Utanç veren manşetler
Ulusal olmak, saygın olmak, büyük olmak, güçlü olmak, gibi kavramlar dünyanın her yerinde her kuruluşun, her müessesenin ve her insanın ulaşmak istediği değer yargılarıdır.
Bu niteliklere kolayca ulaşılmaması için doğa, zaman mefhumunu koymuştur ki;
bunu parayla pulla aşmak mümkün değildir.
Dolayısı ile; ulusal olmak, saygın olmak, büyük olmak ve güçlü olmak için zaman mefhumunu yaşamak doğanın bir kanunudur.
Zamanı yaşayarak bilgi birikiminizi yaptınız, sermayeyi buldunuz ve gereken her şeyi bir araya getirerek ulusal oldunuz, saygın oldunuz, büyük oldunuz, güçlü oldunuz.
Bu kez karşınıza yine bir doğa kanunu çıkar. Zor sahip olunan varlıkları idame ettirmek sahip olmaktan da daha zordur.
Sözü; son senelerde birçok badirelerden geçen, kadroları bölünen ulusal gazetelerimizden birine getirmek istiyorum.
Bundan bir müddet önce ( hatırlaya bildiğim kadarıyla ) “Üvey kızına ve oğluna tecavüz eden adam” manşeti ile çıkmıştı. "Ne kadar rezil bir manşet" diye düşünmüştüm. Ulusal bir gazetede böyle bir manşet atılmasına nasıl izin verilirebilrdi?
Aynı duygu ve düşünceleri paylaştığım eş dost da, "habercilik" adına yapılan böyle bir
manşetin adı "ulusal"a çıkmış hiç bir yayın organına yakışmadığını, ancak iç sayfalarda
bir yerlerde konulabileceğini söylemişlerdi.
Aynı gazetenin 23 Mart 2004 günkü manşeti: “ Küçükyalı’daki çocuk yuvasında, iki kardeşe koğuş annesi işkence yaptı, diğer çocuklar dayak attı, koğuş abisi de tecavüze kalkıştı.”
Gelde inan. Bu yuvada sanki başka bir koğuş yok, sanki başka hiçbir yetkili yok veya diğer koğuş anneleri ve yetkililer de sadist.
Bizim için yuvada hiçbir şey olmamış demek de mümkün değil. Çünkü böyle bir olayın takipcisi olamayız.
Basın elbette her türlü haberi verecektir. Ancak; atılan manşetlerin daha yakışır olması, sansasyon uğruna, ailelerin ve özellikle çocukların psikolojisini bozacak haberleri ilk sayfalara koymaktan kaçınılması gerekmez mi?