22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Bu öyküyü mutlaka okuyun/Mehmet Aycan

Bir öykü bu...

Ancak bilinmesinde fayda olan bir öykü..

Yaşanmış...

Hem de ibret dolu bir yaşam öyküsü...

Hep sevgi diyoruz..

Sevgilerin en büyüğü insan sevgisi...

İşte öylesini bir sevgi öyküsü...

Şaşıracaksınız

Öykümüz kısaca şöyle

xxxxxxxx 

İskoçya'da yoksul mu yoksul bir çift yasardı. Fleming'di adı.
Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği
yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için
çırpının duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardıı ve acılı bir ölümden kurtardı.

Ertesi gün Fleming'in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocugun babası olarak tanıttı kendini. 

Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum, dedi.
Yoksul ve onurlu Fleming ''Kabul edemem!'' diyerek ödülü geri çevirdi. Tam
bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü.
> - Bu senin oğlun mu ?, diye sordu aristokrat.
> Çiftçi gururla Evet! dedi. Aristokrat devam etti:
> - Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kisi olur.
> Bu konuşmalar sonunda Fleming'in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü.
Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming'in oğlu Londra'daki St. Mary's Hospital Tıp Fakültesi'nden mezun oldu ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratin bataklıktan kurtarılan oğlu zatürreye yakalandı.

Onu ne mi kurtardi?
> Penisilin!
> Aristokratin adi: Lord Randolp Churchill.
> Oglunun adi: Sir Winston Churchill.
> Kurtaran doktor: Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming.
Evet kıssadan kisse şimdi
Paraya gereksiniminiz yokmus gibi çalışın.

Hiç acı çekmemiş gibi sevin.
Hiçbir şey beklemeden verin.
Karşılığı nasıl olsa gelecektir...

Ne dersiniz...

Xxxx 

Hınzır düşler 

Yine kar yağıyor...

Hava buz gibi soğuk...

Bir bardak şarapla ısıttım yüreğimi...

İçimden türlü hınzırlıklar geçiyor....

Seviyorum...

Kusursa, benim kusurum..

Seviyorum...

Ayıpsa benim ayıbım.

Ben kusurlarımı da, ayıplarımı da seviyorum...

Türlü hınzırlıklar geçiyor içimden..

Sen güzelim

O bembeyaz karın üzerindeki kırmızı güle bak...

Onu ben bıraktım senin için...

GÖnüllerimiz

Uzak olsak ne fark eder...

İçimizden geçen hınzırlıklar

Aşkımıza yeter....

Mehmet Aycan/Kenthaber
Yayın Tarihi : 6 Ocak 2007 Cumartesi 19:08:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?