22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

ABD'Lİ GÖZÜYLE PKK VE ÖCALAN'IN İÇYÜZÜ

ABD’de yıllarca The Observer gazetesi adına PKK’yı izleyen gazeteci Aliza Marcus, piyasaya çıkan ’Blood and Belief’ adlı kitabında, terör örgütünü ve elebaşısı Abdullah Öcalan’ı anlattı. Kitapta, Öcalan’ın siyasi muhaliflerini nasıl öldürttüğünden, teröristbaşının bol küfürlü siyasi eğitim kasetlerine kadar birçok bilgi var.

YILLARCA The Observer Gazetesi için terör örgütü PKK’yı izleyen gazeteci Aliza Marcus, terörist olarak görmediği PKK’yı, ’Blood and Belief (Kan ve İnanç)’ isimli kitabında ayrıntılı bir şekilde anlattı. Kitapta, Öcalan’ın örgüt içinde onlarca kişiyi öldürttüğü iddia edildi. Bunlardan biri, PKK içinde sivrilen Mehmet Şener idi. Şener, Öcalan’ın, PKK’yı tek başına ve istediği gibi manipüle ederek demir yumrukla yönetmesini eleştiriyordu. Kuzey Irak’taki Haftanin Kampı’na hapsedilen Şener ve Sari Baran, kaçmak istedi.

DAİREDE İNFAZ PKK kamp sorumlusu Abdurrahman Kayıkçı da ikiliye katıldı ve üçlü kaçarak ’PKK-Vejin’ adlı bir grup kurdu. ’Öcalan ilk kez böyle bir tehdit ile karşı karşıyaydı’ denilen kitaba göre, Şener ve Kayıkçı 1991’de Suriye’ye geçtiler. Kayıkçı, Şam’da bulunan Öcalan’a affedilmek için Şener’in yerini ihbar etti. Şener ve ’Dilan’ kod adlı kadın militan bir apartman dairesinde öldürüldü. Ancak, kitaba göre, Öcalan, bir süre sonra Şener’in tezlerine yaklaştı ve legal parti HEP’e destek verilmesine karar verdi. Kitapta, ailesinden habersiz örgüte giren Ayhan Çitfçi’nin düşkırıklığı da anlatıldı. Çiftçi, kitapta, Atina’da aldıkları siyasi eğitimde, yazdıklarını okuyup kasetlerini dinledikleri Öcalan’ın sürekli küfrettiğini aktardı.

Hurriyet
Yayın Tarihi : 18 Aralık 2007 Salı 07:24:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
İBRAHİM ÇAKICI IP: 85.103.32.xxx Tarih : 20.12.2007 01:03:30

