Göz görmeyince gönül sevmez derler…

Göz görünce seven gönül bu işi ne kadar götürür…

İşte orası biraz karışık gibi..

Göz görüp, gönül sevince akıl ve mantık devre dışı kalıyor…

Duygu ile bağlanan gönül, akıl ve mantığı devre dışı bırakınca da saygı askıya alınıyor…

Duygular, narindir ya kırılır, ya da parlayıverir..

Duygularınızı kırıldığında onulmaz acılara düşersiniz.,..

Veya duygularınız rencide edildiğinde parlarsınız, sevginiz nefrete dönüşür…

Tabi birde duygunun karşılığını bulması gerekiyor…

Eğer karşılığı yoksa kara sevdaya düştünüz demektir…

Eğer duygularınızı mantık ve akıl süzgecinden geçirmediyseniz, kara sevdanız (buna şimdilerde platonik aşk deniyor) size işkence edecektir…

Göz görüp, güzele gönül koyduğunuzda mutlaka aklınıza danışın

Ne demek güzele gönül koymak…

Güzellik görece bir kavram.

Erkesiniz bir kadını çok beğendiniz.. Giderek bu beğeniniz tutku haline almışsa, buna güzele gönül koymak diyebilirsiniz..

Veya tersi; yakışıklı (güzel) bir erkek size cezbetmişse aynı durum söz konusudur…

Her iki koşulda da aklınıza başvurun; mantık yürütün…

Karşılık alsanız da; kimi zaman bu karışlık, sizin için engebeli yollara düşmek olabilir..

Sevginizi tutkunuzu içinize gömüm o kişiye sadece insan sevgisiyle yaklaşmak doğru olacaktır..

Önce sevginizi bir oto kontrolden geçirin…

Sevginiz, aşka değilse sorun yok…

İnsan sevgisi en yüce duygudur…

Ama sevginiz fiziki aşk ise dikkat…

Çünkü içinde bulunduğunuz durum bir taçlandırmadır.

Bu taçlandırma, içinizde yanan ateş var olduğu sürece size hem mutlu hem de mutsuz edecektir…

Mutlu edecekse yine sorun yok..

Eğer mutsuz edecekse, yazık…

O nedenle “göz görünce gönül sever” tanımlaması doğru ama sonuçları ifadesi ile yanlış olabilir..

Siz yene da aklınıza bir sorun…

Aşk beraberlikle de sonuçlansa aklınıza bir sorun…

Akıl süzgecinden geçmeyen aşkların kurbanı kaç kişiyi tanıyorsunuz.

Kara sevdanızı da akıl ve mantık süzgecinizden geçirebilirsiniz…

İnsanları sevmek, doğayı sevmek,yaşamı sevmek kolaydır..

Ama aşkla doruklandırmak zor zenaattır…

O zenaaat dünyanın en büyük şairlerini, yazarlarını, ressamlarını, müzisyenlerini, yani sanatı doğurur…

Onlar aşklarını akıl süzgecinden geçirenlerdir. Acıları veya sevinçleri bize sanat olarak yansır ve yüzyıllar boyunca da o aşkı biz hep içimizde hissederiz…

Leonardo’nun, Monalisa’ya içinde duyduğu gizli aşk olmasaydı, o tablo ortaya çıkarmaydı.

İçinizdeki aşk, akıl süzgecinden geçtikten sonra sizi üretken kılıyorsa, sevdanızı yaşamayı bakın..

Eğer rahatsız ediyorsa, unutmanın yollarını arayın…

Ama sevgiyi, yani sevilmeyi, sevmeyi ihmal etmeyin..

Ve unutmayın her sevgi aşk değildir.. 

                                                                                                       Xxx

Hayalet kadın 2-

Git istediğin yere

Git…Git…

Giderken yüreğimi de götür öyle git…

Ben yalnızlığıma alışırım…

Yeter ki yüreğim yanında olsun…

Ama

Gözlerini bana bırak…

O bulutlu geceler kadar siyah gözlerini…

Ve sevgimi de götür yanında…

O senin… Ona iyi bak…

Saçlarını bırak bana, o hiç görmediğim yıldızlı saçlarını..

Kokunu da bırak… O hiç koklamadığım kokunu..

Sen, bakışlarımı da götür yanında…

Sana benim gibi böylesine sevgiyle bakamazlar…

Şefkatimi de götür belki lazım olur oralarda…

Ama aşkımı bana bırak…

O güzel tenine giderken bir kez olsun dokunuvereyim…

Sana birkaç damla göz yaşı vereyim al yanında bulunsun...

Geçmişe bir yolculuk yaparken bazen

Bakarsın birkaç damla gözyaşı gerekli olur…

Yeter ki sen ağlama dayanamam

Boş ver beni…

Ben umutla yaşarım..

Eğer bir gün, gerekirde dönersen eğer…

Yine eskisi bakarsan bana öyle…

Hüzünlü, gizemli, şuh ve güzel…

Bilmelisin…

O gün ben sevgimden ölürüm…

Ve yeniden doğarım anka kuşu gibi…

Anlatım herkese, inanmadı kimse…

Olsun

Ben sevgimi işte böyle yaşarım..

Git istediğin yere

Git…Git…

Giderken yüreğimi de götür öyle git…

Ve ben

küllerimden doğacağım günü beklerim…