20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Takkesi düştü keli göründü - Emin Çölaşan

İSLAMCI gazetede kendi gerçek ismiyle değil, düzmece bir isim kullanarak dedikodu yazıları yazıyor. Gerçek ismi Fehmi Koru. Dedikodu yazılarını Taha Kıvanç isminin ardına gizlenip piyasaya sürüyor.

Dünkü yazısında yine hiç utanmadan ve hiç sıkılmadan, Hürriyet gazetesi yönetimine çağrıda bulunup beni kovmalarını istiyor!

Jurnalcilik, ispiyonculuk yapıyor. Türk basın tarihinde böylesi herhalde ilk kez görülüyor.

Kendisini Harvard (!) mezunu olarak tanıtan bu şahsı geçmişte ben çok yazdım, başkaları da çok yazdı.

Yalanlarını, marifetlerini, iftiralarını bir bir ortaya çıkardık, belgeledik. Yanıt veremedi.

Bir gece Ankara’da rahmetli Uğur Mumcu, rahmetli Teoman Erel, Bekir Coşkun, Melih Aşık ve ben, birlikte yemek yedik. Kısa süre sonra yazılar döktürmeye başladı:

‘Bunlar o yemekte silah üzerine yemin edip hükümeti devirmeye karar verdiler.’

Güler misin, ağlar mısın!

Bir gün yazısında başka bir konuyu gündeme getirdi:

‘Kültür Bakanlığı Emin Çölaşan’ın kitaplarından binlerce adet satın aldı ve Çölaşan’a bir gecede milyarlar kazandırdı.’

Böyle bir olaydan haberim yok. Kültür Bakanlığı Müsteşarı Emre Kongar’ı aradım. Kongar durumu araştırıp bana resmi listeyi faksladı. Kültür Bakanlığı çok sayıda yazarın on binlerce kitabını, kendisine bağlı kütüphanelere dağıtmak amacıyla satın almış. Bu arada benim yüz binlerce satmış olan kitaplarımdan da 400 (dört yüz) adet almış.

Takkeli liboş yine yalan yazmıştı. Hayatı böyle geçiyordu.

***

Yazılarında herkesi ‘MİT görevlisi’ olmakla suçlardı!.. Çünkü MİT bizim değil, ‘yabancı ülkelerin’ istihbarat örgütüydü ya! Günün birinde İslamcı kesimin önde gelenlerinden İsmail Nacar için yazılar döktürüp onu kınamaya başladı. İddiası kendince yine çok vahimdi:

‘Faruk Sükan’ın İçişleri Bakanlığı döneminde Nacar MİT görevlisiydi.’

Bunun üzerine İsmail Nacar açıklama yaptı:

‘O sırada ben lise ikinci sınıf öğrencisiydim.’

Aynı takkeli Fehmi Koru bir süre sonra Bilkent Üniversitesi’nde konuşma yaptı:

‘Bizim gazetecilikte ise hepimiz ister istemez birer MİT uzmanı olma ihtiyacındayız.’

O dönemde çalışmakta olduğu İslamcı kanal, ABD’de MİT’in geçmişteki üst düzey elemanı Mehmet Eymür’le çekim yapıyor. Fehmi de çekimde. Soruları soruyor, yönlendiriyor ama kendini -her nedense- göstermiyor. Hayatı böyle çelişkiler, yalanlar, üfürükler içinde geçiyor.

Çalıştığı gazetenin Ankara temsilcisi idi. Gazete bürosuna hiç uğramazdı. Turan Güneş Bulvarı’nda sadece kendisi için ayarlanmış ‘özel bürosu’ vardı. Oraya gazete çalışanları bile giremezdi. O ‘özel büroda’ neler olurdu, hangi ‘özel kişiler’ gelirdi! İş ayyuka çıkınca büroyu kapatmak zorunda kaldılar.

***

Bunun bir de Suriye dönemi vardır ki, tümüyle karanlıktır. Bir süre Suriye’de yaşamıştır. Kendi iddiasına göre Darüsselam’da Arapça kurslarına gitmiştir! Siz hiç Arapça öğrenmek için Suriye’ye giden birilerini duydunuz mu?

O yıllarda Suriye’de kan gövdeyi götürüyor. Hafız Esad’ın istihbarat örgütü Muhaberat bir yanda, rejime karşı savaş veren Müslüman Kardeşler örgütü öbür yanda. Takkeli liboş Fehmi orada Müslüman Kardeşler örgütü içerisinde çift taraflı istihbarat görevi yapıyor. Elde ettiği bilgileri başkalarına iletiyor.

İşleri epeyce karışık. Bir zamanlar Fethullahçı. Sonra onlarla para kavgası yapıyor ve ayrılıyor. Bütün İslamcı kesimleri ve tarikatları dolaşıyor. Bir ayağı ABD’de. Basında sık sık ismi geçiyor. Sadece iki örnek vereyim.

Hikmet Çetinkaya yazıyor: ‘İlişkiler zincirine baktığımızda, takkeli liboşun sağa sola neden bulaşıp çamur attığı da ortaya çıkıyor. Koru’nun CIA ajanı olduğu yolundaki dedikodular ağırlık kazanıyor...’

Hürriyet (15 Haziran 2000): ‘Takkeli, yabancı bir gizli servisin adamıdır. Suriye’de ajanlık yaparken Türkiye’ye hizmet etmedi. Onun ne milliyeti, ne dini, ne imanı vardır.’

Sevgili okuyucularım, düzmece isim arkasına saklanarak bana ‘Her yıl Kubilay olayının yıldönümünde aynı cümlelerle yazı yazıyor’ diye bulaşan, üstelik ‘Hürriyet’ten kovulmalıdır’ diye hiç utanmadan jurnalcilik yapan Fehmi Koru isimli kişinin ‘geçmişini’ size kısaca özetledim. Yer darlığı nedeniyle ayrıntılara giremedim. Bu adam Müslüman! Ama bulaştığı, iftira attığı, jurnal ettiği, hakkında yalanlar yazdığı sadece ben değilim. Bunlar ‘Müslümanlıkla’ nasıl bağdaşıyor? Dinimiz bu adamların elinde nasıl kalıyor?

Yazık oldu. Liboşun takkesi düştü, keli göründü!

ecolasan@hurriyet.com.tr
Hürriyet gazetesi
Yayın Tarihi : 25 Aralık 2004 Cumartesi 13:37:16
Güncelleme :27 Aralık 2004 Pazartesi 13:57:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?