Ayvalık Müzesini Kurma Geliştirme ve Yaşatma Derneği, Müzeler Haftası nedeniyle 23 Mayıs 2008 günü Ayvalık İnönü Kültür Merkezinde, müzeciliğin tarihi gelişimini içeren ve sorunlarını dile getiren bir panel düzenledi. Kenthaber de bu kültürel olaya katıldı ve aynı zamanda Ayvalığın tarihi dokusunu bir kez daha inceledi.
Panele konuşmacı olarak Ayvalık Müzesini Kurma Geliştirme ve Yaşatma Derneği Başkanı, Arkeolog Gökhan Iğdır, Arkeolog Erdem Yücel ve Mitoloji konularında araştırmaları olan mülkiyeli Teoman Törün konuşmacı olarak katıldılar. Ayvalık Belediye Başkanı H.Bülent Türközen başta olmak üzere Ayvalık Eğitim Kurumları ve kültüre yakın geniş bir topluluk tarafından ilgi ile izlendi. Panel öncesinde de Ayvalık Lisesi resim öğretmeni Metin Benek’in resim sergisinin açılışı yapıldı.
YÜCEL: MÜZELERİN TEMELİ KOLEKSİYONCULUK
Konuşmacılardan Erdem Yücel, dünyada ilk müzeciliğin toplayıcılıkla başladığını, zamanla bunun koleksiyonculuğa dönüşerek ilk müzelerin temellerinin atıldığını belirtti.
Ardından önce Avrupa’da kurulan müzelere ve sonra da Fethi Ahmet Paşa’nın çabalarıyla Hagia Eirene’de (Aya İrini) kurulan ilk müze ile Türkiye’de başlayan çalışmaların günümüze kadar uzanan zaman dilimi içerisindeki gelişimini açıkladı.
Ardından da Türkiye’de 1970’li yıllarda başlayan ve günümüzde had safhaya ulaşan sorunları ayrıntıları ile açıkladı.
Teoman Törün de Avrupa’daki müzecilik çalışmalarından örnekler vererek bu konuda yayınlanmamış olayları örnekleriyle sundu. Ayvalık’ta düzenlenen bu panelin bir amacı da çevresindeki kalıntılarla önemli bir tarihi yerleşim alanı olan yörenin ihtiyacı olan bir müzenin kurulması için bazı adımların atılmasını içeriyordu.
Nitekim Arkeolog Gökhan Iğdır, başkanı da olduğu “Ayvalık Müzesini Kurma Geliştirme ve Yaşatma Derneği “ nin bu amaçla kurulmuş olduğunu ve çalışmaların halen sürdürüldüğünü dile getirdi..
Ayvalık Belediye Başkanı H.Bülent Türközen de bu çalışmaları desteklemektedir. Ayrıca dernek üyelerinden Y.Mimar İlker Berk de bu konuda çalışmalarda bulunmaktadır. Ayvalık Müzesi için düşünülen yer şehrin içerisindeki Ayazma’dır. Restore edilmeye gereksinimi olan bu yapı ile ilgili olarak bazı çalışmalar yapılmakta, bürokratik engeller kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Ayvalık, tarihi kentsel doku içerisinde tüm kültür varlığı özelliklerini içerisinde toplamış bir ilçedir. Uzun yıllar arkeoloji yönünden yeterince incelenmeyen bölgede, Trakya Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Engin Beksaç araştırmaları başlatarak, yapmış olduğu yüzey araştırmaları sonunda yörenin tarih öncesi (Prehistorik) çağlardan beri yerleşime sahne olduğunu ortaya koymuştur. Onun bu çalışmalarına Ayvalık Müzesini Kurma Geliştirme ve Yaşatma Derneği Başkanı Arkeolog Gökhan Iğdır da katılmıştır.
Antik Çağlarda Aıolia (Eolis) bölgesinin önemli bir yerleşimi olan bölge İ.Ö 1130–1000 tarihleri arasında Yunanistan’ın Thessalia ile Boiotia bölgelerinden göç edenler tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Tarihi çağlarda burada yaşayanlar yarımadalar ve çevresindeki yirmi küçük ada üzerine yerleşmişlerdir. Nitekim tarihçi Strobon, “Asia ile Lesbos arasındaki boğazda yirmi küçük ada vardır.” Demektedir. Timosthenes ise bu adaların kırk tane olduğunu ileri sürmüştür. Bunların tümüne Hekatonnesos ismi verildiğini de ileri sürmüştür.
Antik kaynaklara Taliani ve Kydonia isimleri ile geçen yöre, İ.Ö 3309-İ.S 20 yıllarında Büyük İskender’in egemenliğine girmiş, daha sonra da önce Romalılar sonra da Doğu Romalılar (Bizanslılar) burada söz sahibi olmuşlardır. XV yüzyılda Osmanlılar Ayvalık yöresindeki doğal limanlardan yaralanmışlar, Anadolu’dan getirilenler ile buradaki Rum hakli aralarında sorun çıkmadan birlikte yaşamışlardır.
