19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Balyoz fotoğrafının hikayesi

MİLLİYET MUHABİRİ BAŞBAKAN'IN KORUMALARINI ATLATIP FOTOĞRAFLARI GAZETEYE NASIL ULAŞTIRDI

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın arabadan baygın halde çıkarılırken çekilmiş fotoğraflarını çeken Milliyet muhabiri Serdar Özsoy, korumaların elinden almak istediği fotoğrafları nasıl gazeteye ulaştırdı.

BALYOZ SKANDALI'NI GÖRÜNTÜLEYEN GAZETECİNİN KALEMİNDEN

Fotoğrafın öyküsü

O an, deklanşöre bastım. Ancak Başbakan'ın danışmanı fotoğrafları gazeteye göndermemem için korumalara talimat verdi. Onlar makinemi almaya çalışırken, ben görüntü disketini gizlice arkadaşıma vermeyi başardım


Önceki sabah saat 11.10 sıralarında, göreve gitmek için büroda beklerken, Başbakan Erdoğan'ın makam aracının da bulunduğu konvoyun büyük bir hızla Güven Hastanesi'nin bulunduğu Şimşek Sokak'a ters istikametten girdiğini gördüm.
Olağanüstü bir durum olduğunu fark ederek fotoğraf makinemi aldım ve hemen hastaneye koştum. Erdoğan'ın aracı hastanenin önündeydi, ancak büyük bir panik yaşandığı belliydi.

Araca iyice yaklaştım... 

Hastanenin yanındaki inşaattan demir çubuklar alan Başbakanlık korumaları, makam aracının sol ön camına büyük bir güçle vurmaya başladı. Hastane personeli ve hasta yakınları kaygılı gözlerle araca bakıyordu. 

Fotoğraf çekmeye başladım, o sırada Erdoğan'ın araçta mahsur kaldığını fark ettim. Araca iyice yaklaşıp bu görüntüyü fotoğraflamak isterken, korumalar beni engellemeye başladı. Aynı anda inşaattaki bir işçi koşarak balyozu getirdi. Balyozu alan koruma görevlisi cama vurmaya başladı. 

Tüm engellemelere rağmen fotoğraf çekmeyi sürdürdüm. Zırhlı aracın camı ancak 5-6 dakika sonra kırılabildi. Başbakanlık Koruma Amiri Halit Özgül, cam kırılıp kapı kilitleri açılınca hemen Erdoğan'ı çıkarmaya çalıştı. AKP'li Faruk Koca ve diğer korumalarla acil servis elemanları da, baygın haldeki Erdoğan'ı koltuk altlarından tutarak sedyeye yatırdı.

Beki'den 'el koyun' talimatı 

Araca fazla yaklaştırılmıyor, bulunduğum yerden sürekli deklanşöre basıyordum. Aynı anda araçtan çıkarak büyük bir zafiyet yaratan korumaların yeni hedefi de artık bendim. Korumalar sürekli bu görüntüyü almamam için uğraşıyordu. Başbakan etten duvar eşliğinde acil servise götürülürken, haber müdürüm Serpil Çevikcan'ı aradım ve "Başbakan'ı Güven Hastanesi'ne getirdiler. Arabasının camını kırdılar" dedim. Telefonu kapattığım sırada Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki yanıma gelerek, "Çektiğin fotoğrafları gazeteye gönderme, elinde tut" dedi. Bunu yapamayacağımı söylediğimde, korumalara makineme el koymaları talimatını verdi. Bir yandan makinemi vermemek için direnirken, diğer yandan haber müdürümü arayarak durumu anlattım.

Montumun içine sakladım 

Talimatı alan üç koruma, hastanenin önünden ayrılmamı engelliyor, makinemi istiyordu. O sırada haber müdürüm ve muhabir arkadaşım Gökçer Tahincioğlu hastaneye geldi. Haber müdürümle konuşmam da engellendi. Onlar, korumalara, fotoğraflara el konulamayacağını, buna haklarının olmadığını, hukuka aykırı biçimde adeta gözaltında tutulduğumu söyleyip önümde siper oluşturdular. İyice sinirlenen korumalardan bazıları makinemi zorla almaya çalıştı. Haber müdürüm, Beki ile temas kurmaya çalışırken, ben de makinemi montumun içine sokarak vermemek için direndim. 

Bu sırada, foto muhabiri arkadaşım Altan Burgucu'nun geldiğini fark ettim. Makinedeki disketi montumun içinden çıkararak, korumalara fark ettirmeden Altan'a vermeyi başardım. Bir süre daha korumaların gözetiminde tutulduktan sonra, "çektiğim fotoğraflar"ı görmek için gazeteye geri döndüm.



Serdar Özsoy/Milliyet
Yayın Tarihi : 19 Ekim 2006 Perşembe 10:30:52
Güncelleme :10 Kasım 2006 Cuma 16:21:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Tuba IP: 195.174.95.xxx Tarih : 21.10.2006 16:51:17
Ben bir Türk genci olarak bu balyoz hikayesinden çok sıkıldım. Alınan ürünün nasıl kullanıcağını bilmeyen bireyler göreve alınıyor. Türkiye de zaten hiç kimse yapması gereken işi yapmıyor yapmayıcağı görevlere dayısını oğlu amcasının oğlu diye getirilerek işlerin aksamasına neden olurken, bizim gibi işe yarayan gençlerin arkası bulunmadığı için istediğimiz yerlerde çalışamıyoruz. Bugün öğretmen öğretmenliğini yapamıyor, ben işletme fakültesini bittirdim.Arkam olmadığı için bir yerde çalışamıyorum. Balyoz bile Türkiyenin gündemini bu kadar işgal ederken biz üniversiteyi bitiren gençliğin nitelikli işgücünün feryatlarını kimse yer vermiyor sanırım balyoz kadar haber değerimiz yok