19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Zülfikar Doğan-Akşam Gazetesi

29 yaşında stajyer her derde çare, kendi derdine biçare...

Bu haller böyle haller... Hele medyada olağan, rutin, monoton, yeknesak haller...

Gazetenin aracıyla, ’İşe giderken’ kazada ölen muhabir, 29 yaşında stajyer!

Gazetenin Umum yönetmeni yazmış ’Hiç tanımadım kendisini, okulu bitirmiş miydi, bitirmek üzere miydi, işe gidiyordu. Hadi ne işe gittiğini de söyleyeyim, Haluk Bilginer ile tiyatrosunda özel söyleşi yapacaktı!’

29 yaşında stajyer... İnsaf, merhamet... 29 yaşında stajyer olur mu...15, 17, 19, 20 neyse... 29 yaşında stajyer... Stajyer olunca muhtemelen kadro ve sigortada, bordroda adı da yoktur. Varsa mucize! Boğaz tokluğunadır ’işe gitme’ o kadar. Stajyersin, ’işe git’ derler, gidersin, ölürsün. Arkandan acıklı yazılar yazılır, masana mumlar yakılır, çiçekler konulur. Umum yönetmenin ve arkadaşların ’boş gözlerle uzaklara’ bakar, cenazende. ’Baktığını’ yazar köşesinde. Yazmış olmak için. Patronun ’ailene’ başsağlığı diler. Üzünçlü bir yüz giydirilmiş, yüzle. Adını bile bilmez oysa.

Umum yönetmen ’varlığından bihaberdir’, stajyerin. Her medyada umumiyetle böyledir. Stajyer ölse de ’gazetesini bağlar’ öyle gider hastaneye. Bizim meslek sanatçılık gibidir. Oyuncu ölse de oyun sürer, ’ve perde’ denilir. Stajyer ölse de gazete bağlanır. Haluk Bilginer mülakat için ’bir ölüyü beklediğini ve ölenin gelmeyeceğini’ öğrenince üzülmüştür.

’İşe giderken, öldüm, mülakata gelemeyeceğim. Mazeretimin kabulünü arz ederim. İmza 29 Yaşında stajiyer.’

Ama yine de akşamına Bilginer, ’Ve perde!’ demiştir, mecburen. Hayat devam ediyor. Oyun oynanacak, gazete çıkacak. Bütün medyada stajyerler vardır. Kadrosuz, sigortasız, ’işe giden, gönderilen’. Bu medyanin hali, halleri böyledir. Medya her derde çaredir, kendi derdine biçare!


* * *


Bu haller, böyle haller... Hele medyada, olağan, rutin, monoton, yeknesak haller...

İnsan hakları, azınlık hakları, Kürtler’in hakları, işçi hakları, emekli hakları, çiftçi hakları, işkenceci ifşaatları, darbe tezgahçıları, diye en radikal manşetleri çeker... 29 yaşında ve stajyer muhabirden bihaber!

Ülkeler, milletler layık oldukları yönetimlerce yönetilir... Ülkeler ve milletler layık oldukları medyayı bulur. Her medya layığını, her millet medyasını bulur. Millet ölümden zevk - keyif alır, medya ölen hostesin cayır - cayır yanan cesedinin fotoğrafını basmaya bayılır. Millet zevk - keyif alır, röntgenciliğe bayılır, intihara teşebbüs edene ’atla, atla’ diye bağırır. Bu teşvik ve iştiyakle intihar teşebbüsçüsü atlar, vücudu dağılır, ’Atla, atla’ diyenler ’AAA atladı be’ diyerek şaşırır.

İşkenceye paydos ’sıfır tolerans’ diye yasa çıkar, karar alınır, aksine işkence karakoldan hanelere, evlere, ikametgahlara yayılır. Baba geç gelen kızına, hortumla vurur, elektrik verir, kafasını jiletle kazır. AB denetçileri ’Haydi işkence neyse de, karakolda, poliste, emniyette, bu kadar işkenceciyi nereden buldunuz?’ diye apışır. Bu millete ve medyasına toplu terapi, toplu psikiatr seansı gerek. Telefon çalmak için demir şişle göz oyan, 2 milyon lira için minicik mendilci çocuğu sırtından bıçaklayan, intihar edene ’atla’ diye bağıran, keyif alan ruhu ve psikolojisi zedelenmiş bir millet!

29 yaşında stajyer, 25 yıl sigortasız, kadrosuz, mesaisiz, gece müdürü çalıştıran, siyasetçi memuru tayin edince ’kadrolaşma, sürgün’ diye manşetten haykıran, ama 20 yıllık gazeteci ’hakkını arayınca’ sürgüne yollayan, yöneticileri krallar, muhabirleri ve diğerleri paryalar gibi yaşayan bir medya!

Her millet layık olduğu yönetimi, medyayı ve mevkuteyi bulur.
Zülfikar Doğan
Yayın Tarihi : 9 Kasım 2004 Salı 15:02:05
Güncelleme :11 Kasım 2004 Perşembe 00:27:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?