I.Dünya Savaşı sırasında 29 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgal edilmişse de buradaki gönüllüler Ali Çetinkaya’nın başkanlığında onlara karşı koymuşlar, İstiklal Savaşının kazanılmasından sonra 15 Eylül 1922’de Ayvalık Yunanlılardan geri alınmıştır.
Lozan Antlaşmasından sonra daha önce 1821 Yunan ayaklanmasına katılanlar ve Rumlar Yunanistan’a göç etmiştir. Bu arada Midilli, Girit ve Makedonya’dan mübadele yoluyla gelen Türkler de Ayvalık’a yerleştirilmiştir.
XIX-XX. yüzyıllara tarihlenen çeşitli yapılanmalar bugün Sakarya Mahallesi denilen bölgede yoğunlaşmıştır. Bunların başında Sakarya Camisinin karşısında otel olarak yapılan ve sonradan vergi dairesi olarak kullanılan ve göze çarpan ilk örnekler arasındadır. Bunun yanı sıra ilçe merkezindeki ara sokaklarda o dönemlere ait sivil mimari örnekleri ile karşılaşılmaktadır.
İlk yapılışında kilise olan ve sonradan camiye dönüştürülen Saatli Cami, Çınarlı Cami, Hayrettin Paşa ve Biberli camileri de onları tamamlamaktadır. Sakarya Mahallesindeki Hamidiye Camisi ise XIX. yüzyılın ikinci yarısında Sultan II. Abdülhamit tarafından eglektit üslupta yapılmış özgün bir camidir. Onların yanı sıra Taksiyarhis ve Ayazma şehir içerisinde ana hatları ile iyi bir durumda ayakta kalabilmiş yapılardır. Bu yapıların dışında isimlerine kaynaklarda rastladığımız Agios Dimitrios, Meryemana, ,Agia Triyada, Agiou Vasiloiu ve Profit İliou kiliseleri günümüze gelememiştir.
Ayvalık ilçe merkezi ile ince bir yolla bağlanan Cunda Adası (Ali Bey Adası) bugün turizm yönünden olduğu kadar yapılanma yönünden önemli bir bölgedir. Burada Aya Nikola Kilisesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmektedir.
Ayrıca adada bulunan yel değirmenlerinden biri Rahmi Koç tarafından restore edilerek yanına da bugün kütüphane olarak kullanılan XIX. yüzyıl üslubunda bir yapı eklenmiştir. Ada üzerinde Aya Nikola Kilisesi, Ay ışığı ve Leka manastır kalıntıları ile yel değirmenleri bulunmaktadır.
Günümüzde önemli bir turizm merkezi olan Sarımsaklı ise, sarı renkteki kumlarıyla ünlüdür. Bu kumsalda 20.000 m2’lik bir alana yayılmış, denize sıfır olan Büyük Berk Hotel & Resorts bulunmaktadır. Aslında kumlarının renginden ötürü Sarımtırak olan bu kumsal zamanla Sarımsaklıya dönüşmüştür.
Sarımsaklı’nın en tepe noktası olan ve Şeytan Sofrası olarak isimlendirilen tepe yuvarlak bir sofaya benzemekte olup, burası eski bir lav birikintisidir. Gün batımının görüntüsü görülmeye değer güzellikte olup buradan çevredeki Mosko, Çıplak, Güneş, Küçük Güneş, Karada, Maden Adası, Hasır Adası, Kız Adası, Yumurta Adası ve Güvercin Adası tüm güzelliği ile görülmektedir.
Şeytan Sofrasının bir diğer özelliği de burada demir bir kafes içerisinde korunan büyük ölçüdeki bir ayak izidir. Bunun şeytana ati olduğu söylentisi de halk arasında oldukça yaygındır.
Ayvalık, gerçelkten görülmeğe değer ilçelerimizden biridir.Önemli olan sadece denizi,güneşi plajı ile değerlendirmek değil,12 ay turüzmin hizmetinde olmasını sağlayacak önlemleri alarak bu yönde çalışmaktır. Ayrıca müzenin toplumu eğitme,genelkültürünü arttırma misyonunun da daha aktif olarak yaşama geçirilmesi zaruretinin de dile getirilmesi açısından faydalı bir etkinlik.Bu tür etkinliklerin ülke genelinde tüm yıla yayılarak özellikle kültürel değerlerimizin korunması, doğru bir kültürel anlayışın topluma verilmesi önemli bir görevdir.Bu görev de hem sivil toplum örgütlerinin hem de yerel yönetimlerin üzerine bir sorumluluk olarak düşmektedir.
ayvalık gerçekten bir doğa harikasıdır.cunta adası ve çevresi, seytan sofrası ve etrafı doga harikası hatta cennetten bir kösedir. burdan herkese soyluyorum, gitmeniz , görmeniz gereken ,cennetten bir köşedir.DENİZ.S
Erdem Yücel'e sonsuz teşekkürler. Bilen bilir. Sayan sayar. Zaman her şeye kadirdir.