Mustafa tencere yemeği yapar.
Çeşitleri Kuru fasulye, tas kebabı, pilav ve kompostoyu şaşmaz.
Mustafa’nın kirası 400 milyon lira, Devlete, her ay 100 milyon TL stopaj ödemek mecburiyetindedir.
Aşçısına 600 milyon TL ödemektedir, ama maaşını sigortaya asgari ücretten gösterdiği için, 200 milyon lira da sigorta muhtasar öder.
300 milyon lira ödediği bulaşıkçısının üstüne kaynar su döküleceğinden korktuğu için de yine sigortaya 200 milyon lira öder.
Yüzde hesabı ile çalıştırdığı garsonuna yaklaşık 600 milyon lira, sigortası ve muhtasarı içinde yine 200 milyon lira öder
Mustafa arkadaşımızın çıkardığı günlük yemeklerin maliyeti, bulaşığı vesaire en az 200 milyon liradır, bu da ayda 6 milyar lira eder.
Mustafa arkadaşımız her ay ayrıca, 350-400 milyon lira da elektrik su öder.
Yani Mustafa arkadaşımızın aylık gideri yaklaşık 9,5-10 milyar liradır.
Aylık 10 milyar lira gideri olan Mustafa’nın günlük gideri de 300-350 milyon lira demektir.
Mustafa’nın 300-350 milyon lira olan günlük giderini çıkarması için, fiyatı 9 milyon lira olan tas kebabı, pilav ve kompostodan oluşan mönüsünden en az 40 tane satması lazımdır.
Ama Mustafa’nın lokantasında 6 masa ve 24 sandalye vardır.
En iyi şartlarda bir sandalyeyi 2 kez doldurabilen Mustafa’nın bu durumdaki günlük ortalama cirosunun 500 milyon lirayı, aylık ortalama cirosunun da 15 milyar lirayı geçmesi mümkün değildir.
Bu hesaba göre, aylık 10 milyar lira gideri olan Mustafa kardeşimizin, aylık 15 milyar lira da geliri olduğuna göre, ayda 5 milyar lira para kazanmaktadır.
Ama daha henüz ortada KDV yoktur.
Mustafa kardeşimizin işinde kullandığı et sebze gibi ana malzemenin KDV’si alınırken %1’dir .
Ama devlet Mustafa kardeşimizden %18 KDV fişi kesmesini ve toplanan
KDV parasını da gününde maliyeye yatırmasını ister.
Bu da demektir ki, Mustafa kardeşimiz normal olarak KDV fişi kesen birisi
olarak devlete, aylık cirosunun (15 milyar liranın) %18 i olan yaklaşık 3 milyar lirayı maliyeye yatırması demektir.
Yukarıdaki hesaba göre, 5 milyar lira kazanan Mustafa, bu paranın 3 milyar
lirasını maliyeye verirse , kendisine kalacak para 2 milyar liradır.
Bir insan düşünün sabahın köründe kalkacak çalışacak çabalayacak ayda 5 milyar lira kazanacak sonrada bunun 3 milyar lirasını devlete verecek.
Acaba medeni ülkelerde iş yapmaya, istihdam sağlamaya çalışan girişimcilere bunun benzeri bir uygulama yapılıyor mu?
Dahası da var; bu adam daha sonra kendisinde kalan aylık 2 milyar liranın % 40’ını da yıl sonunda yine devlete vergi olarak ödemek mecburiyetinde kalacak.
Bir an için Mustafa kardeşimizin yemek fiyatlarına KDV farkını ilave ettiğini düşünelim.
Bütün samimiyetimizle söylüyoruz ki müşterinin tamamı dağılır! Mustafa’nın
dükkanı kapanır! Müşteri de yine kendisinden o farkı istemeyen yerlere
gider!
%1 KDV ile malzeme al, % 18 ile devlete öde. Yani günlük cironun
%20 sini devlete öde. Dünyanın hiçbir tarafında böyle bir uygulama yoktur.
Bütün buna rağmen, eğer KDV oranları makul bir düzeye çekilirse, her esnaf
yine de KDV’sini rahatlıkla öder.
100 milyon liralık her alış verişte müşterinin “KDV fişi istemiyorum. 80 milyon lira vereceğim” demesi artık vaz geçilmez bir alışkanlık olmuştur.
Eğer KDV oranları, gerek müşterinin, gerekse esnafın tenezzül etmeyeceği oranlara indirilirse, devletin toplayacağı KDV emin olunuz ki bin misli artacak, piyasalarda dönen kara para da büyük oranda azalacaktır.
Sayın Çetiner; küçük esnafın ödediği vergi öyle söylendiği gibi 5 milyon lira falan değildir.
Yukarıda da anlatmaya çalıştığımız gibi hiç vergi ödemek istemeyen, ama 400 milyon lira kira mukavelesi olan bir esnaf bile, lokantacı Mustafa örneğinde de olduğu gibi, devlete yılda en az 5-6 milyar lira vergi vermek mecburiyetindedir.
Dikkatinizi çekmek isteriz ki; bu daha sadece esnaf olma vergisidir.
Bir de o kadar esnafın yarattığı katma değeri düşünebiliyor musunuz?
Esnaflar da, maaşlı çalışanlar gibi, ayrıca her işlerinde, her alış verişlerinde dolaylı dolaysız bütün vergileri ödemek mecburiyetindedir.
Bu ödemeleri de başka birilerinden aldıkları paralarla değil, kendi yarattıkları değerlerden elde etmektedirler.
Küçük esnaf denilen bu gurup eğer olmasa idi, Türkiye’deki işsizliğin boyutunu düşünebiliyor musunuz?
Sayın Çetiner; yazınızın bir bölümünde de ‘asgari ücretle açlık sınırının yanı başında yaşayanlardan dahi 32 milyon lira çatır çatır kesiliyor’ diye yazmışsınız.
Hayır Sayın Çetiner hayır.
Asgari ücretle açlık sınırının yanı başında çalışanlardan 32 milyon lira kesilmiyor.
O kişileri yanında çalıştıran esnaf, sanayici, tüccar gibi iş veren, 32 milyon lirayı devlete vergi olarak ödüyor.
Siz de biliyorsunuz ki ülkemizde; “32 milyon lira eksik olsun yeter ki bana
iş ver” diyen binlerce insan var.
Devlet müesseselerinde çalışanlardan kesilen paralar ise tamamen yalan.
Devlet parayı bir cebinden alıp, diğer cebine koyuyor.
Sonra, devlet nereden parayı alıyor hiç düşündünüz mü?
Devlet para mı kazanıyor ki?
Devlet parayı sadece ve sadece esnaftan, sanayiciden, tüccardan yani özel sektörden toplar, veya dışarıdan borç alır.
Sağlıklı ve mutlu günler dileklerimizle
……… Çarşı Esnafı Adına
**
Yayın Tarihi :
27 Ekim 2003 Pazartesi 00:00:30
Güncelleme :30 Aralık 2003 Salı 19:46:00