VEDAT YENERER - 20.12.2007 / YENİÇAĞ GAZETESİ... - AKP değil, milletin operasyonu!.. Ortak ve soydaş oldukları Barzani ve ABD yalaması bölücülere karşı yıllardır operasyon yapmayan ve yapmamak için elinden gelen her türlü bahaneyi uyduran yöneticilerimiz, Türk milletinin baskısına daha fazla dayanamayarak bu operasyonun önünü açmak zorunda kaldılar. Operasyon sonrasında telefonuma sarıldım ve Şırnak’’ın Irak sınırına sıfır noktasındaki Şenoba beldesinde yaşayan Türkiye’’nin en vatansever ve savaşçı aşiretlerinden Babat aşiretinin lideri, eski dostum Hazım Babat’’ı aradım. Cep telefonu çalarken aynı anda “Irmağının akışına ölürüm Türkiyem” şarkısını dinletiyordu. Yaklaşık beş bin korucunun da başı olan Hazım Babat’’ın telefona cevap vermesiyle ses tonundan ne kadar mutlu olduğunu anladım. Sınırda nelerin yaşandığını ve Bestler-Dereler bölgesinde devam eden çatışmalarla ilgili gelişmeleri sordum. Babat kısaca şöyle konuştu: “Bombardıman teröristleri darmadağın etti. Kandil’’i boşaltmışlardı ama Türkiye’’nin operasyon yapmayacağını düşünerek Kandil’’e geri dönmüşlerdi. Bu bombardımanla çok büyük darbe aldılar. Burada sınır boyundaki kampları da yerle bir edildi. Sık sık ’’Yeter!.. Bombalamayı durdurun’’diye telsizden bağırıyorlardı. Kendi aralarındaki telsiz konuşmalarında da bağrışarak, ’’Bizi kandırdınız, hani T.C. saldırmayacaktı’’ diyerek kavga ediyorlardı. Komutanlarına ve diğer kamplara ulaşamayan teröristler ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Zayiatları çok büyük. Bu operasyon bölgemizdeki tüm güvenlik güçlerinin moralini üst seviyeye çıkarttı. Şehit arkadaşlarımızın ruhları şad olsun, kanları yerde kalmadı. ’’Arkamızda Cudi var’’diyenler, ’’yandım anam’’ deyip, çil yavrusu gibi dağıldılar.” Cudi’’de Bestler-Dereler bölgesinde devam eden çatışmalarla ilgili olarak da bilgi veren Hazım Babat “Bestler-Dereler Şenoba’’yı çeviren dağların arka tarafıdır. Teröristler ancak birkaç kişilik gruplar halinde dolaşabiliyorlar. Mehmetçikle beraber arkadaşlarımız 24 saat onların peşlerinde, gördüğümüz yerde teslim olmalarını istiyoruz. Genelikle çatışmayı tercih ediyorlar. ’’Biz buradayız’’ demeye getiriyorlar. Biz de gerekeni yapıp kendilerine buralarda kimin olduğunu en güzel şekilde gösteriyoruz. Böyle küçük çatışmalar sık sık olur. Önemli değil. ” şeklinde konuştu. Bu arada çok önemli bir detayı hatırlatmakta yarar görüyorum. Bombardıman sonrasında bölgeden fotoğraflar medyada yer aldı ve sadece evlerin yıkıldığı ve PKK’’lıların bundan etkilenmediği şeklinde ifadeler yer aldı. Değerli okurlar; Batufa, Zap, Hakurk ve Kandil dahil, sınır boyundaki pek çok kampa gitmiş ve bölgenin arazi yapısını çok iyi tanıyan bir gazeteci olarak şunu söylüyorum, bu kamplara bombardıman sonrasında bir kaç saatte gidip, fotoğraf çekmek mümkün değildir. PKK’’nın çok büyük darbe aldığını, DTP’’lilerin gösterdiği tepkiden anlayabilirsiniz. Bazı DTP’’liler utanmadan “Hani kardeştik, bu mu kardeşlik” şeklinde açıklamalarda bulundular. Dikkat ederseniz bu sözler operasyonu yapan Anadolu kaplanlarına değil, soydaşı ve fikirdaşı olan, başkenti İstanbul’’a taşımak isteyen resmen bölücü yöneticilerimizeydi. Onları hepimiz tanıyoruz. Askerimizi sırtından vuracak, öğretmen, doktor, hemşire, memur öldürecek, çocukların geçtiği yola mayın döşeyecek, düğün basıp masum vatandaşlarımızı kurşuna dizecek, yol kesip çoluk çocuk ne gördüyse kurşuna dizecek, ondan sonra inlerinde bulunup öldürülünce de “hani biz kardeştik, nerede insan hakları vs..” diyecekler. Yemezler... Biz çocuk katili yabancının maşası teröriste ne zaman ’’kardeşimiz’’ dedik ki. Diyenler belli, zaten uzun süre direndiler ama ellerinden daha fazlası gelmedi. Bu operasyonda yer alan havacı ve karacı vatan evladı genç Mehmetçiklerimizin alınlarından, onları eğiten subaylarımızın da ellerinden öpüyorum.