Kış ortasında baharı yaşamak...
Aralık'ta bahar gibi hava...
Ne hüzün var ortalıkta, ne hazan...
Güz gülleri açmış salına salına geziniyor..
Yaşam kışa inat yenilenmiş gibi...
Bir de çiçekler açsa diyeceğim ama gerek yok..
Gönül çiçekleri açılmış çoktan..
Gecenin hınzır soğunu da yürekler ısıtıyor...
Hazansız ve hüzünsüz bir sonbahar sabahı...
Dudağıma palesenk olmuş o şarkı...
"Alnına koyarken veda busemi
yüzüme bu türlü bakmayacaktın"
Kilit taşı kaldırımlarda ağır aksak adımlarla yürürken...
Hayata yeniden merhaba dedik...
Sonbahar'da ilk bahar heyecanı sardı heryerimizi...
İstanbul'un kuşları göç etti biliyorum...
Bu kadar kalabalığa dayanamadılar gittiler...
Martılar bile kavgalı bu kentin insanlarıyla...
Biliyorum..
Bu kentin kuşları ile insanların arası bozuk..
Bizim oralar şanslı...
Bir serçe zıplıyor çimenlerin üzerinde..
Bir kuş sesi...
"Saka" bulunmaz buralarda ama onun sesine benziyor...
Sokaklar cıvıl cıvıl...
Gecenin ilk alacası düştüğünde yüreğimize...
Karanlığın korukusunu, soğuğun nefesini hissediyorsunuz..
Korkmayın...
Yürekler sıcak gönüller aydınlıksa vız gelir...
Hazansız, hüzünsüz bir sonbahar şarkısı...
Yine yüreğimde delice bir tutku ve dudaklarımda sadece bir mısrası hatırladığım o çoook eski şarkı...
"Şen gönüller yatağı"
Evet..
Bu sonbahar gönüller şen yürekler şen...
Bir gece vakti, şömine başında, belki bir alaturka, belki bir Mozart, Haydın, Şoben, Vivaldi, belki bir Dede Efendi, Itri...
Ama ile de musiki..
Ateşin dansına eşlik eden o kırmızı şarap kadehi...
Derinlerdeki sevgili...
Ve sevgiliye gönderilen bir kaç mısraı...
"Ben başka şehirlerde yaşayamam...
Çünkü sen yoksun..."
Bu sonbahar yine anladım.
Evet....Anladım...
Ben İstanbul'a ebediyen muhkumum...
xxx
Islak şehir
Bu şehri, iki denizin ve de
bir nehrin kenarına kurmuşlar...
Sanki bu deniz, bu şehre ait sadece...
Her yer ıslak.
Bir gözyaşı seli her yer...
Umutsuzluğa ağlıyor bu şehir
Bir hengame bir gürültü sadece...
Bağıra bağıra insan satılıyor buralarda
Hem de hiç beklemediğin kadar ucuza gidiyor hayatlar...
Bu şehrin martıları da geveze
Onlar söyledi, duydum, biliyorum
Bir vapur her karşıya gidişinde
Çığlık çığlığa bağırıyor nedense.
Öyle bir isterik çığlık ki beynimi yıktı.
Şaşkınım, korkuyorum...
Bir avuç yağmur yağdıya İstanbul'a
ben yine boğuldum haberiniz olsun.
Başka yerleri bilmem
Sevdalar bile ıslak bu şehirde.
Yollar ıslak ve akıllar ıslak.
Ben sırılsıklamım
O köhne vapurun kazanın da yanan ateş
Bir de yüreğimdeki yangın.
Isıtmadı beni hala...
Çünkü bu sevda yüreğimi titretiyor.
Hissediyorum
Sizin de haberiniz olsun
Uslanmadım ben hala bu sevdadan
Arif söyledi duydum...
Beni arıyormuşsun.
Boşuna dolaşma yeni caminin oralarda
Ne Cağaloğlu'nda ne de Pera'da
Hala anlamadın mı
ben gözlerindeki derinliklerde
boğuldum.
kayboldum...
Mehmet Aycan/Kenthaber
Yayın Tarihi :
10 Aralık 2006 Pazar 10:35:09